TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ BİRAY ERDOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/16189)
|
|
Karar Tarihi: 18/4/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Murat GÜVEN
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Biray ERDOĞAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Deniz YÜCEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, darbe teşebbüsü sonrasında FETÖ/PDY ile bağlantılı
suçlamalar dolayısıyla yürütülen bir soruşturmada uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl bugüne kadar birçok kez
uzatılmıştır. Kamu makamları, soruşturma mercileri ve yargı organları -olgusal
temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır
faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı
Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak
isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş, çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 51, Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/01/2018, § 12).
8. Anılan süreçte FETÖ/PDY'nin
"emniyet hizmetleri" alanındaki örgütlenmesine yönelik olarak Aydın
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kaspamında
Aydın 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 30/7/2016 tarihli kararıyla başvurucu hakkında
tutuklama tedbiri uygulanmıştır. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Şüpheliler...
Ali
Biray Erdoğan,
... üzerlerine atılı silahlı terör örgütüne
üye olma suçunun niteliğine, kanun maddesinde öngörülen ceza miktarına,
şüphelilerin üzerlerine atılı suçun CMK'nun
100/3-a-11 maddesinde yazılı katalog suçlardan olması, katalog suç nedeniyle
tutuklama nedeninin kanun gereğince varsayıldığı, soruşturma dosyası kapsamında
toplanan deliller, şüphelilerin savunmaları, olaya ve şüphelilerin
yakalanmalarına ilişkin kolluk görevlilerince düzenlenmiş olan tutanak
içerikleri, arama ve el koyma tutanakları, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün görevden
uzaklaştırma yazıları, Ankara C.Başsavcılığı'nın
Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu'nca
şüpheliler hakkında soruşturmaya başlanması karşısında şüphelilerin FETÖ/PDY
silahlı terör örgütünün üyesi oldukları yönünde üzerlerine atılı suçu
işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin
bulunduğu, delillerin toplanma aşamasında olması, şüphelilerin delilleri yok
etme, gizleme veya değiştirme ihtimallerinin bulunduğu, tanıklar veya başkaları
üzerinde baskı yapabilecekleri, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının yasal
veya gayriyasal imkanlarla yurt dışına kaçma
teşebbüslerinin olduğunun görsel ve yazılı basında yer alması ve atılı suça
dair yasada yazılı cezanın üst haddi göz önüne alındığında şüphelilerin
yargılamadan kaçabilecekleri yönünde somut olgular mevcut olduğundan verilmesi
muhtemel ceza ile tutuklama tedbirinin anılan gerekçelerle ölçülü olduğu ve bu
yüzden adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla atılı suçtan CMK'nun 100. Maddesi uyarınca şüphelilerin ayrı ayrı
TUTUKLANMALARINA...karar verildi."
9. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Aydın 1. Sulh Ceza
Hâkimliği 8/8/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
10. Başvurucu, anılan kararı 2/9/2016 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
11. Başvurucu 16/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
12. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 22/3/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde
kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucu dışında kırk üç şüpheli hakkında
da benzer suçlardan cezalandırma talebinde bulunulmuştur.
13. İddianamede ilk olarak FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün
kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle
kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve
hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir. Devamında ise
örgütün Aydın Emniyet Müdürlüğü yapılanmasına ilişkin unsurlara yer
verilmiştir.
14. İddianamede, başvurucunun gerek organik olarak gerekse
örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY terör örgütü hiyerarşisi
içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle
özetlenebilir:
i. İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen
21/12/2016 tarihli tevdi raporunda; başvurucunun eşi adına 17/1/2014 tarihinde
yeni hesap açtırdığı, bu hesap bakiyesinin 41.003,49 TL olduğu, FETÖ/PDY örgüt
liderinin talimatıyla Bank Asyaya hesap açtırdığı
veya var olan hesabını artırdığının tespit edildiği,
ii. Gümüşhane Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde ifadesi alınan A.A.nın 2008 yılında komiserlik sınavını
bitirip Aydın Polis Okulunda komiser olarak göreve başladığını, komiser
gruplarıyla sohbet ortamlarına girdiğini, sohbet ortamında başvurucuyu
gördüğünü ifade ettiği,
iii. Isparta Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturması kapsamında
ifadesi alınan tanık O.D.nin başvurucunun 2013
yılında Aydın Polis Okuluna kayıt yaptırdığını, birinci sınıfın birinci
döneminde dolaplarında yasak eşya bulundurdukları gerekçesi ile kendisine
kızdığını, bu arada masasının üstünde açık dizüstü bilgisayarında Fetullah Gülen'in videosunu gördüğünü, bu nedenle
başvurucunun örgüt içinde olduğunu düşündüğünü ifade ettiği,
iv. Başvurucu hakkında İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği
tarafından düzenlenen 10/1/2017 tarihli tevdi raporuna göre başvurucunun eşinin
Asya Katılım Bankasında bulunan hesabının 17/01/2014 tarihinde açıldığı, bu
tarihten sonra hesap ekstresinin incelemesinde virman, katılım hesabı açma,
katılım hesabı temdit, TL hesaba kasadan yatırma şeklinde işlemler olduğu,
hesabın aktif olarak kullanıldığının tespit edildiği belirtilmiştir.
15. İddianamede
başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin olarak yapılan hukuki değerlendirmenin
ilgili bölümü şöyledir:
"...Bu anlatımlarla
şüpheli Ali BİRAY ERDOĞAN’ın; FETÖ/PDY silahlı terör
örgütü tarafından organize edilen gizlilik esasına dayalı örgüt üyelerinin
katıldığı sohbet iştirak ettiği, sohbetlerde toplanan himmet vb. adlarla anılan
yardımlarda bulunduğu, BANK-ASYA isimli FETÖ/PDY’nin
silahlı terör örgütünün finans kuruluşunda destek amaçlı FETÖ/PDY silahlı terör
örgütü liderinin kendiniz, eşiniz yakınlarınız adına Bank Asya’ya para yatırın
talimatıyla önce eşi adına hesap açtığı ardından bu hesapta katılım hesabı
açtığı, tanık anlatımlarında da belirtildiği üzere FETÖ/PDY mensupları ile
irtibatlı olduğu, yapılanma içerisinde yer alarak örgütün eylem ve
faaliyetlerine katıldığı, örgüt üyesi olduğunun kabulü gerektiği
anlaşılmıştır."
16. Başvurucu, soruşturma aşamasındaki savunmasında özetle idari
soruşturma kapsamında verdiği dilekçesinde; ailecek aldıkları prensip kararı
gereği kendi maaşını ev ihtiyaçlarına harcadıklarını, eşinin maaşını ise
tasarruf amaçlı biriktirdiklerini, talimatla para yatırmadıklarını, oğlunun
okul taksitlerini de bu Bank Asyaya yatırdıklarını,
Cumhurbaşkanı'nın ikazı üzerine parayı çektiklerini ifade etmiştir.
17. Başvurucu 31/5/2017 tarihinde tahliye edilmiş olup bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama nedenleri" kenar
başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda
kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
..."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu
husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
20. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/12/2017 tarihli ve
E.2017/1862, K.2017/5796 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"... Nihai amacı, Devletin Anayasal
nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör
örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve
toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak
için her yolu mübah gören fakat sözde meşrutiyetini
sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için
yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize
olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu,
yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer
alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından
haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda
yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi
ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı,
bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey
hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda
'paralel yapı' veya 'terör örgütü' olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların
yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin
paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve
mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut
delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul
edilemeyeceği değerlendirilerek, bir Devlet okulunda öğretmen olarak görev
yapan, örgütle irtibatlı olduğu için kapatılmasına karar verilen sendikaya üye
olan, örgütün kriptolu iletişim ağı olan ByLock
iletişim sistemini kullanmayan ancak 25/9/2014 ve 13/10/2014 tarihlerinde örgüt
liderinin talimatı doğrultusunda anılan örgütle irtibatlı Bank Asya’ya eşi
adına para yatıran sanığın faaliyetlerinin, silahlı terör örgütünün hiyerarşik
yapısına dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluluk içermemesi karşısında örgüt üyesi olarak kabul
edilmesine yasal olanak bulunmadığından, konusu suç oluşturmayan ancak örgüt
liderinin talimatı doğrultusunda amaca hizmet eden faaliyetlerin yardım suçunu
oluşturacağı [anlaşılmış]..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 18/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; tutuklama tedbiri için mevzuatta öngörülen
koşulların gerçekleşmediğini ve bu nedenle adli kontrol kararının verilmesinin
kendisi açısından yeterli olacağını, tutukluğa itiraz incelemesinin gerekçesiz
olarak verildiğini, çocuğunun okul taksitini yatırdığı Bank Asyanın
örgüte üyelik yönünde bir delil oluşturamayacağını ve hakkındaki tanık
beyanlarının gerçeği yansıtmadığından bahisle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
24. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
25. Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
26. Öte yandan başvurucu, tutukluluğa itirazının gerekçesiz
olarak reddedildiğini belirtmişse de Anayasa Mahkemesince ilk tutuklama kararına
ilişkin olağan itiraz kanun yolu tüketildikten sonra yapılan bireysel başvuruda
Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklamanın hukukiliği
ile sınırlı bir inceleme yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır (Aynı yöndeki
değerlendirme için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, § 155).
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
27. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
28. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan
suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu
değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
29. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
2. Genel İlkeler
30. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra
ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
31. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale
olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama
tedbirinin niteliğine uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın
ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına
dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
32. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama
ancak "suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler"
bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin
suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın
kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272,
4/12/2013, § 72).
33. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında,
tutuklama kararının "kaçma"yı ya da
"delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini" önlemek amacıyla
verilebileceği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesine göre de
şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran
somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok
etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması
hâllerinde tutuklama kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca işlendiği
konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin
varsayılabileceği suçlara ilişkin bir listeye yer verilmiştir (Halas Aslan, §§ 58, 59).
34. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve
özgürlüklere yönelik sınırlamaların "ölçülülük" ilkesine aykırı
olamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda dikkate alınacak hususlardan biri tutuklama
tedbirinin isnat edilen suçun önemi ve uygulanacak olan yaptırımın ağırlığı
karşısında ölçülü olmasıdır (Halas Aslan, § 72).
35. Her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun
işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin
bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle
anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve
delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine
kıyasla daha iyi konumdadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, § 123). Bununla birlikte yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki
takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Anayasa
Mahkemesinin bu husustaki denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak
özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri
üzerinden yapılmalıdır (Erdem Gül ve Can
Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Selçuk Özdemir, § 76; Gülser Yıldırım (2), § 124).
3. İlkelerin Olaya
Uygulanması
36. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca
tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
kanuni dayanağı bulunmaktadır.
37. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan "suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti"nin
bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
38. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama ve
tutukluluğa itirazın reddi kararlarında suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak
dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiş (bkz. § 8) fakat buna ilişkin
herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.
39. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun
FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair tanık anlatımlarına, örgüt
liderinin talimatı üzerine 17/1/2014 tarihinde Bank Asya'da eşi adına hesap
açtırdığına, bu hesapta yüklü miktarda para bulundurulduğuna,hesap ekstresinin incelemesinde
virman, katılım hesabı açma, katılım hesabı temdit, TL hesaba kasadan yatırma
gibi işlemler olduğuna, hesabın aktif olarak kullanıldığına dayanılmıştır (bkz.
§ 14).
40. Soruşturma mercilerince başvurucunun eşinin Bank Asya'daki
hesabında 2014 yılı Ocak ayı öncesinde herhangi bir
paranın bulunmamasına rağmen 2014 yılı Ocak ayında hesaba yaklaşık 40.000 TL
para yatırıldığı tespit edilmiştir. FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesi ile
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 3/2/2015 tarihinde yönetimine el
konulan Bank Asya'nın örgütün en önemli finans kuruluşu olduğu hususunda bir
tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşın başvurucunun örgütün mali kaynağını
oluşturan ve bu yolla gelir elde ettiği Bankaya örgüt liderinin ve
yöneticilerinin çağrıları üzerine mesleğine ve sosyal konumuna göre azımsanmayacak miktarda para yatırmasının
somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak
kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez. Nitekim Yargıtay;
FETÖ/PDY terör örgütü liderinin talimatı doğrultusunda, anılan örgütle
irtibatlı olan Bank Asyaya eşi adına para yatıran
sanığın faaliyetlerinin örgüte yardım suçunu oluşturacağını belirtmiştir (bkz.
§ 20). Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli
belirtilerin bulunduğu görülmektedir (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Metin Evecen,B.No:2017/744, 4/4/2018, §§ 59, 60).
41. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir.
Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında
ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere
etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).
42. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üyelik suçu, Türk
hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup
isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma
şüphesine işaret eden durumlardan biridir (Aynı yöndeki değerlendirmeler için
bkz. Hüseyin Burçak, B. No:
2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran
[GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı
Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği
"tutuklama nedeni varsayılabilen" suçlar arasındadır.
43. Tutuklama nedenleri olarak "şüphelinin delilleri yok
etme, gizleme veya değiştirme ihtimalinin bulunduğu, tanıklar veya başkaları
üzerinde baskı yapabileceği, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının yasal
veya gayriyasal imkânlarla yurt dışına kaçma
teşebbüslerinin olduğunun görsel ve yazılı basında yer alması ve şüphelinin
yargılamadan kaçabileceği yönünde güçlü şüphenin varlığı" olgularına
dayanıldığı görülmüştür. Somut olayda Aydın 2. Sulh Ceza Hâkimliğince
başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken somut olguların varlığı nedeni ile
tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve bu nedenle adli kontrol kararının
yetersiz kalabileceğine dikkat çekildiği görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama
kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen
özel koşulları ile Aydın 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın
içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama
nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
44. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının
da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19.
maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri
dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151). Öncelikle terör
suçlarının soruşturulması, kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya
bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve
güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve
suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden
olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında
bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 350).
45. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Aydın 2.Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde
tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz
olduğu söylenemez.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
47. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19.
maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
18/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.