TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
OKAN KARAKAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2094)
|
|
Karar Tarihi: 10/10/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Okan KARAKAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat
SOMUNCUOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi ve makul
süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; yargılamanın
makul sürede bitirilememesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda bildirilen görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 27/12/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve
30/12/2009 tarihinde tasarlayarak kasten öldürme suçundan Balıkesir 2. Sulh
Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
9. Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma
sonunda 23/3/2010 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında kasten öldürme,
kasten öldürmeye teşebbüs, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından
cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ve yargılamaya Balıkesir 2. Ağır
Ceza Mahkemesinin E.2010/59 sayılı dosyası üzerinden başlanmıştır.
10. Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının 25/11/2010 tarihli
iddianamesiyle bir kısım sanık ve başvurucu hakkında kasten öldürmeye teşebbüs,
mala zarar verme, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (silahla ateş
ederek) ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından açılan davanın
yargılamasına ise Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/267 sayılı dosyası
üzerinden başlanmış; Mahkemenin 8/1/2011 tarihli kararı ile dosya aynı
Mahkemenin E.2010/59 sayılı dosyası ile birleştirilerek yargılamaya bu dosya
üzerinden devam olunmuştur.
11. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesince E.2010/59 sayılı dosya
üzerinden yapılan yargılama sonunda 22/2/2011 tarihli kararla dokuz sanık
hakkında çeşitli hükümler kurulmuştur. Başvurucunun ise kasten öldürme suçundan
ağırlaştırılmış müebbet hapis, (üç ayrı) kasten öldürmeye teşebbüs suçundan toplam
33 yıl hapis, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet etme suçundan 2 yıl hapis ve 1.200
TL adli para cezaları ile cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutukluluğunun
devamına karar verilmiş; (iki ayrı) kasten öldürmeye teşebbüs suçu yönünden ise
hakkında beraat ve düşme kararları verilmiştir.
12. Anılan karar temyiz edilmiş, Yargıtay 1. Ceza Dairesince
28/11/2012 tarihinde hükümlerin bozulmasına karar verilmiştir. Bozma kararı
üzerine yargılamaya Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/261 sayılı
dosyası üzerinden -başvurucu yönünden- tutuklu olarak devam olunmuştur.
13. Öte yandan Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği
fezleke üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga 250. madde ile
görevli) 10/5/2011 tarihli iddianameyle birçok sanık hakkında çeşitli suçlardan
kamu davası açılmıştır. Aynı iddianameyle başvurucu hakkında da suç işlemek
amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçundan dava açılmış ve davanın
yargılamasına İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde E.2011/115 sayılı dosya
üzerinden başlanmıştır.
14. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi 17/1/2013 tarihinde
dosyanın -bağlantılı olduğu gerekçesiyle- İstanbul Ceza Mahkemesinin E.2011/149
sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiş, anılan Mahkeme de bu dosyayı
tefrik ederek İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/115 sayılı dosyası ile
birleştirmiştir. Bu Mahkemenin kanun değişikliği sonucunda kapatılması üzerine
başvurucu hakkındaki dava tekrar Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiş
ve yargılamaya Mahkemenin E.2014/100 sayılı dosyası üzerinden tutuklu olarak
devam olunmuştur.
15. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi 26/12/2014 tarihinde
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun bu
karara yönelik itirazı, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesince 7/1/2015 tarihinde
reddedilmiştir. Anılan karar, başvurucuya 20/1/2015 tarihinde tebliğ edilmiş ve
başvurucu 4/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi 1/7/2015 tarihinde
başvurucunun kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis, (üç ayrı)
kasten öldürmeye teşebbüs suçundan toplam 33 yıl hapis, suç işlemek amacıyla
kurulmuş olan örgüte üye olma suçundan 1 yıl 3 ay hapis, 6136 sayılı Kanun'a
muhalefet etme suçundan 2 yıl hapis ve 1200 TL adli para cezaları ile
cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme hükümle birlikte başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
17. Kararın temyizi üzerine incelemeyi yapan Yargıtay 1. Ceza
Dairesince 8/5/2017 tarihinde, bir kısım eksiklikler giderildikten sonra ek tebliğname düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle dosyanın
mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar
verilmiştir. Eksiklikler giderildikten sonra anılan karar, Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 30/5/2018 tarihli ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
19.
5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 10/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; yargılama boyunca tahliye taleplerinin kabul
edilmediğini, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi ve makul süreyi
aştığını ileri sürerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca kendisiyle aynı suçtan yargılanan kişilerin
tahliye edilmesine karşın tutukluluğunun devam ettirilmesinin eşitlik ilkesine
aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
22. Başvurucunun tutukluluğun uzun sürdüğü ve makul süreyi
aştığına ilişkin şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir. Öte yandan
başvurucunun Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal
edildiğine yönelik iddiasının soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp
mutlaka bireysel başvuru kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle
bağlantılı olarak ele alınması gerekmektedir. Buna göre kendisiyle benzer
durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında
bir farklılığın bulunduğunu ve bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk,
renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle
ortaya koyamayan başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlali iddiası esas olarak kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı çerçevesinde ele alınmalıdır (Aynı yöndeki
değerlendirme için bkz. Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §§
33, 34).
23. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
24.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
25. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi
hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru
yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
26. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir
olmasının yanında telafi kabiliyetini haiz olması ve tüketildiklerinde
başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir.
Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp
uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
27. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla
yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka
aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin
bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak
ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki
sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir.
Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir
karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların olağan kanun yolları
tüketilmek şartıyla ve tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi
mümkündür. Ancak başvurucu hakkında ilk derece mahkemesinde mahkûmiyet kararı
verilmiş ise bireysel başvuru açısından talep hukuka aykırılığın tespiti ve
tazminatla sınırlı kalacaktır (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, §§ 30, 31).
28. Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı davada ilk derece
mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla kişinin
tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma
kapsamından çıkmaktadır. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması
ayrıca gerekmez (Korcan Pulatsü, § 33).
29. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutuklamanın hukuki
olmadığını veya tutuklama süresinin makul olmadığını iddia eden başvurucunun
devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, § 46).
30. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna
uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna
çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin maddi ve
manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin
bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü anlaşılmaktadır. Bununla birlikte
aynı Kanun'un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine
tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabileceği belirtilmektedir.
31. Bu yol bir yandan başvurucunun maruz kaldığı tutukluluk
süresinin makul olup olmadığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın
tazmini imkânını sağlamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi
ile öngörülen hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve
elverişli bir çözüm olanağı ile makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Hamit Kaya, § 48).
32. Somut olayda başvurucu, isnat edilen suçlar nedeniyle
30/12/2009 tarihinde tutuklanmıştır. İlk derece mahkemesi, yargılama sonunda
1/7/2015 tarihli kararı ile başvurucunun müebbet hapis, 36 yıl 3 ay hapis ve
1200 TL adli para cezaları ile cezalandırılmasına karar vermiş; anılan
mahkûmiyet hükümleri temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 1. Ceza Dairesinin
30/5/2018 tarihli ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
33. Başvurucu, hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği
tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine dayanarak süresi içinde
tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir. Mahkûmiyet kararının
kesinleşmesiyle birlikte tutukluluk sürecine ilişkin olarak sadece tazminat
talebinde bulunabileceği dikkate alındığında bu talep yönünden etkin ve
erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yolu tüketilmeksizin bireysel
başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği
mümkün değildir (Hamit Kaya, §
49). Öte yandan bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla
başvurucunun anılan tazminat yolunu tüketmesi için 5271 sayılı Kanun'un 142.
maddesinde öngörülen dava açma süresi de geçmemiştir.
34. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun yasal veya makul süreyi
aştığı iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu, yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
36. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair
Kanun'a göre kurulan Komisyon, aynı Kanun'un 2. maddesi uyarınca ceza hukuku
kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku
kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme
kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddialarıyla
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruları incelemekle görevlidir.
37. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle
6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici 2. maddeye göre benzer iddialarla Anayasa
Mahkemesine yapılan ve münhasıran bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvuruların da Adalet
Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu (Komisyon) tarafından incelenerek
karara bağlanması öngörülmüştür.
38. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
39. Anayasa Mahkemesi yakın zamanda verdiği Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Komisyona
başvuru yolunun düzenleniş şekli itibarıyla ulaşılabilir, makul bir başarı
şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesine sahip olup olmadığını
belirtmiş ve bireysel başvuru yoluna başvurmadan önce tüketilmesi gereken
etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ferat Yüksel).
40. Somut olayda bu içtihattan ayrılmayı gerektiren bir durum
söz konusu değildir. Buna göre (Komisyona) başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun
makul ve azami süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Başvurucunun ilgili idari veya yargısal mercilere başvuru
yapması hususunda MUHTARİYETİNE 10/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.