TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HASAN YEŞİLDAĞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/2653)
Karar Tarihi: 12/12/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
Ceren Sedef EREN
Başvurucu
Hasan YEŞİLDAĞ
Vekili
Av. Selim YAVUZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yayımlanan bir kitapta geçen ifadelerin kişilik haklarını zedelediği iddiasıyla açılan tazminat davasının reddedilmesinin şeref ve itibar hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. 2011 yılında, araştırmacı yazar E.P.nin "Kalpazan" isimli kitabı yayımlanmıştır. Bir iş adamı olan başvurucu, söz konusu kitapta kendisi hakkında "uyuşturucu kaçakçısı", "katil", "çeteci", "sahtekâr", "din tüccarı", "mafya yapılanması", "yeraltı dünyasının adamı" ve "çenesi düşük" ifadelerinin kullanıldığını belirtmiştir.
7. Başvurucu, söz konusu kitapta kendisi hakkında sarf edilen söz konusu ifadelerin kişilik haklarını zedelediği iddiasıyla tazminat davası açmıştır.Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 15/11/2012 tarihinde davayı reddetmiştir.
8. Mahkeme gerekçesinde, başvuru konusu kitabın "Bir Liderin Doğuşu" adlı diğer bir kitabın hicvedilmesi ve anılan kitapta aktarılan olayların farklı bir bakış açısıyla sunularak kamuoyunun aydınlatılması amacını taşıdığını belirtmiştir. Mahkeme, başvurucunun "Bir Liderin Doğuşu" isimli kitapta yer alan olayları aktaran şahıslardan biri olması nedeniyle başvuru konusu kitapta hedef alındığını, bununla birlikte kitabın bir bütün olarak okunması hâlinde yazılanların başvurucuya hakaret etme amacı taşımadığının anlaşıldığını ifade etmiştir. Mahkeme ayrıca kitapta başvurucu hakkında aktarılan ve hakaret içerdiği iddia edilen ifadelerin sanal ortamda haber olarak uzun zamandır yayımlanmakta olduğunu ve kitaba bunların alıntı şeklinde aktarıldığını belirtmiştir. Sonuç olarak Mahkeme, başvuru konusu kitapta şikâyet edilen ifadelerin toplumsal ilgi ve güncellik unsurlarını içerdiğine ve ağır eleştiri sınırları kapsamında kaldığına karar vermiştir.
9. Başvurucu, ret kararını temyiz etmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (Daire) 31/3/2014 tarihinde Mahkemenin ret kararını onamıştır.
10. Başvurucu, onama kararına karşı karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Daire 13/11/2014 tarihinde karar düzeltme talebini reddetmiştir. Ret kararı başvurucuya 20/1/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 12/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "İlke" kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
B. Uluslararası Hukuk
13. İfade özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemi ile ifade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasındaki ilişkiyle ilgili uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Haci Boğatekin (B. No: 2014/18101, 26/10/2017, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 12/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, Mahkemeye adli sicili bulunmadığına dair belge sunmuş olmasına rağmen bu durumun Mahkemece değerlendirmeye alınmaması ve hakkında suç isnat eden ifadelerin eleştiri kapsamında görülmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca geniş kitlelere ulaşan söz konusu kitapta yer alan ifadeler nedeniyle manevi varlığının tecavüze uğradığını, Mahkemenin tazminat davasını reddetmesi nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
16. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
17. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun tüm iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinde öngörülen şeref ve itibar hakkı kapsamında incelenecektir.
1. Genel İlkeler
a. Bireyin Şeref ve İtibarının Korunmasında Devletin Pozitif Yükümlülüğü
19. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan manevi varlık kapsamında yer almaktadır. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibarına üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik olarak basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).
b. Demokratik Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü
20. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi daha önce Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36).Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerlidir ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi, bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), § 63).
c. Basının Ödev ve Sorumlulukları
21. Ancak Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa'nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. 26. maddenin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (basının görev ve sorumluluklarına ilişkin olarak bkz. Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 46; Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 22/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 43).
22. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47). Basın özgürlüğü ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır. Kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılması kabul edilebilir eleştiri sınırlarını aşabilir. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir (Orhan Pala, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir Sağdıç, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61).
d. Çatışan Haklar Arasında Dengeleme
23. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan kişilerin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 49; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.
24. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut olaya uygulanabilecek kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
i. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, yayının genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı
ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
iii. Düşünce açıklamasının yayımlanma şartları
iv. Düşünce açıklamasının konusu, kullanılan ifadelerin türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
v. Basın özgürlüğünün korumasından faydalanan kişilerin meslek ahlakına saygı gösterip göstermedikleri, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket edip etmedikleri
vi. Düşünce açıklamasında yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği
vii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları
viii. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı
25. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre bazıları yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73). Bunun için başvurucuya yönelik haberlerin -yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). Başvurucunun kişisel itibarın korunmasını isteme hakkının gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile korunmaması Anayasa'nın 17. maddesini ihlal edecektir.
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
26. Başvurucu, şikâyete konu ifadelerin yer aldığı kitabı (bkz. § 6) Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu nedenle somut olayda Anayasa Mahkemesinin yapacağı değerlendirme, başvurucunun bireysel başvuru formu ve eklerinde Anayasa Mahkemesine sunduğu bilgi ve açıklamalarla sınırlı olacaktır.
27. İlk derece mahkemesinin değerlendirmelerine göre başvuru konusu kitap daha önce yazılmış, "Bir Liderin Doğuşu" isimli, uzun süredir siyasetin başat aktörü bir siyasetçi olan Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki başka bir kitapta aktarılan olaylar ile bu olayları birinci ağızdan aktaran şahısların farklı bir bakış açısıyla değerlendirilmesi, bu konudaki eleştirilerin kamuoyuna sunulması amacıyla hazırlanmıştır. Gerek "Bir Liderin Doğuşu" isimli kitapta gerek başvuruya konu kitapta yer alan meselelerde toplumsal bir ilginin olduğu anlaşılmaktadır. Bundan başka kitapta yer alan meselelerin tartışılmasında kamu yararı bulunduğu da görülmektedir. Dolayısıyla başvuru konusu kitabın basın özgürlüğü korumasından geniş bir ölçekte yararlanması gerektiği kabul edilmiştir.
28. Başvurucunun bir siyasetçi, kamu görevlisi ya da toplum tarafından yaygın olarak tanınan bir kişi olmadığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda başvuru konusu kitapta başvurucunun açıkça adına da yer verilerek eleştirilmesi, şeref ve itibar hakkı yönünden özel bir incelemeyi gerektirir. Bununla birlikte şikâyet edilen ifadelerin yer verildiği yayının bir kitap olması nedeniyle kitle iletişim araçlarından çok daha dar bir okuyucu kitlesine ulaştığı da gözönüne alınmalıdır (Fatih Taş [GK], § 107).
29. Öte yandan daha önce yayımlanan "Bir Liderin Doğuşu" adlı kitapta yer verilen olayları açıkça isminin geçmesine de izin vererek aktarmayı tercih ettiği anlaşılan başvurucunun kendisinin de söz konusu kitabın kamu yararı bağlamında tartışılması esnasında eleştirilerin hedefi hâline gelebileceğini öngörmesi gerektiği kabul edilmelidir.
30. Başvurucunun şikâyet ettiği ifadeler arasında suç isnadı içerenler dışındaki sözlerinkabul edilemeyecek derecede eleştiri, hakaret ya da şiddete yönlendirici içeriklerinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
31. Bunun dışında başvurucu, adli sicil kaydı bulunmadığına dair belge sunmuş olmasına rağmen suç isnadı taşıyan ifadelerin de eleştiri özgürlüğü kapsamında kaldığına karar verildiğinden yakınmaktadır. İlk derece mahkemesi kararının gerekçesinde, söz konusu ifadelerin sanal ortamda haber olarak uzun zamandır yayımlanmakta olduğunu ve bunların alıntı şeklindekitaba aktarıldığı belirtilmiştir.
32. Başvurucunun şikâyet ettiği ifadeler, ilk derece mahkemesinin bu konudaki değerlendirmesini de içeren ve Anayasa Mahkemesine sunulan bilgi ve açıklamaların tamamı, ayrıca başvuru konusu kitabın esas itibarıyla tartışılmasında kamu yararı bulunan başka bir kitabı eleştirmek amacıyla yazıldığı hususları dikkate alındığında başvuru konusu kitabın yazarının başvurucunun anılan suçları işlediğini kesin bir dille ileri sürmeyi amaçlamadığı değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, başvuru konusu kitabın yazarının başvurucunun daha önce basına yansımış hâlini de ağır şekilde eleştirerek farklı bakış açısıyla bir portresini sunmaya çalıştığı sonucuna varmıştır.
33. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında somut olayda devletin başvurucunun şeref ve itibar hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı değerlendirilmiştir.
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
35. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve itibar hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.