TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULHAKİM AKAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/3160)
|
|
Karar Tarihi: 6/2/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter
DEVECİ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Abdulhakim AKAY
|
|
|
2. Ayşe AKAY
|
|
|
3. Evin AKAY
|
|
|
4. Metin
AKAY
|
|
|
5. Mukaddes
AKAY
|
Vekili
|
:
|
Av. Veysel
VESEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ateşli silahla öldürme olayı hakkında etkili bir
ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 17/2/2015 ve 24/6/2015 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle
2016/12422 numaralı başvuru dosyasının 2015/3160 numaralı başvuru dosyasıyla
birleştirilmesine, bu dosyanın kapatılmasına ve incelemenin 2015/3160 numaralı
başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerine göre ilgili olaylar özetle
şöyledir:
9. Başvurucular Mukaddes Akay, Metin Akay, Evin Akay, Ayşe Akay
ve Abdulhakim Akay, 7/11/1995 tarihinde cesedi
bulunan L.A.nın sırasıyla eş
ve çocuklarıdır.
10. 7/11/1995 tarihinde saat 09.00 sıralarında Şırnak'ın İdil
ilçesinden Cizre ilçesine gitmekte olan güvenlik güçleri, İdil-Cizre arasındaki
kara yolunu Deştadara köyü yoluna bağlayan yerde ana
yol kenarında yüzüstü duran bir erkek cesedi görüp durumu İdil Cumhuriyet
Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) bildirmişlerdir.
11. Cumhuriyet Başsavcılığı, ölüm olayı hakkında derhâl
soruşturma başlatmıştır.
12. İdil Jandarma Komutanlığı (Jandarma Komutanlığı)
görevlilerince aynı gün düzenlenen tutanakta; cesedin gözlerinin siyah bir
ceketle bağlandığı, cesette sol kulak üzerinde iki, boyun bölgesinde bir ve sağ
bacakta bir olmak üzere toplam beş ateşli silah yarası bulunduğu, cesedin
çevresinde 7,62 mm çapında uzun namlulu bir tüfeğe ait dokuz boş kovan
bulunduğu ve bu kovanların Cumhuriyet Başsavcılığınca muhafaza altına alındığı
belirtilmiştir.
13. Jandarma Komutanlığı görevlilerince olay yerinin basit bir
krokisi çizilmiştir.
14. Ölü muayenesi işlemi, olay yerinde Cumhuriyet savcısının
huzurunda bir hekimce yapılmıştır. Bu işleme dair tutanakta cesedin sol
kulağındaki, boynundaki, göğsündeki ve bacağındaki ateşli silah yaraları tarif
edilmiş; ölü muayenesi yapılan kişinin tahminen 4-6 saat kadar önce öldürüldüğü
belirtilmiş ve ölümün baş bölgesindeki ateşli silah yarasına bağlı sebeplerle
gerçekleştiği açıklanarak kesin ölüm nedeninin tespit edilmesi nedeniyle ölü
muayenesi işlemine son verildiği ifade edilmiştir. Tutanağa göre ölü muayenesi
işlemi sırasında cesedin fotoğrafları çekilmiştir.
15. Komutanlık görevlilerince ceset yoldan geçen kişilere ve köy
halkına gösterilmiş ancak cesedin kime ait olduğu saptanamamıştır. Cesedi gören
Cizre Emniyet Amirliğinde görevli polisler, cesedin Cizre'de lokanta işleten L.A.ya ait olduğunu
söylemişlerdir. Bu hususu, L.A.nın
akrabaları olan H.D. ile S.A. da doğrulamıştır.
16. Cumhuriyet Başsavcılığının istinabe talebi üzerine Cizre
Cumhuriyet Başsavcılığı, Cizre Jandarma Komutanlığına bir müzekkere yazarak
6/11/1995 tarihinde ölenin veya şüpheli kişilerin araçla gece geç saatlerde Düzova köyünden geçip geçmediğinin öğrenilerek sonucun
bildirilmesini istemiştir.
17. Bu müzekkereye verilen cevaptan, güvenlik nedeniyle Düzova köyünden geçişlerin akşam 17.00'den sabah 06.00'ya
kadar engellendiği ve bildirilen tarihte herhangi bir aracın geçmediği
öğrenilmiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine İdil Emniyet
Amirliğince yapılan araştırmada, ölenin ilçe halkından herhangi biriyle ticari
ilişki içinde bulunmadığı ve ilçe merkezinde, öleni tanıyan bulunmadığı gibi
ölenin herhangi bir yakının da ikamet etmediği tespit edilmiştir.
19. Cumhuriyet Başsavcılığı, istinabe yoluyla ölenin babası Ş.A.nın, kardeşi İ.A.nın ve birlikte çalıştığı A.V.nin
ifadesini almıştır.
i. Ş.A. ifadesinde, oğlunun her gün saat 15.00 sıralarında
işyerinden çıkıp eve geldiğini, cesedin bulunmasından bir gün önce oğlu eve
gelmeyince V.A.yı telefonla
aradıklarını, oğlunun saat 15.00 sıralarında işyerinden çıktığını V.A.dan öğrendiklerini, Cizre'de oğlunu aradıklarını ancak
bulamadıklarını, oğlunun kimler tarafından öldürüldüğünü bilmediğini
söylemiştir.
ii. A.V., L.A.nın
olaydan bir gün önce saat 15.00 sıralarında işyerinden ayrılarak eve gittiğini,
saat 20.00 sıralarında kendisini telefonla arayan L.A.nınannesinin
L.A.nın eve gelmediğini söylediğini, durumu Emniyet
Müdürlüğüne haber verdiklerini, ayrıca Cizre'de L.A.yı
aradıklarını, en son saat 16.00 sıralarında Cizre Belediye Parkı'nda elinde bir
ilaç torbası ile görüldüğünü tespit ettiklerini ve L.A.nın
kimseylehusumet içinde olmadığını beyan etmiştir.
iii. İ.A. "durumun
Emniyet Müdürlüğüne bildirildiği" kısmı hariç A.V. ile aynı
yönde beyanda bulunmuştur.
20. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine, olay yerinden
elde edilen sekiz boş kovanı inceleyen Diyarbakır Kriminal
Polis Laboratuvarı Müdürlüğü (Kriminal Laboratuvar)
düzenlediği 28/11/1995 tarihli uzmanlık raporunda, tek bir silahtan atıldığı
tespit edilen inceleme konusu kovanların faili meçhul olaylar arşivi sırasına
kaydedilerek geçici olarak alıkonulduğunu belirtmiştir.
21. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine ölenin Deştadara köyü veya Elcani
mezrasıyla herhangi bir ilişkisinin olup olmadığını araştıran Jandarma Komutanlığıgörevlileri,L.A.nın
Sulak köyü Elcani mezrasında tanınmadığını tespit
etmiştir.
22. Cumhuriyet Başsavcılığı, fail/faillerin tespit edilemediği
gerekçesiyle 2/4/1996 tarihinde daimî arama kararı vermiştir. Bu kararda dava
zamanaşımı süresinin 7/11/2015 tarihinde dolacağı belirtilmiştir.
23. Daimî arama kararının Jandarma Komutanlığına gönderilmesi
sonrasında zamanaşımı süresi doluncaya kadar geçen süreçte belli aralıklarla
düzenlenen faillerin tespit edilemediğine ve araştırmaların devam ettiğine dair
tutanaklar Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
24. Cumhuriyet Başsavcılığınca yaptırılan incelelemede
farklı tarihlerde dört farklı olay yerinden elde edilen kovanları olay yerinden
ele edilen kovanlarla karşılaştıran Kriminal
Laboratuvar 14/9/1998 tarihli uzmanlık raporuyla kovanlar arasında herhangi bir
irtibat kurulamadığını bildirmiştir.
25. Başvurucular 7/6/2005 tarihinde vekilleri aracılığıyla
soruşturma evrakının bir fotokopisini almışlardır.
26. 25/3/2009 tarihinde L.A.nın ölümü
ile ilgili olarak Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe veren başvurucu
Mukaddes Akay, eşinin ölmeden önce anlattığına göre Jandarma İstihbarat Terörle
Mücadele (JİTEM) mensuplarınca çevreden soruşturulduğunu, öğrendiğine göre
eşinin 6/11/1995 tarihinde dört kişi tarafından beyaz renkli bir araçla Cizre
Jandarma Komutanlığına götürüldüğünü, bir süre sonra Cizre Jandarma Komutanlığındançıkarken görüldüğünü ancak Cizre Belediye
Parkı civarında yeniden aynı araca bindirildiğini, kaybolduğunun aynı akşam
kolluk birimlerine bildirildiğini, cesedinin bulunmasından sonra eşinin ortağı
olan ve siyasi olaylara karışan V.A.nın yurt dışına
kaçtığını, İdil'e kadar iki askerî arama noktası olduğunu ve kimlik kaydı
yaptırmadan eşinin bu arama noktalarından geçemeyeceğini, olay tarihinde Cizre
ilçe jandarma komutanının C.T. olduğunu, eşinin ölümünden C.T. ve onun
emrindeki kişilerin sorumlu olduğunu iddia etmiştir.
27. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı 9/12/2009 tarihinde 2009/430
sayılı soruşturma kapsamında başvurucu Mukaddes Akay'ın beyanını almıştır.
Başvurucu Mukaddes Akay ifadesinde, eşinin kimler tarafından götürüldüğüne dair
elinde kesin bir delil bulunmadığını, taziyeye gelen insanlardan dilekçede
yazılı hususları duyduğunu ve bu nedenle C.T.den
şüphelendiğini söylemiştir.
28. Başvurucular vekili 22/7/2014 tarihinde soruşturma evrakının
fotokopisini almıştır.
29. Başvurucular vekili Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği
25/11/2014 tarihli dilekçede L.A.nın
ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın özensiz ve etkisiz olduğunu belirterek
soruşturmadaki bazı eksikliklere dikkat çekmiş ve bazı taleplerde bulunmuştur.
Bu talepler şunlardır:
i. Ölü muayenesinde çekildiği belirtilen fotoğrafların dosya
arasına alınması
ii. Olay yerinde bulunan kovanların Kriminal
Laboratuvarca arşivdeki tüm kovanlarla karşılaştırılması
iii. 1995 yılı Kasım ayında Cizre-İdil arasında kaç kontrol
noktası olduğunun ve geçişlerin nasıl kontrol edildiğinin araştırılması
iv. İ.A. ve A.V.nin beyanlarının
yeniden alınması
v. Eski soruşturma numarası 2009/430 olan soruşturma dosyasında
yer alan L.A. ile ilgili belgelerin istenmesi ve bu soruşturma dosyasının
akıbetinin öğrenilmesi
30. Cumhuriyet Başsavcılığı 26/11/2014 ve 13/1/2015 tarihlerinde
Kriminal Laboratuvara bir müzekkere yazıp daha önce
incelenen kovanların yeniden incelenerek söz konusu kovanları ateşleyen silahın
başka olaylarda da kullanılıp kullanılmadığının tespit edilmesini istemiştir.
31. Cumhuriyet Başsavcılığı 26/11/2014 tarihinde Cizre
Cumhuriyet Başsavcılığına bir müzekkere yazarak L.A.nın ölümüyle ilgili herhangi bir soruşturmanın
bulunup bulunmadığını sormuş ve ilgili soruşturma evrakının bir suretini
istemiştir. Bu müzekkereye verilen cevaptan Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında L.A.nın ölümü ile ilgili herhangi
bir kayda rastlanmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan soruşturma evrakı arasında
başvurucu Mukaddes Akay'ın Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçe ile
başvurucu Mukaddes Akay'ın beyanlarını içerir tutanağın bulunduğu görülmüştür.
32. Kriminal Laboratuvar 13/1/2015
tarihli raporunda olay yerinden elde edilen kovanlar ile silahı tespit
edilemeyen olaylar arşivinde kayıtlı kovanlar arasında irtibat bulunmadığı ve
irtibat kurulması hâlinde bilgi verileceği belirtilmiştir.
33. Vekilleri aracılığıyla Kriminal
Laboratuvarı raporunun bir örneğini 30/1/2015 tarihinde alan başvurucular, ilk
bireysel başvurularını 17/2/2015 tarihinde yapmışlardır.
34. Soruşturma kapsamında daha önce ifadesi alınan A.V.nin kendisine mektup gönderdiğini iddia eden
başvurucular vekili, Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 8/4/2015 tarihli
dilekçeyle mektupta bahsi geçen kişilerin kimlik bilgilerinin tespit edilmesini
ve bu kişilerin dinlenilmesini talep etmiştir. Başvurucu vekilinin dilekçesine
eklediği mektupta; A.V.nin kamu görevlilerinin kötü
muamelelerine maruz kaldığı ve Almanya'ya kaçtığı,L.A.nın
ölümünden sonra lokantanın eski müşterisi olup bir siyasi partinin Uludere ilçe
teşkilatı başkanı olan Ö.A.nın kaymakam, emniyet
müdürü, yüzbaşı ve ilçe emniyet amiriyle birlikte A.V.den
yemek yapmasını istediği ve yüzbaşı olan kişinin A.V.ye "L.A. nerede? L.A.yı
öldürdüler. Sana 15 gün mühlet... O şimdi bulutlarda senin için yer arıyor.
Yakında seni bulutlarda yüzdüreceğiz..." dediği iddia
edilmiştir.
35. Cumhuriyet Başsavcılığı 16/6/2015 tarihinde Ö.A.nın tanık sıfatıyla ifadesini
almıştır. Ö.A. ifadesinde, L.A.nın
kim tarafından öldürüldüğünü bilmediğini, onu ve A.V.yi
tanımadığını, 1996 yılında Albay S.D. ile iki kez görüştüğünü ancak bu
görüşmelerin faili meçhul olaylarla bir ilgisinin olmadığını beyanetmiştir.
36. Cumhuriyet Başsavcılığı, kasten
öldürme suçu için suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan ve kim
olduğu tespit edilemeyen şüpheli/şüphelilerin lehine olan 1/3/1626 tarihli ve
765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen 20 yıllık dava zamanaşımı
süresinin 7/11/2015 tarihinde dolduğu gerekçesiyle 10/12/2015 tarihinde
kovuşturmaya yer olmadığına karar (KYO kararı) vermiştir.
37. Başvurucular; etkili soruşturma yürütülmediğini, suç
failleri ile delillerin doğru bir şekilde tespit edilemediğini ve Türkiye'nin
taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri ile suç tarihinden uzun yıllar
sonra yürürlüğe giren 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
uyarınca insanlığa karşı işlenen suçların dava zamanaşımı süresine tabi
olmadığını belirterek vekilleri aracılığıyla KYO kararına itiraz etmişlerdir.
38. Başvurucuların itirazı Midyat Sulh Ceza Hâkimliğinin
3/5/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
39. Bu karar 26/5/216 tarihinde tebliğ edilmiş ve 24/6/2016 tarihindebaşvurucular ikinci defa bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
40. İlgili hukuk için bkz. Sultani
Acar, B. No: 2014/16344, 22/3/2018, §§ 29-61.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
41. Mahkemenin 6/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
42. Başvurucular; yakınlarının ölü olarak bulunmasından önce
soruşturma makamlarına başvurmalarına rağmen soruşturma başlatılmadığını,
yakınlarının cesedinin bulunmasından sonra ise etkili bir soruşturma
yürütülmediğini iddia etmişlerdir. Bu kapsamda başvurucular;
i. İlk tanık ifadelerinin olaydan yaklaşık iki ay sonra istinabe
yoluyla alındığını,
ii. Cumhuriyet savcısının olay yerine gitmediğini ve görgü tanıklarını
tespit etmediğini,
iii. Başvurucu Mukaddes Akay'ın ifadesinin olaydan ancak on altı
yıl sonra kendi başvurusu üzerine alındığını,
iv. Klasik otopsi işlemi yapılmadığını,
v. İdil-Cizre kara yolu üzerinde bulunan kontrol noktalarının
tespit edilerek bu noktalardan bilgi alınmadığını,
vi. Başvurucu Mukaddes Akay'ın ifadesinde -var olduğu ileri
sürülen- JİTEMJİTEM mensuplarını göstermesine rağmen bu konuda araştırma
yapılmadığını,
vii. On dokuz yıllık soruşturma süresinin çok uzun olduğunu
belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
43. Ayrıca başvurucular; olayın faillerinin tespit
edilememesinden, soruşturma sürecine etkili katılamamaktan ve soruşturmanın
etkisiz yürütülmesi nedeniyle uygun bir tazminat elde etmek amacıyla başka iç
hukuk yollarına erişmekten de mahrum kalmaktan yakınarak etkili başvuru
haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
44. Başvurucu Mukaddes Akay'ın olaydan JİTEM'in
sorumlu olabileceğine dair iddiası sonrasında ortaya çıkan verilerin etkili
soruşturma yükümlülüğünü yeniden canlandırdığını öne süren başvurucular,
başvuru tarihinden daha önce bireysel başvuru yapamamalarını 2002 yılına kadar
devam eden olağanüstü hâle, ekonomik zorluklara, cehalete, 2014 yılına
kendilerini vekille temsil ettirme imkânlarının bulunmayışına ve soruşturmanın
etkisizliğini 22/1/2015 tarihinde fark etmelerine bağlamışlardır.
B. Değerlendirme
45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özünün
yakınlarının ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın etkisizliğine ilişkin
olduğu ve başvurunun kendine özgü koşulları -bu koşullar etkili soruşturma
yükümlülüğü kapsamında yapılacak incelemede açıklanacaktır- dikkate alındığında
başvurucuların iddiaları yalnızca yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
46. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın
"Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
" Herkes,
yaşama... hakkına sahiptir."
47. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
48. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir
başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucular, ölenin eş ve çocuklarıdır. Bu nedenle
başvuruda, başvuru ehliyeti yönünden bir eksiklik bulunmamaktadır.
49. Bununla birlikte başvurunun başvuru
yollarının tüketilmesi ve bu kuralla iç içe girmiş bulunan başvuru süresi kuralı bakımından da ayrı
bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.
50. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
52. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
53. Yaşam hakkı kapsamındaki bir olayla ilgili soruşturmanın
etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette gerekli
olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili
kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel
başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır
(Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
54. Başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen
doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan
soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa
başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul
olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve
şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira
soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde
anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir
(Yasin Ağca, B. No: 2014/13163,
11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma
yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren
süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucuların
etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her
başvurunun şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B.
No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87; Sultani Acar,§ 84).
55. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici
gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını
tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde
dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun
farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde
bireysel başvuruda bulunmalıdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88; Sultani Acar, § 85).
56. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark
edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp
zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun
zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle
getirecektir. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve
pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam
hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya
karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata
hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların
tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde
sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya
karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı
rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat
Azizoğlu, § 89; Sultani Acar, §
86).
57. Somut olayda başvurucu Mukaddes Akay 25/3/2009 tarihli
dilekçesinde ve Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 9/12/2009 tarihli
ifadesinde -somut bir veri ortaya koymadan- faillerin JİITEM mensupları
olduğunu ileri sürse de daimî arama kararının verildiği 2/4/1996 tarihinden
25/11/2014 tarihine kadar Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı herhangi bir işlem yapılmamıştır. Nitekim 22/7/2014 tarihinde
soruşturma evrakının fotokopisini alan başvurucular vekili Cumhuriyet
Başsavcılığına verdiği 25/11/2014 tarihli dilekçesinde soruşturmanın etkisiz
yürütüldüğünü iddia edip birtakım taleplerde bulunmuştur. O hâlde soruşturmanın
etkisiz yürütüldüğünün farkında olduklarını açıkça ifade etmeleri nedeniyle
bireysel başvuru yapmak için soruşturmanın sonuçlanmasını beklemeleri
gerekmeyen başvurucuların 17/2/2015 ve 24/6/2015 tarihlerinde yaptıkları
başvuruların süresinde olup olmadığının tespit edilebilmesi için öncelikle
25/11/2014 tarihinde sonra soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir
tedbirin alınıp alınmadığı ve soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut
verici gelişmelerin ve gerçekçi varsayımların bulunup bulunmadığının
belirlenmesi gerekir.
58. Başvurucular vekili 25/11/2014 tarihli dilekçe ile birtakım
taleplerde bulunsa da talep konusu hususların ölüm olayını çevreleyen
koşulların ve faillerin tespitine imkân verecek nitelikte olmadığı
değerlendirilmiştir. Zira;
-İ.A. ve A.V.nin yeniden ifadelerinin
alınmasını gerektirecek bir neden ileri sürülmemiştir.
-Ölüm nedeninin tespit edilmesi ve olay yerinde bulunan boş
kovanların muhafaza altına alınması nedeniyle ölü muayenesi işlemi sırasında
çekilen fotoğrafların soruşturma evrakı arasında yer alınmasının soruşturmanın
ilerlemesine katkıda bulunacağını söylemek güçtür.
-Cumhuriyet Başsavcılığı, Cizre'den cesedin bulunduğu yere
araçla gitmek için Düzova köyünden geçen İdil-Cizre
kara yolunu kullanmanın gerekliliğinden hareket ederek Düzova
Jandarma Komutanlığından anılan yoldan gece geç saatlerde herhangi bir araç
geçmediğini zaten öğrenmiştir. Nitekim A.V. ve İ.A., cesedinin bulunmasından
bir gün önce ölenin saat 16.00 sıralarında Cizre ilçe merkezinde görüldüğünü
beyan etmiştir (bkz. § 19). O hâlde Cizre ile İdil arasında kaç kontrol noktası
olduğunun tespitinin soruşturmanın ilerlemesine katkı sağlayacağı söylenemez.
-Başvuru formunda, 28/11/1995 tarihli uzmanlık raporunda olay
yerinden elde edilen boş kovanların faili meçhul olaylar arşiv sırasına
kaydedildiğinin belirtildiği ancak herhangi bir karşılaştırmaya yer
verilmediği, bu nedenle soruşturmada ilerleme sağlanmayacağının Kriminal Laboratuvarın 13/1/2015 tarihli raporuyla
anlaşıldığı iddia edilmiştir. Ancak boş kovanların Kriminal
Laboratuvarca incelenmesinin sebebi boş kovanların kaç farklı ateşli silahtan
atıldığını ve bu kovanlar ile faili meçhul olaylar arşivinde kayıtlı kovan ve
silahlar arasında irtibat bulunup bulunmadığını saptamaktır. Olay yerinden elde
edilen kovanların arşiv kaydına alınarak alıkonulması da arşivde kayıtlı kovanlar
ile incelenen kovanlar arasında irtibat bulunmadığına ancak inceleme tarihinden
sonra arşive kaydedilecek kovan ve silahlarla da karşılaştırma yapılacağına
işaret etmektedir. Nitekim 13/1/2015 tarihli raporda kovanlar ile Silahı Tespit
Edilemeyen Olaylar Arşivinde kayıtlı kovanlar arasında irtibat bulunmadığı ve
irtibat kurulması hâlinde bilgi verileceği belirtilmiştir. O hâlde Kriminal Laboratuvarının 13/1/2015 tarihli uzmanlık
raporunun soruşturmaya herhangi bir katkısı yoktur.
-Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/430 sayılı soruşturması
kapsamında başvurucu Mukaddes Akay'ın ifadesi alınmış olsa da başvuru formuna
göre anılan soruşturma kapsamında başvurucunun iddiaları ile ilgili bir
araştırma yapılmamıştır. Bu durumda Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/430
sayılı soruşturmasında esasen başvurucunun ifadesi dışında L.A.nın ölümüyle ilgili herhangi bir soruşturma evrakı
bulunmamaktadır.
59. Soruşturma kapsamında daha önce ifadesi alınan A.V.nin kendisine mektup gönderdiğini iddia eden başvurucular
vekili, Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 8/4/2015 tarihli dilekçeyle mektupta
bahsi geçen kişilerin kimlik bilgilerinin tespit edilmesini ve bu kişilerin
dinlenilmelerini talep etmiş ise de mektubu gönderenin kim olduğunun tespiti
mümkün olmadığı gibi mektupta bahsi geçen hususlar başvurucuların yakınlarının
ölüm olayının nasıl ve kimler tarafından gerçekleştiğine dair somut bir bilgi
içermemektedir. Nitekim ifadesi alınan Ö.A., L.A. ve A.V.yi tanımadığını beyan etmiştir.
60. Bu nedenlerle Anayasa Mahkemesi zaman bakımında yetkisinin
başladığı 23/9/2012 tarihinden sonra başvurucuların kendilerine göre etkisiz
bir biçimde yürütülen soruşturmanın artık etkili yürütüleceğine, soruşturmada
ilerleme sağlanacağına veya soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirlerin
alınacağına dair haklı bir beklenti içine girmelerini gerektirecek herhangi bir
umut verici gelişme yaşanmadığı, soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi
bir tedbir alınmadığı gibi bu hususlara ilişkin gerçekçi bir varsayımın da bulunmadığı
ve dava zamanaşımı süresinin dolmasına bir yıldan daha az bir süre kala
25/11/2014 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan talebin başvuru süresini
canlandırmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
61. Başvurucular daha önce bireysel başvuru yapamamalarını 2002
yılına kadar devam eden olağanüstü hâle, ekonomik zorluklara, cehalete, 2014
yılında kendilerini vekille temsil ettirme imkânlarının bulunmayışına
bağlamışlardır. Ancak başvurucuların soruşturma evrakının bir örneğini 7/6/2005
tarihinde vekilleri aracılığıyla aldıkları, başvurucu Mukaddes Akay'ın 2009
yılında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyetini içerir bir dilekçe verdiği
ve bireysel başvuru yaparken adli yardım talebinde bulunma imkânının olduğu
dikkate alındığında, başvurucular tarafından ileri sürülen bu hususların
gerçekçi ve inandırıcı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeple 25/3//2009
tarihinden itibaren soruşturma makamlarına şikâyetlerini iletebilen (bkz. § 26)
başvurucuların Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı
tarihten makul kabul edilemeyecek bir süre sonra yaptıkları 17/2/2015 ve
24/6/2016 tarihli başvurular,süresinde
yapılmış başvurular olarak kabul edilemez.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
6/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.