TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/19545)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 17/4/2020 - 31102
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Meral DANIŞ BEŞTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Pınar AKDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; bazı şehirlerde ilan edilen sokağa çıkma yasağı
kararlarının yaşam hakkı, işkence ve eziyet yasağı, kişi hürriyeti ve güvenliği
ile özel hayatın gizliliği haklarını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, başvuru tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi 26. Dönem Adana milletvekili ve aynı zamanda Halkların Demokratik
Partisi (HDP) Genel Başkan Yardımcısıdır. Başvurucu, başvuru formundan
anlaşıldığı üzere Ankara'da ikamet etmektedir.
9. Türkiye 2015 yılı Haziran ayından itibaren yeniden
yoğun bir şekilde terör saldırılarına maruz kalmıştır. Bu kapsamda ilk olarak
5/6/2015 tarihinde Diyarbakır'da HDP tarafından yapılan seçim mitingi sırasında
gerçekleştirilen bombalı saldırı sonucunda Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
yapılan açıklamaya göre 2 kişi hayatını kaybederken 100'den fazla kişi de
yaralanmıştır. 20/7/2015 tarihinde ise Suruç'ta (Şanlıurfa), Suriye'deki çatışmalara
ilişkin basın açıklaması sırasında DAEŞ tarafından gerçekleştirildiği ileri
sürülen bombalı intihar saldırısında 34 kişi hayatını kaybederken 73 kişi de
yaralanmıştır. Bu saldırıdan iki gün sonra Ceylanpınar'da (Şanlıurfa) 2 polis
memuru evlerinde başlarından vurulmuş hâlde ölü olarak bulunmuş, saldırı PKK
tarafından üstlenilmiştir.
10. Bu olaylardan sonra PKK tarafından Şırnak il merkezi
ile Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde,
Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin
ve Derik ilçelerinde, Muş'un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler
kazılıp barikatlar kurularak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar
yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında
"öz yönetim" adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır.
Bu bağlamda çok sayıda terörist, halkın bu yerlere giriş ve çıkışını engellemek
istemiştir. Güvenlik güçleri, hendeklerin kapatılması ve barikatların
kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar
yapmış ve teröristlerle çatışmaya girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyonlar
ve çatışmalar sırasında yaklaşık 200 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş,
tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir.
11. 2015 yılının Ağustos ayından itibaren yetkililer
tarafından Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki bazı il ve
ilçelerde sokağa çıkma yasakları uygulanmıştır. Sokağa çıkma yasaklarının
amacı, terör örgütü üyeleri tarafından kazılan hendeklerin ve yerleştirilen
patlayıcıların temizlenmesi ve sivil vatandaşların şiddetten korunması olarak
belirtilmiştir. Bu sokağa çıkma yasaklarından bazıları kaldırılmış ve farklı
tarihlerde yeniden uygulanmıştır.
12. Başvurucu da mülki amirler tarafından 16/8/2015
tarihinden 11/12/2015 tarihine kadar geçen süre içinde Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bulunan yedi il ve on yedi ilçede toplam elli
iki kez sokağa çıkma yasağı kararı alındığını belirtmiştir.
13. Başvurucunun iddiaları kapsamında başvuru formunda
belirtilen illerin valiliklerine ait resmî internet sitelerinden anılan
kararlara ulaşılmıştır. Benzer mahiyette olduğu anlaşılan kararlara ilişkin
açıklamaların bazılarına aşağıda yer verilmiştir:
i. Diyarbakır Valiliğinin açıklaması şöyledir:
"İlçemiz sur içi mahallelerinde
silahlı terör örgütü mensuplarınca barikat kurma, hendek kazma ve bombalı
tuzaklama faaliyetleri neticesinde eğitim öğretim faaliyetlerinin, sağlık
hizmetlerinin, ibadethanelerde icra edilen din hizmetlerinin sunulmasında ve
vatandaşlarımızın bu hizmetlere ulaşmasında sorunlar yaşanmaktadır. Bu durum
nedeni ile ilçemiz merkez mahallelerinde vatandaşlarımızın günlük yaşamını
normal şartlar altında sürdürmesinin zorlaştığı ve ticari hayatın aksadığı
gözlemlenmiştir.
Bu bakımdan kamu düzeninin sağlanması,
sokak aralarındaki barikatların kaldırılması hendeklerin kapatılması ve kurulan
bombalı düzeneklerin imhası çalışmaları esnasında sivil vatandaşlarımızın can
ve mal güvenliğini temin etme adına ilçemiz Sur içinde bulunan toplam 15
mahallemizin 6’sında (Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve
Savaş) ve Gazi caddesinde 11 Aralık 2015 Cuma günü saat 16.00 itibari ile
ikinci bir emre kadar Kaymakamlığımızca sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
Vatandaşlarımızın söz konusu yasağa
riayet etmeleri kendi can ve mal güvenliklerinin temin edilmesi adına önem arz
etmektedir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur."
ii. Mardin Valiliğinin açıklaması şöyledir:
"Nusaybin İlçemizde artan terör
olayları nedeniyle vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması,
bozulan huzur ve asayiş ortamının tekrar tesis edilebilmesi için 5442 Sayılı İl
İdaresi Kanununun ilgili hükümleri gereğince belirtilen bölgelerde
(Abdulkadirpaşa Mahallesi, Fırat Mahallesi, Dicle Mahallesi, Yenişehir
Mahallesi, Yenituran Mahallesi, Yeşilkent Mahallesi, Mor Yakup Mahallesi,
Zeynelabidin Mahallesi, Kışla Mahallesi, 8 Mart Mahallesi, Gırnavas Mahallesi,
Devrim Mahallesi, Selahaddin Eyyubi Mahallesi, İpekyolu Mahallesi ve Barış
Mahallesi) sivil vatandaşların zarar görmemesi amacıyla 13 Kasım 2015 Cuma günü
saat 21.00 itibari ile geçerli olmak üzere, ikinci bir duyuruya kadar sokağa
çıkma yasağı ilan edilmiştir.
Söz konusu yasağa vatandaşların uyması,
kendi can ve mal güvenlikleri yönünden önem arz etmekte olup, yasağın bitim
süresi ayrıca duyurulacaktır."
iii. Şırnak Valiliğinin açıklaması şöyledir:
"İlimiz Cizre ve Silopi ilçe
merkezlerinde Bölücü Terör Örgütü mensuplarının etkisiz hale getirilmesi,
bölücü terör örgütü mensupları tarafından mayın ve patlayıcılarla tuzaklanmış
barikat ve hendeklerin bertaraf edilmesi ve vatandaşlarımızın can, mal güvenliğinin
vekamu düzeninin sağlanması amacıyla 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun11/C
maddesi gereğince 14.12.2015 günü saat: 23:00' ten itibaren sokağa çıkma yasağı
ilan edilmiştir.
Bölücü Terör Örgütünün vatandaşlarımızın
başta yaşam hakkı olmak üzere özgürlük, güvenlik, mülkiyet gibi temel hak ve
hürriyetlerini hedef alan saldırılar gerçekleştirdiği mayınlı, patlayıcı
tuzaklı barikat ve hendekler yaptığı bu eylemlerle vatandaşlarımızın gündelik
yaşamını sürdürmesini ve başta sağlık olmak üzere temel kamu hizmetlerinden
faydalanmasını engellediği ve vatandaşlarımıza her türlü maddi ve manevi
zararlar verdiği kamuoyumuzun malumlarıdır.
Cizre ve Silopi ilçe merkezlerinde
vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini kullanabileceği huzur ortamını ve
kamu düzenini sağlamak maksadıyla vatandaşlarımıza her türlü maddi ve manevi
destek sağlanacaktır."
iv. Hakkâri Valiliğinin açıklaması şöyledir:
"İlimiz Yüksekova İlçesinde artan
terör olayları nedeniyle vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması,
bozulan huzur ve asayiş ortamının tekrar tesis edilmesi için 5442 sayılı İl
İdaresi Kanununun 11/C maddesi gereğince, İlimiz Yüksekova İlçe merkezinin
tamamında 07 Aralık 2015 günü saat 23.00’dan geçerli olmak üzere ikinci bir
duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş olup, İlçe merkezine
giriş-çıkışlar da yasaklanmıştır."
14. Başvurucu, mülki amirler tarafından alınan sokağa
çıkma yasağı kararları dolayısıyla idari ve yargısal yollara başvurmadan
15/12/2015 tarihinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Sokağa Çıkma
Yasağına İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucu; Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde Anayasa'ya aykırı olarak mülki amirler tarafından sokağa çıkma
yasağı kararları alındığını, 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi
Kanunu'nun mülki amirlere anılan kararları alma yetkisini vermediğini, yasakların
uygulanması sırasında sivil vatandaşların kolluk görevlilerinin güç kullanımı
ya da sağlık hizmetlerine erişememeleri nedeniyle hayatlarını kaybettiklerini
belirterek kendisinin ve bölgede yaşayan kişilerin Anayasa'nın 13., 15., 17.,
19. ve 20.maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
17. Bakanlık görüşünde; başvurucunun sokağa çıkma
yasaklarının uygulandığı bölgelerde ikamet etmemesi nedeniyle anılan sokağa
çıkma yasağı kararlarından kişisel olarak etkilenmediği, ayrıca sokağa çıkma
yasaklarının idari işlem olması nedeniyle idari dava konusu olabileceği,
başvurucunun idari dava açtığına ilişkin bir bilgi sunmadığı, idari dava yolu
tüketilmeden bireysel başvuru yapılamayacağı belirtilmiştir.
18. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında MERNİS
(Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi) adresinin Diyarbakır'ın Sur ilçesinde olduğunu,
kendisinin ve ailesinin sokağa çıkma yasağından etkilenen bölgede ikamet
ettiğini, Bakanlığın iddiasının gerçeği yansıtmadığını, sokağa çıkma yasağına
ilişkin idari yargı yolunun etkili olmadığını zira sokağa çıkma yasaklarına
ilişkin açılan davaların reddedildiğini, ayrıca bu davaların sonucunun
beklenmesinin temel hak ve hürriyetlerin ihlaline sebebiyet vereceğini ifade
etmiştir.
2. Değerlendirme
19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru
hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol
açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir
hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."
20. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi
için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar;
başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücünün eylem
veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının
ihlal edilmesi, bu ihlalden dolayı kişisel olarak ve doğrudan
etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu
ileri sürmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
21. Bireysel başvuruda, bir başvurunun kabul edilebilmesi
için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden
doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu
konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu
zannı veya şüphesi mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe
Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24).
22. Toplumun menfaatinin korunmasını amaçlayan ve halk
davası (actio popularis) olarak isimlendirilen başvurular bireysel başvuru
hakkı kapsamında kabul edilmemektedir (Tezcan Karakuş Candan ve diğerleri, B.
No: 2014/5809, 10/12/2014, § 21; Mahmut Tanal, B. No: 2014/11368, 23/7/2014, §
20; Liberal Demokrat Parti, B. No: 2014/11268, 23/7/2014, § 18).
23. Somut olayda başvurucunun, sokağa çıkma yasağı nedeniyle
oluşan müdahalenin -o bölgeye gitmesi ve milletvekili olması hasebiyle- dolaylı
etkilerine maruz kalmaktan öteye geçen, doğrudan bir mağduriyeti bulunduğunu
ortaya koyamadığı görülmektedir. Başvurucu, sokağa çıkma yasaklarının kendisi
bakımından nasıl bir somut etki oluşturduğunu ve bu yasaklardan kişisel olarak
nasıl etkilendiğini açıklayamamıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı
yerleri ziyaret etmek amacıyla en son Mardin'in Derik ilçesine girmek
istediğini ancak kolluk tarafından atılan gazdan aşırı etkilendiğini, gaz
bombalarına maruz kaldığını, gazdan etkilenerek bilincini kaybettiğini ve
hastaneye kaldırıldığını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde; başvurucunun kötü muamele
iddiaları konusunda adli veya idari mercilere şikâyette bulunduğuna ilişkin
herhangi bir evrak sunmadığı, dosyadaki bilgi ve belgelerden de başvurucunun
şikâyette bulunduğunun anlaşılmadığı, bu nedenle başvuru yollarının
tüketilmediği belirtilmiştir.
27. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bahse
konu olayın basında da yer aldığını, olaya ilişkin resen soruşturma açılması
gerektiğini, bunun yapılmaması nedeniyle kötü muamele şikâyetinin incelenmesi
gerektiğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
28. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
29. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan
maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü
fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı
belirtilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §
80).
30. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı
olarak ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi
tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa'nın
17. maddesi -"Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı
5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili bir
soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların
belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
31. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği
soruşturma türünün bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının esasına
ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı
olarak tespiti gerekmektedir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu
meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarına ilişkin davalarda Anayasa'nın 17.
maddesi gereğince devletin ölümcül ya da yaralamalı saldırı durumunda
sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte
cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 55).
32. Başvurucuların şikâyetleri açısından maddi olayın
ortaya çıkarılması, olayda sorumluluğu bulunanların tespiti ve cezalandırılması
şeklinde makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek
nitelikte olan yolun etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi yolu olduğu
anlaşılmaktadır (Zeki Güngör, B. No: 2013/8491, 31/3/2016, § 40).
33. Devletin etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında, işkence
veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli, kesin belirtiler mevcut olduğunda
müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa ve şikâyet ya da ihbar yapılmadığında
bile resen soruşturma açılmasının sağlanması gerektiği açıktır (Tahir Canan,
§ 25). Bununla birlikte devletin sahip olduğu resen soruşturma yükümünü yerine
getirmemesi, bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği başvurucuların
sahip olduğu iddialarını idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletme yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Zeki Güngör, § 42).
34. Başvurucunun kolluk görevlileri tarafından kötü
muameleye uğradığı iddiası karşısında maddi olayın aydınlatılması ve olası
cezai sorumluluğun belirlenmesi konusunda etkili yolun ceza soruşturması
olduğu, ancak dosyadan başvurucunun ceza soruşturması başlatılması amacıyla
adli makamlara bir başvuruda bulunmadığı tespit edilmiştir. Başvurucu da anılan
tespitin aksine bir delil sunmamıştır. Buna göre Anayasa'nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamına giren eylemlere maruz kalındığını ileri süren
başvurucunun bu iddiasını bireysel başvuru öncesinde yetkili kamu makamları
önünde dile getirmediği, ayrıca soruşturma mercilerini harekete geçirmek için
bir başvurusunun da olmadığı dikkate alındığında başvuruya konu olayın
-bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği- Anayasa Mahkemesi tarafından
incelenmesinin mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. Başvurucu devletin ilgili
makamlarının, iddiasına konu durumdan bir şekilde haberdar olmak suretiyle
resen ceza soruşturması başlatma yükümlülüğü altında olduklarını da ortaya
koyabilmiş değildir.
35. Somut olayda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut
yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Sokağa çıkma yasağına ilişkin iddianın kişi
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.