logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Abdulhakim Akay ve diğerleri [2.B.], B. No: 2015/3160, 6/2/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULHAKİM AKAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/3160)

 

Karar Tarihi: 6/2/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucular

:

1. Abdulhakim AKAY

 

 

2. Ayşe AKAY

 

 

3. Evin AKAY

 

 

4. Metin AKAY

 

 

5. Mukaddes AKAY

Vekili

:

Av. Veysel VESEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ateşli silahla öldürme olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 17/2/2015 ve 24/6/2015 tarihlerinde yapılmıştır.

3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2016/12422 numaralı başvuru dosyasının 2015/3160 numaralı başvuru dosyasıyla birleştirilmesine, bu dosyanın kapatılmasına ve incelemenin 2015/3160 numaralı başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerine göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucular Mukaddes Akay, Metin Akay, Evin Akay, Ayşe Akay ve Abdulhakim Akay, 7/11/1995 tarihinde cesedi bulunan L.A.nın sırasıyla eş ve çocuklarıdır.

10. 7/11/1995 tarihinde saat 09.00 sıralarında Şırnak'ın İdil ilçesinden Cizre ilçesine gitmekte olan güvenlik güçleri, İdil-Cizre arasındaki kara yolunu Deştadara köyü yoluna bağlayan yerde ana yol kenarında yüzüstü duran bir erkek cesedi görüp durumu İdil Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) bildirmişlerdir.

11. Cumhuriyet Başsavcılığı, ölüm olayı hakkında derhâl soruşturma başlatmıştır.

12. İdil Jandarma Komutanlığı (Jandarma Komutanlığı) görevlilerince aynı gün düzenlenen tutanakta; cesedin gözlerinin siyah bir ceketle bağlandığı, cesette sol kulak üzerinde iki, boyun bölgesinde bir ve sağ bacakta bir olmak üzere toplam beş ateşli silah yarası bulunduğu, cesedin çevresinde 7,62 mm çapında uzun namlulu bir tüfeğe ait dokuz boş kovan bulunduğu ve bu kovanların Cumhuriyet Başsavcılığınca muhafaza altına alındığı belirtilmiştir.

13. Jandarma Komutanlığı görevlilerince olay yerinin basit bir krokisi çizilmiştir.

14. Ölü muayenesi işlemi, olay yerinde Cumhuriyet savcısının huzurunda bir hekimce yapılmıştır. Bu işleme dair tutanakta cesedin sol kulağındaki, boynundaki, göğsündeki ve bacağındaki ateşli silah yaraları tarif edilmiş; ölü muayenesi yapılan kişinin tahminen 4-6 saat kadar önce öldürüldüğü belirtilmiş ve ölümün baş bölgesindeki ateşli silah yarasına bağlı sebeplerle gerçekleştiği açıklanarak kesin ölüm nedeninin tespit edilmesi nedeniyle ölü muayenesi işlemine son verildiği ifade edilmiştir. Tutanağa göre ölü muayenesi işlemi sırasında cesedin fotoğrafları çekilmiştir.

15. Komutanlık görevlilerince ceset yoldan geçen kişilere ve köy halkına gösterilmiş ancak cesedin kime ait olduğu saptanamamıştır. Cesedi gören Cizre Emniyet Amirliğinde görevli polisler, cesedin Cizre'de lokanta işleten L.A.ya ait olduğunu söylemişlerdir. Bu hususu, L.A.nın akrabaları olan H.D. ile S.A. da doğrulamıştır.

16. Cumhuriyet Başsavcılığının istinabe talebi üzerine Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, Cizre Jandarma Komutanlığına bir müzekkere yazarak 6/11/1995 tarihinde ölenin veya şüpheli kişilerin araçla gece geç saatlerde Düzova köyünden geçip geçmediğinin öğrenilerek sonucun bildirilmesini istemiştir.

17. Bu müzekkereye verilen cevaptan, güvenlik nedeniyle Düzova köyünden geçişlerin akşam 17.00'den sabah 06.00'ya kadar engellendiği ve bildirilen tarihte herhangi bir aracın geçmediği öğrenilmiştir.

18. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine İdil Emniyet Amirliğince yapılan araştırmada, ölenin ilçe halkından herhangi biriyle ticari ilişki içinde bulunmadığı ve ilçe merkezinde, öleni tanıyan bulunmadığı gibi ölenin herhangi bir yakının da ikamet etmediği tespit edilmiştir.

19. Cumhuriyet Başsavcılığı, istinabe yoluyla ölenin babası Ş.A.nın, kardeşi İ.A.nın ve birlikte çalıştığı A.V.nin ifadesini almıştır.

i. Ş.A. ifadesinde, oğlunun her gün saat 15.00 sıralarında işyerinden çıkıp eve geldiğini, cesedin bulunmasından bir gün önce oğlu eve gelmeyince V.A.yı telefonla aradıklarını, oğlunun saat 15.00 sıralarında işyerinden çıktığını V.A.dan öğrendiklerini, Cizre'de oğlunu aradıklarını ancak bulamadıklarını, oğlunun kimler tarafından öldürüldüğünü bilmediğini söylemiştir.

ii. A.V., L.A.nın olaydan bir gün önce saat 15.00 sıralarında işyerinden ayrılarak eve gittiğini, saat 20.00 sıralarında kendisini telefonla arayan L.A.nınannesinin L.A.nın eve gelmediğini söylediğini, durumu Emniyet Müdürlüğüne haber verdiklerini, ayrıca Cizre'de L.A.yı aradıklarını, en son saat 16.00 sıralarında Cizre Belediye Parkı'nda elinde bir ilaç torbası ile görüldüğünü tespit ettiklerini ve L.A.nın kimseylehusumet içinde olmadığını beyan etmiştir.

iii. İ.A. "durumun Emniyet Müdürlüğüne bildirildiği" kısmı hariç A.V. ile aynı yönde beyanda bulunmuştur.

20. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine, olay yerinden elde edilen sekiz boş kovanı inceleyen Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü (Kriminal Laboratuvar) düzenlediği 28/11/1995 tarihli uzmanlık raporunda, tek bir silahtan atıldığı tespit edilen inceleme konusu kovanların faili meçhul olaylar arşivi sırasına kaydedilerek geçici olarak alıkonulduğunu belirtmiştir.

21. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine ölenin Deştadara köyü veya Elcani mezrasıyla herhangi bir ilişkisinin olup olmadığını araştıran Jandarma Komutanlığıgörevlileri,L.A.nın Sulak köyü Elcani mezrasında tanınmadığını tespit etmiştir.

22. Cumhuriyet Başsavcılığı, fail/faillerin tespit edilemediği gerekçesiyle 2/4/1996 tarihinde daimî arama kararı vermiştir. Bu kararda dava zamanaşımı süresinin 7/11/2015 tarihinde dolacağı belirtilmiştir.

23. Daimî arama kararının Jandarma Komutanlığına gönderilmesi sonrasında zamanaşımı süresi doluncaya kadar geçen süreçte belli aralıklarla düzenlenen faillerin tespit edilemediğine ve araştırmaların devam ettiğine dair tutanaklar Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

24. Cumhuriyet Başsavcılığınca yaptırılan incelelemede farklı tarihlerde dört farklı olay yerinden elde edilen kovanları olay yerinden ele edilen kovanlarla karşılaştıran Kriminal Laboratuvar 14/9/1998 tarihli uzmanlık raporuyla kovanlar arasında herhangi bir irtibat kurulamadığını bildirmiştir.

25. Başvurucular 7/6/2005 tarihinde vekilleri aracılığıyla soruşturma evrakının bir fotokopisini almışlardır.

26. 25/3/2009 tarihinde L.A.nın ölümü ile ilgili olarak Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe veren başvurucu Mukaddes Akay, eşinin ölmeden önce anlattığına göre Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele (JİTEM) mensuplarınca çevreden soruşturulduğunu, öğrendiğine göre eşinin 6/11/1995 tarihinde dört kişi tarafından beyaz renkli bir araçla Cizre Jandarma Komutanlığına götürüldüğünü, bir süre sonra Cizre Jandarma Komutanlığındançıkarken görüldüğünü ancak Cizre Belediye Parkı civarında yeniden aynı araca bindirildiğini, kaybolduğunun aynı akşam kolluk birimlerine bildirildiğini, cesedinin bulunmasından sonra eşinin ortağı olan ve siyasi olaylara karışan V.A.nın yurt dışına kaçtığını, İdil'e kadar iki askerî arama noktası olduğunu ve kimlik kaydı yaptırmadan eşinin bu arama noktalarından geçemeyeceğini, olay tarihinde Cizre ilçe jandarma komutanının C.T. olduğunu, eşinin ölümünden C.T. ve onun emrindeki kişilerin sorumlu olduğunu iddia etmiştir.

27. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı 9/12/2009 tarihinde 2009/430 sayılı soruşturma kapsamında başvurucu Mukaddes Akay'ın beyanını almıştır. Başvurucu Mukaddes Akay ifadesinde, eşinin kimler tarafından götürüldüğüne dair elinde kesin bir delil bulunmadığını, taziyeye gelen insanlardan dilekçede yazılı hususları duyduğunu ve bu nedenle C.T.den şüphelendiğini söylemiştir.

28. Başvurucular vekili 22/7/2014 tarihinde soruşturma evrakının fotokopisini almıştır.

29. Başvurucular vekili Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 25/11/2014 tarihli dilekçede L.A.nın ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın özensiz ve etkisiz olduğunu belirterek soruşturmadaki bazı eksikliklere dikkat çekmiş ve bazı taleplerde bulunmuştur. Bu talepler şunlardır:

i. Ölü muayenesinde çekildiği belirtilen fotoğrafların dosya arasına alınması

ii. Olay yerinde bulunan kovanların Kriminal Laboratuvarca arşivdeki tüm kovanlarla karşılaştırılması

iii. 1995 yılı Kasım ayında Cizre-İdil arasında kaç kontrol noktası olduğunun ve geçişlerin nasıl kontrol edildiğinin araştırılması

iv. İ.A. ve A.V.nin beyanlarının yeniden alınması

v. Eski soruşturma numarası 2009/430 olan soruşturma dosyasında yer alan L.A. ile ilgili belgelerin istenmesi ve bu soruşturma dosyasının akıbetinin öğrenilmesi

30. Cumhuriyet Başsavcılığı 26/11/2014 ve 13/1/2015 tarihlerinde Kriminal Laboratuvara bir müzekkere yazıp daha önce incelenen kovanların yeniden incelenerek söz konusu kovanları ateşleyen silahın başka olaylarda da kullanılıp kullanılmadığının tespit edilmesini istemiştir.

31. Cumhuriyet Başsavcılığı 26/11/2014 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına bir müzekkere yazarak L.A.nın ölümüyle ilgili herhangi bir soruşturmanın bulunup bulunmadığını sormuş ve ilgili soruşturma evrakının bir suretini istemiştir. Bu müzekkereye verilen cevaptan Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında L.A.nın ölümü ile ilgili herhangi bir kayda rastlanmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan soruşturma evrakı arasında başvurucu Mukaddes Akay'ın Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçe ile başvurucu Mukaddes Akay'ın beyanlarını içerir tutanağın bulunduğu görülmüştür.

32. Kriminal Laboratuvar 13/1/2015 tarihli raporunda olay yerinden elde edilen kovanlar ile silahı tespit edilemeyen olaylar arşivinde kayıtlı kovanlar arasında irtibat bulunmadığı ve irtibat kurulması hâlinde bilgi verileceği belirtilmiştir.

33. Vekilleri aracılığıyla Kriminal Laboratuvarı raporunun bir örneğini 30/1/2015 tarihinde alan başvurucular, ilk bireysel başvurularını 17/2/2015 tarihinde yapmışlardır.

34. Soruşturma kapsamında daha önce ifadesi alınan A.V.nin kendisine mektup gönderdiğini iddia eden başvurucular vekili, Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 8/4/2015 tarihli dilekçeyle mektupta bahsi geçen kişilerin kimlik bilgilerinin tespit edilmesini ve bu kişilerin dinlenilmesini talep etmiştir. Başvurucu vekilinin dilekçesine eklediği mektupta; A.V.nin kamu görevlilerinin kötü muamelelerine maruz kaldığı ve Almanya'ya kaçtığı,L.A.nın ölümünden sonra lokantanın eski müşterisi olup bir siyasi partinin Uludere ilçe teşkilatı başkanı olan Ö.A.nın kaymakam, emniyet müdürü, yüzbaşı ve ilçe emniyet amiriyle birlikte A.V.den yemek yapmasını istediği ve yüzbaşı olan kişinin A.V.ye "L.A. nerede? L.A.yı öldürdüler. Sana 15 gün mühlet... O şimdi bulutlarda senin için yer arıyor. Yakında seni bulutlarda yüzdüreceğiz..." dediği iddia edilmiştir.

35. Cumhuriyet Başsavcılığı 16/6/2015 tarihinde Ö.A.nın tanık sıfatıyla ifadesini almıştır. Ö.A. ifadesinde, L.A.nın kim tarafından öldürüldüğünü bilmediğini, onu ve A.V.yi tanımadığını, 1996 yılında Albay S.D. ile iki kez görüştüğünü ancak bu görüşmelerin faili meçhul olaylarla bir ilgisinin olmadığını beyanetmiştir.

36. Cumhuriyet Başsavcılığı, kasten öldürme suçu için suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan ve kim olduğu tespit edilemeyen şüpheli/şüphelilerin lehine olan 1/3/1626 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen 20 yıllık dava zamanaşımı süresinin 7/11/2015 tarihinde dolduğu gerekçesiyle 10/12/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar (KYO kararı) vermiştir.

37. Başvurucular; etkili soruşturma yürütülmediğini, suç failleri ile delillerin doğru bir şekilde tespit edilemediğini ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleri ile suç tarihinden uzun yıllar sonra yürürlüğe giren 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu uyarınca insanlığa karşı işlenen suçların dava zamanaşımı süresine tabi olmadığını belirterek vekilleri aracılığıyla KYO kararına itiraz etmişlerdir.

38. Başvurucuların itirazı Midyat Sulh Ceza Hâkimliğinin 3/5/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

39. Bu karar 26/5/216 tarihinde tebliğ edilmiş ve 24/6/2016 tarihindebaşvurucular ikinci defa bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

40. İlgili hukuk için bkz. Sultani Acar, B. No: 2014/16344, 22/3/2018, §§ 29-61.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

41. Mahkemenin 6/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

42. Başvurucular; yakınlarının ölü olarak bulunmasından önce soruşturma makamlarına başvurmalarına rağmen soruşturma başlatılmadığını, yakınlarının cesedinin bulunmasından sonra ise etkili bir soruşturma yürütülmediğini iddia etmişlerdir. Bu kapsamda başvurucular;

i. İlk tanık ifadelerinin olaydan yaklaşık iki ay sonra istinabe yoluyla alındığını,

ii. Cumhuriyet savcısının olay yerine gitmediğini ve görgü tanıklarını tespit etmediğini,

iii. Başvurucu Mukaddes Akay'ın ifadesinin olaydan ancak on altı yıl sonra kendi başvurusu üzerine alındığını,

iv. Klasik otopsi işlemi yapılmadığını,

v. İdil-Cizre kara yolu üzerinde bulunan kontrol noktalarının tespit edilerek bu noktalardan bilgi alınmadığını,

vi. Başvurucu Mukaddes Akay'ın ifadesinde -var olduğu ileri sürülen- JİTEMJİTEM mensuplarını göstermesine rağmen bu konuda araştırma yapılmadığını,

vii. On dokuz yıllık soruşturma süresinin çok uzun olduğunu belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

43. Ayrıca başvurucular; olayın faillerinin tespit edilememesinden, soruşturma sürecine etkili katılamamaktan ve soruşturmanın etkisiz yürütülmesi nedeniyle uygun bir tazminat elde etmek amacıyla başka iç hukuk yollarına erişmekten de mahrum kalmaktan yakınarak etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

44. Başvurucu Mukaddes Akay'ın olaydan JİTEM'in sorumlu olabileceğine dair iddiası sonrasında ortaya çıkan verilerin etkili soruşturma yükümlülüğünü yeniden canlandırdığını öne süren başvurucular, başvuru tarihinden daha önce bireysel başvuru yapamamalarını 2002 yılına kadar devam eden olağanüstü hâle, ekonomik zorluklara, cehalete, 2014 yılına kendilerini vekille temsil ettirme imkânlarının bulunmayışına ve soruşturmanın etkisizliğini 22/1/2015 tarihinde fark etmelerine bağlamışlardır.

B. Değerlendirme

45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özünün yakınlarının ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın etkisizliğine ilişkin olduğu ve başvurunun kendine özgü koşulları -bu koşullar etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında yapılacak incelemede açıklanacaktır- dikkate alındığında başvurucuların iddiaları yalnızca yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.

46. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

" Herkes, yaşama... hakkına sahiptir."

47. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

48. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucular, ölenin eş ve çocuklarıdır. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti yönünden bir eksiklik bulunmamaktadır.

49. Bununla birlikte başvurunun başvuru yollarının tüketilmesi ve bu kuralla iç içe girmiş bulunan başvuru süresi kuralı bakımından da ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

50. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

52. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

53. Yaşam hakkı kapsamındaki bir olayla ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).

54. Başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her başvurunun şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87; Sultani Acar,§ 84).

55. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88; Sultani Acar, § 85).

56. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle getirecektir. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89; Sultani Acar, § 86).

57. Somut olayda başvurucu Mukaddes Akay 25/3/2009 tarihli dilekçesinde ve Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 9/12/2009 tarihli ifadesinde -somut bir veri ortaya koymadan- faillerin JİITEM mensupları olduğunu ileri sürse de daimî arama kararının verildiği 2/4/1996 tarihinden 25/11/2014 tarihine kadar Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir işlem yapılmamıştır. Nitekim 22/7/2014 tarihinde soruşturma evrakının fotokopisini alan başvurucular vekili Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 25/11/2014 tarihli dilekçesinde soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünü iddia edip birtakım taleplerde bulunmuştur. O hâlde soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünün farkında olduklarını açıkça ifade etmeleri nedeniyle bireysel başvuru yapmak için soruşturmanın sonuçlanmasını beklemeleri gerekmeyen başvurucuların 17/2/2015 ve 24/6/2015 tarihlerinde yaptıkları başvuruların süresinde olup olmadığının tespit edilebilmesi için öncelikle 25/11/2014 tarihinde sonra soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir tedbirin alınıp alınmadığı ve soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmelerin ve gerçekçi varsayımların bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir.

58. Başvurucular vekili 25/11/2014 tarihli dilekçe ile birtakım taleplerde bulunsa da talep konusu hususların ölüm olayını çevreleyen koşulların ve faillerin tespitine imkân verecek nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir. Zira;

-İ.A. ve A.V.nin yeniden ifadelerinin alınmasını gerektirecek bir neden ileri sürülmemiştir.

-Ölüm nedeninin tespit edilmesi ve olay yerinde bulunan boş kovanların muhafaza altına alınması nedeniyle ölü muayenesi işlemi sırasında çekilen fotoğrafların soruşturma evrakı arasında yer alınmasının soruşturmanın ilerlemesine katkıda bulunacağını söylemek güçtür.

-Cumhuriyet Başsavcılığı, Cizre'den cesedin bulunduğu yere araçla gitmek için Düzova köyünden geçen İdil-Cizre kara yolunu kullanmanın gerekliliğinden hareket ederek Düzova Jandarma Komutanlığından anılan yoldan gece geç saatlerde herhangi bir araç geçmediğini zaten öğrenmiştir. Nitekim A.V. ve İ.A., cesedinin bulunmasından bir gün önce ölenin saat 16.00 sıralarında Cizre ilçe merkezinde görüldüğünü beyan etmiştir (bkz. § 19). O hâlde Cizre ile İdil arasında kaç kontrol noktası olduğunun tespitinin soruşturmanın ilerlemesine katkı sağlayacağı söylenemez.

-Başvuru formunda, 28/11/1995 tarihli uzmanlık raporunda olay yerinden elde edilen boş kovanların faili meçhul olaylar arşiv sırasına kaydedildiğinin belirtildiği ancak herhangi bir karşılaştırmaya yer verilmediği, bu nedenle soruşturmada ilerleme sağlanmayacağının Kriminal Laboratuvarın 13/1/2015 tarihli raporuyla anlaşıldığı iddia edilmiştir. Ancak boş kovanların Kriminal Laboratuvarca incelenmesinin sebebi boş kovanların kaç farklı ateşli silahtan atıldığını ve bu kovanlar ile faili meçhul olaylar arşivinde kayıtlı kovan ve silahlar arasında irtibat bulunup bulunmadığını saptamaktır. Olay yerinden elde edilen kovanların arşiv kaydına alınarak alıkonulması da arşivde kayıtlı kovanlar ile incelenen kovanlar arasında irtibat bulunmadığına ancak inceleme tarihinden sonra arşive kaydedilecek kovan ve silahlarla da karşılaştırma yapılacağına işaret etmektedir. Nitekim 13/1/2015 tarihli raporda kovanlar ile Silahı Tespit Edilemeyen Olaylar Arşivinde kayıtlı kovanlar arasında irtibat bulunmadığı ve irtibat kurulması hâlinde bilgi verileceği belirtilmiştir. O hâlde Kriminal Laboratuvarının 13/1/2015 tarihli uzmanlık raporunun soruşturmaya herhangi bir katkısı yoktur.

-Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/430 sayılı soruşturması kapsamında başvurucu Mukaddes Akay'ın ifadesi alınmış olsa da başvuru formuna göre anılan soruşturma kapsamında başvurucunun iddiaları ile ilgili bir araştırma yapılmamıştır. Bu durumda Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/430 sayılı soruşturmasında esasen başvurucunun ifadesi dışında L.A.nın ölümüyle ilgili herhangi bir soruşturma evrakı bulunmamaktadır.

59. Soruşturma kapsamında daha önce ifadesi alınan A.V.nin kendisine mektup gönderdiğini iddia eden başvurucular vekili, Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 8/4/2015 tarihli dilekçeyle mektupta bahsi geçen kişilerin kimlik bilgilerinin tespit edilmesini ve bu kişilerin dinlenilmelerini talep etmiş ise de mektubu gönderenin kim olduğunun tespiti mümkün olmadığı gibi mektupta bahsi geçen hususlar başvurucuların yakınlarının ölüm olayının nasıl ve kimler tarafından gerçekleştiğine dair somut bir bilgi içermemektedir. Nitekim ifadesi alınan Ö.A., L.A. ve A.V.yi tanımadığını beyan etmiştir.

60. Bu nedenlerle Anayasa Mahkemesi zaman bakımında yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden sonra başvurucuların kendilerine göre etkisiz bir biçimde yürütülen soruşturmanın artık etkili yürütüleceğine, soruşturmada ilerleme sağlanacağına veya soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirlerin alınacağına dair haklı bir beklenti içine girmelerini gerektirecek herhangi bir umut verici gelişme yaşanmadığı, soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir tedbir alınmadığı gibi bu hususlara ilişkin gerçekçi bir varsayımın da bulunmadığı ve dava zamanaşımı süresinin dolmasına bir yıldan daha az bir süre kala 25/11/2014 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan talebin başvuru süresini canlandırmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

61. Başvurucular daha önce bireysel başvuru yapamamalarını 2002 yılına kadar devam eden olağanüstü hâle, ekonomik zorluklara, cehalete, 2014 yılında kendilerini vekille temsil ettirme imkânlarının bulunmayışına bağlamışlardır. Ancak başvurucuların soruşturma evrakının bir örneğini 7/6/2005 tarihinde vekilleri aracılığıyla aldıkları, başvurucu Mukaddes Akay'ın 2009 yılında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyetini içerir bir dilekçe verdiği ve bireysel başvuru yaparken adli yardım talebinde bulunma imkânının olduğu dikkate alındığında, başvurucular tarafından ileri sürülen bu hususların gerçekçi ve inandırıcı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeple 25/3//2009 tarihinden itibaren soruşturma makamlarına şikâyetlerini iletebilen (bkz. § 26) başvurucuların Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten makul kabul edilemeyecek bir süre sonra yaptıkları 17/2/2015 ve 24/6/2016 tarihli başvurular,süresinde yapılmış başvurular olarak kabul edilemez.

62. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 6/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Abdulhakim Akay ve diğerleri [2.B.], B. No: 2015/3160, 6/2/2019, § …)
   
Başvuru Adı ABDULHAKİM AKAY VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2015/3160
Başvuru Tarihi 17/2/2015
Karar Tarihi 6/2/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ateşli silahla öldürme olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Üçüncü kişiler arası eylemler sonucu ölüm/Ağır yaralanma - Usul yükümlülüğü Süre Aşımı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 102
104
5237 Türk Ceza Kanunu 7
66
67
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
173
6087 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu geçici 4
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi