TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KADİR BEĞDE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4606)
|
|
Karar Tarihi: 16/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Denizhan HOROZGİL
|
Başvurucu
|
:
|
Kadir BEĞDE
|
Vekili
|
:
|
Av. Tahir İMRET
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan
bazı eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyette delil olarak
kullanılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu 1987 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte
Uşak Üniversitesinde öğrencidir.
8. Başvurucu, PKK terör örgütüne üye olduğu ve terör örgütünün
propagandasını yaptığı gerekçesiyle 18/5/2011 tarihinde gözaltına alınmış;
21/5/2011 tarihinde ise salıverilmiştir. Cumhuriyet savcısı 16/12/2011 tarihli
iddianame ile başvurucunun anılan suçlardan cezalandırılmasını talep etmiştir.
İzmir (kapatılan) 8. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile yetkili) 6/11/2012
tarihinde başvurucunun PKK terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine,
terör örgütünün propagandasını yapma suçundan ise kovuşturmanın ertelenmesine
hükmetmiştir.
9. İlk derece mahkemesinin başvurucu hakkında terör örgütüne üye
olma suçundan mahkûmiyet gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık
Kadir Beğde’nin ... nolu telefonunun terör örgütü üyeliği şüphesiyle teknik
takibe alındığı, sanığın bu telefondan sanıklar [A.A.] ve [S.B.ye] 'Kürtlerin iradesini yok sayan zihniyetleri önder Apo'ya yapılan 15
Şubat komplosunu nefretle kınıyoruz' şeklinde mesaj gönderdiği ve yine sanığın
aynı tarihlerde [M.Ş.Ç.] ve
[S.B.ye] terör örgütünü övücü nitelikte
mesajlar gönderdiği, YDG-M Uşak il sorumlusu olan [M.Ş.Ç.] ile PKK terör örgütünün talimatıyla düzenlenen
alternatif nevruz kutlamasına katılmak amacıyla görüşmeler yaptığı ve bu
gösteriye katıldığı, yine sanığın YDG-M tarafından organize edilen 13/3/2011 ve
15/3/2011 tarihli örgüt evlerinde yapılan toplantılara katıldığı anlaşılmış
olup, sanık Kadir Beğde'nin evinde yapılan aramada terör örgütünün eğitim
çalışmalarında kullandığı yasak kitaplar ile KL:6, Dz.312'deki el yazısıyla
yazılmış terör örgütünün silahlı kanadı ile ilgili bilgiler içeren notlar ele
geçirilmiştir.
Sanığın cep telefonundan gönderdiği terör
örgütünü övücü mesajlar, YDG-M nin Uşak'da yaptığı örgütsel ev toplantıları ile
örgütün düzenlediği alternatif nevruzkutlamalarına katılımı, gizli izleme
tutanakları ve ev aramasında ele geçen örgütsel dökümanlar bir bütün halinde
değerlendirildiğinde sanığın Uşak ili YDG-M il sorumlusu [M.Ş.Ç.ye]
bağlı olarak çalıştığı, eylem çeşitliliği,
sürekliliği ve katıldığı gösterilerin niteliği göz önüne alınarak sanığın terör
örgütü üyesi olduğu kanaatine varılmıştır."
10. İlk derece mahkemesi kararında belirtilen ve başvurucunun
evinde yapılan aramada ele geçirilen dokümanlar iddianamede şu şekilde
belirtilmiştir:
"-Medya yayınları, Mazlum Doğan'ın 'Seçme Yazılar' isimli kitap
(hakkında, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/1/2011 tarih ve 2011/18 D.İş
sayısı ile basımının ve dağıtımın yasaklanması ve toplatılması kararının
bulunduğu),
-Çetin Yayınları-Birinci baskı-Mayıs 2005
tarihli Mahsun Şafak'ın derlediği 'PKK Partiya Karkeren Kürdistan Yeniden İnşa
Kongre Belgeleri' isimli kitap (hakkında, Bağcılar 2. Sulh Ceza Mahkemesinin
29/7/2005 tarih ve 2005/382, 2005/17820 sayısı ile el konulması kararının
bulunduğu),
-'Kürtler' isimli kitap içerisinde bulunan
'İlk İtirafçı [Ş.D.]'
ibaresi ile başlayan kareli A4 kağıt, mavi tükenmez kalemle yazılan, PKK'ın
kuruluş yılı, yeri, ilk faaliyetleri yazılı, örgütün üst yöneticilerin isimleri
olan 'Kuruluş 27 Kasım 1978', 'Yer Lice Fis köyü' (ilk faaliyetler; Antep,
Batman, Dersim, Diyarbakır, Siverek, Van), (Örgütlenme Komitesi Cemil Bayık)
'17 Temmuz 1982 ölüm orucu', 'Komutan Zilandır emir erleri bizleriz' ibareli
yazılar."
11. Temyiz üzerine mahkûmiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi
tarafından 25/12/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucu, nihai karardan 25/2/2015
tarihinde haricen haberdar olduğunu belirtmiş ve 9/3/2015 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. İlgili hukuk için bkz. Metin
Birdal (GK), B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 16/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, barışçıl bazı toplantılara katılmış olmasının
mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasını şikâyet ederek Anayasa'da güvence
altına alınan hakların kullanılması niteliğinde olan eylemlerinin terör
örgütüne üye olma suçunun delili olarak kullanılmasının adil yargılanma hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukukinitelendirmesi ilebağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun katıldığı
toplantılar yasal ve barışçıl olmasına rağmen mahkûmiyetine karar verilmesinin
adil yargılanma hakkını ve kanunsuz ceza olmaz ilkesini ihlal ettiği iddiası
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bağlamında incelenecektir.
16. Katıldığı veya organize ettiği toplantıların terör örgütüne
üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması
başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı
etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 34. maddesinde koruma
altına alınan hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
17. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde
öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 34. maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru
amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin
Birdal, §§ 52, 53). Bu
nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
1. Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
18. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir
eylemin terör örgütüne üye olma suçunun mahkûmiyetinde delil olarak
kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir
müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir
(zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015,
§§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat
Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
2. Somut Olayın
Değerlendirilmesi
19. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir
suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve
bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini
engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin
Birdal, §§ 60, 61).
20. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir.
Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olma suçunun
sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup
olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz
Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza
yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas
itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi
hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
21. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör
örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının
o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza
kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek
kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin,
bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının
anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini
gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara
katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar
kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade,
örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı
oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
22. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı
caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine
karşı koruma şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların
terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak
etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
23. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için
derece mahkemelerinin, kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarında delil olarak kullanmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını
göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki
denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı
karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilip gösterilemediği ile
sınırlı olacaktır (Metin Birdal,
§ 72).
24. Somut başvuruda da başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediği
incelenecektir.
25. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi süreklilik,
çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti
ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun PKK terör örgütünün
üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır.
26. Başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece
mahkemelerince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeler yukarıda
yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelendiğinde, ilk
derece mahkemesinin başvurucuyu suç oluşturmadığı ve anayasal hakların
kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği
kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi diğer bazı deliller yanında PKK terör
örgütünün talimatıyla düzenlenen bazı toplantı ve gösterilere katılmış olmasını
başvurucunun örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren
deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin
Birdal, § 76).
27. Nitekim ilk derece mahkemesi mahkûmiyet kararında,
başvurucunun iletişiminin denetlenmesi sonucu ulaşılan mesaj içeriklerine ve
başvurucunun ikametinde ele geçirilen örgütsel bazı dokümanlara da dayanmıştır.
Bu şekilde ilk derece mahkemesi, başvurucunun söz konusu toplantı ve
gösterilere katılmak biçimindeki rolünün PKK terör örgütünün hiyerarşik
yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri doğrular
ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda
ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet
hükmünde delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.
28. Sonuç olarak başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine
aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin
meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334,
17/9/2013, § 24).
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal
bulunmadığı açık olduğundan açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
16/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.