logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Sedef Yüksel [1.B.], B. No: 2015/19948, 10/5/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SEDEF YÜKSEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/19948)

 

Karar Tarihi: 10/5/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

Sedef YÜKSEL

Vekili

:

Av. İbrahim TOY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, psikolojik tacizde bulundukları ve yürütülen idari soruşturmada başvurucunun siyasi ve dinî görüşünü sorguladıkları ileri sürülen kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/12/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, İstanbul ili Kadıköy ilçesinde bulunan bir aile sağlığı merkezinde hemşire olarak görev yapmaktadır.

7. Başvurucu hakkında; birlikte görev yaptığı hemşire M.Y. ve aile hekimi Z.M.nin beyanları üzerine hastalar arasında ayrımcılık yaptığı, ırkçı söylemlerde bulunduğu, başbakana hakaret ettiği iddiaları çerçevesinde 2012 yılında idari soruşturma başlatılmıştır.

8. Başvurucu; M.Y. ve Z.M. tarafından tehdit edildiğini ve işten ayrılmaya zorlandığını, ayrıca bu kişilerin kendisi hakkında ileri sürdükleri asılsız ithamlar ve iftiralar neticesinde açılan idari soruşturmada görevli sağlık başdenetçisi M.G. tarafından etnik kökeninin, siyasi ve dinî görüşünün sorgulandığını belirterek İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu 22/1/2015 tarihli dilekçesinde; belirtilen kişilerin özel hayatını araştırdıklarını, hukuk dışı soruşturmalar yaptıklarını, üzerinde baskı oluşturarak işi bırakmasını amaçladıklarını ve bu suretle görevlerini kötüye kullanma suçunu işlediklerini ileri sürmüştür.

9. Başsavcılık tarafından M.Y., Z.M. ve M.G. hakkında 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca 26/1/2015 tarihinde soruşturma izni talep edilmiştir. Söz konusu kişiler hakkında hazırlanan ön inceleme raporu neticesinde, Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığının 27/5/2015 tarihli kararıyla soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir. Kararda; iddiaların kanıtlanmasına yönelik bilgi ve belge bulunmadığı, tanık beyanlarının çelişkiler içerdiği, bu nedenlerle eldeki bilgi ve belgelerle iddiaların sübuta ermediği ifade edilmiştir.

10. Başvurucu, söz konusu karara karşı itirazda bulunmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunun 27/10/2015 tarihli kararıyla ön inceleme raporu ve eki belgelerde yer alan tespitlerin isnat edilen eylemden dolayı Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlık soruşturması yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlilikte olmadığı gerekçesiyle itiraz reddedilmiştir.

11. Nihai karar 23/11/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu 22/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. 4483 sayılı Kanun'un 6. maddesi şöyledir:

"Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı belirtilir.

 Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunludur."

14. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Görevi kötüye kullanma" kenar başlıklı 257. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 10/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

16. Başvurucu;

i. Kişilik haklarını zedeleyen, süreklilik oluşturan baskı ve tehditlerin bir görünümü olan haksız idari soruşturmalarla sindirilmeye çalışıldığını,

ii. Keyfî olarak soyut iddialarla hakkında açılan idari soruşturma kapsamında siyasi ve dinî görüşlerinin sorgulandığını, soruşturmaya katkı sağlamayacak şekilde özel hayatının irdelendiğini,

iii. Psikolojik taciz oluşturan tüm bu olayların sorumluları hakkında görevlerini kötüye kullanmaları nedeniyle suç duyurusunda bulunmasına rağmen gerekçesiz ve hukuka aykırı şekilde soruşturma izni verilmemesine karar verildiğini belirterek ayrımcılık yasağının, özel hayata saygı hakkının, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının, din ve vicdan hürriyeti ile hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 1879/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetleri, bir takım eylem ve işlemlerle baskı altında tutulmasına, hakkındaki soruşturma sırasında özel hayatının sorgulanmasına ve temel haklarına yargısal makamlarca bir koruma sağlanmamasına ilişkindir. Dolayısıyla anılan şikâyetler bir bütün olarak psikolojik taciz iddiası kapsamında kalmaktadır. Anayasa Mahkemesinin önceki kararları da dikkate alındığında incelemenin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında yapılması gerektiği değerlendirilmiştir (Hüdayi Ercoşkun, B. No: 2013/6235, 10/3/2016, §§ 59, 60; Sümeyye Örnek, B. No: 2014/11091, 7/6/2017, § 16).

18. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

 "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

 ...

 Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

19. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının koruduğu temel haklara, bir eylemin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerektiğine ve söz konusu ağırlık düzeyi belirlenirken gözönüne alınması gereken durumlara ilişkin olarak ilkeler tespit edilmiştir (Şehnaz Ayhan, B. No: 2013/6229, 15/4/2014, §§ 21-26; Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, §§ 31-36; Emel Leloğlu, B. No: 2013/3512, 17/7/2014, §§ 26-31; Hüdayi Ercoşkun, §§ 84-88; Hacer Kahraman, B. No: 2013/7935, 20/4/2016,§§ 51-56).

20. Belirtilen tespitler ışığında somut olay incelendiğinde, iddia edilen eylem ve işlemlerin başvurucu üzerinde fiziki ve ruhsal etkilerinin olması mümkündür. Kamu görevlisi olan başvurucu hakkında idari soruşturma yürütülmesinin ve birtakım eylem ve işlemler yapılmasının muamelelerin uygulanış şekli ve yöntemi ile özellikle meydana getirdiği fiziksel ve ruhsal etkiler açısından Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari eşiği aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikâyetinin Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

21. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

22. Somut başvuruya konu ihlal iddiasına benzer uyuşmazlıklar açısından hukuki tazmin yolunun daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olduğu hususu Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında belirtilmiştir (Işıl Yaykır, § 44; Aslı Kırmızı Demirseren, B. No: 2013/5680, 15/4/2014, § 41; Gülşin Oral, B. No: 2013/6129, 16/9/2015, § 47; Sümeyye Örnek, § 26).

23. Başvuruya konu olayda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunan başvurucu, birlikte görev yaptığı kişilerin ve hakkında yürütülen idari soruşturmada yer alan denetçinin görevlerini kötüye kullandıklarını ileri sürmüştür. Söz konusu şikâyet hakkında 4483 sayılı Kanun kapsamında idare tarafından yapılan incelemede şikâyetin işleme konulmamasına karar verilmiş ve bu karar Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 27/10/2015 tarihli ilamıyla kesinleşmiştir. Ancak başvurucu tarafından somut başvuru açısından daha etkili bir giderim yolu olan tazminat davası açma yoluna gidilmediği anlaşılmaktadır.

24. Yukarıda yer verilen tespitler çerçevesinde fiziksel ve ruhsal bütünlüğe yapılan müdahaleler ile ilgili olarak başvurucu tarafından yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulmuş olduğu dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçeyle;

A. Başvurunun, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Sedef Yüksel [1.B.], B. No: 2015/19948, 10/5/2018, § …)
   
Başvuru Adı SEDEF YÜKSEL
Başvuru No 2015/19948
Başvuru Tarihi 22/12/2015
Karar Tarihi 10/5/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, psikolojik tacizde bulundukları ve yürütülen idari soruşturmada başvurucunun siyasi ve dinî görüşünü sorguladıkları ileri sürülen kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Mobbing Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4483 Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun 6
5237 Türk Ceza Kanunu 257
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi