TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DURSUN SOYDAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/2948)
|
|
Karar Tarihi: 14/11/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Dursun
SOYDAN
|
|
|
2. Ayhan
ERKAL
|
|
|
3. Nidal ÇAY
|
|
|
4. Hasan
KAPLAN
|
|
|
5. Abdilkadir ERTEKİN
|
|
|
6. Servet
Üstün AKBABA
|
|
|
7. Mithat
KAYNAK
|
|
|
8. Gürbüz
ŞAHİN
|
|
|
9. Özgür
TIRAŞ
|
|
|
10. Yusuf
MENGİLLİ
|
|
|
11. Zeki
AYDOĞAN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Bedia
BORAN BULUT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, basın açıklaması yapılamayacak alanlar kapsamında
olan yerde yapılan basın açıklamasından dolayı idari para cezası kesilmesi
nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 18/2/2015 ile 30/3/2015 tarihleri arasında
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2015/4625,
2015/4627, 2015/4951, 2015/4953, 2015/4954, 2015/4955, 2015/4956, 2015/4999,
2015/5601 ve 2015/5694 numaralı bireysel başvuru dosyalarının 2015/2948
numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucular öğretmen olup Kamu Emekçileri Sendikaları
Konfederasyonuna (KESK) bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasının
(EĞİTİM-SEN/Sendika) üyesidir. Başvurucu Ayhan Erkal EĞİTİM-SEN Hatay Şubesi
Başkanı, başvurucular Dursun Soydan ve Yusuf Mengilli
ise Hatay Şubesi Yönetim Kurulu üyesidir.
A. Başvuruya Konu Olaydan
Önceki Durum
11. Hatay Valiliği tarafından 28/06/2013 tarihli ve 3037 sayılı
karar ile trafiğe kapalı alanlardan olan Hürriyet Caddesi, Ulus (Künefeciler)
Meydanı, [M] Kafe, Ulucami önüne kadar olan alanda basın açıklaması yapılması
yasaklanmıştır.
12. Hatay İl Emniyet Müdürlüğünün (Emniyet Müdürlüğü)
başvurucuların idari yaptırım kararlarına itirazları nedeniyle yargılamayı
yapan Hatay 1. Sulh Ceza Mahkemesine (Mahkeme) gönderdiği 12/1/2015 tarihli
yazıda yukarıda belirtilen alanlarda yapılan etkinliklerin başka alanlara
kaydırılması için Valilik makamına vatandaşlar tarafından dilekçe verildiği ve
Başbakanlık İletişim Merkezine (BİMER) başvurular yapıldığı belirtilmiştir. Bu
taleplerde söz konusu basın açıklamaları ve diğer etkinliklerden dolayı
provokasyon olması durumunda elim olayların meydana gelebilme ihtimalinin
bulunduğu, işyerlerinin maddi kayıplarının olduğu, eğitim öğretim amaçlı
faaliyet gösteren özel dershanelerdeki öğrencilerin eğitimlerinin olumsuz yönde
etkilendiğinin belirtildiği ifade edilmiştir. Aynı yazıda söz konusu
taleplerde, cami ve kiliselere ibadet amacıyla gelen vatandaşların ibadetlerini
sağlıklı ortamda yerine getiremedikleri ve Hatay'a gelen turistlerin oluşan
gerginlikten dolayı olumsuz etkilendiklerine de yer verildiği belirtilmiştir.
13. Emniyet Müdürlüğü, yapılan müracaatlar üzerine konuya çözüm
bulmak amacıyla sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, semavi dinlerin
temsilcileri, cadde esnafı ile kamu kurum ve kuruluşlarının yetkililerinin
katılımıyla toplantılar yapıldığını belirtmiştir. Toplantıya katılanların büyük
çoğunluğu belirtilen alanların trafiğe kapalı alan olması nedeniyle kültür ve
sanat faaliyetlerinin icra edildiği alanlar olarak değerlendirilmesini
istediklerini ifade etmiştir.
14. Valilik kararında da belirtilen gerekçeler yer almıştır.
Verilen karar belediye hoparlörlerinden günde üç kere anons edilmek suretiyle ilan
edilmiştir. İlan metninde yasaklanan güzergâh üzerinde 3 adet ibadethane, 10
adet özel eğitim kurumu ve 114 işyeri bulunduğu belirtilmiş ve bu işyerlerinde
1.100 kişinin çalıştığı, özellikle hafta sonları 30.000 vatandaşın bu güzergâhı
kullandığı ifade edilmiştir. Ayrıca Valilik kararı tüm yerel radyolar, TV'ler,
gazeteler ile odalar, dernekler, sendikalar, siyasi partiler ve vakıflara ayrı
ayrı tebliğ edilmiştir. Söz konusu karar EĞİTİM-SEN'e
2/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Valilik kararı EĞİTİM-SEN'in
açtığı dava üzerine Hatay İdare Mahkemesi tarafından 19/3/2014 tarihinde iptal
edilmiştir. Hatay İdare Mahkemesinin bu kararı idare tarafından temyiz
edilmiştir. Temyiz incelemesini yapan Danıştay 10. Dairesi yürütmenin
durdurulmasına karar vermiş ve nihayetinde kararı bozmuştur. Bu nedenle
Valilikçe alınan karar başvuru konusu olay tarihinde yürürlüktedir.
B. Başvuruya Konu Olaya
İlişkin Bilgiler
16. Sendikanın aldığı karar doğrultusunda 7/10/2014 tarihinde
saat 14.00 sıralarında başvurucuların da aralarında bulunduğu yaklaşık 200
kişiden oluşan bir grup, Suriye'nin Ayn El Arap (Kobani) şehrinde yaşanan çatışmaları protesto etmek
amacıyla Hürriyet Caddesi üzerinde pankart ve dövizler açarak ve sloganlar
atarak [M] Kafe önüne yürümüştür.
17. Anılan tarihte saat 14.00 sıralarında söz konusu alanlarda
eylem yapılacağı bilgisi üzerine emniyet birimleri de gerekli tedbirleri
almıştır. Saat 14.05'te emniyet görevlileri, grup içindeki B.K., T.O. ve M.C.
ile müzakere etmiş ve eylem yapılan alanların basın açıklaması yapılamayacak
alanlar kapsamında olduğunu belirterek grubun eyleme devam etmemesi yönünde
ikazda bulunmuştur. Grup uyarıyı dikkate almamış ve [M] Kafe önüne kadar
yürüyüşe devam etmiştir.
18.Emniyet görevlileri, grubu saat 14.30-14.34 arasında basın
açıklaması yapılmak istenen yerin Valilik kararı ile bu tür açıklamaya
yasaklandığı ve basın açıklaması yapılmasına müsade
edilmeyeceği yönünde ses yükseltici cihazlarla da uyarmıştır. Birkaç kez
yapılan uyarıya rağmen grup, uyarıları dikkate almamıştır. Grup saat 14.28'de
[M] Kafe önünde basın açıklaması yaptıktan sonra oturma eylemi düzenlemiştir.
Söz konusu grup, oturma eylemini saat 14.45'te sonlandırmış ve dağılmıştır.
19. Grup içinde yer alan ve aralarında başvurucuların da
bulunduğu 31 kişinin her birine 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca emre aykırı davranışta bulunduklarından bahisle
189 TL idari para cezası verilmiştir. Başvurucular idari para cezalarına itiraz
etmişlerdir.
20. İtirazı inceleyen Hatay 1. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik)
değişik tarihlerde itirazları kesin olarak reddetmiştir.
21. Hâkimlik kararlarında; Anayasa'ya göre herkesin kişiliğine
bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip
olduğu, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına
veya toplu olarak açıklama veya yayma hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
Kararda; millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, suçların önlenmesi,
suçluların cezalandırılması gibi Anayasa'da belirtilen amaçlarla bu
hürriyetlerin kullanılmasının sınırlanabileceğinin belirtildiği ifade
edilmiştir.
22. Hâkimlik; Valiliğin sınırlama ve yasaklama kararının
yürürlükte olduğunu, Valiliğin yasaklama kararına aykırı davranışı hukukun
himaye etmeyeceğini belirtmiştir. Hâkimlik 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinde
yetkili makamlar tarafından adli işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu
düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla hukuka uygun olarak verilen emre
aykırı hareket eden kişiye idari para cezası verileceğinin hükme bağlandığını
belirterek itirazların yerinde görülmediğine karar vermiştir.
23. Başvurucular süresinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
24.Mevcut başvuruya ilişkin ulusal ve uluslararası hukuk
kaynaklarının derli toplu verildiği kararlar için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri
[GK], B. No:2014/920, 25/5/2017, §§ 22-31;
Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, B. No:
2014/17391, 19/4/2018, §§ 24-30).
25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mevcut başvuruya
benzer başvurulardan olan Akarsubaşı/Türkiye (B. No: 70396/11, 25/7/2015) başvurusunu
23/5/2015 tarihinde karara bağlamıştır. Devlet memuru ve KESK üyesi olan
başvurucu, Adana Adliyesi önünde EĞİTİM-SEN tarafından düzenlenen gösteriye
katılmıştır. Burada bir basın açıklaması okunmuş ve göstericiler söz konusu
basın açıklaması çerçevesinde kendi kurumlarında kreş yapılmasını talep
etmişlerdir. Başvurucu hakkında, daha önce basın açıklaması yapılamayacak
yerlere ilişkin olarak verilmiş Valilik kararını ihlal edecek şekilde Adliye
Sarayının giriş merdivenleri önünde yapılan bu basın açıklamasına katıldığı
gerekçesiyle 5326 sayılı Kanun’un 32. maddesine dayanılarak 143 TL idari para
cezası uygulanmıştır. Başvurucunun itirazları mahkemece reddedilmiştir.
26. AİHM; devletlerin yalnızca barışçıl toplantı hakkını
korumakla değil aynı zamanda bu hakka yasaya aykırı nitelikte dolaylı
sınırlamalar getirmekten kaçınmakla da yükümlü olduklarını hatırlatmıştır. AİHM,
basın açıklamasının barışçıl özelliğine vurgu yapmış ve kamu makamlarının
barışçıl biçimde yapılan bir gösteriye karşılık vermeleri gerektiğinde
başvurucunun barışçıl şekilde gösteri yapma hakkı ile yerel makamların kamu
düzenini koruma hakkı arasındaki dengeyi sağlamakla yükümlü olduğunu
belirtmiştir.
27. AİHM, ilk derece mahkemesinin söz konusu dengelemeyi
yapmadığı gibi gösterinin amacını ve barışçıl niteliğini de değerlendirmediğine
dikkat çekmiştir.AİHM'e göre başvurucuya yalnızca
basın açıklamasının okunması gereken bir gösteriye katıldığı gerekçesiyle para
cezası verilmesi, bir sendikaya üye olan herkesi cezalandırılma korkusuyla
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 11. maddesi ile güvence altına
alınan toplantı ve gösteri yapma hakkını kullanmaktan caydırabilecek
niteliktedir. AİHM, 5326 sayılı Kanun’un 32. maddesinin imkân verdiği
müdahalenin zorlayıcı bir sosyal gereksinime
karşılık geldiğinin ilgili ve yeterli gerekçe ile gösterilemediği ve
Sözleşme’nin 11. maddesi anlamında demokratik
bir toplumda gerekli olarak görülemeyeceği sonucuna varmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 14/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucular, basın açıklamasına katılmaları nedeniyle idari
para cezası ile cezalandırılmalarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlali niteliğinde olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvurucular yapılan
sendikal toplantılar ve basın açıklamalarının -ceza hukuku anlamında suç
olmadığı için- idarece 5326 sayılı Kanun kapsamında değerlendirildiğini ve bu
nedenle Sendika üyesi olan katılımcılara keyfî cezalar verildiğini
belirtmişlerdir. Başvurucular, verilen bu cezaların öngörülemez nitelikte
olduğunu ve verilen cezanın bu tür etkinlikler yapılmasını caydırmaya yönelik
baskı aracına dönüştüğünü iddia etmişlerdir.
30. Başvuruculara göre EĞİTİM-SEN'in
yasal birçok eylem ve etkinliğine adli ve idari soruşturmalar açılmakta, bu
soruşturmalar sonucu verilen idari cezalar iptal edilmekte, kovuşturmaların
tamamı beraatle sonuçlanmakta, idari makamlar bu
nedenlerle 5326 sayılı Kanun'a göre idari para cezası vererek Sendika üyelerini
tek tek cezalandırmaktadır. Başvurucular; itiraz üzerine verilen mahkeme
kararları da kesin olduğu için bu konuda temyiz incelemesi yapılamadığını, bu
durumun mahkemelerin farklı kararlar vermesine ve keyfîliğe
yol açtığını belirtmiş; bu nedenlere dayanarak adil yargılanma hakkının da
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
31. Başvurucular ayrıca, Sendika üyelik aidatının yıllık 135 TL
olduğu dikkate alındığında verilen idari para cezasının caydırıcı nitelikte
olduğunu iddia etmişlerdir. Yine EĞİTİM-SEN'in
muhalif kimliğinden dolayı bu tür uygulamaların muhatabı olduğunu belirterek
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
32. Bakanlık görüşünde; EĞİTİM-SEN tarafından Valilik kararına
karşı açılan iptal davasında Hatay İdare Mahkemesinin işlemin iptaline ilişkin
verdiği kararın Danıştay tarafından bozulduğu, İdare Mahkemesince bozmaya uyma
kararı verildiği ve EĞİTİM-SEN tarafından temyiz edilen bu kararın temyiz
incelemesinin görüşün verildiği tarihte derdest olduğu belirtilmiştir.
33. Bakanlık; somut olayda barışçıl toplanma özgürlüğüne
yapıldığı iddia edilen müdahalede ulusal güvenliğin veya kamu güvenliğinin
korunması, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ve üçüncü kişilerin
haklarının korunması gibi meşru amaçlar güdüldüğünü Anayasa Mahkemesinin
dikkatine sunmuştur.
34. Bakanlık, üçüncü kişilerin haklarının ihlali veya kamu
güvenliğinin sağlanması hakkında somut olaylar değerlendirildiğinde devletin
karşıt görüşlü bir grubun aynı yerde toplanma bildiriminde bulunmuş olması
nedenine dayalı olarak toplantıyı engelleyebileceği gibi talep edilen toplantı
yerinde daha önce düzenlenmiş toplantılarda ciddi kargaşaya sebep olunmuş
olması veya talep edilen yerin coğrafi olarak karşıt grupları tahrik edebilecek
nitelikte bir yer olması gibi nedenlerle de toplantı/gösteri düzenlenmesini
önceden izin alınmasına, iznin bazı koşullara tabi tutulmasına veya toplantının
tamamen yasaklanmasına karar verebileceğini ifade etmiştir.
35. Bakanlık bildirimsiz/izinsiz gösteri yapılması neticesinde
uygulanan idari para cezasının yapılan gösteri ve toplantının konusu, nedeni,
amacı veya vermek istediği mesaj ile hiçbir bağlantısı bulunmadığının
değerlendirildiğini belirterek söz konusu idari para cezasının başvurucuların
barışçıl toplanma özgürlüğüne halel getirecek nitelikte olmadığını ifade
etmiştir. Bununla birlikte başvurucuların kamu otoritesinin hiçbir şekilde
barışçıl toplanmalarına izin vermediği yönünde bir iddiayı öne sürmediklerini,
yaptırımın idari nitelikte olduğunu, para cezasının başvurucuların adli sicil
kaydına da işlenmediğini belirtmiştir. Bakanlık, cezanın cüzi bir miktar olması
nedeniyle başvurucuların mali durumları üzerinde aşırı bir yük oluşturmadığına
ve başvurucuların başvuru dilekçelerinde idari para cezası nedeniyle ne gibi
bir zarara uğradıkları konusunda somut olgular ileri sürmediklerine işaret
etmiş; başvurucuların Sulh Ceza Hakimliğine yaptıkları itirazda da önemli bir
zarara uğradıkları yönünde bir itirazda bulunmadıklarını, başvuruculara verilen
idari para cezalarının söz konusu basın bildirisinde kullanılan ifadeler veya
bir sendikanın çağrısı nedeniyle değil Valiliğin emrine aykırı olması nedeniyle
verildiğini belirtilerek tüm bu hususların yapılacak değerlendirmede
gözetilmesi gerektiği şeklinde görüş bildirmiştir.
B. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, Sendikanın kollektif
eylemler nedeniyle üyelerinin mesleki çıkarlarını koruma özgürlüğü ile doğrudan
ilişkili değildir (Sendika hakkının kapsamı için bkz. Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463,
18/9/2014, § 30-32; aynı yönde değerlendirmeler için bkz. Gülfidan Yıldırım, B. No: 2014/12290, 19/7/2017,
§ 22). Bu nedenle başvurucuların şikâyetinin toplantı ve gösteri düzenleme
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir
37. Anayasa’nın "Toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi
şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız
ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
39. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sadece
kullanılması sırasında değil kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak
üzerinde sınırlayıcı etkisi
bulunmaktadır (Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, §
53; sendika hakkına ilişkin olarak bkz. Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikasıve diğerleri, §
48). Bu sebeple başvurucuların katıldığı gösteri yürüyüşüne kolluk kuvvetleri
herhangi bir müdahalede bulunmamış olsa bile daha sonra idari para cezası ile
cezalandırılmalarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik
bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
40. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
41. Bu sebeple müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
42. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır (5326 sayılı Kanun'un 32. maddesine ilişkin kanunilik
değerlendirmesi için bkz. Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 52-69).
ii. Meşru Amaç
43. Başvurucuların idari para cezasıyla cezalandırılmasına
ilişkin kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
sebeplerden kamu düzeninin korunmasına
yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna
varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a) Demokratik
Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
44. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kez demokratik toplum düzeninin gerekleri
ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini açıklamıştır. Kolektif bir şekilde
kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan
yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı; çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı
düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır
(Ferhat Üstündağ, B. No:
2014/15428, 17/7/2018, § 40; Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017,
§ 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve
Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, § 45).
45. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimi olup, toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade özgürlüğünün ışığında
değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki
önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir (Dilan Ögüz Canan, §
34; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §
115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 72; Gülşah Öztürk ve diğerleri,
B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer
Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 52). Sonuç olarak
toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir
şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan
Ögüz Canan, § 35; Ömer Faruk Akyüz, § 55).
(b)Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun
Olması
46. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
olması gerekir (Bekir Coşkun [GK],
B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet
Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM,
E.2018/69, K.2018/47, 3/5/2018, § 15; AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017,
§ 18). Toplantı hakkı üzerindeki sınırlamanın kamu düzeninin korunması gibi
demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına
yönelik ve istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca
ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en
hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir(Bazı farklılıklarla
birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan
Ögüz Canan, § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 73; Tayfun Cengiz, § 56; Adalet Mehtap Buluryer,
B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No:
2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
47. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini
toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemek yoluyla ifade etme hakları ile
Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında
adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir
olayda varlığının hakkı ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu
meşru amaçla hak arasında olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Dilan Ögüz Canan,
§ 33; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 74; Adalet Mehtap
Buluryer, § 71).
48. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile
başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına
işaret etmektedir. Kamu gücünü kullanan organların toplantılara ve gösteri
yürüyüşlerine müdahale ederken toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının
kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan, korunması gereken bir
menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut
olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (Bazı farklılıklarla birlikte toplantı
hakkı bağlamında Dilan Ögüz
Canan, §§ 33, 56; Ferhat
Üstündağ, § 48; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 74; ifade özgürlüğü bağlamında Bekir
Coşkun, §§ 44, 47; Tansel
Çölaşan, §§ 46, 49, 50).
(c) Barışçıl
Toplanma Hakkı
49. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade
ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı,
şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin
haklarının korunmasıdır. Şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya
düzenlediği gösteriler barışçıl toplanma kavramı dışındadır (Dilan Ögüz Canan,
§ 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri,
§§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman
Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve
diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk
Akyüz, § 54).
(d) Sınırlamanın Niteliği
50. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu
düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlar
bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabilirler. Alınan bu tedbirlere aykırı
toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması
veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilir (Dilan Ögüz Canan,
§ 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 81; toplantı hakkına kamu düzeninin bozulması
nedeniyle yapılan bir müdahalenin demokratik toplumda gerekli olduğuna karar
verildiği bir başvuru için bkz. Gülşah
Öztürk ve diğerleri, §§ 76-86).
51. Bununla birlikte alınan tedbirlerin veya öngörülen cezaların
barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine
müsaade edilemez. Güvence altına alınan toplanma hakkını kullanırken kamu
otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan,
§ 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası
ve diğerleri, § 82; Gülşah Öztürk
ve diğerleri, § 76).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
52. Somut olayda Hatay Valiliği bazı alanlarda basın açıklaması
yapılmasını yasaklamıştır (bkz. § 11). Söz konusu kararın kamu düzeninin ve
başkalarının haklarının korunması amacıyla alındığı görülmektedir.
53. Devletin eğitim-öğretim hizmetlerini, ibadet eden kişilerin
taleplerini ve şehrin turistik niteliklerini dikkate alarak yapacağı düzenleme
ve uygulamalarda belli bir takdir alanına sahip olduğunun kabulü gerekir.
54. Eğitim ve öğretimin yapıldığı özel dershanelerin yoğun
olarak bulunduğu alanlarda eğitim- öğretim amacı dışında toplantı ve gösteri
yapılması da eğitim hizmetlerinin ideal şekilde yürütülmesini olumsuz
etkileyebilir. Yine turistlerin yoğun olarak bulunduğu alanlarda yapılacak
toplantı ve gösterilerin turistleri rahatsız edebileceği gibi ibadethanelerin
bulunduğu alanlarda yapılacak toplantı ve gösterilerin de ibadetini yerine
getiren vatandaşları olumsuz etkilemesi mümkün olabilir. Bu sebeple mevcut başvuruya
konu olan benzer bir toplantıya müdahalenin toplumsal bir ihtiyacı karşıladığı
oranda demokratik bir toplumda gerekli olabileceğini kabul etmek gerekir.
55. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi daha önce 5326 sayılı
Kanun'un 32. maddesinde yer alan "emre
itaatsizlik" kabahatinin barışçıl gösterilere dolaylı müdahale
edilmesinde kullanılma riski bulunduğuna işaret etmiştir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri,
§ 87). Dolayısıyla eldeki başvuruda Anayasa Mahkemesi yapacağı değerlendirmeler
de bu hususu dikkatli bir şekilde gözetecektir.
56. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yetkili merciler
tarafından verilen emrin amacı kamu güvenliğinin, kamu düzeninin veya genel
sağlığın korunması olmalıdır. Emre aykırı davranışın cezalandırılabilmesi için
kanunda öngörülen kabahatin uygulanma koşullarının somut olayda bulunup
bulunmadığı ve kabahatin unsurlarının neler olması gerektiği meselesi Anayasa
Mahkemesinin ilgi alanının dışındadır. Buna karşılık yetkili mercinin verdiği emir ya da bu emre aykırı davranışın
cezalandırılması anayasal bir hakka müdahale oluşturursa bu müdahale, Anayasa
Mahkemesinin ilgi alanında olacaktır (Eğitim
ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 87).
57. Bir kimse sırf emre aykırı davranmış olması nedeniyle
cezalandırılmış ve Anayasa Mahkemesi temel hak ve özgürlüklere bir müdahalede
bulunulduğunu kabul etmiş ise Anayasa Mahkemesinin bundan sonra denetleyeceği
ilk husus emre aykırılık nedeniyle kamu düzeninin bozulup bozulmadığı, bozulma
tehlikesinin bulunup bulunmadığı ya da böyle bir tehlikenin ortaya çıkıp
çıkmadığı olacaktır (Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 88) .
58. Anayasa Mahkemesi usulüne uygun olarak verilmiş bir emre aykırı
davranışın varlığını tek başına temel hak ve özgürlüklere müdahale için yeterli
kabul edemez. Temel hakka müdahaleyi haklı kılacak olan ve emrin amacı olan
kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın bozulduğunun veya bozulma
tehlikesinin bulunduğunun da kamu gücünü kullanan yetkili mercilerin
kararlarında (örneğin ceza tutanağını düzenleyen polis raporlarında veya derece
mahkemelerinin gerekçelerinde) gösterilmesi gerekir (Dilan Ögüz Canan, §§ 51, 53).
59. Yine mevcut başvurularda olduğu gibi göstericilerin şiddet
eylemlerine karışmadıkları veya toplantı nedeniyle bir zarar tehlikesinin
doğduğunun gösterilemediği durumlarda kamu makamlarının toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına belirli bir ölçüye kadar müsamaha göstermesi gerekir
(Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve
diğerleri, § 81). Barışçıl bir gösteri veya basın açıklaması
nedeniyle -somut olayda olduğu gibi- ilke olarak cezai bir yaptırım da
uygulanmaması gerekir.
60. Kamu düzeninin bozulduğunun veya bozulma tehlikesinin ortaya
çıktığının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilemediği, temel haklara
müdahalenin gerçekleştiği her kamu gücü eylem ve işlemi temel hak ve
özgürlükleri ihlal edebilir. Somut olayda idarece provokasyon ihtimali,
işyerlerinin maddi kayıplarının olabileceği, eğitim-öğretim faaliyeti yürüten
özel dershanelerdeki öğrencilerin eğitimlerinin olumsuz yönde etkileneceği,
ibadet amacıyla gelen vatandaşların ibadetlerinin sağlıklı ortamda yerine
getiremeyeceği ve turistlerin olumsuz şekilde etkilenecekleri gerekçesiyle
belli bölgelerin basın açıklaması yapılmayacak alan olarak belirlenmesinin
ortaya çıkabilecek bazı zararları önlemek amacına yönelik olduğu açıktır.
61. Bununla birlikte, Valilik kararında belirtilen kamu
düzeninin bozulabileceğine ilişkin unsurların somut olayda ortaya çıkıp
çıkmadığı veya bu yöndeki tehlikenin varlığının inceleme konusu olayda ne
şekilde ortaya çıktığına ilişkin olarak polis tutanaklarında ve Hâkimlik
kararlarında herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle idare
ve derece mahkemeleri; Valilik kararının gerekçesinde ifade edildiği şekilde
başvurucuların yaptıkları basın açıklamasının eğitimi aksattığını, turistleri
tedirgin ettiğini, kamu düzenini bozduğunu veya bozma tehlikesi ortaya
çıkardığını somut olayla bağlantılı olarak ortaya koyamamışlardır. Bundan başka
basın açıklamasına kolluk güçleri veya idare tarafından bir müdahalede
bulunulmadığının da altı çizilmelidir.
62.Mevcut başvuruda Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında
belirtilen meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile
başvurucuların aynı madde kapsamındaki hakları arasında adil bir denge
sağlanamamıştır. Sonuç olarak başvuruculara verilen idari para cezalarının
zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ilgili ve yeterli bir
gerekçeyle ortaya konulduğu söylenemez.
63. Anayasa'nın 34. maddesi barışçıl toplantı ve gösteri
yürüyüşüne katılan kişilere kınanabilir bir olaya karışmadıkları sürece en
hafif kabul edilecek cezanın dahi uygulanmamasını temin eder. Zira barışçıl
gösteriye katılanlar hakkında gösteri sonrasında idari para cezaları verilmesi
gibi yaptırımlar kişilerin haklarını kullanmalarında caydırıcı etkiye neden olabilir(Rıza Gökçen Erus, §
55).Somut olayda başvurucuların sendika üyesi oldukları nazara alındığında
uygulanan para cezalarının başvurucuların benzer toplantı veya gösterilere
katılmalarında caydırıcı etki doğurabileceği kabul edilmelidir.
64. Dolayısıyla idari para cezası verilmesi nedeniyle
başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan
müdahalenin, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak
değerlendirilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
65. Buna göre Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
66. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
67. Başvurucular, maddi tazminat olarak para cezasının iadesine
karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
68. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
69. Başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere Hatay 2. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
70. Yeniden yargılama yapılmasına hükmedildiğinden ayrıca
tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
71. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 2.495,90 TL harç ve
1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.475,90 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNAOYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Kadir ÖZKAYA'nın
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Hatay 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (D. İş 2014/1111, 2014/1113, 2014/1114,
2014/1189, 2014/1195, 2014/1196, 2014/1198, 2014/1200, 2014/1201, 2014/1230,
2014/1413)GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların diğer taleplerinin REDDİNE,
E. 2.495,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
4.475,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
14/11/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Başvuru, basın açıklaması yapılamayacak alanlar kapsamında olan
yerde yapılan basın açıklamasından dolayı idari para cezası uygulanması
nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
Mahkememiz çoğunluğunca, başvurucuların toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin, demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine ulaşılarak,
Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Aşağıda açıklanan
nedenlerle tarafımızca karara iştirak edilememiştir.
Vatandaşlar tarafından Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER)
ve Hatay Valiliğine dilekçe ile müracaat edilerek bazı ekonomik ve sosyal
nedenlerle araç trafiğine kapalı durumda olan Hatay ili Antakya Merkez Hürriyet
Caddesinin belli bir bölümünde eskiden beri yapılagelmekte olan bazı
etkinliklerin başka alanlara kaydırılması talep edilmiştir. Valiliğe yapılan
başvuruda basın açıklamaları ve diğer toplumsal etkinliklerden dolayı zaman
zaman provokasyonların görüldüğü, şiddet olayları meydana geldiği ve böyle
olunca da işyerlerinde maddi kayıplar yaşandığı ifade edilmiştir. Başvuruda
ayrıca bu bölgede eğitim gören öğrencilerin eğitimlerinin olumsuz yönde
etkilendiği, yine turistik niteliği bulunan bu bölgede mevcut olan cami ve
kiliseye ibadet amacıyla gelen vatandaşların ibadetlerini sağlıklı ortamda
yerine getiremedikleri ve gelen turistlerin oluşan gerginlikten dolayı olumsuz
etkilendikleri ifade edilmiştir.
Valilik, sivil toplum kuruluşlarının ve semavi dinlerin temsilcileri,
cadde esnafı ile kamu kurum ve kuruluşlarının yetkililerinin katılımıyla bir
dizi toplantı yapmıştır. Anayasa Mahkemesine sunulan belgelerden, toplantıya
katılanların büyük çoğunluğunun, belirtilen alanların -trafiğe kapalı alan
olması nedeniyle- kültür ve sanat faaliyetlerinin icra edildiği alanlar olarak
değerlendirilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Yapılan toplantıların ardından, Hatay Valiliğinin 28.06.2013
tarih ve 3037 sayılı kararı ile talepte belirtilen gerekçelerle anılan bölgede
basın açıklaması yapılması yasaklanmıştır. Alınan karar, belediye
hoparlörlerinden günde üç defa anons edilmek suretiyle ilan edilmiştir. İlan
metninde yasaklanan güzergâh üzerinde 3 adet ibadethane, 10 adet özel eğitim
kurumu ve 114 işyeri bulunduğu belirtilmiş ve bu işyerlerinde 1.100 kişinin
çalıştığı, özellikle hafta sonları 30.000 vatandaşın bu güzergâhı kullandığı
ifade edilmiştir. Ayrıca Valilik kararı tüm yerel radyolar, TV'ler, gazeteler
ile odalar, dernekler, sendikalar, siyasi partiler ve vakıflara ayrı ayrı
tebliğ edilmiştir. EĞİTİM-SEN'e de 2.7.2013 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
EĞİTİM-SEN tarafından anılan kararın iptali istemiyle dava
açılmıştır. Söz konusu davada, Hatay İdare Mahkemesince kararın iptaline karar
verilmiş ise de, temyiz incelemesi esnasında Danıştay
10. Dairesi tarafından Mahkeme kararının önce yürütülmesinin durdurulmasına ve
nihayetinde bozulmasına karar verilmiştir. Dolayısıyla Valilikçe alınan karar
başvuru konusu olayın yaşandığı tarih itibarıyla yürürlükte bulunmaktadır.
Mevcut başvuruda başvurucuların öğretmen oldukları ve Kamu
Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikasının (EĞİTİM-SEN) üyesi oldukları hatırda tutulmalıdır. Bundan başka
başvurucu Ayhan Erkal EĞİTİM-SEN’in Hatay Şube
Başkanı, başvurucular Dursun Soydan ve Yusuf Mengilli
ise Hatay Şube Yönetim Kurulu üyesidirler. Dolayısıyla başvurucuların valiliğin
kararından ve sonraki yargısal süreçlerden haberdar olmadıkları da
söylenemeyecektir.
Devletler, barışçıl toplanma hakkını sadece korumakla değil,
aynı zamanda bu hakkın kullanılmasına makul olmayan dolaylı kısıtlamalar
getirmekten kaçınmakla da yükümlüdürler. Bununla birlikte, asayişin sağlanması
veya korunması için, yani bir anlamda hem gösteriye katılan ve hem de gösteri
ile ilgi ve bağlantısı olmayan kişilerin güvenliğini de sağlamak ve kamu
düzenini korumak için toplantı düzenlemeyi bildirim yahut yer sınırlaması gibi
şekil şartlarına bağlayabilirler.
5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesinde; il sınırları
içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik
emniyetin, kamu esenliğinin sağlanmasının ve önleyici kolluk yetkisinin valinin
ödev ve görevlerinden olduğu belirtilmiştir. Söz konusu kurala göre valilik,
bahsi geçen görevlerini yapabilmek için gereken karar ve tedbirleri alacak; bu
hususta alınan ve ilan olunan karar ve tedbirlere uymayanlar hakkında ise 66.
madde hükmü uygulanacaktır. 5442 sayılı Kanun’un 66. maddesinde, il genel
kurulu veya idare kurulları yahut en büyük mülkiye amirleri tarafından
kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve usulen tebliğ veya ilan olunan
karar ve tedbirlerin tatbik ve icrasına muhalefet eden veya müşkülat
gösterenlerin veya riayet etmeyenlerin, mahalli mülki amir tarafından Kabahatler
Kanunu'nun 32. maddesi hükmü uyarınca cezalandırılacakları ifade edilmiştir.
Aynı hükümde, kamu düzenini ve güvenliğini veya kişilerin can ve mal emniyetini
tehlikeye düşürecek toplumsal olayların baş göstermesi halinde vali tarafından
kamu düzenini sağlamak amacıyla alınan ve usulüne göre ilan olunan karar ve
tedbirlere aykırı davrananların, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılacakları kurala bağlanmıştır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Emre aykırı
davranış" kenar başlıklı 32. maddesinde de;
yetkili makamlar tarafından adli işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu
düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre
aykırı hareket eden kişiye idari para cezası verileceği ve bu cezaya emri veren
makam tarafından karar verileceği hükmü yer almaktadır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 1. maddesinde, bu Kanunda yer
alan düzenlemelerin toplum düzenini, genel ahlakı, genel sağlığı, çevreyi ve
ekonomik düzeni korumak amacıyla getirildiği ifade edilmiş ve 2. maddesinde
"kabahat" kavramı, kanunun, karşılığında yaptırım uygulanmasını
öngördüğü haksızlık olarak tanımlanmıştır. Bilindiği üzere kabahatler hukuku
kurallarıyla devlet, toplum düzenini, genel ahlakı, genel sağlığı, çevreyi ve
ekonomik düzeni korumak amacıyla, bireylere, yapma veya yapmama şeklindeki
davranış yükümlülüklerini tek yanlı olarak dikte etmekte ve bunların ihlal
edilmesi halinde yaptırım uygulanacağını söylemektedir. Kabahatler hukukunda
bir davranışın yaptırıma bağlanmasının nedeni, söz konusu davranışın bir normu
ihlal etmiş olmasıdır.
Bu bağlamda, sonucuna bağlı olmaksızın, salt bir normun ihlal
edilmiş olmasının yaptırıma bağlanmasının nedeni normun ihlal edilmesiyle
ortaya çıkma olasılığı bulunan ve toplum düzenini bozabilecek veya tehdit
edebilecek nitelikteki fiillerin meydana gelmesinin önlenmesidir.
Dolayısıyla bir kısım eylem veya eylemsizlik hallerinin kabahat
olarak nitelendirilmesi ve yaptırıma bağlanmasının sebebi yalnızca toplum
düzeninin bozulmuş olması değildir. Kimi durumlarda bir eylem veya eylemsizlik,
kamu düzeninin bozulma ihtimalini (tehlikesini) önlemek amacıyla kabahat olarak
düzenlenebilmektedir. Buradaki kamusal yarar, söz konusu tehlikenin ortaya
çıkması ihtimalinin önlenmesidir.
Somut başvuruya konu olayda sendikalara yönelik bir emir
çıkarılmadığı gibi, sendikal faaliyetlere veya üyelerinin basın açıklaması
yapmalarını engellemeye yönelik olarak da bir emir çıkartılmamıştır. Ayrıca
çıkartılan emir, sendikal faaliyetlerin veya basın açıklamalarının içerikleri
ile de ilgili değildir. İdari para cezası yalnızca başvurucuların Valilikçe
yasaklanan yerde toplantı yapmak suretiyle kamu düzeninin bozulma tehlikesini
ortaya çıkarmaları nedeniyle uygulanmıştır. Dolayısıyla mevcut başvuruda
başvurucuların cezalandırılmasına temel alınan hukuki çerçevenin genel bir
yasaklama tedbiri olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Çoğunluk görüşünde kamu düzeninin bozulduğunun veya
bozulabileceğine ilişkin unsurların somut olayda ortaya konulması gerektiği
ifade edilmiştir. Ancak söz konusu kabahat bir somut tehlike suçu olmayıp soyut
tehlike suçudur. Yasaklanan eylemin yapılmasıyla yetkili merciin emrine aykırı
davranılmış, başka bir deyişle kabahat fiili gerçekleşmiş demektir. Bu sebeple
de ayrıca somut bir zararın veya tehlikenin doğup doğmadığının araştırılmasına
gerek bulunmamaktadır.
Bu kapsamda somut olayda gerçekleştirdikleri yürüyüş ve basın
açıklaması ile ibadethanelere gelen kişilerin ibadetlerinin etkilenme
derecesinin, eğitim kurumlarında eğitim - öğretim
gören öğrencilerin hangi surette etkilendiklerinin; cadde üzerinde bulunan
işyerlerinde meydana gelen zarar miktarının ve son olarak bölgeye gelen
turistlerin ne şekilde etkilendiklerinin somut olarak tespitinin zorluğu da
gözden kaçırılmamalıdır. Dolayısıyla bir zararın meydana geldiğinin
gösterilmesine gerek olmaksızın soyut olarak emre aykırı davranışın
gerçekleştirilmesi ile kabahatin işlendiğinin kabul edilmesi gerekir.
Açıkladığım nedenlerle, yasalarla idareye bir kısım mekânlarda
basın açıklaması yapılmasını yasaklama yetkisi verilmiş olmasının ve bu yasağa
uyulmaması halinde idari para cezası ile cezalandırılmasının toplumsal bir
ihtiyacı karşılamadığı söylenemeyecektir. Mevcut başvuruda söz konusu basın
açıklamasının öngörülebilir olarak bazı faaliyetlerin aksamasına neden olduğu
veya kamu düzenini bozduğu yönünde herhangi bir değerlendirme bulunmasa bile
başvurucuların yetkili merciin emirlerine aykırı hareket etmeleri tek başına
cezalandırılabilir bir davranıştır ve başvurucuların cezalandırılması toplumsal
bir ihtiyacı karşılamaktadır.
Bununla birlikte, başvuruculara uygulanan para cezasının idari
nitelikte bir ceza olduğu, adli sicil kayıtlarına işlenmediği, miktar itibarıyla
başvurucular üzerinde katlanılması mümkün olmayacak bir ağırlıkta olmadığı
dikkate alındığında, başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına yapılan müdahalenin orantısız olduğu da söylenemez.
Bu nedenle, başvuruya konu müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun olduğu, Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına
alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerektiği görüşüyle Mahkememizin sayın çoğunluğunun aksi yöndeki
görüşüne iştirak edilememiştir.