TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İLHAN CİHANER BAŞVURUSU (8)
(Başvuru Numarası: 2015/2611)
Karar Tarihi: 12/11/2019
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Fatma Gülbin ÖZCÜRE
Başvurucu
İlhan CİHANER
Vekili
Av. Mustafa GÜLER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ulusal yayın yapan bir gazetede yayınlanan haberde kullanılan ifadeler sebebi ile şeref ve itibar hakkının zedelendiği ve yargı merciinin tarafsız ve bağımsız olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 12/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Ulusal düzeyde yayın yapan Yenişafak gazetesinin 21/2/2010 tarihli nüshasının 1. ve 12. sayfalarında haberin yayımlandığı tarihten önce Erzincan Cumhuriyet başsavcılığı görevini yürüten başvurucunun ismine ve fotoğrafına yer verilen "İkiz Bebekler Andıç Kurbanı" ve "Annelik Özlemini Bitiren Operasyon" başlıklı bir haber yayımlanmıştır.
7. Gazetenin 1. sayfasında yayımlanan haber şu şekildedir:
“İKİZ BEBEKLER ANDIÇ KURBANI
Başsavcı İlhan Cihaner'in talimatıyla ilk kez Erzincan'da uygulamaya konulan andıç operasyonu, bir annenin çocuk olma hayallerini bitirdi. Jandarmanın tekmeleri ve tehditlerine maruz kalan S.G., ikiz bebeklerini düşürdü.
SÜMBÜL HANIM EŞİNE SARILDI
Andıçcı savcının emriyle 23 Şubat 2009'da Refahiye'de düzenlenen operasyonda C.G., jandarma ekiplerince gözaltına alındı. 14 haftalık hamile S.G.ise eşine sarılarak gözaltına alınmasını engellemeye çalıştı.
HAMİLE KADINI TEKMELEDİLER
Jandarma Görevlileri, bunun üzerine 34 yaşındaki kadını tekmeledi. Aldığı darbelerin etkisiyle yere yığılan G., 'Hamileyim' diye bağırarak ağlamaya başladı. Uzun yıllar evlat hasreti çeken hamile kadın, hastane yerine gözaltına alındı.
40 GÜN SONRA DÜŞÜK YAPTI
İfadesi alınmasına rağmen sabaha kadar nezarethanede bekletilen S.G., 40 gün sonra ikiz bebeklerini düşürdü. Jandarma ekiplerinin daha sonra evine gittikleri talihsiz genç kadını şikayetçi olmaması için tehdit ettikleri öğrenildi.
Haberin Gazete'nin 12. Sayfasında yayımlanan devamı şu şekildedir:
ANNELİK ÖZLEMİNİ BİTİREN OPERASYON
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in yürüttüğü soruşturma kapsamında Refahiye'de düzenlenen operasyonun bir annenin çocuk özlemini sona erdirdiği ortaya çıktı. Eşinin gözaltına alınmasını engellemek isteyen S.G.nin, tekmelenmesi sonucu ikiz beklerinin karnında öldüğü belirlendi. G.nin şikayetçi olmaması için tehdit edildiği öğrenildi.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in yürüttüğü soruşturma kapsamında Refahiye'de düzenlenen operasyonun bir annenin çocuk özlemini sona erdirdiği ortaya çıktı. Eşinin gözaltına alınmasını engellemek isteyen S.G.nin, tekmelenmesi sonucu ikiz bebeklerinin karnında öldüğü belirlendi. G.nin şikayetçi olmaması için tehdit edildiği öğrenildi.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanmasına yol açan Erzincan'daki İsmailağa Cemaatine yönelik operasyon sırasında gördüğü baskılar sonucunda S.G. isimli kadının ikiz bebeklerinin karnında öldüğü tespit edildi. Başsavcı İlhan Cihaner'in talimatı üzerine İsmailağa Cemaati'ne yönelik 23 Şubat 2009 tarihinde Erzincan şehir merkezi ile Kemah ve Refahiye ilçelerinde jandarma birliklerince operasyon düzenlendi. Refahiye'de düzenlenen operasyonda C.G., Kemaliye Mahallesi TOKİ konutlarına giden jandarma ekiplerince gözaltına alındı. S.G. ise bu sırada eşine sarılarak gözaltına alınmasına engel olmaya çalıştı.
HAMİLE KADINA TEKME ATTILAR
Eşinin gözaltına alınmasına direnen S.G., jandarma görevlilerinin sert tepkisi ile karşılaştı. Jandarma görevlileri kollarından çekerek etkisiz hale getirmeye çalıştıkları S. Hanımı eşinden ayıramayınca tekme atmaya başladılar. Kendisine atılan tekmeler üzerine yere yığılan G., 'hamileyim' diye bağırarak ağlamaya başladı. Uzun yıllar evli olmasına rağmen çocuk sahibi olamayan 34 yaşındaki S.G.nin gördüğü tedavi sonucunda hamile kaldığı öğrenildi. Acı içinde yerde kıvranan S.G.nin kendilerini kandırmak için bunu yaptığını düşünen jandarma görevlileri aynı sert tutumlarını sürdürerek, hamile kadının ayağa kalkmasını istediler. Ancak S.G.nin tüm çabasına karşı ayağa kalkamadığını görünce koluna giren iki jandarma hamile kadını evinin salonuna kadar getirdi. Yerde kıvranan hamile kadın ayağa kalkamayınca bu kez jandarmanın uçlarından tuttuğu bir battaniye ile Jandarma aracına taşındı.
HASTANEYE DEĞİL GÖZALTINA
Eşinin gözaltına alınmasını engellemeye çalıştığı sırada yediği tekmeler sonucunda yere yığılan hamile kadın en yakın sağlık kurumuna götürülmek yerine gözaltına alındı. S.G. Eşinin de içinde bulunduğu askeri araçla Refahiye İlçesi'nde gözaltı işlemi için Erzincan Jandarma Komutanlığı2na götürüldü. Talihsiz kadın gözaltı işlemleri için diğer şüphelilerle birlikte Erzincan Jandarma Komutanlığı Terörle Mücadele Şubesine ulaştırıldı. G., buraya diğer şüphelilerle birlikte sağlık raporu için Erzincan Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Hastaneye sevk sırasında yürümekte zorluk çelen S. Hanım 2 jandarma görevlisinin yardımıyla hastanenin acil servisine götürüldü. Burada yapılan müdahalelerin ardından tekrar Erzincan Jandarma Komutanlığı Terörle mücadele Şubesi'ne getirilen S.G.nin ifadesi alınmasına karşın sabaha kadar nezarette bekletildi.
Evlendiği günden bu yana annelik tutkusuyla yaşayan G.nin gözaltına alındığı sırada ikiz bebeklerine 14 haftalık hamile olduğu öğrenildi.
Serbest bırakılmasından sonra aldığı darbelerin etkisiyle Refahiye'deki evinde 40 gün istirahat etti. S.G. nisan ayında ise düşük yaparakkarnındaki ikiz bebekleri kaybetti. Aldığı darbeler ve sorgulama sırasında maruz kaldığı baskılar sonucunda bebeklerin anne karnında öldüğü tespit edildi.
EVİNE GİDİP TEHDİT ETTİLER
Anne olma özlemini yok eden jandarma görevlileri hakkında şikayetçi olmak için harekete geçen S. Hanım, o dönem sürpriz bir ziyaretle karşılaştı. G.nin evine giden Refahiye ilçe jandarma görevlileri , 'Jandarmayı itham altında bırakabilecek girişimlerde bulunması halinde kocasının cezaevinden çıkmayacağı ve kendisinin de cezaevine girebileceğini' söyledi. Tehdit edilen S. Hanım şikayetçi olmaktan vazgeçti.
8. Anılan haber sebebi ile gazetenin imtiyaz sahibi şirketi ve haberin yazarı A.S. aleyhine, başvurucu hakkında asılsız itham ve suçlamalarda bulunarak başvurucunun kamuoyu nezdindeki itibarının sarsılmasına sebebiyet verdikleri gerekçesi ile manevi tazminat davası açılmıştır. Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) tarafından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme gerekçesinde;başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği, birden fazla kişi ile tehdit suçlarından Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame düzenlendiği belirtilmiş ve haberde kullanılan "Başsavcı Cihaner'in talimatı ile ilk kez Erzincan'da uygulamaya konulan andıç operasyonu", "andıçcı savcının emri ile." gibi ifadelerin haberin yazılış tarihi itibarıyla görünür gerçeğe uygun olduğu kabulüne karar verilmiştir.
9. Başvurucu; Erzincan Cumhuriyet başsavcısı olarak görev yaptığı dönemde yürütmekte olduğu soruşturmalardan rahatsızlık duyan ve bu soruşturmaları engellemek isteyen bir grubun gerçek dışı haberlerle kendisine siyasi bir komplo hazırladığını, söz konusu haberin de kendisine karşı başlatılan karalama kampanyasının bir parçası olduğunu, haberin içeriğinde S.G.nin bebeğini gözaltına alındığı sırada maruz bırakıldığı iddia olunan muamele sebebi ile kaybettiği iddiasının gerçek olmadığı hususunun resmî belgelerle sabit olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
10. Davanın reddine dair karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından 18/12/2014 tarihinde onanmıştır. Onama kararı başvurucuya 14/1/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 12/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. İlhan Cihaner (7) (B. No: 2014/6141, 6/10/2015, §§ 14-18) başvurusuna ilişkin karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 12/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu;
i. Yargılamayı yapan ilk derece mahkemesinin hakkında yürütülen kampanyadan etkilenerek etkin bir yargılama yapmak sureti ile bağımsız ve tarafsız karar veremediğini,
ii. Temyiz itirazlarının reddedilerek açmış olduğu tazminat davasının reddi kararının onanmasının Dairenin kendisine karşı ayrımcı bir tutum takınması sebebi olduğunu, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
15. Başvurucu; gerek ilk derece mahkemesi tarafından yapılan ilk derece yargılamasının gerekse Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesinin bağımsız ve tarafsız yürütülmediğini ve taraflı karar verildiğini ileri sürmüştür.
16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
17. Somut olayda başvurucu gerek ilk derece mahkemesinin hakkında yürütülen karalama kampanyasından etkilendiğini gerekse temyiz mercii olan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kendisine karşı ayrımcı bir tutum takınarak bağımsız ve tarafsız karar veremediğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte başvurucu tarafından hakkında yürütüldüğü ileri sürülen kampanyanın başvuruya konu kararı ne şekilde ve nasıl etkilediğine dair açıklama yapılmadığı gibi temyiz mercinin hakkındaki kararı tesis ederken kendisine karşı hangi temelde ayrımcılık yaptığına dair somut bir açıklama da yapılmamış, herhangi bir belge veya bilgi sunulmamıştır. Bu itibarla başvurucu; ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma, temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Şeref ve İtibar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu; Erzincan başsavcılığı görevini yürüttüğü dönemde aralarında söz konusu haberin yayımlandığı gazetenin imtiyaz sahibinin de bulunduğu bir kısım çevreler aleyhine ceza soruşturması yapması sebebiyle söz konusu haberin gerçekliğinin araştırılmadan maksatlı bir biçimde kendisine karşı sürdürülen karalama kampanyanın parçası olarak yapıldığını belirtmiştir. Haberde kullanılan "andıçcı savcı" ifadesinin hakaret içerdiğini de belirten başvurucu, yürüttüğü yargısal faaliyet sebebi ile mesleki itibar ve kişilik haklarının korunmasındaki yüksek faydaya değinmiştir. Başvurucu, söz konusu haberin yayın tarihi itibarıyla gerçek dışı olduğunun dosyaya sunulan soruşturma evrakları, tıbbi raporlar ve S.G.nin soruşturma sırasında vermiş olduğu beyanlarla sabit olduğunu belirterek gerçek dışı haberin kötü niyetli bir kurgu olduğunu ifade etmiş; gerekçeli karar ile şeref ve itibar hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyet ettiği koşullar ve şikâyetlerini dile getirme biçimi dikkate alındığında gerekçeli karar hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerinin de Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
21. Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele, başvuruya konu haber (bkz. § 6)ve haberde başvurucuya yönelik olarak kullanılan ifadeler sebebi ile başvurucunun şeref ve itibar hakkına bir müdahalede bulunulup bulunulmadığının belirlenmesidir.
22. Başvuru konusu haber, başvurucu tarafından bazı dinî cemaatlere yönelik olarak başlatılan soruşturmada kolluk görevlileri tarafından icra edilen gözaltı işleminin uygulanış usulü ve bu usul sebebi ile hamile olduğu anlaşılan S.G. isimli kadının ikiz bebeklerini düşürdüğü iddiasına ilişkindir. Haberde; başvurucunun resmine, unvanına ve açık ismine yer verilmesi ve başvurucu hakkında "Andıçcı" ifadesinin kullanılması sebebi ile başvurucunun şeref ve itibar hakkına müdahale edildiği anlaşılmaktadır.
23. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan manevi varlık kapsamında yer almaktadır. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik olarak basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).
24. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır (İlhan Cihaner (2), § 82; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 58; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 42; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 55).
25. Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basının kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ve bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan biri olduğu açıktır (İlhan Cihaner (2), § 63).
26. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan kişilerin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, §§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2), § 56; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.
27. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut olaya uygulanabilecek kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
i. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
ii. Haber veya makalenin yayımlanma şartları
iii. Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
iv. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları
v. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı
28. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre bazıları yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 41; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2) , §§ 66-73). Bunun için başvurucuya yönelik haberlerin -yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). Başvurucunun kişisel itibarın korunmasını isteme hakkının gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile korunmaması Anayasa'nın 17. maddesini ihlal edecektir.
29. Başvurucu; sözü geçen ulusal gazetede yayımlanan haberin gerçeğe aykırı bir şekilde yapıldığını, kendisine "andıçcı savcı" yakıştırması yapılarak kişiliğine ve mesleğine saldırıda bulunulduğunu belirtmiştir. Başvurucu "İkiz Bebekler Andıç Kurbanı" başlığı altında haberde bahsi geçen kadının düşük yapma sebebi ile yürüttüğü soruşturma arasında bağlantı kurulmak sureti ile itham altında bırakıldığını ileri sürmüş ve açtığı tazminat davasında ilk derece mahkemesi ile Yargıtayın şeref ve itibarını korumadığından şikâyet etmiştir.
30. Haberin konusunun başvurucunun yürüttüğü söz konusu soruşturma sırasında kolluk görevlileri tarafından S.G. isimli hamile kadının gözaltına alınması ve gözaltı sırasında uğradığı iddia edilen muamele sebebi ile ikiz bebeklerini düşürmesi iddiası olduğu anlaşılmaktadır. Yazıda başvurucunun başsavcı sıfatı ile yürüttüğü soruşturma sırasında gözaltı talimatını yerine getiren kolluğun emrin icrası sırasındaki uygulamaları, S.G.nin gözaltı sırasında ve sonrasında yaşadığı iddia olunan sarsıntı haberleştirilmiştir.
31. Öte yandan başvurucu tarafından yürütülen soruşturmanın haberde "Andıç Soruşturması" olarak isimlendirildiği anlaşılmaktadır. Haberde, söz konusu soruşturmanın bir cemaate yönelik olarak yürütüldüğü ileri sürülmekte ve başvurucunun bu soruşturma nedeni ile tutuklandığı belirtilmektedir. Haberin yapıldığı döneme bakıldığında başvurucunun Erzincan'da bazı cemaatlere yönelik olarak yürüttüğü soruşturmanın "internet andıcı" olarak bilinen "irtica ile mücadele eylem planının" bir parçası olduğu iddia edilmekte ve başvurucu bu sebeple "Ergenekon Terör Örgütüne" üye olmakla suçlanmaktadır (söz konusu Ergenekon yargılamalarına ilişkin daha geniş açıklamalar için bkz. Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 22-37).
32. Bu bağlamda haberde başvurucu tarafından yürütülen soruşturmanın "andıç soruşturması" olarak isimlendirilmesi ve başvurucu için kullanılan "andıçcı" ifadesinin -bağlamları da dikkate alındığında- değer yargısı niteliğinde olduğu ve olgusal temeli bulunduğu görülmektedir. Söz konusu haberin kamuoyunda başvurucunun tutuklanması sebebi ile yoğun şekilde tartışmaların yürütüldüğü sırada kaleme alındığı da ayrıca gözetilmelidir.
33. Her ne kadar adalet sisteminde görev alan hâkimler ve savcılarla birlikte diğer yargı çalışanlarını asılsız suçlamalardan korumak devletin görevlerinden ise de söz konusu ilke kamu adına soruşturmaları yürüten Cumhuriyet savcılarının her türlü eleştirinin dışında olduğu anlamına gelmemektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. İlhan Cihaner, B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 85). Başvurucu, haberin yazıldığı tarih itibarıyla gerek yürüttüğü soruşturmalar gerekse hakkında yürütülen soruşturma sebebi ile oldukça tanınan bir yargı mensubudur.
34. Demokratik toplumlarda ifade özgürlüğünün incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceleri de kapsadığına şüphe yoktur. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında somut olayda derece mahkemelerince alınan kararların devletin şeref ve itibar hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
35. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
36. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve itibar hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.