logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Murat Çakmak [2.B.], B. No: 2015/19011, 16/1/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT ÇAKMAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/19011)

 

Karar Tarihi: 16/1/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Hasan SARAÇ

Başvurucu

:

Murat ÇAKMAK

Vekili

:

Av. Muhterem SÜREN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kolluk görevlileri tarafından silahlı maddi güç kullanılması sonucu meydana gelen ölüm ve bu olayın etkili soruşturulmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/12/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Başvurucunun eşi Fahriye Çakmak'ın da bireysel başvuru formunda bu unvanla yer almasına rağmen bu kişinin bireysel başvuru yapılmasından önce ölmüş olduğunun tespit edilmesi nedeniyle bu şahıs yönünden 2016/5557 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden ayırma kararı verilmesinin ardından başvuru hakkının kötüye kullanılmasından dolayı bu başvurucu yönünden başvurunun reddine ve vekilinin idari para ceza ile cezalandırılmasına Komisyon tarafından 6/4/2016 tarihinde karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarından ve ayrıca Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından (Başsavcılık) temin edilen belgelerde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucunun oğlu A.Ç. 20/9/1997 doğumlu olup olay tarihinde ailesiyle birlikte Diyarbakır'da yaşamaktadır.

10. Kamuoyunda Kobani olayları veya 6-7 Ekim olayları olarak bilinen yaygın şiddet ve terör hareketlerine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin Selahattin Demirtaş başvurusunda (B.No:2016/25189, 21/12/2107, §§ 24-30) olayların gelişimi ve sonuçlarına dair ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Anılan kararda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere söz konusu terör eylemleri -aralarında İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Şanlıurfa, Van, Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep gibi büyük kentlerin de olduğu- otuz altı ayrı ilde 6-9 Ekim 2014 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Bu terör ve şiddet eylemleri sonucunda (2'si güvenlik görevlisi) 45 kişi hayatını kaybederken (331'i güvenlik görevlisi) 769 kişi yaralanmıştır. Ayrıca çatışmalar sırasında 5 örgüt mensubunun hayatını kaybettiği, 3 örgüt mensubunun ise yaralandığı belirtilmiştir. Öte yandan ülke genelinde gerçekleştirilen 2.389 şiddet eylemine 121.899 kişinin katıldığı, olaylarda (737'si güvenlik güçlerine ait olmak üzere) 1.881 aracın zarar gördüğü, (27'si kaymakamlık, 52'si emniyet, 283'ü okul, 73'ü siyasi parti, 12'si belediye binası olmak üzere) 2.558 binaya saldırıda bulunulduğu ve zarar verildiği tespit edilmiştir.

11. Söz konusu olayların ardından, terör örgütü PKK tarafından yapılan çağrılar kapsamında Diyarbakır'da çeşitli tarihlerde yol kesme eylemleri yapılmıştır. Bu kapsamda kişilerin can güvenliklerini tehlikeye atan ve binalar ile diğer mal varlıklarına yönelik olarak zarar doğuran eylemler de gerçekleştirilmiştir.

12. Bu kapsamda 2/12/2014 tarihinde Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne bağlı Zırhlı-4 ekip aracına, 15/12/2014 tarihinde saat 23.00 sıralarında A.B.nin evine, ardından olay yerine intikal eden zırhlı ekibe yönelik olarak aynı sokak üzerinde silahlı saldırı olayları yaşanmıştır.

13. Terör örgütünün yaptığı çağrılar kapsamında 16/12/2014 tarihinde de Diyarbakır'ın Sur ilçesinde benzer şekilde eylemlerin olacağı bilgisi üzerine Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı güvenlik güçlerince gerekli tedbirler alınmaya başlanmıştır.

14. 16/12/2014 tarihinde gece 22.00 sıralarında aralarında başvurucunun oğlunun da bulunduğu 10-15 kişilik bir grubun yol kesmeye ve kimlik sormaya başlaması üzerine saat 23.00 sıralarında olayların yaşandığı yere güvenlik güçlerince operasyon başlatılmıştır.

15. Bu kapsamda yapılan müdahale sırasında terör örgütü mensupları güvenlik görevlilerine karşı önce üç, ardından dörtadet el yapımı patlayıcı madde atmışlar; grup içinde yer alan bir kişi de uzun namlulu silahla ateş etmiştir.

16. Güvenlik güçlerince ilk müdahalenin yapıldığı bu anlarda, yasa dışı eylem yapan bu grup içinde yer alan bir şahsın silahla ateş etmesi sonucu emniyet görevlilerinden biri gözünün altına ve burnuna isabet eden saçma taneleri ile yaralanmıştır.

17. Güvenlik görevlilerine yapılan yoğun saldırı sonrasında, içinde termal gözetleme imkânı veren kameraların bulunduğu başka bir araç daha destek amacıyla olay yerine gelmiştir. Söz konusu eylemlerin başlangıcından itibaren olaylar ayrıca güvenlik güçlerine ait helikopter aracılığı ile havadan da izlenmiş ve görüntü kaydı yapılmıştır.

18. Olay yerine sonradan sevk edilen araca da uzun namlulu silahlar ve diğer ateşli silahlarla ateş edilmesi üzerine güvenlik görevlileri ateş eden şahısları gözetlemeye başlamıştır. Sokağın kenarından eğilerek ateş eden, daha sonra kimliği tespit edilen başvurucunun oğlu A.Ç., elindeki av tüfeği ile ateş ettiği sırada içinde araç amiri, silah kullanıcısı ve diğer bir güvenlik görevlisinin bulunduğu araçtan ateş edilmesi sonucu vurulmuştur.

19. Eylemci grupta yer alan bazı kişiler A.Ç.yi yerde sürükleyerek olay yerinden uzaklaştırmıştır. Görüntülerin incelenmesinden, A.Ç.nin bu şekilde sürüklenmesi sırasında üzerinde veya olay yerinde bulunan ve kriminal raporlara göre el yapımı mahiyetinde olduğu değerlendirilen bir bomba patlamıştır. Soruşturma sırasında ifadelerine başvurulan iki tanığa göre ellerinde silah bulunan ve yüzleri kapalı kişiler A.Ç.yi yoldan geçen bir araca bindirerek hastaneye göndermiştir. Bu tanıkların ifadelerine aşağıda (bkz. §§ 32, 33) yer verilmiştir.

A. İlk İşlemler ve Maddi Deliller

20. Devlet hastanesine bir şahsın yaralı olarak götürüldüğünün ve burada öldüğünün bildirilmesi üzerine Başsavcılıkça aynı gece soruşturma başlatılmıştır. Cumhuriyet savcısı ilk aşamada olay yeri ve çevresinde güvenlik kamerası ve MOBESE kayıtlarının alınması, saldırıda yaralanan polis memurunun ifadesine başvurulması, olay yeri inceleme ve bomba imha ekiplerince olay yeri ve çevresinde gerekli çalışmaların yapılması, suç unsuru malzemelerin muhafaza altına alınması, bulguların Ankara Kriminal Polis Laboratuvarına gönderilmesi, polis memurundan çıkarılan saçma taneleri üzerinde incelemeler yapılması talimatını vermiştir.

21. Verilen talimat doğrultusunda 17/12/2014 tarihinde saat 01.00 sıralarında Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğü ile Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından ölüm olayının meydana geldiği bölgede inceleme yapılmıştır. Olay yerinde PVC borular ve teneke içecek kutuları kullanılarak hazırlanmış üç adet basınç ve parça etkili patlamamış el yapımı bomba, mermi kovanları, av tüfeği kartuşu, av tüfeği taparı, ateşli silah alev gizler parçası, el yapımı bombalardan elde edilen 148,5 g amonyum nitrat-sodyum klorat-şeker karışımı bulunmuştur. Olay yeri ve maddi deliller muhafaza altına alınmış, fotoğraf ve kamera çekimi işlemleri yapılmış, krokiler çizilmiş ve olay yeri inceleme raporları düzenlenmiştir.

22. Emniyet Müdürlüğü tarafından ayrıca aynı tarihli olay tutanağı tutulmuştur. Tutanak şöyledir:

''16/12/2014 günü akşam saatlerinde ilimiz Sur bölgesinde yasadışı gösteriler olabileceği ve şahısların ateşi silahlar ve el yapımı patlayıcılar ile eylemlerde bulunacakları bilgileri alınması üzerine akşam hava karardıktan sonra Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü mıntıkası dahilinde gerekli tedbirler alınmıştır. Saat 22.00 sıralarında Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Hava Filo Şube Müdürlüğüne bağlı olan ve o esnada havada olan Kanat 1 'denDört ayaklı minare alt kısmında bulunan Paşa Hamamı önünde elinde uzun namlulu ve kısa namlulu silahlı 10-15 şahısların yolu kestikleri ve vatandaşları araçlarından indirerek kontrol yaptıkları anonsu gelmiş, ardından birkaç defa daha haber merkezi marifeti ile Kanat 1 yine aynı yerde şahısların eylemlerine devam ettikleri bilgisi alınması üzerine ....kod nolu TEM Şube Ekipler olarak ...kod nolu zırhlı araca binilmiş ve saat 23.00 sıralarında Fatihpaşa MahallesiPaşa Hamam Sokak İstikametine doğru bilgi verilerek girilmiştir. Sokak içerisine Dört Ayaklı Minareden aşağıya doğru yaklaşık on metre gidildikten sonra birden karşıdan 17-18 yaşlarında birkaç şahıs biz görevlilere karşı 3 adet elyapımı patlayıcı madde (EYP) atarak saldırıya başlamışlar, aracımızın [durmaması..] için on metre geriye çekilip, megafon marifetiyle ''polis olduğumuzu, yaptıklarının kanunsuz olduğunu, çevredeki vatandaşlara, ev ve işyerlerine zarar vereceklerini defaatle söylememize rağmen şahıslar yasa dışı sloganla ''biji serok apo, biji kürdistan, katil polis, yaşasın kürdistan'' sözleriyle karşılık vererek biz görevlilere 4 adet daha EYP atmışlar, EYP atarken de bir şahsın elinde uzun namlulu silahla, bir şahıs da kısa namlulu silahla biz görevlilere ateş etmişler, şahıslara 6-7 adet gaz fişeği kullanarak geri çıkılmıştır. Bizim müdahaleler devam ederken Kanar 1 havadan görüntü alıp anonsla şahısların ellerinde uzun namlulu silah olduğunu, sokak köşe başlarında bekleyen şahısların olduğunu defaatle söylemiştir. Ana caddeye çıktıktan sonra Özel Harekat Şube Müdürlüğüne bağlı ....kod nolu zırhlılarla birleşilmiş, önde.. arkada...diğer ekiplerle saat 23.10 sıralarında tekrar Dört Ayaklı Minareden Aşağı Paşa Hamamına doğru girilmiş, ...de kule görevlisi olarak ... Sayılı polis memuru kulede çevre güvenliği aldığı esnada ara sokakta köşe başından çıkan bir şahsın uzun namlulu silahla eğilerek ateş etmesi sonucu sol gözünün altından yaralanması üzerine Şahin 1 ivedi şekilde olay yerinden çıkarılmış ve gelen ambulansla giderken şahıslar arkamızdan yaklaşık 10 adet daha tabanca ve av tüfekleriyle ara sokaklara çıkarak biz görevlilere ateş açmaya ve EYP atmaya devam etmişlerdir. ...Kod nolu zırhlı ekip arkadan birkaç tane silah isabet almıştır. Ayrıca yaralı memur çıkartılırken 7 adet EYP atmışlardır. Yaralı memur ambulans ile hastaneye gönderildikten sonra tekrar bağlı ekipler ile sokağa saat 00.10 sıralarında önde ...ortada ...arkadan da [araçlarla] girilmiş o esnada Dört Ayaklı MinareaşağısındakiSur Giregor kilisesinin yan tarafından 3 şahıs ellerindeki silahlar ile ..nolu ekibe birkaç 5 el silah ile saldırıda bulunmuş[,] Paşa hamamı yanı[n]daki 26 sokak girişindende 4 adet EYP atılmış, ...ekibi ön tarafa hızlı giderken arkadaki ...nolu ekiplere ara sokaklardan ve kilise yanından tekrar silah ile saldırılarda bulunulmuştur. Bu esnada ..ve ...kod nolu ekiplerden eylemci guruplara gaz ile müdahalelerde bulunulmuş, [P]aşa [H]amamı önünde silahlı ve EYP li eylemlere devam eden gruba karşı..kod nolu zırhlı içerisinden araçtan inmeden mazgal açılarak ateş ile cevap verilmiştir. Daha sonra olay yerine [..kod nolu aracın] yanına .. Alarak gelmişler, geldikleri esnada ....[kodlu araca] 2 adet EYP ile saldırı gerçekleşmiştir. Saat 00.30 sıralarında ...karşı Fatih [P]aşa [M]ahallesiPaşa [H]amam [S]okak 26 nolu apartmanın arka kısmından duvar kenarında seri bir şekilde gerek uzun namlulu gerekse kısa namlulu tabir edilen tabancalar ile ateş açılmış, bunun üzerine.. Sol tarafından 2 tane isabet mermi isabet almış olup bunun üzerine ..de bulunan [k]uleye bağlı termal kamera ile eylem yapan şahıslar takip edilerek elinde uzun namlulu silah ile... Paşa Hamam Sokak No:26 arkasından ateş eden şahıs ...kulesinde bulunan M240 marka silah ile etkisiz hale getirilmiştir. Vurulan şahısın yaşamsal durumuna bakılmak istense de eylemci gurup ara sokaklardan silahlı eylemlerine devam ettikleri için araçtan inilememiş ve şahısın tam yanına gidilememiştir. Vurulan şahıs eylemci gurup tarafından olay yerinden ateş açmış olduğu silahı ile birlikte uzaklaştırıldığı anlaşılmıştır. ..Telsiz marifeti ile anons ederek konu hakkında haber merkezine bilgi verilmiştir. Daha sonra olay yeri geniş bir şekilde güvenli bir şekilde çembere alınmış olay yerine gelen... Ekipler ve özel harekat ekipler ile ara sokaklarda güvenlikler alınmış ve ...desteği ile sokak içeisinde olay yeri inceleme ve bomba ekipleri gerekli incelemeleri yapılması sağlanmıştır. Devlet Hastanesine saat 01.00 sıralarında Sur ilçesinden silah ile yaralanmış bir şahsın geldiği anonsu üzerine hastaneye ekipler sevk edilmiş giden ekiplerin aldığı bilgiler doğrultusunda şahısın [A.Ç.] olduğu ve şahısın hastanede ex olduğu anlaşılmıştır.''

23. Başsavcılık tarafından 17/12/2014 tarihinde saat 09.20'de A.Ç.nin cesedi üzerinde otopsi işlemi gerçekleştirilmiştir. Otopsi raporunun ilgili kısımları şöyledir:

''Otopsiye başlanmadan önce tüm vücudun röntgeni çektirildi. Kafatasında, göğüs alanında, sağ üst kolda, humerusta, sağ uyluk alanında, ve sağ ön kolda metal parçaları ile uyumlu çok sayıda görüntüler saptandı. Bu görüntülerin kafa kısmındakilerin tamamen çok küçük metalik imajlar olduğu, sağ göğüs alanında iki tanesinin ise deforme ve diğerlerine göre kısmen iri vaziyette olduğu görüldü.

...

DIŞ MUAYENE

Yaş:17-18 ....Alında daha yoğun olmak üzere yüz alanına da kapsayan alanda çok sayıda sarapnel parçaları ile uyumlu yaralar izlendi. Sol kaş üzerinde 2x2 cm lik yırtık tarzında, zemininde frontol kemikte kırık oluşturan ve sol göz küresinin harabiyetine neden olan şarapnel parçasına bağlı giriş yarası, sağ kaş üst medialde alında 1,5x2 cm lk zemininde frontal kemikte kırığa neden olan şarapnel parçasıyla oluşmuş atipik yara, sağ göz altında burun sağ yanında 0,9 cm lik cildi sıyrık, ağız sağ yanda oplik seyirli 0,9x0,4 cm lik cildi sıyrık, sol yüz göz kapağında 3 cm lik laserasyon, burun sol yanda 0,3 cm lik sildi sıyrık, sağ omuz önde 0,5 cm lik cildi sıyrık izlendi.

1 nolu ateşli silah giriş yarası:sağ klavikula alt alnada göğüs sağ üst çevresinde media tarafında vurna halkası izlenen3,5x3 cm lik ateşli silah giriş yarası saptandı.

2 nolu ateşli silah çıkış yarası:sağ koltukaltında orta ve ön alanda7x3 cm lik ateşli silah çıkış yarası izlendi.

3 nolu ateşli silah çıkış yarası: sağ arka koltukaltında 2 nolu tariflenen yaranın arka tarafında bulunan 4x3 cmlik ateşli silah çıkış yarası izlendi. Sağ koltukaltı disseke edildiğinde bölgede kas yaralanması ve kot kırıkları olduğu, damar yaralanması olmadığı saptandı.

Sağ ön kol orta arka yüzde en büyüğü 1 cm çağlı, bunun üst alanında 2 adet olan sırasıyla boyutları 0,3 cm çaplı ve 0,5 cm çaplı cildi sıyrıklar saptandı.

Sol omuz arkada arka koltuk altı hattının arka tarafında en büyüğü 1x0,3 cm, en küçüğü 0,3 cm olan şarapnel parçaları ile oluşmuş atipik giriş yaraları izlendi. Bölge disseke edildiğinde göğüs boşluğu ile iştirakli olmadıkları saptandı.

4 nolu ateşli silah giriş yarası: sırt sol alt alanda çevresinde vurmahalkası izlenen, 5x3 cm lik atipik ateşi silah giriş yarası izlendi.

Sol elde 2. Parmakta yumuşak doku ve kemik kırığına neden olan, 3. ve 4. Parmaklarda ise yumuşak doku yaralanmasına neden olan sıyrık tarzında atipik şarapnel parçaları ile oluşmuş yaralanma izlendi.

Cesette bunların haricinde herhangi bir ateşsiz silah yaralanmasına veya darp berlirtisine rastlanmadı.

İÇ MUAYENE

Saçlıderi altı: Frontal alanda biri 2x1 cm lik diğer 3 tanesi ise 0,3'er cm lik saçlı deri yaralanmalı ekimozlu alanlar izlendi. Sağ temporal kas grubu:Soluk görünümde izlendi. Sol temporal kas grubu:Ön alanı kanamalı görünümde izlendi.Kafatası kubbe kemikleri:frontal kemikte kırıklar izlendi. Beyin, beyincik, beyin sapında yaygın subaraknoidal kanama izlendi. Yapılan seri kesitlerde harabiyetli izlendi. Metal parçacılıkları saptandı. Kafatası kaide kemikleri: Ön çukurda kırık hatları bulundu. Orbita, burun, ağız boşluğu:kanlı sıvaşık bulundu.

GÖĞÜS: Göğüs sağda ön koltuk altı hattında 2-4. Kotlarda kırıklara neden olan ateşli silah giriş yarası ve çevresinde kanama izlendi. Sağ diafragma yüksekliği: 6. Kot seviyesinde, sol diafragma yüksekliği:6. Kot seviyesinde, Sternum:Sağlam bulundu. Kotlar: Sağda midklavikular hatta 2-4. Kotlarda, sağ orta koltuk altı hattında 3. Kotta ekimozlu kırıklar, göğüs solda arka alanda vertablara yakın alanda 8-10. Kotlarda kırıklar izlendi.

Torakal Omurlar: Bölge disseke edildi. 9-10. Omurlarda arka alanlarda parsiyal kırıklar izlendi ve bu alandan deforme kurşun, deforme gömlek ile uyumlu parça ve küçük metal parçacıkları bulundu. Medulla spinalis sağlam bulundu. Diğer omurlar sağlam izlendi.

SONUÇ: 17.12.2014 tarihinde ateşli silah yaralanması sonucu vefat eden ve A.Ç.’a ait olduğu anlaşılan cesede kesin ölüm nedeninin tespit ve tayini amacıyla Diyarbakır Devlet Hastanesi morgunda 17.12.2014 tarihinde yapılan ölü muayenesi ve otopsi bulgularına göre; 1-Şahsın ölümünün şarapnel parçası yaralanmaları ve ateşli silah yaralanmalarına bağlı kafatası, kot, omur kemik kırıkları, beyin kanaması, beyin harabiyeti ve iç organ yaralanması sonucu meydana gelmiş olduğu, şarapnel parçalarının ve ateşli silah yaralanmalarının her birinin müştereken ve müstakilen öldürücü nitelikte oldukları, 2- 1 nolu ateşli silah giriş yarasının göğüs sağ üstten girerek önden arkaya, sağdan sola ve yukarıdan aşağıya seyirle traje boyunca yumuşak doku, kot ve akciğer yaralanması yaparak 2 ve 3 nolu çıkış yaralarını oluşturarak vücudu terk etmiş olduğu, 4 nolu ateşli silah giriş yarasının sırt alt alanda vücuda girerek traje boyunca yumuşak doku, akciğer, kot, omur yaralanmaları yaparak parçalanmış olduğu, 3-Ölümü üzerine harici başka bir nedenin saptanmadığı, 4-Atış mesafesi tayini isteniyor ise ateşli silah yaralanma alanlarının giysili bölgelere denk gelmesi nedeniyle 5- Cesetten otopsi esnasında deforme kurşun, deforme gömlek ile uyumlu parça ve küçük metal parçacıkları elde edildiği, ayrıntılı incelemenin laboratuarda yapılmasının uygun olduğu, olay yeri inceleme ekibine delil materyalleri teslim edildi.''

24. Olay yerinde yapılan incelemelerde elde edilen deliller üzerinde Ankara ve Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarları tarafından incelemeler yapılmıştır. Otopsi sırasında A.Ç.nin sol el avuç içi, sol el üstü, sağ el avuç içi, sağ el üstü ve yüzünden alınan svap örnekleri üzerinde yapılan incelemede atış artıkları ve kurşun yapımında kullanılan antimon elementine rastlanmıştır. Ayrıca olay yerinde bulunan plastik parçalar, bant ve pamuk parçaları, conta, pamuk svabı, plastik pet şişe parçaları üzerinde amonyum nitrat, sodyum klorat ve şeker içeren bir tür patlayıcı madde kalıntısı, bunların yanında basınç ve parça etkili patlamamış el yapımı bombalar tespit edilmiştir.

25. Olayla ilgili olarak çeşitli tarihlerde yapılan inceleme sonuçlarına ilişkin raporlardan olay yerinde elde edilen kan ve av tüfeğinin üzerindeki svaplar ile A.Ç.den alınan kan örneklerinin uyuştuğu tespit edilmiştir.

26. Cumhuriyet savcısının talimatıyla; kolluk görevlileri tarafından olayda kullanılan M240 marka silahın Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarında atış ve mukayese incelemeleri yaptırılmış, güvenlik güçlerince olay anında kullanılan helikopterdeki görüntü kayıtları, silahın kullanıldığı zırhlı araçtaki olay anına ilişkin görüntüler ve telsiz muhabere kayıtları incelenmiştir.

27. Emniyet Müdürlüğü ayrıca A.Ç.nin ölümüne ilişkin olarak silahın kullanıldığı ve termal kameraların bulunduğu araçta yer alan görüntü kayıtlarını inceleyerek ve vurulma anına ilişkin fotoğrafları çıkararak olayların seyrine ilişkin bir tutanak düzenlemiştir. Bu tutanağın ilgili kısmı şöyledir:

''17/12/2014Tarihinde emniyet güçlerine yönelik silahlı saldırıda bulunan şahıslarla sıcak temasın yaşandığı saat 00.30 sıralarına ait mevcut görüntülerde:

Saat 00.30:55-58: sıralarında emniyet güçlerine yönelik duvar köşesinden çıkmadan bir şahsın sadece kolunu çıkarmak suretiyle elindeki silahla ateş ettiği[,] bu silahtan çıkan kurşunların duvarlara isabet etmesi sonucu duvardan kopan parçaların sürtünmenin etkisiyle ısınması sonucu yerde koyu renkli olarak görüldüğü daha sonra ısısını kaybeden duvar parçalarının ilerleyen dakikalarda kamerada görülmediği,

Saa4 00.34:37: sıralarında aynı duvar köşesinden bir şahsın önce kafasını çıkarıp sonra çömelmiş vaziyette bulunduğu yerden eline silahla emniyet güçlerine doğru nişan alarak çıktığı,

Saat 00.34:43 sıralarında elinde silahla emniyet güçlerine doğru nişan alarak çıkan şahsın Özel Harekat Polisleri tarafından vurulduğu,

Saat 00.34.56 sıralarında vurulan şahsın yanında bulunan diğer şahıslar tarafından sokak içerisine sürüklendiği,

Saat 00.34.58 sıralarında vurulan şahsın yanında bulunan diğer şahıslar tarafından sokak içerisine sürüklendiği esnada bir patlamanın meydana geldiği ve patlama sonucu vurulan şahsın bulunduğu yerden bir nesnenin havaya doğru sıçradığı,

Saat 00.35:03 sıralarında vurulan şahsın sürüklenerek çekildği sokak köşesinde bulunan duvar kenarından emniyet güçlerinin başka şahıs veya şahıslar tarafından gözetlenmeye devam ettiği,

Saat 00.37:41 sıralarında şahsın vurulduğu taraftan emniyet güçlerine tekrar ateş edildiği, açılan ateşlerin duvarlara da isabet etmesi sonucu duvardan kopan parçaların sürtünmenin etkisiyle ısınması sonucu yerde koyu renkli olarak görüldüğü daha sonra ısısını kaybeden duvar parçalarının ilerleyen dakikalarda kameralarda görülmediği, tarafımızdan tespit edilmiş olup ... imzalanmıştır. ''

B. Olayla İlgili Olarak Alınan İfadeler

28. İlk olarak Emniyet Müdürlüğünde, daha sonra da Başsavcılıkta bazı kolluk görevlilerinin olayla ilgili ifadelerine mağdur-müşteki sıfatıyla başvurulmuştur. Daha sonra hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen kolluk görevlisinin emniyette verdiği ifade şöyledir:

''Ben 16/12/2014 günü saat 17.15 itibarı ile personeli olduğum Kobra 8 aracı ile Diyarbakır Sur İlçe Emniyet Amirliği önünde görev aldım. Saat 21.30 sıralarında Şube Müdür Yardımcımız....Sur ilçesimde güvenlik güçlerine karşı saldırı eylemi gerçekleşeceği yönünde ihbar olduğunu, buna istinaden Gazi Caddesi, Melik Ahmet Caddesini görecek şekilde konuşlandırmamı istemesi üzerine emre göre saat 21.45'de bahse konu yere geçerek konuşlandık. ..Polis helikopterinden 22.00 sıralarında Suriçi Yenikapı civarında yol kesme eylemi gerçekleştiren yaklaşık10-15 kişilik silahlı bir grubun olduğunun bildirilmesi üzerine teyakkuza geçerek beklemeye devam ettik. Ancak 23.00 sıralarında gruplara ..müdahale edilmeye başlanınca Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde bulunan Şahin 1 kod nolu ekibimiz takviye için Yenikapıdan Dörtayaklı minare istikametine seyir halinde iken kulede görevli personelimiz gözaltından geçen saçmanın burnuna isabet etmesi sonucu yaralandı. Bunun üzerine ekibi geri çektik. Saat 23.10 sıralarında Şahin 1 yaralı arkadaşı bıraktıktan sonra tekrar Dörtayaklı Minare istikametine giriş yaptı. Şahin 1 ekip EYP'li ve uzun-kısa namlulu silahlar ile saldırıya uğrayınca tekrar geri çekildiler.

Saat 110.10 sıralarında ise...emri ile Kobra 8 ekip olarak biz önde Şahin-1 ekibi arkamızda artçı olmak üzere Gazi Caddesinden hareketle ..Dörtayaklı Minare istikametine giriş yaptık. Paşa Hamamı'na yaklaşık 50 m. Kala ekibimize 2 adet EYP'li saldırı gerçekleştirildi. Biz ilerlemeye devam ettik. Paşa Hamamı'na 15-20 m. Kala ekibimize uzun namlulu ve tabanca ile silahlı saldırı gerçekleştirilmesi üzerine aracımız isabet aldı. Arkamızda bulunan Şahin 1 ve 2430 ekibimiz bize sol tarafımızdan ateş edildiğinianons etmesi üzerine..binanın arkasından aracımıza ateş edildiğine dair termal kamera ile görüntü aldık. Bu noktada beklemeye başladık.Saat 00.34'te yüzü maskeli, elinde uzun namlulu silahı olan bir şahsın 26numaralı binanın arkasından sokağa çıkarak ve çöküp bize nişan aldıktan sonra ateş etmesi üzerine yine, bu olaylar esnasında ...sicil sayılı arkadaşımız açılan ateş sonucu yaralanması nedeniyle kendimizi ve çevremizde zarar görebilecek sivil vatandaşları korumak, saldırıyı bertaraf etmek ve şahsı yaralayarak yakalamak için ateş ettim. Benim ateş etmem üzerine şahıs silahı ile geriye doğru düştü. Bu arada yine aynı sokak üzerinde silah sesleri geliyordu. Aracımıza ateş edildi ve aracımız isabet aldı. Biz vurulan şahsın yaşamsal durumuna bakmak için şahsı almak üzere aaraçtan inmeye hazırlanırken başka bir grubun yere düşen şahsı ayaklarından çekmek suretiyle sonradan numarasını26 olarak öğrendiğimiz binanın arkasına çektiğini gördük. Yine aynı grup şahsın bize karşı kullandığı uzun namlulu silahı da yerden çekerek 26 nolu binanın arkasına aldı. Meydana gelen olayla ilgili olarak..merkeze anons edildi...Bu şahıs geri çekildikten sonra istikametini kestiremediğimiz birkaç yönden aracımıza karşı silahlı saldırı gerçekleştirildi ve aracımız isabet aldı. ..Ben görev aldığımız sırada ekibimize ateş eden maskeli şahıs/şahıslardan davacı ve şikâyetçiyim.''

29. Bu kolluk görevlisinin Başsavcılıkta şüpheli olarak verdiği ifadesi şöyledir:

''Olay günü ben Kobra 8 isimli 21 ... plakalı zırhlı araçta silahçı olarak görev yapıyordum. ...Olaylar esnasında 21 ... plakalı... kodlu araçtaki kuleci arkadaşın Yenikapı Sokak üzerinde silahla yaralandığının anons edilmesi üzerine yaralı arkadaşı bölgeden Şahin 1 ekibi çıkardı. Daha sonra Şahin 1'e 2430 kodlu ekip eşlik etti ve birlikte yeniden olayın olduğu Yenikapı Sokağa hareket ettiler. Yoğun eyp'li ve silahlı saldırı nedeniyle bu ekiplerde geri çekildiler. Daha sonra Kobra 8 olarak bizim de bu ekiplere eşlik etmemiz anons edildi. Anladığım kadarı ile bunun sebebi Kobra 8 aracımızda termal kamera ve gece görüşü olması, bölgenin karanlık olması, kim tarafından ve hangi bölgeden ateş edildiği, eyp atıldığının tespit edilememesi nedeniyledir. Bizde 3 araç Yenikapı Sokak üzerinde ilerlerken yine ekibimize yönelik eyp'li ve silahlı saldırılar düzenlendi. Bölgede sokaklar dar ve birçok ev bulunmaktadır. Atılan eyp'lerden ve sıkılan kurşunlardan evlerde bulunan sivillerin yaralanma riski yüksektir. Daha sonra aracımız Yenikapı sokak ile Paşahamam Sokak köşesinde beklediği esnada, Paşahamam Sokak üzerinde 26 numaralı binanın köşesinden elinde uzun namlulu silah olan şahıs görüntüsü almamız üzerine termal kameraya bu bölgeye odakladık. Duvarın köşesinden önce ayakta bir şahıs sadece elini çıkararak ateş etti ve sonra geri çekildi. Tekrar elinde silah olan yüzü kapalı şahıs ayakta durur vaziyette duvarın köşesinden elinde silahla kafasını uzatarak baktı ve kendini geri çekti. Bizde şahsın yeniden aynı şekilde ayakta duvar köşesinden çıkacağını düşünmemiz nedeniyle ayakta duruş pozisyonuna göre bel altına gelecek şekilde duvarın köşesine nişan aldık ve bu şekilde beklemeye başladık. Amacımız şahsı yakalamaktı. Şahsın ayakta duvar köşesinden beklerken yüzü kapalı elinde uzun namlulu silah olan şahıs aniden çömelmiş bir vaziyette duvarın köşesinden çıktı ve elindeki uzun namlulu silahla bize doğru nişan aldı ve hatırladığım kadarı ile ateş de etti. Bende bunun üzerine tetiğe bastım ve anladığım kadarı ile mermi duvara çarptı ve duvardan sekerek parçalanmış vaziyette şahsa isabet etti. Şahıs aniden çömelerek değilde, ayakta çıksaydı muhtemelen duvara çarpan mermi bacak bölgesine isabet edecekti. Daha sonra şahıs yere düştü. Duvar arkasından birileri şahsı ve uzun namlulu silahı çektikleri esnada bir patlama daha gerçekleşti. Bu patlamanın şahsın üzerindeki bir eyp'den veya zaten atışa hazır vaziyette olan tüfekteki merminin patlaması sonucunda gerçekleşmiş olabileceğini düşünüyorum. Biz beklemeye başladık. Daha sonra bir şahıs yine kafasını köşeden çıkardı ve tekrar geri çekti. Bu olaylar termal kamerayla kayıt altına alınmıştır. Amacımız şahsı kesinlikle öldürmek değildi. Şahsı yakalamak amacıyla ve etraftaki evlerdeki sivillerin zarar görmesini önlemek amacıyla hareket ettim.''

30. Başsavcılıkta şüpheli olarak ifade veren diğer kolluk görevlisinin ifadesi şöyledir:

''Ekim 2014 tarihindeki Kobani olaylarından sonra Suriçinde polise yönelik birçok EYP'li, molotoflu, uzun ve kısa namlulu silahlarla saldırılar gerçekleşiyordu. Ben bu olayları aldığım görevler ve takip ettiğim anonslar nedeniyle net olarak biliyorum. En son [A.Ç.] olayından birgün önce gece vakti [A.Ç.]. olayının gerçekleştiği bölgeye çok yakın olan bölgede yine polis ekiplerine yönelik eyp'li ve silahlı saldırı olayı gerçekleşti, bu olayda [C.Ö.] isimli polis memuru arkadaşımız sağ kolundan silahla yaralandı....Yine [A.Ç.] olayından hatırladığım kadarı ileen az bir hafta kadar öncesinde aynı bölgede polislere yönelik molotoflu, eyp'li ve silahlı birçok saldırıların gerçekleştiğini ben biliyorum. Hatta Kasım ayı içerisinde terör örgütü Suriçi'ni Kanton ilan ettiği yönünde duyurular yaptığını ve Suriçi'nde güvenlik güçlerinin mühadahalesini önlemek amacıyla hendek kazdıklarını da biliyorum bu konu basına kadar yansımıştı. Yine Suriçi'nde polis memuru arkadaşımız [O. K.nin] aracına 20.10.2014 tarihinde molotof ve eyp atılmıştı kendisi de araçtan inince silahlı saldırıya uğrayıp çenesinden yaralanmıştı. yine bildiğim kadarı ile sivil halktan da olaylar esnasında yaralananlar oluyordu.

16.12.2014 günü gece [C.Ö.] isimli polis memuru yaralanmıştı. Ertesi gün ben, ... sicil numaralı polis memurları ile birlikte 21 ...plakalı Kobra 8 isimli zırhlı araçta görevliydik. ... şofördü, ...silahçıydı, ...yedek personel olarak aracın arkasında oturuyordu. Biz görev yerimizde beklediğimiz esnada polis helikopterinden 10-15 kişilik silahlı grubun anonsu geldi. Biz beklediğimiz esnada 21 ... plakalı ... araçtaki kuleci ...sicil numaralı arkadaşımızın Yenikapı Sokak üzerinde [A.Ç.] olayının gerçekleştiği bölgede saçma tanesi ile göz altından ve burnundan yaralandığı anons edildi.... buradan hastaneye sevki yapıldı. Daha sonra...kodlu Şortlant marka araç yeniden söz konusu bölgeye Yenikapı Sokak üzerinden gittiği esnada pekçok eyp'li, silahlı, molotoflu saldırıya uğraması nedeniyle tekrar geri çekildi. Bunun üzerine bizim bulunduğumuz ...aracın...kodlu ekip aracına destek olarak girmesi için anons geldi. Kobra 8 aracının bölgeye sevk edilmesinin amacının sebebi araçta termal kamera olması ve ateş eden şahısların ve ateş edilen yerin tespiti içindi. Çünkü gece karanlık olduğu için ve aydınlatmanın az olması nedeniyle eyp atan, silah sıkan şahısları ve yerleri görmemiz mümkün olmuyordu. Bizde Yenikapı Sokak üzerinde ilerlerken eyp ve silahlı saldırı olayları bize yönelik gerçekleşti. Daha sonra Yenikapı Sokak ile Paşahamam Sokak kesişiminde Paşahamam sokak üzerindeki 26 numaralı binanın köşesinden, yine etraftaki birçok yerden uzun namlulu silahlarla ve eyp'lerle saldırı olayları gerçekleşti. Bu esnada 26 numaralı binanın köşesinden elinde uzun namlulu silah olan bir şahsın sadece elini çıkararak ilk önce nişan almaksızın bize doğru ateş ettiğini, biraz sonra şahsın ayakta durur vaziyette duvarın köşesinden elinde silahla kafasını çıkartıp tekrar kendini duvarın arkasına çektiğini görmemiz üzerine, şahsın yeniden aynı şekilde çıkacağını düşünerekten şahsı yakalamak ve etraftaki sivillerin zarar görmesini önlemek amacıyla söz konusu duvarın köşesine bel aşağısına gelecek şekilde nişan aldık ve beklemeye başladık. Amacımız şahsı yakalamaktı. Ben ekip amiriyim. Biz şahsın yine ayakta elinde silahla çıkarak ateş edeceğini düşünürken, elinde silah Olan şahıs aniden çömelmiş bir vaziyette duvar köşesinden çıkıp bize doğru nişan alıp ateş ettiği esnada, ... sicilli arkadaşımız zaten bacak bölgesine gelecek şekilde duvara nişanlanmış vaziyette olan silahı ateşledi. Benim gördüğüm kadarı ile mermi duvara isabet etti. Duvara isabet eden ve seken merminin parçalanıp şahsa değdiğini düşünüyorum. Yüzü kapalı ve elinde uzun namlulu silah olan şahıs yere düştü daha sonra binanın arkasından birileri şahsı çektiler. Silahı da çektiler, bu esnada gördüğüm kadarı ile bir patlama gerçekleşti. Ben bu patlamanın şahsın üzerindeki bir eyp'den ya da kendi elindeki zaten atışa hazır halde bulunan tüfekten gerçekleşmiş olabileceğini düşünüyorum. Daha sonra biz beklemeye devam ettik. Konuyu anons ettik. Daha sonra bir şahıs yine duvar köşesinden bize doğru baktı ve görüntüden kayboldu. Bu anlattığım olay aracın termal kamerasıyla anbe an kayıt altına alınmıştır. Bize eyp atan ve ateş eden şahıslardan şikayetçiyim. ''

31. Bu iki kolluk görevlisi yanında Başsavcılıkta başka bir kişinin ifadesine şüpheli olarak başvurulduğuna dair bir belgeye ise rastlanmamıştır.

32. A.Ç.yi hastaneye götüren şahısların da ifadelerine başvurulmuştur. Bu kişilerden M.Ş.nin ifadesi şöyledir:

''17. 12.2014 günü Saat:00.30 sıralarında.... plaka sayılı araca binerek kendi ikamet adresim olan Şehitlik Mahallesi istikametine doğru hareket etmek için aracımla geri manevra yaptığım esnada yüzleri maskeli genç yaşta 3 erkek şahıs aracımın önünü keserek bir tanesi şoför mahalli tarafından bana yaklaştı yaralı bir şahsın olduğunu ve acil olarak hastaneye götürülmesi gerektiğini bana söyledi. Bu görüşmeleri yaptığımız esnada [H.A.] da yakın mesafeden bizleri izlemekteydi. Yüzleri kapalı şahıslara aracın şirkete ait olduğunu ve yaralıyı götüremeyeceğimi söyledim. Bunun üzerine elinde Pompalı Av Tüfeği olan şahıs yaralıyı götürmezsen seni öldürürüz demesi üzerine ben de korkarak dediklerini yapmak durumunda kaldım. Ben bu şahıs ile görüştüğüm esnada H.A.nin yanında da yüzü maskeli bir şahıs bulunmaktaydı. Benimle muhatap olan yüzü kapalı şahıslara yaralının nerede olduğunu sorduğumda yaralının Yavuz Selim İlköğretim Okulunun giriş kapısında yani bulunduğumuz yere 10-15 metre uzaklıkta olduğunu söyleyerek beni okulun giriş kapısına yönlendirdiler. Şahıslar yürüyerek ben de aracım ile birlikte yaralının yanına geldik. Yüzleri kapalı bu 3 şahıs aracımın sağ arka kapısını açarak yerde hareketsiz yatan şahsı kollarından ve bacaklarından tutarak aracımın arka koltuğuna koydular. Ben şahıslara benimle birlikte hastaneye biriniz gelin dedim. Ancak şahıslar bana sen aracınla yaralıyı en yakın hastaneye götür diyerek aracımın kapısını kapattılar. Bıyıklı Mehmet Paşa Sokaktan Gazi Caddesine çıkarak oradan Melikahmet Caddesinden İnönü Caddesine çıktım oradan da Nebi Camii önünden devam ederek Dağkapı meydana çıktım ve oradan da Dağkapı Selahattin Eyyubi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine geçiş yaptım. Yaralı şahıs ile hastaneye geçişim esnasında çevrede birçok polis aracını gördüm ancak hiçbir polis tarafından durdurulmadım. Aracıma yaralı diye bırakılan şahıs aracıma konulduğu ilk andan hastaneye bıraktığım ana kadar herhangi bir hayati belirtisi yoktu. Ben şahsı Acil Servise bıraktığımda hastanede bulunan Polislere yaşadıklarımı kısaca anlattım.... Yukarıda eşkal bilgilerini verdiğim şahıslar haricinde 10-12 kişilik bir grubu görebildim. Ancak karanlık olması dolayısıyla bu şahısların kaç kişilik bir grup olduğu ile ilgili olarak net bir bilgi vermem doğru olmaz. Bu şahısların ellerinde ne olup olmadığını da görmedim. Eşkal bilgilerini görebildiğim şahısları kesinlikle tanımıyorum. Bu şahıslar kendi aralarında yapmış oldukları konuşmalarda kesinlikle isimleri veya kod isimleriyle hitap etmediler. Sadece Kürtçe birbirlerine Heval (Arkadaş) diye hitap ediyorlardı. Bu şahıslar aracıma bindirdikleri kimlik bilgilerini sonradan öğrendiğim [A.Ç.nin] nerede ve ne şekilde vurulduğu ile ilgili olarak herhangi bir şey söylemediler. Bende kendilerine bu konuda herhangi bir soru sormadım. Sadece kendilerinden dediğim gibi bir kişinin benimle hastaneye kadar gelmesini istedim ancak onlar kabul etmedi.''

33. Aynı araçta bulunan H.A.nın ifadesi şöyledir:

''Saat: 00.15 sıralarında arkadaşım [M.Ş.] ile birlikte dükkanımı kapatacağım sırada işyerimin de bulunduğu Bıyıklı Mehmet Paşa sokak üzerinden yüzleri kapalı, ellerinde pompalı tüfek ve keleş diye tabir edilen kaleşnikof marka silahlar olan ellerinde eldiven bulunan, siyah renkli kapüşonlu sweet tişörtlü 10 - 15 kişilik şahıs grup bize silahları doğrultarak “durun yüzümüze bakmayın yere doğru bakın yüzümüze bakarsanız sizi vururuz alıp bu yaralı şahsı hastaneye götürün yoksa sizi öldürürüz” diyerek bağırarak tehdit ettiler.Bu yüzden üzerlerinde bulunan giyisileri tam olarak göremedim. Daha sonra kimlik bilgilerini burada sizlerden öğrendiğim [A.Ç.] isimli şahsı iki kişi ellerinden, iki kişide ayaklarından tutarak getirerek [M.Ş.] isimli arkadaşımın kullandığı ... plaka sayılı gri renkli..marka araca zorla bindirerek çabuk bu şahsı hastaneye yetiştirin demeleri üzerine korku ile [M.Ş.] arkadaşım yaralı şahsı alarak olay yerinden ayrıldı. Ben arabaya binmediğim için olay yerinde kaldım. Bahse konu grup araç olay yerinden ayrıldıktan sonra yine silahlarını bana doğrultarak Bıyıklı Mehmet Paşa Sokaktan hızla uzaklaşarak kayboldular. ''

34. Başvurucu 27/5/2015 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiştir. Başvurucunun ifadesi şöyledir:

''Ben olay tarihlerinde Bingöl merkezde alçıpan işleri yapıyordum. Herhangi bir işyerim yoktur arkadaşın yanında çalışıyordum. Ölen oğlum [A.Ç.] benim yanımda çalışıyordu. Olay tarihinden 1-1,5 ay kadar önce birlikte Bingöl'den Diyarbakır'a geldik. Daha sonra ben tek başına Bingöl'e çalışmaya gittim. [A.Ç.] Diyarbakır'da kaldı. Bingöl'de 1 ay kadar kaldıktan sonra yeniden Diyarbakır'a geldim. Benim evim olay tarihinde Suriçi İskenderpaşa Yalıbahçe 1. Sokak No:2/3 idi, ailemle orada kalıyorduk. Olayın olduğu gün ben evdeydim. [A.Ç.yi] en son Şehir Kıraathanesinde maç seyrediyordu. Ben eve gittikten sonra saat 24:00 sıralarında iki tane tanımadığım 13-14 yaşlarındaki çocuk eve gelerek bana "oğlun Abdulkadir vuruldu"dediler ve birlikte hastaneye gittik, ben oğlumun vurulmasını bildiren çocukların ismini sormadım. Hastanede oğlumun vurulduğunu gördüm. Benim olayın oluş anı ile ilgili herhangi bir bilgim yoktur. Ben hastanede iken gece tahminen 01:30 sıralarında iki tane 20-22 yaşlarında genç gelerek oğlum [A.Ç.nin] vurulduğu yere yakın yerdeki ismini bilmediğim internet kafeden sigara almak için çıktığını, kendilerinin yanından ayrıldığını daha sonra vurulduğunu duyduklarını söylediler. Ben bu iki genci görsemde şuan hatırlayamam. Benim oğlumun herhangi bir örgütle bağlantısı yoktur. Ben oğlumun polise ateş ettiğini düşünmüyorum. Ben olayla ilgili görüntüleri İnternetten izledim. Benim oğlum zayıf bir çocuktu ancak görüntülerdeki şahsı ben kilolu olarak gördüm bu nedenle olayda polise ateş eden şahsın benim oğlum olduğunu düşünmüyorum. Benim oğlum vefat ettikten yaklaşık 2 ay sonra eşim olan Fahriye ÇAKMAK Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesinde oğlumun olayına üzüntüsü nedeniyle beyin kanamasından hayatını kaybetti.Benim oğlumu vuran kimse davacı ve şikayetçiyim.''

35. Başsavcılık 30/12/2014 tarihinde gizli tanık Dolunay 2014'ün ifadesine başvurmuştur. Gizli tanık Dolunay 2014 ifadesinde, terör örgütünün gençlik yapılanması hakkında bilgi verdikten sonra özerklik sağlama adına çeşitli tarihlerde yapılan toplantılarda alınan kararlar doğultusunda olay günü polislerin bu bölgelere giremeyeceğini kanıtlamak adına 80 kişilik bir grup oluşturulduğunu, 50 kişiye silah dağıtıldığını, kalan kişilere ise molotof ve el yapımı patlayıcı dağıtıldığını, el bombası ile Glock marka silahın dahi olduğunu, cadde başlarında polislere yönelik olarak el yapımı patlayıcı ve molotoflarla saldırıların başladığını, bazılarının uzun namlulu silah ve tabancalarla ateş ettiğini, A.Ç.nin elinde bulunan pompalı tüfek ile ateş ettiğini, bu sırada birden yere yığıldığını, yanındaki bir şahsın A.Ç.yi çektiğini, bir arabayı zorla durdurduklarını beyan ederek olaya katılan bazı kişileri teşhis etmiştir.

36. Başsavcılık yine bu kapsamda 25/2/2015 tarihinde gizli tanık Kahraman 2015'in ifadesine başvurmuştur. Bu kişi ifadesinde özetle diğer gizli tanığın ifadesine benzer şekilde olay gününde polislerin o bölgeye girmelerine engel olmak amacıyla ellerinde silahlar, el yapımı patlayıcılar ve silahlar olduğu hâlde ateş etmeye başladıklarını, A.Ç.nin ''Bana da silah verin, ben de polislere sıkacağım'' dedikten sonra ateş ederken birden yere yığıldığını, A.Ç.yi çektikten sonra hastaneye yolladıklarını ifade etmiştir.

C. Soruşturma Dosyasından Örnek Alma Talebi ve Talebe İlişkin Süreç

37. Başvurucu vekili 25/12/2014 tarihinde Başsavcılığa müracaat ederek dosyadan örnek alma talebinde bulunduğunu, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının başsavcı ile görüşmeden dosyadan suret veremeyeceğini beyan ettiğini, aynı gün içinde tekrar müracaat ettiğinde ise dosya hakkında gizlilik kararı verilmesi için Sulh Ceza Hâkimliğinden talepte bulunulduğunu öğrendiğini, savcıdan bu duruma ilişkin olarak tutanak istemesine rağmen talebinin reddedildiğini iddia etmiştir. Başvurucu vekili, bu konuda meslektaşı üç kişinin imzasını taşıyan bir tutanak düzenlemiştir.

38. Cumhuriyet savcısı, dosyadan örnek alınmasının soruşturmayı tehlikeye düşürebileceği gerekçesiyle tahkikat sonuçlanıncaya kadar 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince dosya üzerinde gizlilik kararı verilmesini 25/12/2014 tarihinde Sulh Ceza Hâkimliğinden talep etmiştir.

39. Başvurucu vekili 26/12/2014 tarihli dilekçesi ile gizlilik kararının bir örneğinin kendisine verilmediğini belirterek dosyadan suret verilmesini, karar verilmişse bu gizlilik kararının da kendisine tebliğ edilmesini talep etmiştir.

40. Dilekçe, Cumhuriyet savcısı tarafından aynı tarihte üzerine ''Mahkemeden kısıtlama karar talebinde bulunulduğundan ve dosya henüz mahkemeden dönmediğinden dönünce gereğinin yapılması'' şeklinde açıklama yazılarak dosyasına konulmuştur.

41. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/12/2014 tarihinde, itirazı kabil olmak üzere kısıtlama kararı verdiği anlaşılmıştır. Kararın tebliği üzerine başvurucular vekilince yapılan itiraz da 3. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir.

D. Başsavcılıkça Yapılan Diğer İşlemler

42. Başsavcılık 2/6/2015 tarihinde Emniyet Müdürlüğünden, olay tarihinden önce ve sonra olayın meydana geldiği bölgelerde ve Suriçi'nde polislere yönelik silah, el yapımı patlayıcı ve molotof patlayıcı kullanılan saldırıların gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin, ayrıca bu olaydan önce ve sonra gelişen olaylarla ilgili olay tutanağı bulunup bulunmadığının tespitini, olaylardan önce örgütsel bir çağrının bulunup bulunmadığının araştırılmasını istemiştir.

43. Emniyet Müdürlüğü Başsavcılığa, terör örgütünün çağrıları kapsamında Diyarbakır'da gerçekleştirilen olaylara ilişkin bilgiler sunmuştur. Bu kapsamda 2/12/2014 tarihinde Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne bağlı Zırhlı-4 ekip aracına yönelik silahlı saldırı, 15/12/2014 tarihinde saat 23.00 sıralarında A.B. isimli şahsın evine silahlı saldırı ve ardından olay yerine intikal eden zırhlı ekibine aynı sokak üzerinde silahlı saldırı, 16/12/2014 tarihinde saat 01.00 sıralarında Cevat Paşa Mahallesi ara sokaklarda görev yapan ve yardıma giden ekiplere uzun namlulu silahlarla ve el yapımı patlayıcılarla saldırı, ara sokaklarda devam eden çatışmalarda kimliği belirsiz şahıs veya şahıslar tarafından ateş açılması sonucu polis memuru C.Ö.nün yaralanması olaylarının meydana geldiği bildirilmiştir.

44. Başsavcılık ayrıca polise saldıran şüphelilerin tespiti, ifadelerinin alınması, gizli tanık beyanlarında ismi geçen şüphelilerin tespiti ile Başsavcılıkta hazır edilmesi ve her türlü delilin toplanması için İl Emniyet Müdürlüğüne talimat vermiştir.

45. Başsavcılık, soruşturma sonucunda 15/9/2015 tarihinde olayda silah kullanan polis memur hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda silahlı terör örgütünün tarihi, amaç ve taktikleri, süreç içindeki değişimleri ve olay tarihinden önceki eylemleri, olay tutanağı, kriminal raporlar, gizli tanık ve şüpheli ifadeleri ile 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyetleri Kanunu'nun 16., 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 24. ve 25. maddelerine yer verilmiştir. Kararın ilgili kısmı ise şöyledir:

''...

DEĞERLENDİRME:

 [A.Ç.]nin ölümü ile sonuçlanan olaylar öncesinde örgüte müzahir internet sitelerinden yapılan örgütsel çağrılar; Söz konusu örgütsel çağrılar doğrultusunda Diyarbakır il genelinde ve [A.Ç.nin] öldüğü yer ve çevresinde güvenlik kuvvetlerine yönelik gerçekleştirilen silahlı, molotof kokteylli, taşlı, el yapımı bombalı saldırılar, yolların lastik yakılmak suretiyle trafiğe kapatılması, kamu kurum ve kuruluşlarına ve vatandaşlara ait araçlara yönelik saldırı vb eylemler; [A.Ç.] olayına ilişkin Kahraman 2015 ve Dolunay 2014 isimli gizli tanıkların beyanları; Olaylar esnasındaki Polis Helikopteri Kamerası Görüntüleri; Olayın meydana geldiği Fatihpaşa Mahallesi Paşahamam Sokak 26 numaralı ikametin köşesindeki silahlı eylemci gruba yönelik müdahale ile ilgili Kolluk kuvvetleri tarafından kullanılan zırhlı araca ve silaha ait termal kamera görüntüleri; otopsi raporu; olay yeri inceleme raporları; kriminal raporlar; ifadeler; yasal mevzuat bir bütün olarak değerlendirildiğinde;

Olay günü, olay yeri ve çevresinde PKK/KCK terör örgütü mensupları tarafından, görevi halkın ırz, can ve malını korumak, kamu düzeni ve kamu güvenliğini sağlamak olan kolluk görevlilerine yönelik yoğun şekilde silahlı, molotof kokteylli, taşlı, el yapımı bombalı saldırıların gerçekleştiği, [A.Ç.nin] PKK/KCK terör örgütü mensubu olduğu, Kolluk görevlilerine yönelik Fatihpaşa Mahallesi Paşahamam Sokak 26 numaralı ikametin köşesinden çömelerek uzun namlulu silahla saldırı gerçekleştirdiği esnada, Kolluk görevlilerinin kullandığı termal kameralı araçtan ateş açılarak karşılık verilmesi sonucu yaralandığı, diğer örgüt mensupları tarafından sürüklenerek olay yerinden uzaklaştırıldığı, yüzleri kapalı, ellerinde silah olan örgüt mensuplarının durdurdukları bir araca [A.Ç.yi] koyarak hastaneye intikalini sağladıkları, olayda kolluk görevlisinin eyleminin Polis Vazife ve S[a]l[â]hiyetleri Kanunu['nun] 16, TCK 24 ve 25. maddelerine uygun olduğu, olayda hukuka uygunluk sebeplerinin bulunduğu, atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla,

Şüpheli [A.Ç.nin] hakkında ölüm nedeniyle, şüpheli....sicil numaralı polis memuru hakkında hukuka uygunluk sebeplerinin bulunması nedeniyle KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA... [karar verilmiştir.]''

46. Anılan karara başvurucu tarafından yapılan itiraz Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 27/10/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

47. İtirazın reddine dair kararın 6/11/2015 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 7/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

48. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:

"Herkes, yaşama, .....hakkına sahiptir.

...

Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır. ''

49. 2559 sayılı Kanun'un "Zor ve silah kullanma" kenar başlıklı 16. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

''Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.

Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.

İkinci fıkrada yer alan;

a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,

b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışındakullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,

ifade eder.

Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.

Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.

Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.

Polis;

a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,

b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,

c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,

...

silah kullanmaya yetkilidir.

Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde "dur" çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.

Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir"

50. 5237 sayılı Kanun'un "Meşru savunma ve zorunluluk hâli" kenar başlıklı 25. maddesi şöyledir:

"(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

 (2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez."

B. Uluslararası Hukuk

1. Dayanak Norm Yönünden

51. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur...

2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:

a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı korunmasının sağlanması,

b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir kişinin kaçmasını önleme,

c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması"

2. Silahlı Güç Kullanımı Yönünden

a. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

52. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre yaşam hakkını koruyan 2. madde, Sözleşme'nin en temel hükümlerinden biridir ve Avrupa Konseyini oluşturan demokratik toplumların ana değerlerinden birini korumaktadır. AİHM, bu maddenin ihlal edildiğine ilişkin iddiaları en dikkatli şekilde incelemeye tabi tutmaktadır. Devlet görevlileri tarafından güç kullanımına ilişkin davalarda, yalnızca güç kullanan devlet görevlisinin eylemleri değil aynı zamanda mevcut ilgili hukuksal veya düzenleyici sistem ile eylemin planlanması ve kontrolü de dâhil olayı çevreleyen tüm faktörlerin gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan [BD], B. No: 43577/98, 43579/98, 6/7/2005, § 93). Ayrıca polis operasyonlarını düzenleyen ulusal hukukun gücün keyfî ve kötüye kullanılmasına ve hatta önlenebilir kazalara karşı yeterli ve etkili bir koruma sistemi sağlamayıp sağlamadığı (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan, § 97), silahla ateş açılırken mümkünse başlangıcın uyarı ateşiyle yapılıp yapılmadığı değerlendirilmelidir (Aydan/Türkiye, B. No: 16281/10, 12/3/2013, § 66).

53. Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci fıkrasında da görülebileceği üzere polis memurları tarafından ölümcül bir gücün kullanılması belirli durumlarda haklı görülebilir. Ancak kullanılan güç kesinlikle gerekli olandan daha fazla olmamalı, yani olayın gerçekleştiği şartlarda kullanılan güç kesinlikle orantılı olmalıdır. Yaşam hakkının temel hak olduğu gözönünde bulundurulduğunda can kaybının haklı görülebileceği durumlar dar yorumlanmalıdır (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan, § 94).

54. AİHM, ölümün güvenlik güçlerinin silah kullanımı sonucu gerçekleştiğinin tartışmasız olduğu olaylarda bu konudaki ispat yükünün taraf devlete (hükûmete) ait olduğunu belirtmekte ve mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı gerçekleştiğinin ve gücün orantılı olduğunun kanıtlanamaması hâlinde yaşam hakkının usul ve esas yönünün ihlal edildiğine karar vermektedir (Bektaş ve Özalp/Türkiye, B. No: 10036/03, 20/4/2010, § 57; Ataykaya/Türkiye, B. No: 50275/08, 22/7/2014, §§ 45-59).

b. Diğer Uluslararası Metinler

55. Kolluk Görevlileri Tarafından Zor ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkelerin (Birleşmiş Milletler [BM] Suçun Önlenmesi ve Suçluların Islahı Sekizinci Kongresi, Havana, 27/8/1990-7/9/1990, BM, A/CONF.144/28/Rev.1, 1990, s. 112-115) ilgili kısımları şöyledir:

“1. Kamu yetkilileri ve emniyet makamları, kanun adamlarının kisilere karsı zor ve silah kullanmaları hakkında yasalar çıkarıp düzenlemeler yaparlar ve bunları yerine getirirler.Hükümetler ve kolluk kuvvetleri bu tür kurallar koyup düzenlemeler yaparlarken, zor ve silah kullanma ile bağlantılı olan ahlaki sorunları her zaman göz önünde tutarlar.

2. Hükümetler ve emniyet makamları, kanun adamlarının kendilerini farklılastıran bir tarzda zor ve silah kullanabilmelerine imkân hazırlamak için, onlara mümkün olduğu kadar genis imkânlar sağlar ve onları çesitli tipte silah ve mühimmatla donatırlar. Kisilerin ölümüne veya yaralanmasına yol açabilecek silahların kullanılmasını giderek sınırlama düsüncesiyle, uygun durumlarda kullanılmak üzere öldürücü olmayan etkisizlestirici silahlar da bu araçlara dâhildir.Yine aynı amaçla, baska türlü silahları kullanma ihtiyacını da düsürmek için kanun adamlarının kalkan, miğfer, kursun geçirmez yelek ve kursun geçirmez tasıtlar gibi kendilerini koruyucu araçlarla donatılmaları mümkündür.

3. Öldürücü nitelikte olmayan etkisizleştirici silahların geliştirilmesi ve dağıtılması hususu, olaylarla ilgisi bulunmayan kişilerin zarar görme riskini en aza indirebilmek amacıyla dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir ve bu tür silahların kullanımı titizlikle kontrol edilmelidir.

...

5. Güç ve ateşli silahların, kanuna uygun olarak kullanımı kaçınılmaz hale geldiğinde, kolluk görevlileri:

 (a) Bu tür araçların kullanımına sınırlı olarak başvurur ve suçun ağırlığı ve gerçekleştirilmesi hedeflenen meşru amaç ile orantılı biçimde tasarrufta bulunur;

 (b) Zarar ve yaralanmaları en aza indireceklerdir ve insan yaşamına saygı gösterir ve onu korur;

 (c) Yaralananlara veya müdahalelerden etkilenenlere, mümkün olan en kısa sürede yardım ulaştırılmasını ve tıbbi yardım sağlanmasını temin eder;

 (d) Yaralananların veya müdahalelerden etkilenenlerin akrabaları veya yakın arkadaşlarının, mümkün olan en kısa sürede durumdan haberdar edilmelerini sağlar;

9. Kolluk görevlileri; ölüm veya ağır yaralanmaya sebebiyet verecek yakın bir tehlikeye karsı kendilerini veya başkalarını savunma, yaşamı ciddi şekilde tehdit eden özellikle ağır nitelikli bir suçun islenmesini önleme, bu tür bir tehlike yaratan ve emirlere karsı gelen bir kimseyi yakalama veya bu tür bir kimsenin kaçmasını önleme amaçları dışında ve söz konusu amaçları gerçekleştirmede daha hafif yöntemler yetersiz kalmadığı sürece başkalarına karsı ateşli silah kullanamaz. Her halükarda, ateşli silahlara, ancak yaşamı koruma açısından büsbütün kaçınılmaz olduğu hallerde başvurulmalıdır.

10. Kanun adamları dokuzuncu prensipte belirtilen durumlarda, kendilerini gereği gibi

tanıtarak silah kullanma niyetleri konusunda açık bir uyarıda bulunurlar ve uyarıya uyulabilmesi için yeterli zaman verirler. Eğer uyarıda bulunmak, kanun adamlarını gereksiz yere tehlikeye atacak ise veya baskaları için ölüm veya ciddi bir biçimde yaralanma riski yaratacak ise, veyaolayın sartları içinde açıkça gereksiz veya anlamsız ise, uyarı yapılmaz.

11. Kanun adamlarının silah kullanmaları konusunda tüzük veya yönetmelikler su

yönergeyi içerir:

a) Kanun adamlarının hangi sartlarda silah tasımaya yetkili olduklarını belirten ve

tasınmasına izin verilen silahlar ile mühimmatın türlerini gösterir;

b) Silahların sadece gerekli durumlarda ve gereksiz zarar riskini en aza indirebilecek bir tarzda kullanılmasını sağlar;

c) Haksız bir yaralamaya sebep olacak veya gereksiz bir tehlike olusturacak sekilde

silah ve mühimmat kullanılmasını yasaklar;

d) Kanun adamlarına verilen silahlar ve mühimmattan sorumlu olmalarını sağlayan

usuller de dâhil, silahların kontrolünü, depolanmasını ve zimmet seklini düzenler;

e) Gerektiğinde silah kullanılacağı zaman, yapılacak uyarılar yer alır;

f) Kanun adamları görevlerini yerine getirirken silah kullanmaları halinde, bunun daha

sonra haber verilmesi için bir sistem öngörür.

14. Kolluk görevlileri, ateşli silahları, sadece daha az tehlikeli araçların kullanılmasının mümkün olmadığı hallerde ve sadece gereken asgari ölçüde kullanabilirler. Kolluk görevlileri, ateşli silahları, 9. ilke kapsamında belirtilen durumlar dışında kullanamaz.

...

18. Hükümetler ve kanunen yetkili kuruluslar, bütün kanun adamlarının uygun bir eleme usulüne göre göreve seçilmelerini, görevlerini etkili bir biçimde yerine getirmeleri için gerekli olan ahlaki, psikolojik ve fiziksel niteliklere sahip olmalarını ve sürekli ve tam bir mesleki eğitim almalarını sağlar. Bu kisilerin bu görevlere sürekli uygunluk içinde olup olmadıkları periyodik olarak denetlenir.

19. Hükümetler ve kanunen yetkili kuruluslar, bütün kanun adamlarının zor kullanmada

gerekli eğitimi almalarını ve gerekli yeterlilik standartlarına göre sınavdan geçirilmelerini sağlar. Silah tasımaları gerekli olan kanun adamları, ancak silahların kullanımı konusunda özel eğitimi tamamlamalarından sonra silah tasıma yetkisi kazanabilirler.

20. Hükümetler ve kanunen yetkili kuruluslar, kanun adamlarının eğitiminde, özellikle sorusturma sürecinde polis ahlakı ve insan hakları konularına, zor ve silah kullanmaktansa çatısmaları barısçıl bir biçimde çözüme kavusturma, kalabalıkların davranıslarını anlama, ikna, müzakere ve arabulma gibi yöntemler de dâhil, çesitli alternatif yöntemler kullanma ve ayrıca zor ve silah kullanılmasını kısıtlama amacıyla teknik araçların kullanılmasına özel bir önem verirler. Kanunen yetkili kuruluslar, eğitim programlarını ve isleyis usullerini somut olaylar ısığında yeniden değerlendirirler.

...''

3. Yaşam Hakkının Etkili Soruşturma Yükümlülüğüne İlişkin Usul Boyutu Yönünden

56. AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesini Sözleşme'nin 1. maddesiyle birlikte yorumlayarak devletin yaşam hakkı kapsamındaki bir olayı etkili soruşturma yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık, § 161). AİHM, yaşam hakkı kapsamında incelediği McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık başvurusunda verdiği kararla devletin etkili soruşturma yükümlülüğü bulunduğunu ilk kez belirgin bir şekilde karar altına almıştır.

57. AİHM'e göre bu yükümlülük, sadece bir kamu görevlisinin eylemi veya ihmali sonucu meydana gelen ölüm olayları açısından geçerli değildir (Şener Can ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 27446/12, 24/11/2014, § 37). Devletin doğal olmayan her ölüm olayında -öldürmeme ya da yaşamı koruma yükümlülüklerini ihlal etmemiş olsa da- gerçekleşen ölümün sebebini ve varsa sorumlularını ortaya çıkarmaya yönelik etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğü vardır. Ayrıca devletin etkili soruşturma yapma şeklindeki usul yükümlülüğü, maddi yükümlülükten ayrı ve bağımsız bir yükümlülük hâline gelmiştir.

58. AİHM, 2001 yılında incelediği bir başvuruda verdiği kararda ise devletin yükümlülüğündeki etkili soruşturmanın ilkelerini belirlemiştir (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No: 24746/94, 4/5/2001). Jordan Prensipleri olarak anılan bu ilkeler, AİHM'in tamamen yeni belirlediğiilkeler değil, yukarıda belirtilen McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık kararından beri önüne gelen davalarda uyguladığı birtakım ilkelerin sistematik hâle getirilmesinden ibarettir. AİHM'in yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturmaya ilişkin olarak belirlediği ilkeler şöyledir:

-Soruşturma makamlarının yaşam hakkıyla ilgili konulardan haberdar olduğunda kendiliğinden harekete geçmeleri (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 105)

-Soruşturma makamlarının bağımsız olmaları (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 106)

-Soruşturmanın sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını sağlayabilecek şekilde etkili olması, bu kapsamda olayı aydınlatmaya yarayabilecek bütün delillerin toplanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 107)

-Soruşturmanın makul bir süratle tamamlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 108)

-Yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının kamu denetimine açık olması, her olayda ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık,§ 109)

59. Öte yandan AİHM, soruşturma yükümlülüğünün bir sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olduğunu, bu itibarla bu konuda yaptığı değerlendirmelerin hiçbir şekilde başvuruculara üçüncü kişileri adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği ve tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmediğini de belirtmiştir (Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99, 30/11/2004, § 96).

60. İlgili ulusal ve uluslararası diğer mevzuat ve içtihatlar için bkz. Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; Turan Uytun ve Kevzer Uytun, B. No: 2013/9461, 15/12/2015; Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013; Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017; Aisha Fares, B. No: 2015/18701, 31/10/2018;Beriva Tedik Yeşiltepe ve diğerleri, B. No: 2015/17206, 31/10/2018; Hüseyin Yıldız ve İmiş Yıldız, B. No:2014/5791, 3/7/2019; Önkol/Türkiye, B. No: 24359/10, 17/1/2017; Yüksel Erdoğan ve diğerleri, B. No: 57049/00,15/2/2007; Kasa/Türkiye, B. No: 45902/99;Altın ve Kılıç/Türkiye, B. No: 15225/08; Aydan/Türkiye, B. No: 16281/10, 12/3/2013; Perk ve diğerleri/Türkiye, B. No: 50739/99, 28/3/2006; Usta ve diğerleri/Türkiye, B. No: 57084/00, 21/2/2008; Kalkan/Türkiye, B. No: 37158/09, 10/5/2016; Ekrem/Türkiye, B. No: 75632/01, 12/6/2007.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

61. Mahkemenin 16/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

62. Başvurucu, gizli tanık ifadelerine dayanılarak oğlunun terör örgütü ile irtibatının kurulduğunu, olay tarihinde meşru müdafaa şartları ve mutlak gereklilik bulunmadığı hâlde orantısız bir şekilde silah kullanılması ve yürütülen silahlı operasyonun iyi planlanmaması nedeniyle oğlu A.Ç.nin yargısız infaz edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; başlatılan soruşturmanın olayı bütün yönleriyle ve maddi gerçeği ortaya koyacak şekilde yürütülmemesi, hukuka aykırı olarak kısıtlama kararı verilmesi, eylemlerin failleri polis olmasına rağmen soruşturmanın yine başka polisler aracılığı ile yürütülmesi nedeniyle soruşturmanın tarafsız yürütülmediğini, iddialarının aksinin kanıtlanamadığını ve şüpheli beyanları arasındaki çelişkilerin giderilmediğini belirterek Anayasa'nın 10., 13., 17., 20., 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

63. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün, zorunlu olmamasına rağmen güvenlik güçleri tarafından orantısız şekilde silahlı güç kullanılması sonucu oğlunun öldürülmesine ve bu olayla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkin olması sebebiyle başvuru münhasıran yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.

64. Başvurucunun, etkili başvuru hakkı ile ayrımcılık yasağının da ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri de yaşam hakkı kapsamında bir bütün olarak incelenmiştir.

65. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucu, olayda yaşamını yitiren A.Ç.nin babasıdır. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

66. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarının ilgili kısımları şöyledir:

"Herkes, yaşama... hakkına sahiptir.

...

 Meşrû müdafaa hali... sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır."

67. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmışöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

68. Başvurucunun yaşam hakkına yönelik iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmadığı tespit edilmiş olup başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmamaktadır. Bu nedenle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Yaşam Hakkının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Genel İlkeler

69. Devletin negatif yükümlülüğü kapsamında kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin, kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir bireyin yaşamına son vermeme ödevi bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 51). Anılan bu yükümlülük, hem kasıtlı öldürme hem de kasıt olmaksızın ölümle sonuçlanan güç kullanımı için geçerlidir(Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 44).

70. Anayasa’nın 17. maddesinin son fıkrasında; meşru müdafaa hâli, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı belirtilmiştir.

71. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

72. Bütün temel hak ve özgürlükler için geçerli sınırlama koşullarını düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi gereği kişilerin temel haklarından mahrum bırakılmaları hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile temel hakkından mahrum bırakılan bireyin hakları arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 37).

73. Ölçülülük ilkesi, elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik, öngörülen müdahalenin, ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını; gereklilik, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).

74. Öldürücü kuvvet, belirtilen hâllerde ve başka şekilde müdahale imkânının kalmaması hâlinde son çare olarak kullanılmalıdır. Bu nedenle, yaşam hakkının dokunulmaz niteliği de dikkate alınarak ölümle sonuçlanabilecek bir güç kullanımı söz konusu olduğunda bunun gerekliliği ve ölçülülüğü çok sıkı bir şekilde denetlenmelidir (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2015, § 117).

75. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin bu konuda değerlendirmesi yapılırken sadece fiilen gücü kullanan görevlilerin eylemlerinin değil söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir (Nesrin Demir ve Diğerleri, B. No: 2013/5785, 29/9/2016, § 108). Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiğinin ve nasıl bir seyir izlediğinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Cemil Danışman, § 57).

76. Ayrıca, ölümle sonuçlanan olayın gerçekleşme şartlarının dikkate alınması, kendisine karşı güç kullanılan kişinin önceki eylemlerinin ve kendisinin yarattığı tehlikenin de değerlendirilmesi gerekir (Cemil Danışman, § 63).

77. Anayasa’da yaşam hakkına güç kullanmak suretiyle yapılacak müdahalelere ilişkin olarak yer verilen yukarıdaki hükümler ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda daha önce vermiş olduğu kararlar birlikte değerlendirildiğinde kolluk kuvvetlerinin, ancak Anayasa’da belirtilen amaçlara ulaşmak adına başka bir çarenin kalmadığı mutlak zorunlu durumlarda ve -güç kullanarak ulaşılmak istenen amaç ile karşı karşıya kalınan güce nispeten- orantılı bir biçimde güç kullanabilmelerine izin verildiği söylenebilecektir (Cemil Danışman,§ 50).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

78. Anayasa Mahkemesi açısından, başvurucunun somut olayın gelişimine ilişkin iddiaları ile soruşturma kapsamında elde edilen bulgu ve ulaşılan sonuçlar arasında bazı farklılıklar bulunmakla birlikte olayın değerlendirilmesine imkân sağlayacak düzeyde yeterli maddi ve kanıtlayıcı unsurun bulunduğu görülmektedir.

79. Yaşam hakkı kapsamında devletin öncelikle yaşamı tehlikeye girebilecek kişilerin yaşamını korumak için yeterli yasal ve idari bir çerçeve oluşturması gerekmektedir. Aynı yükümlülük kolluk güçlerinin bireylerin yaşamlarının sona ermesine yol açabilecek şekilde silah kullanması hâlleri için de geçerlidir. Bu yükümlülüğün yanı sıraoluşturulan bu çerçevenin gereği gibi uygulanmasının da devlet tarafından sağlanması gerekmektedir.

80. Başvuru konusu olayda polislerin silah kullanımının dayanağını oluşturduğu anlaşılan 2559 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen 16. maddesi hükmü Anayasa’nın silah kullanımının koşullarına ilişkin ilkeleri yönünden incelendiğinde düzenlemenin (Anayasa’nın 17. maddesine uygun bir şekilde) hangi amaçlarla ve hangi ölçüde güç kullanılabileceğini ortaya koyduğu, öncesinde ilgililere direnmeye devam etmeleri hâlinde -doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılması koşuluyla- güç kullanımının ateşli silah kullanılmasına varacak şekilde kademeli olarak artırılabileceğini hüküm altına aldığı görülmektedir. Silah kullanımına ilişkin söz konusu yasal çerçevenin Anayasa’nın 17. maddesinin aradığı güce başvurmaya cevaz verilen zorunlu bir durum koşulunu ve genel olarak Anayasa’nın 13. maddesinin temel hakların sınırlanabilmesi için aranan ölçülülük koşulunu karşıladığı görülmektedir. Bunun yanında somut olayda başvurucu, yaşamı koruma yükümlülüğünün bir parçası olarak operasyonlar sırasında silahlı maddi güce sahip olan kolluk kuvvetlerinin uluslararası standartların öngördüğü şekilde yasal mevzuatın olmadığına veya var olan mevzuatın sorumluları belirsizlik içinde bıraktığına dair bir iddia ileri sürmemiştir. Bir başka anlatımla başvurucu, başından beri silahlı güç kullanan kamu görevlilerinin insan haklarıyla bağdaşmayan bir hukuksal zemin içinde, belirsiz şekilde silah kullanımına müsaade eden bir sistem bulunduğuna ve bu sistemin de oğlunun ölümüne sebebiyet verdiğine ilişkin şikâyetler ileri sürmemiştir.

81. Bu tespit sonrasında söz konusu yasal çerçevenin somut olayda ne şekilde uygulandığının incelenmesi gerekmektedir.

82. Bu noktada belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçerek delil değerlendirmesi yapması söz konusu olamaz. Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi ilk derece yetkili mercilerin değerlendirmelerine tamamen bağlı kalmak zorunda olmayıp kesin, ikna edici bulgulara dayanarak farklı bir değerlendirmede bulunabilir (Cemil Danışman, § 58).

83. "Olaylar ve Olgular" bölümünde açıklandığı üzere (bkz. §§ 8-47) ilk olarak söz konusu ölüm olayının, barışçıl mahiyette olmayan ve başta devlet görevlileri olmak üzere gerek sorumluların gerekse de üçüncü kişilerin can ve mal güvenliğine yönelik yaygın şiddet hareketleri ve sokak ayaklanması sırasında meydana geldiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Yukarıda da (bkz. § 21) açıklandığı üzere olay yerinde yapılan incelemelerde tahrip gücü yüksek patlayıcı maddeler ile bombaların bu eylemde kullanılmak üzere hazırlandığı, olay yerine getirildiği ve kullanıldığı anlaşılmıştır.

84. Tartışmasız olan hususlardan bir diğeri ise -yürütülen soruşturma ve sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda açıkça görülebileceği üzere- şüpheli olarak ifadesine başvurulan ve öldürücü mahiyetteki silahı kullanan polis memurunun eylemi reddetmediğidir. Bir diğer ifadeyle silahın kolluk görevlisi tarafından kullanıldığında herhangi bir şüphe veya tartışma bulunmamaktadır.

85. Başvurucunun yargısız infaz iddialarına ilişkin iddialarını her türlü makul şüphenin ötesinde ispat edemediği, benzer iddiaların yapıldığı çok sayıda başvuruda da AİHM'in (ilgili içtihatlar için bkz. § 60) aynı şekilde bu iddiaların delillendirilmesi şartını aradığı, aksi takdirde iddianın sadece bir düşünce, kanaat veya kurgu niteliğinde olabileceğini ifade ettiği görülmüştür.

86. Bu tespitler sonrasında kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin değerlendirmesi yapılırken sadece gücü fiilen kullanan görevlilerin eylemlerinin değil söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiğinin ve nasıl bir seyir izlediğinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Cemil Danışman, § 57).

87. Başvuru konusu olayın gelişimi dikkate alındığında, kolluk görevlilerinin silah kullanımının olay tarihine yakın tarihlerde terör örgütünün yayın organlarında da yapılan çağrılar üzerine gerçekleştirilen yasa dışı, şiddet içeren silahlı sokak ayaklanması mahiyetindeki olaylara müdahale sırasında olduğunun bir kez daha vurgulanması gerekmektedir. Olay tarihinden önce terör örgütünün özellikle internet ortamında yapmış olduğu yayınlar üzerine olayın meydana geldiği Diyarbakır'da bireylerin ve kamunun can ve mal güvenliğine yönelik olarak çeşitli saldırıların olduğu görülmektedir. İncelemeye konu olayın da bu kapsamda ve tamamen yasa dışı olduğu ve barışçıl olmadığı çok açık bir biçimde görülebilen silahlı sokak ayaklanması tarzında olduğu belirtilmelidir. "Olay ve Olgular" kısmında da belirtildiği üzere başvurucunun oğlunun ölümünden kısa süre önce de güvenlik güçlerine yönelik olarak çeşitli saldırılar gerçekleştirildiği ve bu olaylar sonucunda güvenlik güçlerinden yaralananların olduğu açıktır.

88. Bu tespitten sonra şüpheli kolluk görevlisinin de beyanında belirttiği gibi kendilerine el yapımı patlayıcı maddeler ve ateşli silahlarla gece yarısı saldıran şahısların yakalanmasına ve olayların bastırılmasına yönelik bu müdahale sırasında silah kullanımının polisler açısından meşru müdafaa niteliği olup olmadığının tartışılması gerekir. Bu durumda öncelikli olarak silah kullanımının bir zorunluluk arz edip etmediğinin incelenmesi gerekmektedir (Cemil Danışman,§ 50).

89. Bu kapsamda, alınan ihbar neticesinde güvenlik güçleri olay yerine intikal etmiştir. Söz konusu müdahale, ayrıntılı şekilde planlanan, hazırlığı yapılan, çok geniş kapsamlı bir faaliyet olmayıp beklenmedik şekilde ortaya çıkan olaylara yapılan bir müdahaledir. Bununla beraber benzer mahiyetteki eylemler hakkında tecrübesi olduğu değerlendirilen güvenlik güçlerinin eylemin başlaması üzerine olayların havadan takibinin yapılabilmesi için helikopter istediği, donanımlı polis araçlarının ve memurlarının olay yerine sevk edildiği anlaşılmıştır.

90. Güvenlik güçlerine yönelik olarak olay tarihinde gece 22.45'te başlayan ve ateşli silahlar ve el yapımı patlayıcılarla yapılan saldırılara karşı gerçekleştirilen müdahalelerin planlanmasında ve organizasyonunda hatalar olduğuna, hatalar varsa bunların nedenlerine dair başvurucu tarafından somut iddialar ve deliller sunulmamıştır. Bu hususta resen yapılan araştırmada da ayrı bir tespite imkân verecek ölçüde veriye ulaşılamamıştır. Başvurucunun bu husustaki tek iddiası operasyonun risklerini en aza indirmek üzere gerekli planlamanın yapılmadığı olup bu noktada somut iddialarda bulunulmamış ve bu iddia maddi delillerle desteklenmemiştir.

91. Olay tutanağı, helikopter ve termal kamera kayıtları, tanık anlatımları ile olay yerinde elde edilen maddi delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde 10-15 kişilik, silah ve el yapımı bombalar ile techiz edilmiş bir grubun olay yerinde olduğu hususunda bir şüphe bulunmamaktadır. Söz konusu şahısların güvenlik güçlerini sokaklara sokmamaya çalıştıkları ve kimlik kontrolleri yaptıkları da tanık ifadelerinden anlaşılmıştır.

92. Bu kalkışma ve şiddet hareketine yönelik müdahale esnasında el yapımı bombalar ve ateşli silahlarla bu kişiler tarafından saldırıda bulunulduğu da net olarak tespit edilebilmektedir. Bu tespitlerden sonra ilk olarak kolluk görevlilerine karşı, Birleşmiş Milletler Kolluğun Güç ve Silah Kullanmasına Dair Temel İlkelerinde belirtilen anlamda, yaşam haklarına yönelik olarak haksız,yakın ve doğrudan, etkili silahlarla hâlen devam eden bir saldırı gerçekleştirildiği muhakkaktır.

93. Olay tutanağı ve kamera görüntülerinin incelenmesi sonrasında düzenlenen diğer tutanaklardan anlaşıldığı üzere, sözü edilen olaylarda ateşli silahlar ile el yapımı bomba ve diğer patlayıcılar kullanılmıştır. Kolluk güçlerinin, bireylerin can ve mal varlıklarını bu tür saldırılara karşı koruma yükümlülüklerinin bulunduğu açıktır. Aksi hâlde 2559 sayılı Kanun'un 16. maddesinde açıkça belirtildiği üzere kolluk görevlileri kendilerine kanunen verilen görevleri yerine getirmemiş olacaklardır.

94. Diğer taraftan gizli tanıkların ifadelerinde de belirttikleri üzere başvurucunun oğlunun kendisine verilen av tüfeğini kolluk görevlilerine doğru hedef alarak ateş ettiğinde şüphe bulunmamaktadır. Bu husus ayrıca helikopter görüntüleri ile termal kameradan elde edilen görüntüler ve video kayıtları ile sabittir.

95. Bu kapsamda Sözleşme'nin 2. maddesi ile Anayasa'nın 17. maddesinde belirtilen ve öldürme yasağının ihlali anlamına gelmeyecek, bir anlamda hukuka uygunluk sebebi olarak nitelendirilebilecek bir meşru müdafaa hâlinin kabulü gerekmektedir. Bunun yanında şüphelilerin de ifadelerinde beyan ettiği gibi yapılan çağrılar doğrultusunda terör örgütü lehine sloganlar atan, yollara barikat kurmak suretiyle kimlik kontrolü yapan ve şiddet eylemlerinde bulunan şahısların yakalanması ve sokak ayaklanmasının bastırılması da Anayasa'nın 17. maddesinde sayılan öldürme yasağının istisnalarından sayılan amaçlardan biri olarak kendini göstermektedir.

96. Bu kabullerden sonra olayda kullanılan gücün gerekli ve orantılı olup olmadığı hususlarının da somut olay açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

97. Bu değerlendirmeler yapılırken yukarıda belirtildiği üzere yasa dışı silahlı terör örgütünün çağrıları kapsamında şiddet hareketlerine girişen, silah ve el yapımı bomba kullanan bir eylemci grubun varlığının hatırdan çıkarılmaması gerekir. Bu nitelikteki bir grubun saldırıda bulunmak amacıyla -olay yeri inceleme ekiplerinin de olay sonrasında elde ettiği delillerden de anlaşılabileceği üzere- gerekli hazırlıkları yaptığı ihbarı üzerine kolluk görevlilerinin harekete geçtiği açıktır.

98. Başvurucunun oğlu A.Ç.nin de içinde bulunduğu bu grubun kolluk görevlilerine göstermiş olduğu ilk reaksiyon bu aşamada önem arz etmektedir. Buna göre kolluk görevlilerine el yapımı patlayıcılar ve ateşli silah ile saldırıda bulunulduğu, ilk saldırılar neticesinde olaya ilk müdahale eden araçlardan birinin geri çekildiği, bu aşamada bir kolluk görevlisinin de yüzüne aldığı saçma taneleri sonucu yaralandığı "Olay ve Olgular" (bkz. §§ 8-47) bölümünde anlatılmıştır. Bu mahiyetteki bir saldırıyı önlemek amacıyla olay yerine bu kez silahla teçhiz edilmiş başka bir polis aracı yönlendirilmiştir.

99. Bu aşamada olayların 16/12/2014 tarihinde saat 22.00 sıralarında başladığı ve başvurucunun oğlunun öldürülmesine kadar -olay tutanağına göre 17/12/2014 tarihinde saat 00.30- sürdüğüne, böylece uzun bir zaman diliminde gerçekleşen bir saldırı ve savunmanın varlığına da dikkat edilmesi gerekmektedir. Olayın gerçekleşme koşullarına bakıldığında başvurucunun oğlu A.Ç.nin saat 22.00 sıralarında başlayan toplumsal olaylar sırasında yüzü maskeli olarak eylemlere katıldığı, güvenlik güçlerine ateşli silahla hedef alarak ateş ettiği ve güvenlik güçlerince açılan ateş sonucunda öldüğü helikopter ve termal kamera kayıtları ile A.Ç.nin elinden alınan svap örneklerinden anlaşılmaktadır.

100. Tüm bu tespitler ışığında yakalanmak istenen bir kişinin güvenlik güçlerinin veya üçüncü şahısların yaşam ve vücut bütünlüğüne yönelik bir tehdit oluşturduğu biliniyor ve öncesinde bu yönde bir şiddet eylemi gerçekleştirdiğinden şüpheleniliyorsa artık bu kişinin etkisiz hâle getirilebilmesi için silah kullanımının gerekli olmadığı, silah kullanma dışında yöntemlere başvurulabileceği ve böylece silahlı maddi güç kullanımında mutlak gerekliliğin bulunmadığı söylenemez. Dolayısıyla somut olayın koşullarında A.Ç.nin güvenlik güçleri ile üçüncü kişilere zarar vermesini önlemek ve yakalanabilmesini sağlamak için güvenlik güçlerinin silahlarını kullanmaları zorunluluk arz ettiğinden, olayda kullanılan silahlı maddi gücün mutlak gerekli olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

101. Bu durumda kolluk görevlilerinin silah kullanımının zorunlu bir durumdan kaynaklanan orantılı ve ölçülü bir müdahale olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Başvurucunun terör örgütünün çağrıları üzerine başlatılan ve şiddet içeren ayaklanmaya katılması ve burada üzerinde bulundurduğu ateşli silahla güvenlik güçlerine hedef alarak ateş etmesi karşısında güvenlik güçlerinin silahlı maddi güç ile bu saldırıyı etkisiz hâle getirmesinin somut olayın öncesi ve olayın gelişim süreci gözönünde bulundurulduğunda orantısız ve ölçüsüz olduğundan da bahsedilemez.

102. Bu nedenlerle, şiddet içeren söz konusu olaylar sırasında güvenlik güçleri tarafından silahlı maddi güç kullanımına imkân veren meşru müdafaa ve yakalama şartlarının oluştuğu, saldırıyı başka türlü savma imkânlarının kalmadığı ve böylece mutlak gereklilik hâlinin mevcut olduğu, olayın öncesi ve gelişimi itibarıyla ateşli silahlar ve patlayıcılarla yapılan hukuka aykırı saldırılar karşısında meydana gelen zarar da dikkate alındığında silah kullanımının orantılı ve ölçülü olduğu anlaşılmış ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan tespitlerden ayrılmaya imkân verecek nitelikte, ikna edici herhangi bir bilgi bulunmadığı kabul edilmiştir.

103. Somut olay açısından bunun aksini düşünmek, güvenlik güçlerine görevlerinin ifası bakımından kendilerinin ve/veya diğer kişilerin hayatlarını tehlikeye atmalarına neden olabilecek mahiyette hukuki ve fiilî durumla asla bağdaşmayacak aşırı bir külfet yüklemek olacaktır.

104. Açıklanan gerekçelerle somut olayda yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

b. Yaşam Hakkının Usul Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia

105. Başvurucu; soruşturma sırasında dosya hakkında kısıtlama kararı alınması, soruşturmada maddi delil incelemelerinin şüphelinin de mensubu olduğu emniyet tarafından yapılması, şüphelinin emniyet müdürlüğünde verdiği ifadesi ile Başsavcılıkta verdiği ifadeler arasındaki çelişkilerin giderilmemesi ve gizli tanık beyanları haricinde objektif tanıkların olup olmadığının araştırılmaması nedeniyle yaşam hakkının etkili soruşturma yapma yükümlülüğü boyutunun da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

i. Genel ilkeler

106. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usul boyutu,doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).

107. Yaşam hakkına ilişkin usul yükümlülüğü olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki veya idari soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kamu görevlilerinin faili olduğu kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).

108. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ya da gerçekleştirildiği iddia edilen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için;

-Soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden hem hiyerarşik ve kurumsal olarak hem de fiilen bağımsız olması (Cemil Danışman, § 96),

-Soruşturma makamlarının haberdar olur olmaz resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),

-Fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),

-Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30),

-Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması ve bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi gerekir (Cemil Danışman, § 99).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

109. Başvurucunun oğlunun ölümü ile sonuçlanan olaylar nedeniyle ölüm olayından haberdar edilen Cumhuriyet savcısının derhâl ve resen soruşturma başlattığı, soruşturmaya dair talimatlarını verdiği yukarıda (bkz. § 20) izah edilmiştir. Bu itibarla kamu görevlilerinin karışmış olduğu ölümle sonuçlanan bir eylemde Başsavcılığın resen ve derhâl harekete geçmediğinden bahsedilemez.

110. Bunun yanında Cumhuriyet savcısının olaya ilişkin her türlü maddi delilin toplanması ve incelenmesi, olay yeri incelemelerinin yapılması, kamera ve görüntü kayıtlarının alınması, ilgililerin tamamının ifadelerine başvurulması ve bomba imha ekiplerinin inceleme yapması yönündeki talimatlarını görüşme tutanağına göre ölüm olayının gerçekleştiği 17/12/2014 tarihinde saat 01.30 sıralarında verdiği anlaşılmıştır. Dosya içerisinde de, belirtilen tüm talimatların yerine getirildiğinin, ayrıntılı olarak düzenlenen olay yeri inceleme raporları, kamera görüntüleri, krokiler ve diğer belgeler ile sabit olduğu değerlendirilmiştir.

111. Yine bu kapsamda Cumhuriyet savcısı 19/12/2014 tarihinde Emniyet Müdürlüğüne ölenin birinci derecede yakınlarının ve tanıkların tespiti ile beyanlarının alınması, kamera görüntülerinin tespiti ve çözümlemelerinin yapılması, olay yeri inceleme raporlarının ikmal edilmesi, olay yerinden ve otopsi sırasında elde edilen materyaller, örnekler ve ölenin kıyafetleri üzerinde kriminal incelemelerin yapılması talimatlarını yazı ile bildirmiştir.

112. Diyarbakır Adli Tıp Kurumu Başkanlığında adli tıp uzmanı olarak görev yapan doktor marifetiyle otopsi işlemi Başsavcılık gözetim ve denetiminde gerçekleştirilmiş, ölüm sebebi belirlenmiş, cesetten elde edilen deliller usulüne uygun olarak, mukayeseye imkân verebilecek şekilde muhafaza altına alınmış ve tüm bu hususlar değerlendirilerek tutanak düzenlenmiştir. Bu açıklamalar doğrultusunda Cumhuriyet Başsavcılığının delillerin toplanması yönünden kendisinden beklenecek şekilde tüm delilleri topladığı anlaşılmıştır.

113. Başvurucunun kısıtlama kararı nedeniyle etkili katılım sağlayamadığı iddiaları yönünden somut olaya bakıldığında yine ayrıntıları (bkz. §§ 37-41) açıklandığı üzere başvurucu vekilinin dosyadan suret alma girişimlerinin sonuçsuz kaldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, bu hususta başvurulan kanun yollarından da bir netice elde edememiştir.

114. Gizlilik kararının kaldırılıp kaldırılmadığı, kaldırılmışsa ne zaman kalktığı ve başvurucunun bundan ne zaman haberdar olduğu hususlarında başvurucu tarafından herhangi bir açıklamada bulunulmadığı gibi UYAP ortamında yapılan incelemede de bu hususta herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Bununla birlikte kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz dilekçesinde başvurucu vekilinin soruşturma dosyasına eriştiği ve itirazında soruşturma evresinde yapılan usule ilişkin işlemlere yer verdiği gözlemlenmiştir. Başvurucu vekili itiraz dilekçesinde; maktülü hastaneye götüren şahısların tespit edilmediğini, gizli tanık ifadelerinin benzediğini, şüphelinin Emniyet Müdürlüğü ile Başsavcılıkta verdiği ifadelerin çeliştiğini, olay yeri incelemesinin tam ve usulünce yapılmadığını ileri sürmüştür. Bunun yanında gizlilik kararı ile birlikte otopsi tutanağı da başvurucuya tebliğ edilmiştir. Bu hususların birlikte değerlendirilmesi neticesinde başvurucunun soruşturma evresinin son aşamasında dahi ölüm olayının araştırıldığı soruşturma dosyasına ulaşabildiği ve ileri sürebileceği olguları elde edilen dosya içeriğine dayandırabildiği anlaşılmaktadır. Bundan başka başvurucunun hangi maddi delilin hangi nedenle toplanmadığına ilişkin somut bir talebinin olmadığının da vurgulanması gerekmektedir. Başvurucu, olay yeri incelemesinin gerçekleştirilmediğinden, kan örneklerinin karşılaştırılmadığından, atış artıklarının alınmadığından ve boş kovanların toplanmadığından bahsetmişse de dosya kapsamından başvurucunun ileri sürdüğü tüm hususların yerine getirildiği, Ankara ve Diyarbakır Kriminal Laboratuvarlarında incelemeler yapıldığı ve olay yeri incelemelerinin gerçekleştirildiği dosyadaki kamera görüntüleri ile sabittir. Özetle başvurucunun soruşturma dosyasına erişerek dosyayı inceleme olanağı bulduğu anlaşılmıştır.

115. AİHM ve Anayasa Mahkemesi de benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurularda (bkz. § 60), gizlilik kararının daha sonra kalkması nedeniyle sonradan soruşturma evrakına erişebilen başvurucuların haklarını etkin şekilde kullanma imkânlarının bulunmadığının söylenemeyeceğine veya soruşturmanın ilerleyen aşamalarında kısıtlama kararının kaldırılması nedeniyle soruşturma evrakına erişim imkânının doğması hâlinde kısıtlama kararının ölenin yakınlarının soruşturmaya etkili katılımı yönünden herhangi bir sorun teşkil etmeyebileceğine karar vermiştir.

116. Bu açıklamalar çerçevesinde başvurucunun soruşturmanın ilerleyen aşamalarında soruşturma dosyasına erişebildiği, bu kapsamda -kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapmış olduğu itirazda görülebileceği üzere- ileri sürdüğü tüm hususlara ilişkin olarak Başsavcılık dosyasında inceleme yapabildiği, bu nedenle de bu iddia bakımından soruşturmanın etkililiği hususunda bir sorun bulunmadığı kabul edilmiştir.

117. Soruşturmanın makul özen ve süratle yürütülmesi yönünden ise somut olayda Başsavcılık olaydan haberdar edilir edilmez derhâl bir soruşturma başlatmış, olayı aydınlatabilecek her türlü maddi delili uzman personel vasıtasıyla toplatmış ve üzerinde gerekli adli kriminal incelemeleri yaptırmış, otopsi işleminde ölümün sebebini tespit edebilmiş, olayla ilgili olarak başvurucunun, olay yerinde bulunan diğer güvenlik güçlerinin, öleni hastaneye götüren şahısların ifadelerine başvurmuştur. Başsavcılık, bundan başka terör örgütünün çağrısı üzerine olaylara karıştığı değerlendirilen diğer kişilerin de kimliklerini tespit etmeye çalışmıştır. Bunlara ilave olarak 17/12/2014 tarihinde başlayan ve başvurucu açısından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile karara yapılan itirazın verildiği 27/10/2015 tarihine kadar devam eden soruşturma süresinin de makul olduğu değerlendirilmiştir.

118. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümler yönünden soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması kriteri bakımından yapılan değerlendirmeye gelince; her şeyden önce olaydan haberdar edilen Başsavcılık tarafından verilen talimatlar doğrultusunda Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Birimi tarafından incelemeler yapılmıştır. Yapılan incelemede ise bu birim mensubu haricinde özellikle olaya karışan ve ifadelerine başvurulan veya hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen kişilerin olay yeri incelemesine katılmadığı ve tutanaklarda imzalarının bulunmadığı anlaşılmıştır. Aynı şekilde başvurucu, yapılan operasyona katılan bu kişilerin delillerin toplanması, muhafaza edilmesi ve incelemelerine herhangi bir şekilde iştirak ettiklerine veya uzman kişilerin iş ve işlemlerini yönlendirdiklerine ya da müdahale ettiklerine dair bir iddiada bulunmadığı gibi bu hususta bir veri veya kanaate de ulaşılamamıştır. Bir başka ifadeyle aynı Emniyet Müdürlüğünün farklı birimlerinde çalışanlarının delillerin toplanması, muhafaza edilmesi veya incelenmesi aşamalarına katılmış olmalarının sırf bu nedenle soruşturma makamlarının bağımsızlığına etki etmeyeceği kabul edilmiştir.

119. Bu değerlendirmeler sonrasında Anayasa Mahkemesinin doğrudan, ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini kendisinin yapmasının söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar, ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin kesin ikna edici nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil Danışman, § 58).

120. Soruşturma kapsamında toplanan deliller, Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilmediğine ilişkin tespiti ve Cumhuriyet Başsavcılığının vardığı sonuçtan ayrılmayı gerektirecek kesin, ikna edici nitelikte bulguların bulunmayışı dikkate alındığında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmadığı söylenemez.

121. Bu açıklamaların bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda soruşturmanın etkililiği bakımından yerine getirilmesi gereken şartların tamamının karşılanması nedeniyle soruşturmanın etkili yürütülmediği de söylenemeyecektir.

122. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun da ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

2. Yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Murat Çakmak [2.B.], B. No: 2015/19011, 16/1/2020, § …)
   
Başvuru Adı MURAT ÇAKMAK
Başvuru No 2015/19011
Başvuru Tarihi 7/12/2015
Karar Tarihi 16/1/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kolluk görevlileri tarafından silahlı maddi güç kullanılması sonucu meydana gelen ölüm ve bu olayın etkili soruşturulmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir I

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2559 Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 6
5902 Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 4
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 13
6098 Türk Borçlar Kanunu 49
5237 Türk Ceza Kanunu 24
7269 Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun 4
13
5902 Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 1
2
18
4483 Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun 6
3497 Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun 2
211 Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 87
89
90
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 6
1721 Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun 8
2803 Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu 7
11
4483 Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun 9
6098 Türk Borçlar Kanunu 74
4483 Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun 4
3
5237 Türk Ceza Kanunu 81
83
84
85
2559 Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 16
5237 Türk Ceza Kanunu 25
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 123
127
131
160
234
172
161
164
157
153
142
Yönetmelik 8/5/1988 Afetlere ilişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik 4
32
6
17/12/1983 Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği 24
38
39
40
41
42
65
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi