logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ahmet Mahmutoğlu ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/19703, 11/6/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET MAHMUTOĞLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/19703)

 

Karar Tarihi: 11/6/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Gülbin AYNUR

Başvurucular

:

1. Ahmet MAHMUTOĞLU

 

 

2. Alim Kürşad ÜSTÜNDAĞ

 

 

3. Behiye ÖZKARAKAYA

 

 

4. Cengiz YETKİN

 

 

5. Fatma GÜLSOY

 

 

6. Hatice İHSAN ÖZŞENEL

 

 

7.Hava FIRINCIOĞLU

 

 

8. Hüseyin BAŞMISIRLI

 

 

9. Keriman ERKAN

 

 

10. Muharrem FIRINCIOĞLU

 

 

11. Orhan TATLIMISIR

 

 

12. Osman FIRINCIOĞLU

 

 

13. Ömer FIRINCIOĞLU

 

 

14. Ömer FIRINCIOĞLU

 

 

15. Selma ERESİN

 

 

16. Şerife EMEKLİOĞLU

Vekili

:

Av. Alirıza ŞAŞTIM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, taşınmazda meydana gelen değer kaybının tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/12/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular Kayseri ili Kocasinan ilçesi ... mahallesinde ... pafta ... ada ... parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan M. Apartmanı'nın kat malikleridir. Başvuruculardan Ömer Fırıncıoğlu (13. sıradaki başvurucu) aynı zamanda adı geçen apartmanın yönetim kurulunda görevlidir.

9. M. Apartmanı'nın bulunduğu taşınmaza bitişik parsel (Bundan sonra (A) taşınmazı olarak ifade edilecektir.) ile ilgili olarak belediye tarafından imar mevzuatı çerçevesinde muhtelif tarihlerde uygulama imar planı değişikliği ve ruhsat işlemleri tesis edilmiş, söz konusu işlemler idari yargıda dava konusu yapılmıştır.

A. Birinci İmar Planı Değişikliği ve Ruhsat İşlemleri ile Bu İşlemlere İlişkin Yargı Kararları

10. 5/9/2005 tarihli belediye meclis kararı ile (A) taşınmazının 35 metrelik cephesinin güney yönüne çevrilmesi yolunda uygulama imar planı değişikliği yapılmıştır. Söz konusu plan değişikliğine istinaden düzenlenen 25/4/2006 tarihli inşaat ruhsatına göre (A) taşınmazı üzerinde inşai faaliyete başlanmıştır. Belirtilen imar planı değişikliği ve inşaat ruhsatı ile ilgili yargılama süreçleri şöyledir:

i. 5/9/2005 tarihli imar planı değişikliğinin iptali istemiyle M. Apartmanı Yönetim Kurulu tarafından Belediye Başkanlığına karşı 1/5/2006 tarihinde Kayseri 1. İdare Mahkemesinde (1. İdare Mahkemesi) dava açılmıştır (E.2006/2246 sayılı dava dosyası). 1. İdare Mahkemesi 7/12/2006 tarihinde dava konusu işlemin yürütmesini durdurmuştur. Yürütmenin durdurulması kararı gereğince 10/1/2007 tarihinde (A) taşınmazı üzerindeki inşaat durdurularak mühürlenmiştir. 1. İdare Mahkemesi 27/9/2007 tarihli kararıyla dava konusu plan değişikliğini iptal etmiştir. Kararın gerekçesinde, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun değerlendirilmesinden dava konusu imar planı tadilatının sadece bir parsele yönelik yapıldığının anlaşıldığı ve değişikliği gerektirecek teknik zorunluklarının bulunmadığı sonucuna varıldığı ifade edilmiştir. Tadilat neticesinde uyuşmazlık konusu parselin yönünün güneye çevrildiği, davacıların parseli ile 32 metre olan mesafenin 21 metreye düşürüldüğü, 954 m² olan yeşil alanın iki parçaya bölünerek toplam 529 m²ye düşürüldüğü, bu hâliyle birbirleri ile ilişkili tasarlanmış ve bütünlük gösteren konut bölgesinin bozulmasına sebebiyet verildiği hususlarına yer verilen kararda; sonucu itibarıyla dava konusu imar planı değişikliğinin planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı belirtilmiştir. Söz konusu karar Danıştay 6. Dairesinin 13/11/2009 tarihli kararıyla onanmıştır. Davalı Belediyenin karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 28/11/2011 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

ii. 25/4/2006 tarihli inşaat ruhsatının iptali istemiyle M. Apartmanı kat malikleri adına Ömer Fırıncıoğlu tarafından 17/5/2006 tarihinde 1. İdare Mahkemesinde dava açılmıştır (E.2006/2443 sayılı dava dosyası). Anılan dava dosyasında verilen 27/9/2007 tarihli kararın Danıştay 6. Dairesi tarafından bozulması üzerine yapılan yargılama neticesinde 1. İdare Mahkemesinin 20/1/2011 tarihli kararıyla dava konusu 25/4/2006 tarihli inşaat ruhsatı iptal edilmiştir (E.2010/192 sayılı dava dosyası). İptal kararının gerekçesinde, dava konusu taşınmazı kapsayan uygulama imar planı değişikliğine ilişkin 5/9/2005 tarihli kararın iptal edildiği hatırlatılmıştır. Söz konusu iptal kararı üzerine 14/4/2008 tarihinde yeniden imar planı değişikliği yoluna gidildiği ve bu planın iptali istemiyle açılan davada davanın reddine karar verildiği, kararın Danıştayca onandığı belirtilmiştir. 14/4/2008 tarihli imar planında kat yüksekliğinin 9 kat olarak belirlenmesine karşın dava konusu ruhsatta kat yüksekliğinin 15 olarak belirlendiği, mevcut ruhsatın söz konusu plana uygun olmadığı ifade edilmiştir. Dava konusu yapıya ilişkin yargı kararlarından önce yapı kullanma izin belgesinin düzenlenmemiş olduğuna, taşınmaza ilişkin olarak verilen 8/8/2008 tarihli yapı ruhsatının iptal edilmesi üzerine 9/4/2010 tarihinde yapı ruhsatının düzenlendiğine ve yapı kullanma izin belgesinin de 28/12/2010 tarihinde verildiğine dikkat çekilen kararda, izin alınan yapı kısımları için inşaatın bittiği ve kazanılmış bir hakkın bulunduğundan söz etmeye olanak bulunmadığı, bu sebeple yapı ruhsatının imar planına aykırı olarak verilen kısımlarının hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Söz konusu karar Danıştay 6. Dairesinin 6/3/2012 tarihli kararıyla onanmıştır. Davalı belediyenin karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 10/12/2012 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

B. İkinci İmar Planı Değişikliği ve Ruhsat İşlemleri ile Bu İşlemlere İlişkin Yargı Kararları

11. 5/9/2005 tarihli imar planı değişikliğinin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine (bkz. § 10.i) 14/4/2008 tarihli belediye meclis kararı ile (A) taşınmazının cephesinin değiştirilmesi yönünde yeni bir uygulama imar planı değişikliği yapılmıştır. Belirtilen plan değişikliğine istinaden söz konusu taşınmaz hakkında 8/8/2008 tarihli inşaat ruhsatı düzenlenmiştir.Söz konusu imar planı değişikliği ve inşaat ruhsatı ile ilgili yargılama süreçleri şöyledir:

i. 14/4/2008 tarihli imar planı değişikliğinin iptali istemiyle M. Apartmanı kat malikleri adına Ömer Fırıncıoğlu tarafından Belediye Başkanlığına karşı 2/9/2008 tarihinde Kayseri 2. İdare Mahkemesinde (2. İdare Mahkemesi) dava açılmıştır (E.2008/701 sayılı dava dosyası).2. İdare Mahkemesi 18/6/2009 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Söz konusu karar Danıştay 6. Dairesinin 29/5/2012 tarihli kararıyla yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenecek rapor üzerine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. 2. İdare Mahkemesi bozma kararı uyarınca yaptığı yargılama sonucunda 24/10/2013 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir (E.2013/479 sayılı dava dosyası). Ret kararının gerekçesinde, keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporun değerlendirilmesinden dava konusu uygulama imar planı değişikliğinin üst ölçekli plana uygun olduğu, plan bütünlüğünü bozmadığı, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına ve imar mevzuatına uygun olduğu sonucuna varıldığı belirtilmiştir. Söz konusu karar Danıştay 6. Dairesinin 24/3/2016 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir.

ii. 8/8/2008 tarihli inşaat ruhsatının iptali istemiyle M. Apartmanı yönetim kurulu tarafından 17/5/2006 tarihinde 1. İdare Mahkemesinde dava açılmıştır (E.2008/852 sayılı dava dosyası). 1. İdare Mahkemesi4/11/2009 tarihli kararıyla dava konusu işlemi iptal etmiştir. Kararın gerekçesinde, imar yönetmeliğinde yazılı hükümlerin imar planlarında aksine açıklama bulunmadığı takdirde uygulanabileceği hatırlatılmış; buna göre uyuşmazlık konusu taşınmaz için imar planında (14/4/2008 tarihli plan) kat yüksekliği 9 kat olarak belirlendiği hâlde dava konusu işlemle anılan plana aykırı olarak kat yüksekliği 15 kat olacak şekilde düzenlenen yapı ruhsatının hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Söz konusu karar Danıştay 6. Dairesinin 25/10/2010 tarihli kararıyla onanmıştır. Davalı belediyenin karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 11/6/2012 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

C. Üçüncü İmar Planı Değişikliği ve Ruhsat İşlemleri ile Bu İşlemlere İlişkin Yargı Kararları

12. 8/3/2010 tarihli belediye meclis kararı ile (A) taşınmazının cephesinin değiştirilmesi yönünde uygulama imar planı değişikliği yapılmıştır. Söz konusu plan değişikliğinin gerçekleştirildiği tarihte 14/4/2008 tarihli plan değişikliği işlemine (bir önceki plan) karşı açılan dava ilk derece mahkemesince reddedilmişancak söz konusu karar henüz kesinleşmemiştir (bkz.§ 11.i).

13. Belirtilen plan değişikliğine istinaden söz konusu taşınmaz hakkında 9/4/2010 tarihinde inşaat ruhsatı düzenlenmiştir. Söz konusu inşaat ruhsatının düzenlendiği tarih itibarıyla bir önceki inşaat ruhsatı (8/8/2008 tarihli ruhsat) yargı kararı ile iptal edilmiş durumdadır (bkz. § 11.ii).

14. Bu süreçte (A) taşınmazı üzerinde inşaatı tamamlanan binaya (İ. Apartmanı) 28/12/2010 tarihinde yapı kullanma izin belgesi verilmiştir.

15. M. Apartmanı Yönetim Kurulu tarafından 9/5/2013 tarihinde Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesine (Sulh Hukuk Mahkemesi) müracaat edilmiş ve (A) taşınmazı üzerindeki İ. Apartmanı'nın uygun mesafede inşa edilmemesi nedeniyle kendi taşınmazlarının değer kaybına uğradığı belirtilerek her bir dairenin ayrı ayrı değer kaybının tespit edilmesi talebinde bulunulmuştur (2013/25 Değişik İş sayılı dosya). 9/5/2013 tarihli tespit talebi dilekçesinde, imar planı ve ruhsat işlemlerinin iptali istemiyle açılan davalarda işlemlerin iptaline karar verildiği hâlde inşaatın yapımına devam edildiği; Belediye tarafından inşaatın bitirilmesine göz yumulduğu gibi İ. Apartmanı'nın kat mülkiyetine geçişine de izin verildiği ve taşınmazın tapu kaydının ... ada ... parsel olarak değiştirilerek mesken tapularının verildiği ifadelerine yer verilmiştir.

16. Anılan tespit dosyasında Sulh Hukuk Mahkemesine sunulan 28/10/2013 tarihli bilirkişi raporunda (A) taşınmazı üzerine inşa edilen binadan dolayı M. Apartmanı'ndaki her bir dairede meydana gelen değer kaybı hesaplanmıştır. Söz konusu raporda ayrıca, uyuşmazlık konusu yapıya ilişkin yapı ruhsatı (2010 tarihli) ve yapı kullanma izin belgesi (28/12/2010 tarihli) bilgilerine de yer verilmiştir.

17. Başvuruculardan Ahmet Mahmutoğlu 20/11/2013 tarihli dilekçeyle Belediyeye başvurmuş ve (A) taşınmazının imar durumu hakkında bilgi talep etmiştir. Belediyenin (A) taşınmazı hakkında 8/3/2010 tarihli belediye meclis kararı ile uygulama imar planı değişikliği yapıldığına dair 2/12/2013 tarihli cevap yazısı4/12/2013 tarihinde adı geçen başvurucuya tebliğ edilmiştir.

1. İptal Davası

a. Bireysel Başvurudan Önceki Süreç

18. 8/3/2010 tarihli imar planı değişikliğinin ve 9/4/2010 tarihli inşaat ruhsatının iptali istemiyle M. Apartmanı yönetim kurulu adına Ömer Fırıncıoğlu tarafından 23/12/2013 tarihinde 2. İdare Mahkemesinde dava açılmıştır (E.2013/1076 sayılı dava dosyası). 2. İdare Mahkemesi 26/12/2013 tarihli kararıyla davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; 1. İdare Mahkemesinin 20/1/2011 tarihli gerekçeli kararında (bkz. § 10.ii)uyuşmazlık konusu taşınmaza ilişkin 8/3/2010 tarihli imar planı değişikliğinden ve 9/4/2010 tarihli inşaat ruhsatından bahsedildiği, dolayısıyla söz konusu mahkeme kararının tebliğ edildiği 7/3/2011 tarihi itibarıyla bu işlemlerden haberdar olunduğunun kabulünün gerektiği, dava konusu işlemlerin belediyenin 2/12/2013 tarihli cevap yazısı ile öğrenildiği iddiasına itibar edilemeyeceği ifade edilmiştir. Buna göre 7/3/2011 tarihinden itibaren altmış gün içinde açılmayan davanın süresinde olmadığı belirtilmiştir.

19. Söz konusu karar Danıştay 6. Dairesinin 11/6/2015 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinde öncelikle 2005-2008 yılları arasında (A) taşınmazına ilişkin imar planı değişikliği ve ruhsat işlemleri ile ilgili yargı kararlarına değinilmiştir. Davacının, süre aşımı kararına dayanak gösterilen 1. İdare Mahkemesinin 20/11/2011 tarihli kararının içeriğini öğrenebilmesi için tebligatın bizzat kendisine yapılması veya vekil aracılığıyla temsil edilmesi nedeniyle vekilinin kararın içeriğinden kendisini bilgilendirmesi gerekmekte olduğu, olayda davacının yargı kararına ne zaman muttali olduğuna dair bir bilgi ve belge bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca, söz konusu kararda yer verilen hususların (A) taşınmazının önceki imar planlarının ve yapı ruhsatlarının iptali istemiyle açılan davalar neticesinde verilen kesinleşmiş mahkeme kararları üzerine ne tür işlemler yapıldığı hakkında herhangi bir bilgi içermediği, sadece yeni imar planı değişikliğinin belediye meclislerince onayınave yapı ruhsatlarına ilişkin tarih ve sayıları gösterdiği ifade edilmiştir. Yargı kararlarına rağmen aynı plan değişikliğinin yapılmasında ısrar edilerek hukuka aykırı işlem yapıldığını ileri süren davacının yargı kararlarını uygulamakla yükümlü olan davalı idareye yargı kararları uyarınca işlem yapılıp yapılmadığını öğrenmek amacıyla yaptığı başvurunun, idarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmesi amacıyla yapılmış bir başvuru olarak yorumlanması gerektiği değerlendirmesine yer verilen kararda, idareyi yargı kararlarına uyulması için işlem tesisine zorlayan başvuruya cevaben verilen 2/12/2013 tarihli yazının 4/12/2013 tarihinde tebliği üzerine 23/12/2013 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu belirtilmiştir.

20. Davalı Belediye anılan karara karşı 4/9/2015 tarihinde karar düzeltme yoluna gitmiştir.

b. Bireysel Başvurudan Sonraki Süreç

21. Davalı Belediyenin karar düzeltme istemi aynı Dairenin 23/1/2017 tarihli kararıyla kabul edilmiş ve 11/6/2015 tarihli bozma kararı kaldırılarak 2. İdare Mahkemesinin 26/12/2013 tarihli süre ret kararı farklı bir gerekçeyle bozulmuştur. 23/1/2017 tarihli bozma kararının gerekçesinde davacının dava konusu taşınmazın batı yönünde bitişiğinde bulunan komşu taşınmazdaki apartmanın Yönetim Kurulu başkanı olduğu dikkate alındığında dava konusu taşınmaz üzerine inşa edilen ve yükselen bir bina varsa inşaat ruhsatından inşaatın başlama ve yükselme tarihinde haberdar olduğunun kabulünün gerekeceği ifade edilmiştir. İdare Mahkemesince dava konusu inşaat ruhsatına dayanılaraktaşınmaz üzerine inşa edilen bir binanın olup olmadığı, varsa bu inşaata başlama ve inşaatın yükselme tarihi araştırılarak inşaat ruhsatının ve dayanağı düzenleyici işlem niteliğindeki uygulama imar planının iptali istemiyle açılan dava hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

22. 2. İdare Mahkemesi bozma kararı uyarınca yeniden yaptığı inceleme sonucunda 14/12/2017 tarihli kararıyla davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir (E.2017/1256 sayılı dava dosyası). Kararın gerekçesinde, 1. İdare Mahkemesinin E.2006/2246 sayılı dava dosyasında verilen 7/12/2006 tarihli yürütmenin durdurulması kararı gereğince 10/1/2007 tarihinde (A) taşınmazı üzerindeki inşaatın durdurularak mühürlendiği hatırlatılmış; bu durumun 10/1/2007 tarihi itibarıyla taşınmaz üzerinde bir inşaata başlandığını gösterdiğine dikkat çekilmiştir. İlerleyen süreçte binanın inşaatının tamamlandığı belirtilen kararda, yapı ruhsatının (9/4/2010 tarihli) verilmesi akabinde bina için 28/12/2010 tarihinde yapı kullanma izin belgesinin (binanın tamamlanmış olması dolayısıyla) düzenlendiği ifade edilmiştir. Kararda davacının dava konusu taşınmazın batı yönünde bitişiğinde bulunan komşu taşınmazdaki apartmanın Yönetim Kurulu başkanı olduğu vurgulanmış, dolayısıyla binanın kullanımından haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak yapı kullanma izin belgesinin düzenlendiği tarih itibarıyla dava konusu işlemlerden haberdar olunacağı değerlendirmesine yer verilen kararda 28/12/2010 tarihinden itibaren altmış gün içinde açılmadığı anlaşılan davanın süresinde olmadığı tespitinde bulunulmuştur.

23. Söz konusu karar temyiz incelemesi için Danıştayda olup henüz kesinleşmemiştir.

2. Tam Yargı Davası (Bireysel Başvuruya Dayanak Dava)

24. M. Apartmanı Yönetim Kurulu adına Ömer Fırıncıoğlu tarafından 23/12/2013 tarihinde 1. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açılmıştır. Söz konusu davada, (A) taşınmazı üzerindeki İ. Apartmanı'nın imara aykırı olarak inşa edilmesi nedeniyle kendilerine ait binada meydana gelen değer kaybının yasal faiziyle birlikte tazmini talep edilmiştir (E.2013/1018 sayılı dava dosyası).1. İdare Mahkemesi 19/2/2014 tarihli kararıyla davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir.

25. Karar Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin (Bölge İdare Mahkemesi) 19/9/2014 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinde ilgili mevzuatta yönetici veya yönetim kuruluna kat maliklerinin kişisel haklarının muhtel olmasından dolayı tam yargı davası açılması konusunda bir yetki ve görev verilmediği, bu itibarla yönetim kurulu başkan ve üyelerinin kat malikleri adına tam yargı davası açamayacakları hatırlatılmıştır. Dava dilekçesinden davanın sadece adına dava açılan Ömer Fırıncıoğlu'nun uğradığı zarara ilişkin mi yoksa tüm kat maliklerinin uğradığı zarara ilişkin mi olduğunun anlaşılamadığı, dolasıyısıyla dava dilekçesinin usule uygun olarak düzenlenmediği ifade edilen bozma kararında; yeniden düzenlenmek üzere dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken konusu açıklığa kavuşturulmadan davanın süre yönünden reddedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı belirtilmiştir.

26. 1. İdare Mahkemesi bozma kararındaki gerekçeler doğrutsunda 10/10/2014 tarihli kararıyla dava dilekçesini reddetmiştir (E.2014/1054 sayılı dava dosyası).

27. Dilekçe ret kararı üzerine yeniden düzenlenen 10/11/2014 tarihli dava dilekçesinde başvurucuların tamamı M. Apartmanı'nın kat malikleri olarak davacı sıfatıyla yer almış ve taşınmazda meydana gelen değer kaybının tazminini talep etmişlerdir.

28. Yenilenen dava 1. İdare Mahkemesinin 28/11/2014 tarihli kararıyla süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir (E.2014/1236 sayılı dava dosyası). Kararın gerekçesinde öncelikle davanın 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca idari işlemden doğan zararın tazmini istemiyle doğrudan açılan tam yargı davası niteliğinde olduğu tespitine yer verilmiştir. Kararda, İ. Apartmanı'na verilen 8/8/2008 tarihli yapı ruhsatının yargı kararıyla iptal edildiği görülmekle birlikte adı geçen apartman için iptal kararı sonrasında 9/4/2010 tarihinde yapı ruhsatı ve 28/12/2010 tarihinde yapı kullanma izin belgesi düzenlendiğinin anlaşıldığı ifade edilmiştir. Yapı kullanma izin belgesi verilen bir binanın inşaatının tamamlandığı ve fiilen kullanılacak duruma geldiğinin açık olduğuna dikkat çekilen kararda; uğranılan zararın bu tarih itibarıyla oluştuğu, davacıların bu kullanımı bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olacağı belirtilmiştir. Buna göre 28/12/2010 tarihinden itibaren altmış gün geçtikten sonra 23/12/2013 tarihinde açılan davanın süresinde olmadığı tespitinde bulunulmuştur.

29. Başvurucuların karara karşı yaptığı itiraz Bölge İdare Mahkemesinin 6/7/2015 tarihli kararıyla reddedilmiş ve karar onanmıştır. Başvurucuların karar düzeltme istemi de Bölge İdare Mahkemesinin5/11/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

30. Nihai karar 17/11/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

31. Başvurucular 15/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

32. 2577 sayılı Kanun'un "İptal ve tam yargı davaları" kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:

"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 inci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."

33. 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun "Yapı kullanma izni" kenar başlıklı 30. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:

"Yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için inşaat ruhsatını veren belediye, valilik (...) bürolarından; 27 nci maddeye göre ruhsata tabi olmayan yapıların tamamen veya kısmen kullanılabilmesi için ise ilgili belediye ve valilikten izin alınması mecburidir. Mal sahibinin müracaatı üzerine, yapının ruhsat ve eklerine uygun olduğu ve kullanılmasında fen bakımından mahzur görülmediğinin tespiti gerekir."

34. 3194 sayılı Kanun'un "Kullanma izni alınmamış yapılar" kenar başlıklı 31. maddesi şöyledir:

"İnşaatın bitme günü, kullanma izninin verildiği tarihtir. Kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılarda izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmazlar. Ancak, kullanma izni alan bağımsız bölümler bu hizmetlerden istifade ettirilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

35. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

36. Başvurucular taşınmazlarının değer kaybetmesine neden olan binanın daha önceki imar ve ruhsat işlemlerinin iptaline ilişkin çok sayıda yargı kararı bulunduğu hâlde idarenin bu kararları uygulamayarak imar mevzuatına ve şehircilik ilkelerine aykırı nitelikteki binanın bitmesine ve maddi zarara uğramalarına sebep olduğunu belirtmektedir. İdareyi yargı kararlarına uyması konusunda zorlamak amacıyla yaptıkları başvuru üzerine söz konusu binaya yeniden ruhsat verildiğinden haberdar olduklarını ve süresi içinde tam yargı davası açtıklarını ifade eden başvurucular, derece mahkemesinin hatalı değerlendirmeye istinaden davayı süre aşımından reddetmesi nedeniyle maddi zararlarının karşılanmadığından şikâyet etmekte; eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

B. Değerlendirme

37. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bireysel başvurunun taşınmazda meydana gelen değer kaybının tazmini (maddi tazminat) istemiyle açılan tam yargı davası üzerine yapıldığı dikkate alındığında başvurucuların şikâyetlerinin özünün söz konusu davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle uyuşmazlığın esasının incelenememesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucuların ihlal iddiaları adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

40. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsar Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B.No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

41. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

42. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

43. Somut olayda tam yargı davasının süre aşımından reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

b.Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

44. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

45. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

46. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

47. Başvurucuların taşınmazlarında meydana gelen değer kaybının tazmini istemiyle açtığı tam yargı davasının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin Mahkeme kararının 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesine dayandığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

ii. Meşru Amaç

48. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından müteaddit defa incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde, idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna işaret etmiştir (Daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 54, 55; Fatma Altuner, B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48,49; Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).

iii.Ölçülülük

 (1) Genel İlkeler

49. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen 52).

50. Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38).

51.Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma süresinin henüz dava hakkının doğmadığı ya da hak sahibinin dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yaşar Çoban, § 66).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

52. Başvurucular, dava açma süresinin başlangıcında yapı kullanma izin belgesinin düzenlendiği 28/12/2010 tarihinin esas alınmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğinden şikâyet etmektedir.

53. Bilindiği gibi idari işlem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davasında idarenin tazminle yükümlü tutulabilmesi için ortada idari işlem ve zarar olmalı, ayrıca zararla idari işlem arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Buna göre bireyin idari işleme ilişkin tam yargı davası açma hakkını, idari işlem nedeniyle bir zarara uğramış olduğunu ve uğradığı zararın hangi sebep veya sebeplerden kaynaklandığını gerçekte değerlendirebildiğinde kullanabilmesi gerekir (Benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Ayhan Kılıçoğlu, B. No: 2014/14426, 24/1/2018, §§ 54, 56).

54. Bireysel başvuruya dayanak davada derece mahkemesinin öncelikle dava açılmasının sebebini, bir başka ifadeyle uyuşmazlık konusu olgunun ne olduğunu irdelediği ve bu olguyu bitişik taşınmaz üzerinde inşa edilen bina nedeniyle başvuruculara ait taşınmazda değer kaybı meydana gelmesi olarak ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan derece mahkemesinin bu olgunun bir idari işlemin (bina için inşaat ruhsatı düzenlenmesi) sonucu olarak ortaya çıktığı -temelinde bir idari işlem olduğu- değerlendirmesiyle davayı, idari işlemden doğan zararın tazmini istemiyle açılan bir tam yargı davası olarak nitelediği ve olayda uygulanacak dava açma sürelerine ilişkin kuralları da buna göre belirlediği görülmektedir.

55. Somut olayda başvurucuların taşınmazına bitişik taşınmaz üzerinde inşaatı tamamlanmış bir binanın mevcut olduğu, dolayısıyla bu binadan dolayı başvurucuların zarara uğradıklarını bildikleri hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. İhtilaf, derece mahkemesinin dava açma süresinin başlangıcına esas aldığı tarih itibarıyla başvurucuların binanın tamamlanmasına izin veren ve dolayısıyla bu zararı doğuran idari işlemi (inşaat ruhsatı) bilip bilmediği ya da bilmesi gerekip gerekmediği hususunda ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.

56. Bu noktada zararı doğuran idari işlemin -bina için düzenlenen inşaat ruhsatının- başvuruculara tebliğ edilmesi gereken nitelikte bir işlem olmadığı özellikle not edilmelidir. Hâl böyle olunca derece mahkemesinin dava açma süresini hesaplarken başvurucuların bu işlemden haberdar olduğu ya da olması gerektiği tarihi tespit etmek için birtakım verilerden hareket ettiği görülmektedir. Bu bağlamda derece mahkemesinin mevcut yargı kararlarına rağmen süreç içerisinde binanın inşaatının tamamlanmış ve fiilen kullanılır duruma gelmiş olmasına önem atfetttiği, yapı kullanma izin belgesinin varlığını ise -söz konusu belgenin düzenlenme koşulları ve hukuki mahiyeti gereği- bu durumun gerçekleştiğinin bir göstergesi olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bir başka ifadeyle derece mahkemesinin bitişik taşınmaz üzerinde gerçekleşen ve hayatın olağan akışı içinde gözlemlenmesi mümkün olan bu maddi vakıanın başvuruculara uyuşmazlık konusu taşınmazın güncel imar durumuyla ilgili araştırma yükümlülüğü getirdiği yönünde bir yaklaşım benimsediği görülmektedir.

57. Başvurucuların taşınmazlarında meydana gelen değer kaybının tespiti içinSulh Hukuk Mahkemesine hitaben yazdıkları dilekçede geçen -yargı kararlarına rağmen belediye tarafından inşaatın bitirilmesine göz yumulduğu, binanın kat mülkiyetine geçişine izin verildiği, taşınmazın tapu kaydının değiştirilerek mesken tapularının verildiği- ifadelerinden (bkz. §15) uyuşmazlık konusu binanın tapu bilgilerine dahi vâkıf oldukları dikkate alındığında derece mahkemesinin söz konusu yaklaşımının somut olayın özel koşullarında başvuruculara ağır bir külfet yükleyen, katı ve öngörülemez bir nitelik arz etmediği gibi keyfîlik de içermediği sonucuna varılmıştır.

58. Bu tespitler çerçevesinde somut olayda derece mahkemesinin dava açma süresinin başlangıcına esas aldığı tarih itibarıyla başvurucuların idare aleyhine tam yargı davası açılması için gerekli olan koşulların tümünün oluştuğundan haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı söylenemez. Bu itibarla derece mahkemesinin dava açma süresinin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili yorumununbaşvurucuların dava açmasını aşırı derecede zorlaştırmadığı ya da imkânsız kılmadığı sonucuna varılmıştır.

59. Buna göre başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı anlaşılmıştır.

60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvenceye bağlanan mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine karar vermek gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Ahmet Mahmutoğlu ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/19703, 11/6/2018, § …)
   
Başvuru Adı AHMET MAHMUTOĞLU VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2015/19703
Başvuru Tarihi 15/12/2015
Karar Tarihi 11/6/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, taşınmazda meydana gelen değer kaybının tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 12
3194 İmar Kanunu 30
31
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi