TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YALÇIN ATLI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/19711)
|
|
Karar Tarihi:15/1/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ATEŞ
|
Başvurucu
|
:
|
Yalçın ATLI
|
Vekili
|
:
|
Av. Mahmut KAÇAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yakalama ve gözaltı işlemleri uygulandığı sırada
darbedilme ve bu olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 15/3/1992 doğumlu olup Van'ın Muradiye ilçesinde
ikamet etmektedir.
9. Başvurucu 17/10/2014 tarihinde, bir terör soruşturması
kapsamında ikametinde yakalanarak gözaltına alınmıştır. Bu soruşturma
kapsamında aynı gün Muradiye Cumhuriyet Başsavcılığında (Cumhuriyet
Başsavcılığı) verdiği ifadesinde yakalama işlemini gerçekleştiren polis
memurları tarafından darbedildiğini beyan etmiştir. İfadenin ilgili kısımları
şöyledir:
"...
Sabah saatinde evime gelen polis memurlarında[n] biri
beni darp etti. Yere düştüğüm sırada kafama bir tekme attı. Ayrıca ayağıma da
vurdu. Bana vuran polis memurunun yüzü kapalıydı. Kendisini görsem tanımam ama
evime gelenlerden birisiydi. Ayrıca gözlüklü bir polis memuru gözlüklü olduğunu
hatırlıyorum benim kafamı eğerek bana vurdu. Ayrıca şerefsiz dedi. Bana vuran
bu polis memurunu görsem tanırım. Bana vuran polis memurlarından şikayetçiyim
dedi.
ŞÜPHELİ MÜDAFİİNDEN SORULDU: Müvekkilimin
beyanına aynen katılıyorum. Müvekkilimin eylemi sadece IŞID terör örgütüne
karşı meydana gelen spontene bir eylemdir. Örgüt üyeliği söz konusu değildir.
Samimi beyanda bulunmuştur. Atılan taş polise yetişmemiştir. Sabit ikametgah
sahibidir. Sabıkasızdır. Müvekkilimiz göz altına alınarak psikolojik ve
fiziksel şiddet uygulanmıştır. Kendilerinden şikayetçiyiz... dedi.
..."
10. Başvurucu 17/10/2014 tarihinde Muradiye Sulh Ceza
Hâkimliğince yapılan sorgusunun ardından Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/772
numaralı soruşturması kapsamında tutuklanmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun
avukatı; başvurucunun gözaltına alındığı esnada psikolojik ve fiilî şiddete
maruz kaldığını, bu husustaki raporun dosyada bulunduğunu beyan ederek görevli
memurlardan şikâyetçi olduklarını tekrar etmiştir.
11. Başvurucu hakkında Muradiye Devlet Hastanesi tarafından
17/10/2014 tarihinde düzenlenen üç adet doktor raporu bulunmaktadır. Saat
09.38'de düzenlenen ilk raporda başvurucunun boynunun sağ tarafında morluk
bulunduğu, saat 12.47'de düzenlenen ikinci raporda boyun sağ lateralinde yer
yer kızarıklık ve yüzeysel lezyonlar mevcut olduğu, saat 16.47'de düzenlenen
raporda ise boynun sağ tarafında basit tıbbi müdahale ile giderilebilir
kızarıklık ve lezyonlar, dizde ağrı şikâyeti ve lezyon bulunduğu belirtilmiştir.
12. 23/10/2014 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/772
numaralı soruşturma dosyası üzerinden başvurucunun kötü muameleye maruz
kaldığına yönelik şikâyetleri ile ilgili olarak Muradiye İlçe Emniyet
Müdürlüğüne bir müzekkere yazılmış, araştırma yapılması talep edilmiştir.
Müzekkerenin ilgili kısımları şöyledir:
"...
Yalçın Atlı'ya ait ifade tutanağı yazımız
ekinde gönderilmekle şüphelinin ifadesinde polis memurları tarafından darp
edildiğini bildirmesi nedeniyle konuya ilişkin detaylı araştırma yapılması,
varsa kamera kayıtlarının tespiti ile tanık araştırması yapılması ikmal
olunacak evrakın Cumhuriyet Başsavcılığımıza ivedi olarak gönderilmesi rica
olunur."
13. 2014/772 numaralı soruşturma dosyası 13/11/2014 tarihinde
fezleke düzenlenerek Erciş Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Erciş
Cumhuriyet Başsavcılığı fezleke üzerine başvurucu hakkında 2014/3541 numaralı
dosya üzerinden bir soruşturma başlatarak 9/12/2014 tarihinde düzenlediği
iddianame ile Erciş Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır.
14. Başvurucu 15/12/2014 tarihinde vekili aracılığıyla
Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe ile başvurarak 17/10/2014 tarihinde maruz
kaldığını iddia ettiği kötü muamele eylemlerini gerçekleştiren, bu eylemleri
görmelerine karşılık ihbarda bulunmayan ve usulüne uygun doktor raporu
düzenlemeyen kamu görevlilerinden şikâyetçi olmuştur. Başvurucu önceki
beyanlarında ikametinde yakalanarak gözaltına alındığını söylemesine karşılık,
şikayet dilekçesinde dayısının evinde bulunduğu sırada gözaltına alındığını
ifade etmiştir. Başvurucu bu dilekçede özet olarak, olay günü dayısının evinde
kaldığını, sabah 06.00 sıralarında sırada kapıyı kırarak içeri giren özel tim
kıyafetli iki polis tarafından yakalanarak gözaltına alındığını, bu sırada polis
memurlarının silahın dipçiği ve tekme ile vurarak kendisini darbettiğini beyan
etmiştir. Başvurucu yakalandıktan sonra arabaya bindirilmek üzere getirildiği
sırada bir grup polis tarafından da darbedildiğini, araca bindirildikten sonra
arka koltukta iki polis memurunun kendisini darbetmeye devam ettiğini, sinkaflı
sözlerle sövdüklerini ve ters kelepçe taktıklarını ifade etmiştir. Bu şekilde
Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü ifade eden başvurucu; binanın içinde
koridorda yirmi dakika ve nezarette bir saat elleri arkadan kelepçeli şekilde
bekletildiğini beyan etmiştir. Başvurucu bunun ardından doktor raporu için
hastaneye götürüldüğünü ancak doktorun polisler bir perdenin arkasında
beklerken kendisini muayene ettiğini, doktorun yalnızca bel üstü giysilerini kaldırarak
ve ayağına bakarak bu muayeneyi gerçekleştirdiğini, muayenenin ardından
doktorla polislerin bir şeyler konuştuğunu ifade etmiştir. Başvurucu, Savcılık
ifadesinin ardından üç kez daha doktora götürüldüğünü beyan etmiştir. Ayrıca
yakalama işlemi sırasında dayısı ve dayısının eşinin evde olduğunu,
yakalandıktan sonra arabaya götürülürken mahalle muhtarını gördüğünü ve Emniyet
Müdürlüğü binasının içinde gözaltına alınan Z.Y. isimli kişi ile birlikte
tutulduklarını ifade etmiştir.
15. Cumhuriyet Başsavcılığı şikâyet dilekçesinin kendisine
ulaştığı 31/12/2014 tarihinde 2015/14 numaralı dosya üzerinden bir soruşturma
başlatmıştır. Başvurucunun bu dosya kapsamında 10/2/2015 tarihinde alınan
ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Olay tarihi olan17.10.2014 tarihinde
benkendi evimde bulunmaktaydım. Saat 05:30 civarındayüzleri kapalı Özel Harekat
polisleri evimizin kapısını kırarak içeri girdiler, bulunduğum odaya
girdiler,odaya girerken ellerinde uzun namlulu silahlar bulunmaktaydı, bana
doğrultarak herhangi bir bir şekilde hareket etme yoksa vururuz dediler, bu
polis memurlarının yüzleri kapalıydı.daha sonra benim ensemden tutarak beni
salona getirdiler, orada silahın dipçisi ile boynuma vurdular, daha sonra bana
yumruk ve tekme vurarak beni araçlarına aldılar. Araç içerisinde de beni darp
ettiler. Daha sonra beniMuradiye İlçe Emniyet Müdürlüğüne getirdiler,
buradayüzleri açık sivil polis memurları bana hakaretlerde bulundular, daha
sonra beni nezarethaneye attılar.
...Araç içerisinde getirilirken bana hitaben
'Şerefsiz, ... Koyduğun çocuğu, karakolda iseşerefsiz.' gibi hakaretlerde
bulunuyorlardı.
...Beni evden karakola getirinceye kadar tekme
tokat, dipçikle boynuma vurma gibidarp eylemlerine maruz kaldım.
...Beni yakalayan polislerin açık kimliğini bilmiyorum
ancak Muradiye İlçe Emniyet Müdürlüğünde görev yapan sivil
polislerdir,kendilerini görsem teşhis edebilirim.
...yakalandığım andan itibaren ailem bu olaya
şahittir, ayrıca polislerin yanında mahalle muhtarı da bulunmaktaydı.
...beni darp edenpolis memurlarını teşhis
edebilirim, ayrıca beni darp eden vehakarette bulunan polis memurları hakkında
şikayetçiyim ancakadli rapor düzenleyendoktorlar hakkında herhangi bir
şikayetim yoktur, benim olayla ilişkin söyleyeceklerim bundan ibarettir, dedi"
16. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2015/14 numaralı
soruşturma kapsamında 3/4/2015 tarihinde Muradiye İlçe Emniyet Müdürlüğüne
hitaben başvurucunun şikâyetleri ile ilgili araştırma yapılması talebini içeren
bir müzekkere yazılmıştır. Müzekkerenin ilgili kısımları şöyledir:
"Müşteki vekilinin şikayet dilekçesi ve
ifade tutanağı yazımız ekinde gönderilmiş olup;
Ekte gönderilen şikayet dilekçesine ilişkin
olarak araştırma yapılması, Yalçın Atlı'ya ilişkin görüntülerin(mobese, emniyet
giriş çıkışı, Muradiye Devlet Hastanesi) tespit edilmesi, müştekiyi darp
ettiği/hakaret ettiğiileri sürülen polis memurlarının tespitinin yapılması,
İkmal edilecek evrakın Cumhuriyet
Başsavcılığımıza gönderilmesi rica olunur."
17. Muradiye İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından bu müzekkereye
21/4/2015 tarihinde cevap verilmiştir. Cevap yazısının ilgili kısımları
şöyledir:
"...söz konusu olayların olduğu
tarihlerde, ilçe merkezinde bulunan mobese kameralarının aktif olmadığı, İlçe
Emniyet Müdürlüğü bina içerisinde ve dışında da bulunan güvenlik kameraları
görüntülerinin (1) aylık kayıt tuttuğu ancak olay tarihinin altı ay öncesi
olmasından dolayı güvenlik kamerası kayıtlarının temininin mümkün olmadığı
anlaşılmıştır.
Muradiye Devlet Hastanesi güvenlik kameraları
da (1) ay süre ile kayıt yaptığından ve olay tarihinin yaklaşık altı ay önce
olmasından dolayı şahsın olay tarihinde Muradiye Devlet Hastanesine götürüldüğü
görüntüleri temin edilememiştir. Olaya ilişkin herhangi bir güvenlik kamerası
veya mobese kamerası görüntüsünün temin edilmesi mümkün olmadığı için şahsın
şikayet dilekçesinde kendisine kötü muamelede bulunduğu iddia edilen Polis
Memurlarının tespiti de mümkün olmamıştır."
18. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun şikâyeti ile
ilgili olarak 10/8/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...
Müşteki hakkında Muradiye Devlet Hastanesi
tarafından düzenlenen kesin nitelikteki adli raporda boyun ve dizde
yaralanmanın olduğu ve söz konusu yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile
giderilebilir nitelikte olduğunun belirtildiği,
Kimlik bilgileri tespit edilemeyen polis
memuru hakkındaki kasten yaralama suçu ile Emniyet personeli tarafından
gerçekleştirildiği iddia olunanişkence suçu yönünden;müştekinin adli raporda
belirtilen yaralanmasının şahsın gözaltına alındığı sırada boynundan tutulmak
ya da diz çöktürmek suretiyle polisin zor kullanma yetkisi kapsamında orantılı
güç kullanılması sonucu oluşma ihtimalinin yüksek olduğu, müştekinin ifadesinde
de gözaltına alındığı sırada boynundan tutulduğunun beyan edildiği, şüpheli
hakkında üzerineatılı suçtan dolayı dava açılmasını ve soruşturmanın devamını
gerektirecek nitelikte ve yeterliliktesomut bir delilin elde edilemediği,
Kimlik bilgileri tespit edilemeyen polis
memurları hakkındaki hakaret suçu yönünden müştekinin salt iddiası haricinde
şühheli hakkında üzerine atılı bulunan suçtan dolayı dava açılmasını ve
soruşturmanın devamını gerçekleştirecek nitelikte ve yeterlilikte somut bir
delil elde edilemediği,
Doktorlar ve sağlık personelinin üzerine atılı
resmi evrakta fikri sahtecilik eylemine yönelik olarak; bahsi geçen
görevlilerin üzerine atılı suçtan dolayıdava açılmasını ve soruşturmanın
devamını gerektirecek nitelikte ve yeterliliktesomut bir delilin elde edilemediği
anlaşılmakla;
Olay hakkında kamu adına KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,
..."
19. Başvurucu kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz
etmiş, itiraz Erciş Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/10/2015 tarihli kararı ile
reddedilmiştir. Ret kararı başvurucu vekiline 20/11/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Ret kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...
Dosya içerisinde ismi anılan şahıslar arasında
çıkan tartışma çıktığı akabinde tartışmanın kavgaya dönüştüğü, tarafların
karşılıklı olarak birbirlerini tehdit ettikliri ve hakaret ettikleri, basit
yaralama, tehdit ve hakaret suçunu işledikleri iddiasıyla Muradiye Cumhuriyet
Başsavcılığınca başlatılan soruşturma sonucunda 10/08/2015tarih 2015/14
soruşturma, 2015/188 sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığınadair karar
verildiği anlaşılmıştır.
Hakimliğimizce incelenmesi neticesinde dosya
içerisindeki tüm bütün bilgi ve belgelerin bir bütün halindeincelenmesi
neticesinde;
Kamu davasının açılması için yeterli
nedenlerin dosyada bulunmadığı, Muradiye Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/14
nolu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya aykırı yönünün
bulunmadığı, anılan karar aleyhine bulunulmuş olan itirazın bu nedenlereddine
dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
..."
20. Başvurucu 17/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
"Bir suçun işlendiğini öğrenen
Cumhuriyet savcısının görevi"
kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:
"(1) Cumhuriyet
savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir
hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek
üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin
araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî
kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri
toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla
yükümlüdür."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 15/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; yakalama ve gözaltı işlemleri sırasında polis
memurlarının kendisini tekme, yumruk ve silah dipçiği vurmak suretiyle
darbettiklerini, bu darp nedeniyle yaralanmasına ilişkin doktor raporu
bulunmasına ve ifadesi alınırken Cumhuriyet Savcılığında kötü muameleye maruz
kaldığını beyan etmesine karşın resen bir soruşturma başlatılmadığını iddia
etmektedir. Başvurucu, yaptığı şikâyet üzerine başlatılan soruşturmada kötü
muamelede bulunan kolluk görevlilerinin kimlikleri belli olmasına rağmen bu
kişilerin ifadesine başvurulmadığını, gösterdiği tanıkların dinlenmediğini
ileri sürmektedir. Bulguların eksik yazıldığını iddia ettiği tıbbi raporu
düzenleyen doktorların beyanlarının alınmadığını, olay yerlerini gösteren
kamera görüntülerinin tespit edilmediğini, böylece gerekli deliller toplanmadan
ve özensiz yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verildiğini iddia etmektedir. Başvurucu bu iddiaları kapsamında
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
25. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri,
…kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır."
26. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin
devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri dikkate alınarak maddi ve usul
boyutları bakımından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Devletin negatif
yükümlülüğü bireyleri işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da
cezaya tabi tutmama sorumluluğunu içerirken devletin pozitif yükümlülüğü hem
bireyleri bu tür muamelelerden korumayı (önleyici yükümlülük) hem de etkili bir
soruşturma yoluyla sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını (soruşturma yükümlülüğü)
içermektedir. İşkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutu, negatif
yükümlülük ile önleyici yükümlülüğü kapsamakta; pozitif yükümlülüğün alanında
kalan soruşturma yükümlülüğü ise usul boyutunu oluşturmaktadır (benzer yöndeki
inceleme usulünü içeren kararlar için bkz. Cezmi
Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 75; Mehmet Şah Araş ve diğerleri, B. No:
2014/798, 28/9/2016, § 64; Mustafa Rollas,
B. No: 2014/7703, 2/2/2017, § 49).
27. Başvurucu, yaralanmasına neden olan kötü muamele eyleminin
devlet görevlileri tarafından gerçekleştirildiğini ve sorumlular hakkında
etkili bir ceza soruşturması yapılmadığını ileri sürerek kötü muamele yasağının
hem maddi hem de usul boyutlarıyla ihlal edildiğini iddia etmektedir. Ancak
başvuru formu ve ekleri ile UYAP aracılığıyla ulaşılan deliller, kötü muamele
yasağının maddi boyutu bakımından ihlal edildiğine ilişkin iddiayı bu aşamada
incelemeye imkân vermemektedir. Bu nedenle somut olaya ilişkin değerlendirme,
başvuruya konu olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde, sadece devletin pozitif yükümlülüğü
kapsamındaki etkili soruşturma yapma yükümlülüğü açısından ele alınacaktır
(benzer yaklaşım için bkz. Evin Barış,
B. No: 2016/172, 28/5/2019, § 27).
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
29. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı
kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün bir usul boyutu bulunmaktadır. Bu usul
yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının
sorumlularının belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek
etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın
temel amacı söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını
güvenceye almak, kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda
bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini
sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 110).
30. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka
aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye
tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde
Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel
amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle
birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını
gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve
cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa madde,
sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet
görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan
kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
25).
31. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına
soruşturma yapılmamış olması yahut yeterli soruşturma yapılmamış olması da kötü
muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun yetkililer,
resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidir. Şikâyet yapılmadığında bile
işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren belirtiler bulunduğunda soruşturma
açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız
biçimde, kamu denetimine tabi olarak, özenli ve süratli yürütülmesi, bir bütün
olarak etkili olması gerekir (Tahir Canan,
§ 25; Cezmi Demir ve diğerleri, §
116).
32. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve
cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır.
Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma
makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların
tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplaması gerekir. Dolayısıyla kötü
muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve derinlikli
yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle
öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek
için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır. Bu kapsamda yetkililer
diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi
incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için
alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).
33. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve
manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını
ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini
sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın
17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma
ya da cezalandırma hakkı, tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza
kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).
34. Devlet memurları tarafından yapılan işkence ve kötü muamele
hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olması için soruşturmadan sorumlu ve
tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması gerekir.
Soruşturmanın bağımsızlığı sadece hiyerarşik ya da kurumsal bağlantının
olmamasını değil ama aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirir.
Dolayısıyla etkili bir soruşturmadan söz edilebilmesi için öncelikle
soruşturmanın bağımsız yürütülebilir bir niteliğe sahip olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117).
35. Bununla birlikte soruşturma sonucunda alınan kararın
soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine
dayalı olması, bunun yanı sıra söz konusu kararın bireylerin vücut bütünlüğüne
yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü
bir müdahale olup olmadığı noktasında yeterli bir değerlendirme de içermesi
gerekmektedir (Cebrail Bektaş ve Yüksel
Şahin, B. No: 2015/4787, 25/9/2019,
§ 64).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
36. Başvurucunun hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında
yakalanarak gözaltına alındığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Başvurucu
bu adli işlemler sırasında kolluk görevlileri tarafından darbedildiğini iddia
etmiş ve iddiasını doktor raporlarıyla desteklemiştir. Bu nedenle başvurucunun
kötü muameleye maruz kaldığına dair iddiasının savunulabilir nitelikte olduğu
kanaatine varılmıştır. Bu hâlde sorumluların belirlenmesini ve olayın
aydınlatılmasını sağlamaya elverişli ve etkili resmî bir soruşturma yapılması
gerekmektedir.
37. Cumhuriyet Başsavcılığı; başvurucunun kötü muameleye maruz
kaldığına yönelik iddialardan, başvurucunun 17/10/2014 tarihinde verdiği ifade
ve sorgusu sırasındaki beyanlarıyla haberdar olmuştur. 23/10/2014 tarihinde
Muradiye İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazılan müzekkere ile kamera kayıtlarının
tespit edilmesi ve tanık araştırması yapılması istenmiştir. Cumhuriyet
Başsavcılığının derhâl ve resen harekete geçtiği, kötü muamele iddiasından
haberdar olmasından itibaren altı gün içinde olayı araştırmaya başladığı
anlaşılmaktadır.
38. Buna karşılık 23/10/2014 tarihli araştırma talebi
başvurucunun şüpheli sıfatıyla yer aldığı 2014/772 sayılı soruşturma dosyası
üzerinden yapılmıştır. Bu dosya, başvurucu hakkında kamu davası açılması
talebiyle fezleke düzenlenerek 13/11/2014 tarihinde Erciş Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmiştir. Erciş Cumhuriyet Başsavcılığı fezleke ile gelen
dosyayı 2014/3541 numaraya kaydederek 9/12/2014 tarihinde başvurucu hakkında
Erciş Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. Başvuru dosyasında ve UYAP
üzerinden erişilen belgelerde 23/10/2014 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından yazılan müzekkere uyarınca talep edilen hususlarda bir araştırma
yapıldığına dair bir bilgi veya sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kolluk
görevlileri hakkında verilmiş bir karar bulunmamaktadır. Bu nedenle Emniyet
Müdürlüğüne yazılan 23/10/2014 tarihli müzekkerenin ve resen başlatılan
soruşturmanın takibi ve neticelendirilmesi konusunda ihmal gösterildiği
değerlendirilmiştir.
39. Başvurucunun 15/12/2014 tarihinde verdiği şikayet dilekçesi
üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca 2015/14 sayılı dosya üzerinden yeni bir
soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında başvurucunun beyanı alınmış
ve 3/4/2015 tarihinde Emniyet Müdürlüğüne bir müzekkere daha yazılarak MOBESE,
Emniyet Müdürlüğü ve Muradiye Devlet Hastanesindeki kamera görüntülerinin
tespit edilmesi ve başvurucuyu darp ettiği ileri sürülen polis memurlarının
kimliklerinin belirlenmesi talep edilmiştir. Bu talebe verilen cevapta Devlet
Hastanesi ve Emniyet Müdürlüğündeki güvenlik kamerası sistemlerinin kayıtları
en fazla bir ay saklayabildikleri ve olay tarihinde Muradiye ilçesinde MOBESE
kameralarının aktif olmadığı belirtilerek şikâyet konusu olayla ilgili görüntü
kaydına ulaşılamadığı ve kötü muamelede bulunduğu iddia edilen kolluk
görevlilerinin tespitinin mümkün olmadığı bildirilmiştir. Neticede, soruşturma
10/8/2015 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sonlandırılmıştır.
40. 2015/14 sayılı dosya üzerinden yürütülen bu yeni
soruşturmada, başvurucunun şüpheli olarak yer aldığı 2014/772 sayılı soruşturma
dosyasının incelenmesi yoluna başvurulmamıştır. Oysa başvurucunun yakalanması,
evinin ve üstünün aranması, gözaltına alınması ve sağlık muayenesinden
geçirilmesine dair adli işlemlere ilişkin tutanaklar bu dosyada bulunmaktadır.
Başvurucu hakkındaki adli işlemleri yapan kolluk görevlilerinin ve tıbbi
muayenesini gerçekleştiren sağlık görevlilerinin isimleri de bu tutanaklarda
yer almaktadır. Olayla ilgili bilgisi ve sorumluluğu bulunabilecek kamu
görevlilerinin tespiti ve beyanlarının alınması mümkün iken soruşturmanın bu
yola başvurulmadan yürütülmesi, kötü muamele eyleminde sorumluluğu bulunan kamu
görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlandığı algısı oluşturabilecek
nitelikte, önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir.
41. İddiaların aydınlatılabilmesi için kritik önemde olan
Emniyet Müdürlüğü ve Devlet Hastanesindeki kamera görüntüleri bir ay içinde
tespit edilmediğinden kaybolmuştur. Öte yandan başvurucunun iddia ettiği kötü
muamele eylemlerine tanık olduklarını beyan ettiği aile fertleri, mahalle
muhtarı ve Z.Y. isimli kişilerin beyanlarının alınması yoluna da
başvurulmamıştır. Bu nedenlerle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasını
aydınlatabilecek nitelikteki önemli delillerin toplanmasında özenli
davranılmadığı kanaatine varılmıştır.
42. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, başvurucuda oluşan
yaralanmaların "polisin zor kullanma
yetkisi kapsamında orantılı güç kullanılması sonucu oluşma ihtimalinin yüksek
olduğu" gerekçesiyle verilmiştir. Oysa
"Genel İlkeler"
bölümünde de belirtildiği üzere soruşturma makamları olay ve olguları ciddiyetle
öğrenmeye çalışmalı, soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek
için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (bkz. § 32).
Başvurucunun zor kullanılarak yakalanmasını gerektirecek bir eylemde bulunup
bulunmadığı araştırılmaksızın başvurucu üzerinde kullanılan fiziksel gücün
orantılı olduğu sonucuna varmak mümkün değildir. Bu nedenle kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar gerekçesinin etkili soruşturma yapma yükümlülüğü
açısından uygun ve yeterli olduğu söylenemez.
43. Erciş Sulh Ceza Mahkemesi 8/10/2015 tarihinde kovuşturmaya
yer olmadığına dair karara yapılan itirazı reddetmiştir. Ret kararında, itiraza
konu edilen olaydan tamamen farklı bir olaydan, daha somut bir ifadeyle
karşılıklı tehdit, hakaret ve yaralama eylemlerinden bahsedilmektedir (bkz. §
19). Bu nedenle ret kararının başvurucunun itiraz nedenleri ve soruşturma
dosyası özenli bir şekilde incelenmeden verildiği kanaatine varılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
46. Başvurucu, kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin tespiti
ile yeniden soruşturma yapılması ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
47. Anayasa Mahkemesi Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, bireysel başvuruya
konu olayın incelenmesi sonucunda ihlal kararı verilmesi durumunda ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenler hususunda detaylı
açıklamalarda bulunmuştur. Anılan içtihat doğrultusunda 6216 sayılı Kanun
uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için temel kural olan
eski hâle getirmenin başvuruya konu olayda uygulanması gerektiği sonucuna
varılmıştır.
48. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
49. Başvuruda, Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kötü
muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin yargısal bir karara varmak için gerekli
olan deliller toplanmadan verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
50. Bu durumda kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden soruşturma ise 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Cumhuriyet Başsavcılığınca
yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan kovuşturmaya yer olmadığı
kararının ortadan kaldırılması ve ihlal sonucuna uygun olarak etkin bir
soruşturma yürütülerek yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Muradiye Cumhuriyet
Başsavcılığına (Soruşturma No. 2015/14) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
51. Kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edilmiş
olması nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
52. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.226,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere
Muradiye Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.226,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
15/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.