TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Z.M. ve I.M. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2037)
|
|
Karar Tarihi: 6/1/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı: 11/3/2016-29650
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Recep ÜNAL
|
Başvurucular
|
:
|
Z. M.
|
|
|
I. M.
|
Vekili
|
:
|
Av. Ferdi AMCA
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; sınır dışı edilme işleminin tesisinde hukuka
aykırı uygulamalarda bulunulduğu ve işlemin hukuki denetiminin yapıldığı
yargılama sürecinin adil yürütülmediği, bu nedenle Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlal edildiği, diğer taraftan sınır dışı edilme kararının uygulanmasının
özgürlük, yaşam ve vücut bütünlükleri yönünden risk oluşturduğu, bu nedenlerle
Anayasa’nın 17., 19. ve 20. maddelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/2/2015 tarihinde Bakırköy 4. Ağır Ceza
Mahkemesi vasıtasıyla tedbir talepli olarak yapılmıştır. Başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm tarafından başvurucuların yaşamlarına ya da
maddi veya manevi bütünlüklerine yönelik bir tehlike olduğu iddiasının ciddi
bulunması nedeniyle tedbir taleplerinin kabulüne, Mahkemece yeniden bir karar
verilinceye kadar başvurucuların Rusya Federasyonu Dağıstan Cumhuriyeti’ne
sınır dışı edilmelerine ilişkin işlemin fiilen uygulanmamasına, ara kararı
gereğinin ivedi olarak ifası için kararın bir örneğinin ilgili yerlere
bildirilmesine 19/2/2015 tarihinde oy birliğiyle karar verilmiştir. Birinci Bölümün
7/7/2015 tarihli ara kararı ile 19/2/2015 tarihli tedbirin 19/8/2015 tarihinden
geçerli olmak üzere üç ay süreyle, 18/11/2015 tarihli ara kararı ile aynı
tedbirin 19/11/2015 tarihinden geçerli olmak üzere ikinci defa üç ay süreyle
devamına oy birliğiyle karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 13/4/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 5/6/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 7/8/2015 tarihinde
Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
18/8/2015 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 2/9/2015 tarihinde ibraz etmişlerdir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Rusya Federasyonu Dağıstan Cumhuriyeti vatandaşı olan ve
12/5/2014 ile 1/6/2014 tarihlerinde Türkiye’ye giriş yapan başvurucular, kısa
dönem ikamet izni sağlanması istemiyle gerçekleştirdikleri başvuru neticesinde
verilen randevu gereği bulundukları İstanbul Beylikdüzü
İlçe Emniyet Müdürlüğünde, birinci başvurucu hakkında 7/8/2013 tarihli “genel
güvenlik-yurda giriş yasağı”, ikinci başvurucu hakkında 18/11/2013 tarihli
“genel güvenlik-yurda giriş yasağı” ile 14/9/2013 tarihli “hakkında yasal işlem
yapılan kaydı” tahdit kararı bulunduğundan bahisle 25/6/2014 tarihinde
gözaltına alınmışlardır.
10. 27/6/2014 tarihli İstanbul Valiliği işlemiyle
başvurucular hakkında 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca sınır dışı edilme, 57.
maddesi uyarınca da idari gözetim altında bulundurulma kararı alınmış ve aynı
tarihte başvurucular İstanbul Kumkapı Geri Gönderme Merkezine teslim
edilmişlerdir.
11. Başvurucular ülkelerinde özgürlüklerinin, yaşam ve vücut
bütünlüklerinin tehlike altında olduğunu ileri sürerek 1/7/2014 tarihinde
İstanbul Valiliğine yaptıkları başvuru ile uluslararası koruma talebinde
bulunmuşlardır. Ancak bu talepleri, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğünün 22/7/2014 tarihli işlemiyle reddedilmiştir.
12. Başvurucular, anılan ret işlemi aleyhine Ankara 1. İdare
Mahkemesinde dava açmıştır.
13. Ayrıca başvurucuların haklarındaki tahdit kararlarının
kaldırılmasına yönelik 2/9/2014 tarihli idari başvuru ile başlattıkları hukuki
sürecin sonuçlandığına dair herhangi bir bilgi veya belge sunulmamıştır.
14. Başvurucuların idari gözetim altında bulundurulmalarına
ilişkin karara karşı yaptıkları itiraz, İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliğinin
2/10/2014 tarihli ve 2014/1509 Değişik İş sayılı kararı ile “usulüne uygun olarak idari gözetim kararı alınmadığı”
gerekçesine yer verilerek kabul edilmiş ve başvurucuların İstanbul Geri
Gönderme Merkezinde gözetim altında tutulmalarına 2/10/2014 tarihinde son
verilmiştir.
15. Başvurucuların sınır dışı edilmelerine ilişkin 27/6/2014
tarihli işlemlere karşı açtıkları davalar, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin
22/12/2014 tarihli ve E.2014/1781, K.2014/2313 ile 22/12/2014 tarihli ve
E.2014/1782, K.2014/2314 sayılı kararlarıyla kesin olarak reddedilmiştir.
Anılan kararlarda, çatışma bölgeleriyle bağlantılı faaliyet göstermeleri
nedeniyle haklarında yurda giriş yasağı konulan başvurucuların kamu düzeni ve
kamu güvenliği açısından tehdit oluşturan kişilerden oldukları, bu nedenle dava
konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık görülmediği gerekçelerine yer
verilmiştir.
16. Başvurucular, imza vermek üzere bulundukları İstanbul
Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde, 19/1/2015 tarihli İstanbul Valiliği işlemi
uyarınca yeniden idari gözetim altına alınmışlar ve 26/1/2015 tarihinde Edirne
Geri Gönderme Merkezine nakledilmişlerdir.
17. Başvurucular, sınır dışı edilmelerine ilişkin işlemlere
karşı açtıkları davaların reddine ilişkin kararların 6/1/2015 ve 13/1/2015
tarihlerinde kendilerine tebliğ edilmesi üzerine 3/2/2015 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
18. Uluslararası koruma talebinin reddine dair işlem (bkz. §
13), Ankara 1. İdare Mahkemesinin 17/4/2015 tarihli ve E.2014/1660, K.2015/818
sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
19. Anılan karar, davalı idare tarafından temyiz edilmiş olup
temyiz incelemesinin sonuçlandığına dair herhangi bir bilgi veya belge
sunulmamıştır.
B. İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
20. 6458 sayılı Kanun’un 125. maddesi uyarınca 11/4/2014
tarihinde yürürlüğe giren, aynı Kanun’un “Sınır
dışı etme kararı” kenar başlıklı 53. maddesi şöyledir:
“(1) Sınır dışı etme kararı, Genel Müdürlüğün talimatı
üzerine veya resen valiliklerce alınır.
(2) Karar,
gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya
yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme
kararı alınan yabancı, bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya
yasal temsilcisi, kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında
bilgilendirilir.
(3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı
etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde idare
mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını
veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün
içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir.
Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı
yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı
edilmez.”
21. 6458 sayılı Kanun’un “Sınır
dışı etme kararı alınacaklar” kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
“(1) Aşağıda sayılan yabancılar hakkında sınır dışı etme
kararı alınır:
a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi kapsamında sınır dışı
edilmesi gerektiği değerlendirilenler
b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar
amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar
c) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan
işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini
meşru olmayan yollardan sağlayanlar
d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı
açısından tehdit oluşturanlar
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar
veya vizesi iptal edilenler
f) İkamet izinleri iptal edilenler
g) İkamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren
kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal
edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit
edilenler
h) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den yasal çıkış
hükümlerini ihlal edenler
ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye
geldiği tespit edilenler
i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası
korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen,
başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma
statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan
sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar
…”
22. 6458 sayılı Kanun’un “Sınır
dışı etme kararı alınmayacaklar” kenar başlıklı 55. maddesi
şöyledir:
“(1) 54 üncü madde
kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı
alınmaz:
a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı
konusunda ciddi emare bulunanlar
b) Ciddi sağlık sorunları, yaş ve hamilelik
durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler
c) Hayati tehlike arz eden hastalıkları için
tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkânı
bulunmayanlar
ç) Mağdur destek sürecinden yararlanmakta olan insan ticareti mağdurları
d) Tedavileri tamamlanıncaya kadar,
psikolojik, fiziksel veya cinsel şiddet mağdurları
(2) Birinci fıkra kapsamındaki
değerlendirmeler, herkes için ayrı yapılır. Bu kişilerden, belli bir adreste
ikamet etmeleri, istenilen şekil ve sürelerde bildirimde bulunmaları
istenebilir.”
23. 6458 sayılı Kanun’un “Mülteci”
kenar başlıklı 61. maddesi şöyledir:
“(1) Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle;
ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi
düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için
vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından
yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya
veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan,
oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız
kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında mülteci statüsü verilir.”
24. 6458 sayılı Kanun’un “Şartlı
mülteci” kenar başlıklı 62. maddesi şöyledir:
“(1) Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar
sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya
siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu
için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından
yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen
yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında
bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen
vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında şartlı mülteci statüsü
verilir. Üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mültecinin Türkiye’de
kalmasına izin verilir.”
25. 6458 sayılı Kanun’un “İkincil
koruma” kenar başlıklı 63. maddesi şöyledir:
“(1) Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen,
ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde;
a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz
edilecek,
b) İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya
muameleye maruz kalacak,
c) Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma
durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik
ciddi tehditle karşılaşacak,
olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet
ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle
yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri
sonrasında ikincil koruma statüsü verilir.”
26. 6458 sayılı Kanun’un “İdari
itiraz ve yargı yolu” kenar başlıklı 80. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kısımda yazılı hükümler uyarınca
alınan kararlara karşı idari itiraz ve yargı yoluna başvurulduğunda aşağıdaki
hükümler uygulanır:
a) İlgili kişi veya yasal temsilcisi ya da
avukatı tarafından kararın tebliğinden itibaren on gün içinde Uluslararası
Koruma Değerlendirme Komisyonuna itiraz edilebilir. Ancak 68 inci, 72 nci ve 79 uncu maddelere göre
verilen kararlara karşı sadece yargı yoluna başvurulabilir.
b) İdari itiraz sonucu alınan karar, ilgiliye
veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Kararın olumsuz olması
hâlinde, ilgili kişi bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kararın sonucu,
itiraz usulleri ve süreleri hakkında kendisi veya yasal temsilcisi
bilgilendirilir.
c) Bakanlık, verilen kararlara karşı yapılan
idari itiraz usullerini düzenleyebilir.
ç) 68 inci maddede düzenlenen yargı yolu hariç olmak üzere, 72 nci ve 79 uncu maddeler çerçevesinde alınan kararlara
karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş gün, alınan diğer idari karar ve
işlemlere karşı kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde, ilgili kişi veya
yasal temsilcisi ya da avukatı tarafından yetkili idare mahkemesine
başvurulabilir.
d) 72 nci
ve 79 uncu maddeler çerçevesinde mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde
sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir.
e) İtiraz veya yargılama süreci sonuçlanıncaya
kadar ilgili kişinin ülkede kalışına izin verilir.”
2. Uluslararası Hukuk
27. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme’nin 13. maddesi şöyledir:
“Bu Sözleşme’ye Taraf Devletlerden birinin
ülkesinde yasal olarak bulunan bir yabancı, bu ülkeden ancak yasalara uygun
olarak verilmiş bir karar uyarınca sınır dışı edilebilir ve ulusal güvenlik
bakımından zorunlu nedenler aksini gerektirmedikçe, sınır dışı edilmesine karşı
nedenler ileri sürmesine ve durumunun yetkili makamlar ya da yetkili makamlarca
özel olarak atanmış kişi ya da kişilerce yeniden gözden geçirilmesine ve bu
amaçla yetkili merciler önünde temsil edilmesine izin verilecektir.”
28. Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’nin 32.
maddesi şöyledir:
“1. Taraf Devletler, ülkelerinde yasal olarak bulunan bir
mülteciyi, ulusal güvenlik veya kamu düzeni ile ilgili sebepler dışında sınır
dışı edemeyeceklerdir.
2. Böyle bir mültecinin sınır dışı edilmesi, ancak ilgili
yasal sürece göre alınmış bir karara uygun olabilir. Zorunlu ulusal güvenlik
nedenlerinin, aksine bir uygulamayı gerekli kıldığı haller dışında, mültecinin,
durumunu açıklaması için delil sunmasına, temyiz etmesine, bu amaçla yetkili
bir makamın ya da, yetkili makamın özel olarak
atayacağı bir kişinin veya kişilerin önünde temsil edilmesine izin
verilecektir.
3. Taraf Devletler bu gibi bir mülteciye, diğer bir ülkeye
yasal olarak kabulünü sağlayabilmesi için makul bir süre tanıyacaklardır. Taraf
Devletler, bu süre içinde, gerekli gördükleri içişleriyle ilgili her hangi bir önlemi alma hakkını saklı tutarlar.”
29. Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’nin 33.
maddesi şöyledir:
“1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini,
tâbiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla
hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne
şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade etmeyecektir.
2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin
güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya
özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike
oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep edemez.”
30. 13/12/1955 tarihinde imzalanan ve 12/4/1989 tarihli ve
3527 sayılı Kanun’la onaylanması uygun bulunan Avrupa İkamet Sözleşmesi’nin 3.
maddesi şöyledir:
“1. Akit Taraflardan birinin, diğer akit ülkesinde yasal
olarak ikamet eden uyrukları ancak milli güveliği tehdit ettikleri veya kamu
düzenine veya genel ahlaka aykırı davrandıkları takdirde sınır dışı
edilebilirler.
2. Akit taraflardan birinin, diğer herhangi bir akit taraf
ülkesinde yasal olarak iki yıldan fazla bir süredir ikamet etmekte olan uyruğu;
milli güvenlik açısından kesin zorunluk yoksa, kendisi hakkındaki sınır dışı
kararına karşı itirazda bulunmasına ve bu amaçla yetkili makama veya yetkili
makamca özel olarak belirlenmiş kişi veya kişilere başvurmasına ve bu organlar
önünde temsil olunmasına müsaade edilmeksizin sınır dışı edilemez.
3. Akit Taraflardan
birinin, diğer bir Akit Taraf ülkesinde on yıldan fazla bir süredir. İkamet
eden uyrukları, yalnızca mili güvenlik nedeniyle veya bu maddenin birinci
bendinde zikredilen diğer nedenlerin, özellikle ciddi bir nitelikte olması
hallerinde sınır dışı edilebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
31. Mahkemenin 6/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
32. Başvurucular; Rusya Federasyonu Dağıstan Cumhuriyeti’nde
çatışmaların ve terör olaylarının devam ettiğini, faili meçhul cinayetlerin,
insan kaçırılmalarının ve işkence vakalarının yaşandığını, Rus güvenlik
güçlerinin insan haklarını ihlal eden uygulamalar yaptığını, Müslüman oldukları
için baskı gördüklerini, sınır dışı edilmeleri hâlinde Türkiye’de dedeleri ile
birlikte kalan çocuklarından ayrı kalacaklarını, sınır dışı edilme kararının bu
nedenlerle özgürlükleri, yaşam ve vücut bütünlükleri yönünden risk
oluşturduğunu belirterek Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele
yasağının; diğer taraftan sınır dışı işleminin hukuki denetimin yapıldığı idari
dava kapsamında süresinde verilmemiş olan savunma dilekçelerindeki gerekçelere
atıf yapılarak karar verildiğini, savunma dilekçeleri tebliğ edilmeyerek
haklarındaki iddialara cevap verme imkânının kendilerine sağlanmadığını, 6458
sayılı Kanun’un 55. maddesi gereğince sınır dışı işlemine engel teşkil eden,
sınır dışı edileceği ülkede yaşam ve vücut bütünlüğünün tehlikede olduğu
iddialarının Mahkemece dikkate alınmadığını ve gerekçeli kararda
tartışılmadığını, bu nedenlerle adil yargılanma hakkı kapsamında silahların
eşitliği ve gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
34. Başvurucuların, sınır dışı edilmelerine dair kararın
uygulanması hâlinde, yaşam ve vücut bütünlüklerinin zarar görme riski altına
gireceği yönündeki şikâyetlerinin, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağı yönünden incelenmesi
gerekir. Başvurucuların diğer iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında
incelenmesi gerekir.
1. Adli Yardım Talepleri Yönünden
35. Başvurucuların dinî inançları ve siyasi düşünceleri
nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kaldıkları ve herhangi bir gelirlerinin
bulunmadığı, bu nedenlerle geçimlerini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin
yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun oldukları başvuru formunda sunulan
bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181,
17/9/2013) kararında belirtilen adli yardım talebinin değerlendirilmesine
ilişkin ilkeler temelinde başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli
yardım taleplerinin kabulü gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Sınır Dışı Edilmesi Durumunda Öldürülme,
İşkence ve Kötü Muameleye Tabi Tutulma Riskinin Bulunması Nedeniyle Anayasa’nın
17. Maddesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
36. Başvurucular, açtıkları davanın kesin olarak reddedilmesi
nedeniyle uygulanması gündeme gelen Rusya Federasyonu’na sınır dışı
edilmelerine ilişkin işlem nedeniyle anılan ülkede öldürülme, işkence görme,
insanlık dışı ve aşağılayıcı ceza veya muamelelere maruz kalma gibi telafisi
imkânsız ve ciddi nitelikte tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya olduklarını;
ayrıca anılan sınır dışı işleminin uygulanmasının Türkiye’nin taraf olduğu 1951
tarihli Cenevre Sözleşmesi’nin 33. maddesinde düzenlenen “non-refoulement” (geri göndermeme)
ilkesinin ihlali sonucunu doğuracağını, belirtilen nedenlerle Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence, eziyet ve kötü
muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
37. Bakanlık görüş yazısında; başvuruya konu ihlal iddiasıyla
ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa hükmünün
ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını
kanıtlama yükümlülüğünün başvurucuya ait olduğu, somut olayda başvurucuların
bireysel başvuru dilekçesinde şikâyetlerini anlatım biçimlerinin soyut ve genel
nitelikte olduğu; başvurucuların, Rusya Federasyonu’nun Dağıstan Cumhuriyeti’ne
birtakım operasyonlar düzenlediği; faili meçhul cinayetlerin, insan kaçırma ve
işkence vakalarının yaşandığı, Rus güvenlik güçlerinin insan haklarını ihlal
eden uygulamalar yaptığı şeklinde birtakım bilgiler sundukları ancak bu bilgilerin
başvurucuların kendilerinin iade edilmeleri durumunda yaşamaları muhtemel somut
ve yakın bir tehlikeden ziyade Dağıstan Cumhuriyeti’nin genel durumuna ilişkin
olduğu bildirilmiştir.
38. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyan
dilekçelerinde Bakanlık görüşünün aksine bireysel başvuru dilekçelerinde
şikâyetlerini anlatım biçimlerinin somut olduğunu, Dağıstan’da devam eden insan
hakları ihlallerine ve ayrım gözetmeyen şiddet hareketlerine ilişkin sunulan
bilgi ve belgelerin yaşadıkları endişe ve korkuyu tamamlayıcı nitelikte
olduğunu, başvurucuların işkence ve benzeri muameleye uğrayacaklarına dair
korkularının yaşanmış bir dizi olaya dayandığını ifade etmişlerdir.
39. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
41. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan
önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
42. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır (Cemal Ay,
B. No: 2013/8674, 16/10/2014, § 29).
43. Anayasa’nın 148.
maddesinin üçüncü fıkrası ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrası uyarınca Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası
ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise bireysel
başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da
ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini
öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının
tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20).
44. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği;
başvurucuların temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle
yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak
iletmeleri, bu konuda sahip oldukları bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere
sunmaları, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurularını takip etmek için
gerekli özeni göstermiş olmaları gerekir. Bu şekilde olağan denetim
mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin
ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu
yapılamaz (Bayram Gök, B. No:
2012/946, 26/3/2013, § 19).
45. Başvurucular, Bakanlık görüş yazısına karşı sundukları
beyan dilekçesinde, ilgili idareye yaptıkları “uluslararası
koruma” başvurusunun reddine dair işleme karşı açtıkları iptal
davasının Ankara 1. İdare Mahkemesinin 17/4/2015 tarihli ve E.2014/1660,
K.2015/818 sayılı kararı ile kabul edildiğini ve anılan işlemin iptaline karar
verildiğini bildirmişlerdir.
46. Anılan karar, davalı idare tarafından temyiz edilmiş
olup, temyiz incelemesinin sonuçlandığına dair herhangi bir bilgi veya belge
sunulmamıştır.
47. 6458 sayılı Kanun’un 54. maddesinin (i) bendinde sınır
dışı etme kararı alınacak kişiler arasında “Uluslararası
koruma başvurusu reddedilenler” sayılmaktadır. Dolayısıyla bu
ifadenin karşıt anlamından, uluslararası koruma talebi kabul edilenler hakkında
sınır dışı etme kararı alınamayacağı sonucuna varılmaktadır.
48. Her ne kadar başvurucular hakkında tesis edilen sınır
dışı etme işlemi, yargı kararı ile kesinleşmiş ise de başvurucuların
uluslararası koruma talebinin reddine dair işlem idari yargı mercii tarafından
iptal edilmiş olup bu yönüyle uluslararası koruma statüsünün sınır dışı
işleminin uygulanmasına engel teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
49. Diğer taraftan 6458 sayılı Kanun’un üçüncü kısmında, 61.
ve devamı maddelerinde uluslararası korumaya ilişkin düzenlemelere yer
verilmiştir. Bu kısımda yazılı hükümler uyarınca alınan kararlara karşı itiraz
ve yargı yoluna başvurulduğunda uygulanacak hükümleri düzenleyen “İdari itiraz ve yargı yolu” kenar başlıklı
80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde “İtiraz veya yargılama süreci sonuçlanıncaya kadar ilgili kişinin ülkede
kalışına izin verilir.” ifadesi hükme bağlanmaktadır.
50. Görüldüğü üzere, yargısal denetimi devam etmekte olan
uluslararası koruma başvuru süreçlerinde, bu süreç sonuçlanıncaya kadar ilgili
kişinin ülkede kalmasına izin verilmesi gerekmekte olup, aksi yönde bir idari
uygulamanın mevcudiyetine dair herhangi bir bilgi veya belgeye ulaşılamamıştır.
51. Belirtilen yönleriyle, uluslararası koruma statüsünün
sağlanmasına ilişkin devam etmekte olan prosedürün, mevcut başvurunun amacı ve
Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ile güvence altına alınan hukuksal
değerlerin korunması noktasında, çözüm üretme kabiliyetini haiz ve makul bir
başarı şansı sunan bir yol olduğu görülmektedir.
52. Açıklanan nedenlerle, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru
yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından,
başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddialar
53. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence
altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir. …”
54. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
55. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre, Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve
Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
56. Başvurucular, uluslararası koruma ve tahditlerin
kaldırılmasına dair başvuruları bulunduğunu bildirmelerine ve ayrıca 6458
sayılı Kanun’un 55. maddesine istinaden ileri sürmüş oldukları “sınır dışı
edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza
veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emareler” bulunduğunu iddia
etmelerine rağmen bu hususların Mahkemece hiçbir şekilde değerlendirmeye
alınmadığını, bu nedenle gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini, İlk
Derece Mahkemesinin kararında davalı idare tarafından süresi geçtikten sonra
sunulan savunma yazısında belirtilen hususlara yer verildiğini, anılan savunma
dilekçesi kendilerine tebliğ edilmeyerek karşı tezlerini ileri sürme imkânından
mahrum bırakıldıklarını, bu nedenlerle çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
57. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
58. Sözleşme’nin “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“1. Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız
bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve
açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”
59. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Maddede geçen
“adil yargılanma hakkının”
kapsamı Anayasa’da açık bir şekilde düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve
içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma
hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, § 22).
60. Sözleşme’nin adil
yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve
ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç
isnadının” esasının karara bağlanması süreçleri bakımından geçerli olduğu
belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bu ifadeden, hak
arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek
için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın
tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadının esasının incelenmiş
olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan
adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve
Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz,
§ 22).
61. Bireysel başvuruya konu olan bir uyuşmazlığın,
Sözleşme’nin 6. maddesi anlamında bir medeni
hak ve yükümlülük veya bir suç isnadının esasının karara bağlanması ile ilgili
olup olmadığının tespitinde Sözleşme’nin yorumunda belirleyici bir role sahip
olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarının da dikkate
alınması gerekmektedir.
62. AİHM; yabancıların ülkeye girişleri, ikametleri ve sınır
dışı edilmeleri ile ilgili işlem ve yargılama süreçlerinin, Sözleşme’nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası anlamında bir “medeni
hak ve yükümlülük” veya bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması ile
ilgili olmadığını kabul ederek anılan Sözleşme hükmünün, belirtilen
yargılama süreçleri bakımından uygulanabilir olmadığına karar vermiştir (Maaouia/Fransa [BD], B. No: 39652/98, 5/1/2000,
§§ 33-40).
63. Görüldüğü üzere sınır dışı edilme kararlarına ilişkin
uyuşmazlıkları konu alan yargılama süreçleri, Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma
alanı dışında yer almaktadır. Bu çerçevede başvurucuların sınır dışı
edilmelerine dair işlemlere karşı açtıkları dava süreçlerinde adil yargılanma
haklarının ihlal edildiği iddialarının konusunun, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında yer aldığının kabulü
gerekir.
64. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların adli yardım
taleplerinin KABULÜNE,
B. Başvurucuların kamuya açık
belgelerde kimliklerinin gizli tutulması taleplerinin KABULÜNE,
C. 1. Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetlerine neden olacağından başvurucuların
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMALARINA
6/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.