TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CENGİZ EYİGÜN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/3097)
|
|
Karar Tarihi: 18/7/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucu
|
:
|
Cengiz
EYİGÜN
|
Vekili
|
:
|
Av. Alparslan
YÜCEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, askerde meydana gelen ölüm olayı üzerine başlatılan
ceza soruşturmasının etkili bir şekilde yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru dilekçesi ile başvuruya konu soruşturma dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Muğla/Bodrum İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı
Hizmet Muhafız Takım Komutanlığı emrinde asker iken 22/3/2013 tarihinde yaşamını
yitiren 1992 doğumlu Ş.E.nin babasıdır.
A. Ş.E.nin Askerlik
Süreci ve Ölümü
9. Başvurucunun oğlu Ş.E. 21/5/2012 tarihinde askere sevk
edilmiş ve 24/5/2012 tarihinde 125. Jandarma Eğitim Alay Komutanlığına
(Karabük/Safranbolu) teslim olmuştur.
10. Safranbolu'daki askerlik eğitimini 22/6/2012 tarihinde
tamamlayan Ş.E., yedi gün izin kullanmış ve 29/6/2012 tarihinde Muğla İl
Jandarma Komutanlığına teslim olmuştur.
11. Ş.E., Muğla'daki askerî birliğine katıldıktan sonra gerek
yaşadığı psikolojik sorunlar gerekse dizindeki ve belindeki ağrılar nedeniyle
muhtelif tarihlerde çeşitli hastanelerde muayene olmuştur. Büyük çoğunluğu Ş.E.nin yaşadığı psikolojik sorunlarla ilgili olan bu
muayeneler neticesinde Ş.E.ye istirahat raporları verilmiştir. Toplam 50 günden
fazla istirahat alan Ş.E., bu istirahatlerin büyük bir kısmını sıhhi izinli
olarak evinde geçirmiştir. Ş.E.ye bu istirahat raporlarının yanı sıra
13/12/2012 tarihinde uyum bozuklukları
tanısıyla üç ay hava değişimi verilmiştir.
12. Aldığı izinlerden sonra birliğine geç teslim olan Ş.E.
hakkında iki defa izin tecavüzü suçundan dosya hazırlanmıştır. Ş.E. hakkında
hazırlanan diğer bir suç dosyası ise amir ve üste saygısızlık, tehdit ve
hakaret etme, amir ve mafevkine hakaret etme suçlarına ilişkindir. Ş.E. ayrıca askerî adap ve terbiyeye yakışmayacak hal
ve hareketlerde bulunma, emre itaatsizlik suçlarından dolayı disiplin amiri
tarafından yedi gün oda hapsi cezası ile tecziye edilmiş, ancak bu ceza Ş.E.nin hava değişimi ve izinde bulunduğu sürelerden dolayı
infaz edilememiştir.
13. Üç aylık hava değişimi süresinin bitmesi üzerine birliğine
teslim olan Ş.E., 22/3/2013 tarihinde saat 15.00 sıralarında askeri birliğin tuvaletinde
asılı vaziyette ölü olarak bulunmuştur.
B. Ceza Soruşturması Süreci
14. Bodrum İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı yetkilileri saat
16.20-16.30 sıralarında olayı Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir.
Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı, olayın gecikmesinde sakınca bulunan hâllerden
olduğunu değerlendirerek resen soruşturmaya başlanmasına karar vermiştir.
Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı ayrıca Olay Yeri İnceleme ekibinin ölümün
gerçekleştiği yere yönlendirilmesini istemiştir.
15. Saat 16.30 sıralarında olay yerine varan Olay Yeri İnceleme
ekibi, Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda olay yeri incelemesine
başlamıştır. Olay yeri inceleme raporunun ilgili kısmı şöyledir:
"(...)
Bahse konu yerin ilçemiz Cumhuriyet Mahallesi Çırkan Caddesi üzerindeki Bodrum İlçe Jandarma Komutanlığı
olduğu, İlçe Jandarma Komutanlığına intikal edildiğinde Jandarma Ekiplerince
olay yerinin güvenliğinin alınmış olduğu ve güvenlik şeridi ile çevrilmiş
olduğu, bahse konu ası olayının İlçe Jandarma Komutanlığı ana binasının altında
zemin katta bulunan tuvalette olduğu, bahse konu tuvalete bina içerisinden, er
yatakhanesinden ve er gazinosundan girilebildiği, bahse konu tuvaletlere
girildiğinde giriş kapısına göre sol tarafta lavabo kısımlarının bulunduğu, bu
lavabolar önünde bir adet sandalye üzerinde 112 görevlilerince bırakılan şeffaf
tıbbi atıkların bulunduğu, girişe göre sağ tarafta ise pisuvar
ve toplam 6 (Altı) adet olan tuvaletlerin bulunduğu, bahse konu tuvaletlerin
PVC olduğu, tuvalet ebatlarının ise 200 cm x 130 cm x 110 cm olduğu, girişe
göre sağdan ikinci soldan beşinci tuvalet kabinin kapısının yarı açık vaziyette
olduğu, tuvaletin iç kısmına bakıldığında müntehir [Ş.E.nin] boyun kısmından
duvar üzerinde monteli sifon musluğuna yırtık kumaş parçası ile sırtı duvara
dayalı yönü tuvalet kapısına doğru ayakları zemine göre bel bölümünden yaklaşık
45 derece açı ile yere temas eder şekilde asılı bir vaziyette olduğu, üzerinde
askeri üniformanın bulunduğu, müntehirin asılı bulunduğu musluk ile zemin arasındaki
mesafenin 146 cm olduğu görüldü.
Günün nöbetçi Cumhuriyet Savcısı[nın] talimatı ile bahse
konu tuvalet kapısı yerinden sökülmüş ve müntehir [Ş.E.] asılı bulunduğu musluktan yırtık kumaş parçasının
düğüm olmayan kısmından kesmek suretiyle indirilmiş olup, bahse konu yaklaşık
55 cm uzunluğundaki kumaş parçası düğüm kısmı ve kesilen kısmı bant yardımı ile
sabitlenerek tahkikat evrakına eklenmek üzere tarafımızdan geçici olarak
muhafaza altına alınmıştır.
(...)"
16. Olay yeri incelemesi işleminden sonra ceset üzerinde ölü
muayene işlemi gerçekleştirilmiştir. Ölü muayene ve otopsi tutanağında özetle
cesedin 1.75 boylarında, 60-65 kilo ağırlığında olduğu, cesedin boynunda sağ
kulak alt kısmından sol kulak alt kısmına kadar yaklaşık 3 cm genişliğinde 24
cm uzunluğunda ası izi olduğu, cesedin baş ve boyun bölgesinde bunların
haricinde herhangi bir bulguya rastlanmadığı belirtilmiştir. Muayene sonucunda
kesin ölüm sebebinin klasik otopsi işlemi yapılarak tespit edilmesinin yerinde
olacağı değerlendirilmiştir.
17. Bunun üzerine kesin ölüm sebebinin tespiti için klasik
otopsi yapılmasına karar verilmiştir. 23/3/2013 tarihinde yapılan klasik otopsi
işlemi sonucunda hazırlanan 26/4/2013 tarihli raporda kişinin yüzünde ekimoz ve hematom
bulunmadığı, kişinin hyoid kemik sağ boynuzunda
çevresi ekimozlu kırık mevcut olduğu, bunun dışında
herhangi bir patolojik bulguya rastlanmadığı belirtilmiştir. Otopsi raporunda,
ayrıca kişiden alınan kanda etil-metil alkol bulunmadığı ancak amfetamine
grubuna ait maddelerden MDMA ve MDA'ya rastlandığı
ifade edilmiştir. Otopsi raporunun sonuç kısmında uyarıcı ve halusünojen madde almış olduğu tespit edilen şahsın asıya
bağlı asfiksi nedeniyle ölmüş olduğu yönünde kanaate
varıldığı belirtilmiştir.
18. Cumhuriyet savcısı olay günü bazı tanıkların ifadesini
almıştır. Ş.E. ile can dostu (diğer
amaçların yanında askerlerin birliklerine intibaklarını kolaylaştırmak için
kurulan askerî bir uygulama) olduğunu ifade eden M.U. adlı asker ifadesinde
özetle Ş.E.nin biraz hırçın bir yapıya sahip
olduğunu, diğer askerlerle sürekli olarak tartıştığını belirtmiştir. M.U.,
yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle Ş.E.ye üç ay hava değişimi verildiğini,
hava değişiminden sonra Ş.E.nin bambaşka bir insan
olduğunu, sessiz, sakin ve çok az konuşan bir kişiye dönüştüğünü ifade
etmiştir. M.U. olaydan bir önceki gün yanına Ş.E.nin
geldiğini ve ailesinin yüzünü yere düşürdüğünü, yaşamayı hak etmediğini
söylediğini ancak kendisinin Ş.E.nin söylediklerini
ciddiye almadığını belirtmiştir. M.U. olay günü Ş.E.yi yemekhanede yemek yerken gördüğünü, sonrasında
ise Ş.E.nin dışarıda kendisinden sigara istediğini,
kendisinin Ş.E.ye sigara verdiğini, Ş.E.yi bundan
sonra uzun bir süre etrafta göremeyince onu aramaya başladığını ancak bulamadığını,
bu sırada yanında N. ve E. isimli askerlerin de bulunduğunu ifade etmiştir.
M.U. daha sonra birliğin tuvaletine gittiğini, tuvaletlerden kapalı olan
ikisinin kapısını çaldığında içeriden ses geldiğini ancak kapalı olan diğer bir
tuvaletin kapısına vurduğunda içeriden herhangi bir sesin gelmediğini, bunun
üzerine yandaki diğer tuvalet kabinine girerek kapalı olan ancak ses gelmeyen
tuvalet kabinine doğru uzanıp baktığını, tuvalet kabininde Ş.E.yi
duvara yapışık vaziyette gördüğünü ifade etmiştir.M.U.,
Ş.E.yi o hâlde görür görmez Personel Şubeye gittiğini
ve durumu oradaki personele bildirdiğini belirtmiştir. M.U. son olarak Ş.E.nin hava değişiminden sonra kimseyle bir problem
yaşamadığını hatta daha önceki hatalarından dolayı asker arkadaşlarından ve
komutanlarından özür dilediğini, Ş.E.nin kimseyle
husumetinin bulunmadığını ifade etmiştir.
19. Cumhuriyet savcısı, olay günü F.S. adlı bir askerin de
ifadesini almıştır. F.S. ifadesinde özetle Ş.E.nin
sürekli olarak çevresindekilerle tartışan problemli bir kişi olduğunu,
psikolojik sorunları nedeniyle üç ay hava değişimi alan Ş.E.nin
bir hafta önce birliğe geldiğini, hava değişiminden sonra Ş.E.nin
kimseyle konuşmadığını ve sürekli birşeyler düşünür
gibi bir hâli olduğunu belirtmiştir. F.S., olay günü saat 14.55 sıralarında
tuvalete gittiğini, yaklaşık bir dakika kadar tuvalette kaldığını, hemen yan
tarafında bulunan tuvalet kabininden garip sesler geldiğini fakat net olarak ne
sesi olduğunu anlamadığını ifade etmiştir. F.S. son olarak bildiği kadarıyla Ş.E.nin husumet duyduğu birinin olmadığını belirtmiştir.
Cumhuriyet savcısı tarafından olay günü ifadesi alınan bir değer asker B.B.,
15.30 sıralarında İlçe Jandarma Karakol binasının alt katındaki tuvalete
gittiğini, sondan iki tuvaletin kapısının kapalı olduğunu, yaklaşık on dakika
kadar içeride kaldığını ancak herhangi bir ses duymadığını ifade etmiştir.
20. Cumhuriyet savcısı tarafından olay günü ifadesi alınan diğer
tanıklar da genel olarak Ş.E.nin yaşadığı psikolojik
sorunlar nedeniyle sürekli olarak sıhhi izinle evine gittiğini, ayrıca üç ay
hava değişimi aldığını, çevresindekilerle sık sık tartışmalar yaşadığını
belirtmişlerdir. Tanıklar ayrıca Ş.E.nin kimseyle bir
husumetinin bulunmadığını ifade etmişlerdir.
21. Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı, anılan araştırmalardan sonra
olay hakkında yetkisizlik kararı vererek dosyayı Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Hava Eğitim Komutanlığı Askerî Savcılığına (Askerî Savcılık) göndermiştir.
Soruşturmaya Askerî Savcılık devam etmiştir.
22. Askerî Savcılık istinabe yoluyla 13/8/2013 tarihinde
başvurucunun ifadesini almıştır. Başvurucu bu ifadesinde özetle oğlunun askere
gitmeden önce gayet sağlıklı bir insan olduğunu, herhangi bir psikolojik tedavi
de görmediğini ifade etmiştir. Başvurucu, oğlunun aldığı izinlerle sık sık eve
geldiğini, en son 2012 yılının Aralık ayında üç ay
hava değişimi alarak eve geldiğini, oğlunun bu dönemde "Benim hayatımı bitirdiler, ben artık sigortalı
herhangi bir işte çalışamam" şeklinde sözler söylediğini, niçin
böyle bir şey söylediğini sorduğunda ise herhangi bir açıklama yapmadığını,
hava değişimi 13/3/2013 tarihinde bittiği için oğlunun tekrar birliğine
döndüğünü ifade etmiştir. Başvurucu son olarak oğlunun intihar etmesine neden
olacak herhangi bir sorununun bulunmadığını belirterek olayın detaylı bir
şekilde araştırılmasını talep etmiştir.
23. Olay hakkında Adli Tıp Uzmanı Dr. Z.K. tarafından hazırlanan
26/3/2014 tarihli bilirkişi raporunda, başvurucunun oğlu Ş.E.nin
ölümüne neden olan ası tipinin vücut durumuna göre yarım ası olduğu, yarım
asının ise ayakların ya da vücudun bir kısmının yer ile temas hâlinde olduğu
ası olarak tanımlanabileceği belirtilmiştir. Raporda, Ş.E.nin
asma fiilini ayakları yere değer vaziyette gerçekleştirmiş olmasının teknik
olarak mümkün olduğu ifade edilmiştir.
24. Askerî Savcılık ayrıca 4/9/2014 tarihinde Adli Tıp Kurumu
Başkanlığına müzekkere yazarak ölüm sebebinin, kişinin gördüğü psikiyatrik
tedavilerde tıbbi açıdan bir kusur ya da ihmal bulunup bulunmadığının ve
kişinin ası sonucu intihar fiilini tek başına gerçekleştirip
gerçekleştiremeyeceğinin değerlendirilmesi talebinde bulunmuştur.
25. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu, olay hakkındaki adli ve
tıbbi evrakı dikkate alarak 24/9/2014 tarihli bir rapor hazırlamıştır. Raporda
özetle kişinin ölümünün ası sonucu meydana gelmiş olduğu, ası fiilinin kişinin
kendisi tarafından husulünün mümkün olduğu, kişinin tıbbi başvurularında görev
alan hekimlere kusur atfedilemeyeceği belirtilmiştir.
26. Askerî Savcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği tüm bu verileri
değerlendirerek Ş.E.nin ölümünde herhangi bir kişiye
atfı kabil kusur ve ihmal bulunmadığı, ölümün intihar sonucu meydana geldiği
kanaatine varmış; 2/7/2014 tarihli karar ile kovuşturmaya yer olmadığına karar
vermiştir.
27. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, Kara Kuvvetleri
Komutanlığı Ege Ordusu Komutanlığı Askerî Mahkemesinin (Askerî Mahkeme)
7/1/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
28.Bu karar, 10/2/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
29. Başvurucu 18/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
30.İlgili hukuk için bkz.
Coşkun Çiftler, B. No: 2014/18624, 22/2/2018, §§55-61.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 18/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu; oğlunun askerlik hizmetini ifa etmekte iken
birlik tuvaletinin sifon vanasına asılı vaziyette bulunması üzerine başlatılan
soruşturma sonucunda ölüm olayının intihar neticesinde gerçekleştiği
gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, olayın intihar
olduğu söylense de oğlunun intihar ettiğine inanmadığını ifade etmiştir.
Başvurucu, takriben 180 cm boyundaki oğlunun yaklaşık 130 cm yükseklikteki bir
yerden kendisini asmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Başvurucu, olayın
şüpheli bir ölüm olayı olduğunu ancak olay hakkında kapsamlı bir soruşturma
yürütülmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu, bu iddialarla adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; oğlunun ölümünün gerçek sebebinin
bulunması ve sorumluların cezalandırılması için soruşturmanın genişletilmesine
karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucu temel olarak oğlunun
ölümünün cinayet sonucu gerçekleşmiş olabileceğini ancak bu husus hakkında
yeterli bir araştırma yapılmadığı için olayın aydınlatılamadığını ileri
sürmüştür. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerinin özü, yaşam hakkının usul
yönü ile ilgilidir. Bu itibarla başvurucunun tüm şikâyetlerinin yaşam hakkının
usul yönü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
34. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
35. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik
ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi
için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Genel İlkeler
36. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, B.No:
2012/752, 17/9/2013, § 50). Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki
alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,bunun yanı sıra pozitif
bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını
gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§§ 50, 51).
37.Pozitif yükümlülüklerin korumaya ilişkin maddi yönünün yanı
sıra usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her
ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın
temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve
varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
38. Yaşam hakkına ilişkin bu usul yükümlülüğü olayın niteliğine
bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikteki soruşturmalarla yerine
getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve
cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat
davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali
gidermek ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
55).
39. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza
soruşturmalarının amacı yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir
şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve
sorumluluklarını tespit etmek üzere adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır.
Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Anayasa'nın 17. maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir
suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaların
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği
anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 56).
40. Soruşturmanın etkililiği ve yeterliliği bakımından
soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve ölüm olayını aydınlatabilecek
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerekmektedir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
57).
41. Ölüm olayına ilişkin yapılacak etkili bir soruşturma
kapsamında yetkililerin tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi
incelemeleri ve gerektiğinde yaralanmalar ile ilgili eksiksiz ve detaylı bir
rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması, ölüm sebebinin objektif
analizinin yapılması ve söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi
için mümkün olan tüm tedbirlerin alınması gibi işlemleri yapmaları
gerekmektedir. Ölüm sebebinin veya olası sorumlulukların tespit edilmesini
olumsuz yönde etkileyecek nitelikteki her türlü eksiklik, etkili bir soruşturma
yürütülmesi açısından risk teşkil edebilecektir (Meral Eşkili, B. No: 2013/7586,
4/11/2015, § 89).
42. Ayrıca soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya
karıştığından şüphelenilen kişilerden bağımsız olmaları gerekir. Bu durum
sadece hiyerarşik veya kurumsal bir bağlantı bulunmamasını değil aynı zamanda
somut bir bağımsızlığı da gerektirmektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
43. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini sağlayan
hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği
sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır.
Buna ilave olarak her olayda ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini
korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
44. Yukarıda sayılanlara ek olarak, yürütülecek soruşturmaların
makul bir süratte gerçekleştirilmesi ve özen gösterilmesi zorunluluğu da zımnen
mevcuttur. Elbette bazı durumlarda soruşturmanın veya kovuşturmanın
ilerlemesine engel olan unsurlar ya da güçlükler bulunabilir. Ancak bir
soruşturmada ve devamında yapılan kovuşturmada yetkililerin hızlı hareket
etmeleri yaşanan olayların daha sağlıklı bir şekilde aydınlatabilmesi,
kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı
eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin
engellenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).
2. İlkelerin
Olaya Uygulanması
45. Başvurucu; oğlunun intihar ettiğine inanmadığını, 180 cm
boyundaki oğlunun yaklaşık 130 cm yükseklikteki bir yerden kendisini asmasının
mümkün olmadığını, olayın şüpheli bir ölüm olayı olduğunu ancak olay hakkında
etkili bir soruşturma yürütülmediğini ileri sürmüştür.
46. Yukarıda da belirtildiği üzere ölüm olayının üçüncü kişi ya
da kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiği yönündeki şikâyetler ile ilgili
olarak soruşturma makamlarının sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını
sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü
bulunmaktadır. Kasıtlı bir eylem sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
mağdura/mağdurlara sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı ihlalini gidermek ve
mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir. Dolayısıyla cinayet iddiasına
ilişkin şikâyetler yönünden tüketilmesi gerek uygun başvuru yolunun ceza
soruşturması olduğu açıktır. Bu nedenle somut olayda soruşturma makamlarının
cinayet iddiası ile ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütüp yürütmediğinin
incelenmesi gerekir.
47. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde
soruşturma makamları tarafından başvurucunun oğlunun ölüm olayı ile ilgili
olarak çeşitli araştırmalar yapıldığı görülmektedir. Soruşturma makamları
tarafından bu kapsamda resen bir soruşturma başlatılmış, olay yeri incelemesi
yapılarak olay yerinin fotoğrafları çekilmiş ve krokisi çizilmiş, akabinde ölü
muayene işlemi ile otopsi işlemleri gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen
otopsi işlemi neticesinde hazırlanan raporda, Ş.E.nin
asıya bağlı asfiksi nedeniyle ölmüş olduğu yönünde
tespitler yapılmıştır. Soruşturma makamlarınca yapılan bu araştırmalarda olayın
cinayet olabileceği şüphesini uyandıran herhangi bir delil elde edilememiştir.
Somut olayın koşulları bağlamında anılan işlemlerin soruşturmanın seyrini
olumsuz olarak etkileyecek kadar geç yapıldığını yahut gereken özende
gerçekleştirilmediğini söylemek de mümkün gözükmemektedir.
48. Bunların yanı sıra olayla ilgili olarak birçok kişinin tanık
sıfatıyla ifadesi alınmıştır. İfadesi alınan bu tanıkların beyanlarının da
cinayet iddiasını destekleyecek herhangi bir kayıt içermediği anlaşılmıştır.
49. Esasen başvurucu; olayın cinayet olabileceğine ilişkin temel
argümanını, ası fiilinin 130 cm yükseklikteki bir yerden gerçekleştirilmesinin
mümkün olmadığı hususuna dayandırmıştır. Soruşturma makamları ise ası fiilinin
130 cm yükseklikteki bir yerden gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği hususu
ile ilgili olarak çeşitli araştırmalar yapmıştır. Askerî Savcılık bu kapsamda
hem Adli Tıp Uzmanı Dr. Z.K.dan hem de Adli Tıp
Kurumu 1. İhtisas Kurulundan rapor almıştır. Alınan her iki raporda da ası
fiilinin kişinin kendisi tarafından husulünün mümkün olduğu belirtilmiştir.
Başvuru formu ve eklerinde, birbiri ile uyumlu olan bu raporların
objektifliğinin ve/veya yeterliğinin sorgulanmasına neden olabilecek herhangi
bir bilgi ve belge tespit edilememiştir. Dolayısıyla somut olayda ası fiilinin
kişinin kendisi tarafından gerçekleştirildiği yönündeki tespitten ayrılmayı
gerektirecek ikna edici bir durumun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
50. Somut olayda ayrıca başvurucunun soruşturmaya aktif bir
şekilde katılabildiği, delillerini soruşturma makamlarına sunabildiği ve
iddialarını soruşturma makamları önünde ileri sürebildiği değerlendirilmiştir.
Bunun yanı sıra soruşturmanın 1 yıl 10 ay gibi makul bir sürede tamamlandığı
anlaşılmıştır.
51. Tüm bu hususlar dikkate alındığında Ş.E.nin
üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülüp öldürülmediği hususunda etkili bir
soruşturma yürütüldüğü sonucuna ulaşılmıştır.
52. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda yaşam hakkının
usul yönünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
18/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.