TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
GAYE ÖZEL EĞİTİM İNŞAAT BİLİŞİM YEMEK DAĞITIM TİC. A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/19961)
Karar Tarihi: 26/12/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Özgür DUMAN
Başvurucu
Gaye Özel Eğitim İnşaat Bilişim Yemek Dağıtım Tic. A.Ş.
Vekili
Av. Mustafa ATALAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, arama ve el koyma işlemlerinde usulsüzlükler yapıldığı iddiasıyla yapılan suç duyurusu neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; aramanın hukuka aykırı olarak yapılması nedeniyle özel hayata saygı hakkının; bazı evraka ve bilgisayar kütüklerine el konulması nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığınca (Cumhuriyet Başsavcılığı), 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa aykırılık ile kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık suçları kapsamında yürütülen bir ceza soruşturmasında 1/6/2015 tarihinde başvurucu şirkete ait işyerleri ile bu şirkete bağlı olarak Elazığ'da faaliyet gösteren FEM Dershanesinde arama yapılması ve el koyma talebinde bulunulmuştur.
7. Elazığ Sulh Ceza Hâkimliğinin 1/6/2015 tarihli kararları ile söz konusu arama ve el koyma talepleri kabul edilmiştir. Kararlarda, talepler doğrultusunda ilgili açık adresleri belirtilen işyerlerinde 3/6/2015 tarihinde saat 7.00 ile 17.00 arasında arama yapılabilmesine izin verilmiştir.
8. Bu karar uyarınca kolluk görevlilerince ilgili işyerlerinde arama işlemleri yapılmış, delil olduğu şüphesiyle başvurucu şirkete ait bazı evraka ve sabit disklere el konulmuştur.
9. Başvurucu şirket aramanın kararlarda belirtilen saatte bitirilmediği, yapılan işlemlerde usulsüzlükler yapıldığı, ayrıca arama ve el koyma işlemleri nedeniyle zarara uğratıldığı gerekçeleriyle kolluk görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
10. Cumhuriyet Başsavcılığı 5/10/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde kolluk görevlilerinin yargı kararlarına dayalı olarak arama ve el koyma işlemini gerçekleştirdikleri vurgulanmıştır. Ayrıca aramanın gündüz yapılmasının aramaya gündüz vakti başlanılması anlamına geldiği, buna göre gündüz vakti başlanan aramaya gece de devam edilebileceği belirtilmiştir. Son olarak yapılan arama ve el koyma nedeniyle işyerinin bir gün kapalı kalması yüzünden zarara uğratıldığı şikâyetiyle ilgili olarak ise bunun bir hukuki uyuşmazlık olup hukuk mahkemelerinde dava açılabileceği ifade edilmiştir.
11. Başvurucunun yaptığı itiraz ise Sulh Ceza Hâkimliği tarafından itiraza konu kararın usule ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle 17/11/2015 tarihinde reddedilmiştir.
12. Bu karar 25/11/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 22/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 127. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir.
...
(3) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/16 md.) Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar.
(4) Zilyedliğinde bulunan eşya veya diğer malvarlığı değerlerine elkonulan kimse, hâkimden her zaman bu konuda bir karar verilmesini isteyebilir."
15. 5271 sayılı Kanun'un 131. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re'sen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir."
16. 5271 sayılı Kanun'un 134. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilir. (Ek üç cümle: 25/7/2018-7145/16 md.) Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir.
(2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması ya da işlemin uzun sürecek olması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.
(3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.
(4) Üçüncü fıkraya göre alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.
..."
17. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu şirket, arama ve el koyma işlemlerinde usulsüzlükler yapıldığı iddiasıyla yapılan suç duyurusu neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi daha önce çeşitli kararlarında suç isnadına ilişkin olmayan ve üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının kapsamına girmediğini belirterek başvuruların bu kısımlarının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle reddine karar vermiştir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §§ 20-27; A.S. ve Ö.S., B. No: 2015/10100, 18/4/2018, §§ 20-24).
21. Somut olayda da başvurucu şirketin adil yargılanma hakkı kapsamındaki şikâyetinin, üçüncü kişilerin cezalandırılması istemiyle suç duyurusunda bulunması üzerine kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesine yönelik olduğu dikkate alındığında Anayasa Mahkemesinin belirtilen kararlarındaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu şirket, işyerinde yapılan aramanın hukuka aykırı olması nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun haksız yere yapılan arama tedbirinin hukuka aykırı olarak uygulandığı yönündeki şikâyeti özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
25. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013,§§ 16, 17).
26. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde, ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen kişilere tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanınmaktadır.
27. Anayasa Mahkemesi, ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında soruşturma mercilerince ya da yargı organlarınca şüphelilerle ilgili olarak uygulanan arama tedbirinin hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl soruşturma/kovuşturma sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Alaaddin Akkaşoğlu ve Akis Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2014/18247, 20/12/2017, §§ 18-30).
28. Somut olayda şikâyete konu yapılan aramanın hukuka uygun olup olmadığı 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava yoluyla söz konusu aramaların hukuka aykırı olduğu tespit edildiğinde başvurucu şirket lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucu şirketin durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu şirket, ceza soruşturması kapsamında bazı evrakına ve bilgisayar kütüklerine haksız yere el konulduğunu belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
32. Somut olayda başvurucu şirketin bazı evrakı ve bilgisayar kütükleri hakkında, delil olduğu şüphesiyle ceza soruşturması sırasında Sulh Ceza Hâkiminin kararına istinaden el koyma tedbiri uygulanmıştır.
33. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü malvarlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda başvurucuya ait el konulan eşyanın Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır.
34. Malikin, mülkünü kullanma, semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53). Anayasa Mahkemesi daha önce bir suç isnadına bağlı olarak uygulanan el koyma tedbirinin, mülkten geçici süreyle de olsa yoksun bırakma sonucuna yol açtığından dolayı mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini kabul etmiştir (Hanife Ensaroğlu, B. No: 2014/14195, 20/9/2017, § 52). Diğer taraftan somut olayda başvurucunun eşyasına bir ceza soruşturması sürecinde maddî gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi amacıyla ve delil olduğu şüphesiyle el konulmuştur. Bu durumda müdahalenin belirtilen amacı da gözetildiğinde mülkiyetin kamu yararına kullanımının düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir (Hanife Ensaroğlu, § 52; Onur Tur Uluslararası Nakliyat Ltd. Şti., B. No: 2015/947, 15/11/2018, § 52).
35. Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için, müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).
36. Başvuru konusu olayda el koyma tedbirinin 5271 sayılı Kanun'un 127. ve 134. maddelerine dayanılarak uygulandığı görülmektedir. Bu hükümlerin öngörülebilir, açık ve ulaşılabilir mahiyette olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla müdahalenin kanunilik koşulunu taşıdığı anlaşılmaktadır.
37. Ayrıca bir suç şüphesiyle başlatılan ceza soruşturması sırasında maddî gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla uygulandığı anlaşılan el koyma tedbiri yönünden mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
38. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir (Onur Tur Uluslararası Nakliyat Ltd. Şti., § 59).
39. Şikâyet edilen el koyma tedbirinin belirtilen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğu açıktır. Müdahalenin gerekliliği yönünden ise kamu makamlarının özellikle mülkiyetin kamu yararına kullanımının düzenlenmesinin söz konusu olduğu suçla mücadele gibi alanlarda geniş bir takdir yetkisinin mevcut olduğu kabul edilmekte olup başvurucu bu amacı gerçekleştirmeye daha uygun bir aracın varlığını da gösterememiştir.
40. Orantılılık yönünden ise ilk olarak el koyma tedbirinin Sulh Ceza Hâkimi tarafından verildiğine ve başvurucunun ise bu karara karşı etkin bir biçimde itiraz imkânı bulamadığına dair açık bir şikâyetinin bulunmadığına değinmek gerekir. Bunun yanında el koyma tedbirine yönelik olarak yargısal makamların kararlarının makul bir değerlendirme içermediği veya keyfi olduğu da başvurucu tarafından ortaya konulamamıştır.
41. Diğer taraftan somut olayda, şikâyete konu tedbirin ilgili amacı gerçekleştirmek için gerekli olan mal varlığı değerinin ötesinde bir eşyaya el konulmak suretiyle açıkça orantısız uygulanması da söz konusu değildir. Başvurucu ayrıca 5271 sayılı Kanun'un 131. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre el konulan eşyasının, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması hâlinde iade edilmesi gerektiğini soruşturma ve kovuşturma makamları önünde ileri sürebilecektir. Nihayet aynı Kanun'un 141. maddesine göre başvurucunun -kimi hâllerde ilgili Yargıtay içtihadına göre ceza soruşturması ve kovuşturmasının devam ettiği durumlarda dahi- el koyma tedbirinin uygulanmasından doğan zararları için tazminat davası açabilme imkânı da bulunmaktadır.
42. Sonuç olarak bir ceza soruşturması kapsamında maddî gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi amacıyla başvurucunun eşyası hakkında el koyma tedbirinin uygulandığı olayda, mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin - mevcut aşama itibarıyla - Anayasa'nın 35. maddesinde öngörülen güvenceler sağlandığından dolayı kamu yararı ile karşılaştırıldığında başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir. Buna göre başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı arasında olması gereken adil denge bozulmamış olup mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçülüdür. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edilmediği açıktır.
43. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.