TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MAZİYAR RAZAZAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/19911)
Karar Tarihi: 11/3/2020
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Sinan ARMAĞAN
Başvurucu
Maziyar RAZAZAN
Vekili
Av. Tuba ŞENOĞUL CAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Komisyonca 2/2/2016 tarihinde tedbir talebinin İçtüzük kapsamında olmadığı değerlendirilerek dosyanın Bölüme gönderilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
5. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 1994 doğumlu olup İran İslam Cumhuriyeti (İran) vatandaşıdır.
8. 10/12/2014 tarihinde Doğubayazıt üzerinden Türkiye'ye giriş yaptığını ve giriş yaptıktan sonra tutuklandığını belirten başvurucu sekiz gün Ağrı'da bulunan bir kampta tutulduktan sonra serbest bırakıldığını ifade etmiştir.
9. Başvurucu; serbest kaldıktan sonra yetkililerin anlattığı usul sürecini anlayamadığını, kendi çabalarıyla Ankara'daki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Ofisiyle irtibata geçerek 22/12/2014 tarihinde uluslararası koruma talebinde bulunduğunu, kayıt işlemlerinden sonra 24/8/2016 tarihine randevu verildiğini ve kardeşinin yaşadığı Denizli'ye yönlendirildiğini beyan etmiştir.
10. Başvurucu; Denizli'deki Yabancılar Şube Müdürlüğüne müracaat ettiğini, kimlik işlemlerinin tamamlanması için 22/7/2015 tarihinde bu kurum tarafından kendisine randevu verildiğini, idari işlemlerin tamamlanması amacıyla yeniden söz konusu Kuruma gittiğinde hakkında alınan sınır dışı etme kararının ve terke davet yazısının tebliğ edildiğini belirtmiştir. Sunulan belgelere göre söz konusu kararlar başvurucuya 28/8/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu hakkındaki sınır dışı etme işleminin Ağrı Valiliğinin 9/2/2015 tarihli kararıyla 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendi uyarınca tesis edildiği görülmektedir. Denizli Valiliği başvurucu hakkında aynı hukuki gerekçelerle bu kez 28/8/2015 tarihinde yeniden sınır dışı etme kararı almıştır.
12. Başvurucu; avukatı aracılığıyla sınır dışı etme kararının iptali amacıyla Denizli İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde özetle; Türkiye'ye giriş yaptığından itibaren yaşadığı süreci anlatarak hakkında alınan sınır dışı etme kararının gerekçesiz olduğunu, neden bu şekilde karar verildiğini anlayamadığını, uluslararası koruma talebi sonuçlandırılmadan sınır dışı edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ülkesinde can güvenliği olmadığını ve geri gönderilmeme ilkesine aykırı davranıldığını ileri sürmüştür.
13. Başvurucunun açtığı iptal davası Mahkemesinin 21/10/2015 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Dava dosyasının incelenmesinden; İran vatandaşı olan davacının 08.12.2014 tarihinde Ağrı İl Göç İdaresi Müdürlüğü Geri Gönderme Merkezinde uluslararası koruma başvurusunda bulunduğu, ancak kendisine bildirilen haftalık imza atma yükümlülüğünü üç kez üst üste yerine getirmemesi nedeniyle başvurusu geri çekilmiş sayılarak değerlendirmesinin durdurulmasına karar verildiği, süresi içerisinde itiraz edilmediği de dikkate alınarak 09.02.2015 tarihinde hakkında sınır dışı kararı verildiği, ardından Ağrı ili ile yapılan yazışmalar neticesinde davacının sınır dışı edilmesine ilişkin 22.05.2015 gün ve 2069 sayılı Denizli Valiliği Emniyet Müdürlüğü işlemi tesis edilerek Türkiye'yi terke davet edilmesi üzerine, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda; dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde; davacının Ağrı İl Göç İdaresi Müdürlüğü Geri Gönderme Merkezinde yaptığı 08.12.2014 tarihliuluslararası koruma başvurusu üzerine 6458 sayılı Kanun'un 72.maddesinin 1.fıkrası uyarınca getirilen haftalık imza yükümlülüğünü üç kez üst üste yerine getirmemesi sebebiyle aynı Kanun'un77.maddesinin 1/ç bendi uyarınca başvurusu geri çekilmiş kabul edilerek değerlendirmesinin durdurulduğu, davacı tarafından bu karara karşı yasal süresi içerisinde itirazda bulunduğuna veya haftalık imza yükümlülüğünü yerine getirdiğine dair herhangi bir bilgi ve belgenin dava dosyasına ibraz edilemediği anlaşıldığından; başvurusu geri çekilmiş sayılan davacının, anılan Kanun'un54.maddesinin 1/i bendinde yer verilen açık düzenleme uyarınca sınır dışı edilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine..."
14. Karar 30/11/2015 tarihinde tebliğ edilmiş ve 24/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. İlgili hukuk için bkz. Yusuf Ahmed Abdelazim Elsayad, B. No: 2016/5604, 24/5/2018, §§ 37, 38; A.A. ve A.A. (GK), B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 11/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağı ve Etkili Başvuru Hakkı Yönünden
18. Başvurucu; babasının Bahai inancına sahip olduğunu ve bu dini yayma çalışmaları sebebiyle ülkesinde tutuklandığını, babasının nerede olduğunu bilmediğini fakat idam edilmiş olabileceğini tahmin ettiğini belirtmiştir. Mimarlık fakültesinde öğrenciyken İslam hakkındaki düşünceleri nedeniyle üniversitede sorun yaşadığını, babasının tutuklandığının öğrenilmesi üzerine üniversiteden atıldığını ileri süren başvurucu evlerinde yapılan aramada polisin Bahai dinine ilişkin kitaplar bulması üzerine annesi, kardeşi ve kendisinin de bu dine mensup kişiler olarak görüldüklerini beyan etmiştir.
19. Babasının durumu hakkında görüşme yapmaya gittiklerinde avukatının kendisiyle birlikte annesi ve kardeşinin de tutuklanacaklarını, sonrasında idam edileceklerini söylemesi üzerine yaşadıkları Tahran'dan Türkiye'ye kaçtıklarını ve ülkesinde din değiştiren Müslümanların idam cezasına mahkûm edildiğini belirten başvurucu, yeterince bilgilendirilmeden, haksız yere sınır dışı edilme kararı alındığını, Mahkemenin kararına dayanak yapılan süreçten habersiz olduğunu, bu yönüyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini, ülkesine geri gönderildiği takdirde yaşamının son bulacağını iddia etmiştir.
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde öldürülebileceğine, yargılama sırasında etkili bir denetim yapılmadığına ilişkin iddiaları koruduğu hakları mutlak olarak güvence altına alan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiş olup diğer haklar yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. F.R., B. No: 2016/4405, 15/2/2017, § 47).
21. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A., § 54).
22. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).
23. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması gerekir (A.A. ve A.A., § 57).
24. Anayasa'nın 5., 16. ve 17. maddeleri, uluslararası hukuk ve özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).
25. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A., § 60).
26. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A. ve A.A., § 61).
27. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya konulmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu, geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı; varsa bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır (AA. ve A.A., § 63).
28. Somut olayda başvurucu, açtığı iptal davasında ülkesine gönderildiği takdirde can güvenliğinin bulunmayacağını ileri sürmüş olup bu konuda başkaca bir açıklama yapmamıştır (bkz. § 12).
29. Başvurucunun kişisel durumu hakkında verdiği bilgi yukarıdaki paragrafta belirtilenden ibarettir. Başvurucu hangi sebeple ülkesinde can güvenliğinin olmadığını açıklamamış, ülkesinden ayrılmaya zorlayan olay veya olgulardan bahsetmemiş ve bunlara ilişkin somut bilgiler ve (varsa) belgeler ortaya koymamıştır. Başvurucu ilk defa Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru aşamasında kendisiyle ilgili somut bilgiler vermiştir.
30. Dolayısıyla başvurucunun ülkesinin koşullarına ve kişisel durumuna ilişkin araştırma yapmaya elverişli nitelikte bilgiler ortaya koymadığı açıktır. Geri gönderilen ülkenin koşullarının kamu makamları tarafından resen araştırılması gerektiğine ilişkin kural, başvurucunun bu konuda açıklamada bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B. No: 2016/7458, 20/4/2017, § 51).
31. Başvurucu gerekli özeni göstermemiş, iddialarını ayrıntılı ve somut şekilde dile getirmemiştir. Bunun nedenle araştırma yapmayı gerektirir nitelikte somut bilgiler elinde bulunmayan Mahkemenin bu konudaki araştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğinden, sonuç olarak da başvurucunun usul güvencelerinden yoksun bırakıldığından bahsedilmez.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Aile Hayatına Saygı Hakkı Yönünden
33. Başvurucu; Türkiye'de kız kardeşi ve annesi ile birlikte kaldığını, İran'da onların da kendisiyle aynı sorunları yaşadıklarını, bu nedenle ülkelerine dönmelerinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Annesi ve kız kardeşinden başka kimsesi olmadığını, sınır dışı edilmesi hâlinde onların Türkiye'de kalacak olması nedeniyle aile bütünlüğünün bozulacağını ileri sürmüştür.
34. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
36. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
37. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
38. Başvurucu kesin hükümle sonuçlanan iptal davasında sınır dışı edilmesi hâlinde aile bütünlüğünün bozulacağına ilişkin hiçbir iddia ileri sürmemiş, bu konuda bilgi ve belge sunmamıştır. Bu nedenle usulüne uygun şekilde başvuru yollarının tüketilmediği anlaşılan başvurunun bu kısmının Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi mümkün değildir.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.