TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YÜCEL KOÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/20107)
|
|
Karar Tarihi: 31/10/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil İbrahim DURSUN
|
Başvurucu
|
:
|
Yücel KOÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet KARADAĞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mayın patlaması sonucu meydana gelen yaralanma olayı
hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerine, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere ve Dicle Cumhuriyet Başsavcılığından bir
örneği elde edilen soruşturma evrakına göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; başvuru formunda geçici köy korucusu olan
akrabalarıyla birlikte Diyarbakır ili Dicle ilçesi Pekmezciler köyünden ilçe
merkezine gitmek üzere 26/6/1995 tarihinde bindiği köy minibüsünün terör örgütü
tarafından köy yoluna döşenen mayının patlaması sonucu yirmi metre savrulmasıyla
ağır bir şekilde yaralandığını belirtmiştir. Başvurucu; aynı olayda minibüste
bulunan diğer bazı yolcuların yaralandığını, minibüs şoförünün ise hayatını
kaybettiğini ifade etmiştir.
9. Olayın meydana geldiği tarihte dokuz yaşında olan başvurucu (1986
doğumlu) 26/6/1995 ile 3/7/1995 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde yatılı olarak tedavi görmüştür.
10. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından olay hakkında resen bir soruşturma başlatılmıştır. Başlatılan
soruşturma kapsamında olay yeri incelemesi ile ölü muayene işlemi (olay yerinde
yaşamını yitiren minibüs şoförü ile ilgili olarak) gerçekleştirilmiştir.
Soruşturma kapsamında ayrıca olaydan hafif yaralı olarak kurtulan F.G. adlı bir
yolcunun ifadesi alınmıştır. F.G. 26/6/1995 tarihli ifadesinde özetle içinde
bulunduğu aracın meydana gelen büyük bir patlama sonucu yoldan çıkarak dere
yatağına yuvarlandığını, aracın içinde altı yedi kişi olduklarını, kendisi
hariç diğer yolcuların yaralandığını, yaralıların arkadan gelen diğer bir
minibüsle hastaneye götürüldüğünü belirtmiştir. F.G. öğrendiği kadarıyla aracın
teröristler tarafından yola döşenen bir mayına çarptığını, yola mayın döşeyen
teröristlerden şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.
11. Aynı olay ile ilgili olarak belli bir dönem Dicle Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından da bir soruşturma yürütülmüş ise de Dicle Cumhuriyet
Başsavcılığı olayın terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirildiğini, suçun
soruşturulmasının Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığının görev ve yetkisine girdiğini belirterek 28/11/1995 tarihinde
görevsizlik kararı vermiştir.
12. Soruşturma kapsamında 25/8/1995 tarihinde başvurucunun
ifadesi alınmıştır. Başvurucu ifadesinde özetle söz konusu olay nedeniyle sol
gözünden ve sol bacağından yaralandığını, olayın kim tarafından yapıldığını
bilmediğini ancak daha sonra olayın mayın paylaması sonucu meydana geldiğini
öğrendiğini belirtmiştir.
13. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı
7/12/1995 tarihinde "Olay Faillerinin
Yakalanması" konulu bir müzekkere yazarak bu müzekkereyi Dicle
Cumhuriyet Başsavcılığına, Dicle İlçe Jandarma Komutanlığına, Diyarbakır
Emniyet Müdürlüğüne ve İl Jandarma Alay Komutanlığına göndermiştir. Diyarbakır
Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, bu müzekkereyle anılan
makamlardan olayın faillerinin araştırılmasını ve her üç ayda bir kendisine
bilgi verilmesini istemiştir.
14. Bunun üzerine kolluk görevlilerince düzenlenen, olayın fail
ya da faillerinin tespit edilemediğine ilişkin tutanaklar Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı gönderilmiştir.
15. Devlet güvenlik mahkemelerinin kapatılmasının ardından
soruşturmaya Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı devam etmiştir.
16. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olayın fail ya da
faillerinin zamanaşımı süresi doluncaya kadar aranması amacıyla daimî arama
kararı vermiştir. Daimî arama kararı uyarınca kolluk görevlilerince düzenlenen,
olayın fail ya da faillerinin tespit edilemediğine ilişkin tutanaklar
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
17. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 21/2/2014 tarihli ve 6526
sayılı Kanun uyarınca 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu'nun 10. maddesi gereği kurulan mahkemeler ile Cumhuriyet
başsavcılıklarının görevlerine son verildiği gerekçesiyle 14/3/2014 tarihinde
yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma evrakını Dicle Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiştir.
18. Soruşturma evrakının Dicle Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmesi üzerineolayın fail ya da faillerinin
tespit edilemediğine ilişkin tutanaklar buraya gönderilmeye başlanmıştır.
19. Dicle Cumhuriyet Başsavcılığı, dava zamanaşımı süresinin
yirmi yıl olduğu ve bu sürenin 26/6/2015 tarihinde dolduğu gerekçesiyle
23/7/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
20. Başvurucu; soruşturmanın eksik bir şekilde yürütüldüğünü,
soruşturma sürecinde zamanaşımını kesen herhangi bir durum olup olmadığının
yeterince araştırılmadığını belirterek yetkili sulh ceza hâkimliğinden
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılması talebinde bulunmuştur.
21. Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hâkimliği 15/9/2015 tarihli kararla
başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
22. Bu karar 23/11/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
23. Başvurucu 22/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz. Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 31/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; ağır bir şekilde yaralanması ile neticelenen olay
üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen faillerin bulunamadığını ve olayın
aydınlatılamadığını, olayın aydınlatılması için resen yapılması gereken
soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmediğini, olay hakkındaki soruşturma
ile ilgili olarak yeterince bilgilendirilmediğini, soruşturma makamlarınca
verilen kararların yeterli bir gerekçe ihtiva etmediğini belirterek maddi ve
varlığın korunması hakkı ile adil yargılanma hakkı ve etkili başvuru hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
27. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı"
kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
28. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümüşöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, ağır bir şekildeyaralanması ile neticelenen olay hakkında etkili bir
ceza soruşturması yürütülmemesi hususuna ilişkindir.
30. Başvuru konusu olayda ölüm gerçekleşmemiş ise de
başvurucunun maruz kaldığı eylemin potansiyel olarak öldürücü bir niteliğe
sahip olması nedeniyle başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenmesinin
mümkün olduğu kanaatine varılmıştır (Benzer yöndeki Anayasa Mahkemesi kararları
için bkz. Mehmet Karadağ, B. No:
2013/2030, 26/6/2014, §§ 20, 21; Kadri
Ceyhan [GK], B. No: 2014/1924, 17/5/2018, §§ 58, 59). Bu nedenle
başvurucunun tüm iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan
yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
31. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
33. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
34. Öncelikle belirtmek gerekir ki anılan Anayasa ve Kanun
maddelerinde yer verilen kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel
başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare
olmasının doğal sonucudur (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
35. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak
ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri
önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme
kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
36. Tüketilmesi gereken başvuru yolları, başvurucunun
şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm
sağlayabilecek nitelikteki kullanılabilir ve etkilibaşvuru
yollarıdır. Ayrıca başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak
uygulanabilir bir kural olup bu kurala uygunluğun denetlenmesinde somut
başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk
sisteminde birtakım başvuru yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların
uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde
ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların kendisinden başvuru
yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip
getirmediklerinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §
28).
37. İhlal iddiasını değerlendirmeye ve ihlal tespiti
yapıldığında yeterli giderimi sağlamaya imkân tanıyan bir başvuru yolunun
bulunmaması hâlinde başvuru yollarının tüketilmesi kuralını uygulamak mümkün
olmayacaktır (Yasin Ağca, B. No:
2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucuların ihlali
öğrendikleri tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları
gerekmektedir.
38. Başvurucunun şikâyeti konusunda çözüm sağlayabilecek etkili
bir başvuru yolunun mevcut olması hâlinde öncelikle bireysel başvuruda
bulunmak, dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme
yükümlülüğü bulunan başvurucular en kısa sürede yetkili makamlara
başvurmalıdırlar. Zira zaman geçtikçe delillerin kaybolma veyabozulma
ihtimali artmakta, gerçeklerin ortaya çıkması zorlaşmaktadır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 84).
39. Öte yandan şikâyeti yetkili makamlara iletmenin imkânsız
veya önemli ölçüde güç olduğu durumlar -ki bu durumların neler olduğu her
başvuruda olay ve olgular ile başvurucunun tutumu nazara alınarak ayrıca
değerlendirilmelidir-mevcutsa başvurucularınözen
yükümlülüğünün ancak bahse konu durumların sona ermesinden itibaren başlayacağı
kabul edilmelidir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 85).
40. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup
olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa
da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu
makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile
getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
41. Diğer taraftan başvurucuların yetkili makamlara müracaat
etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa,
başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl
almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır.
Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetlerini çok
uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini
sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları
yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, § 121). Böyle bir durumda
başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya
varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda
bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma
yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın şartlarına
bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, §
87).
42. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici
gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını
tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi
soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına
vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel
başvuruda bulunmalıdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 88).
43. Son olarak ifade etmek gerekir ki soruşturmanın
etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi
içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya
konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasınızorlaştıracak
ve neredeyse imkânsızlaştıracaktır. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi,
devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını
inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede
yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece
ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve
koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma
yapılması ve gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile
cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam
hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün büyüklüğü tartışılmazdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 89).
44. Somut olayda, başvurucunun yaralanması ile neticelenen olay
hakkında resen bir soruşturma başlatılarak olay yeri incelemesi yapılmış;
olayla ilgili bilgi sahibi olan bazı kişilerin ifadelerine başvurulmuştur.
Bununla birlikte, yapılan bu ilk araştırmalardan sonra olayın aydınlatılmasına
ve faillerin tespitine yönelik herhangi bir soruşturma işlemi
gerçekleştirilmemiş, yalnızca faillerin tespitine çalışıldığı yönünde kolluk
görevlilerince belli aralıklarla tutulan ve zamanla sıradan hâle gelen
tutanaklar soruşturma evrakı arasına alınmıştır. Başvuru konusu olayda, ceza
soruşturmasının Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı
olan 23/9/2012 tarihinden çok uzun zaman önce etkisiz bir hâl aldığı, başvurucu
ile soruşturmayı yürüten yetkili makamlar arasında soruşturmanın etkililiği
adına anlamlı hiçbir temasın kurulmadığı anlaşılmıştır.
45. Başlatılan ceza soruşturmasından sonra olayla ilgili
şikâyetlerini yetkili makamlara iletmede veyasoruşturmanınetkisizliğiyleilgilibireyselbaşvuruyapmadagüçlük
çektiği yönünde herhangi bir iddiası bulunmayan başvurucu, yaşanan olayla
ilgili şikâyetlerini yetkili makamlara iletmemiş ve yetkili makamlardan
soruşturmayla ilgili herhangi bir talepte bulunmamıştır. Başvurucu olayın
meydana geldiği tarihte küçük ise de on sekiz yaşını doldurduğu 2004 yılından
sonra da soruşturma makamlarından herhangi bir talepte bulunmamıştır.
Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici bir gelişme yaşanmamış ve
soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı bir tedbir de alınmamıştır. Buna rağmen
başvurucu, bireysel başvuru yapmak için kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmesini ve bu karara yaptığı itirazın sonuçlanmasını beklemiştir. Yürütülen
soruşturmanın etkisiz bir hâl alması nedeniyle soruşturma sonucunu beklemesi
gerekmeyen başvurucunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden makul olmayan bir süre sonra 22/12/2015
tarihinde yaptığı başvuru, süresinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemez.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin süre
aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
31/10/2018 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.