TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SALİHA DERE VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2132)
|
|
Karar Tarihi: 10/10/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Saliha
DERE
|
|
|
2. Abdulkerim DERE
|
|
|
3. Abdulrahim DERE
|
|
|
4. Ekrem
DERE
|
|
|
5. Mahmut
DERE
|
|
|
6. Nurcan
KAÇMAZ
|
|
|
7. Yılmaz
DERE
|
Vekili
|
:
|
Av. Doğan
KARAOĞLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; zorunlu askerlik hizmeti sırasında ateşli silah
yaralanması sonucu meydana gelen ölüm olayı üzerine Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde açılan davanın kısmen reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının, davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmesi nedeniyle bağımsız
ve tarafsız mahkeme hakkının, davanın on iki yıl gibi bir sürede kesinleşmesi
nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru dilekçesi ile başvuruya konu dava dosyası içeriğinden
tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. İlk başvurucunun oğlu, diğer başvurucuların kardeşi olan 1979
doğumlu A.D., Gökçeada 5. Komando Alay Komutanlığı emrinde asker iken 28/7/2000
tarihinde devriye nöbeti görevini ifa ettiği sırada saat 02.30 sıralarında
ateşli silahla vurulmuş vaziyette bulunmuştur. A.D. bu olay sonucu yaşamını
yitirmiştir.
A. Ceza Soruşturması
Süreci
9. Olay hakkında bilgilendirilen Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2.
Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) nöbetçi savcısı, olayın
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerden olduğunu değerlendirerek resen
soruşturmaya başlanmasına karar vermiştir.
10. Askerî Savcı, olay mahallinde tahkikat yapmak üzere saat
11.00'de Kabatepe Limanı'ndan (Çanakkale/Eceabat) hareket eden feribotla
Gökçeada'ya gitmiştir.
11. Askerî savcı, olaydan sonra Gökçeada Devlet Hastanesi
morguna götürülmüş olan ceset üzerinde ölü muayene işlemi gerçekleştirmiştir.
Ölü muayene işlemine katılan Gökçeada Sağlık Ocağı Doktoru K.T. ileGenel Cerrahi Uzmanı H.L., merminin kişinin sağ klavikulasının
(köprücük kemiği) orta kısmından vücuda girmiş ve sırt bölgesinden vücudu terk
etmiş olabileceğini değerlendirmişlerdir. Bununla birlikte bilirkişiler,
merminin çıkış deliği olarak değerlendirilen bölgenin çevresinde çapı 5 cm'lik alanı içeren cilt sıyrıkları ile milimetrelerle
ifade edilebilecek siyah renkli bir alan tespit etmişlerdir. Bu durumdan
şüphelenen bilirkişiler, mermi giriş ve çıkış deliklerinin tam olarak tespit
edilmesi ve kişinin kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için klasik otopsi işleminin
yapılmasının yerinde olacağını ifade etmişlerdir. Bunun üzerine ceset üzerinde
klasik otopsi işlemi yapılması kararı alınmıştır.
12. Askerî savcı, ölü muayene işleminden sonra olayın
gerçekleştiği nöbet mahalline gitmiştir. Askerî savcı, olay günü A.D. ile
birlikte 01.30-03.30 saatleri arasında devriye nöbetçisi olan Topçu Er E.E.nin de hazır bulunduğu kişilerle beraber keşfe
başlamıştır. Olay yerinde bulunan bir adet bere, bir adet G-3 piyade tüfeği,
bir adet mermi kovanı, bir adet manevra mermisi ve bir adet G-3 piyade tüfeği
mermisi muhafaza altına alınmıştır. Askerî savcı, askerî yetkililerden erlerin
nöbet esnasında şarjörü takılı silahlarla görev yaptığı, şarjördeki mermilerin
en üstünde bir adet manevra mermisi olduğu, diğerlerinin G.3 piyade tüfeği
mermisi olduğu bilgisini edinmiştir. Askerî savcı, bu bilgiler doğrultusunda
olay yerinde bulunan manevra mermisi ile G-3 piyade tüfeği mermisinin şarjörün
en üstünde bulunan iki mermi olduğuna kanaat getirmiştir. Askerî savcı ayrıca
olay yerinde göz mesafesi ile başkaca bir mevzinin
bulunmaması ve olayın gece meydana gelmesi nedeniyle A.D.nin
diğer nöbetçiler tarafından görülmesinin mümkün olmadığını değerlendirmiştir.
13. Başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgelerden askerî
savcının olay günü A.D. ile birlikte 01.30-03.30 saatleri arasında devriye
nöbeti tutan Topçu Er E.E.nin ifadesini aldığı
anlaşılmaktadır. Topçu Er E.E.nin 28/7/2000 tarihli
ifadesinde özetle nöbet tuttukları sırada A.D.nin bir
ara tuvaletini yapmak için uzaklaştığını ancak iki dakika sonra koşarak
geldiğini ve üç kişi gördüğünü söylediğini, bunun üzerine A.D.nin
kendisinden projektör nöbetçilerinin yanına giderek hazır kıtayı çağırmasını
istediğini, projektör nöbetçilerine durumu bildirdiği sırada silah sesi
duyduğunu, silah sesini duyması üzerine hemen kendi yerine gittiğini fakat A.D.yi orada bulamadığını, daha sonra yanına gelenlerle
birlikte A.D.yi bir yamaçta bulduklarını ifade ettiği
görülmektedir.
14. Soruşturma kapsamında 30/7/2000 tarihinde klasik otopsi işlemi
gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen bu işlem sonucunda hazırlanan 12/10/2000
tarihli otopsi raporunda; kişinin ölümünün sağ köprücük kemiği üzerinden giren,
sırttan çıkan ateşli silah mermisinden kaynaklandığı belirtilmiştir. Otopsi
raporunda ayrıca kişinin giysilerinin atış mesafesinin ve atış türünün
belirlenmesi amacıyla Bursa Bölge Kriminal Polis
Laboratuvarına gönderilmesi için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına iletildiği
ifade edilmiştir.
15. A.D.nin hücum yeleği, askerî
ceketi ve haki renkli kısa kollu fanilası Bursa Bölge Kriminal Polis Laboratuvarına gönderilmiştir. Giysiler
üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 13/9/2000 tarihli uzmanlık
raporunda; hücum yeleği üzerinde herhangi bir deliğin mevcut olmadığı, askerî
ceketin ön ve arka tarafında ise birer adet deliğin bulunduğu belirtilmiştir.
Raporda; ceketin arka tarafında bulunan yaklaşık 12x13 cm ebadındaki deliğin
etrafında atış artıklarının bulunduğu, bu deliğin ateşli bir silahla bitişik
atış mesafesinden yapılan atış neticesinde meydana geldiği, bu deliğin cekete
isabet eden mermi çekirdeği giriş deliği olduğu ifade edilmiş; ceketin ön
tarafındaki, lifleri dışarıya doğru muntazam deliğin ise mermi çekirdeği çıkış
deliği olduğu belirtilmiştir. Raporda ayrıca fanilanın ön ve arka kısmındaki
deliklerin de ceketin ön ve arka kısmında bulunan mermi çekirdeği giriş ve
çıkış delikleriyle uygunluk gösterdiği ifade edilmiştir.
16. Askerî Savcılık, otopsi raporu ile Bursa Bölge Kriminal Polis Laboratuvarının hazırladığı rapor arasındaki
çelişki üzerine A.D. hakkındaki adli ve tıbbi evrakı Adli Tıp Kurumu
Başkanlığına göndererek mermi giriş ve çıkış deliklerinin, atış mesafesinin ve
kişinin kesin ölüm sebebinin belirlenmesi talebinde bulunmuştur. Askerî
Savcılık ayrıca giriş deliğinin sırt bölgesi olması hâlinde kişinin kendisinin
silahı ateşleyip ateşleyemeyeceği hususunun da açıklanmasını istemiştir.
17. Askerî Savcılığın bu taleplerinin gereğinin yerine
getirilebilmesi için kişinin kabrinin açılması gerektiği değerlendirilmiş,
bunun üzerine fethikabir işlemi gerçekleştirilmiştir.
18. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu, gerek A.D. hakkındaki
adli ve tıbbi evrakı gerekse fethikabir işlemi
neticesinde elde edilen bilgileri dikkate alarak 3/10/2001 tarihli bir rapor
hazırlamıştır. Raporun sonuç kısmı şöyledir:
"(...)
1-Kişinin ölümünün ateşli silah yaralanmasına
bağlı büyük damar ve akciğer harabiyetinden gelişen
kanama sonucu meydana gelmiş olduğu,
2-Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığında
yapılan otopsisinde sağ köprücük kemiği üzerinden giren sırttan çıkan ateşli
silah mermi çekirdeği yaraları tarif edilmekle birlikte, burada sırttaki çıkış
yarasının özelliklerinin tanımlanmadığı, mahallinde yapılan ölü muayenesinde
sırttaki delik etrafında 5 cm çaplı alanı kaplayan cilt sıyrığı ve
milimetriklerle ifade edilebilecek siyah renkli bir alan saptandığı, bu siyah
renkli alanın cesedin yatış durumuna göre sol tarafa doğru yayıldığının
belirtildiği, mahallinde çekilen fotoğrafların kurulumuzca yapılan tetkikinde
bu görüntünün doğrulandığı, bu değişimin ateşli silah giriş yaralarında görülen
vurma haklası olacağı, Bursa Kriminal
Polis Laboratuvarında yapılan incelemede kişinin olay sırasında üzerinde
bulunan askeri ceketin arka tarafında bulunan delik etrafında atış artıklarının
saptandığı, kemiklerin kurulumuzca yapılan tetkikinde kaburga ve köprücük
kemiklerinde bulunan kemik defekti özellikleri de
birlikte değerlendirildiğinde, kişinin sırtındaki yaranın ateşli silah giriş
yarası, köprücük kemiği üzerindeki yaranın ateşli silah çıkış yarası olduğu,
3-Ölümüne neden olan bu atışın bitişik atış
mesafesinden yapılmış olduğu,
4-G-3 tüfeğinin ölenin kendisi tarafından
tetiğe basılarak patlaması halinde saptanan ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası ve trajesinin oluşmasının tıbben varit
görülmediği oybirliği ile mütalaa olunur."
19. Olay yeri incelemesi neticesinde muhafaza altına alınan bir
adet 7.62x51 mm çapındaki mermi kovanı ile iki adet 7.62x51 mm çapındaki mukayese
kovanı gerekli tetkiklerin yapılması amacıyla Bursa Kriminal
Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderilmiştir. Gerekli tetkikler yapıldıktan
sonra hazırlanan 9/8/2000 tarihli uzmanlık raporunda, tetkik konusu üç adet
kovanın tek bir silah ile atılmış olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
20. Askerî Savcılık, yukarıda belirtilen tespitlerden sonra
olayı faili meçhul cinayet olarak değerlendirmiş ve bu kapsamda çeşitli
araştırmalar yapmıştır.
21. Başvurucuların ifade ettiği ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
(AYİM) dava dosyasından anlaşıldığı kadarıyla olay hakkındaki ceza soruşturması
devam etmektedir.
B. Tam Yargı Davası
Süreci
22. Başvurucular, maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle
10/2/2003 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına (İdare) müracaat etmiş; İdare
başvuruyu reddetmiştir.
23. Başvurucular, bunun üzerine 16/5/2003 tarihinde AYİM'de İdare aleyhine tam yargı davası açmışlardır.
Başvurucular dava dilekçesinde özetle askerî yetkililerin ilk başta yakınları A.D.nin intihar ettiğini söylediğini ancak ilerleyen
dönemde olayın intihar değil cinayet olduğunun anlaşılmasının kendilerini
derinden etkilediğini ifade etmişlerdir. Başvurucular olayın askerlik hizmeti
sırasında nöbet esnasında meydana geldiğini, olayda idarenin kusurunun
bulunduğunun bir gerçek olduğunu, bir an için İdarenin kusursuz olduğu kabul
edilse dahi objektif sorumluluğunun bulunduğunun açık olduğunu belirtmişlerdir.
Başvurucular, olayda yakınlarının hiçbir kusurunun bulunmadığını ifade
etmişlerdir. Başvuruculardan Saliha Dere bu davada 15.000 TL maddi, 10.000 TL
manevi tazminat talebinde; başvuruculardan Nurcan Kaçmaz ve Yılmaz Dere 7.000
TL maddi, 4.000TL manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Diğer başvurucular
ise ayrı ayrı 4.000 TL manevi tazminat talep etmişlerdir. Başvurucular ayrıca
1.000 TL cenaze nakil ve defin masrafı talebinde bulunmuşlardır.
24. Davalı İdare ise ceza soruşturmasındaki bilgi ve belgelerden
ölüm olayının İdarenin herhangi bir kusuru sonucu değil kasti bir fiil sonucu
meydana geldiğinin anlaşıldığını, olayda İdareye izafe edilebilecek herhangi
bir hizmet kusuru bulunmadığını belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini
savunmuştur.
25. AYİM 13/2/2008 tarihinde Askerî Savcılığa müzekkere yazarak
olay hakkındaki ceza soruşturmasının akıbetini sormuş; soruşturmanın
neticelenmesi hâlinde karar suretinin gönderilmesi, soruşturmanın uzaması
hâlinde ise iki ayda bir soruşturmanın safahatı hakkında bilgi verilmesi
talebinde bulunmuştur. Askerî Savcılık 4/3/2008 tarihli cevap yazısında olayın
faili meçhul bir ölüm olayı olarak nitelendirildiğini, bugüne kadar yapılan
araştırmalarda olayın faili hakkında herhangi bir netice elde edilemediğini, bu
tür olaylarda zamanaşımı süresi dolana kadar soruşturmaya devam edildiğini AYİM'e bildirmiştir.
26. AYİM, olayla ilgili olarak hesap bilirkişisinden rapor
almıştır. Başvurucular, olay hakkında hesap bilirkişisinden rapor alınması
üzerine talep miktarlarını ıslah etmişlerdir. Bu kapsamda başvurucu Saliha
Dere, maddi tazminat miktarını 15.000 TL'den 29.958 TL'ye; diğer başvurucular
ise manevi tazminat miktarlarını 4.000 TL'den 10.000 TL'ye çıkarmışlardır.
27. AYİM 28/5/2014 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne
karar vermiştir. AYİM başvuruculardan anne Saliha Dere lehine 29.958 TL maddi,
5.000 TL manevi tazminata hükmetmiş; Nurcan Kaçmaz ve Yılmaz Dere'nin maddi
tazminat istemi ile cenaze nakil ve defin masrafına ilişkin 1.000 TL'lik
istemin reddine karar vermiştir. AYİM, A.D.nin her
bir kardeşine ayrı ayrı 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"(...)
Dosyadaki mevcut verilere göre, müteveffa
Topçu Er [A.D.nin] nöbet hizmeti sırasında ölümü ile sonuçlanan olayın;
silahla müteveffanın muhtemelen sırt bölgesine yapılan ateş sonucu
gerçekleştiği ve bu eylemin de yine müteveffa dışında başka bir şahıs
tarafından yapıldığı yönünde değerlendirmeler dikkate alındığında; vaki ölüm
olayında idarenin hizmet kusurundan bahsetmek mümkün değildir. Ancak
müteveffanın askerlik hizmetini yapıyor olması, olayın nöbet hizmetini ifa
ederken meydana gelmesi nedeniyle zararlı sonuç ile hizmet arasında illiyet
bağı bulunduğundan zararın sadece destekten yoksun kalanlar üzerinde
bırakılmayıp kamuya pay edilerek hizmetin sahibi idarece karşılanması idare
hukukunun genel ilkeleri, kamu yükümlülükleri yönünden eşitlik, hakkaniyet ve nasafet kuralları gereği olduğundan, davacıların
zararlarının kusursuz sorumluluk kuram ve ilkeleri gereğince davalı idarece
karşılanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
(...)
Somut olayda da,
davacı annenin yetişmiş çocuğunun ölmesi ile destekten yoksun kaldığı,
çocuğunun ölümünde idarenin kusursuz sorumluluğunun da bulunduğu anlaşılmakla,
davacı annenin zararlarının davalı idarece karşılanması gerektiği sonuç ve
kanaatine ulaşılmıştır.
(...)
Somut olayda müteveffanın, askerlik öncesinde
refah halinde olduğu ve hayatta iken kardeşlerine düzenli ve devamlı olarak
baktığına dair herhangi bir kanıt bulunmadığı, ayrıca kardeşlerin (davacı
olmayanlar dahil) 6 erkek 3 kız kardeş oldukları, 5 erkek kardeşin de
müteveffadan büyük olduğu anlaşılmakla, davacı kardeşlerin maddi tazminat
taleplerinin reddine karar verilmiştir. Esasen Mahkememizin maddi tazminat
hesaplama kriterlerinde anne veya babadan herhangi birisinin ölmüş olması
halinde ölenin payı hayatta olanlara ilave edilmektedir. Bu davada ölen babanın
payı da davacı anneye eklenmiştir.
Ayrıca davacılar tarafından cenaze, nakil ve
defin masrafı olarak 1.000 TL. talep edilmiş ise de,
bu masraflara ilişkin herhangi bir evrak sunulmaması karşısında, söz konusu
talep de reddedilmiştir.
(...)
Öte yandan davacılara (anne ve dokuz kardeşten
davacı bulunan altı kardeşe), yakınlarını kaybetmeleri nedeniyle duydukları ve
ömür boyu, duyacakları acı ve ıstırabı kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla,
olayın meydana geliş şekli, tarihi, davacıların sosyal durumları, paranın alım
gücü ve işletilecek yasal faizi ve müteveffanın bünyesel rahatsızlığı dikkate
alınarak olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte uygun
miktarda manevi tazminat verilmesi kabul edilmiştir.
(...)"
28. Başvurucular, anılan karara karşı karar düzeltme yoluna
başvurmuşlardır. Başvurucular karar düzeltme dilekçesinde özetle manevi
tazminat miktarlarının düşük belirlendiğini, Nurcan Kaçmaz ve Yılmaz Dere'nin
maddi tazminat taleplerinin reddedilmesinin ise hatalı olduğunu ileri
sürmüşlerdir.
29. Başvurucuların karar düzeltme talebi, aynı Dairenin
17/12/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
30. Bu karar 8/1/2015 tarihinde başvurucuların vekiline tebliğ
edilmiştir.
31. Başvuruvular 5/2/2015 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
32.İlgili hukuk için bkz.
Mehmet Aydoğan ve Nufer Aydoğan, B. No:
2013/3775, 14/4/2016, §§ 40-43; Recep Tarhan
ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 28-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 10/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
34. Başvurucular AYİM'de açtıkları
davanın makul sürede tamamlanmadığını, davanın on iki yıl gibi uzun bir sürede
kesin kararla neticeye bağlandığını belirtmişlerdir. Başvurucular, davanın
uzamasında kendilerinin hiçbir kusurunun bulunmadığını ifade etmişlerdir.
Başvurucular esasında AYİM'in ceza soruşturmasının
sonucunu beklemesinin gerekli olmadığını çünkü AYİM'deki
davada davalı tarafın Millî Savunma Bakanlığı, davanın dayanağının da kusursuz
sorumluluk olduğunu, bunun açıkça bilinmesine rağmen uzun bir süre karar
verilmediğini belirtmişlerdir. Başvurucular, bu iddialarla makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
35. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §
26) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da
hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen
bireysel başvurulara ilişkin olarak Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat
Komisyonu Başkanlığına (Tazminat Komisyonu) başvuru imkânının getirilmesine
ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
36. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkanına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
37. Mevcut başvurunun bu kısmı yönünden söz konusu karardan
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Bağımsız ve Tarafsız
Mahkeme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
39. Başvurucular AYİM'in bağımsız ve
tarafsız bir mahkeme olmadığını, bu sebeple bağımsız ve tarafsız mahkeme
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
40. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken
belirtildiği üzere AYİM’in oluşumu, statüsü ve
görevleri Anayasa ve ilgili kanunda hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve
ilgili kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri
yönünden askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı,
kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline
ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı
görülmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan sınıf subayı üyelerin en fazla
dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında Disiplin
Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askerî
yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların
idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın Aslan, § 30).
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucuların
İddiaları
42. Başvurucular, olay tarihinde yaşları küçük olan Nurcan
Kaçmaz ve Yılmaz Dere'nin maddi tazminat istemlerinin reddedilmesinin ihlal
niteliğinde olduğunu, manevi tazminat miktarlarının ise kabul edilemez
olduğunu, tazminat miktarlarının devleti koruma refleksiyle belirlendiğini,
olayın ağırlığı dikkate alındığında bu miktarların tatmin duygusundan uzak
olduğunu ifade etmişlerdir. Başvurucular, bu iddialarla adil yargılanma
hakkının ve yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
43. Başvurucular, karar neticesinin etkili olduğunun
söylenemeyeceğini belirterek etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia
etmişlerdir.
2. Değerlendirme
44. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
45. Somut olayda başvurucular, ölüm olayının üçüncü kişi ya da
kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiği ancak bu konuda etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi nedeniyle olayın aydınlatılamadığı yönünde bir iddia
ileri sürmemişlerdir. Keza başvurucular bireysel başvuru formunda; ölüm
olayının askerî yetkililerin gerekli tedbirleri almaması sonucu meydana
geldiği, olayda askerî yetkililerin ihmalinin bulunduğu yönünde bir şikâyetten
de bahsetmemişlerdir. Başka bir anlatımla başvurucular, yakınlarının ölümü ile
neticelenen olayda, devletin yaşam hakkı kapsamındaki öldürmeme yükümlülüğünü
veya yaşamı koruma yükümlülüğünü ya da meydana gelen ölüm olayı hakkında etkili
soruşturma yürütme yükümlülüğünü ihlal ettiği yönünde bir iddia ileri
sürmemişlerdir.
46. Başvurucular, AYİM'de görülen
davanın kusursuz sorumluluk esasına göre çözümlenmesinde de herhangi bir sorun
görmemişlerdir. Hatta başvurucular, bireysel başvuru formunda, AYİM'de açtıkları davanın kusursuz sorumluluk ilkesine
dayandığını özellikle ifade etmişlerdir.
47. Başvurucular yaşam hakkının ihlal edildiği iddiası ile
ilgili olarak sadece manevi tazminat miktarlarının düşük oluşuna ve
başvuruculardan Nurcan Kaçmaz ve Yılmaz Dere'nin maddi tazminat istemlerinin
reddedilmesine vurgu yapmışlardır.
48. Bu durumda başvurucuların yaşam hakkı ve etkili başvuru
hakkı ile bağlantı kurarak ileri sürdüğü şikâyetlerin adil yargılanma hakkı
kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
49. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
50. Somut olayda AYİM'in ilgili mevzuatı
yorumlamak ve dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeleri değerlendirmek
suretiyle bir karar verdiği anlaşılmıştır. Başvurucuların tazminata yönelik
iddialarının esas itibarıyla derece mahkemesince verilen kararların hukuk
kurallarının yorumlanmasında isabet bulunmadığına, dolayısıyla kararın sonucuna
ilişkin olduğu görülmektedir. Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da
tespit edilmemiştir.
51. Başvurucular tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Bağımsız ve tarafsız mahkeme hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
10/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.