TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BİLAL SÖNMEZSOY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2755)
|
|
Karar Tarihi: 28/11/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Bilal
SÖNMEZSOY
|
Vekili
|
:
|
Av. Fadi TEKİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesinin duruşmasız
olarak yapılması, bu inceleme sırasında alınan savcılık görüşünün
bildirilmemesi ve gerekçeli kararın süresinde yazılmaması nedenleriyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Dörtyol Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/2993
sayılı soruşturması kapsamında çocuğun cinsel istismarı suçundan dolayı Dörtyol
Sulh Ceza Mahkemesinin 15/4/2014 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
7. Başvurucu hakkında zincirleme olarak çocuğun basit cinsel
istismarı suçundan üç kez cezalandırılması talebiyle Dörtyol Cumhuriyet
Başsavcılığınca 4/6/2014 tarihli iddianame düzenlenmiştir.
8. Dörtyol 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/7/2014 tarihli görevsizlik kararı ile söz konusu dosya
İskenderun Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
9. İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama
sonucunda 24/12/2014 tarihli ilk duruşmada, başvurucunun cinsel istismar
suçundan üç kez 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle
birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin
ilgili bölümleri şöyledir:
" ... CMK'nın
100/3-a-8.maddesinde düzenlenen cinsel istismar suçu nedeni ile verilen hapis
cezasının süresi dikkate alınarak sanığın hükmen tutukluluk halinin devamına
..."
10. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara itiraz
etmiştir.
11. İnceleme merciince dosya Cumhuriyet Savcılığına gönderilmiş
olup Cumhuriyet savcısı usul ve yasaya uygun
olduğundan tutukluluk hâlinin devamına karar verilmesi yönünde
mütalaada bulunmuş ve Cumhuriyet Savcılığının bu mütalaası başvurucuya tebliğ
edilmemiştir.
12. İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesi 9/1/2015 tarihinde, dosya
üzerinden yaptığı inceleme sonucunda itirazın reddine karar vermiştir.
13.Ret kararı 26/1/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14.Başvurucu 13/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. UYAP ortamında yapılan incelemede gerekçeli karara ilişkin
doküman editörünün 13/2/2015 tarihinde onaylandığı anlaşılmaktadır. Gerekçeli
karar 3/3/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu, hakkında verilen 24/12/2014 tarihli mahkûmiyet
kararını temyiz etmiştir. Anılan karar, Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 12/10/2015
tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
IV.İLGİLİ HUKUK
17. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme
istemleri" kenar başlıklı 104. maddesi şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2)
Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim
veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.
(3)
Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya
geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay
ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak
incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de
verilebilir."
18. 5271 sayılı Kanun'un "Usul"
kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:
"103 ve 104 üncü
maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli,
sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün
içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir.
(Ek cümle: 24/11/2016-6763/23 md.) 103
üncü maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca yapılan
istemler hariç olmak üzere örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar
bakımından bu süre yedi gün olarak uygulanır. Duruşma dışında bu karar
verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin
görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."
19.5271 sayılı Kanun’un "İtirazın
Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma
yapılması" kenar başlıklı 270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile
cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa
bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde
bunların yapılmasını da emredebilir.
(2)
(Ek: 11/4/2013-6459/20 md.) 101 ve 105 inci maddeler
uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması
durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine
bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde
görüşünü bildirebilir."
20.
5271 sayılı Kanun'un "Karar" kenar
başlıklı 271. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak
üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli
görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir."
21.5271 sayılı Kanun'un 232. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa
geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş
gün içinde dava dosyasına konulur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 28/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğa İtiraz
İncelemesinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
1.Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazının
incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün kendisine bildirilmediğini,
dolayısıyla bu görüşü değerlendirme imkânından yoksun bırakıldığını, böylelikle
tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine riayet edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi”
kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı
başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verebilir."
25. Başvurucunun bu iddiasının kabul edilebilirlik
kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden
incelenmesi gerekir.
26.Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin
genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar
verilmiştir (K.V. [GK], B. No:
2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
a. Anayasal Önem Yönünden
27. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk ve/veya tutukluluğa itiraz
incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün şüpheli/sanık veya müdafiine bildirilmemiş olması nedeniyle silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin başvurunun
genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması
veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem
taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varmıştır (Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 22/5/2017, §§
113-117).
b. Kişisel Önem Yönünden
28. Başvurucunun iddiasında dile getirdiği 24/12/2014 tarihli
duruşmada verilen tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazı inceleyen
İskenderun 1.Ağır Ceza Mahkemesine Cumhuriyet savcısı tarafından bildirilen
yazılı görüşün içeriğinde, yalnızca usul ve yasaya aykırılık olmadığından
itirazın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
29. Anılan görüş yazısında (bkz. § 11) başvurucunun ayrıca cevap
vermesini gerektiren, daha önce ileri sürülmeyen herhangi yeni bir olgudan
bahsedilmemiş hatta hiçbir olguya veya gerekçeye yer verilmemiştir. Öte yandan
başvurucu, anılan görüş yazısında cevap vermesini gerekli kılan ve daha önceden
haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğunu ileri sürmediği gibi bu hususta
herhangi bir açıklama da yapmamıştır. Son olarak itirazın reddine ilişkin
Mahkeme kararında, hükmün Cumhuriyet savcısının görüşüne uygun olduğu
belirtilmişse de Savcılık görüşünde yer alan herhangi bir olguya atıf yapılması
veya bu görüşe dayanılması söz konusu değildir.
30. Tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesi sırasında alınan
Savcılık görüşünün kendisine bildirilmemesi nedeniyle ciddi anlamda zarar
gördüğü, bu görüşün kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda başvurucunun
herhangi bir açıklamasının bulunmadığı da gözetildiğinde başvurunun bu kısmı
açısından önemli bir zararın olmadığı kanaatine varılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğa İtiraz
İncelemesinin Duruşmasız Olarak Yapıldığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazın
incelemesi sırasında duruşma yapılmadığını ve itirazın dosya üzerinden
gerçekleştirilen inceleme sonucunda reddedildiğini, böylelikle tutukluluğa
itiraz incelemeleri sırasında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerine riayet edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
33. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
34.Başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
35. Başvurucu, İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen
davanın 24/12/2014 tarihinde yapılan duruşmasına müdafileriyle birlikte bizzat
katılmış ve tutukluluğa ilişkin itirazları ile tahliye taleplerini sözlü olarak
Mahkemeye bildirmiştir. Duruşma sonunda tahliye talebi kabul edilmeyerek
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş; anılan karara yönelik
itiraz, İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme
sonucunda 9/1/2015 tarihinde verilen kararla reddedilmiştir.
36. Dolayısıyla başvurucunun ve müdafiinin
katıldığı duruşmada tahliyeye ilişkin beyan ve taleplerinin İskenderun 2. Ağır
Ceza Mahkemesi tarafından sözlü olarak alındığı ve başvurucunun yüzüne karşı
tutukluluğun devamına karar verildiğinin açıklandığı tarih (24/12/2014) ile
İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun tutukluluğa yönelik
itirazının duruşmasız olarak incelendiği tarih (9/1/2015) arasında yalnızca on
beş günlük bir zaman dilimi bulunmaktadır.
37. Anayasa Mahkemesi, daha önce verdiği kararlarda tutukluluğa
itiraz incelemesinin başvurucuların dinlenilmesinden bir ay iki gün sonra (Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, § 35); bir
ay yirmi sekiz gün sonra (Mehmet Haberal,
B. No: 2012/849, 4/12/2013, §
128) duruşmasız olarak yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci
fıkrasını ihlal etmediği sonucuna varmıştır.
38. Resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm
kararların bir başka mahkeme önünde itiraza konu edilebildiği ceza usul
sisteminde, başvuruya konu dava bakımından tüm itirazların duruşmalı
incelenmesi tutukluluk bakımından yargılamanın itiraz merciinde tekrar edilmesi
anlamına gelecektir. Bu durumda başvurucunun ve müdafiinin
sözlü olarak dinlenilmesinden ve tutukluluğun devamına ilişkin kararın
başvurucuya tefhim edilmesinden on beş gün sonra yapılan itiraz incelemesinin
duruşmasız olmasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini
ihlal ettiği söylenemez.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğa itiraz
incelemesinin duruşmasız bir şekilde yapıldığı iddiasına ilişkin olarak bir
ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Gerekçeli Kararın Geç Yazıldığına İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
40. Başvurucu; mahkûmiyet kararının gerekçesinin geç yazılması
nedeniyle bu süre zarfında dosyanın temyiz merciince incelenemediğini ve
denetim mekanizmasına ulaşma hakkının engellendiğini belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
41. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
“Her ne
sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında
karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest
bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına
sahiptir.”
42.
Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi
ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun bu bölümdeki
şikâyetlerinin özünün gerekçeli kararın yazımındaki gecikme sebebiyle hükümle
birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazının temyizde ileri
sürülmesinin ve karara bağlanmasının uzamasına yönelik olarak ileri sürüldüğü
değerlendirilmiştir. Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının
Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
43. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca,
hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir (Mehmet Haberal, § 122).
44. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, hürriyeti
kısıtlanan kişinin durumu hakkında karar verilmesini talep etmesi hâlinde bu
talebin karara bağlanması için belirli bir süre öngörülmemişse de kısa sürede karar verilmesi gerektiği
belirtilmiştir. Kararın gereken süratle alınıp alınmadığı her davanın kendi
özel koşullarına göre değerlendirilir. Burada derece mahkemelerinin gösterdiği
özen, tutulan kişinin tutumlarının gecikmeye sebebiyet verip vermediği, gecikmenin
resmî makamların sorumluluğunda olup olmadığı gibi hususların dikkate alınması
gerekir (Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, B. No: 2013/4128, 18/11/2015, § 71).
45. Ceza muhakemesi hukukumuzda itiraz usulünün düzenlendiği
5271 sayılı Kanun'un 268. maddesinin (2) numaralı fıkrasında; kararına itiraz
edilen hâkim veya mahkemenin itiraz incelemesini en çok üç gün içinde yapması,
itirazı yerinde görmezse yetkili merciye göndermesi
gerektiği belirtilmişse de itiraz merciinin incelemesini ne kadar süre içinde tamamlaması
gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte Anayasa'nın
yukarıda değinilen 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "kısa sürede" ibaresi, hürriyeti
kısıtlanan kişinin bu kısıtlamanın hukukiliğine karşı yaptığı itirazın mümkün
olan en kısa sürede karara bağlanmasını zorunlu kılmaktadır (Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, § 71). Dolayısıyla tutukluluğa ilişkin
bir karara yönelik itirazın karara bağlanmasının gecikmesi, Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki güvenceyle ilgilidir.
46. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası hükmü uyarınca,
hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Fıkrada,
kısıtlama sebebi bakımından bir ayrım yapılmadığından başvuru hakkı kuvvetli
suç şüphesi ve tutuklama nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılma ile sınırlı
değildir. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen özgürlükten
yoksun bırakılma hâllerinde de bu güvence geçerlidir (Mehmet İlker Başbuğ, B. No: 2014/912,
6/3/2014, § 80).
47. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesi, soruşturma ve kovuşturma
evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanığın salıverilmesini isteyebileceği,
şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim
veya mahkemece karar verileceği, dosya Yargıtaya
geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki kararın Yargıtay ilgili Dairesi veya
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verileceği hükümlerini içermektedir.
48. Hüküm tarihinden itibaren uzun süre gerekçeli kararın
dosyaya konulmamış olması, başvurucuların mahkûmiyete bağlı olarak tutukluluğun
devamına ilişkin kararları temyiz mercii önüne götürememesi sonucunu doğurur.
Özgürlükten yoksun bırakılmaya ilişkin kararın hukukiliğinin temyiz mercii
önünde denetletme hakkının kullanılamaması, hukuk güvenliği ve hukuki
belirlilik ilkelerine uygun düşmez (Mehmet
İlker Başbuğ, § 84).
49.Anayasa Mahkemesi, Mehmet
İlker Başbuğ kararında, hükmün açıklanmasından itibaren geçen yedi
ay sürede gerekçenin açıklanmaması nedeniyle temyiz incelemesinin
yapılamadığına ve salıverilme talebinin temyiz merciince incelenemediğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa’nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir.
50. Somut olayda ilk derece mahkemesi 24/12/2014 tarihinde nihai
kararını vermiştir. UYAP üzerinden yapılan araştırmada gerekçeli kararın
13/2/2015 tarihinde yazıldığı ve 3/3/2015 tarihinde başvurucunun müdafiine tebliğ edildiği görülmektedir.
51. Başvurucu, hükmün verilmesinden elli bir gün sonra gerekçeli
kararın yazılması ve bu kararın tebliğ edilmemesi nedeniyle mahkûmiyete bağlı
olarak tutukluluğun devamına ilişkin kararı temyiz mercii önüne
götüremediğinden şikâyetçi olmuştur. Ancak bireysel başvuru dosyasında
başvurucunun kararın geç yazılması üzerine mahkemeye müracaat ederek tahliye
talebinde bulunduğuna dair bir veri bulunmamaktadır. Gerekçeli kararın geç
yazılmış olması başvurucunun tahliye talebinde bulunmasına engel değildir. Bu
süre zarfında tahliye talebinde bulunulmadığı dikkate alındığında başvurucunun
etkili bir yargısal incelemeden mahrum kaldığı, Anayasa’nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrasında güvence altına alınan hakkının işlevsiz hâle geldiği
söylenemeyecektir.
52. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğa itiraz incelemesi sırasında alınan savcılık
görüşünün bildirilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve
kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız olarak yapılması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Gerekçeli kararın geç yazılması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
28/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.