TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SARA RAHMAZANİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/33)
|
|
Karar Tarihi: 8/5/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Sara RAHMAZANİ (CAFERİ) ve diğerleri
(bkz. ekli tablo)
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutulma koşulları nedeniyle de
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular Komisyonlara
sunulmuştur.
3. Komisyonlarca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvurucuların bir kısmı, bireysel başvuru harç ve masraflarını
karşılama imkânlarının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde
bulunmuştur.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tabloda numaraları
belirtilen başvuru dosyalarının 2015/33 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Muhtelif ülkelerin vatandaşı olan başvurucular farklı
tarihlerde idari gözetim altına alınmış ve farklı geri gönderme merkezlerine
konulmuşlardır.
8. Tüm başvurucular itirazları üzerine geri gönderme
merkezlerinden yetkili sulh ceza hâkimliklerince veya resen idare tarafından
farklı tarihlerde salıverilmişlerdir.
IV. İLGİLİ HUKUK
9. İlgili hukuk için bkz. T.T.
(B. No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25); B.T. ([GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38)
kararları.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
10. Mahkemenin 8/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talepleri
Yönünden
11. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların başvuru
giderlerini karşılayabilecek ölçüde mal varlıklarının bulunmadığı ve
taleplerinin dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılmış olup 12/1/2011 tarihli ve
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası
uyarınca adli yardım taleplerinin kabulü ile yargılama giderlerini ödemekten
geçici olarak muaf tutulmalarına karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Bir kısım başvurucu, aileleriyle görüşme ve telefonla
haberleşme haklarının sınırlandırıldığını, tutulma koşullarının insan
haysiyetiyle bağdaşmayacak ölçüde kötü olduğunu, bu koşullara karşı makul
sürede sonuç alabilecekleri etkili bir başvuru yolunun bulunmadığını belirterek
kötü muamele yasağı ve bu yasakla bağlantılı olarak da etkili başvuru hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, idari gözetim altında
tutulan yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında
incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No:
2013/9673 , 21/1/2015; K.A. [GK],
B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A.,
B. No: 2013/655, 20/1/2016, A.V. ve
diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824,
22/9/2016).
14. Anayasa Mahkemesi K.A.
(aynı kararda bkz. §§ 80, 81) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle
uğranılan zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru
yolunun bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu kanaate varırken
tutulma koşullarından dolayı çekilen ızdırap için
tazminata hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı kararının
bulunmadığı hususunu gözönünde bulundurmuştur.
15. Ancak Anayasa Mahkemesi, B.T.
başvurusunda bu içtihadını gözden geçirerek başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa Mahkemesi
idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin
İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 6/1/1982
tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesine göre idari
işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel
olanlarca idari yargıda tam yargı davası açılabileceğini, teorik düzeyde
mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta
hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve
yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası
olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§
45-58).
16. Başvurularda, bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus
bulunmamaktadır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvuruların bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
18. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
19. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden,
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak
davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye
erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi
gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., §
59).
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
20. Bir kısım başvurucu, idari gözetim altında tutulmalarının
hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
1. 6458 Sayılı Kanun'dan
Önceki Durum
21. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014 tarihinden önce gerçekleşen olaylar yönünden hukukumuzda, Anayasa'nın
19. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer verilen
usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen, giren ya da hakkında sınır dışı
etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması
uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi, sürenin
uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru
yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman
yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan
yasal bir düzenleme bulunmadığına dayalı olarak bu başlık altında yapılan
şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir (F.A.
ve M.A., A.V. ve diğerleri,
F.K. ve diğerleri, T.T., A.S.).
22. Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından içtihat değişikliğine
gidilen B.T. başvurusunda,
11/4/2014 tarihinden önce herhangi bir idari karar olmaksızın idari gözetim
altına alınarak özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancılar bakımından doğan zararlar
için doğrudan idari yargı mercilerinde tam yargı davası açılabileceği
belirtilmiştir (B.T., § 74).
Anılan kararda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin idari işlem veya eylem
türleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her
türlü işlem veya eylem sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala
dayanılarak idari yargıda açılacak tam yargı davasıyla istenebilmesi için
yeterli bir yasal zemin oluşturduğu, -sırf bilgi eksikliği nedeniyle-
fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde
yorumlanamayacağı, hiçbir idari işlem ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı
biçimde tutulan yabancılar yönünden tam yargı davasının etkili hukuk
mekanizması olduğu belirtilmiştir (B.T., §§
52, 54).
2. 6458 Sayılı Kanun'dan
Sonraki Durum
23. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014 tarihinden itibaren idari gözetim altında bulundurulan yabancıların
gerek idari gözetim kararının idarece resen sonlandırılması gerekse
tutulanların sulh ceza hâkimliğine yaptıkları itiraz üzerine serbest
bırakılmalarını müteakiben kendisine yapılan başvurularda, Anayasa'nın 19.
maddesine ve 6458 sayılı Kanun'daki usule aykırılıklardan dolayı da ihlal
kararları vermiştir (K.A., I.S. ve diğerleri).
24. Anayasa Mahkemesi ayrıca 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesine
göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde yabancıyı
özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun koyucunun idari
gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh ceza hâkimliklerini
tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka
uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi bulunmadığından sulh ceza
hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı davası açılamayacağını
açıklamıştır (B.T., §§ 70, 71).
25. Öte yandan sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının
hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda -idari yargı merciinin idari gözetim
kararının hukukiliğini denetleme yetkisinin bulunmadığı gözetildiğinde- 2577
sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim
kararının hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden
etkisiz hâle geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin ret
kararından itibaren süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunulabilir (B.T., § 72).
26. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı
olduğu gerekçesiyle itirazı kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını
engelleyici bir düzenleme bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T.,
§ 73). Aynı değerlendirme idari gözetimin idarece sonlandırılması
durumunda da geçerlidir. (A.A.,
B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37 )
27. Ayrıca herhangi bir idari gözetim kararı olmaksızın
özgürlüğünden yoksun bırakılanlar yönünden idari gözetim altına alınmış
olmaktan doğan zararlar için doğrudan idari yargı mercilerinde tam yargı davası
açılabileceği konusunda tereddüt bulunmamaktadır (B.T., § 74).
28. Yukarıdaki açıklamalar ışığında idari gözetimi sona
erdirilen başvurucuların uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararının
karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama
kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucunun bu karardan sonra idari yargıda açacağı dava
süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan
açıklamaların (bkz. § 19) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi
kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMALARINA
C. Diğer başvurucular tarafından yapılan yargılama giderlerinin
başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 8/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.