TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET İHSAN TABANLIOĞLU VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/12007)
|
|
Karar Tarihi: 22/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
M. Emin
ŞAHİNER
|
Başvurucular
|
:
|
1.Ahmet
İhsan TABANLIOĞLU
|
|
|
2. Pınar
KÖKLÜ
|
|
|
3. Sevil
GÜÇLÜ
|
|
|
4. İhsan
Murat TABANLIOĞLU
|
|
|
5. Perihan
ÜÇER
|
|
|
6. Sıdıka
Elif GÜÇLÜ OK
|
|
|
7. Sabri
Emrah GÜÇLÜ
|
|
|
8. Ayşe Ayla
TABANLIOĞLU
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Zafer
TAŞPINAR
|
|
|
Av. Bekir
DEMİRTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının;
kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan ek tazminat davasının reddi nedeniyle
de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Kamulaştırma Kararı
Süreci ve Taşınmaza İlişkin Bilgiler
7. Başvurucular, Ankara'nın Çankaya ilçesinin Çankaya
Mahallesinde bulunan 1955 ada 63/A parsel sayılı taşınmazın hissedarıdır.
Anılan taşınmaz başvuruculara kök murisleri olan N.T.nin
ölümü sonucu miras yoluyla intikal etmiştir.
8. Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde imar uygulaması
yapılmıştır. Buna göre 6.324 m² miktarındaki 1955 ada 63 parsel sayılı
taşınmazın bir bölümü başka adalardaki parsellere taşınmış, 1.185 m²si zayiat
olarak ayrılmıştır. Ayrıca bu taşınmazın 1.500 m² bölümü de düzenleme harici
alan olarak kalmıştır. Önceki planda iskân harici bırakılan söz konusu 1.500 m²
alan ise daha sonra yol ve yeşil alan olarak ayrılmıştır.
9. Yol ve yeşil alan olarak ayrılan 1.500 m²lik anılan taşınmaz
bölüm Ankara Büyükşehir Belediyesince (Büyükşehir Belediyesi) 1977 yılında
kamulaştırılmıştır. Bu kısmın kamulaştırma nedeniyle tapuda ferağ işlemi de
aynı yıl yapılmıştır.
10. Başvurucuların murisleri olan N.T., yol ve yeşil alana
ayrılan 1.500 m²lik hissesinin İdarece kamulaştırılması kararına karşı
7/12/1977 tarihinde Büyükşehir Belediyesi aleyhine Ankara 3. Asliye Hukuk
Mahkemesinde maddi hatanın düzeltilmesi ve kamulaştırma bedel artırılması
davası açmıştır.
11. Mahkeme, ilgili tarihli kararıyla davanın aynen kabulüne ve
kamulaştırma işlemlerindeki hataların düzeltilmesine ve tapunun intikal
tarihinden geçerli %5 faiz yürütülmesine karar vermiştir.
12. Davalı Büyükşehir Belediyesinin temyizi üzerine Yargıtay 5.
Hukuk Dairesi, resen emsal sorulmadığı, kıyaslamanın usulüne uygun yapılmadığı,
el koyma tarihinin fiilen elkoyma olup olmadığı
saptanmadığı ve bilirkişi raporunun yetersizliği gerekçeleriyle derece
mahkemesi kararını bozmuştur.
13. Bozma kararına uyan Mahkeme 9/7/1979 tarihli kararıyla
imarın 1955 ada 63 no.lu parselinin gerçek yüzölçümünün 2685 m² olduğu, zor
alım işleminin 31/8/1956 tarihli ve 6830 sayılı mülga İstimlâk Kanunu'nun 14.
maddesi gereğince bu şekilde düzeltilmesine ilişkin bölüm Yargıtayca
onanmış olmakla hüküm tesisine gerek olmadığı ve ayrıca imarın 6049 ada 13, 12,
14 no.lu parsellerinde 1955 ada 63 no.lu parselinin kamulaştırma bedelinin
4.709.850 eski TL iken 20.586.140 eski TL artırılarak 25.296.000 eski TL olarak
tespitine hükmetmiştir. Sonuç olarak mezkur kararla
başvurucuların kök murisinin parseldeki hissesinin (Büyükşehir Belediyesince
kamulaştırılan ve yol ile yeşile ayrılan 1500 m²lik kısım ile önceki planda
zayiat olarak ayrılan 1185 m²lik kısım toplamı olmak üzere) toplam 2685 m²
olarak düzeltilmesine ve toplam 2685 m² miktar hisse üzerinden kamulaştırma
bedelinin artırılmasına hükmedilmiştir.
14. Anılan karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesince 1979 yılında onanmış
ve kesinleşmiştir.
B. Başvurularca Açılan
İlk Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat Davası Süreci
15. Başvurucular, mezkur taşınmaza
herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmaksızın idare tarafından fiilen el
atıldığı iddiasıyla 5/6/2008 tarihinde Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesinde
kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmışlardır. Başvurucular
dilekçelerinde taşınmazın arsa vasfında olup konumu itibarıyla Ankara'nın en
değerli bölgesi olduğunu belirterek kamulaştırmasız el atma nedeni ile fazlaya
ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.500 TL kamulaştırmasız el atma
bedelinin faizi ile birlikte idareden tahsiline karar verilmesini talep
etmişlerdir.
16. Mahkeme dava konusu taşınmaz mahallinde uzman bilirkişiler marifeti
ile keşif yapmış, teknik bilirkişi kurulunun 21/2/2011 tarihli raporunu özel ve
teknik bilgi yönünden karar vermeye yeterli olduğu kanaatine vararak 21/6/2012
tarihli kararı davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkeme kararında
başvuruculara yapılacak ödeme miktarının bilirkişi raporuna göre 3.472.550 TL
olduğunu belirlemiş ancak dava ıslah edilmediği için taleple bağlı kalarak
6.500 TL'nin davalı idareden tahsiline karar vermiştir. Mahkeme kararında
ayrıca muris N.T. adına kayıtlı 1185 m²lik yerin tapusunun iptali ve davalı
idare adına kayıt ve tesciline hükmedilmiştir.
17. Anılan karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 3/6/2013 tarihli
kararıyla onanmış ve kesinleşmiştir.
C. Başvuruya Konu
Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Ek Tazminat Davası Süreci
18. Başvurucular bu defa, ilk davada tahsil edilmeyen bakiye
bedel 3.465.550 TL'nin ilk dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile
birlikte tahsili için 21/4/2014 tarihinde Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinde
ek dava açmışlardır. Mahkeme 4/9/2014 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar
vermiştir. Mahkeme kararında önceki davada 3.472.050 TL'den hüküm altına alınan
6.500 TL düşüldüğünde başvurucuların talep edeceği miktar 3.465.550 TL olarak
hesaplanmış, daha önce belirlenen 6.500 TL başvurucuların hisselerine düşen
bedelden eşit olarak düşülmüştür.
19. Anılan karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 20/4/2015 tarihli
kararıyla onanmıştır.
20. Büyükşehir Belediyesinin karar düzeltme istemi üzerine
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi bu defa, kendi onama ilamını kaldırarak Büyükşehir
Belediyesinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün bozulmasına karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde şu hususlara yer verilmiştir:
i. Dava konusu taşınmazın "40800
sayılı plana göre 1185 m²si zayiat, 1500 m²si ise iskân haricidir." şerhi
kesinleşmiş mahkeme kararı ile kaldırılmış ise de dava konusu taşınmazın 1500
m²lik kısmının Büyükşehir Belediyesince kamulaştırılması üzerine başvurucular
murisi tarafından Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/206-1975/552 Karar
sayılı dosyasında 1500 m²+1185 m²ye ilişkin olarak kamulaştırma bedelinin
artırılması ve maddi hatanın düzeltilmesi istemli dava açıldığı belirtilmiştir.
ii. Mezkur davanın sonunda hükmedilen
bedellerin başvurucuların murisine ödendiği ifade edilmiştir.
iii. Bu şekilde taşınmaz için kamulaştırma işleminin
kesinleştiğinin anlaşıldığı, bu durumda 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu'nun 14. maddesinde düzenlenen otuz günlük hak düşürücü
sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi gerekçesi ile
hükmün bozulması gerekirken hatalı olarak onandığının anlaşıldığı ileri
sürülmüştür.
21. Bozma kararına uyan Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi
24/12/2015 tarihinde bozma ilamı doğrultusunda davanın reddine karar vermiştir.
Mahkeme kararının gerekçesinde, bozma kararı doğrultusunda başvurucuların
murisinin Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1979/256-1975/552 Karar sayılı
dosyasında taşınmazın 2.685 m²lik kısmına ilişkin olarak kamulaştırma bedelinin
artırılması için dava açtığı, hükmedilen bedellerin ödendiği, kamulaştırma
işleminin kesinleştiği anlaşılmakla hak düşürücü süre yönünden davanın reddine
karar verilmesi gerektiği hususlarına yer verilmiştir.
22. Başvurucuların temyiz istemini inceleyen Yargıtay 5. Hukuk
Dairesi 30/5/2016 tarihinde ilk derece mahkemesi kararını onamış ve karar
kesinleşmiştir.
23. Nihai karar 22/6/2016 tarihinde başvuruculara tebliğ
edilmiştir.
24. Başvurucular 29/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. 6830 sayılı mülga Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"İstimlâki
kararlaştırılan yerlerin tapu ve tapu kaydı yoksa vergi kayıtları ile ve ayrıca
haricen yapılacak tahkikatla tesbit edilen mal
sahibi, zilyed ve diğer alâkalılarından ikametgâhı tesbit edilmiş olanlara istimlâk olunacak gayrimenkulun plân veya ebatlı krokisi, istimlâk kararı ve
takdir olunan kıymeti ve istimlâkin hangi idare lehine yapıldığı ve açılacak
davalarda husumetin kime tevcih edileceği 15 gün içinde noter marifetiyle
tebliğ olunur. Tebligatta Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri tatbik
olunur…"
26. 6830 sayılı mülga Kanun'un "Müddetler
ve merci" kenar başlıklı 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İstimlâk olunacak gayrimenkulun
sahibi zilyed ve diğer alâkalılar veya istimlâki
yapan idare tarafından 13 üncü madde gereğince
ikametgâhlarında tebligat yapılmış olanlar tebliğ tarihinden itibaren 15 gün,
bunlar haricindekiler son ilân tarihinden itibaren 30 gün içinde istimlâk
muamelesine karşı Şûrayı Devlette ve takdir edilen bedellee
maddi hatalara karsı da gayrimenkulun bulunduğu mahal
asliye hukuk mahkemesinde dâva açabilirler...
..."
27. 2942 sayılı Kanun'un
"Dava hakkı" kenar başlıklı 14. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın
maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden,
kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece
gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma
işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda
düzeltim davası açılabilir.
...
İdare, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye
verildiği günden itibaren otuz gün içinde maddi hatalara karşı adli yargıda
düzeltim davası açabilir.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 22/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
29. Başvurucular; dava konusu taşınmazın ifrazı sonucunda 1.500
m² ve 1.185 m² olmak üzere iki parsele ayrıldığını, davalı idarenin ifrazen oluşan 1.500 m²lik kısım yönünden kamulaştırma
yaptığını ancak kamulaştırma bedelinin artırılması davasının bu parsele ilişkin
olduğunu, 1.185 m²lik parsele ilişkin herhangi bir kamulaştırma işlemi
yapmadığını belirtmişlerdir. Başvurucular kamulaştırmasız el atma sebebiyle
tazminata ilişkin açtıkları kısmi davanın Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesince
kabul edildiği hâlde daha sonra açtıkları davanın reddedilmesinin haksız
olduğunu ifade etmişlerdir. Başvurucular bu gerekçelerle eşitlik ilkesinin ve
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler."
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve eklerinden başvurucuların
Anayasa'nın 10.maddesinde güvence altına alınan kanun önünde eşitlik ilkesinin
de ihlal edildiğini iddia etmiş oldukları görülmekte ise de başvurucuların
bilirkişi vasıtasıyla belirlenen bedel uyarınca ek dava yoluyla talep etmiş
oldukları miktarın hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmesine ilişkin
şikâyetlerinin özünün kamulaştırma bedeli miktarına yönelik olduğu
gözetildiğinde başvurunun bu kısmının mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
32. Anayasa ve 6216 sayılı Kanun'un anılan hükmü uyarınca
Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi
olup Anayasa Mahkemesi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık
düzenlemeler karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve
kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisine ilişkin bu düzenlemelerin kamu
düzenine ilişkin olmaları nedeniyle bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen
dikkate alınması gerekir (Ahmet Melih Acar,
B. No: 2012/329, 12/2/2013, § 15; G.S.,
B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
33. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisini doğru olarak
belirleyebilmek için kesinleşen nihai işlem ve kararın tarihinin yanı sıra
gerçekleştiği iddia edilen müdahalenin zamanını da doğru tespit etmek gerekir.
Bu tespit yapılırken müdahaleyi oluşturan olaylar ve ihlal edildiği iddia
olunan hakkın kapsamı birlikte değerlendirilmelidir (Zeycan Yedigöl [GK], B. No:
2013/1566, 10/12/2015, § 31).
34. Anayasa Mahkemesi ayrıca mülkiyetten yoksun bırakma
şeklindeki mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin, kural olarak anlık eylemler
olup sürekli bir müdahale oluşturmadığını belirtmiştir (Agavni Mari Hazaryan ve
diğerleri, B. No: 2014/4715, 15/6/2016, § 114).
35. Somut olayda başvurucular tarafından dava konusu taşınmazın
ifrazıyla oluşan 1.185 m² yüzölçümlü kısım yönünden usulüne uygun kamulaştırma
işlemi yapılmadığından mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür. İlk
derece mahkemesi 1977 yılında açılan kamulaştırma bedelinin arttırılması ve
maddi hatanın düzeltilmesi istemli davada başvurucuların murisi tarafından bu
yer ile birlikte 1.185 m²lik bölümün de kamulaştırılarak bedelinin
belirlenmesini talep edildiğine işaret etmiştir. Mahkeme, Ankara 3. Asliye
Hukuk Mahkemesinin E.1979/206, K.1979/552 sayılı kararı, tapu sicil
müdürlüğünün yazıları ve Büyükşehir Belediyesine ait ödeme belgelerini esas
alarak bu tespitte bulunmuştur. Mahkeme sonuç olarak ana taşınmazın her iki
kısmı yönünden de belirlenen değerin idare tarafından ilgilisine ödendiği ve
kamulaştırma işleminin 1979 yılında kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine
karar vermiştir.
36. Buna göre 1977 yılında kamulaştırma yapıldığı ve 1979
yılında da kamulaştırma bedelinin artırılması davasının kesinleştiği dikkate
alındığında başvurucunun söz konusu taşınmaz yönünden belirtilen tarihlerden
itibaren mülkiyetinden yoksun kaldıkları anlaşılmaktadır. Başvurucular her ne
kadar taşınmazın 1.185 m²lik kısmının kamulaştırılmadığını ileri sürmüş iseler
de Yargıtayın bozma kararında da değinildiği üzere
başvurucuların murisi tarafından açılan davada murisin talebiyle kamulaştırılan
alanın 2.685 m² olarak belirlenip bu miktar üzerinden kamulaştırma bedelinin
ödendiği görülmektedir.
37. Gerçekten de Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi,
başvurucuların kök murisinin parseldeki hissesinin (Büyükşehir Belediyesince
kamulaştırılan ve yol ile yeşile ayrılan 1.500 m²lik kısım ile önceki planda
zayiat olarak ayrılan 1.185 m²lik kısım toplamı olmak üzere) toplam 2.685 m²
olarak düzeltilmesine ve toplam 2.685 m² miktar hisse üzerinden kamulaştırma
bedelinin artırılmasına hükmetmiştir. Bu durumda kararda belirtilen 2.685 m²lik
taşınmazın dava tarihinden önce Büyükşehir Belediyesine intikal ettirilip Belediye
adına tescil edildiği ve karar tarihinden sonra da bedelinin başvurucuların kök
murislerine ödendiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ihlal iddiasına konu mülkiyet
hakkına, dava tarihi olan 7/12/1977 tarihinden önceki bir tarihte taşınmazın
Büyükşehir Belediyesine intikal ettirilip Belediye adına tescil edilmek
suretiyle müdahale edildiği kuşkusuzdur. Buna göre başvurucuların miras
bırakanlarına ait olduğunu belirttikleri taşınmaz, Büyükşehir Belediyesine
intikal ettirilip Belediye adına tescil edilmek suretiyle yaklaşık otuz beş yıl
önce Büyükşehir Belediyesine devredilmekle mülkiyet hakkına ilişkin müdahalenin
belirtilen tarih itibarıyla gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
38. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma
alanında yer alan mülkiyet hakkı, kural olarak mevcut mal, mülk ve varlıkları
koruyan bir güvencedir (Kemal Yeler ve Ali
Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37). Başvurucular
2008 yılında açtıkları davaya konu ettikleri taşınmazın hukuki olarak malikleri
olmayıp Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 9/7/1979 tarihli kararında da
belirtildiği üzere toplam 2.685 m²lik taşınmaza tekabül eden tapunun Büyükşehir
Belediyesi intikalinin dava tarihi olan 7/12/1977 tarihinden önce
gerçekleşmesiyle esasında bu taşınmazın mülkiyetini kaybetmişlerdir. Buna
karşın başvurucular 2008 yılında açtıkları ilk davada taşınmaz üzerindeki
mülkiyetlerinin devam ettiği iddiasında bulunmaktadırlar. Bu durumda,
başvurucuların mülkiyet haklarına konu ettikleri taşınmazla hukuki ilişkileri Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden
yaklaşık otuz beş yıl önce kesilmiş olduğundan bu taşınmazlar ile ilgili olarak
mülkiyet hakkına yönelik şikâyet, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisinin dışında kalmaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, zaman
bakımından yetki içinde sonuçlanmış olmak kaydıyla kamu makamlarınca
müdahalenin incelenerek esası hakkında bir karar verilmesi veya müdahaleyle
ilgili tanınan tazminat ve benzeri bir yolun mevcut olması durumlarını da
dikkate alarak değerlendirme yapacaktır (Agavni Mari Hazaryan ve
diğerleri, §§ 111-120).
39. Somut olay bakımından ise taşınmazın kamuya intikal tarihi
olan ve kamulaştırma bedelinin arttırılması davasının kesinleştiği 1979 yılının
öncesine tekabül eden müdahale tarihinden sonra 2008 yılında açılan
kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan kamulaştırmasız el atma davası
davasının, nihayetinde taşınmaza yönelik idarece haksız bir müdahalenin hâlâ
devam ettiği iddiasından ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Buna mukabil usulüne
uygun yargılama süreçlerinin sonunda kesinleşen yargı kararlarıyla bu iddianın
hukuki geçerlik taşımadığı ortaya konulmuş bulunmaktadır. Diğer bir deyişle
mülkiyeti yıllar önce Büyükşehir Belediyesine geçmiş olan taşınmaz için
kamulaştırmasız el atma durumu söz konusu olmadığından yeni bir müdahalenin
varlığı söz konusu değildir. Ayrıca başvuru konusu olayda başvurucuların
açtıkları davanın hak düşürücü süre yönünden reddedildiği gözetildiğinde,
başvurunun zaman bakımından yetki kapsamında görülerek incelenmesini gerektirir
istisnai bir durumun da mevcut olmadığı görülmektedir.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
41. Başvurucular, ilk açtıkları kamulaştırmasız el atma
davasının kabul edilmiş olmasına karşın başvuruya konu ek davanın reddedilmesi
nedeniyle yargılamanın sonucunun haksız olduğunu belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
42. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi,
hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan
sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar
bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
43. Somut olayda başvurucular tarafından pilot dava olarak
adlandırılan Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2010/395, K.2012/276 sayılı
dosyası ile bireysel başvuruya konu dava dosyasının sebep, konu ve tarafları
aynı olsa da ilk davada verilen kararın başvurucular lehine müktesep hak teşkil
etmediği ve derece mahkemelerinin önceki yargılamada ileri sürülmeyen yeni bir
delili esas alarak hukuk kurallarını yorumlamak suretiyle farklı bir sonuca
ulaştığı saptanmış olup başvurucular tarafından ileri sürülen ihlal
iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
22/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.