TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT ÇAKMAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/19011)
|
|
Karar Tarihi: 16/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Hasan SARAÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Murat ÇAKMAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Muhterem SÜREN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kolluk görevlileri tarafından silahlı maddi güç
kullanılması sonucu meydana gelen ölüm ve bu olayın etkili soruşturulmaması
nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Başvurucunun eşi Fahriye Çakmak'ın da bireysel başvuru
formunda bu unvanla yer almasına rağmen bu kişinin bireysel başvuru
yapılmasından önce ölmüş olduğunun tespit edilmesi nedeniyle bu şahıs yönünden
2016/5557 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden ayırma kararı verilmesinin
ardından başvuru hakkının kötüye kullanılmasından dolayı bu başvurucu yönünden
başvurunun reddine ve vekilinin idari para ceza ile cezalandırılmasına Komisyon
tarafından 6/4/2016 tarihinde karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) kayıtlarından ve ayrıca Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından
(Başsavcılık) temin edilen belgelerde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucunun oğlu A.Ç. 20/9/1997 doğumlu olup olay tarihinde
ailesiyle birlikte Diyarbakır'da yaşamaktadır.
10. Kamuoyunda Kobani
olayları veya 6-7 Ekim olayları
olarak bilinen yaygın şiddet ve terör hareketlerine ilişkin olarak Anayasa
Mahkemesinin Selahattin Demirtaş
başvurusunda (B.No:2016/25189, 21/12/2107, §§ 24-30) olayların gelişimi ve
sonuçlarına dair ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Anılan kararda ayrıntılı olarak
açıklandığı üzere söz konusu terör eylemleri -aralarında İstanbul, Ankara,
İzmir, Adana, Mersin, Şanlıurfa, Van, Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep gibi
büyük kentlerin de olduğu- otuz altı ayrı ilde 6-9 Ekim 2014 tarihleri arasında
gerçekleşmiştir. Bu terör ve şiddet eylemleri sonucunda (2'si güvenlik
görevlisi) 45 kişi hayatını kaybederken (331'i güvenlik görevlisi) 769 kişi
yaralanmıştır. Ayrıca çatışmalar sırasında 5 örgüt mensubunun hayatını
kaybettiği, 3 örgüt mensubunun ise yaralandığı belirtilmiştir. Öte yandan ülke
genelinde gerçekleştirilen 2.389 şiddet eylemine 121.899 kişinin katıldığı,
olaylarda (737'si güvenlik güçlerine ait olmak üzere) 1.881 aracın zarar
gördüğü, (27'si kaymakamlık, 52'si emniyet, 283'ü okul, 73'ü siyasi parti,
12'si belediye binası olmak üzere) 2.558 binaya saldırıda bulunulduğu ve zarar
verildiği tespit edilmiştir.
11. Söz konusu olayların ardından, terör örgütü PKK tarafından
yapılan çağrılar kapsamında Diyarbakır'da çeşitli tarihlerde yol kesme
eylemleri yapılmıştır. Bu kapsamda kişilerin can güvenliklerini tehlikeye atan
ve binalar ile diğer mal varlıklarına yönelik olarak zarar doğuran eylemler de
gerçekleştirilmiştir.
12. Bu kapsamda 2/12/2014 tarihinde Çevik Kuvvet Şube
Müdürlüğüne bağlı Zırhlı-4 ekip aracına, 15/12/2014 tarihinde saat 23.00
sıralarında A.B.nin evine, ardından olay yerine intikal eden zırhlı ekibe
yönelik olarak aynı sokak üzerinde silahlı saldırı olayları yaşanmıştır.
13. Terör örgütünün yaptığı çağrılar kapsamında 16/12/2014
tarihinde de Diyarbakır'ın Sur ilçesinde benzer şekilde eylemlerin olacağı
bilgisi üzerine Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı güvenlik güçlerince
gerekli tedbirler alınmaya başlanmıştır.
14. 16/12/2014 tarihinde gece 22.00 sıralarında aralarında
başvurucunun oğlunun da bulunduğu 10-15 kişilik bir grubun yol kesmeye ve
kimlik sormaya başlaması üzerine saat 23.00 sıralarında olayların yaşandığı
yere güvenlik güçlerince operasyon başlatılmıştır.
15. Bu kapsamda yapılan müdahale sırasında terör örgütü
mensupları güvenlik görevlilerine karşı önce üç, ardından dörtadet el yapımı
patlayıcı madde atmışlar; grup içinde yer alan bir kişi de uzun namlulu silahla
ateş etmiştir.
16. Güvenlik güçlerince ilk müdahalenin yapıldığı bu anlarda,
yasa dışı eylem yapan bu grup içinde yer alan bir şahsın silahla ateş etmesi
sonucu emniyet görevlilerinden biri gözünün altına ve burnuna isabet eden saçma
taneleri ile yaralanmıştır.
17. Güvenlik görevlilerine yapılan yoğun saldırı sonrasında,
içinde termal gözetleme imkânı veren kameraların bulunduğu başka bir araç daha
destek amacıyla olay yerine gelmiştir. Söz konusu eylemlerin başlangıcından
itibaren olaylar ayrıca güvenlik güçlerine ait helikopter aracılığı ile havadan
da izlenmiş ve görüntü kaydı yapılmıştır.
18. Olay yerine sonradan sevk edilen araca da uzun namlulu
silahlar ve diğer ateşli silahlarla ateş edilmesi üzerine güvenlik görevlileri
ateş eden şahısları gözetlemeye başlamıştır. Sokağın kenarından eğilerek ateş
eden, daha sonra kimliği tespit edilen başvurucunun oğlu A.Ç., elindeki av
tüfeği ile ateş ettiği sırada içinde araç amiri, silah kullanıcısı ve diğer bir
güvenlik görevlisinin bulunduğu araçtan ateş edilmesi sonucu vurulmuştur.
19. Eylemci grupta yer alan bazı kişiler A.Ç.yi yerde
sürükleyerek olay yerinden uzaklaştırmıştır. Görüntülerin incelenmesinden,
A.Ç.nin bu şekilde sürüklenmesi sırasında üzerinde veya olay yerinde bulunan ve
kriminal raporlara göre el yapımı mahiyetinde olduğu değerlendirilen bir bomba
patlamıştır. Soruşturma sırasında ifadelerine başvurulan iki tanığa göre
ellerinde silah bulunan ve yüzleri kapalı kişiler A.Ç.yi yoldan geçen bir araca
bindirerek hastaneye göndermiştir. Bu tanıkların ifadelerine aşağıda (bkz. §§
32, 33) yer verilmiştir.
A. İlk İşlemler ve Maddi
Deliller
20. Devlet hastanesine bir şahsın yaralı olarak götürüldüğünün
ve burada öldüğünün bildirilmesi üzerine Başsavcılıkça aynı gece soruşturma
başlatılmıştır. Cumhuriyet savcısı ilk aşamada olay yeri ve çevresinde güvenlik
kamerası ve MOBESE kayıtlarının alınması, saldırıda yaralanan polis memurunun
ifadesine başvurulması, olay yeri inceleme ve bomba imha ekiplerince olay yeri
ve çevresinde gerekli çalışmaların yapılması, suç unsuru malzemelerin muhafaza
altına alınması, bulguların Ankara Kriminal Polis Laboratuvarına gönderilmesi,
polis memurundan çıkarılan saçma taneleri üzerinde incelemeler yapılması
talimatını vermiştir.
21. Verilen talimat doğrultusunda 17/12/2014 tarihinde saat
01.00 sıralarında Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Şube
Müdürlüğü ile Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından ölüm
olayının meydana geldiği bölgede inceleme yapılmıştır. Olay yerinde PVC borular
ve teneke içecek kutuları kullanılarak hazırlanmış üç adet basınç ve parça
etkili patlamamış el yapımı bomba, mermi kovanları, av tüfeği kartuşu, av
tüfeği taparı, ateşli silah alev gizler parçası, el yapımı bombalardan elde
edilen 148,5 g amonyum nitrat-sodyum
klorat-şeker karışımı bulunmuştur. Olay yeri ve maddi deliller
muhafaza altına alınmış, fotoğraf ve kamera çekimi işlemleri yapılmış, krokiler
çizilmiş ve olay yeri inceleme raporları düzenlenmiştir.
22. Emniyet Müdürlüğü tarafından ayrıca aynı tarihli olay
tutanağı tutulmuştur. Tutanak şöyledir:
''16/12/2014 günü akşam
saatlerinde ilimiz Sur bölgesinde yasadışı gösteriler olabileceği ve şahısların
ateşi silahlar ve el yapımı patlayıcılar ile eylemlerde bulunacakları bilgileri
alınması üzerine akşam hava karardıktan sonra Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü
mıntıkası dahilinde gerekli tedbirler alınmıştır. Saat 22.00 sıralarında
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Hava Filo Şube Müdürlüğüne bağlı olan ve o esnada
havada olan Kanat 1 'denDört ayaklı minare alt kısmında bulunan Paşa Hamamı
önünde elinde uzun namlulu ve kısa namlulu silahlı 10-15 şahısların yolu
kestikleri ve vatandaşları araçlarından indirerek kontrol yaptıkları anonsu
gelmiş, ardından birkaç defa daha haber merkezi marifeti ile Kanat 1 yine aynı
yerde şahısların eylemlerine devam ettikleri bilgisi alınması üzerine ....kod
nolu TEM Şube Ekipler olarak ...kod nolu zırhlı araca binilmiş ve saat 23.00
sıralarında Fatihpaşa MahallesiPaşa Hamam Sokak İstikametine doğru bilgi
verilerek girilmiştir. Sokak içerisine Dört Ayaklı Minareden aşağıya doğru
yaklaşık on metre gidildikten sonra birden karşıdan 17-18 yaşlarında birkaç
şahıs biz görevlilere karşı 3 adet elyapımı patlayıcı madde (EYP) atarak
saldırıya başlamışlar, aracımızın [durmaması..] için on metre geriye çekilip, megafon marifetiyle ''polis olduğumuzu,
yaptıklarının kanunsuz olduğunu, çevredeki vatandaşlara, ev ve işyerlerine
zarar vereceklerini defaatle söylememize rağmen şahıslar yasa dışı sloganla
''biji serok apo, biji kürdistan, katil polis, yaşasın kürdistan'' sözleriyle
karşılık vererek biz görevlilere 4 adet daha EYP atmışlar, EYP atarken de bir
şahsın elinde uzun namlulu silahla, bir şahıs da kısa namlulu silahla biz
görevlilere ateş etmişler, şahıslara 6-7 adet gaz fişeği kullanarak geri
çıkılmıştır. Bizim müdahaleler devam ederken Kanar 1 havadan görüntü alıp
anonsla şahısların ellerinde uzun namlulu silah olduğunu, sokak köşe başlarında
bekleyen şahısların olduğunu defaatle söylemiştir. Ana caddeye çıktıktan sonra
Özel Harekat Şube Müdürlüğüne bağlı ....kod nolu zırhlılarla birleşilmiş,
önde.. arkada...diğer ekiplerle saat 23.10 sıralarında tekrar Dört Ayaklı
Minareden Aşağı Paşa Hamamına doğru girilmiş, ...de kule görevlisi olarak ...
Sayılı polis memuru kulede çevre güvenliği aldığı esnada ara sokakta köşe başından
çıkan bir şahsın uzun namlulu silahla eğilerek ateş etmesi sonucu sol gözünün
altından yaralanması üzerine Şahin 1 ivedi şekilde olay yerinden çıkarılmış ve
gelen ambulansla giderken şahıslar arkamızdan yaklaşık 10 adet daha tabanca ve
av tüfekleriyle ara sokaklara çıkarak biz görevlilere ateş açmaya ve EYP atmaya
devam etmişlerdir. ...Kod nolu zırhlı ekip arkadan birkaç tane silah isabet
almıştır. Ayrıca yaralı memur çıkartılırken 7 adet EYP atmışlardır. Yaralı
memur ambulans ile hastaneye gönderildikten sonra tekrar bağlı ekipler ile
sokağa saat 00.10 sıralarında önde ...ortada ...arkadan da [araçlarla] girilmiş
o esnada Dört Ayaklı MinareaşağısındakiSur Giregor kilisesinin yan tarafından 3
şahıs ellerindeki silahlar ile ..nolu ekibe birkaç 5 el silah ile saldırıda
bulunmuş[,] Paşa hamamı
yanı[n]daki 26 sokak girişindende 4 adet EYP atılmış, ...ekibi ön tarafa hızlı
giderken arkadaki ...nolu ekiplere ara sokaklardan ve kilise yanından tekrar
silah ile saldırılarda bulunulmuştur. Bu esnada ..ve ...kod nolu ekiplerden
eylemci guruplara gaz ile müdahalelerde bulunulmuş, [P]aşa [H]amamı
önünde silahlı ve EYP li eylemlere devam eden gruba karşı..kod nolu zırhlı
içerisinden araçtan inmeden mazgal açılarak ateş ile cevap verilmiştir. Daha
sonra olay yerine [..kod nolu aracın] yanına .. Alarak gelmişler, geldikleri esnada ....[kodlu
araca] 2 adet EYP ile saldırı
gerçekleşmiştir. Saat 00.30 sıralarında ...karşı Fatih [P]aşa [M]ahallesiPaşa
[H]amam [S]okak 26 nolu apartmanın arka kısmından duvar
kenarında seri bir şekilde gerek uzun namlulu gerekse kısa namlulu tabir edilen
tabancalar ile ateş açılmış, bunun üzerine.. Sol tarafından 2 tane isabet mermi
isabet almış olup bunun üzerine ..de bulunan [k]uleye bağlı termal kamera ile eylem yapan şahıslar
takip edilerek elinde uzun namlulu silah ile... Paşa Hamam Sokak No:26
arkasından ateş eden şahıs ...kulesinde bulunan M240 marka silah ile etkisiz
hale getirilmiştir. Vurulan şahısın yaşamsal durumuna bakılmak istense de
eylemci gurup ara sokaklardan silahlı eylemlerine devam ettikleri için araçtan
inilememiş ve şahısın tam yanına gidilememiştir. Vurulan şahıs eylemci gurup
tarafından olay yerinden ateş açmış olduğu silahı ile birlikte uzaklaştırıldığı
anlaşılmıştır. ..Telsiz marifeti ile anons ederek konu hakkında haber merkezine
bilgi verilmiştir. Daha sonra olay yeri geniş bir şekilde güvenli bir şekilde
çembere alınmış olay yerine gelen... Ekipler ve özel harekat ekipler ile ara
sokaklarda güvenlikler alınmış ve ...desteği ile sokak içeisinde olay yeri
inceleme ve bomba ekipleri gerekli incelemeleri yapılması sağlanmıştır. Devlet
Hastanesine saat 01.00 sıralarında Sur ilçesinden silah ile yaralanmış bir
şahsın geldiği anonsu üzerine hastaneye ekipler sevk edilmiş giden ekiplerin
aldığı bilgiler doğrultusunda şahısın [A.Ç.] olduğu ve şahısın hastanede ex olduğu anlaşılmıştır.''
23. Başsavcılık tarafından 17/12/2014 tarihinde saat 09.20'de
A.Ç.nin cesedi üzerinde otopsi işlemi gerçekleştirilmiştir. Otopsi raporunun
ilgili kısımları şöyledir:
''Otopsiye başlanmadan
önce tüm vücudun röntgeni çektirildi. Kafatasında, göğüs alanında, sağ üst
kolda, humerusta, sağ uyluk alanında, ve sağ ön kolda metal parçaları ile
uyumlu çok sayıda görüntüler saptandı. Bu görüntülerin kafa kısmındakilerin
tamamen çok küçük metalik imajlar olduğu, sağ göğüs alanında iki tanesinin ise
deforme ve diğerlerine göre kısmen iri vaziyette olduğu görüldü.
...
DIŞ MUAYENE
Yaş:17-18 ....Alında daha yoğun olmak üzere
yüz alanına da kapsayan alanda çok sayıda sarapnel parçaları ile uyumlu yaralar
izlendi. Sol kaş üzerinde 2x2 cm lik yırtık tarzında, zemininde frontol kemikte
kırık oluşturan ve sol göz küresinin harabiyetine neden olan şarapnel parçasına
bağlı giriş yarası, sağ kaş üst medialde alında 1,5x2 cm lk zemininde frontal
kemikte kırığa neden olan şarapnel parçasıyla oluşmuş atipik yara, sağ göz
altında burun sağ yanında 0,9 cm lik cildi sıyrık, ağız sağ yanda oplik seyirli
0,9x0,4 cm lik cildi sıyrık, sol yüz göz kapağında 3 cm lik laserasyon, burun
sol yanda 0,3 cm lik sildi sıyrık, sağ omuz önde 0,5 cm lik cildi sıyrık
izlendi.
1 nolu ateşli silah giriş yarası:sağ klavikula
alt alnada göğüs sağ üst çevresinde media tarafında vurna halkası izlenen3,5x3
cm lik ateşli silah giriş yarası saptandı.
2 nolu ateşli silah çıkış yarası:sağ
koltukaltında orta ve ön alanda7x3 cm lik ateşli silah çıkış yarası izlendi.
3 nolu ateşli silah çıkış yarası: sağ arka
koltukaltında 2 nolu tariflenen yaranın arka tarafında bulunan 4x3 cmlik ateşli
silah çıkış yarası izlendi. Sağ koltukaltı disseke edildiğinde bölgede kas
yaralanması ve kot kırıkları olduğu, damar yaralanması olmadığı saptandı.
Sağ ön kol orta arka yüzde en büyüğü 1 cm
çağlı, bunun üst alanında 2 adet olan sırasıyla boyutları 0,3 cm çaplı ve 0,5
cm çaplı cildi sıyrıklar saptandı.
Sol omuz arkada arka koltuk altı hattının arka
tarafında en büyüğü 1x0,3 cm, en küçüğü 0,3 cm olan şarapnel parçaları ile
oluşmuş atipik giriş yaraları izlendi. Bölge disseke edildiğinde göğüs boşluğu
ile iştirakli olmadıkları saptandı.
4 nolu ateşli silah giriş yarası: sırt sol alt
alanda çevresinde vurmahalkası izlenen, 5x3 cm lik atipik ateşi silah giriş
yarası izlendi.
Sol elde 2. Parmakta yumuşak doku ve kemik
kırığına neden olan, 3. ve 4. Parmaklarda ise yumuşak doku yaralanmasına neden
olan sıyrık tarzında atipik şarapnel parçaları ile oluşmuş yaralanma izlendi.
Cesette bunların haricinde herhangi bir
ateşsiz silah yaralanmasına veya darp berlirtisine rastlanmadı.
İÇ MUAYENE
Saçlıderi altı: Frontal alanda biri 2x1 cm lik
diğer 3 tanesi ise 0,3'er cm lik saçlı deri yaralanmalı ekimozlu alanlar
izlendi. Sağ temporal kas grubu:Soluk görünümde izlendi. Sol temporal kas grubu:Ön
alanı kanamalı görünümde izlendi.Kafatası kubbe kemikleri:frontal kemikte
kırıklar izlendi. Beyin, beyincik, beyin sapında yaygın subaraknoidal kanama
izlendi. Yapılan seri kesitlerde harabiyetli izlendi. Metal parçacılıkları
saptandı. Kafatası kaide kemikleri: Ön çukurda kırık hatları bulundu. Orbita,
burun, ağız boşluğu:kanlı sıvaşık bulundu.
GÖĞÜS: Göğüs sağda ön koltuk altı hattında
2-4. Kotlarda kırıklara neden olan ateşli silah giriş yarası ve çevresinde
kanama izlendi. Sağ diafragma yüksekliği: 6. Kot seviyesinde, sol diafragma
yüksekliği:6. Kot seviyesinde, Sternum:Sağlam bulundu. Kotlar: Sağda
midklavikular hatta 2-4. Kotlarda, sağ orta koltuk altı hattında 3. Kotta
ekimozlu kırıklar, göğüs solda arka alanda vertablara yakın alanda 8-10. Kotlarda
kırıklar izlendi.
Torakal Omurlar: Bölge disseke edildi. 9-10.
Omurlarda arka alanlarda parsiyal kırıklar izlendi ve bu alandan deforme
kurşun, deforme gömlek ile uyumlu parça ve küçük metal parçacıkları bulundu.
Medulla spinalis sağlam bulundu. Diğer omurlar sağlam izlendi.
SONUÇ: 17.12.2014 tarihinde ateşli silah
yaralanması sonucu vefat eden ve A.Ç.’a ait olduğu anlaşılan cesede kesin ölüm
nedeninin tespit ve tayini amacıyla Diyarbakır Devlet Hastanesi morgunda
17.12.2014 tarihinde yapılan ölü muayenesi ve otopsi bulgularına göre; 1-Şahsın
ölümünün şarapnel parçası yaralanmaları ve ateşli silah yaralanmalarına bağlı
kafatası, kot, omur kemik kırıkları, beyin kanaması, beyin harabiyeti ve iç
organ yaralanması sonucu meydana gelmiş olduğu, şarapnel parçalarının ve ateşli
silah yaralanmalarının her birinin müştereken ve müstakilen öldürücü nitelikte
oldukları, 2- 1 nolu ateşli silah giriş yarasının göğüs sağ üstten girerek
önden arkaya, sağdan sola ve yukarıdan aşağıya seyirle traje boyunca yumuşak
doku, kot ve akciğer yaralanması yaparak 2 ve 3 nolu çıkış yaralarını
oluşturarak vücudu terk etmiş olduğu, 4 nolu ateşli silah giriş yarasının sırt
alt alanda vücuda girerek traje boyunca yumuşak doku, akciğer, kot, omur
yaralanmaları yaparak parçalanmış olduğu, 3-Ölümü üzerine harici başka bir
nedenin saptanmadığı, 4-Atış mesafesi tayini isteniyor ise ateşli silah
yaralanma alanlarının giysili bölgelere denk gelmesi nedeniyle 5- Cesetten
otopsi esnasında deforme kurşun, deforme gömlek ile uyumlu parça ve küçük metal
parçacıkları elde edildiği, ayrıntılı incelemenin laboratuarda yapılmasının
uygun olduğu, olay yeri inceleme ekibine delil materyalleri teslim edildi.''
24. Olay yerinde yapılan incelemelerde elde edilen deliller
üzerinde Ankara ve Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarları tarafından
incelemeler yapılmıştır. Otopsi sırasında A.Ç.nin sol el avuç içi, sol el üstü,
sağ el avuç içi, sağ el üstü ve yüzünden alınan svap örnekleri üzerinde yapılan
incelemede atış artıkları ve kurşun yapımında kullanılan antimon elementine
rastlanmıştır. Ayrıca olay yerinde bulunan plastik parçalar, bant ve pamuk
parçaları, conta, pamuk svabı, plastik pet şişe parçaları üzerinde amonyum
nitrat, sodyum klorat ve şeker içeren bir tür patlayıcı madde kalıntısı,
bunların yanında basınç ve parça etkili patlamamış el yapımı bombalar tespit
edilmiştir.
25. Olayla ilgili olarak çeşitli tarihlerde yapılan inceleme
sonuçlarına ilişkin raporlardan olay yerinde elde edilen kan ve av tüfeğinin
üzerindeki svaplar ile A.Ç.den alınan kan örneklerinin uyuştuğu tespit
edilmiştir.
26. Cumhuriyet savcısının talimatıyla; kolluk görevlileri
tarafından olayda kullanılan M240 marka silahın Diyarbakır Kriminal Polis
Laboratuvarında atış ve mukayese incelemeleri yaptırılmış, güvenlik güçlerince
olay anında kullanılan helikopterdeki görüntü kayıtları, silahın kullanıldığı
zırhlı araçtaki olay anına ilişkin görüntüler ve telsiz muhabere kayıtları
incelenmiştir.
27. Emniyet Müdürlüğü ayrıca A.Ç.nin ölümüne ilişkin olarak
silahın kullanıldığı ve termal kameraların bulunduğu araçta yer alan görüntü
kayıtlarını inceleyerek ve vurulma anına ilişkin fotoğrafları çıkararak
olayların seyrine ilişkin bir tutanak düzenlemiştir. Bu tutanağın ilgili kısmı
şöyledir:
''17/12/2014Tarihinde emniyet güçlerine
yönelik silahlı saldırıda bulunan şahıslarla sıcak temasın yaşandığı saat 00.30
sıralarına ait mevcut görüntülerde:
Saat 00.30:55-58: sıralarında emniyet
güçlerine yönelik duvar köşesinden çıkmadan bir şahsın sadece kolunu çıkarmak
suretiyle elindeki silahla ateş ettiği[,] bu silahtan çıkan kurşunların duvarlara isabet
etmesi sonucu duvardan kopan parçaların sürtünmenin etkisiyle ısınması sonucu
yerde koyu renkli olarak görüldüğü daha sonra ısısını kaybeden duvar
parçalarının ilerleyen dakikalarda kamerada görülmediği,
Saa4 00.34:37: sıralarında aynı duvar
köşesinden bir şahsın önce kafasını çıkarıp sonra çömelmiş vaziyette bulunduğu
yerden eline silahla emniyet güçlerine doğru nişan alarak çıktığı,
Saat 00.34:43 sıralarında elinde silahla
emniyet güçlerine doğru nişan alarak çıkan şahsın Özel Harekat Polisleri
tarafından vurulduğu,
Saat 00.34.56 sıralarında vurulan şahsın
yanında bulunan diğer şahıslar tarafından sokak içerisine sürüklendiği,
Saat 00.34.58 sıralarında vurulan şahsın
yanında bulunan diğer şahıslar tarafından sokak içerisine sürüklendiği esnada
bir patlamanın meydana geldiği ve patlama sonucu vurulan şahsın bulunduğu
yerden bir nesnenin havaya doğru sıçradığı,
Saat 00.35:03 sıralarında vurulan şahsın
sürüklenerek çekildği sokak köşesinde bulunan duvar kenarından emniyet
güçlerinin başka şahıs veya şahıslar tarafından gözetlenmeye devam ettiği,
Saat 00.37:41 sıralarında şahsın vurulduğu
taraftan emniyet güçlerine tekrar ateş edildiği, açılan ateşlerin duvarlara da
isabet etmesi sonucu duvardan kopan parçaların sürtünmenin etkisiyle ısınması
sonucu yerde koyu renkli olarak görüldüğü daha sonra ısısını kaybeden duvar
parçalarının ilerleyen dakikalarda kameralarda görülmediği, tarafımızdan tespit
edilmiş olup ... imzalanmıştır. ''
B. Olayla İlgili Olarak Alınan İfadeler
28. İlk olarak Emniyet Müdürlüğünde, daha sonra da Başsavcılıkta
bazı kolluk görevlilerinin olayla ilgili ifadelerine mağdur-müşteki sıfatıyla başvurulmuştur. Daha sonra hakkında
ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen kolluk görevlisinin emniyette
verdiği ifade şöyledir:
''Ben 16/12/2014 günü saat
17.15 itibarı ile personeli olduğum Kobra 8 aracı ile Diyarbakır Sur İlçe
Emniyet Amirliği önünde görev aldım. Saat 21.30 sıralarında Şube Müdür
Yardımcımız....Sur ilçesimde güvenlik güçlerine karşı saldırı eylemi
gerçekleşeceği yönünde ihbar olduğunu, buna istinaden Gazi Caddesi, Melik Ahmet
Caddesini görecek şekilde konuşlandırmamı istemesi üzerine emre göre saat
21.45'de bahse konu yere geçerek konuşlandık. ..Polis helikopterinden 22.00
sıralarında Suriçi Yenikapı civarında yol kesme eylemi gerçekleştiren
yaklaşık10-15 kişilik silahlı bir grubun olduğunun bildirilmesi üzerine
teyakkuza geçerek beklemeye devam ettik. Ancak 23.00 sıralarında gruplara
..müdahale edilmeye başlanınca Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde bulunan Şahin
1 kod nolu ekibimiz takviye için Yenikapıdan Dörtayaklı minare istikametine
seyir halinde iken kulede görevli personelimiz gözaltından geçen saçmanın
burnuna isabet etmesi sonucu yaralandı. Bunun üzerine ekibi geri çektik. Saat
23.10 sıralarında Şahin 1 yaralı arkadaşı bıraktıktan sonra tekrar Dörtayaklı Minare
istikametine giriş yaptı. Şahin 1 ekip EYP'li ve uzun-kısa namlulu silahlar ile
saldırıya uğrayınca tekrar geri çekildiler.
Saat 110.10 sıralarında ise...emri ile Kobra 8
ekip olarak biz önde Şahin-1 ekibi arkamızda artçı olmak üzere Gazi Caddesinden
hareketle ..Dörtayaklı Minare istikametine giriş yaptık. Paşa Hamamı'na
yaklaşık 50 m. Kala ekibimize 2 adet EYP'li saldırı gerçekleştirildi. Biz
ilerlemeye devam ettik. Paşa Hamamı'na 15-20 m. Kala ekibimize uzun namlulu ve
tabanca ile silahlı saldırı gerçekleştirilmesi üzerine aracımız isabet aldı.
Arkamızda bulunan Şahin 1 ve 2430 ekibimiz bize sol tarafımızdan ateş
edildiğinianons etmesi üzerine..binanın arkasından aracımıza ateş edildiğine
dair termal kamera ile görüntü aldık. Bu noktada beklemeye başladık.Saat
00.34'te yüzü maskeli, elinde uzun namlulu silahı olan bir şahsın 26numaralı
binanın arkasından sokağa çıkarak ve çöküp bize nişan aldıktan sonra ateş
etmesi üzerine yine, bu olaylar esnasında ...sicil sayılı arkadaşımız açılan
ateş sonucu yaralanması nedeniyle kendimizi ve çevremizde zarar görebilecek
sivil vatandaşları korumak, saldırıyı bertaraf etmek ve şahsı yaralayarak
yakalamak için ateş ettim. Benim ateş etmem üzerine şahıs silahı ile geriye
doğru düştü. Bu arada yine aynı sokak üzerinde silah sesleri geliyordu.
Aracımıza ateş edildi ve aracımız isabet aldı. Biz vurulan şahsın yaşamsal
durumuna bakmak için şahsı almak üzere aaraçtan inmeye hazırlanırken başka bir
grubun yere düşen şahsı ayaklarından çekmek suretiyle sonradan numarasını26 olarak
öğrendiğimiz binanın arkasına çektiğini gördük. Yine aynı grup şahsın bize
karşı kullandığı uzun namlulu silahı da yerden çekerek 26 nolu binanın arkasına
aldı. Meydana gelen olayla ilgili olarak..merkeze anons edildi...Bu şahıs geri
çekildikten sonra istikametini kestiremediğimiz birkaç yönden aracımıza karşı
silahlı saldırı gerçekleştirildi ve aracımız isabet aldı. ..Ben görev aldığımız
sırada ekibimize ateş eden maskeli şahıs/şahıslardan davacı ve şikâyetçiyim.''
29. Bu kolluk görevlisinin Başsavcılıkta şüpheli olarak verdiği
ifadesi şöyledir:
''Olay günü ben Kobra 8
isimli 21 ... plakalı zırhlı araçta silahçı olarak görev yapıyordum. ...Olaylar
esnasında 21 ... plakalı... kodlu araçtaki kuleci arkadaşın Yenikapı Sokak
üzerinde silahla yaralandığının anons edilmesi üzerine yaralı arkadaşı bölgeden
Şahin 1 ekibi çıkardı. Daha sonra Şahin 1'e 2430 kodlu ekip eşlik etti ve
birlikte yeniden olayın olduğu Yenikapı Sokağa hareket ettiler. Yoğun eyp'li ve
silahlı saldırı nedeniyle bu ekiplerde geri çekildiler. Daha sonra Kobra 8
olarak bizim de bu ekiplere eşlik etmemiz anons edildi. Anladığım kadarı ile
bunun sebebi Kobra 8 aracımızda termal kamera ve gece görüşü olması, bölgenin
karanlık olması, kim tarafından ve hangi bölgeden ateş edildiği, eyp
atıldığının tespit edilememesi nedeniyledir. Bizde 3 araç Yenikapı Sokak
üzerinde ilerlerken yine ekibimize yönelik eyp'li ve silahlı saldırılar
düzenlendi. Bölgede sokaklar dar ve birçok ev bulunmaktadır. Atılan eyp'lerden
ve sıkılan kurşunlardan evlerde bulunan sivillerin yaralanma riski yüksektir.
Daha sonra aracımız Yenikapı sokak ile Paşahamam Sokak köşesinde beklediği
esnada, Paşahamam Sokak üzerinde 26 numaralı binanın köşesinden elinde uzun
namlulu silah olan şahıs görüntüsü almamız üzerine termal kameraya bu bölgeye
odakladık. Duvarın köşesinden önce ayakta bir şahıs sadece elini çıkararak ateş
etti ve sonra geri çekildi. Tekrar elinde silah olan yüzü kapalı şahıs ayakta
durur vaziyette duvarın köşesinden elinde silahla kafasını uzatarak baktı ve
kendini geri çekti. Bizde şahsın yeniden aynı şekilde ayakta duvar köşesinden
çıkacağını düşünmemiz nedeniyle ayakta duruş pozisyonuna göre bel altına
gelecek şekilde duvarın köşesine nişan aldık ve bu şekilde beklemeye başladık. Amacımız
şahsı yakalamaktı. Şahsın ayakta duvar köşesinden beklerken yüzü kapalı elinde
uzun namlulu silah olan şahıs aniden çömelmiş bir vaziyette duvarın köşesinden
çıktı ve elindeki uzun namlulu silahla bize doğru nişan aldı ve hatırladığım
kadarı ile ateş de etti. Bende bunun üzerine tetiğe bastım ve anladığım kadarı
ile mermi duvara çarptı ve duvardan sekerek parçalanmış vaziyette şahsa isabet
etti. Şahıs aniden çömelerek değilde, ayakta çıksaydı muhtemelen duvara çarpan
mermi bacak bölgesine isabet edecekti. Daha sonra şahıs yere düştü. Duvar
arkasından birileri şahsı ve uzun namlulu silahı çektikleri esnada bir patlama
daha gerçekleşti. Bu patlamanın şahsın üzerindeki bir eyp'den veya zaten atışa
hazır vaziyette olan tüfekteki merminin patlaması sonucunda gerçekleşmiş
olabileceğini düşünüyorum. Biz beklemeye başladık. Daha sonra bir şahıs yine
kafasını köşeden çıkardı ve tekrar geri çekti. Bu olaylar termal kamerayla
kayıt altına alınmıştır. Amacımız şahsı kesinlikle öldürmek değildi. Şahsı
yakalamak amacıyla ve etraftaki evlerdeki sivillerin zarar görmesini önlemek
amacıyla hareket ettim.''
30. Başsavcılıkta şüpheli olarak ifade veren diğer kolluk
görevlisinin ifadesi şöyledir:
''Ekim 2014 tarihindeki
Kobani olaylarından sonra Suriçinde polise yönelik birçok EYP'li, molotoflu,
uzun ve kısa namlulu silahlarla saldırılar gerçekleşiyordu. Ben bu olayları
aldığım görevler ve takip ettiğim anonslar nedeniyle net olarak biliyorum. En
son [A.Ç.] olayından birgün önce
gece vakti [A.Ç.]. olayının
gerçekleştiği bölgeye çok yakın olan bölgede yine polis ekiplerine yönelik
eyp'li ve silahlı saldırı olayı gerçekleşti, bu olayda [C.Ö.] isimli polis memuru arkadaşımız sağ kolundan silahla
yaralandı....Yine [A.Ç.]
olayından hatırladığım kadarı ileen az bir hafta kadar öncesinde aynı bölgede
polislere yönelik molotoflu, eyp'li ve silahlı birçok saldırıların
gerçekleştiğini ben biliyorum. Hatta Kasım ayı içerisinde terör örgütü
Suriçi'ni Kanton ilan ettiği yönünde duyurular yaptığını ve Suriçi'nde güvenlik
güçlerinin mühadahalesini önlemek amacıyla hendek kazdıklarını da biliyorum bu
konu basına kadar yansımıştı. Yine Suriçi'nde polis memuru arkadaşımız
[O. K.nin] aracına 20.10.2014 tarihinde
molotof ve eyp atılmıştı kendisi de araçtan inince silahlı saldırıya uğrayıp
çenesinden yaralanmıştı. yine bildiğim kadarı ile sivil halktan da olaylar
esnasında yaralananlar oluyordu.
16.12.2014 günü gece [C.Ö.] isimli polis memuru yaralanmıştı. Ertesi gün ben,
... sicil numaralı polis memurları ile birlikte 21 ...plakalı Kobra 8 isimli
zırhlı araçta görevliydik. ... şofördü, ...silahçıydı, ...yedek personel olarak
aracın arkasında oturuyordu. Biz görev yerimizde beklediğimiz esnada polis
helikopterinden 10-15 kişilik silahlı grubun anonsu geldi. Biz beklediğimiz
esnada 21 ... plakalı ... araçtaki kuleci ...sicil numaralı arkadaşımızın
Yenikapı Sokak üzerinde [A.Ç.]
olayının gerçekleştiği bölgede saçma tanesi ile göz altından ve burnundan
yaralandığı anons edildi.... buradan hastaneye sevki yapıldı. Daha
sonra...kodlu Şortlant marka araç yeniden söz konusu bölgeye Yenikapı Sokak
üzerinden gittiği esnada pekçok eyp'li, silahlı, molotoflu saldırıya uğraması
nedeniyle tekrar geri çekildi. Bunun üzerine bizim bulunduğumuz
...aracın...kodlu ekip aracına destek olarak girmesi için anons geldi. Kobra 8
aracının bölgeye sevk edilmesinin amacının sebebi araçta termal kamera olması
ve ateş eden şahısların ve ateş edilen yerin tespiti içindi. Çünkü gece
karanlık olduğu için ve aydınlatmanın az olması nedeniyle eyp atan, silah sıkan
şahısları ve yerleri görmemiz mümkün olmuyordu. Bizde Yenikapı Sokak üzerinde
ilerlerken eyp ve silahlı saldırı olayları bize yönelik gerçekleşti. Daha sonra
Yenikapı Sokak ile Paşahamam Sokak kesişiminde Paşahamam sokak üzerindeki 26
numaralı binanın köşesinden, yine etraftaki birçok yerden uzun namlulu
silahlarla ve eyp'lerle saldırı olayları gerçekleşti. Bu esnada 26 numaralı
binanın köşesinden elinde uzun namlulu silah olan bir şahsın sadece elini
çıkararak ilk önce nişan almaksızın bize doğru ateş ettiğini, biraz sonra
şahsın ayakta durur vaziyette duvarın köşesinden elinde silahla kafasını
çıkartıp tekrar kendini duvarın arkasına çektiğini görmemiz üzerine, şahsın
yeniden aynı şekilde çıkacağını düşünerekten şahsı yakalamak ve etraftaki
sivillerin zarar görmesini önlemek amacıyla söz konusu duvarın köşesine bel
aşağısına gelecek şekilde nişan aldık ve beklemeye başladık. Amacımız şahsı
yakalamaktı. Ben ekip amiriyim. Biz şahsın yine ayakta elinde silahla çıkarak
ateş edeceğini düşünürken, elinde silah Olan şahıs aniden çömelmiş bir
vaziyette duvar köşesinden çıkıp bize doğru nişan alıp ateş ettiği esnada, ...
sicilli arkadaşımız zaten bacak bölgesine gelecek şekilde duvara nişanlanmış
vaziyette olan silahı ateşledi. Benim gördüğüm kadarı ile mermi duvara isabet
etti. Duvara isabet eden ve seken merminin parçalanıp şahsa değdiğini
düşünüyorum. Yüzü kapalı ve elinde uzun namlulu silah olan şahıs yere düştü
daha sonra binanın arkasından birileri şahsı çektiler. Silahı da çektiler, bu
esnada gördüğüm kadarı ile bir patlama gerçekleşti. Ben bu patlamanın şahsın
üzerindeki bir eyp'den ya da kendi elindeki zaten atışa hazır halde bulunan
tüfekten gerçekleşmiş olabileceğini düşünüyorum. Daha sonra biz beklemeye devam
ettik. Konuyu anons ettik. Daha sonra bir şahıs yine duvar köşesinden bize
doğru baktı ve görüntüden kayboldu. Bu anlattığım olay aracın termal
kamerasıyla anbe an kayıt altına alınmıştır. Bize eyp atan ve ateş eden
şahıslardan şikayetçiyim. ''
31. Bu iki kolluk görevlisi yanında Başsavcılıkta başka bir
kişinin ifadesine şüpheli olarak başvurulduğuna dair bir belgeye ise
rastlanmamıştır.
32. A.Ç.yi hastaneye götüren şahısların da ifadelerine
başvurulmuştur. Bu kişilerden M.Ş.nin ifadesi şöyledir:
''17. 12.2014 günü Saat:00.30 sıralarında.... plaka sayılı araca
binerek kendi ikamet adresim olan Şehitlik Mahallesi istikametine doğru hareket
etmek için aracımla geri manevra yaptığım esnada yüzleri maskeli genç yaşta 3
erkek şahıs aracımın önünü keserek bir tanesi şoför mahalli tarafından bana
yaklaştı yaralı bir şahsın olduğunu ve acil olarak hastaneye götürülmesi
gerektiğini bana söyledi. Bu görüşmeleri yaptığımız esnada [H.A.] da yakın
mesafeden bizleri izlemekteydi. Yüzleri kapalı şahıslara aracın şirkete ait
olduğunu ve yaralıyı götüremeyeceğimi söyledim. Bunun üzerine elinde Pompalı Av
Tüfeği olan şahıs yaralıyı götürmezsen seni öldürürüz demesi üzerine ben de
korkarak dediklerini yapmak durumunda kaldım. Ben bu şahıs ile görüştüğüm
esnada H.A.nin yanında da yüzü maskeli bir şahıs bulunmaktaydı. Benimle muhatap
olan yüzü kapalı şahıslara yaralının nerede olduğunu sorduğumda yaralının Yavuz
Selim İlköğretim Okulunun giriş kapısında yani bulunduğumuz yere 10-15 metre
uzaklıkta olduğunu söyleyerek beni okulun giriş kapısına yönlendirdiler.
Şahıslar yürüyerek ben de aracım ile birlikte yaralının yanına geldik. Yüzleri
kapalı bu 3 şahıs aracımın sağ arka kapısını açarak yerde hareketsiz yatan
şahsı kollarından ve bacaklarından tutarak aracımın arka koltuğuna koydular.
Ben şahıslara benimle birlikte hastaneye biriniz gelin dedim. Ancak şahıslar
bana sen aracınla yaralıyı en yakın hastaneye götür diyerek aracımın kapısını
kapattılar. Bıyıklı Mehmet Paşa Sokaktan Gazi Caddesine çıkarak oradan
Melikahmet Caddesinden İnönü Caddesine çıktım oradan da Nebi Camii önünden
devam ederek Dağkapı meydana çıktım ve oradan da Dağkapı Selahattin Eyyubi
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine geçiş yaptım. Yaralı şahıs ile
hastaneye geçişim esnasında çevrede birçok polis aracını gördüm ancak hiçbir
polis tarafından durdurulmadım. Aracıma yaralı diye bırakılan şahıs aracıma
konulduğu ilk andan hastaneye bıraktığım ana kadar herhangi bir hayati
belirtisi yoktu. Ben şahsı Acil Servise bıraktığımda hastanede bulunan
Polislere yaşadıklarımı kısaca anlattım.... Yukarıda eşkal bilgilerini verdiğim
şahıslar haricinde 10-12 kişilik bir grubu görebildim. Ancak karanlık olması
dolayısıyla bu şahısların kaç kişilik bir grup olduğu ile ilgili olarak net bir
bilgi vermem doğru olmaz. Bu şahısların ellerinde ne olup olmadığını da
görmedim. Eşkal bilgilerini görebildiğim şahısları kesinlikle tanımıyorum. Bu
şahıslar kendi aralarında yapmış oldukları konuşmalarda kesinlikle isimleri
veya kod isimleriyle hitap etmediler. Sadece Kürtçe birbirlerine Heval
(Arkadaş) diye hitap ediyorlardı. Bu şahıslar aracıma bindirdikleri kimlik
bilgilerini sonradan öğrendiğim [A.Ç.nin] nerede ve ne şekilde vurulduğu ile
ilgili olarak herhangi bir şey söylemediler. Bende kendilerine bu konuda
herhangi bir soru sormadım. Sadece kendilerinden dediğim gibi bir kişinin
benimle hastaneye kadar gelmesini istedim ancak onlar kabul etmedi.''
33. Aynı araçta bulunan H.A.nın ifadesi şöyledir:
''Saat: 00.15 sıralarında arkadaşım [M.Ş.] ile birlikte dükkanımı kapatacağım sırada işyerimin
de bulunduğu Bıyıklı Mehmet Paşa sokak üzerinden yüzleri kapalı, ellerinde
pompalı tüfek ve keleş diye tabir edilen kaleşnikof marka silahlar olan
ellerinde eldiven bulunan, siyah renkli kapüşonlu sweet tişörtlü 10 - 15
kişilik şahıs grup bize silahları doğrultarak “durun yüzümüze bakmayın yere doğru
bakın yüzümüze bakarsanız sizi vururuz alıp bu yaralı şahsı hastaneye götürün
yoksa sizi öldürürüz” diyerek bağırarak tehdit ettiler.Bu yüzden üzerlerinde
bulunan giyisileri tam olarak göremedim. Daha sonra kimlik bilgilerini burada
sizlerden öğrendiğim [A.Ç.]
isimli şahsı iki kişi ellerinden, iki kişide ayaklarından tutarak getirerek [M.Ş.] isimli arkadaşımın kullandığı ... plaka sayılı gri
renkli..marka araca zorla bindirerek çabuk bu şahsı hastaneye yetiştirin
demeleri üzerine korku ile [M.Ş.]
arkadaşım yaralı şahsı alarak olay yerinden ayrıldı. Ben arabaya binmediğim
için olay yerinde kaldım. Bahse konu grup araç olay yerinden ayrıldıktan sonra
yine silahlarını bana doğrultarak Bıyıklı Mehmet Paşa Sokaktan hızla
uzaklaşarak kayboldular. ''
34. Başvurucu 27/5/2015 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiştir.
Başvurucunun ifadesi şöyledir:
''Ben olay tarihlerinde Bingöl merkezde
alçıpan işleri yapıyordum. Herhangi bir işyerim yoktur arkadaşın yanında
çalışıyordum. Ölen oğlum [A.Ç.]
benim yanımda çalışıyordu. Olay tarihinden 1-1,5 ay kadar önce birlikte
Bingöl'den Diyarbakır'a geldik. Daha sonra ben tek başına Bingöl'e çalışmaya
gittim. [A.Ç.] Diyarbakır'da
kaldı. Bingöl'de 1 ay kadar kaldıktan sonra yeniden Diyarbakır'a geldim. Benim
evim olay tarihinde Suriçi İskenderpaşa Yalıbahçe 1. Sokak No:2/3 idi, ailemle
orada kalıyorduk. Olayın olduğu gün ben evdeydim. [A.Ç.yi] en son Şehir Kıraathanesinde maç seyrediyordu. Ben
eve gittikten sonra saat 24:00 sıralarında iki tane tanımadığım 13-14
yaşlarındaki çocuk eve gelerek bana "oğlun Abdulkadir vuruldu"dediler
ve birlikte hastaneye gittik, ben oğlumun vurulmasını bildiren çocukların
ismini sormadım. Hastanede oğlumun vurulduğunu gördüm. Benim olayın oluş anı
ile ilgili herhangi bir bilgim yoktur. Ben hastanede iken gece tahminen 01:30
sıralarında iki tane 20-22 yaşlarında genç gelerek oğlum [A.Ç.nin] vurulduğu yere yakın yerdeki ismini bilmediğim
internet kafeden sigara almak için çıktığını, kendilerinin yanından ayrıldığını
daha sonra vurulduğunu duyduklarını söylediler. Ben bu iki genci görsemde şuan
hatırlayamam. Benim oğlumun herhangi bir örgütle bağlantısı yoktur. Ben oğlumun
polise ateş ettiğini düşünmüyorum. Ben olayla ilgili görüntüleri İnternetten
izledim. Benim oğlum zayıf bir çocuktu ancak görüntülerdeki şahsı ben kilolu
olarak gördüm bu nedenle olayda polise ateş eden şahsın benim oğlum olduğunu
düşünmüyorum. Benim oğlum vefat ettikten yaklaşık 2 ay sonra eşim olan Fahriye
ÇAKMAK Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesinde oğlumun olayına üzüntüsü
nedeniyle beyin kanamasından hayatını kaybetti.Benim oğlumu vuran kimse davacı
ve şikayetçiyim.''
35. Başsavcılık 30/12/2014 tarihinde gizli tanık Dolunay 2014'ün ifadesine başvurmuştur. Gizli tanık Dolunay 2014 ifadesinde, terör örgütünün
gençlik yapılanması hakkında bilgi verdikten sonra özerklik sağlama adına
çeşitli tarihlerde yapılan toplantılarda alınan kararlar doğultusunda olay günü
polislerin bu bölgelere giremeyeceğini kanıtlamak adına 80 kişilik bir grup
oluşturulduğunu, 50 kişiye silah dağıtıldığını, kalan kişilere ise molotof ve
el yapımı patlayıcı dağıtıldığını, el bombası ile Glock marka silahın dahi
olduğunu, cadde başlarında polislere yönelik olarak el yapımı patlayıcı ve
molotoflarla saldırıların başladığını, bazılarının uzun namlulu silah ve
tabancalarla ateş ettiğini, A.Ç.nin elinde bulunan pompalı tüfek ile ateş
ettiğini, bu sırada birden yere yığıldığını, yanındaki bir şahsın A.Ç.yi
çektiğini, bir arabayı zorla durdurduklarını beyan ederek olaya katılan bazı
kişileri teşhis etmiştir.
36. Başsavcılık yine bu kapsamda 25/2/2015 tarihinde gizli tanık
Kahraman 2015'in ifadesine
başvurmuştur. Bu kişi ifadesinde özetle diğer gizli tanığın ifadesine benzer
şekilde olay gününde polislerin o bölgeye girmelerine engel olmak amacıyla
ellerinde silahlar, el yapımı patlayıcılar ve silahlar olduğu hâlde ateş etmeye
başladıklarını, A.Ç.nin ''Bana da silah
verin, ben de polislere sıkacağım'' dedikten sonra ateş ederken
birden yere yığıldığını, A.Ç.yi çektikten sonra hastaneye yolladıklarını ifade
etmiştir.
C. Soruşturma Dosyasından
Örnek Alma Talebi ve Talebe İlişkin Süreç
37. Başvurucu vekili 25/12/2014 tarihinde Başsavcılığa müracaat
ederek dosyadan örnek alma talebinde bulunduğunu, soruşturmayı yürüten
Cumhuriyet savcısının başsavcı ile görüşmeden dosyadan suret veremeyeceğini
beyan ettiğini, aynı gün içinde tekrar müracaat ettiğinde ise dosya hakkında
gizlilik kararı verilmesi için Sulh Ceza Hâkimliğinden talepte bulunulduğunu
öğrendiğini, savcıdan bu duruma ilişkin olarak tutanak istemesine rağmen
talebinin reddedildiğini iddia etmiştir. Başvurucu vekili, bu konuda meslektaşı
üç kişinin imzasını taşıyan bir tutanak düzenlemiştir.
38. Cumhuriyet savcısı, dosyadan örnek alınmasının soruşturmayı
tehlikeye düşürebileceği gerekçesiyle tahkikat sonuçlanıncaya kadar 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin (2) numaralı
fıkrası gereğince dosya üzerinde gizlilik kararı verilmesini 25/12/2014
tarihinde Sulh Ceza Hâkimliğinden talep etmiştir.
39. Başvurucu vekili 26/12/2014 tarihli dilekçesi ile gizlilik
kararının bir örneğinin kendisine verilmediğini belirterek dosyadan suret
verilmesini, karar verilmişse bu gizlilik kararının da kendisine tebliğ
edilmesini talep etmiştir.
40. Dilekçe, Cumhuriyet savcısı tarafından aynı tarihte üzerine
''Mahkemeden kısıtlama karar talebinde
bulunulduğundan ve dosya henüz mahkemeden dönmediğinden dönünce gereğinin
yapılması'' şeklinde açıklama yazılarak dosyasına konulmuştur.
41. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/12/2014 tarihinde, itirazı kabil
olmak üzere kısıtlama kararı verdiği anlaşılmıştır. Kararın tebliği üzerine
başvurucular vekilince yapılan itiraz da 3. Sulh Ceza Hâkimliğince
reddedilmiştir.
D. Başsavcılıkça Yapılan
Diğer İşlemler
42. Başsavcılık 2/6/2015 tarihinde Emniyet Müdürlüğünden, olay
tarihinden önce ve sonra olayın meydana geldiği bölgelerde ve Suriçi'nde
polislere yönelik silah, el yapımı patlayıcı ve molotof patlayıcı kullanılan
saldırıların gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin, ayrıca bu olaydan önce
ve sonra gelişen olaylarla ilgili olay tutanağı bulunup bulunmadığının
tespitini, olaylardan önce örgütsel bir çağrının bulunup bulunmadığının
araştırılmasını istemiştir.
43. Emniyet Müdürlüğü Başsavcılığa, terör örgütünün çağrıları
kapsamında Diyarbakır'da gerçekleştirilen olaylara ilişkin bilgiler sunmuştur.
Bu kapsamda 2/12/2014 tarihinde Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne bağlı Zırhlı-4
ekip aracına yönelik silahlı saldırı, 15/12/2014 tarihinde saat 23.00
sıralarında A.B. isimli şahsın evine silahlı saldırı ve ardından olay yerine
intikal eden zırhlı ekibine aynı sokak üzerinde silahlı saldırı, 16/12/2014
tarihinde saat 01.00 sıralarında Cevat Paşa Mahallesi ara sokaklarda görev
yapan ve yardıma giden ekiplere uzun namlulu silahlarla ve el yapımı
patlayıcılarla saldırı, ara sokaklarda devam eden çatışmalarda kimliği belirsiz
şahıs veya şahıslar tarafından ateş açılması sonucu polis memuru C.Ö.nün
yaralanması olaylarının meydana geldiği bildirilmiştir.
44. Başsavcılık ayrıca polise saldıran şüphelilerin tespiti,
ifadelerinin alınması, gizli tanık beyanlarında ismi geçen şüphelilerin tespiti
ile Başsavcılıkta hazır edilmesi ve her türlü delilin toplanması için İl
Emniyet Müdürlüğüne talimat vermiştir.
45. Başsavcılık, soruşturma sonucunda 15/9/2015 tarihinde olayda
silah kullanan polis memur hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar
vermiştir. Kararda silahlı terör örgütünün tarihi, amaç ve taktikleri, süreç
içindeki değişimleri ve olay tarihinden önceki eylemleri, olay tutanağı,
kriminal raporlar, gizli tanık ve şüpheli ifadeleri ile 4/7/1934 tarihli ve
2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyetleri Kanunu'nun 16., 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 24. ve 25. maddelerine yer verilmiştir.
Kararın ilgili kısmı ise şöyledir:
''...
DEĞERLENDİRME:
[A.Ç.]nin ölümü ile
sonuçlanan olaylar öncesinde örgüte müzahir internet sitelerinden yapılan
örgütsel çağrılar; Söz konusu örgütsel çağrılar doğrultusunda Diyarbakır il
genelinde ve [A.Ç.nin] öldüğü yer ve çevresinde güvenlik kuvvetlerine
yönelik gerçekleştirilen silahlı, molotof kokteylli, taşlı, el yapımı bombalı
saldırılar, yolların lastik yakılmak suretiyle trafiğe kapatılması, kamu kurum
ve kuruluşlarına ve vatandaşlara ait araçlara yönelik saldırı vb eylemler; [A.Ç.] olayına ilişkin Kahraman 2015 ve Dolunay 2014 isimli
gizli tanıkların beyanları; Olaylar esnasındaki Polis Helikopteri Kamerası
Görüntüleri; Olayın meydana geldiği Fatihpaşa Mahallesi Paşahamam Sokak 26
numaralı ikametin köşesindeki silahlı eylemci gruba yönelik müdahale ile ilgili
Kolluk kuvvetleri tarafından kullanılan zırhlı araca ve silaha ait termal
kamera görüntüleri; otopsi raporu; olay yeri inceleme raporları; kriminal
raporlar; ifadeler; yasal mevzuat bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Olay günü, olay yeri ve çevresinde PKK/KCK
terör örgütü mensupları tarafından, görevi halkın ırz, can ve malını korumak,
kamu düzeni ve kamu güvenliğini sağlamak olan kolluk görevlilerine yönelik
yoğun şekilde silahlı, molotof kokteylli, taşlı, el yapımı bombalı saldırıların
gerçekleştiği, [A.Ç.nin] PKK/KCK terör örgütü mensubu olduğu, Kolluk görevlilerine yönelik
Fatihpaşa Mahallesi Paşahamam Sokak 26 numaralı ikametin köşesinden çömelerek
uzun namlulu silahla saldırı gerçekleştirdiği esnada, Kolluk görevlilerinin
kullandığı termal kameralı araçtan ateş açılarak karşılık verilmesi sonucu
yaralandığı, diğer örgüt mensupları tarafından sürüklenerek olay yerinden
uzaklaştırıldığı, yüzleri kapalı, ellerinde silah olan örgüt mensuplarının
durdurdukları bir araca [A.Ç.yi]
koyarak hastaneye intikalini sağladıkları, olayda kolluk görevlisinin eyleminin
Polis Vazife ve S[a]l[â]hiyetleri Kanunu['nun] 16, TCK 24 ve 25. maddelerine uygun olduğu, olayda
hukuka uygunluk sebeplerinin bulunduğu, atılı suçun yasal unsurlarının
oluşmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla,
Şüpheli [A.Ç.nin] hakkında ölüm nedeniyle, şüpheli....sicil numaralı
polis memuru hakkında hukuka uygunluk sebeplerinin bulunması nedeniyle KAMU
ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA... [karar verilmiştir.]''
46. Anılan karara başvurucu tarafından yapılan itiraz Diyarbakır
4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 27/10/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
47. İtirazın reddine dair kararın 6/11/2015 tarihinde tebliğ
edilmesi üzerine başvurucu 7/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
48. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17.
maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama,
.....hakkına sahiptir.
...
Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama
kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının
önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü
hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah
kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme
fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır. ''
49. 2559 sayılı Kanun'un "Zor ve silah kullanma" kenar
başlıklı 16. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
''Polis, görevini yaparken direnişle
karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor
kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin
mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde
kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları
gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere
karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,
b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı
veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışındakullandığı kelepçe, cop, basınçlı
ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis
köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye
devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır.
Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar
yapılmadan da zor kullanılabilir.
Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi
etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun
derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale
edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler
müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir
saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde
savunmada bulunur.
Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması
kapsamında,
b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak
etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve
kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla
getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde
şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
...
silah kullanmaya yetkilidir.
Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında
silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde "dur" çağrısında
bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı
amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla
ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak
amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak
amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla
saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı
saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir"
50. 5237 sayılı Kanun'un
"Meşru savunma ve zorunluluk hâli" kenar başlıklı 25.
maddesi şöyledir:
"(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına
ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan
haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde
defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir
hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı
bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak
zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında
orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez."
B. Uluslararası Hukuk
1. Dayanak Norm Yönünden
51. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla
korunur...
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak
zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu
maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı
korunmasının sağlanması,
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak
yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir
kişinin kaçmasını önleme,
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun
olarak bastırılması"
2. Silahlı Güç Kullanımı
Yönünden
a. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
52. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre yaşam hakkını
koruyan 2. madde, Sözleşme'nin en temel hükümlerinden biridir ve Avrupa
Konseyini oluşturan demokratik toplumların ana değerlerinden birini
korumaktadır. AİHM, bu maddenin ihlal edildiğine ilişkin iddiaları en dikkatli
şekilde incelemeye tabi tutmaktadır. Devlet görevlileri tarafından güç
kullanımına ilişkin davalarda, yalnızca güç kullanan devlet görevlisinin
eylemleri değil aynı zamanda mevcut ilgili hukuksal veya düzenleyici sistem ile
eylemin planlanması ve kontrolü de dâhil olayı çevreleyen tüm faktörlerin
gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Nachova
ve diğerleri/Bulgaristan [BD], B. No: 43577/98, 43579/98, 6/7/2005,
§ 93). Ayrıca polis operasyonlarını düzenleyen ulusal hukukun gücün keyfî ve
kötüye kullanılmasına ve hatta önlenebilir kazalara karşı yeterli ve etkili bir
koruma sistemi sağlamayıp sağlamadığı (Nachova
ve diğerleri/Bulgaristan, § 97), silahla ateş açılırken mümkünse
başlangıcın uyarı ateşiyle yapılıp yapılmadığı değerlendirilmelidir (Aydan/Türkiye, B. No: 16281/10, 12/3/2013,
§ 66).
53. Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci fıkrasında da
görülebileceği üzere polis memurları tarafından ölümcül bir gücün kullanılması
belirli durumlarda haklı görülebilir. Ancak kullanılan güç kesinlikle gerekli olandan daha fazla
olmamalı, yani olayın gerçekleştiği şartlarda kullanılan güç kesinlikle
orantılı olmalıdır. Yaşam hakkının temel hak olduğu gözönünde bulundurulduğunda
can kaybının haklı görülebileceği durumlar dar yorumlanmalıdır (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan, § 94).
54. AİHM, ölümün güvenlik güçlerinin silah kullanımı sonucu
gerçekleştiğinin tartışmasız olduğu olaylarda bu konudaki ispat yükünün taraf
devlete (hükûmete) ait olduğunu belirtmekte ve mutlak
zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı gerçekleştiğinin ve gücün
orantılı olduğunun kanıtlanamaması hâlinde yaşam hakkının usul ve esas yönünün
ihlal edildiğine karar vermektedir (Bektaş
ve Özalp/Türkiye, B. No: 10036/03, 20/4/2010, § 57; Ataykaya/Türkiye, B. No: 50275/08, 22/7/2014,
§§ 45-59).
b. Diğer Uluslararası Metinler
55. Kolluk Görevlileri
Tarafından Zor ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkelerin
(Birleşmiş Milletler [BM] Suçun Önlenmesi ve Suçluların Islahı Sekizinci
Kongresi, Havana, 27/8/1990-7/9/1990, BM, A/CONF.144/28/Rev.1, 1990, s.
112-115) ilgili kısımları şöyledir:
“1. Kamu yetkilileri ve emniyet makamları,
kanun adamlarının kisilere karsı zor ve silah kullanmaları hakkında yasalar
çıkarıp düzenlemeler yaparlar ve bunları yerine getirirler.Hükümetler ve kolluk
kuvvetleri bu tür kurallar koyup düzenlemeler yaparlarken, zor ve silah
kullanma ile bağlantılı olan ahlaki sorunları her zaman göz önünde tutarlar.
2. Hükümetler ve emniyet makamları, kanun
adamlarının kendilerini farklılastıran bir tarzda zor ve silah
kullanabilmelerine imkân hazırlamak için, onlara mümkün olduğu kadar genis
imkânlar sağlar ve onları çesitli tipte silah ve mühimmatla donatırlar.
Kisilerin ölümüne veya yaralanmasına yol açabilecek silahların kullanılmasını
giderek sınırlama düsüncesiyle, uygun durumlarda kullanılmak üzere öldürücü
olmayan etkisizlestirici silahlar da bu araçlara dâhildir.Yine aynı amaçla,
baska türlü silahları kullanma ihtiyacını da düsürmek için kanun adamlarının
kalkan, miğfer, kursun geçirmez yelek ve kursun geçirmez tasıtlar gibi
kendilerini koruyucu araçlarla donatılmaları mümkündür.
3. Öldürücü nitelikte olmayan etkisizleştirici
silahların geliştirilmesi ve dağıtılması hususu, olaylarla ilgisi bulunmayan
kişilerin zarar görme riskini en aza indirebilmek amacıyla dikkatli bir şekilde
değerlendirilmelidir ve bu tür silahların kullanımı titizlikle kontrol
edilmelidir.
...
5. Güç ve ateşli silahların, kanuna uygun
olarak kullanımı kaçınılmaz hale geldiğinde, kolluk görevlileri:
(a) Bu tür araçların kullanımına sınırlı
olarak başvurur ve suçun ağırlığı ve gerçekleştirilmesi hedeflenen meşru amaç
ile orantılı biçimde tasarrufta bulunur;
(b) Zarar ve yaralanmaları en aza
indireceklerdir ve insan yaşamına saygı gösterir ve onu korur;
(c) Yaralananlara veya müdahalelerden
etkilenenlere, mümkün olan en kısa sürede yardım ulaştırılmasını ve tıbbi
yardım sağlanmasını temin eder;
(d) Yaralananların veya müdahalelerden
etkilenenlerin akrabaları veya yakın arkadaşlarının, mümkün olan en kısa sürede
durumdan haberdar edilmelerini sağlar;
…
9. Kolluk görevlileri; ölüm veya ağır
yaralanmaya sebebiyet verecek yakın bir tehlikeye karsı kendilerini veya
başkalarını savunma, yaşamı ciddi şekilde tehdit eden özellikle ağır nitelikli
bir suçun islenmesini önleme, bu tür bir tehlike yaratan ve emirlere karsı
gelen bir kimseyi yakalama veya bu tür bir kimsenin kaçmasını önleme amaçları
dışında ve söz konusu amaçları gerçekleştirmede daha hafif yöntemler yetersiz
kalmadığı sürece başkalarına karsı ateşli silah kullanamaz. Her halükarda,
ateşli silahlara, ancak yaşamı koruma açısından büsbütün kaçınılmaz olduğu
hallerde başvurulmalıdır.
10. Kanun adamları dokuzuncu prensipte
belirtilen durumlarda, kendilerini gereği gibi
tanıtarak silah kullanma niyetleri konusunda
açık bir uyarıda bulunurlar ve uyarıya uyulabilmesi için yeterli zaman
verirler. Eğer uyarıda bulunmak, kanun adamlarını gereksiz yere tehlikeye
atacak ise veya baskaları için ölüm veya ciddi bir biçimde yaralanma riski
yaratacak ise, veyaolayın sartları içinde açıkça gereksiz veya anlamsız ise,
uyarı yapılmaz.
11. Kanun adamlarının silah kullanmaları
konusunda tüzük veya yönetmelikler su
yönergeyi içerir:
a) Kanun adamlarının hangi sartlarda silah
tasımaya yetkili olduklarını belirten ve
tasınmasına izin verilen silahlar ile
mühimmatın türlerini gösterir;
b) Silahların sadece gerekli durumlarda ve
gereksiz zarar riskini en aza indirebilecek bir tarzda kullanılmasını sağlar;
c) Haksız bir yaralamaya sebep olacak veya
gereksiz bir tehlike olusturacak sekilde
silah ve mühimmat kullanılmasını yasaklar;
d) Kanun adamlarına verilen silahlar ve
mühimmattan sorumlu olmalarını sağlayan
usuller de dâhil, silahların kontrolünü,
depolanmasını ve zimmet seklini düzenler;
e) Gerektiğinde silah kullanılacağı zaman, yapılacak
uyarılar yer alır;
f) Kanun adamları görevlerini yerine
getirirken silah kullanmaları halinde, bunun daha
sonra haber verilmesi için bir sistem öngörür.
…
14. Kolluk görevlileri, ateşli silahları,
sadece daha az tehlikeli araçların kullanılmasının mümkün olmadığı hallerde ve
sadece gereken asgari ölçüde kullanabilirler. Kolluk görevlileri, ateşli
silahları, 9. ilke kapsamında belirtilen durumlar dışında kullanamaz.
...
18. Hükümetler ve kanunen yetkili kuruluslar,
bütün kanun adamlarının uygun bir eleme usulüne göre göreve seçilmelerini,
görevlerini etkili bir biçimde yerine getirmeleri için gerekli olan ahlaki,
psikolojik ve fiziksel niteliklere sahip olmalarını ve sürekli ve tam bir
mesleki eğitim almalarını sağlar. Bu kisilerin bu görevlere sürekli uygunluk
içinde olup olmadıkları periyodik olarak denetlenir.
19. Hükümetler ve kanunen yetkili kuruluslar,
bütün kanun adamlarının zor kullanmada
gerekli eğitimi almalarını ve gerekli
yeterlilik standartlarına göre sınavdan geçirilmelerini sağlar. Silah
tasımaları gerekli olan kanun adamları, ancak silahların kullanımı konusunda
özel eğitimi tamamlamalarından sonra silah tasıma yetkisi kazanabilirler.
20. Hükümetler ve kanunen yetkili kuruluslar,
kanun adamlarının eğitiminde, özellikle sorusturma sürecinde polis ahlakı ve
insan hakları konularına, zor ve silah kullanmaktansa çatısmaları barısçıl bir
biçimde çözüme kavusturma, kalabalıkların davranıslarını anlama, ikna, müzakere
ve arabulma gibi yöntemler de dâhil, çesitli alternatif yöntemler kullanma ve
ayrıca zor ve silah kullanılmasını kısıtlama amacıyla teknik araçların
kullanılmasına özel bir önem verirler. Kanunen yetkili kuruluslar, eğitim
programlarını ve isleyis usullerini somut olaylar ısığında yeniden
değerlendirirler.
...''
3. Yaşam Hakkının Etkili
Soruşturma Yükümlülüğüne İlişkin Usul Boyutu Yönünden
56. AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesini Sözleşme'nin 1. maddesiyle
birlikte yorumlayarak devletin yaşam hakkı kapsamındaki bir olayı etkili
soruşturma yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık,
§ 161). AİHM, yaşam hakkı kapsamında incelediği McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık başvurusunda verdiği
kararla devletin etkili soruşturma yükümlülüğü bulunduğunu ilk kez belirgin bir
şekilde karar altına almıştır.
57. AİHM'e göre bu yükümlülük, sadece bir kamu görevlisinin
eylemi veya ihmali sonucu meydana gelen ölüm olayları açısından geçerli
değildir (Şener Can ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 27446/12, 24/11/2014, §
37). Devletin doğal olmayan her ölüm olayında -öldürmeme ya da yaşamı koruma
yükümlülüklerini ihlal etmemiş olsa da- gerçekleşen ölümün sebebini ve varsa
sorumlularını ortaya çıkarmaya yönelik etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğü vardır.
Ayrıca devletin etkili soruşturma yapma şeklindeki usul yükümlülüğü, maddi
yükümlülükten ayrı ve bağımsız bir yükümlülük hâline gelmiştir.
58. AİHM, 2001 yılında incelediği bir başvuruda verdiği kararda
ise devletin yükümlülüğündeki etkili soruşturmanın ilkelerini belirlemiştir (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No:
24746/94, 4/5/2001). Jordan Prensipleri
olarak anılan bu ilkeler, AİHM'in tamamen yeni belirlediğiilkeler değil,
yukarıda belirtilen McCann ve
diğerleri/Birleşik Krallık kararından beri önüne gelen davalarda
uyguladığı birtakım ilkelerin sistematik hâle getirilmesinden ibarettir.
AİHM'in yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturmaya ilişkin olarak belirlediği
ilkeler şöyledir:
-Soruşturma makamlarının yaşam hakkıyla ilgili konulardan
haberdar olduğunda kendiliğinden harekete geçmeleri (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 105)
-Soruşturma makamlarının bağımsız olmaları (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 106)
-Soruşturmanın sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını
sağlayabilecek şekilde etkili olması, bu kapsamda olayı aydınlatmaya yarayabilecek
bütün delillerin toplanması (Hugh
Jordan/Birleşik Krallık, § 107)
-Soruşturmanın makul bir süratle tamamlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 108)
-Yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının kamu denetimine açık
olması, her olayda ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için
bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık,§ 109)
59. Öte yandan AİHM, soruşturma yükümlülüğünün bir sonuç
yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olduğunu, bu
itibarla bu konuda yaptığı değerlendirmelerin hiçbir şekilde başvuruculara
üçüncü kişileri adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı
verdiği ve tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla
sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmediğini de belirtmiştir (Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99, 30/11/2004, § 96).
60. İlgili ulusal ve uluslararası diğer mevzuat ve içtihatlar
için bkz. Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; Turan Uytun ve Kevzer
Uytun, B. No: 2013/9461, 15/12/2015; Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013; Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227,
12/1/2017; Aisha Fares, B. No: 2015/18701, 31/10/2018;Beriva Tedik Yeşiltepe ve
diğerleri, B. No: 2015/17206, 31/10/2018; Hüseyin Yıldız ve İmiş Yıldız, B.
No:2014/5791, 3/7/2019; Önkol/Türkiye, B. No: 24359/10, 17/1/2017; Yüksel
Erdoğan ve diğerleri, B. No: 57049/00,15/2/2007; Kasa/Türkiye, B. No:
45902/99;Altın ve Kılıç/Türkiye, B. No: 15225/08; Aydan/Türkiye, B. No:
16281/10, 12/3/2013; Perk ve diğerleri/Türkiye, B. No: 50739/99, 28/3/2006;
Usta ve diğerleri/Türkiye, B. No: 57084/00, 21/2/2008; Kalkan/Türkiye, B. No:
37158/09, 10/5/2016; Ekrem/Türkiye, B. No: 75632/01, 12/6/2007.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
61. Mahkemenin 16/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
62. Başvurucu, gizli tanık ifadelerine dayanılarak oğlunun terör
örgütü ile irtibatının kurulduğunu, olay tarihinde meşru müdafaa şartları ve
mutlak gereklilik bulunmadığı hâlde orantısız bir şekilde silah kullanılması ve
yürütülen silahlı operasyonun iyi planlanmaması nedeniyle oğlu A.Ç.nin yargısız
infaz edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; başlatılan soruşturmanın olayı
bütün yönleriyle ve maddi gerçeği ortaya koyacak şekilde yürütülmemesi, hukuka
aykırı olarak kısıtlama kararı verilmesi, eylemlerin failleri polis olmasına
rağmen soruşturmanın yine başka polisler aracılığı ile yürütülmesi nedeniyle
soruşturmanın tarafsız yürütülmediğini, iddialarının aksinin kanıtlanamadığını
ve şüpheli beyanları arasındaki çelişkilerin giderilmediğini belirterek
Anayasa'nın 10., 13., 17., 20., 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
63. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün, zorunlu
olmamasına rağmen güvenlik güçleri tarafından orantısız şekilde silahlı güç
kullanılması sonucu oğlunun öldürülmesine ve bu olayla ilgili olarak etkili bir
ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkin olması sebebiyle başvuru münhasıran
yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
64. Başvurucunun, etkili başvuru hakkı ile ayrımcılık yasağının
da ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri de yaşam hakkı kapsamında bir bütün
olarak incelenmiştir.
65. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir
başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucu, olayda yaşamını yitiren A.Ç.nin
babasıdır. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik
bulunmamaktadır.
66. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin
birinci ve dördüncü fıkralarının ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, yaşama...
hakkına sahiptir.
...
Meşrû müdafaa hali...
sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana
gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır."
67. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmışöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri... kişinin
temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
68. Başvurucunun yaşam hakkına yönelik iddialarının açıkça dayanaktan
yoksun olmadığı tespit edilmiş olup başka bir kabul edilemezlik nedeni de
bulunmamaktadır. Bu nedenle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Yaşam Hakkının Maddi
Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Genel İlkeler
69. Devletin negatif yükümlülüğü kapsamında kamusal bir yetkiyle
güç kullanan görevlilerin, kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir bireyin
yaşamına son vermeme ödevi bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri,§ 51). Anılan bu yükümlülük, hem kasıtlı
öldürme hem de kasıt olmaksızın ölümle sonuçlanan güç kullanımı için
geçerlidir(Cemil Danışman, B. No:
2013/6319, 16/7/2014, § 44).
70. Anayasa’nın 17. maddesinin son fıkrasında; meşru müdafaa
hâli, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya
hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması,
sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde yetkili merciin verdiği emirlerin
uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu
durumlarda yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı
belirtilmiştir.
71. Anayasa’nın “Temel hak ve
hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
72. Bütün temel hak ve özgürlükler için geçerli sınırlama
koşullarını düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi
gereği kişilerin temel haklarından mahrum bırakılmaları hâlinde elde edilmek
istenen kamu yararı ile temel hakkından mahrum bırakılan bireyin hakları
arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §
37).
73. Ölçülülük ilkesi, elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak
üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik,
öngörülen müdahalenin, ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye
elverişli olmasını; gereklilik, ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).
74. Öldürücü kuvvet, belirtilen hâllerde ve başka şekilde
müdahale imkânının kalmaması hâlinde son çare olarak kullanılmalıdır. Bu
nedenle, yaşam hakkının dokunulmaz niteliği de dikkate alınarak ölümle
sonuçlanabilecek bir güç kullanımı söz konusu olduğunda bunun gerekliliği ve
ölçülülüğü çok sıkı bir şekilde denetlenmelidir (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2015, §
117).
75. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin bu
konuda değerlendirmesi yapılırken sadece fiilen gücü kullanan görevlilerin
eylemlerinin değil söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın
bütün aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir (Nesrin Demir ve Diğerleri, B. No: 2013/5785, 29/9/2016, § 108). Bunun yanı sıra bu konuda
yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda
gerçekleştiğinin ve nasıl bir seyir izlediğinin de gözönünde bulundurulması
gerekmektedir (Cemil Danışman, §
57).
76. Ayrıca, ölümle sonuçlanan olayın gerçekleşme şartlarının
dikkate alınması, kendisine karşı güç kullanılan kişinin önceki eylemlerinin ve
kendisinin yarattığı tehlikenin de değerlendirilmesi gerekir (Cemil Danışman, § 63).
77. Anayasa’da yaşam hakkına güç kullanmak suretiyle yapılacak
müdahalelere ilişkin olarak yer verilen yukarıdaki hükümler ve Anayasa
Mahkemesinin bu konuda daha önce vermiş olduğu kararlar birlikte
değerlendirildiğinde kolluk kuvvetlerinin, ancak Anayasa’da belirtilen amaçlara
ulaşmak adına başka bir çarenin kalmadığı mutlak
zorunlu durumlarda ve -güç kullanarak ulaşılmak istenen amaç ile
karşı karşıya kalınan güce nispeten- orantılı
bir biçimde güç kullanabilmelerine izin verildiği söylenebilecektir
(Cemil Danışman,§ 50).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
78. Anayasa Mahkemesi açısından, başvurucunun somut olayın
gelişimine ilişkin iddiaları ile soruşturma kapsamında elde edilen bulgu ve
ulaşılan sonuçlar arasında bazı farklılıklar bulunmakla birlikte olayın
değerlendirilmesine imkân sağlayacak düzeyde yeterli maddi ve kanıtlayıcı
unsurun bulunduğu görülmektedir.
79. Yaşam hakkı kapsamında devletin öncelikle yaşamı tehlikeye
girebilecek kişilerin yaşamını korumak için yeterli yasal ve idari bir çerçeve
oluşturması gerekmektedir. Aynı yükümlülük kolluk güçlerinin bireylerin
yaşamlarının sona ermesine yol açabilecek şekilde silah kullanması hâlleri için
de geçerlidir. Bu yükümlülüğün yanı sıraoluşturulan bu çerçevenin gereği gibi
uygulanmasının da devlet tarafından sağlanması gerekmektedir.
80. Başvuru konusu olayda polislerin silah kullanımının
dayanağını oluşturduğu anlaşılan 2559 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen 16.
maddesi hükmü Anayasa’nın silah kullanımının koşullarına ilişkin ilkeleri
yönünden incelendiğinde düzenlemenin (Anayasa’nın 17. maddesine uygun bir
şekilde) hangi amaçlarla ve hangi ölçüde güç kullanılabileceğini ortaya
koyduğu, öncesinde ilgililere direnmeye devam etmeleri hâlinde -doğrudan
doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılması koşuluyla- güç kullanımının ateşli
silah kullanılmasına varacak şekilde kademeli olarak artırılabileceğini hüküm
altına aldığı görülmektedir. Silah kullanımına ilişkin söz konusu yasal
çerçevenin Anayasa’nın 17. maddesinin aradığı güce başvurmaya cevaz verilen zorunlu bir durum koşulunu ve genel olarak
Anayasa’nın 13. maddesinin temel hakların sınırlanabilmesi için aranan ölçülülük koşulunu karşıladığı
görülmektedir. Bunun yanında somut olayda başvurucu, yaşamı koruma
yükümlülüğünün bir parçası olarak operasyonlar sırasında silahlı maddi güce
sahip olan kolluk kuvvetlerinin uluslararası standartların öngördüğü şekilde
yasal mevzuatın olmadığına veya var olan mevzuatın sorumluları belirsizlik
içinde bıraktığına dair bir iddia ileri sürmemiştir. Bir başka anlatımla
başvurucu, başından beri silahlı güç kullanan kamu görevlilerinin insan
haklarıyla bağdaşmayan bir hukuksal zemin içinde, belirsiz şekilde silah
kullanımına müsaade eden bir sistem bulunduğuna ve bu sistemin de oğlunun
ölümüne sebebiyet verdiğine ilişkin şikâyetler ileri sürmemiştir.
81. Bu tespit sonrasında söz konusu yasal çerçevenin somut
olayda ne şekilde uygulandığının incelenmesi gerekmektedir.
82. Bu noktada belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesinin
doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçerek delil
değerlendirmesi yapması söz konusu olamaz. Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili
olanlar ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bununla
birlikte Anayasa Mahkemesi ilk derece yetkili mercilerin değerlendirmelerine
tamamen bağlı kalmak zorunda olmayıp kesin, ikna edici bulgulara dayanarak
farklı bir değerlendirmede bulunabilir (Cemil
Danışman, § 58).
83. "Olaylar ve Olgular"
bölümünde açıklandığı üzere (bkz. §§ 8-47) ilk olarak söz konusu ölüm olayının,
barışçıl mahiyette olmayan ve başta devlet görevlileri olmak üzere gerek
sorumluların gerekse de üçüncü kişilerin can ve mal güvenliğine yönelik yaygın
şiddet hareketleri ve sokak ayaklanması sırasında meydana geldiğinin kabul
edilmesi gerekmektedir. Yukarıda da (bkz. § 21) açıklandığı üzere olay yerinde
yapılan incelemelerde tahrip gücü yüksek patlayıcı maddeler ile bombaların bu
eylemde kullanılmak üzere hazırlandığı, olay yerine getirildiği ve kullanıldığı
anlaşılmıştır.
84. Tartışmasız olan hususlardan bir diğeri ise -yürütülen
soruşturma ve sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda açıkça
görülebileceği üzere- şüpheli olarak ifadesine başvurulan ve öldürücü
mahiyetteki silahı kullanan polis memurunun eylemi reddetmediğidir. Bir diğer
ifadeyle silahın kolluk görevlisi tarafından kullanıldığında herhangi bir şüphe
veya tartışma bulunmamaktadır.
85. Başvurucunun yargısız infaz iddialarına ilişkin iddialarını
her türlü makul şüphenin ötesinde ispat edemediği, benzer iddiaların yapıldığı
çok sayıda başvuruda da AİHM'in (ilgili içtihatlar için bkz. § 60) aynı şekilde
bu iddiaların delillendirilmesi şartını aradığı, aksi takdirde iddianın sadece
bir düşünce, kanaat veya kurgu niteliğinde olabileceğini ifade ettiği
görülmüştür.
86. Bu tespitler sonrasında kamu görevlilerinin güç kullanımına
ilişkin eylemlerinin değerlendirmesi yapılırken sadece gücü fiilen kullanan
görevlilerin eylemlerinin değil söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü
dâhil olayın bütün aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir. Bunun yanı sıra
bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi
koşullarda gerçekleştiğinin ve nasıl bir seyir izlediğinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir (Cemil Danışman,
§ 57).
87. Başvuru konusu olayın gelişimi dikkate alındığında, kolluk
görevlilerinin silah kullanımının olay tarihine yakın tarihlerde terör
örgütünün yayın organlarında da yapılan çağrılar üzerine gerçekleştirilen yasa
dışı, şiddet içeren silahlı sokak ayaklanması mahiyetindeki olaylara müdahale
sırasında olduğunun bir kez daha vurgulanması gerekmektedir. Olay tarihinden
önce terör örgütünün özellikle internet ortamında yapmış olduğu yayınlar
üzerine olayın meydana geldiği Diyarbakır'da bireylerin ve kamunun can ve mal
güvenliğine yönelik olarak çeşitli saldırıların olduğu görülmektedir.
İncelemeye konu olayın da bu kapsamda ve tamamen yasa dışı olduğu ve barışçıl
olmadığı çok açık bir biçimde görülebilen silahlı sokak ayaklanması tarzında
olduğu belirtilmelidir. "Olay ve
Olgular" kısmında da belirtildiği üzere başvurucunun oğlunun
ölümünden kısa süre önce de güvenlik güçlerine yönelik olarak çeşitli
saldırılar gerçekleştirildiği ve bu olaylar sonucunda güvenlik güçlerinden
yaralananların olduğu açıktır.
88. Bu tespitten sonra şüpheli kolluk görevlisinin de beyanında
belirttiği gibi kendilerine el yapımı patlayıcı maddeler ve ateşli silahlarla
gece yarısı saldıran şahısların yakalanmasına ve olayların bastırılmasına
yönelik bu müdahale sırasında silah kullanımının polisler açısından meşru müdafaa niteliği olup olmadığının
tartışılması gerekir. Bu durumda öncelikli olarak silah kullanımının bir zorunluluk arz edip etmediğinin
incelenmesi gerekmektedir (Cemil Danışman,§
50).
89. Bu kapsamda, alınan ihbar neticesinde güvenlik güçleri olay
yerine intikal etmiştir. Söz konusu müdahale, ayrıntılı şekilde planlanan,
hazırlığı yapılan, çok geniş kapsamlı bir faaliyet olmayıp beklenmedik şekilde
ortaya çıkan olaylara yapılan bir müdahaledir. Bununla beraber benzer mahiyetteki
eylemler hakkında tecrübesi olduğu değerlendirilen güvenlik güçlerinin eylemin
başlaması üzerine olayların havadan takibinin yapılabilmesi için helikopter
istediği, donanımlı polis araçlarının ve memurlarının olay yerine sevk edildiği
anlaşılmıştır.
90. Güvenlik güçlerine yönelik olarak olay tarihinde gece
22.45'te başlayan ve ateşli silahlar ve el yapımı patlayıcılarla yapılan
saldırılara karşı gerçekleştirilen müdahalelerin planlanmasında ve
organizasyonunda hatalar olduğuna, hatalar varsa bunların nedenlerine dair
başvurucu tarafından somut iddialar ve deliller sunulmamıştır. Bu hususta resen
yapılan araştırmada da ayrı bir tespite imkân verecek ölçüde veriye
ulaşılamamıştır. Başvurucunun bu husustaki tek iddiası operasyonun risklerini
en aza indirmek üzere gerekli planlamanın yapılmadığı olup bu noktada somut
iddialarda bulunulmamış ve bu iddia maddi delillerle desteklenmemiştir.
91. Olay tutanağı, helikopter ve termal kamera kayıtları, tanık
anlatımları ile olay yerinde elde edilen maddi delillerin bir bütün olarak
değerlendirilmesi neticesinde 10-15 kişilik, silah ve el yapımı bombalar ile
techiz edilmiş bir grubun olay yerinde olduğu hususunda bir şüphe
bulunmamaktadır. Söz konusu şahısların güvenlik güçlerini sokaklara sokmamaya
çalıştıkları ve kimlik kontrolleri yaptıkları da tanık ifadelerinden
anlaşılmıştır.
92. Bu kalkışma ve şiddet hareketine yönelik müdahale esnasında
el yapımı bombalar ve ateşli silahlarla bu kişiler tarafından saldırıda
bulunulduğu da net olarak tespit edilebilmektedir. Bu tespitlerden sonra ilk
olarak kolluk görevlilerine karşı, Birleşmiş Milletler Kolluğun Güç ve Silah
Kullanmasına Dair Temel İlkelerinde belirtilen anlamda, yaşam haklarına yönelik olarak
haksız,yakın ve doğrudan, etkili silahlarla hâlen devam eden bir saldırı
gerçekleştirildiği muhakkaktır.
93. Olay tutanağı ve kamera görüntülerinin incelenmesi
sonrasında düzenlenen diğer tutanaklardan anlaşıldığı üzere, sözü edilen
olaylarda ateşli silahlar ile el yapımı bomba ve diğer patlayıcılar
kullanılmıştır. Kolluk güçlerinin, bireylerin can ve mal varlıklarını bu tür
saldırılara karşı koruma yükümlülüklerinin bulunduğu açıktır. Aksi hâlde 2559
sayılı Kanun'un 16. maddesinde açıkça belirtildiği üzere kolluk görevlileri
kendilerine kanunen verilen görevleri yerine getirmemiş olacaklardır.
94. Diğer taraftan gizli tanıkların ifadelerinde de
belirttikleri üzere başvurucunun oğlunun kendisine verilen av tüfeğini kolluk
görevlilerine doğru hedef alarak ateş ettiğinde şüphe bulunmamaktadır. Bu husus
ayrıca helikopter görüntüleri ile termal kameradan elde edilen görüntüler ve
video kayıtları ile sabittir.
95. Bu kapsamda Sözleşme'nin 2. maddesi ile Anayasa'nın 17.
maddesinde belirtilen ve öldürme yasağının ihlali anlamına gelmeyecek, bir
anlamda hukuka uygunluk sebebi olarak nitelendirilebilecek bir meşru müdafaa
hâlinin kabulü gerekmektedir. Bunun yanında şüphelilerin de ifadelerinde beyan
ettiği gibi yapılan çağrılar doğrultusunda terör örgütü lehine sloganlar atan,
yollara barikat kurmak suretiyle kimlik kontrolü yapan ve şiddet eylemlerinde
bulunan şahısların yakalanması ve sokak ayaklanmasının bastırılması da
Anayasa'nın 17. maddesinde sayılan öldürme yasağının istisnalarından sayılan
amaçlardan biri olarak kendini göstermektedir.
96. Bu kabullerden sonra olayda kullanılan gücün gerekli ve
orantılı olup olmadığı hususlarının da somut olay açısından
değerlendirilmesi gerekmektedir.
97. Bu değerlendirmeler yapılırken yukarıda belirtildiği üzere
yasa dışı silahlı terör örgütünün çağrıları kapsamında şiddet hareketlerine
girişen, silah ve el yapımı bomba kullanan bir eylemci grubun varlığının
hatırdan çıkarılmaması gerekir. Bu nitelikteki bir grubun saldırıda bulunmak
amacıyla -olay yeri inceleme ekiplerinin de olay sonrasında elde ettiği
delillerden de anlaşılabileceği üzere- gerekli hazırlıkları yaptığı ihbarı
üzerine kolluk görevlilerinin harekete geçtiği açıktır.
98. Başvurucunun oğlu A.Ç.nin de içinde bulunduğu bu grubun
kolluk görevlilerine göstermiş olduğu ilk reaksiyon bu aşamada önem arz
etmektedir. Buna göre kolluk görevlilerine el yapımı patlayıcılar ve ateşli
silah ile saldırıda bulunulduğu, ilk saldırılar neticesinde olaya ilk müdahale
eden araçlardan birinin geri çekildiği, bu aşamada bir kolluk görevlisinin de
yüzüne aldığı saçma taneleri sonucu yaralandığı "Olay ve Olgular" (bkz. §§ 8-47) bölümünde anlatılmıştır. Bu mahiyetteki
bir saldırıyı önlemek amacıyla olay yerine bu kez silahla teçhiz edilmiş başka
bir polis aracı yönlendirilmiştir.
99. Bu aşamada olayların 16/12/2014 tarihinde saat 22.00 sıralarında
başladığı ve başvurucunun oğlunun öldürülmesine kadar -olay tutanağına göre
17/12/2014 tarihinde saat 00.30- sürdüğüne, böylece uzun bir zaman diliminde
gerçekleşen bir saldırı ve savunmanın varlığına da dikkat edilmesi
gerekmektedir. Olayın gerçekleşme koşullarına bakıldığında başvurucunun oğlu
A.Ç.nin saat 22.00 sıralarında başlayan toplumsal olaylar sırasında yüzü
maskeli olarak eylemlere katıldığı, güvenlik güçlerine ateşli silahla hedef
alarak ateş ettiği ve güvenlik güçlerince açılan ateş sonucunda öldüğü
helikopter ve termal kamera kayıtları ile A.Ç.nin elinden alınan svap
örneklerinden anlaşılmaktadır.
100. Tüm bu tespitler ışığında yakalanmak istenen bir kişinin
güvenlik güçlerinin veya üçüncü şahısların yaşam ve vücut bütünlüğüne yönelik
bir tehdit oluşturduğu biliniyor ve öncesinde bu yönde bir şiddet eylemi
gerçekleştirdiğinden şüpheleniliyorsa artık bu kişinin etkisiz hâle
getirilebilmesi için silah kullanımının gerekli olmadığı, silah kullanma
dışında yöntemlere başvurulabileceği ve böylece silahlı maddi güç kullanımında
mutlak gerekliliğin bulunmadığı söylenemez. Dolayısıyla somut olayın
koşullarında A.Ç.nin güvenlik güçleri ile üçüncü kişilere zarar vermesini
önlemek ve yakalanabilmesini sağlamak için güvenlik güçlerinin silahlarını
kullanmaları zorunluluk arz
ettiğinden, olayda kullanılan silahlı maddi gücün mutlak gerekli olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
101. Bu durumda kolluk görevlilerinin silah kullanımının zorunlu
bir durumdan kaynaklanan orantılı
ve ölçülü bir müdahale olup
olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Başvurucunun terör örgütünün çağrıları
üzerine başlatılan ve şiddet içeren ayaklanmaya katılması ve burada üzerinde
bulundurduğu ateşli silahla güvenlik güçlerine hedef alarak ateş etmesi
karşısında güvenlik güçlerinin silahlı maddi güç ile bu saldırıyı etkisiz hâle
getirmesinin somut olayın öncesi ve olayın gelişim süreci gözönünde
bulundurulduğunda orantısız ve ölçüsüz olduğundan da bahsedilemez.
102. Bu nedenlerle, şiddet içeren söz konusu olaylar sırasında
güvenlik güçleri tarafından silahlı maddi güç kullanımına imkân veren meşru
müdafaa ve yakalama şartlarının oluştuğu, saldırıyı başka türlü savma
imkânlarının kalmadığı ve böylece mutlak
gereklilik hâlinin mevcut olduğu, olayın öncesi ve gelişimi
itibarıyla ateşli silahlar ve patlayıcılarla yapılan hukuka aykırı saldırılar
karşısında meydana gelen zarar da dikkate alındığında silah kullanımının orantılı ve ölçülü olduğu anlaşılmış ve Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından yapılan tespitlerden ayrılmaya imkân verecek nitelikte, ikna edici
herhangi bir bilgi bulunmadığı kabul edilmiştir.
103. Somut olay açısından bunun aksini düşünmek, güvenlik
güçlerine görevlerinin ifası bakımından kendilerinin ve/veya diğer kişilerin
hayatlarını tehlikeye atmalarına neden olabilecek mahiyette hukuki ve fiilî
durumla asla bağdaşmayacak aşırı bir külfet yüklemek olacaktır.
104. Açıklanan gerekçelerle somut olayda yaşam hakkının maddi
boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
b. Yaşam Hakkının Usul Boyutunun
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
105. Başvurucu; soruşturma sırasında dosya hakkında kısıtlama
kararı alınması, soruşturmada maddi delil incelemelerinin şüphelinin de mensubu
olduğu emniyet tarafından yapılması, şüphelinin emniyet müdürlüğünde verdiği
ifadesi ile Başsavcılıkta verdiği ifadeler arasındaki çelişkilerin
giderilmemesi ve gizli tanık beyanları haricinde objektif tanıkların olup
olmadığının araştırılmaması nedeniyle yaşam hakkının etkili soruşturma yapma
yükümlülüğü boyutunun da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
i. Genel ilkeler
106. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin
usul boyutu,doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve
gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi
gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili
bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
107. Yaşam hakkına ilişkin usul yükümlülüğü olayın niteliğine
bağlı olarak cezai, hukuki veya idari soruşturmalarla yerine getirilebilir.
Kamu görevlilerinin faili olduğu kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen
ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların
tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma
yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).
108. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ya da
gerçekleştirildiği iddia edilen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili
olabilmesi için;
-Soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden
hem hiyerarşik ve kurumsal olarak hem de fiilen bağımsız olması (Cemil Danışman, § 96),
-Soruşturma makamlarının haberdar olur olmaz resen harekete geçerek
ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek
bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),
-Fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin
kamu denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini
korumak için soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılmalarının
sağlanması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 58),
-Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013,
§ 30),
-Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen
tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması ve
bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup
olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi gerekir (Cemil Danışman, § 99).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
109. Başvurucunun oğlunun ölümü ile sonuçlanan olaylar nedeniyle
ölüm olayından haberdar edilen Cumhuriyet savcısının derhâl ve resen soruşturma
başlattığı, soruşturmaya dair talimatlarını verdiği yukarıda (bkz. § 20) izah
edilmiştir. Bu itibarla kamu görevlilerinin karışmış olduğu ölümle sonuçlanan
bir eylemde Başsavcılığın resen ve derhâl harekete geçmediğinden bahsedilemez.
110. Bunun yanında Cumhuriyet savcısının olaya ilişkin her türlü
maddi delilin toplanması ve incelenmesi, olay yeri incelemelerinin yapılması,
kamera ve görüntü kayıtlarının alınması, ilgililerin tamamının ifadelerine
başvurulması ve bomba imha ekiplerinin inceleme yapması yönündeki talimatlarını
görüşme tutanağına göre ölüm olayının gerçekleştiği 17/12/2014 tarihinde saat
01.30 sıralarında verdiği anlaşılmıştır. Dosya içerisinde de, belirtilen tüm
talimatların yerine getirildiğinin, ayrıntılı olarak düzenlenen olay yeri
inceleme raporları, kamera görüntüleri, krokiler ve diğer belgeler ile sabit
olduğu değerlendirilmiştir.
111. Yine bu kapsamda Cumhuriyet savcısı 19/12/2014 tarihinde
Emniyet Müdürlüğüne ölenin birinci derecede yakınlarının ve tanıkların tespiti
ile beyanlarının alınması, kamera görüntülerinin tespiti ve çözümlemelerinin
yapılması, olay yeri inceleme raporlarının ikmal edilmesi, olay yerinden ve
otopsi sırasında elde edilen materyaller, örnekler ve ölenin kıyafetleri
üzerinde kriminal incelemelerin yapılması talimatlarını yazı ile bildirmiştir.
112. Diyarbakır Adli Tıp Kurumu Başkanlığında adli tıp uzmanı
olarak görev yapan doktor marifetiyle otopsi işlemi Başsavcılık gözetim ve
denetiminde gerçekleştirilmiş, ölüm sebebi belirlenmiş, cesetten elde edilen
deliller usulüne uygun olarak, mukayeseye imkân verebilecek şekilde muhafaza
altına alınmış ve tüm bu hususlar değerlendirilerek tutanak düzenlenmiştir. Bu
açıklamalar doğrultusunda Cumhuriyet Başsavcılığının delillerin toplanması
yönünden kendisinden beklenecek şekilde tüm delilleri topladığı anlaşılmıştır.
113. Başvurucunun kısıtlama kararı nedeniyle etkili katılım
sağlayamadığı iddiaları yönünden somut olaya bakıldığında yine ayrıntıları
(bkz. §§ 37-41) açıklandığı üzere başvurucu vekilinin dosyadan suret alma
girişimlerinin sonuçsuz kaldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, bu hususta
başvurulan kanun yollarından da bir netice elde edememiştir.
114. Gizlilik kararının kaldırılıp kaldırılmadığı, kaldırılmışsa
ne zaman kalktığı ve başvurucunun bundan ne zaman haberdar olduğu hususlarında
başvurucu tarafından herhangi bir açıklamada bulunulmadığı gibi UYAP ortamında
yapılan incelemede de bu hususta herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Bununla
birlikte kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz dilekçesinde başvurucu
vekilinin soruşturma dosyasına eriştiği ve itirazında soruşturma evresinde
yapılan usule ilişkin işlemlere yer verdiği gözlemlenmiştir. Başvurucu vekili
itiraz dilekçesinde; maktülü hastaneye götüren şahısların tespit edilmediğini, gizli
tanık ifadelerinin benzediğini, şüphelinin Emniyet Müdürlüğü ile Başsavcılıkta
verdiği ifadelerin çeliştiğini, olay yeri incelemesinin tam ve usulünce
yapılmadığını ileri sürmüştür. Bunun yanında gizlilik kararı ile birlikte
otopsi tutanağı da başvurucuya tebliğ edilmiştir. Bu hususların birlikte
değerlendirilmesi neticesinde başvurucunun soruşturma evresinin son aşamasında
dahi ölüm olayının araştırıldığı soruşturma dosyasına ulaşabildiği ve ileri
sürebileceği olguları elde edilen dosya içeriğine dayandırabildiği
anlaşılmaktadır. Bundan başka başvurucunun hangi maddi delilin hangi nedenle
toplanmadığına ilişkin somut bir talebinin olmadığının da vurgulanması
gerekmektedir. Başvurucu, olay yeri incelemesinin gerçekleştirilmediğinden, kan
örneklerinin karşılaştırılmadığından, atış artıklarının alınmadığından ve boş
kovanların toplanmadığından bahsetmişse de dosya kapsamından başvurucunun ileri
sürdüğü tüm hususların yerine getirildiği, Ankara ve Diyarbakır Kriminal
Laboratuvarlarında incelemeler yapıldığı ve olay yeri incelemelerinin
gerçekleştirildiği dosyadaki kamera görüntüleri ile sabittir. Özetle
başvurucunun soruşturma dosyasına erişerek dosyayı inceleme olanağı bulduğu
anlaşılmıştır.
115. AİHM ve Anayasa Mahkemesi de benzer iddiaların ileri
sürüldüğü başvurularda (bkz. § 60), gizlilik kararının daha sonra kalkması
nedeniyle sonradan soruşturma evrakına erişebilen başvurucuların haklarını
etkin şekilde kullanma imkânlarının bulunmadığının söylenemeyeceğine veya
soruşturmanın ilerleyen aşamalarında kısıtlama kararının kaldırılması nedeniyle
soruşturma evrakına erişim imkânının doğması hâlinde kısıtlama kararının ölenin
yakınlarının soruşturmaya etkili katılımı yönünden herhangi bir sorun teşkil
etmeyebileceğine karar vermiştir.
116. Bu açıklamalar çerçevesinde başvurucunun soruşturmanın
ilerleyen aşamalarında soruşturma dosyasına erişebildiği, bu kapsamda
-kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapmış olduğu itirazda görülebileceği
üzere- ileri sürdüğü tüm hususlara ilişkin olarak Başsavcılık dosyasında
inceleme yapabildiği, bu nedenle de bu iddia bakımından soruşturmanın
etkililiği hususunda bir sorun bulunmadığı kabul edilmiştir.
117. Soruşturmanın makul özen
ve süratle yürütülmesi yönünden ise somut olayda Başsavcılık olaydan
haberdar edilir edilmez derhâl bir soruşturma başlatmış, olayı aydınlatabilecek
her türlü maddi delili uzman personel vasıtasıyla toplatmış ve üzerinde gerekli
adli kriminal incelemeleri yaptırmış, otopsi işleminde ölümün sebebini tespit
edebilmiş, olayla ilgili olarak başvurucunun, olay yerinde bulunan diğer
güvenlik güçlerinin, öleni hastaneye götüren şahısların ifadelerine
başvurmuştur. Başsavcılık, bundan başka terör örgütünün çağrısı üzerine
olaylara karıştığı değerlendirilen diğer kişilerin de kimliklerini tespit etmeye
çalışmıştır. Bunlara ilave olarak 17/12/2014 tarihinde başlayan ve başvurucu
açısından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile karara yapılan itirazın
verildiği 27/10/2015 tarihine kadar devam eden soruşturma süresinin de makul
olduğu değerlendirilmiştir.
118. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen
ölümler yönünden soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması kriteri bakımından yapılan
değerlendirmeye gelince; her şeyden önce olaydan haberdar edilen Başsavcılık
tarafından verilen talimatlar doğrultusunda Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü
Olay Yeri İnceleme Birimi tarafından incelemeler yapılmıştır. Yapılan
incelemede ise bu birim mensubu haricinde özellikle olaya karışan ve
ifadelerine başvurulan veya hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilen kişilerin olay yeri incelemesine katılmadığı ve tutanaklarda
imzalarının bulunmadığı anlaşılmıştır. Aynı şekilde başvurucu, yapılan
operasyona katılan bu kişilerin delillerin toplanması, muhafaza edilmesi ve incelemelerine
herhangi bir şekilde iştirak ettiklerine veya uzman kişilerin iş ve işlemlerini
yönlendirdiklerine ya da müdahale ettiklerine dair bir iddiada bulunmadığı gibi
bu hususta bir veri veya kanaate de ulaşılamamıştır. Bir başka ifadeyle aynı Emniyet
Müdürlüğünün farklı birimlerinde çalışanlarının delillerin toplanması, muhafaza
edilmesi veya incelenmesi aşamalarına katılmış olmalarının sırf bu nedenle
soruşturma makamlarının bağımsızlığına etki etmeyeceği kabul edilmiştir.
119. Bu değerlendirmeler sonrasında Anayasa Mahkemesinin
doğrudan, ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçecek şekilde
delillerin değerlendirmesini kendisinin yapmasının söz konusu olamayacağı
belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların
maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi
değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır
Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu
konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar, ilk elden olayları inceleyen yetkili
adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin kesin
ikna edici nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil Danışman, § 58).
120. Soruşturma kapsamında toplanan deliller, Anayasa
Mahkemesinin yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilmediğine ilişkin tespiti
ve Cumhuriyet Başsavcılığının vardığı sonuçtan ayrılmayı gerektirecek kesin,
ikna edici nitelikte bulguların bulunmayışı dikkate alındığında kovuşturmaya
yer olmadığına dair kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı,
nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmadığı söylenemez.
121. Bu açıklamaların bir bütün olarak değerlendirilmesi
sonucunda soruşturmanın etkililiği bakımından yerine getirilmesi gereken
şartların tamamının karşılanması nedeniyle soruşturmanın etkili yürütülmediği
de söylenemeyecektir.
122. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun da
ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiği iddiasının
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
16/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.