TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEYFULLAH CAN YILDIZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2128)
|
|
Karar Tarihi: 7/2/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucu
|
:
|
Seyfullah
Can YILDIZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Nuran
CÖRE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari para cezasına dayanak teşkil eden kanuni
düzenlemenin yürürlükten kaldırılmasına rağmen bu husus gözetilmeden karar
verilmesi nedeniyle suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) 25/4/2014
tarihli ve 5747 sayılı kararla özel bir hayat ve emeklilik sigortası şirketi
çalışanı olan başvurucuyu, gerçekleştirdiği dört işlem sırasında kimlik tespit
yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle toplam 13.044 TL idari para
cezasıyla cezalandırmıştır.
10. Başvurucu 14/5/2014 tarihli dilekçeyle idari yaptırım
kararının iptali için başvuruda bulunmakla birlikte idari para cezasını
30/5/2014 tarihinde ihtirazi kayıtla ödemiştir.
11.Bu aşamada 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun, 28/6/2014
tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanun'un 88. maddesi ile ceza tutanağına esas
teşkil eden eylemi kabahat olarak düzenleyen 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'un 13. maddesinin (2)
numaralı fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Başka bir anlatımla kimlik tespiti yükümlülüğü kabahat
olmaktan çıkarılmıştır.
12. İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hâkimliği 24/11/2014 tarihli
kararıyla başvurucunun iptal talepli başvurusunu reddetmiştir. Gerekçenin
ilgili kısmı şöyledir:
"İtiraz edenin dilekçesinde göstermiş
olduğu gerekçeler yerinde görülmediği gibi İdari Para Cezası Kararında herhangi
bir usulsüzlük görülmemiştir. Mahkememizce de itirazcının itirazının kabulü
gerektirir bir delilde bulunamadığından 25/04/2014 tarih ve 5747 sayılı idari
para cezası ve tutanakla ilgili itirazın reddine, karar verilmiş olup..."
13. Başvurucu anılan karara, idari para cezasına dayanak teşkil
eden kanun maddesinin yürürlükten kaldırıldığı gerekçesini de belirterek itiraz
etmiş; İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) 23/12/2014 tarihinde
İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararında usule, kanuna ve oluşa
aykırı bir yön bulunmadığını belirterek itirazı kesin olarak reddetmiştir.
14. Nihai karar 8/1/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve
başvurucu 5/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. İlgili ulusal hukuk için bkz. Samet Öztürk, B. No: 2014/20188, 6/12/2017, §§ 13-19.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 7/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucunun çalıştığı işyerinde yapılan denetimler
sonucunda yükümlülük ihlali inceleme raporu ile bu rapordaki tespitler esas
alınarak idari yaptırım tutanağı düzenlenmiştir. Başvurucu, idari yaptırım
kararına esas teşkil eden 5549 sayılı Kanun'un 13. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında belirtilen eylemin tutanağa yapılan itirazın incelemesi aşamasında
yapılan kanun değişikliğiyle kabahat olmaktan çıkarıldığını ancak bu yöndeki
iddiasını itiraz merciinin dikkate almadan itirazın reddine karar verdiğini
iddia ederek Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçların ve
cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Bakanlık; yargılama devam ederken yürürlükte bulunan
mevzuattan daha lehe bir mevzuatın yürürlüğe girmesi hâlinde bunun geriye
etkili şekilde uygulanması gerektiği hususundaki Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay tarafından verilen çeşitli kararları dikkate
sunmuştur.
B. Değerlendirme
19.Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
'' Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan
kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu
işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza
verilemez.''
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
21. Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklerle ilgili bölümlerinde
kanunla düzenleme ilkesine pek çok maddede ayrı ayrı yer verildiği gibi 13.
maddede ifade edilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin genel
ilkelerde de sınırlamaların “ancak kanunla”
yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Anayasa’nın suç ve cezaları düzenleyen 38.
maddesinde de suçların ve cezaların
kanuniliği ilkesi özel olarak güvence altına alınmıştır (Karlis A.Ş., B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 31).
22. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi, hukuk devletinin
kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesi, genel olarak bütün hak ve
özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve
cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlam ve öneme sahip olup bu
kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden
dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek
olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili olarak
uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş.,§
32).
23. 5326 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre Türk Ceza Kanunu’nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri
kabahatler açısından da uygulanacaktır. Dolayısıyla kabahat fiilinin unsurlarına
veya yaptırımına yönelik lehe kanun değişikliklerinde Anayasa’nın 38.
maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kanunilik
ilkesinin sonuçlarından biri olarak 5237 sayılı Kanun’un 7.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan "lehe kanunun geriye yürümesi" kuralının uygulanması
gerekir (Mahmut Manbaki,
B. No: 2012/731, 15/10/2014, § 47).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
24.MASAK tarafından yapılan inceleme sonucunda başvurucu
hakkında idari para cezası uygulanmıştır. Başvurucu, ceza tutanağına karşı
yaptığı iptal talepli başvurusunun Hâkimlikçe reddedilmesi kararına karşı
itiraz etmiştir.
25. Başvurucunun itirazı değerlendirilme aşamasında iken 6545
sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesiyle anılan Kanun'un 88. maddesi uyarınca kimlik tespiti yükümlülüğü kabahat
olmaktan çıkarılmıştır (bkz. § 11).
26. Kanun'da yapılan söz konusu değişiklik, itiraz nedeni olarak
belirtilmesine rağmen itirazı inceleyen Hâkimlik tarafından bu husus dikkate
alınmamıştır (bkz. § 13).
27. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurularda verdiği kararlarda suçların ve
cezaların kanuniliği' ilkesinin kabahat fiilinin unsurlarına veya
yaptırımına yönelik lehe kanun değişikliklerinin geriye yürümesini de güvence
altına aldığını kabul etmektedir (Samet
Öztürk, § 30).
28. Somut olayda ceza tutanağının kanuni dayanağını teşkil eden
5549 sayılı Kanun'un 12. maddesinin (2) numaralı fıkrası 28/6/2014 tarihinde
yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu tarih
itibarıyla kimlik tespiti yükümlülüğü bir kabahat olma niteliğini kaybetmiş
olduğundan başvurucunun idari yaptırım kararının kesinleşmesini önleyen itirazının
yürürlükte olmayan bir kanun hükmüne dayanılarak reddedildiği anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence
altına alınan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
30.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
31.Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 57-60) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
32. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi
talebinde bulunmuştur.
33.Anayasa Mahkemesi, idari yaptırım kararının kesinleşmesini
önleyen itirazın yürürlükte olmayan bir kanun hükmüne dayanılarak reddedilmesi
nedeniyle suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
34. Bu durumda suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216
sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece
mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme
kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına
alınan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin suçların ve cezaların kanuniliği
ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliğine (2014/3092 D. İş)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 226,90 TL harç ve 2.475 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.