TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İLHAN CİHANER BAŞVURUSU (8)
|
(Başvuru Numarası: 2015/2611)
|
|
Karar Tarihi: 12/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Fatma Gülbin ÖZCÜRE
|
Başvurucu
|
:
|
İlhan CİHANER
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa GÜLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ulusal yayın yapan bir gazetede yayınlanan haberde kullanılan
ifadeler sebebi ile şeref ve itibar hakkının zedelendiği ve yargı merciinin
tarafsız ve bağımsız olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 12/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Ulusal düzeyde yayın yapan Yenişafak
gazetesinin 21/2/2010 tarihli nüshasının 1. ve 12. sayfalarında haberin
yayımlandığı tarihten önce Erzincan Cumhuriyet başsavcılığı görevini yürüten
başvurucunun ismine ve fotoğrafına yer verilen "İkiz Bebekler Andıç Kurbanı" ve "Annelik
Özlemini Bitiren Operasyon" başlıklı bir haber yayımlanmıştır.
7. Gazetenin 1. sayfasında yayımlanan haber şu şekildedir:
“İKİZ BEBEKLER ANDIÇ KURBANI
Başsavcı İlhan Cihaner'in
talimatıyla ilk kez Erzincan'da uygulamaya konulan andıç
operasyonu, bir annenin çocuk olma hayallerini bitirdi. Jandarmanın tekmeleri ve tehditlerine
maruz kalan S.G., ikiz bebeklerini düşürdü.
SÜMBÜL HANIM EŞİNE SARILDI
Andıçcı savcının emriyle 23 Şubat 2009'da Refahiye'de düzenlenen operasyonda
C.G., jandarma ekiplerince gözaltına alındı. 14 haftalık hamile S.G.ise eşine sarılarak gözaltına alınmasını engellemeye
çalıştı.
HAMİLE KADINI TEKMELEDİLER
Jandarma Görevlileri, bunun üzerine 34
yaşındaki kadını tekmeledi. Aldığı darbelerin etkisiyle yere yığılan G.,
'Hamileyim' diye bağırarak ağlamaya başladı. Uzun yıllar evlat hasreti çeken hamile
kadın, hastane yerine gözaltına alındı.
40 GÜN SONRA DÜŞÜK YAPTI
İfadesi alınmasına rağmen sabaha kadar
nezarethanede bekletilen S.G., 40 gün sonra ikiz bebeklerini düşürdü. Jandarma
ekiplerinin daha sonra evine gittikleri talihsiz genç kadını şikayetçi olmaması
için tehdit ettikleri öğrenildi.
Haberin Gazete'nin 12. Sayfasında yayımlanan devamı şu
şekildedir:
ANNELİK ÖZLEMİNİ BİTİREN OPERASYON
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in yürüttüğü soruşturma kapsamında Refahiye'de
düzenlenen operasyonun bir annenin çocuk özlemini sona erdirdiği ortaya çıktı.
Eşinin gözaltına alınmasını engellemek isteyen S.G.nin,
tekmelenmesi sonucu ikiz beklerinin karnında öldüğü belirlendi. G.nin şikayetçi olmaması için tehdit edildiği öğrenildi.
ANNELİK ÖZLEMİNİ BİTİREN OPERASYON
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in yürüttüğü soruşturma kapsamında Refahiye'de
düzenlenen operasyonun bir annenin çocuk özlemini sona erdirdiği ortaya çıktı.
Eşinin gözaltına alınmasını engellemek isteyen S.G.nin,
tekmelenmesi sonucu ikiz bebeklerinin karnında öldüğü belirlendi. G.nin şikayetçi olmaması için tehdit edildiği öğrenildi.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanmasına yol açan Erzincan'daki İsmailağa Cemaatine yönelik operasyon sırasında gördüğü
baskılar sonucunda S.G. isimli kadının ikiz bebeklerinin karnında öldüğü tespit
edildi. Başsavcı İlhan Cihaner'in talimatı üzerine İsmailağa Cemaati'ne yönelik 23 Şubat 2009 tarihinde
Erzincan şehir merkezi ile Kemah ve Refahiye ilçelerinde jandarma birliklerince
operasyon düzenlendi. Refahiye'de düzenlenen operasyonda C.G., Kemaliye
Mahallesi TOKİ konutlarına giden jandarma ekiplerince gözaltına alındı. S.G.
ise bu sırada eşine sarılarak gözaltına alınmasına engel olmaya çalıştı.
HAMİLE KADINA TEKME ATTILAR
Eşinin gözaltına alınmasına direnen S.G.,
jandarma görevlilerinin sert tepkisi ile karşılaştı. Jandarma görevlileri
kollarından çekerek etkisiz hale getirmeye çalıştıkları S. Hanımı eşinden
ayıramayınca tekme atmaya başladılar. Kendisine atılan tekmeler üzerine yere
yığılan G., 'hamileyim' diye bağırarak ağlamaya başladı. Uzun yıllar evli
olmasına rağmen çocuk sahibi olamayan 34 yaşındaki S.G.nin
gördüğü tedavi sonucunda hamile kaldığı öğrenildi. Acı içinde yerde kıvranan S.G.nin kendilerini kandırmak için bunu yaptığını düşünen
jandarma görevlileri aynı sert tutumlarını sürdürerek, hamile kadının ayağa
kalkmasını istediler. Ancak S.G.nin tüm çabasına
karşı ayağa kalkamadığını görünce koluna giren iki jandarma hamile kadını
evinin salonuna kadar getirdi. Yerde kıvranan hamile kadın ayağa kalkamayınca
bu kez jandarmanın uçlarından tuttuğu bir battaniye ile Jandarma aracına
taşındı.
HASTANEYE DEĞİL GÖZALTINA
Eşinin gözaltına alınmasını engellemeye
çalıştığı sırada yediği tekmeler sonucunda yere yığılan hamile kadın en yakın
sağlık kurumuna götürülmek yerine gözaltına alındı. S.G. Eşinin de içinde
bulunduğu askeri araçla Refahiye İlçesi'nde gözaltı işlemi için Erzincan
Jandarma Komutanlığı2na götürüldü. Talihsiz kadın gözaltı işlemleri için diğer
şüphelilerle birlikte Erzincan Jandarma Komutanlığı Terörle Mücadele Şubesine
ulaştırıldı. G., buraya diğer şüphelilerle birlikte sağlık raporu için Erzincan
Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Hastaneye sevk sırasında yürümekte zorluk
çelen S. Hanım 2 jandarma görevlisinin yardımıyla hastanenin acil servisine
götürüldü. Burada yapılan müdahalelerin ardından tekrar Erzincan Jandarma
Komutanlığı Terörle mücadele Şubesi'ne getirilen S.G.nin
ifadesi alınmasına karşın sabaha kadar nezarette bekletildi.
40 GÜN SONRA DÜŞÜK YAPTI
Evlendiği günden bu yana annelik tutkusuyla
yaşayan G.nin gözaltına alındığı sırada ikiz
bebeklerine 14 haftalık hamile olduğu öğrenildi.
Serbest bırakılmasından sonra aldığı
darbelerin etkisiyle Refahiye'deki evinde 40 gün istirahat etti. S.G. nisan
ayında ise düşük yaparakkarnındaki ikiz bebekleri
kaybetti. Aldığı darbeler ve sorgulama sırasında maruz kaldığı baskılar
sonucunda bebeklerin anne karnında öldüğü tespit edildi.
EVİNE GİDİP TEHDİT ETTİLER
Anne olma özlemini yok eden jandarma
görevlileri hakkında şikayetçi olmak için harekete geçen S. Hanım, o dönem
sürpriz bir ziyaretle karşılaştı. G.nin evine giden
Refahiye ilçe jandarma görevlileri , 'Jandarmayı itham altında bırakabilecek
girişimlerde bulunması halinde kocasının cezaevinden çıkmayacağı ve kendisinin
de cezaevine girebileceğini' söyledi. Tehdit edilen S. Hanım şikayetçi olmaktan
vazgeçti.
8. Anılan haber sebebi ile gazetenin imtiyaz sahibi şirketi ve
haberin yazarı A.S. aleyhine, başvurucu hakkında asılsız itham ve suçlamalarda
bulunarak başvurucunun kamuoyu nezdindeki itibarının sarsılmasına sebebiyet
verdikleri gerekçesi ile manevi tazminat davası açılmıştır. Ankara 19. Asliye Hukuk
Mahkemesi (Mahkeme) tarafından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine
karar verilmiştir. Mahkeme gerekçesinde;başvurucu
hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, kamu görevlisinin resmî belgede
sahteciliği, birden fazla kişi ile tehdit suçlarından Erzurum Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından iddianame düzenlendiği belirtilmiş ve haberde
kullanılan "Başsavcı Cihaner'in talimatı ile ilk kez Erzincan'da uygulamaya
konulan andıç operasyonu", "andıçcı savcının emri
ile." gibi ifadelerin haberin yazılış tarihi itibarıyla görünür
gerçeğe uygun olduğu kabulüne karar verilmiştir.
9. Başvurucu; Erzincan Cumhuriyet başsavcısı olarak görev
yaptığı dönemde yürütmekte olduğu soruşturmalardan rahatsızlık duyan ve bu
soruşturmaları engellemek isteyen bir grubun gerçek dışı haberlerle kendisine
siyasi bir komplo hazırladığını, söz konusu haberin de kendisine karşı
başlatılan karalama kampanyasının bir parçası olduğunu, haberin içeriğinde S.G.nin bebeğini gözaltına alındığı sırada maruz
bırakıldığı iddia olunan muamele sebebi ile kaybettiği iddiasının gerçek
olmadığı hususunun resmî belgelerle sabit olduğunu belirterek kararın
bozulmasını talep etmiştir.
10. Davanın reddine dair karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
tarafından 18/12/2014 tarihinde onanmıştır. Onama kararı başvurucuya 14/1/2015
tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 12/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. İlhan Cihaner (7)
(B. No: 2014/6141, 6/10/2015, §§ 14-18) başvurusuna ilişkin karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 12/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu;
i. Yargılamayı yapan ilk derece mahkemesinin hakkında yürütülen
kampanyadan etkilenerek etkin bir yargılama yapmak sureti ile bağımsız ve
tarafsız karar veremediğini,
ii. Temyiz itirazlarının reddedilerek açmış olduğu tazminat
davasının reddi kararının onanmasının Dairenin kendisine karşı ayrımcı bir
tutum takınması sebebi olduğunu, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
15. Başvurucu; gerek ilk derece mahkemesi tarafından yapılan ilk
derece yargılamasının gerekse Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesinin
bağımsız ve tarafsız yürütülmediğini ve taraflı karar verildiğini ileri
sürmüştür.
16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014,
§§ 19, 20).
17. Somut olayda başvurucu gerek ilk derece mahkemesinin
hakkında yürütülen karalama kampanyasından etkilendiğini gerekse temyiz mercii
olan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kendisine karşı ayrımcı bir tutum takınarak
bağımsız ve tarafsız karar veremediğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte
başvurucu tarafından hakkında yürütüldüğü ileri sürülen kampanyanın başvuruya
konu kararı ne şekilde ve nasıl etkilediğine dair açıklama yapılmadığı gibi
temyiz mercinin hakkındaki kararı tesis ederken
kendisine karşı hangi temelde ayrımcılık yaptığına dair somut bir açıklama da
yapılmamış, herhangi bir belge veya bilgi sunulmamıştır. Bu itibarla başvurucu;
ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma, temel hak ve özgürlüğünün ihlal
edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların
temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Şeref ve İtibar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; Erzincan başsavcılığı görevini yürüttüğü dönemde
aralarında söz konusu haberin yayımlandığı gazetenin imtiyaz sahibinin de
bulunduğu bir kısım çevreler aleyhine ceza soruşturması yapması sebebiyle söz
konusu haberin gerçekliğinin araştırılmadan maksatlı bir biçimde kendisine
karşı sürdürülen karalama kampanyanın parçası olarak yapıldığını belirtmiştir.
Haberde kullanılan "andıçcı
savcı" ifadesinin hakaret içerdiğini de belirten başvurucu,
yürüttüğü yargısal faaliyet sebebi ile mesleki itibar ve kişilik haklarının
korunmasındaki yüksek faydaya değinmiştir. Başvurucu, söz konusu haberin yayın
tarihi itibarıyla gerçek dışı olduğunun dosyaya sunulan soruşturma evrakları,
tıbbi raporlar ve S.G.nin soruşturma sırasında vermiş
olduğu beyanlarla sabit olduğunu belirterek gerçek dışı haberin kötü niyetli
bir kurgu olduğunu ifade etmiş; gerekçeli karar ile şeref ve itibar hakkının ve
masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyet ettiği koşullar ve
şikâyetlerini dile getirme biçimi dikkate alındığında gerekçeli karar hakkının
ve masumiyet karinesinin ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerinin de Anayasa’nın
17. maddesi kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
21. Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele, başvuruya konu
haber (bkz. § 6)ve haberde başvurucuya yönelik olarak kullanılan ifadeler
sebebi ile başvurucunun şeref ve itibar hakkına bir müdahalede bulunulup
bulunulmadığının belirlenmesidir.
22. Başvuru konusu haber, başvurucu tarafından bazı dinî
cemaatlere yönelik olarak başlatılan soruşturmada kolluk görevlileri tarafından
icra edilen gözaltı işleminin uygulanış usulü ve bu usul sebebi ile hamile
olduğu anlaşılan S.G. isimli kadının ikiz bebeklerini düşürdüğü iddiasına
ilişkindir. Haberde; başvurucunun resmine, unvanına ve açık ismine yer
verilmesi ve başvurucu hakkında "Andıçcı" ifadesinin kullanılması sebebi ile
başvurucunun şeref ve itibar hakkına müdahale edildiği anlaşılmaktadır.
23. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde
yer alan manevi varlık kapsamında
yer almaktadır. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel
şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif
yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3),
B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik olarak basın ve
yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617,
8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner
(2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).
24. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi siyasetçilerin, kamuoyunca
tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev
nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara
yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman
vurgulamıştır (İlhan Cihaner
(2), § 82; Ergün Poyraz (2) [GK],
B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 58; Önder
Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 42; Kemal Kılıçdaroğlu,
B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 55).
25. Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade
özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28.
maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu
temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için
gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade
etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Bu bağlamda
ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin
işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir
Coşkun, §§ 34-36). Basının kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların
iletilmesi ve bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan
biri olduğu açıktır (İlhan Cihaner (2), § 63).
26. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda,
başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan
kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan
kişilerin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve
bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına
alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini
değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, §§ 27,
41, 52; Ergün Poyraz (2), § 56; İlhan Cihaner (2),
§ 49; Kemal Kılıçdaroğlu,
§§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.
27. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut
olaya uygulanabilecek kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
i. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
ii. Haber veya makalenin yayımlanma şartları
iii. Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin
türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
iv. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili
kişinin önceki davranışları
v. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığı
28. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre bazıları
yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini
denetler (Nilgün Halloran,
§ 41; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2) ,
§§ 66-73). Bunun için başvurucuya yönelik haberlerin -yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın-
olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran,
§ 52; Önder Balıkçı, § 45).
Başvurucunun kişisel itibarın korunmasını isteme hakkının gerekçesiz olarak
veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe
ile korunmaması Anayasa'nın 17. maddesini ihlal edecektir.
29. Başvurucu; sözü geçen ulusal gazetede yayımlanan haberin
gerçeğe aykırı bir şekilde yapıldığını, kendisine "andıçcı savcı"
yakıştırması yapılarak kişiliğine ve mesleğine saldırıda bulunulduğunu
belirtmiştir. Başvurucu "İkiz Bebekler Andıç Kurbanı" başlığı altında haberde
bahsi geçen kadının düşük yapma sebebi ile yürüttüğü soruşturma arasında
bağlantı kurulmak sureti ile itham altında bırakıldığını ileri sürmüş ve açtığı
tazminat davasında ilk derece mahkemesi ile Yargıtayın
şeref ve itibarını korumadığından şikâyet etmiştir.
30. Haberin konusunun başvurucunun yürüttüğü söz konusu
soruşturma sırasında kolluk görevlileri tarafından S.G. isimli hamile kadının
gözaltına alınması ve gözaltı sırasında uğradığı iddia edilen muamele sebebi
ile ikiz bebeklerini düşürmesi iddiası olduğu anlaşılmaktadır. Yazıda
başvurucunun başsavcı sıfatı ile yürüttüğü soruşturma sırasında gözaltı
talimatını yerine getiren kolluğun emrin icrası sırasındaki uygulamaları, S.G.nin gözaltı sırasında ve sonrasında yaşadığı iddia
olunan sarsıntı haberleştirilmiştir.
31. Öte yandan başvurucu tarafından yürütülen soruşturmanın
haberde "Andıç
Soruşturması" olarak isimlendirildiği anlaşılmaktadır. Haberde,
söz konusu soruşturmanın bir cemaate yönelik olarak yürütüldüğü ileri
sürülmekte ve başvurucunun bu soruşturma nedeni ile tutuklandığı
belirtilmektedir. Haberin yapıldığı döneme bakıldığında başvurucunun
Erzincan'da bazı cemaatlere yönelik olarak yürüttüğü soruşturmanın "internet andıcı"
olarak bilinen "irtica ile mücadele
eylem planının" bir parçası olduğu iddia edilmekte ve başvurucu
bu sebeple "Ergenekon Terör
Örgütüne" üye olmakla suçlanmaktadır (söz konusu Ergenekon
yargılamalarına ilişkin daha geniş açıklamalar için bkz. Mehmet Haberal, B. No: 2012/849,
4/12/2013, §§ 22-37).
32. Bu bağlamda haberde başvurucu tarafından yürütülen
soruşturmanın "andıç
soruşturması" olarak isimlendirilmesi ve başvurucu için
kullanılan "andıçcı"
ifadesinin -bağlamları da dikkate alındığında- değer yargısı niteliğinde olduğu
ve olgusal temeli bulunduğu görülmektedir. Söz konusu haberin kamuoyunda
başvurucunun tutuklanması sebebi ile yoğun şekilde tartışmaların yürütüldüğü
sırada kaleme alındığı da ayrıca gözetilmelidir.
33. Her ne kadar adalet sisteminde görev alan hâkimler ve
savcılarla birlikte diğer yargı çalışanlarını asılsız suçlamalardan korumak
devletin görevlerinden ise de söz konusu ilke kamu adına soruşturmaları yürüten
Cumhuriyet savcılarının her türlü eleştirinin dışında olduğu anlamına
gelmemektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. İlhan Cihaner, B. No: 2013/5574,
30/6/2014, § 85). Başvurucu, haberin yazıldığı tarih itibarıyla gerek yürüttüğü
soruşturmalar gerekse hakkında yürütülen soruşturma sebebi ile oldukça tanınan
bir yargı mensubudur.
34. Demokratik toplumlarda ifade özgürlüğünün incitici, şoke
edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceleri de kapsadığına şüphe yoktur.
Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları
dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında somut olayda
derece mahkemelerince alınan kararların devletin şeref ve itibar hakkı
bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırılık oluşturmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
35. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık
olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
36. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve itibar
hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.