TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET HANEFİ ÖZÇOBAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/2849)
Karar Tarihi: 19/9/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Melek KARALİ SAUNDERS
Başvurucular
1. Mehmet Hanefi ÖZÇOBAN
2. Müyesser ÖZÇOBAN
3. Halil ÖZÇOBAN
4. Handan ÖZÇOBAN
5. Onur ÖZÇOBAN
Vekili
Av. Cüneyt Caner GÜLDAL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklu olarak bulunulan ceza infaz kurumunda ası suretiyle intiharın önlenememesi ve bu intihar olayına ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru dilekçesi ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesindeolaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular Mehmet Hanefi Özçoban ve Müyesser Özçoban'ın müşterek çocukları ve diğer başvurucuların kardeşi U.Ö. 20/3/2013 günü Van'da, ehliyeti olmadığı hâlde kullandığı araçla bir çocuğa çarpmak suretiyle trafik kazasına yol açmıştır.
9. U.Ö.nün çarptığı çocuk ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmış ancak kurtarılamayarak on sekiz gün sonra hayatını kaybetmiştir.
10. Van Cumhuriyet Başsavcılığınca taksirle ölüme neden olmak suçundan U.Ö. hakkında soruşturma başlatılmış; bu dosya üzerinden U.Ö. Van 3. Sulh Ceza Mahkemesinin kararıyla 6/4/2013 tarihinde tutuklanmıştır.
11. Van'da meydana gelen deprem sırasında M Tipi Ceza İnfaz Kurumu zarar gördüğünden hizmet dışı bırakılmış ve Bakanlığın 1/11/2011 tarihli ve 136657 sayılı yazısıyla, Van bölgesindeki tüm tutuklular ile çevre illerden Van Adliyesine duruşma için gelen tutukluların Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumuna kabul edilmesi yönünde bir uygulama başlatılmıştır. Kuruma geçici olarak kabulü yapılan adli tutuklu/hükümlülerin daha sonra Muş, Ağrı, Bitlis, Oltu, Siirt, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum’daki infaz kurumlarına sevklerinin yapılmasına karar verilmiştir.
12. Bu uygulamaya uygun olarak U.Ö., tutuklandığı gün saat 18.00 civarında -bu tip ceza infaz kurumlarına alınan hükümlü/tutuklu profilinin dışında olmasına rağmen- Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu/Kurum) misafir statüsündealınmıştır.
13. Ceza İnfaz Kurumuna alınan U.Ö., hafta sonuna denk gelmesi nedeniyle ilk mesai gününde İdare ve Gözlem Kurulu kararının alınması suretiyle sevkinin yapılmasını teminen, ayrıca suç tarihi itibarıyla 18-21 yaş grubunda yer aldığından diğer tutuklu/hükümlülerle bir araya konulmamış; C Blok’ta bulunan tek kişilik 53 No.lu odaya geçici olarak yerleştirilmiştir.
14. 8/4/2013 tarihinde, saat 12.22'de öğle yemeğini alan U.Ö., ailesinin kendisi ile görüşmeye gelmesi nedeniyle bu hususta kendisinin haberdar edilmesini temin etmek için odasına gelen infaz ve koruma memurları tarafından odasının havalandırmaya açılan penceresinin üzerindeki parmaklıklara asılı bir vaziyette bulunmuştur.
15. Olaya şahit olan yedi infaz ve koruma memuru tarafından tutulan tutunakta şu hususlara yer verilmiştir:
"08.04.2013 tarihinde C Blok öğlen yemeği dağıtımı esnasında saat 12:22 sılarında tekli 53 nolu odada bulunan tutuklu [U.Ö.]a mazgaldan öğlen yemeği verildi. Yemek Dağıtımı bittikten sonra ara koridordan çıkıldı. Normal blok faaliyetlerimize devam ederken müdahale biriminden İnfaz ve Koruma Memuru [E.T.] tutuklu [U.Ö.]ın savcılık izni ile görüşünün olduğunu söylemesi üzerine saat 13:10 da odanın mazgalını açarak ziyaretçisinin olduğunu söylememize rağmen odadan ses çıkmayınca tekrar ziyaretçisinin olduğunu söyledik. Yine ses çıkmayınca odanın kapısı açılıp içeri girildi. İçeri girdiğimizde kimsenin olmadığı görüldü ve havalandırma avlusuna bakarken tutuklu [U.Ö.]ın odanın bahçe havalandırmasına bakan pencerenin demirlerine battaniyenin kenarındaki ipi sökerek kendini astığı görülünce hemen vardiya sorumlusu İnfaz ve Koruma Başmemuru [A.Ü.]a bildirdik. Saat 13:12'de başmemurumuz [A.Ü.] ile birlikte odaya tekrar girdik. Nabzına baktık nabzı atmıyordu. Bunun üzerine kurum müdürüne derhal haber verildi. Saat 13:15'te kurum müdürümüz ile birlikte tekrar odaya girildi. Tutuklu [U.Ö.]ın tekrar nabzına bakıldı. Nabzının atmaması ve ölümün gerçekleşmesi üzerine 112 acil servis çağırıldı. Gerekli adli birimlere haber verildi.
İş bu tutanak tarafımızca tanzim edilerek imza altına alınmıştır. 08/04/2013"
A. Olayla İlgili Ceza Soruşturması Süreci
16. Arama üzerine saat 13.46'da Kuruma intikal eden 112 Acil Servis görevlileri tarafından, kardiak atımı, kalp ve solunum sesi alınamayan U.Ö.de ölü katılığının mevcut olduğu tespit edildiğine dair tutanak tanzim edilmiştir.
17. Ceza İnfaz Kurumu Müdürü tarafından aranması üzerine Ceza İnfaz Kurumundan sorumlu Cumhuriyet Savcısı Saat 14.10'da U.Ö.nün kaldığı odaya gelmiştir. Adli tıp uzmanı ile birlikte Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen Olay Yeri İnceleme Tutanağında şu hususlara yer verilmiştir:
"Van Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat ve İnfaz Bürosunda çalışmakta iken 08/04/2013 günü saat 13:30 sıralarında Van F Tipi Kapalı Ceza İnfaza Kurumu Müdürü olarak görev yapan [M. A.] Cezaevi Cumhuriyet Savcısını cep telefonu ile aramak suretiyle Van F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu C Blok C 53 nolu odada kalan ve 06/04/2013 günü taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan tutuklanması nedeniyle misafir olarak cezaevine kabul edilen [U.Ö.]ın kalmakta olduğu koğuşunda ası suretiyle intihar ettiğini ihbar etmesi üzerine aynı gün saat 14:10 sıralarında Van F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun C Blok No: 53 nolu tekli odaya gelindi. Tekli odanın havalandırma bahçesine açılan doğu yönündeki kapının hemen sağ tarafında demir parmaklıklı pencereyesırtı dayalı vaziyette ayakları yere değer vaziyette boğazına ip bağlı ve ipin uç kısmının üst demir parmaklık kısmına bağlı erkek cesedinin olduğu görüldü. Olay mahalline daha önce 112 Acil Servis Ekiplerinin gelerek şahsın eks olup olmadığı yönünde gerekli konrolleri yapıkları ayrıca eks raporunun tanzim edildiği anlaşıldı. Yine verilen talimat doğrultusunda Van İl MerkezJandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Tim Komutanlığına olay yeri incelemesi yapması için haberin verilmiş olduğu, fakat olay yeri incelemenin henüz intikal etmediği görüldü. Olay yeri incelemeişlemine başlandı.
Olay mahallinin C Blok No: 53numaralı tekli oda olduğu, söz konusu odanın kapısından içeri girildiğinden hemen sağ tarafta demir kapı ile açılan bölümde banyo ve tuvaletin bulunduğu, bu kısımda yapılan gözlemde dikkate değer, kuşku uyandırıcı herhangi bir bulgu, boğuşma iz ve emaresi, kan lekesi gibi herhangi bir durumun olmadığı görüldü. İnceleme yapılan banyo ve tuvalet bölümüne açılan kapının doğu yönünde duvara bitişik vaziyette tek kapılı kapısı güneye bakan ve kapalı vaziyette demir dolap olduğu, dolap üzerinde üç adet içi boş metal yemek sefer tası olarak isimlendirilen kapların bulunduğu, dolap kapısının kilitli olduğu, yine bu dolabın kapağının üst kısmına yapıştırılmış naylon şeffaf dosya içerisine konulmuşziyaret görüş günlerinin yer aldığı yazının olduğu, yine aynı oda içerisinde dolabın doğu yönünde plastik kare şeklinde masa olduğu görüldü. [.....]yine oda içerisinde teklidemir ranza olduğu, demir ranzanıngüneyduvarına bitişik vaziyette olduğu, ranza üzerinde çarşafsız tek kişilik sünger yatak bulunduğu, yine yatak üzerinde doğu yönündeki ranza başında kılıfsız yastık bulunduğu, yineyatak üzerinde düzensiz olarak atılmış kahverengi üç adet battaniye ve gri renkli yelek tarzı giysi ile bunun yanında mavi renkli bir adet havlu olduğu, ranza altında çok sayıda içilmiş sigara izmaritinin bulundu, oda içerisinde boğuşma intibaı uyandıran herhangi iz veya emarenin bulunmadığı görüldü. Olay yerinde bulunanİnfaz ve Koruma Memuru [M. T.]e gösterilen yerlerden fotoğraf çekilmesi talimatı verildi. İncelenmek üzere havalandırma bölümüne geçildi.Havalandıra bölümüne açılan doğu yönündeki kapının hemen güney tarafındaki ranzanın karşısına gelen duvarda demir parmaklıklı 120x98 ebatlı pencerenin olduğu, bu pencereyesırtı dönük vaziyette yüzü doğuya bakar, ayakları yere değmiş, dizleri hafif kıvrık, elleri iki yanda serbest, sağ ayağı sol ayağına göre biraz ilerde ve ayağı sağ yanına yüklenmiş pozisyonda erkek bir şahsın eks vaziyetinde bulunduğu, yine havalandırmaya açılan kapının kuzey duvarına 16 cm mesafede ve açılmış kapının kenarına 30 cm yakınlıkta plastik beyaz renkli bir sandalyenin olduğu, bu sandalyenin cesedin sol ile sandalyenin sağ ayağı arasında 87 cm, sol el ile sandalyenin sağ kol kısmı 102 cm uzaklıkta bulunduğu, sandalye üzerine oturma kısmında olay yeri inceleme ekiplerince 2 numara ile işaretlenen ayak izlerinin olduğu görüldü. Söz konusu sandalye ile maktulün ayakkabı izlerinin karşılaştırılmasına ihtiyaç bulunduğu anlaşıldı ve üzerinde iz bulunan sandalyeyaslanığı kısımlar her iki ellerinin bulunduğu taraftaki pencere kenarları ayaklarının yere değdiği yerdeki duvar dipleri detaylı olarak incelendi. Herhangi çırpınma emaresi, sürtünme izi gibi belirtilerin olmadığı anlaşıldı. Adli Tıp Uzmanından soruldu? Adli Tıp Uzmanı ve yanında cesedin mevcut konumunu gözlemledim. Söz konusu ceset üzerinde sistematik otopsiüzerinde ihtiyaç vardır. Daha sağlıklı bir çalışma yapılabilmesi için en yakın hastane morguna kaldırılması gerek vardır dedi.
Olay yerinde incelenmesi gerekli herhangi bir husus kalmadığı anlaşılmakla cesedin Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesine kaldırılması talimatı verildi. Olay yeri inceleme ekiplerinin otopsi işlemlerine iştirak etmek üzere cezaevinden ayrıldığı anlaşıldı. İş bu tutanak birlikte imza altına alındı. 08/04/2013 Saat 17:22"
18. Cumhuriyet savcısının talimatı uyarınca olay yerinde gerekli inceleme ve araştırmaları yapmak üzere Van İl Merkez Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Timi saat 14.35'te olay yerine ulaşmıştır.
19. Olay yerinde yapılan tespitlerin kaydının ardından gerekli ölçümler yapılarak olay yerinin krokisi çizilmiş, fotoğraflama ve kamera çekiminin ardından ise Olay Yeri İnceleme Timi tarafından olay yeri inceleme raporu düzenlenmiştir.
20. U.Ö.nün ölümünde kullanılan sandalye üzerinde tespit edilen ayak izi üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
21. Aynı gün saat 18.30'da hastane morguna ulaşan nöbetçi Cumhuriyet savcısı ile bir adli tıp uzmanı, bir pratisyen hekimden oluşan ekip tarafından ceset üzerinde otopsi işlemi gerçekleştirilmiş; histopatolojik ve toksikolojik incelemeler için cesetten alınan iki tüp kan ve bir tüp göz içi sıvısı ile beyin, beyincik, beyin sapı, akciğer, kalp, karaciğer, dalak ve her iki böbrekten alınan doku örneklerinin Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
22. Otopsi sırasında başvurucuları temsilen hazır bulunan vekil, otopsi tutanağının bir suretini istemiş ancak Savcılık tarafından bu istem reddolunmuştur. Ölü muayene ve otopsi tutanağında bu taleple ilgili olarak şu hususlara yer verilmiştir:
"Hükümlü olduğu cezaevinde kendini asarak öldüğü bildirilen [U.Ö.]ın yapılan ölü muayenesi ve otopsi işlemine göre kesin ölüm sebebinin belirlenebilmesi için cesetten alınan 2 tüp kan ve 1 tüp göz içi sıvısının toksikolojik, beyin, beyincik, beyin sapı, akciğer, kalp, karaciğer, dalak ve her iki böbrekten alınan doku örneklerinin histopatolojik açıdan incelenmesi gerektiği, ölüm zamanının kesin olmamakla beraber ortam ve mevsim şartları göz önüne alındığında otopsi yapılan saat olan 19:00’dan önceki 4-8 saat içerisinde olabileceği kanaatindeyiz dediler. Hazır bulunan Cüneyt Caner GÜLDAL’dan soruldu.
Otopsi işlemini tüm safahatinda hazır olarak bulundum. Yapılan otopsi işlemine bir diyeceğim yoktur. Soruşturma dosyasıyla ilgili bir talebimiz olacak ise yazılı olarak sunacağız. Ben maktülün babası Mehmet Hanefi ÖZÇOBAN’dan alıp dosyayı ibraz edeceğiz, biz otopsi tutanağından bir suret istiyoruz, Savcılık makamı aksi kanaatte ise otopsi tutanağına imza atmak istemiyoruz dedi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
[......]
6- Avukat Cüneyt Caner GÜLDAL’ın soruşturma dosyaya sunulmuş olan bir vekaletnamesi olmaması nedeniyle, otopsi tutanağından bir suret verilmesi istenimin reddine,
Karar verilerek tutanak birlikte imza altına alındı."
23. Öte yandan U.Ö.nün kardeşi Halil Özçoban 18/4/2013 tarihli dilekçesi ile Cumhuriyet Başsavcılığından U.Ö.nün ölümü ile ilgili soruşturma dosyası ile ölüm kaydının işlenmesi için nüfus müdürlüğüne yazılan üst yazı ve otopsi tutanağının bir suretinin kendilerine verilmesini talep etmiştir. Halil Özçoban'a cevap olarak Cumhuriyet Savcısının imzasını içeren ve aynı gün tebliğ edilen yazıda şu hususlara yer verilmiştir:
"İncelenen dosya kapsamına göre ölüm şerhi düşülmesi için Van Nüfus Müdürlüğüne müzekkere yazılmış olması ve söz konusu işlemin içeriği ile ilgili dosya tarafı olmayan kişilerce takip yapılamayacak olması nedeniyle bu yöndeki talebin reddine, dosyadan suret istenmesi yönünden ise ölenin anne babasının hayata olması ve bu şekildeki talebin annesi yada babası tarafından yapılabilecek olması karşısında talebin CMK'nun 234/1. Maddesine uygun olmadığından reddine karar verilmiştir."
24. 29/4/2013 tarihinde başvurucu Mehmet Hanefi Özçoban Van Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak soruşturma dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin fotokopisini, olay yerini gösterir şekilde çekilen kamera görüntülerini ve fotoğrafların bulunabileceği CD'nin bir örneği ile ceza infaz kurumu kameralarının olay saatinin öncesi ve sonrasını gösterir kısımlarının olduğu CD'nin bir örneğini talep etmiş; Cumhuriyet savcısı tarafından dilekçe üzerine düşülen notla, zabıt kâtibi nezaretinde dosyada yer alan evraktan bir set çoğaltılarak kendisine verilmesi yönünde talimat verilmiştir.
25. Van Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 18/7/2013 tarihli raporunda şu hususlara yer verilmiştir:
"[U.Ö.]ın Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesi Toksikoloji Şubesi tarafından düzenlenmiş 2013-911/757/648 sayılı raporunda incelen kan ve göz içi sıvısı örneklerinde alkol, uyutucu-uyuşturucu, sistematikte aranan toksikolojik maddeler yanında pozitif bulgu saptanmadığı, Morg İhtisas Dairesi Histopatolojik Tetkik Şubesinin 10/05/2013 tarih ve 2013/911/354/329 sayılı raporunda yaygın taze kanama izlenen akciğer ve konjesyonlu iç organ örnekleri saptandığı kayıtlıdır.
SONUÇ:
Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 08/04/2013 tarih ve 2013/3489 soruşturma nolu ölü muayene ve otopsi tutanağı, Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesi Toksikoloji Şubesi tarafından düzenlenmiş 2013-911/757/648 sayılı raporu, Morg İhtisas Dairesi Histopatolojik Tetkik Şubesinin 10/05/2013 tasrih ve 2013/911/354/329 sayılı raporunun incelenmesi sonucunda;
1-Kişinin vücudunda herhangi bir ateşli silah, kesici delici alet yaralanması ve darp cebir izi saptanmadığı,
2-Toksikoloji raporunda göre incelenen kan ve göz içi sıvısı örneğinde alkol, uyutucu-uyuşturucu ve diğer rutin sistematik maddelerin bulunmadığı,
3-Histopatoloji raporunda akciğerde yaygın taze kanama ve diğer organlarda konjesyon olduğunun belirtildiği,
4-Kişinin kesin ölüm sebebinin ası nedeni ile boyuna bası sonucu asfiksi olduğu kanaatini bildirir rapordur."
26. U.Ö.nün ölümüyle ilgili olarak Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü görevlileri hakkında taksirle ölüme neden olma suçunda yapılan soruşturma sonucunda Van Cumhuriyet Başsavcılığı 15/5/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Taksirle ölüme neden olmak suçundan tutuklanarak Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna misafir tutuklu olarak alınan [U.Ö.]ın kalmakta olduğu C Blok 53 nolu odanın havalandırma penceresine kendini asmak suretiyle intihar ettiği şeklinde ihbar yapılması üzerine olayla ilgili soruşturma başlatılmıştır.
Aynı gün hadisenin meydana geldiği yerde Cumhuriyet Başsavcılığı gözetiminde olay yeri inceleme ekiplerince incelemeler yapılmıştır. Olay yerinde yapılan incelemede, ası olayının meydana geldiği mekanın Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nun bağımsız olarak isimlendirilen herhangi bir örgüt ile bağlantısı olmadığını iddia eden tarafız tutuklu ve hükümlülerin konulduğu C Blok tekli 53 nolu oda olduğu, üç ayrı tekli odanın aynı havalandırmaya açıldığı, bu odalarda herhangi bir tutuklu yada hükümlünün bulunmadığı, C-53 nolu odanın havalandırmaya açılan doğu istikametindeki kapının hemen güney tarafındaki demir parmaklıklı 120x98 ebatlı pencereye sırtı yaslanmış şekilde, yüzü doğuya dönük, ayakları yere değmiş, dizleri hafif kıvrık, elleri iki yanda ve serbest, sağ ayağı sol ayağına göre biraz ileride ve sağ yanına yüklenmiş pozisyonda boynundan pencere demir parmaklığının üst kısmına asılı ve EX halde maktul [U.Ö.]ın olduğu görülmüş, havalandırmaya açılan kapının kuzey duvarına 16 cm mesafede ve açık olan kapının kenarına 30 cm uzaklıkta beyaz plastik bir sandalye bulunduğu, yine bu sandalyenin cesedin sol ayağı ile sandalyenin sağ ayağı arasında 87 cm mesafede durduğu tespit edilmiştir.Yine olay yeri inceleme ekiplerince de 1 ve 2 numarayla işaretlenen sandalyenin oturma kısmında ayak izleri olduğu değerlendirilen izler görülmüştür. Söz konusu sandalye üzerindeki izin maktule ait ayakkabılardaki iz ile aynı olup olmadığı yönünde tespit yapılması için maktule ait her iki ayakkabı ve izler muhafaza altına alınmıştır. Yine olay yerinde yapılan incelemede, maktulün asılı olduğu, ipin oda içerisinde bulunabilen malzeme olup olmadığı yönünde araştırma yapılmış oda içerisinde tek kişilik yatak üzerindeki battaniyelerden bir tanesinin kenarlarında aşınma ve çözülmeyi engelleyici astar malzemesinin bir kısmının olmadığı, maktulün boyun kısmında bulunan malzeme ile battaniyenin diğer kısmındaki malzemenin aynı özellikte olduğu görülmüştür. Van Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği tarafından düzenlenen 10/804/2013 gün ve 2013/1857 sayılı uzmanlık raporunda, laboratuvara gönderilen bir adet plastik sandalye, içerisinde ayakkabı izi olduğu değerlendirilen 10 adet fotoğraf ve 2 adet ayakkabı üzerinde yapılan çalışmalarda, 1 ve 2 numara ile numaralandırılan izlerden 1 numaralı izin [U.Ö.]a ait olduğu belirtilen iç kısmında PABUÇİ By Tekyıldız, taban kısmında FOREIGN ibareleri bulunan kahverenkli 43 numara sağ ayakkabı ile oluşturulduğu, 2 Numaralı izin [U.Ö]a ait olduğu belirtilen iç kısmında PABUÇİ By Tekyıldız, taban kısmında FOREIGN ibareleri bulunan kahverenkli 43 numara sol ayakkabı ile oluşturulduğu belirtilmiştir.
Maktul [U.Ö.]ın cesedi üzerinde yapılan sistematik otopside, boyunda en kalın yeri boyun ön yüzü hafif sol kısmına doğru 1,5 cm genişliğe ulaşan boyun sağında ve solunda en derin yerleri 0,5 cm derinliğine ulaşıp yükselici ve yüzelleşici vasıfta, solda saçlı deri içinde 2 cm ilerledikten sonra sonlanan, sağda sağ kulaktan 5 cm arkasında düğüm oluşturarak sonlanan, boyun ön yüzünde ciltten koyu renkli görünümünde yanlara doğru daha açık kahverengi görünümde telem izi olduğu, gözlerde peteşial kanama odakları olduğu görülmüş, onun dışında vücutta kesici delici alet yarası, ateşli silah yaralanması ve darp ve cebir izine rastlanmamıştır. Yapılan otopsi sonrası cesedin kesin ölüm nedeninin cesetten alınan kan ve göz sıvısında toksikolojik inceleme ile cesetten alınan doku örnekleri üzerinde histopatolojik inceleme sonucu belirlenebileceği belirtilmiştir. Bu incelemeler sonucu düzenlenen Van Adli Tıp Şube Müdürlüğü'nün 18/07/2013 gün ve 2013/1932 sayılı raporunda, kişinin kesin ölüm sebebinin ası nedeniyle boyuna bası sonucu asfiksi olduğu belirtilmiştir.
Maktul ile ilgili işlemlere katılan ve bu işlemlerle ilgili maktulü gören yada kendisi ile fiziksel temasta bulunan infaz koruma memurlarının ayrı ayrı beyanlarına başvurulmuştur. Bu şekilde ifadeleri alınan yaklaşık 31 kişi ifadelerinde maktulun olay öncesi genel görünüş itibari ile depresyon belirtisi ve yada psikolojik rahatsızlık olarak tarif edilecek bir olaydan bahsetmemişlerdir.
Maktul [U.Ö.]ın hangi sıfatla ceza infaz kurumuna alındığı yönünde yapılan araştırmada adı geçen hakkında Van Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık Bürosunun 2013/3356 sayılı dosyasında taksirle ölüme neden olmak suçundan soruşturma yürütüldüğü,bu dosya üzerinden Van 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 06/04/2013 gün ve 2013/36 sorgu sayılı kararıyla tutuklandığı, aynı gün Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna götürülerek misafir kaydı yapıldıktan sonra konumuna uygun C Blok 53 nolu odaya konulduğu, [U.Ö.]ın cezaevine alındığı tarih itibariyle hafta sonu olması nedeniyle İdare ve Gözlem Kurulu Kararının ilk mesai günü alınmak üzere boş olan C-53 nolu odaya yerleştirildiği anlaşılmıştır.
Van ilinde meydana gelen depremden sonra Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nun zarar görmesi nedeniyle hizmet dışı kaldığından Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün 27/02/2012 tarih ve 27490 sayılı yazıları uyarınca adli suçlardan tutuklu yada hükümlü olanların Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü'ne misafir olarak alınmaya başlandığı, bu kişiler cezaevine kabul edildikten kısa bir süre sonra Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 01/11/2011 tarih ve 136657 sayılı yazısıyla Van Cumhuriyet Başsavcılığı'na verilenkoordinasyon yetkisindeki Muş, Ağrı, Bitlis, Oltu, Siirt, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum'daki cezaevlerine en kısa sürede sevk işlemi yapılması uygulamasına gidildiği,Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 5275 Sayılı Yasanın 9. Maddesine göre adli suçlardan tutuklu kabul edememesi ve Van ilinde adli suçlardan tutuklu yada hükümlü olanların konumuna uygun ceza infaz kurumu olmaması nedeniyle maktulun de daha sonra nakledilmek üzere misafir olarak Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, adı geçen tutuklunun suç tarihi itibariyle 18 - 21 yaş grubunda yer alması, suç türünün diğer odalarda kalan tutuklu ve hükümlülerden farklı olması nedeniyle 5275 Sayılı Yasanın 12, 24/2maddeleri ile Gözlem ve Sınıflandırma Merkezlerinin Yönetmeliğinin 22/b ve 25/c maddeleri nazara alınarak C blokta bulunan tekli 53 nolu odaya geçici olarakyerleştirildiğianlaşılmıştır.
Yukarıda deliller kısmında açıklandığı üzere, tutuklu [U.Ö.] Van 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 06/04/2013 gün ve 2013/36 sorgu sayı ile üzerine atılı taksirle ölüme neden olmak suçundan tutuklanmış, Van ilinde meydana gelen deprem nedeniyle Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün faaliyette olmaması ve tutuklunun işlediği suçun adli olmasından dolayı konumunun uygun olmaması nedeniyle kısa süre içinde nakledilmek üzere Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna misafir tutuklu olarak alınmış, 06/04/2013 günü C Blok Tekli 53 numaralı odaya konulmuştur. Olay inceleme tutanağında görüldüğü üzere ası olayı 08/04/2013 tarihinde meydana gelmiş ve ası olayında kullanılan ipin tutuklu ve hükümlülere verilen battaniyenin kenarlarındaki şeritin sökülmesi nedeniyle elde edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Tutuklu yukarıda anlatıldığı şekilde temin ettiği ip ile havalandırma bahçesine geçerek odasında bulunan plastik sandalye üzerine çıktıktan sonra pencere korkuluğu üst demirine bağladığı bu ip yardımı ile kendinin yere bırakmak suretiyle intihar etmiş olup, yine sandalye üzerindeki ayak izi ile ölenin ayakkabı izinin karşılaştırılması sonucu düzenlenen ekspertiz raporu da olayın bu şekilde gerçekleştiğini doğrulamıştır. Yine beyanlarına başvurulan ve ölen ile doğrudan yada dolayı olarak iletişime geçen veyahut kendisini uzaktan gören 29 İnfaz koruma memurunun ifadelerinde görüldüğü üzere tutuklunun psikolojisinin anormal olduğuna dair harhangi bir olumsuzluk gözlenmemiştir. Tanık ifadelerine göre, psikolojik bir sorunu gözlenmeyen maktul [U.Ö.]ın üzerine atılı taksirle bir kişinin ölümüne neden olma eylemi ile ilgili olarak yürütülecek soruşturma ve kovuşturma süreci ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmadığından kaygıya kapıldığı, bu şekilde bunalıma girerek cezaevi girişinde kendisine verilen battaniyenin kenarındakiaşınma ve çözülmeyi engelleyici astar malzemesini sökerek temin ettiği ası ipinin bir ucunu havalandırma penceresinin demir korkuluğunun üst kısmına bağladığı, yine havalandırmada bulunan beyaz renkli plastik sandalyenin üzerine çıkarak kendisini düğüm noktasına yaklaştırdığı, ası düğümünü boğazına geçirdikten sonra plastik sandalyeyi ağayı ile iteklemek suretiyle kendisini boşluğa bırakarak intihar ettiği, olay yeri incelemesinde, sandalyenin bulunduğu konum ve üzerindeki ayakkabı izlerinin de olayın bu şekilde oluştuğunu desteklediği, tutuklunun cezaevine alındıktan 2 gün sonra gibi kısa bir süre içinde intihar olayının gerçekleşmiş olması, Gözlem ve Sınıflandırma kriterleri nedeniyle tutuklunun yaşı ve suç türüne göre, tekli ayrı bir odaya konulma zorunluluğu nazara alındığında tutuklu [U.Ö.]ın intihar etmek suretiyle gerçekleşen ölüm olayı ile ilgili cezaevi görevlilerinin sorumluluğuna gidilemeyeceği, taksirle ölüme neden olma suçu yönünden illiyet bağı kurulamayacağı,meydana gelen ölüm olayında cezaevi idaresine herhangi bir kusur izafe edilemeyeceği, bu şekilde şüphelilerin taksirle ölüme neden olmak suçunun unsurları oluşmayacağından şüpheliler hakkında açıklanan nedenlerden dolayı kovuşturmasızlık kararı verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
[...] Açıklamalar kısmında yapılan tespit gibi şüphelilerin üzerine atılı taksirle bir kişinin ölümüne neden olmak suçunun unsurları oluşmayacağından şüphelilerhakkında kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA,
..."
27. Mehmet Hanefi ve Müyesser Özçoban'ın vekilleri tarafından;
i. Ü.Ö.nün ölümü hakkında etkili soruşturma yapılmadığı,
ii. U.Ö.nün yaşının küçük olduğu dikkate alınmaksızın ceza infaz kurumunda hücre olarak adlandırılan odada tutulduğu,
iii. Kamera kayıtlarının çözümünün yaptırılmadığı, hücreye kimlerin girip çıktığının tespit edilmediği,
iv. Ceza İnfaz Kurumu savcısının aynı zamanda olayı soruşturan savcı olduğu,
v. Maktülün intihar ettiği gün anne ve babasının onu ziyarete gittikleri, gerekli izinlerin alınması sırasında olayın gerçekleştiği, Kuruma alınmalarının ardından oğullarının ölüm haberinin kendilerine verildiği,
vi. İnfaz koruma memurlarının beyanları alınmış olmasına rağmen soruşturmanın özüne dokunan meselelerde kendilerine soru sorulmadığı,
vii. Olay yerinde incelemeye katılma taleplerinin kabul görmediği,
viii. Fiziki özellikleri ile karşılaştırıldığında ası şeklinin fiziken olanaklı olmadığı, battaniye şeritlerinin 1.82-1.87 boyunda, ortalama 85-90 kilo ağırlığında bir kişiyi taşımayacağı,
ix. Ölümün ne şekilde meydana geldiği hususunda uzman bilirkişi raporu alınmadığı,
x. Sandalye üzerindeki ayakkabı izi üzerinden sonuca ulaşıldığı,
xi. Otopsi tutanağının kendilerine verilmediği iddialarıyla karara itiraz edilmiştir.
28. İtirazı inceleyen Van 2. Sulh Ceza Mahkemesi Hâkimliği 13/1/2015 tarihli kararıyla itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
29. 4/2/3015 tarihinde müştekiler vekiline tebliğ edilen karar üzerine 12/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. Olayla İlgili İdari Soruşturma Süreci
30. Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Amirliğinin 9/4/2013 tarihli kararı ile beş infaz ve koruma memuru hakkında U.Ö.nün 53 No.lu odaya konulma sebebi, ruh hâlinde herhangi bir olumsuzluk olup olmadığı, olması hâlinde bu durum hakkında sıra amirlerine neden haber verilmediği konularında idari soruşturma başlatılmıştır.
31. Disiplin soruşturması ile görevlendirilen muhakkik, haklarında soruşturma yapılan infaz ve koruma memurlarının konu ile ilgili savunmalarının yanında yirmi dört infaz ve koruma memurunun da ifadesini almıştır. Muhakkik 6/4/2013 ve 8/4/2013 tarihli kamera kayıtlarını da incelemiştir. U.Ö.nün cansız bedenini bulan görevliler tarafından tutulan 8/4/2013 tarihli tutanağı (bkz. §15) da soruşturmada dikkate alan muhakkik tarafından düzenlenen 17/5/2013 tarihli raporda, infaz ve koruma memurları hakkında herhangi bir disiplin cezası verilmesine yer olmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
32. Raporu esas alan Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Amirliği 27/5/2013 günlü kararıyla, U.Ö.nün Kuruma girdiğinde intihara eğilimli olduğuna dair herhangi bir psikiyatri raporunun bulunmadığı, ilk konulduğu C 54 No.lu odadaki aynanın kırık olması nedeniyle C 53 No.lu odaya alındığı, davranışlarında normalin dışında herhangi bir durum gözlemlenmediğinden Kurumda kaldığı 1,5 gün süresince olağanüstü bir tedbirin alınmasının gerekmediğinin değerlendirildiği, bu nedenle görevlilerin olayla ilgili ihmal veya kusurunun bulunmadığı gerekçeleriyle haklarında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
33. Konuyla ilgili ulusal hukuk, Anayasa Mahkemesinin Nejla Özer ve Müslim Özer (B. No: 2013/3782, 21/4/2016) ve Hilmi Moray (B. No: 2013/3053, 21/4/2016) başvuruları hakkında verdiği kararlarda yer almaktadır.
B. Uluslararası Hukuk
34. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur (...)"
V. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucular itiraz kanun yolunda ileri sürdükleri iddialara bireysel başvuru formunda da yer vermişler, ayrıca;
i. Karara karşı Erciş Ağır Ceza Mahkemesine yaptıkları itiraz hakkında görevsizlik kararı verildiğini, bunun ardından dosyanın şüpheli bir şekilde kaybolduğunu,
ii. U.Ö.nün intihara teşvik edilmiş olabileceği, kuşakları kesilerek ip hâline getirilebilecek bir battaniyenin odasına konulmuş olmasının intihara teşvik sayılabileceği,
iii. Ayrıca olayda istismara yönelik olarak bir inceleme yapılmadığını, bu hususlardaki itirazlarının incelenmediğini, soruşturmanın etkili olmadığını,
iv. İdarenin kendi eylem ve işlemleriyle yol açtığı zararların hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri uyarınca tazmini gerektiğini belirterek yaşam hakkının, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
37. Bakanlık, başvuru ile ilgili olarak görüş bildirmemiştir.
B. Değerlendirme
38. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır."
39. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümüşöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri bir bütün olarak incelendiğinde başvurucuların şikâyetlerinin yaşam hakkı bağlamında temel olarak yakınlarının üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülmüş veya intihara teşvik edilmiş olabileceği ile ölüm olayının devletin gözetiminde meydana gelmesi ve hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucular her ne kadar adil yargılanma hakkı ile insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucuların bu yöndeki iddialarının yaşam hakkı kapsamında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğü çerçevesinde incelenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Onur Özçoban, Handan Özçoban ve Halil Özçoban Yönünden
41. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca temel hak ve özgürlüklerin ihlaline neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.
42. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği başvurucunun ihlal iddialarını öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında sunması, dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermesi gerekir ( Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
43. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesinden başvurucular Halil Özçoban, Handan Özçoban ve Onur Özçoban'ın kardeşlerinin ölümü ile sonuçlanan olaya ilişkin yürütülen ceza soruşturmasına bizzat katılmadıkları, müşteki sıfatlarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz ettiklerine dair bireysel başvuru dosyası ve eklerinde herhangi bir veriye de rastlanmamıştır.
44. Anılan başvurucular Anayasa Mahkemesine yaptıkları bireysel başvuru kapsamında her ne kadar soruşturmanın etkili yürütülmediğini ileri sürmekte iseler de ikincillik ilkesi gereği ihlal iddialarını öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmeleri gerekmektedir.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Mehmet Hanefi Özçoban veMüyesser Özçoban Yönünden
46. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında; ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru hakkına sahip oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşam hakkının doğal niteliği, gereği yaşamını kaybeden kişiler açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişilerin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 65). Başvuru konusu olayda başvurucular Müyesser Özçoban ve Mehmet Hanefi Özçoban'ın müteveffanın sırasıyla annesi ve babası olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan anılan kişilerin U.Ö.nün ölüm olayı ile ilgili olarak yürütülen soruşturmaya müşteki sıfatıyla taraf oldukları ve Van Cumhuriyet Başsavcılığının olayla ilgili kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına karşı itiraz kanun yolunu tükettikten sonra bireysel başvuruda bulundukları görülmektedir. Bu nedenle anılan başvurucuların başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan Mehmet Hanefi Özçoban ve Müyesser Özçoban yönünden çocukları U.Ö.nün ölümü olayı ile ilgili olarak yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
48. Başvurucular müşterek çocukları U.Ö.nün yaşı uygun olmamasına rağmen yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda tek kişilik odaya konulmuş olması, intihar edebileceği yönünde herhangi bir belirti olmamasına rağmen ölümünün intihar olayı olarak nitelendirilmesi, çocuklarının fiziki özellikleri dikkate alındığında battaniye kenarındaki astarın kopartılması suretiyle oluşturulmuş ip ile yaşamına son vermesinin olanaklı olmadığını belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedirler. Başvurucular adı geçenin intihara teşvik edilmiş olabileceğini de ileri sürmekte, ayrıca kenarlarından ip yapılması olanaklı olan bir battaniyenin odasına konulmuş olmasını da ihmal olarak değerlendirerek Anayasa'nın 17. maddesinin güvence altına aldığı yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarını temellendirmeye çalışmaktadırlar.
49. Yukarıda yer verilen iddialardan ve olayın gerçekleştiği ortamın fiziki koşullarından yola çıkılarak U.Ö.nün ölümünün intihar olamayacağı yönündeki iddia açıkça dile getirilmemekle birlikte, Ceza İnfaz Kurumunda devletin gözetimi altında gerçekleşen ölümün üçüncü kişi veya kişiler tarafından gerçekleştirildiği, alternatif olarak da U.Ö.nün yine üçüncü kişi veya kişilerce intihara teşvik edilmiş olabileceği hususlarını içermektedir. Başvurucular, ayrıca kenarından ip yapılabilecek bir battaniyenin U.Ö.nün odasında tutulmuş olmasının Ceza İnfaz Kurumu yönetimi açısından ihmal olduğu yönündeki kanaatlerini dile getirmektedirler.
50. Başvurucular yürütülen soruşturmanın yüzeysel olduğunu, kendilerinin soruşturmaya katılmaları konusunda zorlukların çıkarıldığını da ileri sürmektedir.
51. Bu iddialar doğrultusunda başvurucuların U.Ö.nün kendi eylemi değil üçüncü kişi ya da kişilerin eylemleri ile ölümüne yol açılmış olabileceği iddiası ile ölümün devletin gözetiminde gerçekleşmiş olduğu iddiasının yaşam hakkının maddi boyutu yönünden, olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediği iddiasının ise yaşam hakkının usule ilişkin boyutu yönünden incelenmesi gerektiği Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmiştir.
i. Yaşam Hakkının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
52.Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı birbiriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
53. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi devlete, elindeki tüm imkânları kullanarak bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük -kamusal olsun veya olmasın- yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
54. Bu bağlamda başvurucuların iddialarının U.Ö.nün yaşamının üçüncü kişi ya da kişilerin eylemlerine karşı korunmadığı ile adı geçenin yaşamının kendi eylemlerine karşı korunmadığı iddiaları yönününden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
(1) U.Ö.nün Yaşamının Üçüncü Kişi ya da Kişilerin Eylemlerine Karşı Korunmadığına İlişkin İddia
55. Başvurucular oğullarının kendisine isnat edilen eylemin niteliğine uygun olmayan bir şekilde yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda tek kişilik bir odaya konulduğunu, olay günü kendisi ile görüşmek üzere gerekli izin prosedürünün tamamlanması sırasında kendilerine gereksiz güçlükler çıkarıldığını, ardından da oğullarının ası suretiyle vefat ettiğinin kendilerine bildirildiğini, oğullarının boy ve kilosuna nazaran bir battaniyenin kenarından koparılmış astardan yapılan iple yaşamına son vermesinin fiziken olanaklı olmadığını, bu nedenle ölümünün son derece kuşkulu bir ölüm olduğunu ileri sürmektedirler.
56. Ölümün üçüncü kişi ya da kişilerce gerçekleştirildiği yönündeki başvurucular iddiasının, başvurucular tarafından ortaya konulan deliller ile soruşturma dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ışığında, birlikte değerlendirilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi tarafından bu bilgi ve belgeler ışığında yapılacak olan değerlendirmede ispat ölçütü olarak makul şüphenin ötesinde ilkesinin benimsendiğinin vurgulaması gerekir. Böyle bir ispat yeteri derecede sağlam, açık ve birbiri ile uyumlu çıkarsamaların ya da aksi ispat edilememiş benzer maddi karinelerin bir arada bulunmasına bağlı olabilir (Hilmi Moray, § 52).
57. Başvurucular, ceza soruşturmasında oğullarının ölümünün şüpheli olduğundansöz etmekle birlikte bu hususta oğullarının boy ve kilosuna nazaran battaniye kenarından sökülerek ip hâline getirilmiş şerit ile yaşamına son vermesinin fiziken olanaklı olmadığıile tek kişilik bir odada tutulmasının bu husustakimutad uygulamaya aykırı olduğu yolundaki açıklamaları dışında bir veri sunamamışlardır. Başvurucular, U.Ö.nün Ceza İnfaz Kurumunda yaşadığı herhangi bir olumsuz durumdan bahsetmedikleri gibi Ceza İnfaz Kurumunda bulunan görevliler veya diğer tutuklu ve hükümlülerle arasında anlaşmazlık bulunduğuna ilişkin herhangi bir delil de ortaya koyamamaktadırlar. Kaldı ki U.Ö.nün Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı sürenin yaklaşık iki gün olduğu ve bu süre boyunca diğer hükümlülerle bir temasının olmadığı da gözönünde bulundurulduğunda, ölümün üçüncü kişi veya kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olabileceği şüphesinin ilk planda düşünülmemesi, ancak buna ilişkin kuvvetli emarelerin bulunması hâlinde bu olasılığın araştırılması yönündeki tercihin makul karşılanması gerekir. Olayla ilgili yürütülen adli ve idari soruşturma dosyaları kapsamında da başvurucuların iddialarını destekleyecek herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanamamıştır.
58. Öte yandan U.Ö.nün tutuklanmasının ardından yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumuna alınmasının Van M Tipi Ceza İnfaz Kurumunun depremde zarar görmüş olmasından dolayı kapatılması nedeniyle Bakanlığın talimatıyla başlatılan genel bir uygulamanın sonucunda olduğu anlaşılmaktadır. U.Ö.nün ortak koridora açılan ve boş olan üç odadan birinde tek başına tutulmuş olmasının gerekçesi disiplin soruşturması dosyasında, makul olarak, bu kısmın adli tutuklular için ayrılmış olması ile açıklanmaktadır.
59. U.Ö.nün ası suretiyle yaşamını yitirmiş şekilde ceza infaz memurları tarafından bulunması üzerine olayla ilgili nöbetçi Cumhuriyet savcısı olaydan haberdar edilmiştir. Cumhuriyet savcısı huzurunda yapılan olay yeri incelemesi sonucunda U.Ö.nün kaldığı tek kişilik oda ile müştemilatında herhangi bir boğuşma ya da arbede izi bulunmadığı gibi U.Ö.nün cesedi üzerinde yapılan incelemede de aksini düşündürecek herhangi bir emareye, Olay yerinde Jandarma Olay Yeri İnceleme Timi tarafından yapılan incelemede de şüpheli bir duruma rastlanmamıştır. Öte yandan aynı gün yapılan otopsi ile muhtemel ölüm zamanı 4-8 saat, kesin ölüm sebebini ise asıya bağlı mekanik asfiksi olarak tespit edilmiştir. Kişinin kan ve doku örneklerinde yapılan incelemenin sonucunda da herhangi şüpheli bir durum görülmemiştir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında Mahkememizce, soruşturma makamlarının U.Ö.nün intihar ettiği yönündeki tespitinden ayrılmayı gerektirecek geçerli bir nedenin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle U.Ö.nün yaşamının üçüncü kişi ya da kişilerin eylemlerine karşı korunamadığı yönündeki şikâyetler yönünden Anayasa'nın 17. maddesince güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
(2) U.Ö.nün yaşamının kendi eylemlerine karşı korunmadığına ilişkin iddia
61. Başvurucular taksirle ölüme neden olma suçundan 6/4/2013 tarihinde tutuklanan U.Ö.nün misafir statüsünde alındığı Van F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda konulduğu tek kişilik odada havalandırma bahçesine açılan pencerenin demirliklerinde, kendisine verilen battaniyenin şeritlerinden sökülerek yapılmış iple boynundan asılı vaziyette ölü olarak bulunduğunu, söz konusu battaniyenin odaya konulmasının Ceza İnfaz Kurumu yönetimi açısından bir ihmale işaret ettiği, ölümün devletin gözetiminde gerçekleşmiş olduğunu belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedirler.
62. Devletin yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamusal makamların ve diğer bireylerin eylemlerinden kaynaklanabilecek riskler yanında kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğünün bulunduğunun tekrar hatırlatılması gerekir (bkz. § 51).
63. Ceza infaz kurumlarında ve devletin kontrolü altında bulunan diğer alanlarda gerçekleşen ölüm olayları için de geçerli olabilecek bu yükümlülüğün ortaya çıkması için yetkililerin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No: 2013/6979, 20/5/2015, § 72). Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif yükümlülük yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53). Bu çerçevede Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede basit bir ihmali veya değerlendirme hatasını aşan bir kusurun Ceza İnfaz Kurumu yetkililerine atfedilebilip atfedilemeyeceğinin ortaya konması gerekmektedir.
64. Tutuklanan veya hürriyeti bağlayıcı cezasının infazına başlanan kişilerin daha önce sahip oldukları pek çok özgürlükten mahrum kalması ve günlük yaşamlarında ciddi nitelikte bir değişim yaşamalarının doğal bir sonucu olarak psikolojik sağlıkları bozulabilmekte, dolayısıyla kırılgan ve korumasız bir konumda bulunan bu kişilerin intihar etme riski artabilmektedir. Bu nedenle yasal ve ikincil düzenlemelerin ceza infaz kurumu yetkililerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevi yüklemesi, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının tehlikeye atılmasını önleyici tedbirler alınmasını sağlaması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle ceza infaz kurumunda kalan kişilerin davranışlarının ve sağlık durumlarının takip edilmesi, gerektiğinde doktor muayenesine başvurulması, diğer yandan bu konuda meyli olduğu anlaşılanlar açısından kendileri için en uygun yerlerde kalmalarının temin edilmesi ve intihar eylemlerinde kullanılabilecek kesici/delici eşyalara, kemer, çamaşır ipi veya ayakkabı bağcıkları gibi eşyalara el konması şeklinde bu tip risklerin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 73).
65. Bu bağlamda kişi özgürlüğüne aşırı bir sınırlama getirmeyecek ölçüde bir tutuklunun veya hükümlünün kendine zarar verme ihtimalini en aza indirecek tedbirlerin alınması yetkililerden beklenebilecektir. Bir hükümlü veya tutuklu açısından daha sıkı tedbirlerin gerekip gerekmediği ve bunların uygulanmasının makul olup olmadığı, başvuru konusu yapılan her bir somut olayın koşullarına göre değişecektir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 74).
66. Yaşam hakkı kapsamında devletin öncelikle yaşamı tehlikeye girebilecek kişilerin yaşamını korumak için yeterli yasal ve idari bir çerçeve oluşturması gerekmektedir. Aynı yükümlülük, ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerlidir. Bu kapsamda ceza infaz kurumu yetkililerince yerine getirilecek takip, kontrol ve denetim işlemleri ile bu konuda alınacak diğer tedbirlerin yukarıda yer verilen mevzuatta ayrıntılı olarak düzenlendiği görülmektedir (bkz. § 33). Başvurucular tarafından bu konuda ileri sürülen bir eksiklik bulunmadığı gibi başvuru konusu olay açısından, Anayasa Mahkemesi tarafından resen gözetilmesi ve incelenmesi gereken bir hususun da bulunmadığı anlaşılmıştır.
67. Dolayısıyla mevcut başvuruda, yukarıda yer verilen ilkeler çerçevesinde öncelikle Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin U.Ö.nün kendini öldürme riskini bilip bilmediklerinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin ortaya konması gerekmektedir.
68. Bu açıdan değerlendirildiğinde U.Ö.nün psikolojik yönden hassasiyetlerinin bulunduğuna dair soruşturma dosyalarına yansıyan bir verinin bulunmadığı görülmektedir.Olay ile ilgili olarak yürütülen ceza ve disiplin soruşturmaları sırasında ifadelerine başvurulan, Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı kısa süre içinde U.Ö. ile temasının olduğu tespit edilen infaz koruma memurlarının tümü, adı geçenin kendisine zarar verebileceğine dair herhangi bir izlenimlerinin olmadığı yönünde ifade vermiştir. Öte yandan başvurucular da Ceza İnfaz Kurumu yönetiminin özel tedbirler almasını gerektirecek şekilde oğullarının intihara eğilimi olduğunu belirten herhangi bir veriyi ortaya koyamamaktadırlar. Budurumda yetkililerin U.Ö.nün kendini öldürme riskini bilmedikleri sonucuna varılmaktadır.
69. U.Ö.nün Kuruma kabulü sırasında anormal kabul edilebilecek bir davranışının gözlemlenmemesi, kaldığı sürenin kısalığı ile birlikte psikiyatrik bir geçmişinin bulunmaması hususları bir arada değerlendirildiğinde, U.Ö.nün kendini öldürme riskini bilmek konusunda da devlet yetkililerine atfedilebilecek bir sorumluluğun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
70. Başvurucuların U.Ö.ye kenarlarından sökülerek ip hâline getirilebilecek şeritli bir battaniyenin verilmiş olmasını bir ihmal olarak değerlendirdikleri görülmekte ise de battaniyenin kesici/delici eşya, kemer, çamaşır ipi veya ayakkabı bağcığı gibi intiharda kullanılması olası görülebilecek eşyadan olmadığı, mevzuata uygun olarak U.Ö.nün odasında bulundurulduğu ve normal koşullar altında gündelik hayatta yaşam için herhangi bir tehdit oluşturmadığı gözetildiğinde, somut olayın koşullarında, U.Ö.nün yaşamının korunmasıiçin öncelikler ve kaynaklar ölçüsünde gerekli tüm önleyici tedbirlerin alındığı kanaatine ulaşılmıştır.
71. Açıklanan gerekçelerle U.Ö.nün yaşamının kendi eylemlerine karşı korunmadığına ilişkin iddia yönünden Anayasa'nın 17. maddesince güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
ii. Yaşam Hakkının Usul Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
72. Başvurucular; ölüm olayıyla ilgili soruşturmanın etkili yürütülmediğini, U.Ö. üzerinde yapılan otopsinin yüzeysel olduğunu, vekilleri tarafından otopsi tutanağı talep edilmesine rağmen ona verilmediği, ayrıca soruşturma dosyasının örneği istenmesine rağmen bu taleplerinin yerine getirilmediğini belirterek yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
73. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında devletin yerine getirmek zorunda olduğu pozitif yükümlülüklerin usul boyutu, yaşanan ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konmasına ve sorumlu kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan bağımsız bir soruşturmanın yürütülmesini gerektirmektedir. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54). Bu usul yükümlülüğünün gerektiği şekilde yerine getirilmemesi hâlinde devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığının tam olarak tespit edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle soruşturma yükümlülüğü, devletin bu madde kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini oluşturmaktadır (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 29).
74. Yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza soruşturması yürütülmesini gerektirmemektedir. İhmal nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59). Ancak somut olay açısından yetkili ve sorumlu kişilerin muhakeme hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmalinin yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen kendilerine verilen yetkileri göz ardı ederek olayda ortaya çıkan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almama gibi bir durumun bulunup bulunmadığına karar verilmesi gerekmektedir. Çünkü bu gibi durumlarda bireyler kendi inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun insanların hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 60-62).
75. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza soruşturmalarının amacı, yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve sorumluluklarını tespit etmek üzere adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Anayasa'nın 17. maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği, tüm yargılamaların mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
76. Soruşturmanın etkililik ve yeterliliğini temin adına soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve ölüm olayını aydınlatabilecek sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerekmektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57; Sadık Koçak ve diğerleri, § 94 ).
77. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini sağlayan hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilaveten her olayda ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
78. Yukarıda sayılanlara ek olarak, yürütülecek soruşturmalarda makul bir hızla gerçekleştirilme ve özen gösterilme zorunluluğu da zımnen mevcuttur. Elbette ki bazı durumlarda soruşturmanın veya kovuşturmanın ilerlemesine engel olan unsurlar ya da güçlükler bulunabilir. Ancak bir soruşturmada ve devamında yapılan kovuşturmada yetkililerin hızlı hareket etmeleri yaşanan olayların daha sağlıklı bir şekilde aydınlatabilmesi, kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).
79. Ayrıca soruşturmada görevli olan kişilerin olayların içinde olan veya olması muhtemel olan kişilerden bağımsız olması gerekmektedir. Bu durum sadece hiyerarşik ya da kurumsal bir bağlantının bulunmamasını değil aynı zamanda pratik bağımsızlığı da gerektirir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
80. Yaşanan bir ölüm olayının oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir. Ancak Anayasa Mahkemesinin başvuru konusu olayın gelişim şeklini anlayabilmek ve başvurucuların yakınlarının ölümünün şüpheli olduğuna dair iddialarının soruşturma makamları ve derece mahkemeleri tarafından karşılanıp karşılanmadığını nesnel bir şekilde değerlendirmek için olayın oluşum şeklini incelemesi gerekebilmektedir.
81. Başvuru konusu olayda yürütülen soruşturma işlemlerine bakıldığında başvurucuların oğlu U.Ö.nün taksirle ölüme neden olma suçundan tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunun tek kişilik odasında, bahçe havalandırma penceresinin demirlerine battaniye kenarından sökülen şeritlerden yapılan iple boynundan asılı vaziyette ölü olarak bulunması olayı ile ilgili olarak Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen bir soruşturmanın başlatıldığı görülmektedir. Ölüm olayının öğrenilmesinden kısa bir süre sonra Cumhuriyet savcısı eşliğinde detaylı bir olay yeri incelemesi ile ölü muayenesi yapılmıştır. Olay yerine gelen Van İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Timi tarafından da olay yerinin fotoğraflarının alındığı ve krokisinin çizildiği, ölü muayenesi sırasında gerekli fotoğraflamanın da yapıldığı anlaşılmaktadır. Aynı gün ceset üzerinde otopsi işlemine geçildiği, otopsi raporuna göre U.Ö.nün kesin ölüm sebebinin ası sebebiyle boyuna bası sonucu asfiksi olarak tespit edildiği, bunun yanı sıra vücut sıvısı ve doku örnekleri üzerinde gerekli incelemelerin yapıldığı görülmektedir. Olayla ilgili olarak yirmi dokuz koruma ve infaz görevlisinin ifadelerine başvurulduğu, olay yerinde tespit edilen ayakkabı izi üzerinde inceleme yaptırıldığı, elde edilen delillerin değerlendirilmesi neticesinde U.Ö.nün intihar ettiği sonucuna varılarak Van FTipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü görevlileri hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve anılan karara yapılan itirazın reddedildiğigörülmektedir.
82. Başvurucuların herhangi bir bilgi ve belge ile desteklenmeyen otopsinin yüzeysel olduğu yönündeki iddialarının bireysel başvuru ile bağlantılı soruşturma dosyaları içeriği ile karşılaştırılmasından bu iddialar yönünden Anayasa Mahkemesinin resen dikkate alması gereken herhangi bir veriye ulaşılamamıştır.
83. Öte yandan U.Ö.nün 18/4/2013 tarihinde soruşturma dosyasındaki belgelerin örneğinin kendilerine verilmesi yönündeki talebinin yasal gerekçelerle yerine getirilmemesine rağmen, anılan dosya içeriğinin U.Ö.nün babası başvurucu Mehmet Hanefi Özçoban'ın 29/4/2013 tarihli başvurusu üzerine kendilerine verildiği anlaşılmaktadır (bkz.§§ 22-24). Öte yandan otopsi işlemine nezaret eden vekilin, otopsi tutanağının suretinin tarafına verilmesi yönündeki talebinin, o aşamada dosyaya vekaletname sunmaması nedeniyle reddolunduğu görülmektedir. Bu itibarla başvurucular vekilinin, otopsi tutunağı ile dosya içeriğinin örneğinin talep etmelerine rağmen kendilerine verilmediği, dolayısıyla soruşturmaya etkin katılımlarının sağlanmadığı yönündeki iddalarına itibar edilmemiştir.
84. Başvurucular vekilinin U.Ö.nün kaldığı odanın açıldığı koridorda bulunan kameraların kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmadığı için soruşturmanın etkili olmadığı yönünde iddialarının da bulunduğu görülmektedir. Her ne kadar soruşturma dosyasında kamera kayıtları üzerinden yapılmış herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemişse de disiplin soruşturması sırasında bu kayıtların muhakkik tarafından incelendiği, öte yandan kamera kayıtlarının 29/4/2013 tarihinde başvurucu Mehmet Hanefi Özçoban tarafından talep edilmesi üzerine olayı soruşturan Cumhuriyet savcısı tarafından dosyada yer alan evraktan talep sahibine bir set verilmesi yönünde bir şerhin düşüldüğü görülmektedir. Bu durumda başvurucunun kayıtlarda yer alan veşüpheli bulduğu hususlarla ilgili olarak adli makamları harekete geçirme olanağı bulunduğu gibi Anayasa Mahkemesine de bu hususlarda bilgi vermesi makul olarak kendisinden beklenebilecekken bu yönde bir inisiyatif kullanmadığı görüldüğünden başvurucunun bu iddialarına itibar edilmesi olanaklı görülmemiştir.
85. Ayrıca başvurucu vekili dosyanın kaybolması nedeniyle soruşturmada meydana gelen şüpheli bir gecikmeden bahsetmekle birlikte 8/4/2013 tarihinde başlayan soruşturmaile ilgili olarak 15/5/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara yapılan itirazın da 13/1/2015 tarihinde kesin olarak karara bağlandığı görüldüğünden olayın kapsam ve ağırlığına nazaran 1 yıl 9 ay 5 gün süren ceza soruşturmasında bir gecikmenin olmadığı sonucuna varılmıştır.
86. Yukarıda yer verilen değerlendirmeler bir bütün hâlinde ele alındığında Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulması konusunda kamu makamlarına atfedilebilecek herhangi bir kusurun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
87. Açıklanan nedenlerle somut olayda yürütülen ceza soruşturmasında yaşam hakkının usule ilişkin boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurunun başvurucular Onur Özçoban, Handan Özçoban ve Halil Özçoban yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucular Mehmet Hanefi Özçoban ve Müyesser Özçoban yönünden yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA;
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.