logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Rıza Doğan [1.B.], B. No: 2015/5099, 19/9/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RIZA DOĞAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/5099)

 

Karar Tarihi: 19/9/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör Yrd.

:

Halil İbrahim DURSUN

Başvurucu

:

Rıza DOĞAN

Vekili

:

Av. Bülent Seçkin DÜZTAŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; askerlik hizmeti sırasında ateşli silah yaralanması sonucu ölüm olayının meydana gelmesi ve bu ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/3/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu soruşturma dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Muş/Hasköy İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı Gökyazı Jandarma Karakol Komutanlığı emrinde asker iken 9/12/2012 tarihinde yaşamını yitiren 1992 doğumlu U.D.nin babasıdır.

9. Soruşturma dosyasında bulunan bilgi ve belgelere göre 9/12/2012 tarihinde saat 11.30 sıralarında askerî birliğin küçük koğuş olarak adlandırılan yatakhanesinden bir el silah sesi duyulmuştur. Sesin geldiği yere gidilmesi üzerine başvurucunun oğlu U.D.nin J Er K.Ö.ye ait ranzanın yanında, çenesinin altından giren ve başının üst kısmından çıkan bir mermiyle başından vurulmuş vaziyette olduğu görülmüştür. Yapılan kontrolde U.D.nin olay yerinde hayatını kaybettiği anlaşılmıştır.

10. Gökyazı Jandarma Karakol Komutanlığı yetkilileri saat 12.00 sıralarında olayı Muş Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir. Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, olayın gecikmesinde sakınca bulunan hâllerden olduğunu değerlendirerek resen soruşturmaya başlanmasına karar vermiştir. Cumhuriyet savcısı, Olay Yeri İnceleme ekibinin ölümün gerçekleştiği yere yönlendirilmesini istemiş; akabinde kendisi de olay yeri incelemesi yapmak üzere Gökyazı Jandarma Karakol Komutanlığa gitmiştir.

11. Cumhuriyet savcısı, saat 14.15 sıralarında olay yerine varmıştır. Cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda U.D.nin yanı başında bulunan 735170 seri numaralı G-3 marka piyade tüfeği ile olay yerinde bulunan, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) ibareli 1 adet mermi kovanı, 2 adet deforme olmuş mermi çekirdeği nüvesi ve bir adet mermi çekirdeği gömlek parçası muhafaza altına alınmıştır. Yapılan araştırmalar neticesinde olay yerinde bulunan 735170 seri numaralı G-3 marka piyade tüfeğinin J Er K.Ö. adına zimmetli olduğu anlaşılmıştır. Olay yeri inceleme ve keşif tutanağında, olay yerinde bulunan tüfeğin baştan aşağıya kana bulandığı ifade edilmiştir. Olay yeri incelemesi sırasında ayrıca Cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda U.D.nin el ve yüz svapları ile parmak izleri alınmıştır. Yine Cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda J Er K.Ö.nün el svapları ile parmak izleri alınmıştır.

12. Olay yeri incelemesi sırasında Cumhuriyet savcısı tarafından bazı tanıkların ifadesi alınmıştır. Cumhuriyet savcısı, bu kapsamda olay yerinde bulunan silahın sahibi olan J Er K.Ö.nün ifadesini almıştır. J Er K.Ö. ifadesinde özetle U.D. ile yakın arkadaş olduğunu, U.D.nin komutanları ve arkadaşlarıyla arasının çok iyi olduğunu, askerlik döneminde U.D.nin bir sıkıntısı olduğuna, uyuşturucu madde ya da hap kullandığına şahit olmadığını ifade etmiştir. J Er K.Ö., U.D.ile aynı koğuşta kalmadığını, görev yaptıkları karakolun bulunduğu yer terör bölgesi olduğundan silahlarını yataklarının başında bulundurduklarını, kendi üzerine zimmetli olan silahın da olay günü yatağının yanında asılı vaziyette olduğunu, olay günü bu silahı alan U.D.nin intihar ettiğini öğrendiğini ifade etmiştir. J Er K.Ö., intiharın gerçekleştiği saatlerde yemek dağıtımı ile görevli olduğu için birliğin gazinosunda olduğunu, bu sebeple intiharın nasıl gerçekleştiğine ilişkin doğrudan bir bilgisinin bulunmadığını belirtmiştir.

13. Olay günü Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesi alınan Gökyazı Jandarma Karakol Komutanı M.O. ifadesinde özetle 2012 yılının Ağustos ayında birliğe katılan U.D.nin en uyumlu askerlerden biri olduğunu, U.D.nin arkadaşlarıyla iyi geçinen, sıkıntısız bir asker olduğunu belirtmiştir. M.O. ifadesinde ayrıca karakolun bulunduğu yer terör bölgesi olduğundan silahların depoya konulmayıp askerlerin yattığı ranzaların başına, hücum yelekleri ile beraber asıldığını ifade etmiştir.

14. Olay günü Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesi alınan bir diğer kişi ise Astsubay S.D.dir. S.D. ifadesinde özetle saat 09.30 sıralarında gece nöbet tutan askerlere yat emri verdiğini, talimat verdiği askerler arasında U.D.nin de bulunduğunu ifade etmiştir. Astsubay S.D. yat emri verdikten sonra kuleleri kontrole gittiğini, döndüğünde U.D.yi büyük koğuşta elinde cep telefonu ile sırtüstü yatar vaziyette gördüğünü, bunun üzerine U.D.nin elindeki telefonu aldığını ve daha sonra çalışma odasına gittiğini, telefonun SIM kartını burada çıkardıktan sonra sim kartı U.D.ye iade ettiğini, telefonunu aldığı sırada U.D.nin ruh hâlinin iyi olduğunu belirtmiştir. Astsubay S.D. saat 11.30 sıralarında jandarma karakol komutanının odasında iken ilk başta masa devrilmesi sesi sandığı, daha sonra silah sesi olarak değerlendirdiği bir ses duyduğunu, bunun üzerine odadan çıktığını, askerler saldırı olabileceğini söyleyince hemen koğuşa girdiğini, bu sırada koğuşta yoğun bir duman olduğunu, ilk başta kalorifer borusunun patlamış olabileceğini düşündüğünü ancak daha sonra yerde yatar vaziyette bir asker cesedi gördüğünü, ölen asker haricinde odada kimse olmadığını, odadan çıkan kimseyi de görmediğini belirtmiştir. Astsubay S.D. ayrıca U.D.nin emirlere itaat eden, sıkıntı çıkarmayan bir asker olduğunu da ifade etmiştir.

15. Cumhuriyet savcısı, U.D. ile hem acemi birliğinde hem de usta birliğinde askerlik yaptığını belirten E.U. adlı bir askerin olay günü ifadesini almıştır. E.U. ifadesinde özetle askerlik yaptığı dönemde U.D.nin herhangi bir sıkıntısına, uyuşturucu veya hap kullandığına şahit olmadığını, sigara bile kullanmadığını, gerek arkadaşlarıyla gerekse komutanlarıyla arasının iyi olduğunu belirtmiştir. E.U. ifadesinde ayrıca U.D.nin bir dönem nişanlısından ayrılması nedeniyle moralinin bozuk olduğunu ancak bir süre sonra nişanlısı ile barıştığını kendisine söylediğini ifade etmiştir. E.U., U.D. ile olayın meydana geldiği sabah görüştüğünü, bu sırada onunla şakalaştıklarını, daha sonra yat emrine istinaden U.D.nin koğuşa gittiğini, sonra da onun intihar ettiği haberini aldığını belirtmiştir.

16. Cumhuriyet savcısı, U.D. ile hem acemi birliğinde hem de usta birliğinde askerlik yaptığını belirten bir diğer asker Y.E.S.nin de ifadesini almıştır. Y.E.S., tıpkı E.U. gibi askerlik yaptığı dönemde U.D.nin herhangi bir sıkıntısına, uyuşturucu veya hap kullandığına şahit olmadığını, gerek arkadaşlarıyla gerekse komutanlarıyla arasının iyi olduğunu belirtmiştir.Y.E.S. olaydan önceki akşam kule nöbetini tuttuktan sonra U.D. ile birlikte gazinoya inip televizyon izlemeye başladıklarını, bu sırada U.D.nin bir sıkıntısının olduğunu gördüğünü, daha sonra dışarı çıkıp misafirhanenin orada bulunan futbol sahasına gittiklerini, U.D.ye burada sıkıntısının ne olduğunu sorduğunu, U.D.nin ise "Sıkıntım yok. Kendi kafanızdan sıkıntım olduğunu yaratmayın." şeklinde cevap verdiğini, akabinde ise kule nöbetine çıktıklarını ifade etmiştir. Y.E.S. kule nöbeti sırasında da kulede bulunan telefon aracılığıyla U.D. ile görüştüğünü ancak U.D.nin ses tonunun bu sırada da sıkıntılı olduğunu ifade etmiştir. Y.E.S. nöbetten sonra kahvaltıya indiklerini, kahvaltıdan sonra yat emri verilmesi üzerine 09.00-09.30 sıralarında büyük koğuşa yatmaya gittiklerini, sıkıntısı olduğunu bildiği için 40-45 dakika kadar U.D.yi kontrol ettiğini, sonrasında kendisinin uyuduğunu, daha sonra ise silah sesi duyduğunu, olayı ilk başta sabotaj zannettiğini ancak sonrasında olayın intihar olduğunu öğrendiğini belirtmiştir.

17. Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, anılan araştırmalardan sonra olay hakkında görevsizlik kararı vererek dosyayı Kara Kuvvetleri Komutanlığı 8. Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığına (Askerî Savcılık) göndermiştir. Soruşturmaya Askerî Savcılık tarafından devam edilmiştir.

18. Ölüm olayının gerçekleştiği gün ölü muayene işlemi, bu işlemin ardından da klasik otopsi işlemi gerçekleştirilmiştir. Klasik otopsi işlemi sonucunda hazırlanan ölü muayene ve otopsi tutanağında, U.D.nin mentum (çene) bölgesinde mermi çekirdeği giriş yarası, başının tepe bölgesinde ise mermi çekirdeği çıkış yarası bulunduğu ifade edilmiştir. Ölü muayene ve otopsi tutanağında U.D.nin ateşli silah yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti sonucu öldüğü belirtilmiştir.

19. Olay yeri incelemesi neticesinde muhafaza altına alınan J Er K.Ö.ye ait 735170 seri numaralı G-3 marka piyade tüfeği, bir adet şarjör, bir adet MKE yapımı mermi kovanı ve iki adet deforme olmuş mermi çekirdeği nüvesi gerekli tetkiklerin yapılması amacıyla Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderilmiştir. Balistik İnceleme Laboratuvarının 26/12/2012 tarihli uzmanlık raporunda, 735170 seri numaralı tüfeğin ateş etmesine mani mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, incelenmek için gönderilen bir adet MKE yapımı mermi kovanının 735170 seri numaralı tüfek ile atılmış olduğu, 2 adet deforme olmuş mermi çekirdeği nüvesi ile bir adet mermi çekirdeği gömlek parçası üzerinde yapılan incelemede ise mukayeseye elverişli karakteristik bir iz bulunamadığı tespitleri yapılmıştır.

20. Başvurucunun oğlu U.D. ile J Er K.Ö.den alınan svaplar üzerinde Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü görevlileri tarafından atış artığı analizi yapılmıştır. Hazırlanan 25/12/2012 tarihli uzmanlık raporuna göre U.D.nin sol el avuç içi, sol el üstü, sağ el avuç içi, sağ el üstü ve sol yanak svaplarında atış artıklarında bulunan antimon elementi tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra J Er K.Ö.nün sağ el üstünden alınan svaplarda da atış artıklarında bulunan antimon elementi tespit edilmiştir. Raporda "Olayla ilgisi olmadığı hâlde atış artıklarının bulunduğu yerlere temas eden ellerde de atış artıkları bulunabilir." şeklinde açıklamaya yer verilmiştir. Tüfek üzerinde yapılan parmak izi incelemesinde ise herhangi bir ize rastlanmamıştır.

21. J Er K.Ö.nün sağ el üstünden alınan svaplarda atış artıklarında bulunan antimon elementinin tespit edilmesi üzerine olay saatinde J Er K.Ö.nün nerede olduğu hususu ile ilgili olarak çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu kapsamda Askerî Savcılığın talimatı doğrultusunda J Yüzbaşı A.Ç. tarafından ifadesi alınan Er M.A. özetle olay günü yemekhanede yemek yedikten sonra boş tabldotu mutfağa götürmek üzere hareket ettiği sırada bir el silah sesi duyduğunu, olay esnasında J Er K.Ö.nün yemekhanede olduğunu ve yemek dağıtmakla meşgul olduğunu belirtmiştir. M.B. adlı bir diğer asker de benzer şekilde J Er K.Ö.nün olay günü saat 11.15 sıralarında gazinoya gelerek yemek dağıtımı için masayı kurduğunu, J Er K.Ö.nün olay esnasında da görevli askerlere yemek dağıtmakla meşgul olduğunu ifade etmiştir. Bu kapsamda ifadesi alınan Er O.K. ise özetle karakol komutanının olay günü nöbetçi olan Astsubay S.D.yi çağırmak üzere kendisini yemekhaneye gönderdiğini, yemekhaneye girdiğinde J Er K.Ö.nün yemekhanede olduğunu belirtmiştir. Er O.K. ifadesinde ayrıca karakol komutanının çağırdığını söylemesi üzerine Astsubay S.D.nin karakol komutanının odasına gittiğini, Astsubay S.D.nin odaya girmesinden bir iki dakika sonra büyük bir gürültü duyulduğunu, Astsubay S.D.nin koridora çıktığını ve mutfağa yöneldiğini, kendisinin de onun arkasından hareket ettiğini, bu sırada J Er K.Ö. ile diğer birkaç askerin yemekhaneden çıktığını gördüğünü ifade etmiştir. Olay hakkında tekrar ifadesi alınan Astsubay S.D. ile Astsubay S.U., olayların gelişimine ilişkin olarak Er O.K. ile benzer yönde beyanda bulunmuş ve olay esnasında J Er K.Ö.nün yemekhanede olduğunu ifade etmişlerdir.

22. Askerî Savcılık ayrıca U.D. adına zimmetli bir silahın olup olmadığı ve olayın meydana geldiği koğuşta kimlerin kalmakta olduğu hususlarında da çeşitli araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalar neticesinde U.D. adına PKMS marka (biksi) 505 seri numaralı makineli tüfeğin zimmetli olduğu, olayın meydana geldiği koğuşta J Onbaşı R.U. ile J Er K.Ö.nün kaldığı, olay esnasında J Onbaşı R.U. nöbette olduğu için koğuşta sadece J Er K.Ö. adına zimmetli silahın bulunduğu, olayın J Er K.Ö.nün ranzasının yanında meydana geldiği tespit edilmiştir. U.D.nin yatağının ise büyük koğuş olarak adlandırılan yatakhanede bulunduğu anlaşılmıştır.

23. Olaydan sonra U.D.nin dolabında bulunan not defterinde; "Bak biri kollarımda uyuyup gitmem diyordu gitti, biri can verip de ölsem bitmez diyordu bitti, yüreğim ses etmez inanır, sözler şerefsiz oldu, bu yolun sonu yok, ne olur söz verme sen de aşkım." yazısı ile "Bir insan ilk aşkını neden unutmaz, çünkü her şeyin ilkini onunla yaşar, ilk onu sever, ilk onu öper, ilk onun elini tutar. O bir parçası olur, kopamaz ayrılamaz, vazgeçemez ondan. Ayrılınca hayattan kopar hata üstüne hata yapar, her yaptığı yanlış olur, çünkü tek doğrusu gitmiştir, gittiği her yerde aldığı her nefeste onu hatırlar. Ben de ilk sana aşık olmuştum [M.], sana karşı çok yanlışım oldu, çok hata yaptım, seni çok üzdüm. Pişman oldum ama seni kaybettim. Ayrılalı tam bir yıl oldu. Ama ben seni ilk günkü gibi seviyorum. Seni unutamam biliyorum. Bekletmekte çok saçma olur. Bir gün seni unutacağım seni beni unuttuğun gibi. Yeni birine aşık olucam onu sevicem. O kız simdi benimle çok mutluyum. [A] o kız." şeklinde yazılar olduğu anlaşılmıştır.

24. Askerî Savcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği tüm bu verileri değerlendirerek U.D.nin ölümünde herhangi bir kişiye atfı kabil kusur ve ihmal bulunmadığı, ölümün intihar sonucu meydana geldiği kanaatine varmış; 5/5/2013 tarihli karar ile kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Askerî Savcılık, J Er K.Ö.nün sağ el üstünden alınan svaplarda atış artıklarında bulunan antimon elementinin tespit edilmesi üzerine adı geçen şahsın olay anında tam olarak nerede bulunduğunun tespiti amacıyla tanık ifadelerinin alındığını, tanık ifadelerinden söz konusu şahsın olay anında yemekhanede yemek dağıtmakla meşgul olduğunun anlaşıldığını, şahsın sağ el üstünde atış artığı tespit edilmesinin sebebinin ise intiharın söz konusu şahsın yatağının bulunduğu ranzanın yanında gerçekleşmesi olduğunu, nitekim raporda da olayla ilgisi olmadığı hâlde atış artıklarının bulunduğu yerlere temas eden ellerde atış artıklarının bulunabileceğinin ifade edildiğini belirterek J Er K.Ö.nün olayla ilgisi olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

25. Başvurucu, araştırılması ve incelenmesi gereken birçok hususun gözden kaçırıldığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz etmiştir. Başvurucu itiraz dilekçesinde özetle oğlunun başkasına ait bir silahtan çıkan kurşunla öldüğü ve bu silahın sahibi olan kişinin ellerinde atış artığı tespit edildiği dikkate alındığında bu kişi hakkında dava açılmamasının yanlış olduğunu zira Türk hukuk sisteminde maddi gerçeğe ulaşmanın en güvenilir yolunun davanın açılması olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, oğluna ait telefon kayıtlarında oğlunun kimlerle görüştüğü ve mesajlaştığı tespit edilmekle birlikte mesajların içeriğine ilişkin olarak herhangi bir araştırma yapılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca bazı askerlerin -kayıt dışı olarak- oğlu ile J Er K.Ö. arasında bir tartışma olduğunu söylediklerini iddia etmiştir. Başvurucu, J Er K.Ö.nün sadece parmak izleri ile el svaplarının alınmasının da eksik bir araştırma olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, oğlunun dolabında bulunan bir şiirden hareketle olayın intihar olarak nitelendirilmesinin de hatalı olduğunu savunmuştur. Başvurucu son olarak olay intihar olsa bile ihmallerin açık olduğunu ileri sürmüştür.

26. İtirazı inceleyen Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2. Ordu Komutanlığı Askerî Mahkemesi (Askerî Mahkeme) 27/6/2013 tarihli karar ile soruşturmanın genişletilmesine karar vermiştir. Askerî Mahkeme, olayın nasıl gerçekleştiğine ilişkin olarak uzman bilirkişiler tarafından canlandırma raporu alınması, U.D.nin telefonundan atılan ve telefonuna gelen mesaj içeriklerinin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından (TİB) istenmesi, olay günü U.D. ile telefonla görülen F.Ç., B.S. ve İ.Y. adlı kişilerin ifadelerinin alınması ve U.D.ile J Er K.Ö. arasında bir husumet bulunup bulunmadığına ilişkin tanık beyanlarının alınması gerektiği sonucuna varmış; tespit edilen eksikliklerin tamamlanması için dosyanın Askerî Savcılığa gönderilmesine ve gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra dosyanın Mahkemeye iadesine karar vermiştir.

27. Askerî Savcılık, anılan eksikliklerle ilgili olarak çeşitli araştırmalar yapmıştır. Askerî Savcılık tarafından bu kapsamda terhis olan birçok askerin ifadesinin alındığı, ifadesi alınan askerlerin ise genel olarak U.D. ile J Er K.Ö. arasında herhangi bir husumet bulunmadığı yönünde beyanda bulundukları görülmüştür. U.D.nin telefonundan gönderilen ve telefonuna gelen mesaj içeriklerinin tespiti ile ilgili olarak TİB'e yazılan müzekkereye ise mesajların geriye dönük olarak bulunamadığı cevabının verildiği anlaşılmıştır. Askerî Savcılık tarafından ayrıca U.D.nin olay günü telefonla görüştüğü kişilerin ifadesinin istinabe yoluyla alındığı anlaşılmıştır. Askerî Savcılık son olarak silahın hangi pozisyonda ateşlenmiş olabileceğine ilişkin Fırat Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı BaşkanıProf. Dr. M.T. ile bilirkişiler V.A. ve Z.Ş.den rapor almıştır. Alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak "(...) Ölen şahsın ateş etmesinden sonra yerde yatış pozisyonu, duvarda bulunan elektrik priz etrafındaki kan izlerinin yüksekliğinden, tavanda sıçrayan kan izlerinin seyrek olmasından dolayı, şahsın çömelir veya dizlerinin üzerine çöker vaziyette ateş etmiş olabileceği (...)" değerlendirilmiştir.

28. Askerî Mahkeme, soruşturmanın genişletilmesi üzerine yapılan araştırmaları da dikkate alarak 9/2/2015 tarihli karar ile itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.

29. Bu karar 4/3/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

30. Başvurucu 20/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

31. İlgili hukuk için bkz. Coşkun Çiftler, B. No: 2014/18624, 22/2/2018, §§ 55-61; Kumrişan Akkuş ve Sefer Akkuş, B. No: 2014/14672, 1/2/2017, §§ 45-56.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

32. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

33. Başvurucu; oğlunun askerlik hizmetini ifa etmekte iken ateşli silah yaralanması sonucu yaşamını yitirmesi üzerine başlatılan ceza soruşturması sonucunda ölüm olayının intihar neticesinde gerçekleştiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, olayın intihar olduğu söylense de kanaatince oğlunun intihar etmediğini ifade etmiştir. Başvurucu, oğlunun intihar etmediği yönünde açık deliller bulunduğunu, en azından olaya ilişkin şüpheli durumların olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu bu kapsamda oğlunun ölümüne sebebiyet veren silahın sahibi olan J Er K.Ö.nün elinde atış artıkları çıkmasına rağmen bu olayın yeterince araştırılmadığını, tüm ısrarlarına rağmen bu olayın üzerine gidilmediğini, sadece bazı tanıkların J Er K.Ö.nün olay anında yemekhanede bulunduğuna ilişkin beyanlarıyla yetinildiğini, hiçbir askerde çıkmayan atış artığının silahın sahibinde çıkmasının şaşırtıcı olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, Askerî Savcılığın tanık beyanlarını yeterli gördüğünü ve olay hakkında dava açılmasını gerekli görmediğini, dava açılması hâlinde olayın aydınlatılması mümkün iken dosyanın âdeta sümen altı edildiğini, zaten askerî yetkililerce alınan tanık ifadelerinin kopyala-yapıştır şeklinde olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca soruşturmanın çok yavaş ilerleyip 27 ayda tamamlandığını belirtmiştir. Başvurucu bu iddialarla yaşam hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürmüştür.

34. Başvurucu ayrıca intihar nitelendirmesi kabul edilse bile devletin somut olayda gerekli tedbirleri almadığının açık olduğunu, olayın meydana geldiği yerin terör bölgesi olduğu sebep gösterilerek silahların askerlerin yataklarının başucuna konulmasının hatalı olduğunu, oğlunun yaşamının korunamadığını, devletin somut olayda en basit şekliyle tedbirsizlikle ölüme sebebiyet verdiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

35. Somut olayda başvurucu, oğlunun J Er K.Ö. tarafından öldürülmüş olabileceğini ancak bu husus hakkında yeterli bir araştırma yapılmadığı için olayın aydınlatılamadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca olay intihar olarak kabul edilse bile yetkili makamların bu intiharı önlemeye yönelik görev ve yükümlülüklerini gereği gibi yerine getiremediğini de iddia etmiştir.

36. Bu durum dikkate alındığında somut olayda başvurucunun temel olarak iki ayrı şikâyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu şikâyetlerden birincisi, olayın cinayet olduğu ancak bunun yeterince araştırılmadığı hususu ile ilgilidir. Bu şikâyetlerden ikincisi ise kişinin yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı korunamadığı hususudur.

37. Bu iki şikâyetin niteliği itibarıyla birbirinden farklı olduğu açıktır. Bu farklılık, yaşam hakkı kapsamında tüketilmesi gereken uygun başvuru yolunun hangisi olduğu konusuyla da yakından ilgilidir. Çünkü yukarıda da belirtildiği üzere birinci şikâyet ölümün üçüncü kişi tarafından kasıtlı olarak gerçekleştirilmesi, ikinci şikâyet ise askerî yetkililerin ihmali davranışları sonucu yaşam hakkının korunamamasıdır. Bu sebeple mevcut başvurunun yaşam hakkı kapsamında iki farklı başlık altında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

38. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”

39. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

1. Ölüm Olayının Üçüncü Bir Kişi tarafından Kasıtlı Olarak Gerçekleştirildiğine İlişkin İddia

a. Genel İlkeler

40. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B.No: 2012/752, 17/9/2013, § 50). Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).

41. Pozitif yükümlülüklerin korumaya ilişkin maddi yönünün yanı sıra usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).

42. Yaşam hakkına ilişkin bu usul yükümlülüğü olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikteki soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali gidermek ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).

43. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza soruşturmalarının amacı yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve sorumluluklarını tespit etmek üzere adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Anayasa'nın 17. maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaların mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).

44. Soruşturmanın etkililik ve yeterlilik açısından temin adına soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve ölüm olayını aydınlatabilecek sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerekmektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).

45. Ölüm olayına ilişkin yapılacak etkili bir soruşturma kapsamında yetkililerin tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi incelemeleri ve gerektiğinde yaralanmalar ile ilgili eksiksiz ve detaylı bir rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması, ölüm sebebinin objektif analizinin yapılması ve söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi için mümkün olan tüm tedbirlerin alınması gibi işlemleri yapmaları gerekmektedir. Ölüm sebebinin veya olası sorumlulukların tespit edilmesini olumsuz yönde etkileyecek nitelikteki her türlü eksiklik, etkili bir soruşturma yürütülmesi açısından risk teşkil edebilecektir (Meral Eşkili, B. No: 2013/7586, 4/11/2015, § 89).

46. Ayrıca soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya karıştığından şüphelenilen kişilerden bağımsız olmaları gerekir. Bu durum sadece hiyerarşik veya kurumsal bir bağlantı bulunmamasını değil, aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirmektedir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).

47. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini sağlayan hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilaveten her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).

48. Yukarıda sayılanlara ek olarak yürütülecek soruşturmalarda makul bir süratte gerçekleştirilme ve özen gösterilme zorunluluğu da zımnen mevcuttur. Elbette ki bazı durumlarda soruşturmanın veya kovuşturmanın ilerlemesine engel olan unsurlar ya da güçlükler bulunabilir. Ancak bir soruşturmada ve devamında yapılan kovuşturmada yetkililerin hızlı hareket etmeleri yaşanan olayların daha sağlıklı bir şekilde aydınlatabilmesi, kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

49. Başvurucu, oğlunun ölümünün intihar sonucu gerçekleştiği yönündeki değerlendirmelerin doğru olmadığını, olayın cinayet olabileceğini ancak bu husus hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediğini ileri sürmüştür.

50. Yukarıda da belirtildiği üzere ölüm olayının üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiği yönündeki şikâyetler ile ilgili olarak soruşturma makamlarının sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Kasıtlı bir eylem sonucu meydana gelen ölüm olaylarında mağdura/mağdurlara sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir. Dolayısıyla cinayet iddiasına ilişkin şikâyetler yönünden tüketilmesi gerek uygun başvuru yolunun ceza soruşturması olduğu açıktır.Bu nedenle somut olayda soruşturma makamlarının cinayet iddiası ile ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütüp yürütmediğinin incelenmesi gerekir.

51. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde soruşturma makamları tarafından başvurucunun oğlunun ölüm olayı ile ilgili olarak çeşitli araştırmalar yapıldığı görülmektedir. Soruşturma makamları tarafından bu kapsamda resen bir soruşturma başlatılmış, olay yeri incelemesi yapılarak olay yerinin fotoğrafları çekilmiş ve krokisi çizilmiş, akabinde ölü muayene işlemi ile otopsi işlemleri gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen otopsi işlemi neticesinde hazırlanan raporda; U.D.nin çenesinin alt bölgesinden giren ve başının üst tarafından çıkan bir mermiyle yaralandığı, atışın bitişik atış mesafesinden yapılmış olduğu, U.D.nin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti sonucu meydana gelmiş olduğu yönünde tespitler yapılmıştır. Soruşturma makamlarınca yapılan bu araştırmalarda olayın cinayet olabileceği şüphesini uyandıran herhangi bir delil elde edilememiştir.

52. Soruşturma kapsamında ayrıca kimyasal ve balistik inceleme raporları alınmıştır. Yapılan balistik inceleme neticesinde olay yerinde bulunan mermi kovanının yine olay yerinde bulunan J Er K.Ö. adlı asker adına zimmetli silah ile atılmış olduğu tespit edilmiştir. Atış artığı ile ilgili olarak yapılan kimyasal inceleme neticesinde ise U.D.nin sol el avuç içi, sol el üstü, sağ el avuç içi, sağ el üstü ve sol yanak svaplarında atış artıklarında bulunan antimon elementi bulunmuştur. Bu incelemede ayrıca J Er K.Ö.nün sağ el üstünden alınan svaplarda da atış artıklarında bulunan antimon elementi tespit edilmiştir.

53. Kimyasal ve balistik inceleme raporlarındaki bu veriler üzerine Askerî Savcılık U.D. ile J Er K.Ö. arasında bir husumet bulunup bulunmadığına ilişkin birçok tanığın ifadesini almıştır. İfadesi alınan tanıklar genel olarak bu iki asker arasında herhangi bir husumet olmadığını belirtmişlerdir. Askerî Savcılık ayrıca J Er K.Ö.nün olay anında tam olarak nerede olduğu hususunda da araştırmalar yapmıştır. Bu kapsamda ifadesi alınan tanıklar birbiri ile örtüşen beyanlarında J Er K.Ö.nün olay anında yemekhanede yemek dağıtmakla meşgul olduğunu ifade etmişlerdir. Askerî Savcılık ise tüm bunları ve atış artığına ilişkin raporda yer alan "Olayla ilgisi olmadığı halde atış artıklarının bulunduğu yerlere temas eden ellerde de atış artıkları bulunabilir." şeklindeki açıklamayı dikkkate alarak J Er K.Ö.nün olayla ilgisinin olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Başvuru formu ve ekleri bir bütün olarak ele alındığında Askerî Savcılığın bu kararının dosyada bulunan delillerle açıkça çelişecek biçimde verildiğinden söz edilemeyeceği değerlendirilmiştir. Keza Askerî Savcılığın J Er K.Ö.de tespit edilen atış artıklarının atış artığı bulunan yerlere temas edilmesinden kaynaklanmış olabileceği yönündeki değerlendirmesinin de makul olmadığının söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır.

54. Olayla ilgili olarak ayrıca bazı asker kişiler ile sivil kişilerin tanık sıfatıyla ifadesi alınmıştır. İfadesi alınan bu tanıkların beyanlarının da cinayet iddiasını destekleyecek herhangi bir kayıt içermediği anlaşılmıştır.

55. Soruşturmanın genişletilmesi kararından sonra silahın hangi pozisyonda ateşlenmiş olabileceğine ilişkin olarak alınan rapordaki değerlendirmeler de cinayet iddiasını desteklememektedir.

56. Tüm bu hususlar dikkate alındığında U.D.nin üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülüp öldürülmediği hususunda etkili bir soruşturma yürütüldüğü sonucuna ulaşılmıştır.

57. Somut olayda ayrıca başvurucunun soruşturmaya aktif bir şekilde katılabildiği, delillerini soruşturma makamlarına sunabildiği ve iddialarını soruşturma makamları önünde ileri sürebildiği değerlendirilmiştir. Bunun yanı sıra soruşturmanın 2 yıl 3 ay gibi makul kabul edilebilecek bir sürede tamamlandığı anlaşılmıştır.

58. Soruşturma makamlarının olaylara ilişkin tespitleri Anayasa Mahkemesi açısından bağlayıcı olmamakla birlikte Anayasa Mahkemesinin soruşturma makamlarının tespitlerinden farklı bir tespitte bulunabilmesi için bu hususta ikna edici unsurların mevcut olması gerekmektedir. Askerî Savcılık, olay hakkında etkili bir şekilde yürüttüğü soruşturma neticesinde U.D.nin ölümünün intihar neticesinde gerçekleştiği sonucuna ulaşmıştır. Askerî Savcılık bu sonuca ulaşırken olay yeri inceleme raporuna, tanık beyanlarına, ölü haricî muayenesine, otopsi raporuna ve diğer uzmanlık raporlarına dayanmıştır. Dayanılan bu deliller ile başvuru dosyasındaki diğer bilgi ve belgeler, U.D.nin yaşamına üçüncü kişi ya da kişilerin eylemi ile son verildiği iddiasını desteklememektedir. Bu durumda somut olayda soruşturma makamlarının U.D.nin intihar ettiği yönündeki tespitinden ayrılmayı gerektirecek ikna edici bir nedenin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

59. Açıklanan gerekçelerle ölüm olayının üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiğine yönelik iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. U.D.nin Yaşamının Kendi Eylemlerine Karşı Korunmadığına İlişkin İddia

60. Başvurucu, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 34) oğlunun yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı korunamadığını ileri sürmüştür.

61. Ölüm olayının kasıtlı bir eylem sonucu meydana geldiği durumlarda devletin, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkan sağlayacak nitelikte cezai soruşturmalar yürütmekle yükümlü olduğunu bu aşamada tekrar vurgulamak gerekir.

62. Ancak ihmal nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin davalar açısından farklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerekir. Buna göre yaşam hakkının veya fiziksel bütünlüğün ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise "etkili yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).

63. Bununla birlikte ihmal suretiyle meydana gelen ölüm olaylarında devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda muhakeme hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkileri göz ardı ederek tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda bireyler kendi inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun, insanların hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi, hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 59-62).

64. Başvuru formu ve eklerinde, başvurucunun oğlu U.D.nin üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak öldürüldüğünü ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Olay hakkında etkili bir şekilde yürütülen ceza soruşturması neticesinde olayın cinayet olduğunu ortaya koyan bir veri tespit edilememiştir.

65. Ceza soruşturması neticesinde elde edilen bilgi ve belgeler, askerî yetkililerin mesleki ödevlerine açıkça aykırı davranarak U.D.nin ölümüne sebebiyet verdiği iddiasını da desteklememektedir.

66. Bu durumda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin sahip olduğu etkili yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük, somut olayda mağdura idari yargı mercileri önünde açabileceği bir tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir.

67. Nitekim Anayasa Mahkemesi, askerde intihar eden kişilerin yakınları tarafından Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılan tam yargı davalarında idarenin kusurlu olduğunun tespit edilmesi ve ölen kişinin yakını/yakınları lehine belli bir miktar tazminata hükmedilmesi hâlinde yaşam hakkı yönünden mağduriyetin ortadan kalkabileceğini önceki birçok kararında ifade etmiştir (Benzer yöndeki bazı kararlar için bkz. Abdullah Doğan ve Meryem Doğan, B. No: 2014/129, 29/9/2016, §§ 33-54; Aysel Yılmaz ve diğerleri, B. No: 2014/6927, 29/9/2016, §§ 59-62).

68. Somut olayda başvurucu, oğlunun ölümü ile neticelenen olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasından sonra bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, Türk hukuk sistemindeki mevcut hukuki yollardan olup hem idarenin mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın ödenmesini sağlayabilecek olan tam yargı davası yolunu tükettiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu durumda yaşam hakkının korunamadığına ilişkin şikâyetler yönünden kanunda öngörülen yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olduğundan söz edilemeyecektir.

69. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Ölüm olayının üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiği belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kişinin yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı korunamadığı belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 19/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Rıza Doğan [1.B.], B. No: 2015/5099, 19/9/2018, § …)
   
Başvuru Adı RIZA DOĞAN
Başvuru No 2015/5099
Başvuru Tarihi 20/3/2015
Karar Tarihi 19/9/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, askerlik hizmeti sırasında ateşli silah yaralanması sonucu ölüm olayının meydana gelmesi ve bu ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Kişinin intihar riskine karşı korunması Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 353 Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu 96
97
98
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 153
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi