TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
K.G. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2108)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
K.G.
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Necmettin KAZANCI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.Başvuru, taksirle yaralama suçundan açılan ceza davasında
yeterli araştırma yapılmadan eksik şekilde karar verilmesi nedeniyle kişinin
maddi ve manevi varlığını koruma hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucunun kullandığı otomobil ile M.Ş.nin
sevk ve idaresinde bulunan kamyonetin 20/3/2014 tarihinde Kahramanmaraş ilinde
bulunan bir kontrollü kavşakta çarpışması sonucu yaralanmalı ve maddi hasarlı
trafik kazası meydana gelmiştir.
7. Kaza sonrası düzenlenen sağlık raporuna göre başvurucu hayati tehlikesi yoktur, basit tıbbi müdahale (BTM)
ile giderilebilir şekilde; M.Ş.nin
kullandığı kamyonette bulunan R.K. ise hayati
tehlikesi yoktur, BTM ile giderilemez şekilde yaralanmıştır.
8. Başvurucu, M.Ş. hakkında; R.K. ise hem başvurucu hem de M.Ş.
hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığının
(Başsavcılık) 21/4/2014 tarihli iddianamesiyle taksirle yaralama suçundan
başvurucu ve M.Ş. hakkında kamu davası açılmıştır. İddianamede; soruşturmaya
konu trafik kazası hakkında hazırlanan bilirkişi raporunda başvurucunun asli, M.Ş.nin ise tali kusurlu olduğunun tespit edildiği
vurgulanarak şüphelilerin üzerilerine atılı suçu bu
suretle işledikleri belirtilmiştir.
9. Kamu davasının açıldığı Kahramanmaraş 6. Asliye Ceza
Mahkemesinin (Asliye Ceza Mahkemesi) talebi üzerine Adli Tıp Kurumu Ankara
Trafik İhtisas Daire Başkanlığınca sanıkların kusurları hakkında 9/6/2014
tarihli bir rapor düzenlenmiştir. Anılan raporda; başvurucunun asli, diğer
sanık M.Ş.nin ise tali kusurlu olduğu şeklinde
değerlendirmede bulunulmuştur.
10. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/11/2014 tarihli kararıyla R.K.ya yönelik taksirle yaralama
eyleminin sübuta erdiği gerekçesiyle başvurucunun 3.000 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilmiştir. Ayrıca diğer sanık M.Ş., R.K.ya
yönelik taksirle yaralama suçundan 2.000 TL adli para cezası ile
cezalandırılmış ve hükmün açıklanması geri bırakılmıştır.
11. Karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz
Kahramanmaraş 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/12/2014 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, Asliye Ceza Mahkemesinin söz konusu
kararının usul ve yasaya uygun olduğu ifade edilmiştir.
12. Nihai karar 9/1/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu 4/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Taksirle yaralama" kenar
başlıklı 89. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Taksirle başkasının
vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden
olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile
cezalandırılır.
... (5) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/5 md.) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve
kovuşturulması şikâyete bağlıdır..."
B. Uluslararası Hukuk
15. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1)
Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi
hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının
müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda
ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması,
suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu
olabilir."
16. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre kişinin
yaşamına ve vücut bütünlüğüne yönelen ancak ihmal suretiyle meydana gelen
olaylara ilişkinetkili bir yargısal sistem kurma yönündeki
pozitif yükümlülük mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara tek
başına ya da bir ceza soruşturmasıyla birlikte hukuki, idari ve hatta
disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Vo/Fransa [BD], B. No: 53924/00, 8/7/2004, §
90; Mastromatteo/İtalya [BD], B. No: 37703/97, 24/10/2002, §§ 90, 94, 95; Calvelli ve Ciglio/İtalya [BD], B. No:
32967/96, 17/1/2002, § 51; Anna Todorova/Bulgaristan,
B. No: 23302/03, 24/5/2011, § 73; Ercan
Bozkurt/Türkiye, B. No: 20620/10, 23/6/2015, § 59; Cavit Tınarlıoğlu/Türkiye,
B. No: 3648/04, 2/2/2016, § 114; Fatih Çakır
ve Merve Nisa Çakır/Türkiye, B. No: 54558/11, 5/6/2018, § 42).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 12/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişinin Maddi ve
Manevi Varlığını Koruma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, söz konusu trafik kazası nedeniyle yaralanmasına
ve suç duyurusunda bulunmasına rağmen sorumlu kişinin cezasız bırakıldığını
ileri sürmüştür. Başvurucu, sanık M.Ş. hakkında yeniden yargılama yapılmasına
karar verilmesini ve lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Başvurucu
ayrıca, kişilik haklarının korunması için kimliğinin kamuya açık belgelerde
gizli tutulmasını talep etmiştir.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özünün kişinin
maddi ve manevi varlığını koruma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 17.
maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür (Ramazan Demir, B. No: 2014/16285,
22/3/2018, § 29).
20. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın
17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
21. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda
bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle
derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi
koşulunu zorunlu kılar (Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 41).
22. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru
yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca, başvuru yollarını
tüketme kuralı ne mutlak ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala
riayetin denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması
esastır. Bu anlamda, yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının
varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun
kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (Işıl Yaykır, § 42).
23. Trafik kazaları, yaya ve/veya sürücülerin dikkatsizliğinden
yahut ihmallerinden kaynaklandığı gibi araç ya da yol hatalarından
kaynaklanabilmektedir. Trafik kazaları neticesinde meydana gelen yaralanma
olayları, kişinin vücut bütünlüğüne bir zarar gelmesi nedeniyle aynı zamanda
ceza hukukunun ilgi alanına da girmektedir. Bu durumda üçüncü kişilerin
taksirli eylemleri neticesinde kişinin maddi varlığını koruma hakkına yönelik
gerçekleşen olaylarda, anılan hakkın güvencelerinin usul yükümlülüğü bağlamında
bir ceza soruşturması açılmasını gerektirip gerektirmediği hususunun tespit
edilmesi gerekir (Ramazan Demir,
§ 35).
24. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında belirtildiği üzere
yaşam hakkının veya bedensel bütünlüğün ihlaline kasten ya da ağır ihmalle
sebebiyet verilmemiş ise etkili bir yargısal
sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza
davası açılmasını gerektirmemektedir. Failin belirsiz olmadığı ve kişinin
kendisine zarar verilmek kastıyla hareket edildiği yönünde bir iddiasının
bulunmadığı durumlarda Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında etkili bir yargısal
sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük mağdura adli ya da idari yargı
mercileri önünde açabileceği bir tazminat ya da tam yargı davası yolunun
tanınmış olmasıyla yerine getirilmiş sayılır (Yaprak
Yüksek, B. No: 2013/9116, 14/10/2015, §§ 32, 33, 35; Ramazan Demir, § 36).
25. Ceza yargılamasında objektif sorumluluğa yer verilmezken
tazminat davalarında objektif sorumluluk ilkesinin etkin şekilde uygulandığı ve
aynı maddi vakıalar çerçevesinde daha düşük bir ispat standardı kullanıldığı
görülmektedir. Bu bağlamda ceza hukukunda taksire dayalı sorumluluk istisnai
nitelik taşımasına rağmen taksirle başkalarına verilen zarar nedeniyle tazminat
sorumluluğu kapsamında giderim imkânının daha yüksek olduğu
değerlendirilmektedir. Tazminat sorumluluğunda asıl gayenin zarar görenin
zararının telafi edilmesi olduğu, bu yolun daha yüksek başarı şansı sunabilecek
etkili bir yol olduğu hususu dikkate alınmalıdır (Yaprak Yüksek, § 37).
26. Bu bağlamda kişinin vücut bütünlüğüne yönelen eylemlerde
kasıt ya da ağır ihmalin bulunmadığı ve aydınlatma yükümlülüğü kapsamında
olayın ve failin belirli olduğu durumlarda hukuki tazmin yolunun -daha yüksek
başarı şansı sunabilecek- kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olduğu
değerlendirilmektedir (Ramazan Demir,
§ 38). Somut olaydaki gibi ihmali bir eylemden kaynaklanan trafik kazası
olayına ilişkin uyuşmazlıklarda tüketilmesi gereken etkili yol hukuki tazmin
yoludur.
27. Yukarıda yer verilen tespitler çerçevesinde beden
bütünlüğüne yönelik üçüncü kişilerce ihmal suretiyle yapılan müdahaleyle ilgili
olarak yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulduğu, tazminat davası açma
yoluna gidilmediği gözönüne alındığında Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için etkili olan başvuru yolunun
tüketilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Üçüncü Kişinin
Cezalandırılmasına İlişkin İddia Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, sanık M.Ş.nin kendisine
yönelik eylemi nedeniyle cezalandırılmaması kararına karşı ileri sürdüğü
hususların derece mahkemelerince dikkate alınmadığını ve taleplerinin hukuka
aykırı şekilde reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
30. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal
edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı
sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye
ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalanhak ihlali iddiasını içeren
başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
31. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve
ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile
ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara
bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla
sınırlandırılmıştır. Bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının
ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında
kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Dolayısıyla bir ceza davasında,
haklarında suç isnadı bulunmayan mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya
katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında
kalmaktadır (Onurhan Solmaz, §§ 23, 24).
32. Somut olayda başvurucu hakkında bir suç isnadına ilişkin
olmayan ve üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik ihlal iddiasının adil
yargılanma hakkının kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Başvurucu Hakkındaki
Suç İsnadına İlişkin İddia Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu; deliller toplanmadan ve yeterli şekilde araştırma
yapılmadan karar verildiğini, kendisinin asli kusurlu olduğu şeklinde
düzenlenen raporların yetersiz ve eksik olduğunu, yeniden bilirkişi raporu
tesis edilmesi yönündeki talebinin hukuka aykırı şekildereddedildiğini
ve haksız yere cezalandırıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
36. Başvurucunun iddialarının özünün derece mahkemeleri
tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kanun yolu
şikâyeti niteliğinde olduğundan açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Üçüncü kişinin cezalandırılmasına ilişkin olarak adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucu hakkındaki suç isnadına ilişkin olarak adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.