TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RIZA DOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/5099)
|
|
Karar Tarihi: 19/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucu
|
:
|
Rıza DOĞAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Bülent
Seçkin DÜZTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; askerlik hizmeti sırasında ateşli silah yaralanması
sonucu ölüm olayının meydana gelmesi ve bu ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu soruşturma dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Muş/Hasköy İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı Gökyazı Jandarma Karakol Komutanlığı emrinde asker iken
9/12/2012 tarihinde yaşamını yitiren 1992 doğumlu U.D.nin
babasıdır.
9. Soruşturma dosyasında bulunan bilgi ve belgelere göre
9/12/2012 tarihinde saat 11.30 sıralarında askerî birliğin küçük koğuş olarak
adlandırılan yatakhanesinden bir el silah sesi duyulmuştur. Sesin geldiği yere
gidilmesi üzerine başvurucunun oğlu U.D.nin J Er
K.Ö.ye ait ranzanın yanında, çenesinin altından giren ve başının üst kısmından
çıkan bir mermiyle başından vurulmuş vaziyette olduğu görülmüştür. Yapılan
kontrolde U.D.nin olay yerinde hayatını kaybettiği
anlaşılmıştır.
10. Gökyazı Jandarma Karakol
Komutanlığı yetkilileri saat 12.00 sıralarında olayı Muş Cumhuriyet
Başsavcılığına bildirmiştir. Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, olayın gecikmesinde
sakınca bulunan hâllerden olduğunu değerlendirerek resen soruşturmaya
başlanmasına karar vermiştir. Cumhuriyet savcısı, Olay Yeri İnceleme ekibinin
ölümün gerçekleştiği yere yönlendirilmesini istemiş; akabinde kendisi de olay
yeri incelemesi yapmak üzere Gökyazı Jandarma Karakol
Komutanlığa gitmiştir.
11. Cumhuriyet savcısı, saat 14.15 sıralarında olay yerine
varmıştır. Cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda U.D.nin
yanı başında bulunan 735170 seri numaralı G-3 marka piyade tüfeği ile olay
yerinde bulunan, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) ibareli 1 adet mermi
kovanı, 2 adet deforme olmuş mermi çekirdeği nüvesi ve bir adet mermi çekirdeği
gömlek parçası muhafaza altına alınmıştır. Yapılan araştırmalar neticesinde
olay yerinde bulunan 735170 seri numaralı G-3 marka piyade tüfeğinin J Er K.Ö.
adına zimmetli olduğu anlaşılmıştır. Olay yeri inceleme ve keşif tutanağında,
olay yerinde bulunan tüfeğin baştan aşağıya kana bulandığı ifade edilmiştir.
Olay yeri incelemesi sırasında ayrıca Cumhuriyet savcısının talimatları
doğrultusunda U.D.nin el ve yüz svapları
ile parmak izleri alınmıştır. Yine Cumhuriyet savcısının talimatları
doğrultusunda J Er K.Ö.nün
el svapları ile parmak izleri alınmıştır.
12. Olay yeri incelemesi sırasında Cumhuriyet savcısı tarafından
bazı tanıkların ifadesi alınmıştır. Cumhuriyet savcısı, bu kapsamda olay
yerinde bulunan silahın sahibi olan J Er K.Ö.nün ifadesini almıştır. J Er K.Ö. ifadesinde özetle
U.D. ile yakın arkadaş olduğunu, U.D.nin komutanları
ve arkadaşlarıyla arasının çok iyi olduğunu, askerlik döneminde U.D.nin bir sıkıntısı olduğuna, uyuşturucu madde ya da hap
kullandığına şahit olmadığını ifade etmiştir. J Er K.Ö., U.D.ile
aynı koğuşta kalmadığını, görev yaptıkları karakolun bulunduğu yer terör
bölgesi olduğundan silahlarını yataklarının başında bulundurduklarını, kendi
üzerine zimmetli olan silahın da olay günü yatağının yanında asılı vaziyette
olduğunu, olay günü bu silahı alan U.D.nin intihar
ettiğini öğrendiğini ifade etmiştir. J Er K.Ö., intiharın gerçekleştiği
saatlerde yemek dağıtımı ile görevli olduğu için birliğin gazinosunda olduğunu,
bu sebeple intiharın nasıl gerçekleştiğine ilişkin doğrudan bir bilgisinin
bulunmadığını belirtmiştir.
13. Olay günü Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesi alınan Gökyazı Jandarma Karakol Komutanı M.O. ifadesinde özetle
2012 yılının Ağustos ayında birliğe katılan U.D.nin en uyumlu askerlerden biri olduğunu, U.D.nin arkadaşlarıyla iyi geçinen, sıkıntısız bir asker
olduğunu belirtmiştir. M.O. ifadesinde ayrıca karakolun bulunduğu yer terör
bölgesi olduğundan silahların depoya konulmayıp askerlerin yattığı ranzaların
başına, hücum yelekleri ile beraber asıldığını ifade etmiştir.
14. Olay günü Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesi alınan bir
diğer kişi ise Astsubay S.D.dir. S.D. ifadesinde
özetle saat 09.30 sıralarında gece nöbet tutan askerlere yat emri verdiğini,
talimat verdiği askerler arasında U.D.nin de
bulunduğunu ifade etmiştir. Astsubay S.D. yat emri verdikten sonra kuleleri
kontrole gittiğini, döndüğünde U.D.yi
büyük koğuşta elinde cep telefonu ile sırtüstü yatar vaziyette gördüğünü, bunun
üzerine U.D.nin elindeki telefonu aldığını ve daha
sonra çalışma odasına gittiğini, telefonun SIM kartını burada çıkardıktan sonra
sim kartı U.D.ye iade ettiğini, telefonunu aldığı sırada U.D.nin
ruh hâlinin iyi olduğunu belirtmiştir. Astsubay S.D. saat 11.30 sıralarında
jandarma karakol komutanının odasında iken ilk başta masa devrilmesi sesi
sandığı, daha sonra silah sesi olarak değerlendirdiği bir ses duyduğunu, bunun
üzerine odadan çıktığını, askerler saldırı olabileceğini söyleyince hemen
koğuşa girdiğini, bu sırada koğuşta yoğun bir duman olduğunu, ilk başta
kalorifer borusunun patlamış olabileceğini düşündüğünü ancak daha sonra yerde
yatar vaziyette bir asker cesedi gördüğünü, ölen asker haricinde odada kimse
olmadığını, odadan çıkan kimseyi de görmediğini belirtmiştir. Astsubay S.D.
ayrıca U.D.nin emirlere itaat eden, sıkıntı
çıkarmayan bir asker olduğunu da ifade etmiştir.
15. Cumhuriyet savcısı, U.D. ile hem acemi birliğinde hem de
usta birliğinde askerlik yaptığını belirten E.U. adlı bir askerin olay günü
ifadesini almıştır. E.U. ifadesinde özetle askerlik yaptığı dönemde U.D.nin herhangi bir sıkıntısına, uyuşturucu veya hap
kullandığına şahit olmadığını, sigara bile kullanmadığını,
gerek arkadaşlarıyla gerekse komutanlarıyla arasının iyi olduğunu belirtmiştir.
E.U. ifadesinde ayrıca U.D.nin bir dönem
nişanlısından ayrılması nedeniyle moralinin bozuk olduğunu ancak bir süre sonra
nişanlısı ile barıştığını kendisine söylediğini ifade etmiştir. E.U., U.D. ile
olayın meydana geldiği sabah görüştüğünü, bu sırada onunla şakalaştıklarını,
daha sonra yat emrine istinaden U.D.nin koğuşa
gittiğini, sonra da onun intihar ettiği haberini aldığını belirtmiştir.
16. Cumhuriyet savcısı, U.D. ile hem acemi birliğinde hem de
usta birliğinde askerlik yaptığını belirten bir diğer asker Y.E.S.nin
de ifadesini almıştır. Y.E.S., tıpkı E.U. gibi askerlik yaptığı dönemde U.D.nin herhangi bir sıkıntısına, uyuşturucu veya hap
kullandığına şahit olmadığını, gerek arkadaşlarıyla gerekse komutanlarıyla
arasının iyi olduğunu belirtmiştir.Y.E.S. olaydan
önceki akşam kule nöbetini tuttuktan sonra U.D. ile birlikte gazinoya inip
televizyon izlemeye başladıklarını, bu sırada U.D.nin
bir sıkıntısının olduğunu gördüğünü, daha sonra dışarı çıkıp misafirhanenin
orada bulunan futbol sahasına gittiklerini, U.D.ye burada sıkıntısının ne
olduğunu sorduğunu, U.D.nin ise "Sıkıntım yok. Kendi kafanızdan sıkıntım
olduğunu yaratmayın." şeklinde cevap verdiğini, akabinde ise
kule nöbetine çıktıklarını ifade etmiştir. Y.E.S. kule nöbeti sırasında da
kulede bulunan telefon aracılığıyla U.D. ile görüştüğünü ancak U.D.nin ses tonunun bu sırada da sıkıntılı olduğunu ifade
etmiştir. Y.E.S. nöbetten sonra kahvaltıya indiklerini, kahvaltıdan sonra yat
emri verilmesi üzerine 09.00-09.30 sıralarında büyük koğuşa yatmaya
gittiklerini, sıkıntısı olduğunu bildiği için 40-45 dakika kadar U.D.yi kontrol ettiğini,
sonrasında kendisinin uyuduğunu, daha sonra ise silah sesi duyduğunu, olayı ilk
başta sabotaj zannettiğini ancak sonrasında olayın intihar olduğunu öğrendiğini
belirtmiştir.
17. Muş Cumhuriyet Başsavcılığı, anılan araştırmalardan sonra
olay hakkında görevsizlik kararı vererek dosyayı Kara Kuvvetleri Komutanlığı 8.
Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığına (Askerî Savcılık) göndermiştir.
Soruşturmaya Askerî Savcılık tarafından devam edilmiştir.
18. Ölüm olayının gerçekleştiği gün ölü muayene işlemi, bu
işlemin ardından da klasik otopsi işlemi gerçekleştirilmiştir. Klasik otopsi
işlemi sonucunda hazırlanan ölü muayene ve otopsi tutanağında, U.D.nin mentum (çene) bölgesinde mermi çekirdeği giriş
yarası, başının tepe bölgesinde ise mermi çekirdeği çıkış yarası bulunduğu
ifade edilmiştir. Ölü muayene ve otopsi tutanağında U.D.nin
ateşli silah yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti
sonucu öldüğü belirtilmiştir.
19. Olay yeri incelemesi neticesinde muhafaza altına alınan J Er
K.Ö.ye ait 735170 seri numaralı G-3 marka piyade tüfeği, bir adet şarjör, bir
adet MKE yapımı mermi kovanı ve iki adet deforme olmuş mermi çekirdeği nüvesi
gerekli tetkiklerin yapılması amacıyla Diyarbakır Kriminal
Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderilmiştir. Balistik İnceleme
Laboratuvarının 26/12/2012 tarihli uzmanlık raporunda, 735170 seri numaralı
tüfeğin ateş etmesine mani mekanik herhangi bir
arızasının bulunmadığı, incelenmek için gönderilen bir adet MKE yapımı mermi
kovanının 735170 seri numaralı tüfek ile atılmış olduğu, 2 adet deforme olmuş
mermi çekirdeği nüvesi ile bir adet mermi çekirdeği gömlek parçası üzerinde
yapılan incelemede ise mukayeseye elverişli karakteristik bir iz bulunamadığı
tespitleri yapılmıştır.
20. Başvurucunun oğlu U.D. ile J Er K.Ö.den
alınan svaplar üzerinde Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü görevlileri
tarafından atış artığı analizi yapılmıştır. Hazırlanan 25/12/2012 tarihli
uzmanlık raporuna göre U.D.nin sol el avuç içi, sol
el üstü, sağ el avuç içi, sağ el üstü ve sol yanak svaplarında
atış artıklarında bulunan antimon elementi tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra J
Er K.Ö.nün sağ el üstünden
alınan svaplarda da atış artıklarında bulunan antimon
elementi tespit edilmiştir. Raporda
"Olayla ilgisi olmadığı hâlde atış artıklarının bulunduğu yerlere temas
eden ellerde de atış artıkları bulunabilir." şeklinde
açıklamaya yer verilmiştir. Tüfek üzerinde yapılan parmak izi incelemesinde ise
herhangi bir ize rastlanmamıştır.
21. J Er K.Ö.nün
sağ el üstünden alınan svaplarda atış artıklarında
bulunan antimon elementinin tespit edilmesi üzerine olay saatinde J Er K.Ö.nün nerede olduğu hususu ile ilgili olarak çeşitli
araştırmalar yapılmıştır. Bu kapsamda Askerî Savcılığın talimatı doğrultusunda
J Yüzbaşı A.Ç. tarafından ifadesi alınan Er M.A. özetle olay günü yemekhanede
yemek yedikten sonra boş tabldotu mutfağa götürmek üzere hareket ettiği sırada
bir el silah sesi duyduğunu, olay esnasında J Er K.Ö.nün yemekhanede olduğunu ve yemek dağıtmakla meşgul
olduğunu belirtmiştir. M.B. adlı bir diğer asker de benzer şekilde J Er K.Ö.nün olay günü saat 11.15
sıralarında gazinoya gelerek yemek dağıtımı için masayı kurduğunu, J Er K.Ö.nün olay esnasında da görevli askerlere yemek
dağıtmakla meşgul olduğunu ifade etmiştir. Bu kapsamda ifadesi alınan Er O.K.
ise özetle karakol komutanının olay günü nöbetçi olan Astsubay S.D.yi çağırmak üzere kendisini
yemekhaneye gönderdiğini, yemekhaneye girdiğinde J Er K.Ö.nün
yemekhanede olduğunu belirtmiştir. Er O.K. ifadesinde ayrıca karakol
komutanının çağırdığını söylemesi üzerine Astsubay S.D.nin
karakol komutanının odasına gittiğini, Astsubay S.D.nin
odaya girmesinden bir iki dakika sonra büyük bir gürültü duyulduğunu, Astsubay S.D.nin koridora çıktığını ve mutfağa yöneldiğini,
kendisinin de onun arkasından hareket ettiğini, bu sırada J Er K.Ö. ile diğer
birkaç askerin yemekhaneden çıktığını gördüğünü ifade etmiştir. Olay hakkında
tekrar ifadesi alınan Astsubay S.D. ile Astsubay S.U., olayların gelişimine
ilişkin olarak Er O.K. ile benzer yönde beyanda bulunmuş ve olay esnasında J Er
K.Ö.nün yemekhanede olduğunu
ifade etmişlerdir.
22. Askerî Savcılık ayrıca U.D. adına zimmetli bir silahın olup
olmadığı ve olayın meydana geldiği koğuşta kimlerin kalmakta olduğu
hususlarında da çeşitli araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalar neticesinde
U.D. adına PKMS marka (biksi) 505 seri numaralı
makineli tüfeğin zimmetli olduğu, olayın meydana geldiği koğuşta J Onbaşı R.U.
ile J Er K.Ö.nün kaldığı,
olay esnasında J Onbaşı R.U. nöbette olduğu için koğuşta sadece J Er K.Ö. adına
zimmetli silahın bulunduğu, olayın J Er K.Ö.nün
ranzasının yanında meydana geldiği tespit edilmiştir. U.D.nin
yatağının ise büyük koğuş olarak adlandırılan yatakhanede bulunduğu
anlaşılmıştır.
23. Olaydan sonra U.D.nin dolabında
bulunan not defterinde; "Bak biri
kollarımda uyuyup gitmem diyordu gitti, biri can verip de ölsem bitmez diyordu
bitti, yüreğim ses etmez inanır, sözler şerefsiz oldu, bu yolun sonu yok, ne
olur söz verme sen de aşkım." yazısı ile "Bir insan ilk aşkını neden unutmaz, çünkü her
şeyin ilkini onunla yaşar, ilk onu sever, ilk onu öper, ilk onun elini tutar. O
bir parçası olur, kopamaz ayrılamaz, vazgeçemez ondan. Ayrılınca hayattan kopar
hata üstüne hata yapar, her yaptığı yanlış olur, çünkü tek doğrusu gitmiştir,
gittiği her yerde aldığı her nefeste onu hatırlar. Ben de ilk sana aşık olmuştum [M.], sana karşı çok yanlışım oldu, çok hata yaptım, seni çok üzdüm. Pişman
oldum ama seni kaybettim. Ayrılalı tam bir yıl oldu. Ama ben seni ilk günkü
gibi seviyorum. Seni unutamam biliyorum. Bekletmekte çok saçma olur. Bir gün
seni unutacağım seni beni unuttuğun gibi. Yeni birine aşık
olucam onu sevicem. O kız simdi benimle çok mutluyum. [A] o kız." şeklinde yazılar olduğu
anlaşılmıştır.
24. Askerî Savcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği tüm bu
verileri değerlendirerek U.D.nin ölümünde herhangi
bir kişiye atfı kabil kusur ve ihmal bulunmadığı, ölümün intihar sonucu meydana
geldiği kanaatine varmış; 5/5/2013 tarihli karar ile kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Askerî Savcılık, J Er K.Ö.nün
sağ el üstünden alınan svaplarda atış artıklarında
bulunan antimon elementinin tespit edilmesi üzerine adı geçen şahsın olay
anında tam olarak nerede bulunduğunun tespiti amacıyla tanık ifadelerinin
alındığını, tanık ifadelerinden söz konusu şahsın olay anında yemekhanede yemek
dağıtmakla meşgul olduğunun anlaşıldığını, şahsın sağ el üstünde atış artığı
tespit edilmesinin sebebinin ise intiharın söz konusu şahsın yatağının
bulunduğu ranzanın yanında gerçekleşmesi olduğunu, nitekim raporda da olayla
ilgisi olmadığı hâlde atış artıklarının bulunduğu yerlere temas eden ellerde
atış artıklarının bulunabileceğinin ifade edildiğini belirterek J Er K.Ö.nün olayla ilgisi olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
25. Başvurucu, araştırılması ve incelenmesi gereken birçok
hususun gözden kaçırıldığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığı kararına
itiraz etmiştir. Başvurucu itiraz dilekçesinde özetle oğlunun başkasına ait bir
silahtan çıkan kurşunla öldüğü ve bu silahın sahibi olan kişinin ellerinde atış
artığı tespit edildiği dikkate alındığında bu kişi hakkında dava açılmamasının
yanlış olduğunu zira Türk hukuk sisteminde maddi gerçeğe ulaşmanın en güvenilir
yolunun davanın açılması olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, oğluna ait telefon
kayıtlarında oğlunun kimlerle görüştüğü ve mesajlaştığı tespit edilmekle
birlikte mesajların içeriğine ilişkin olarak herhangi bir araştırma
yapılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca bazı askerlerin -kayıt dışı
olarak- oğlu ile J Er K.Ö. arasında bir tartışma olduğunu söylediklerini iddia
etmiştir. Başvurucu, J Er K.Ö.nün
sadece parmak izleri ile el svaplarının alınmasının
da eksik bir araştırma olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, oğlunun dolabında
bulunan bir şiirden hareketle olayın intihar olarak nitelendirilmesinin de
hatalı olduğunu savunmuştur. Başvurucu son olarak olay intihar olsa bile
ihmallerin açık olduğunu ileri sürmüştür.
26. İtirazı inceleyen Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2. Ordu
Komutanlığı Askerî Mahkemesi (Askerî Mahkeme) 27/6/2013 tarihli karar ile
soruşturmanın genişletilmesine karar vermiştir. Askerî Mahkeme, olayın nasıl
gerçekleştiğine ilişkin olarak uzman bilirkişiler tarafından canlandırma raporu
alınması, U.D.nin telefonundan atılan ve telefonuna
gelen mesaj içeriklerinin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından (TİB)
istenmesi, olay günü U.D. ile telefonla görülen F.Ç., B.S. ve İ.Y. adlı
kişilerin ifadelerinin alınması ve U.D.ile J Er K.Ö.
arasında bir husumet bulunup bulunmadığına ilişkin tanık beyanlarının alınması
gerektiği sonucuna varmış; tespit edilen eksikliklerin tamamlanması için
dosyanın Askerî Savcılığa gönderilmesine ve gerekli araştırmalar yapıldıktan
sonra dosyanın Mahkemeye iadesine karar vermiştir.
27. Askerî Savcılık, anılan eksikliklerle ilgili olarak çeşitli
araştırmalar yapmıştır. Askerî Savcılık tarafından bu kapsamda terhis olan
birçok askerin ifadesinin alındığı, ifadesi alınan askerlerin ise genel olarak
U.D. ile J Er K.Ö. arasında herhangi bir husumet bulunmadığı yönünde beyanda
bulundukları görülmüştür. U.D.nin telefonundan
gönderilen ve telefonuna gelen mesaj içeriklerinin tespiti ile ilgili olarak TİB'e yazılan müzekkereye ise mesajların geriye dönük
olarak bulunamadığı cevabının verildiği anlaşılmıştır. Askerî Savcılık
tarafından ayrıca U.D.nin olay günü telefonla
görüştüğü kişilerin ifadesinin istinabe yoluyla alındığı anlaşılmıştır. Askerî
Savcılık son olarak silahın hangi pozisyonda ateşlenmiş olabileceğine ilişkin
Fırat Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı BaşkanıProf.
Dr. M.T. ile bilirkişiler V.A. ve Z.Ş.den rapor
almıştır. Alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak "(...) Ölen şahsın ateş etmesinden sonra yerde yatış pozisyonu,
duvarda bulunan elektrik priz etrafındaki kan izlerinin yüksekliğinden, tavanda
sıçrayan kan izlerinin seyrek olmasından dolayı, şahsın çömelir veya dizlerinin
üzerine çöker vaziyette ateş etmiş olabileceği (...)" değerlendirilmiştir.
28. Askerî Mahkeme, soruşturmanın genişletilmesi üzerine yapılan
araştırmaları da dikkate alarak 9/2/2015 tarihli karar ile itirazın kesin
olarak reddine karar vermiştir.
29. Bu karar 4/3/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
30. Başvurucu 20/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
31. İlgili hukuk için bkz.
Coşkun Çiftler, B. No: 2014/18624, 22/2/2018, §§ 55-61; Kumrişan Akkuş ve Sefer
Akkuş, B. No: 2014/14672, 1/2/2017, §§ 45-56.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; oğlunun askerlik hizmetini ifa etmekte iken
ateşli silah yaralanması sonucu yaşamını yitirmesi üzerine başlatılan ceza
soruşturması sonucunda ölüm olayının intihar neticesinde gerçekleştiği
gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, olayın intihar
olduğu söylense de kanaatince oğlunun intihar etmediğini ifade etmiştir.
Başvurucu, oğlunun intihar etmediği yönünde açık deliller bulunduğunu, en
azından olaya ilişkin şüpheli durumların olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu bu
kapsamda oğlunun ölümüne sebebiyet veren silahın sahibi olan J Er K.Ö.nün elinde atış artıkları
çıkmasına rağmen bu olayın yeterince araştırılmadığını, tüm ısrarlarına rağmen
bu olayın üzerine gidilmediğini, sadece bazı tanıkların J Er K.Ö.nün olay anında yemekhanede bulunduğuna ilişkin
beyanlarıyla yetinildiğini, hiçbir askerde çıkmayan atış artığının silahın
sahibinde çıkmasının şaşırtıcı olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, Askerî
Savcılığın tanık beyanlarını yeterli gördüğünü ve olay hakkında dava açılmasını
gerekli görmediğini, dava açılması hâlinde olayın aydınlatılması mümkün iken
dosyanın âdeta sümen altı edildiğini, zaten askerî
yetkililerce alınan tanık ifadelerinin kopyala-yapıştır şeklinde olduğunu ifade
etmiştir. Başvurucu ayrıca soruşturmanın çok yavaş ilerleyip 27 ayda
tamamlandığını belirtmiştir. Başvurucu bu iddialarla yaşam hakkının ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürmüştür.
34. Başvurucu ayrıca intihar nitelendirmesi kabul edilse bile
devletin somut olayda gerekli tedbirleri almadığının açık olduğunu, olayın
meydana geldiği yerin terör bölgesi olduğu sebep gösterilerek silahların
askerlerin yataklarının başucuna konulmasının hatalı olduğunu, oğlunun
yaşamının korunamadığını, devletin somut olayda en basit şekliyle
tedbirsizlikle ölüme sebebiyet verdiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
35. Somut olayda başvurucu, oğlunun J Er K.Ö. tarafından öldürülmüş
olabileceğini ancak bu husus hakkında yeterli bir araştırma yapılmadığı için
olayın aydınlatılamadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca olay intihar
olarak kabul edilse bile yetkili makamların bu intiharı önlemeye yönelik görev
ve yükümlülüklerini gereği gibi yerine getiremediğini de iddia etmiştir.
36. Bu durum dikkate alındığında somut olayda başvurucunun temel
olarak iki ayrı şikâyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu şikâyetlerden
birincisi, olayın cinayet olduğu ancak bunun yeterince araştırılmadığı hususu
ile ilgilidir. Bu şikâyetlerden ikincisi ise kişinin yaşamının kendi
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı korunamadığı hususudur.
37. Bu iki şikâyetin niteliği itibarıyla birbirinden farklı
olduğu açıktır. Bu farklılık, yaşam hakkı kapsamında tüketilmesi gereken uygun
başvuru yolunun hangisi olduğu konusuyla da yakından ilgilidir. Çünkü yukarıda
da belirtildiği üzere birinci şikâyet ölümün üçüncü kişi tarafından kasıtlı
olarak gerçekleştirilmesi, ikinci şikâyet ise askerî yetkililerin ihmali
davranışları sonucu yaşam hakkının korunamamasıdır. Bu sebeple mevcut
başvurunun yaşam hakkı kapsamında iki farklı başlık altında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
38. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
39. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Ölüm Olayının Üçüncü
Bir Kişi tarafından Kasıtlı Olarak Gerçekleştirildiğine İlişkin İddia
a. Genel İlkeler
40. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, B.No:
2012/752, 17/9/2013, § 50). Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki
alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son
vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında
bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer
bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere
karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).
41. Pozitif yükümlülüklerin korumaya ilişkin maddi yönünün yanı
sıra usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her
ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın
temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve
varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
42. Yaşam hakkına ilişkin bu usul yükümlülüğü olayın niteliğine
bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikteki soruşturmalarla yerine
getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve
cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat
davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali gidermek
ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
43. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza
soruşturmalarının amacı yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir
şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve
sorumluluklarını tespit etmek üzere adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır.
Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Anayasa'nın 17. maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir
suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaların
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği
anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 56).
44. Soruşturmanın etkililik ve yeterlilik açısından temin adına
soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve ölüm olayını aydınlatabilecek
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerekmektedir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
57).
45. Ölüm olayına ilişkin yapılacak etkili bir soruşturma
kapsamında yetkililerin tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi
incelemeleri ve gerektiğinde yaralanmalar ile ilgili eksiksiz ve detaylı bir
rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması, ölüm sebebinin objektif
analizinin yapılması ve söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi
için mümkün olan tüm tedbirlerin alınması gibi işlemleri yapmaları
gerekmektedir. Ölüm sebebinin veya olası sorumlulukların tespit edilmesini
olumsuz yönde etkileyecek nitelikteki her türlü eksiklik, etkili bir soruşturma
yürütülmesi açısından risk teşkil edebilecektir (Meral Eşkili, B. No: 2013/7586,
4/11/2015, § 89).
46. Ayrıca soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya
karıştığından şüphelenilen kişilerden bağımsız olmaları gerekir. Bu durum
sadece hiyerarşik veya kurumsal bir bağlantı bulunmamasını değil, aynı zamanda
somut bir bağımsızlığı da gerektirmektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
47. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini sağlayan
hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği
sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır.
Buna ilaveten her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak
için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
48. Yukarıda sayılanlara ek olarak yürütülecek soruşturmalarda
makul bir süratte gerçekleştirilme ve özen gösterilme zorunluluğu da zımnen
mevcuttur. Elbette ki bazı durumlarda soruşturmanın veya kovuşturmanın
ilerlemesine engel olan unsurlar ya da güçlükler bulunabilir. Ancak bir
soruşturmada ve devamında yapılan kovuşturmada yetkililerin hızlı hareket
etmeleri yaşanan olayların daha sağlıklı bir şekilde aydınlatabilmesi,
kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı
eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin
engellenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
49. Başvurucu, oğlunun ölümünün intihar sonucu gerçekleştiği
yönündeki değerlendirmelerin doğru olmadığını, olayın cinayet olabileceğini
ancak bu husus hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediğini ileri sürmüştür.
50. Yukarıda da belirtildiği üzere ölüm olayının üçüncü kişi ya
da kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiği yönündeki şikâyetler ile ilgili
olarak soruşturma makamlarının sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını
sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü
bulunmaktadır. Kasıtlı bir eylem sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
mağdura/mağdurlara sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı ihlalini gidermek ve
mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir. Dolayısıyla cinayet
iddiasına ilişkin şikâyetler yönünden tüketilmesi gerek uygun başvuru yolunun
ceza soruşturması olduğu açıktır.Bu
nedenle somut olayda soruşturma makamlarının cinayet iddiası ile ilgili olarak
etkili bir soruşturma yürütüp yürütmediğinin incelenmesi gerekir.
51. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde
soruşturma makamları tarafından başvurucunun oğlunun ölüm olayı ile ilgili
olarak çeşitli araştırmalar yapıldığı görülmektedir. Soruşturma makamları
tarafından bu kapsamda resen bir soruşturma başlatılmış, olay yeri incelemesi
yapılarak olay yerinin fotoğrafları çekilmiş ve krokisi çizilmiş, akabinde ölü
muayene işlemi ile otopsi işlemleri gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen
otopsi işlemi neticesinde hazırlanan raporda; U.D.nin
çenesinin alt bölgesinden giren ve başının üst tarafından çıkan bir mermiyle
yaralandığı, atışın bitişik atış mesafesinden yapılmış olduğu, U.D.nin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına
bağlı beyin harabiyeti sonucu meydana gelmiş olduğu
yönünde tespitler yapılmıştır. Soruşturma makamlarınca yapılan bu
araştırmalarda olayın cinayet olabileceği şüphesini uyandıran herhangi bir
delil elde edilememiştir.
52. Soruşturma kapsamında ayrıca kimyasal ve balistik inceleme
raporları alınmıştır. Yapılan balistik inceleme neticesinde olay yerinde
bulunan mermi kovanının yine olay yerinde bulunan J Er K.Ö. adlı asker adına
zimmetli silah ile atılmış olduğu tespit edilmiştir. Atış artığı ile ilgili
olarak yapılan kimyasal inceleme neticesinde ise U.D.nin
sol el avuç içi, sol el üstü, sağ el avuç içi, sağ el üstü ve sol yanak svaplarında atış artıklarında bulunan antimon elementi
bulunmuştur. Bu incelemede ayrıca J Er K.Ö.nün
sağ el üstünden alınan svaplarda da atış artıklarında
bulunan antimon elementi tespit edilmiştir.
53. Kimyasal ve balistik inceleme raporlarındaki bu veriler
üzerine Askerî Savcılık U.D. ile J Er K.Ö. arasında bir husumet bulunup
bulunmadığına ilişkin birçok tanığın ifadesini almıştır. İfadesi alınan
tanıklar genel olarak bu iki asker arasında herhangi bir husumet olmadığını
belirtmişlerdir. Askerî Savcılık ayrıca J Er K.Ö.nün olay anında tam olarak nerede olduğu hususunda
da araştırmalar yapmıştır. Bu kapsamda ifadesi alınan tanıklar birbiri ile
örtüşen beyanlarında J Er K.Ö.nün
olay anında yemekhanede yemek dağıtmakla meşgul olduğunu ifade etmişlerdir.
Askerî Savcılık ise tüm bunları ve atış artığına ilişkin raporda yer alan "Olayla ilgisi olmadığı halde atış artıklarının
bulunduğu yerlere temas eden ellerde de atış artıkları bulunabilir." şeklindeki
açıklamayı dikkkate alarak J Er K.Ö.nün olayla ilgisinin olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
Başvuru formu ve ekleri bir bütün olarak ele alındığında Askerî Savcılığın bu
kararının dosyada bulunan delillerle açıkça çelişecek biçimde verildiğinden söz
edilemeyeceği değerlendirilmiştir. Keza Askerî Savcılığın J Er K.Ö.de tespit
edilen atış artıklarının atış artığı bulunan yerlere temas edilmesinden
kaynaklanmış olabileceği yönündeki değerlendirmesinin de makul olmadığının söylenemeyeceği
kanaatine varılmıştır.
54. Olayla ilgili olarak ayrıca bazı asker kişiler ile sivil
kişilerin tanık sıfatıyla ifadesi alınmıştır. İfadesi alınan bu tanıkların
beyanlarının da cinayet iddiasını destekleyecek herhangi bir kayıt içermediği
anlaşılmıştır.
55. Soruşturmanın genişletilmesi kararından sonra silahın hangi
pozisyonda ateşlenmiş olabileceğine ilişkin olarak alınan rapordaki
değerlendirmeler de cinayet iddiasını desteklememektedir.
56. Tüm bu hususlar dikkate alındığında U.D.nin
üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülüp öldürülmediği hususunda etkili bir
soruşturma yürütüldüğü sonucuna ulaşılmıştır.
57. Somut olayda ayrıca başvurucunun soruşturmaya aktif bir
şekilde katılabildiği, delillerini soruşturma makamlarına sunabildiği ve
iddialarını soruşturma makamları önünde ileri sürebildiği değerlendirilmiştir.
Bunun yanı sıra soruşturmanın 2 yıl 3 ay gibi makul kabul edilebilecek bir
sürede tamamlandığı anlaşılmıştır.
58. Soruşturma makamlarının olaylara ilişkin tespitleri Anayasa
Mahkemesi açısından bağlayıcı olmamakla birlikte Anayasa Mahkemesinin
soruşturma makamlarının tespitlerinden farklı bir tespitte bulunabilmesi için
bu hususta ikna edici unsurların mevcut olması gerekmektedir. Askerî Savcılık,
olay hakkında etkili bir şekilde yürüttüğü soruşturma neticesinde U.D.nin ölümünün intihar neticesinde gerçekleştiği sonucuna
ulaşmıştır. Askerî Savcılık bu sonuca ulaşırken olay yeri inceleme raporuna,
tanık beyanlarına, ölü haricî muayenesine, otopsi raporuna ve diğer uzmanlık
raporlarına dayanmıştır. Dayanılan bu deliller ile başvuru dosyasındaki diğer
bilgi ve belgeler, U.D.nin yaşamına üçüncü kişi ya da
kişilerin eylemi ile son verildiği iddiasını desteklememektedir. Bu durumda
somut olayda soruşturma makamlarının U.D.nin intihar
ettiği yönündeki tespitinden ayrılmayı gerektirecek ikna edici bir nedenin
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
59. Açıklanan gerekçelerle ölüm olayının üçüncü kişi ya da
kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiğine yönelik iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. U.D.nin Yaşamının Kendi Eylemlerine Karşı Korunmadığına İlişkin İddia
60. Başvurucu, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 34)
oğlunun yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı
korunamadığını ileri sürmüştür.
61. Ölüm olayının kasıtlı bir eylem sonucu meydana geldiği
durumlarda devletin, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkan sağlayacak nitelikte cezai soruşturmalar yürütmekle
yükümlü olduğunu bu aşamada tekrar vurgulamak gerekir.
62. Ancak ihmal nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin
davalar açısından farklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerekir. Buna göre yaşam
hakkının veya fiziksel bütünlüğün ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise
"etkili yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük her
olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari ve
hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir(Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
63. Bununla birlikte ihmal suretiyle meydana gelen ölüm
olaylarında devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda muhakeme
hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu yani olası sonuçların
farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkileri
göz ardı ederek tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek
için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda bireyler kendi
inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun, insanların
hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi, hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin
yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 59-62).
64. Başvuru formu ve eklerinde, başvurucunun oğlu U.D.nin üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak
öldürüldüğünü ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Olay
hakkında etkili bir şekilde yürütülen ceza soruşturması neticesinde olayın
cinayet olduğunu ortaya koyan bir veri tespit edilememiştir.
65. Ceza soruşturması neticesinde elde edilen bilgi ve belgeler,
askerî yetkililerin mesleki ödevlerine açıkça aykırı davranarak U.D.nin ölümüne sebebiyet verdiği iddiasını da
desteklememektedir.
66. Bu durumda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin sahip
olduğu etkili yargısal sistem kurma yönündeki
pozitif yükümlülük, somut olayda mağdura idari yargı mercileri önünde
açabileceği bir tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş
sayılabilir.
67. Nitekim Anayasa Mahkemesi, askerde intihar eden kişilerin
yakınları tarafından Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılan tam yargı
davalarında idarenin kusurlu olduğunun tespit edilmesi ve ölen kişinin
yakını/yakınları lehine belli bir miktar tazminata hükmedilmesi hâlinde yaşam
hakkı yönünden mağduriyetin ortadan kalkabileceğini önceki birçok kararında
ifade etmiştir (Benzer yöndeki bazı kararlar için bkz. Abdullah Doğan ve Meryem Doğan, B. No:
2014/129, 29/9/2016, §§ 33-54; Aysel Yılmaz
ve diğerleri, B. No: 2014/6927, 29/9/2016, §§ 59-62).
68. Somut olayda başvurucu, oğlunun ölümü ile neticelenen olay
hakkında yürütülen ceza soruşturmasından sonra bireysel başvuruda bulunmuştur.
Başvurucu, Türk hukuk sistemindeki mevcut hukuki yollardan olup hem idarenin
mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın ödenmesini
sağlayabilecek olan tam yargı davası yolunu tükettiğine ilişkin herhangi bir
bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu durumda yaşam hakkının
korunamadığına ilişkin şikâyetler yönünden kanunda öngörülen yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olduğundan söz
edilemeyecektir.
69. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Ölüm olayının üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak
gerçekleştirildiği belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişinin yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek
risklere karşı korunamadığı belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
19/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.