logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(A.T. (4) [2.B.], B. No: 2015/300, 20/11/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A.T. BAŞVURUSU (4)

(Başvuru Numarası: 2015/300)

 

Karar Tarihi: 20/11/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

Derya ATAKUL

Başvurucu

:

A.T.

Vekili

:

Av. Tülin UYAR BALCIOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kişilik haklarına saldırı nedeniyle açılan tazminat davasının reddedilmesinin şeref ve itibar hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/1/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte bir devlet üniversitesinin onkoloji ana bilim dalında tıp profesörü olarak görev yapmaktadır.

8. Başvurucu, 2011 yılında lösemi tedavisini üstlendiği hastası Ö.Y. ile bir restorana gitmiştir. Başvurucu, Ö.Y. ile restoranda bulunduğu sırada Ö.Y.nin eşi (davalı), annesi ve babası ile karşılaşmıştır. Taraflar arasında başlayan münakaşa fiziksel çatışmaya kadar varmıştır. Söz konusu olaya polis müdahale etmiş, her iki tarafın da şikâyetçi olması üzerine soruşturma başlatılmıştır.

9. Davalı; Savcılıkta alınan ifadesinde eşi Ö.Y.nin başvurucu ile duygusal bir ilişki yaşadığını, bundan pişmanlık duyarak ilişkiyi bitirmek istediğini ancak başvurucunun Ö.Y. üzerinde baskı kurarak Ö.Y.yi kendisi ile ilişki yaşamak zorunda bıraktığını iddia etmiştir. Davalıya göre başvurucu, Ö.Y.yi "Ben senin hayatında yoksam sen ölüsün, senin tedavini benden başka yapabilecek kimse yok. Eğer boşanmıyorsan dosyanı sekreterime bırakıyorum. Başının çaresine bak." gibi sözlerle tedavisini yarım bırakmakla tehdit etmiştir.

10. Bu olay basında da yer bulmuş, ulusal ölçekte yayın yapan bazı gazeteler ile bir internet haber sitesinde tarafların ceza soruşturması esnasında alınan ifadelerini de aktaran haberler yapılmıştır. Söz konusu haberlerde başvurucunun lösemi olan hastası ile duygusal ilişki yaşadığı, hastasıyla gittiği bir restoranda hastasının eşi, annesi ve babası tarafından darp edildiği, kavgaya dönüşen olaya polisin müdahale ettiği, tarafların birbirlerinden şikayetçi olduğu ve olayın ceza soruşturmasına konu olduğu belirtilmiştir. Haberlerde ayrıca başvurucunun savcılığa verdiği beyanında karşı tarafın iddialarını yalanladığı ifade edilmiştir. Başvurucuya göre hastası, kendisini arayarak moralinin bozuk olduğunu söylemiş ve görüşme talebinde bulunmuştur.

11. Başvurucu; hastası ile arasında duygusal bir ilişki olmadığını, hiçbir sebep yokken hasta yakınları tarafından darbedildiğini, darp olayına ilişkin olarak Savcılıkça şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde davalı tarafından iftira ve hakarete uğradığını, bu nedenle mesleki itibarının zedelendiğini ileri sürerek davalı aleyhine tazminat davası açmıştır. Başvurucu ayrıca davalı tarafından basına demeç vermek suretiyle asılsız ve gerçek dışı iddiaların tekrarlandığını, mesleki kimlik ve onuruna hukuka aykırı olarak tecavüz edildiğini ifade etmiştir.

12. Yargılamayı yürüten Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 26/4/2013 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi şöyledir:

"Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2011/24584 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; müştekisinin [D. Y.] olduğu şüphelisinin [M. Y.], [A. T.], [Ö. Y.], [A. Y.], [S. O.], [S. B.], [R. Ö.], [N. Ş.] olduğu ve hakaret tehdit mala zarar verme ve basit yaralamadan soruşturma yapıldığı kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilmiş olup, davalının 12.04.2011 tarihli karakolda alınan ifadesi incelendiğinde davalının [D. Y.nin] eşi [Ö. Y.] ile davacı [A. T.] ile ilişkisinin olduğunu, bu ilişkiden dolayı eşinin [A. T.den] ayrılmak istemediğini ve buna ilişkin ifadelerde bulunması yine dosyaya davalı tarafça ibraz edilen davacı tarafından yazıldığı iddia edilen belge sureti, tanık beyanları dikkate alındığında her ne kadar davacı tarafça davalının olmayan olayları ifade ettiğini davalının eşi ile ilişkisinin olmadığını beyan edilmiş ise de; davacının davalının eşi ile ilişkisinin olduğu bu ilişkiden dolayı davacı ve davalı ile ailesi arasında sürtüşme ve çatışmalar olması davalının vermiş olduğu ifade de davacı ve kendi eşi arasındaki ilişkinin anlatılması karşısında söz konusu ifadede geçen beyanların davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı yaşanan olayların anlatıldığından davacının iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

13. Karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin (Daire) 18/6/2014 tarihli ilamı ile onanmıştır.

14. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 13/11/2014 tarihli ilamı ile reddedilmiştir.

15. Ret kararı başvurucuya 26/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 7/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk kuralları için İlhan Cihaner (2) (B. No: 2013/5574, 30/6/2014), Bekir Coşkun ([GK] (B. No: 2014/12151, 4/6/2015) ve Kemal Kılıçdaroğlu (B. No: 2014/1577, 25/10/2017) kararlarına bakılabilir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu, bir hastasının yakınları tarafından hiçbir sebep yokken darbedildiğini, darp olayına ilişkin açılan soruşturmada şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde hastasının eşi tarafından iftira ve hakarete uğradığını iddia etmiştir. Başvurucu, hasta yakınının kendisi hakkındaki asılsız ve gerçek dışı iddialarını basına demeç vermek suretiyle de sürdürdüğünü, tüm toplumun önünde şeref ve itibarının zedelendiğini, mesleki kimlik ve onuruna hukuka aykırı olarak tecavüz edilmiş olması nedeniyle açtığı tazminat davasının reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 17., 20. ve 36. maddelerinde yer alan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun şeref ve itibar hakkı ile davalının ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2004, § 27; İlhan Cihaner (2), § 49). Bu nedenle başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesi bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

1. Genel İlkeler

a. Bireyin Şeref ve İtibarının Korunmasında Devletin Pozitif Yükümlülüğü

20. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde bulunan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), § 42).

b. Demokratik Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade Özgürlüğü

21. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], §§ 34-36). Bu bağlamda ifade özgürlüğü herkes için geçerlidir ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36).

c. Çatışan Haklar Arasında Dengeleme

22. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan şeref ve itibar hakkı ile şikâyet konusu ifadelerin sahibi davalının Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, §§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 49; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.

23. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut olaya uygulanabilecek olan kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:

i. Başvuru konusu ifadelerde kamu yararı bulunup bulunmadığı ve ifadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı

ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı

iii. Başvuru konusu ifadelerin kim tarafından dile getirildiği

iv. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ve ilgili kişinin önceki davranışları

v. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Hasan Yeşildağ, B. No: 2015/2653, 12/12/2018, § 24)

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

24. Başvurucu; hasta yakınları ile aralarında yaşanan darp olayına ilişkin açılan ceza soruşturmasında davalının şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde geçen kendisine yönelik iddialardan şikâyet etmektedir. Başvurucu her ne kadar bu iddiaların basında yer almasının şeref ve itibarını zedelediğinden de şikâyet etmişse de başvurucunun aleyhine bireysel başvuruda bulunduğu karar, yalnızca davalıya karşı açtığı davada verilen karardır.

25. Başvurucunun davalıya karşı açtığı davada ilk derece mahkemesi; dava dosyasındaki bilgi ve belgelere dayanarak olayın davalının Savcılık ifadesini doğrular şekilde gerçekleştiği, dolayısıyla iftira niteliğinde olmadığı tespitini yapmıştır. Savcılık tarafından açılan soruşturmanın kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararla sonuçlandığını gözönünde bulunduran ilk derece mahkemesi, davalının başvurucuya yönelik sarf ettiği sözlerin hakaret de içermediğini belirterek davanın reddine karar vermiştir.

26. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru incelemesinde bireylerin anayasal hakları ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin dava konusu olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz. Somut olayda ilk derece mahkemesi davalının ifade özgürlüğü ile başvurucunun şeref ve itibar hakkı arasında bir denge kurma işlemi yapmıştır. İlk derece mahkemesi, ihtilaf konusu olayın gerçekliği üzerinde durmuş; dava dosyasındaki delilleri değerlendirerek olayın esas itibarıyla gerçekleşmiş olduğu, davalı tarafından kullanılan ifadelerin taraflar arasında yaşanmış olayın anlatımından ibaret olduğu, bu nedenle iftira niteliğinde olmadığı, hakaret içermediği ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varmıştır.

27. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında somut olayda devletin başvurucunun şeref ve itibar hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı değerlendirilmiştir.

28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

29. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve itibar hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(A.T. (4) [2.B.], B. No: 2015/300, 20/11/2019, § …)
   
Başvuru Adı A.T. (4)
Başvuru No 2015/300
Başvuru Tarihi 7/1/2015
Karar Tarihi 20/11/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kişilik haklarına saldırı nedeniyle açılan tazminat davasının reddedilmesinin şeref ve itibar hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Şeref ve İtibarın Korunması (İfade Özgürlüğü Hariç) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6098 Türk Borçlar Kanunu 49
58
5187 Basın Kanunu 3
5237 Türk Ceza Kanunu 125
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 231
4721 Türk Medeni Kanunu 24
25
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi