logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Suphiye Durğut [2.B.], B. No: 2015/3326, 15/11/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SUPHİYE DURĞUT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/3326)

 

Karar Tarihi: 15/11/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucu

:

Suphiye DURĞUT

Vekili

:

Av. Veysel VESEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir kişinin kamu görevlilerince kaçırılıp öldürülmesi ve bu olaylailgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının; olayın faillerinin yargılanmaması nedeniyle bu kişilerden yönelebilecek ve yaşam boyu sürecek tehdit, belirsizlik ve endişe sebebiyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/2/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. 14/7/1994 tarihinde saat 10.00 sıralarında İdil Jandarma Komutanlığına, İdil ilçesine bağlı bir köy yolunu İdil-Cizre kara yoluna bağlayan sapağa bir kilometre mesafede bulunan taşlık bir tarlada bir ceset bulunduğu bildirilmiştir.

9. Konudan haberdar edilen İdil Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) olay hakkında derhâl soruşturma başlatmıştır.

10. Olay yerini inceleyen ve olay yerinin basit bir krokisini çizen jandarma görevlileri bu kişinin gözlerinin poşu ile bağlandığı, uzun namlulu bir silahla -kafasını tarladaki kayaya dayamak suretiyle- öldürüldüğü sonucuna varmışlardır.

11. Cesedin üzerinden başvurucunun eşi S.D. adına düzenlenmiş bir adet hasta sevk evrakı ile bir hesap makinesi çıkmıştır.

12. Olay yerinde incelemelerde bulunan Cumhuriyet savcısı, cesedin ayak kısmında 30 adet boş kovan bulunduğunu tespit etmiştir.

13. Olay yerinde bir pratisyen hekim tarafından yapılan ölü muayenesi işleminde, ölenin vücudunda pek çok ateşli silah giriş ve çıkış deliği saptanmış, ölümün ateşli silah yaralarından meydana geldiği sonucuna varılmış ve klasik otopsi işlemine gerek görülmemiştir.

14. Olayı ihbar eden kişilerden A.A. jandarma görevlilerince alınan 14/7/1994 tarihli ifadesinde; saat 05.30 sıralarında beyaz renkli bir aracın köy yoluna saptığını, on dakika kadar sonra aracın gittiği yönden silah sesleri geldiğini, bir süre sonra aracın Cizre yönüne doğru gittiğini, iki saat sonra tarladan gelen köylülerin yol üzerindeki bir cesetten söz etmeleri üzerine olayı görevlilere haber verdiklerini ve cesedin kime ait olduğunu bilmediğini söylemiştir.

15. A.A.nın ifadesinde geçen beyaz renkli aracın tespiti amacıyla Cizre Emniyet Müdürlüğü ile istinabe yoluyla yazışma yapılmış ancak İdil yolu üzerindeki arama noktasında sadece 07.00-17.00 saatleri arasında görevli bulunduğu öğrenilmiştir.

16. İstinabe suretiyle 2/8/1994 tarihinde ifadesi alınan A.Y., bulunan cesedin dayısı S.D.ye ait olduğunu, birlikte elektronik eşya dükkânı işlettiklerini, dayısının nasıl öldürüldüğünü görmediğini ve bir ay kadar önce dayısının gözaltında tutulduğunu beyan edipS.D.nin açık kimlik bilgilerini bildirmiştir.

17. Cumhuriyet Başsavcılığı 19/12/1994 tarihinde, açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen faillerin gerçekleştirdiği eylemlerin kasten öldürme ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarını oluşturduğunu tespit edip zamanaşımı süresinin 14/7/2014 tarihinde dolacağını belirlemiş ve faillerin zamanaşımı süresi sonuna kadar aranması için daimî arama kararı vermiştir. Daimî arama kararı uyarınca kolluk görevlilerince zaman zaman düzenlenen, faillerin tespit edilemediğine ve faillerin kimliklerinin tespitine çalışıldığına ilişkin tutanaklar Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

18. Olay yerinde bulunan 30 adet boş kovanı tetkik eden Diyarbakır Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı (Kriminal Laboratuvar) 23/12/1994 tarihli raporunda; yirmi beşi bir silahtan, beşi ise başka bir silahtan atılan kovanların faili meçhul olaylar arşivine kaydedildiğini belirtmiştir.

19. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine farklı olaylarda ele geçirilen kovanları olay yerinde bulunan boş kovanlar ile karşılaştıran Kriminal Laboratuvar 14/9/1998 tarihli raporunda kovanlar arasında bağlantı kurulamadığını bildirmiştir.

20. S.D.nin kardeşi A.D. 27/3/2009 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe vererek S.D.nin 14/7/1994 tarihinde polis memurları R.H. ve C... tarafından beyaz renkli bir araca bindirilip götürüldüğünü, bu sırada araçta biri şoför olmak üzere üç kişinin bulunduğunu, ertesi gün S.D.nin cesedinin bulunduğunu, S.D.nin 1994 yılının Haziran ayının sonlarında B... isimli bir terör örgütü itirafçısı ile özel tim görevlilerince yirmi gün gözaltında tutulduğunu, 23/4/1994 tarihinde polis memurları R.H. ile C...nin S.D.yi zorla bir araca bindirip götürdüklerini ve sabaha kadar gözaltında tuttuklarını iddia etmiştir. Ayrıca A.D., B...yi görürse teşhis edebileceğini ifade etmiştir.

21. Eşinin polis memurları B..., R.H. ve C... tarafından öldürüldüğüne ve olay hakkında şikâyetçi olduğuna dair dilekçe vermesi üzerine başvurucu 14/5/2012 tarihinde, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/430 Sor. sayılı soruşturması kapsamında dinlenmiştir. Başvurucu ifadesinde; eşi, çocukları ve eşinin kardeşi A.D. ile birlikte evlerinde uyumakta iken 06.00-06.30 sıralarında evlerinin kapısının çalındığını, eşinin C... ve B... Tarafından beyaz renkli bir araca bindirilerek götürüldüğünü, araçta R.H. ile tanımadığı bir kişinin olduğunu, bir gün sonra eşinin cesedinin bulunduğunu, olay hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca bir soruşturma yürütüldüğünü, eşinin terör örgütüyle bir ilgisinin bulunmadığını, bahsettiği kişilerin daha önce de eşine işkence ettiklerini ve bir keresinde eşinin yirmi gün gözaltında kaldığını söylemiştir.

22. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı 18/5/2012 tarihinde, S.D.nin ölümü hakkında yürütülen soruşturmayı 2009/430 Sor. sayılı soruşturmadan ayırmış ve soruşturma yetkisinin kendisine ait olmadığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı vererek soruşturma evrakını Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

23. Cumhuriyet Başsavcılığı, yetkisizlik kararıyla gelen soruşturma evrakını S.D.nin ölümü hakkında yürütülen soruşturma ile birleştirmiştir.

24. Cumhuriyet Başsavcılığı, Şırnak Emniyet Müdürlüğü ile Cizre Emniyet Müdürlüğünden başvurucunun ifadesi ile A.D.nin dilekçesinde isimleri geçen kişilerin açık kimlik bilgilerinin tespitini istemiştir.

25. Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 3/8/2012 ve 6/8/2012 tarihli cevap yazılarında, 1994 yılında görev yapan R.H. ve C... isimli veya bu isimlerle bilinen polis memuruna rastlanmadığı ve B... kod adlı terör örgütü mensubunun A.Y. olduğu bildirilmiştir.

26. Cumhuriyet Başsavcılığı 10/8/2012 tarihinde, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca A.Y.nin terör örgütü üyesi olma ve kasten öldürme suçlarını işlediği iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında hakkında yakalama emri düzenlendiği, soruşturmaya konu olayın da silahlı terör örgütü faaliyeti kapsamında işlendiği kanaatine varıldığı ve soruşturma görevinin kendisine ait olmadığı gerekçesiyle bir fezleke düzenleyerek soruşturma evrakını Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (TMK 10. madde ile görevli) göndermiştir.

27. A.Y. hakkında yakalama emri düzenlenmesine neden olan soruşturma kapsamında düzenlenen 14/7/2009 tarihli iddianamede şüpheliler C.T., K.A., T.A., A.Y., H.A., F.A. ve K.A.nın S.D.yi öldürdüklerine dair bir iddiadan söz edilmediği anlaşılmıştır.

28. 4/10/2013 tarihinde daimî arama kararı veren Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. madde ile görevli) 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi gereği kurulan mahkemeler ile cumhuriyet başsavcılıklarının görevlerine son verildiği gerekçesiyle 15/3/2014 tarihinde yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma evrakını Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

29. Cumhuriyet Başsavcılığı 27/6/2014 tarihinde, A.Y.nin ifadesinin alınması için Batman Cumhuriyet Başsavcılığına istinabe yazısı yazmış ve zamanaşımının dolacağı tarihi belirtmiş ise de adı geçenin İstanbul'da ikamet etmesi nedeniyle ifadesi alınamamıştır.

30. Cumhuriyet Başsavcılığı 17/10/2014 tarihinde, başvurucunun ifadesinde bahsi geçen kişilerin kim olduğunun tespit edilemediği, kimlik bilgileri belirlenemeyen faillerin gerçekleştirdiği eylemin suç tarihinde yürürlükte bulunan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nda yer alan devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve kasten öldürme suçlarını oluşturduğu ve bu suçlar için 765 sayılı Kanun'da öngörülen yirmi yıllık dava zamanaşımı süresinin 14/7/2014 tarihinde dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

31. Başvurucu vekili, ölüm olayıyla ilgili başka birsoruşturmada verilen bir kararadeğinerek insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı süresinin işlemeyeceğini ve A.Y. hakkında açılan bir dava bulunduğu için zamanaşımı süresinin kesildiğini belirterekCumhuriyet Başsavcılığınca verilen karara itiraz etmiştir. Ayrıca başvurucu vekili, en başından itibaren pek çok eksiklik ihtiva eden, S.D.nin ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın etkisiz olduğunu iddia etmiştir. Bu kapsamda başvurucu vekili, başka hususlar yanında cesedin S.D.nin yakınlarına teşhis ettirilmemesinden, beyaz renkli araç hakkında yeterli araştırma yapılmamasından ve şikâyet dilekçesi verene kadar başvurucunun ifadesinin alınmamasından yakınmıştır.

32. Bu itiraz, Midyat Sulh Ceza Hâkimliğinin 31/12/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

33. Bu karar başvurucu vekiline 22/1/2015 tarihinde tebliğ edilmiş ve 20/2/2015 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

34. Konuyla ilgili ulusal ve uluslararası hukuk norm ve uygulamaları, Anayasa Mahkemesinin Sultani Acar (B. No: 2014/16344, 22/3/2018, §§ 29-61) başvurusu hakkında verdiği kararda yer almaktadır.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

35. Mahkemenin 15/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

36. Başvurucu; eşinin Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele (JİTEM) mensupları B... kod adlı A.Y., R.H. ve C... tarafından evlerinden alınıp beyaz renkli bir araca bindirilerek kaçırıldığını, bu olaydan bir gün sonra eşinin cesedinin bulunduğunu ve eşinin kamu görevlilerine karşı korunmadığını belirterek eşi yönünden yaşam hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

37. Öte yandan başvurucu, faillerin kamu görevlisi olduğunun açık olduğunu, 1994 yılında Cizre'de gerçekleştirdikleri bazı eylemler nedeniyle C.T., K.A. ve A.Y. hakkında devam eden bir kovuşturma bulunması nedeniyle dava zamanaşımı süresinin kesildiğini ve esasen insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımının söz konusu olmadığını belirterek kendisi yönünden etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Hukuki Vasıflandırma ve İncelemenin Kapsamı Yönünden

38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

39. Başvurucunun şikâyetlerinin özü, eşinin kamu görevlisi olduğunu ileri sürdüğü kişilerce kaçırılıp öldürüldüğüne ve bu olayla ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun kendisi yönünden etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiası da yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.

40. Diğer taraftan Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilip edilmediği konusunda bir değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak nitelikte -makul şüphenin ötesinde- kanıt, Anayasa Mahkemesinin elinde bulunmamaktadır. Olayın gerçekleştiği koşullar, başka bir ifadeyle ölenin hangi nedenle ve kimler tarafından öldürüldüğü, bir değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak nitelikte tespit edilememiştir. Dolayısıyla inceleme, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu ile sınırlı olarak yapılmıştır.

41. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, yaşama... hakkına sahiptir."

42. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

43. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013,§ 41). Başvurucu, ölen S.D.nin eşidir. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti yönünden bir eksiklik bulunmamaktadır.

44. Bununla birlikte başvurununbaşvuru yollarının tüketilmesi ve bu kuralla iç içe girmiş bulunan başvuru süresi kuralı bakımından da ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

45. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

47. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

48. Anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).

49. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

50. Tüketilmesi gereken başvuru yolları, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikteki kullanılabilir ve etkilibaşvuru yollarıdır. Ayrıca, başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların başvuru yollarını tüketmeleri noktasında kendilerinden beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediklerinin başvurunun özelliklerinin dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28).

51. İhlal iddiasını değerlendirmeye ve ihlal tespiti yapıldığında yeterli giderimi sağlamaya imkân tanıyan bir başvuru yolunun bulunmaması hâlinde başvuru yollarının tüketilmesi kuralının uygulanması mümkün olmayacaktır (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucuların ihlali öğrendikleri tarihten itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

52. Şikâyetleri konusunda çözüm sağlayabilecek, etkili bir başvuru yolunun mevcut olması hâlinde öncelikle bireysel başvuruda bulunmak, dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülüğü bulunan başvurucular, en kısa sürede yetkili makamlara başvurmalıdırlar. Zira zaman geçtikçe delillerin kaybolma veyabozulma ihtimali artmakta ve gerçeklerin ortaya çıkması zorlaşmaktadır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 84).

53. Öte yandan şikâyeti yetkili makamlara iletmenin imkânsız veya önemli ölçüde güç olduğu durumlar -ki bu durumların neler olduğu her başvuruda olay ve olgular ile başvurucunun tutumu nazara alınarak ayrıca değerlendirilmelidir-mevcutsa başvurucularınözen yükümlülüğünün ancak bahse konu durumların sona ermesinden itibaren başlayacağı kabul edilmelidir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 85).

54. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).

55. Diğer taraftan başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır (Yasin Ağca, § 121). O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir. Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği, her davanın şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 87).

56. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88).

57. Somut olayda Cumhuriyet Başsavcılığınca ölü muayenesi işlemi ile olay yerinde bulunan boş kovanların incelenmesine ve olay yerinde bulunan boş kovanlar ile başka olaylarda ele geçirilen kovanların karşılaştırılmasına ilişkin işlemler yapılmıştır. Ne var kibahsedilen işlemeler haricinde daimî arama kararının verildiği 19/12/1994 tarihinden A.D.nin Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe verdiği 27/3/2009 tarihine kadar faillerin tespiti ve ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti için herhangi bir işlem yapılmamıştır.

58. Ölenin kardeşi A.D.nin dilekçesinde, S.D.nin polis memurları R.H. ve C... tarafından beyaz renkli bir araca bindirilip götürüldüğünü iddia etmesine rağmen söz konusu iddialarla ilgili bir araştırma yapılmamıştır.

59. Başvurucunun14/5/2012 tarihli ifadesinde eşinin C... ve B... tarafından beyaz renkli bir araca bindirilerek götürüldüğünü ve araçta R.H. iletanıyamadığı bir kişinin de yer aldığını ileri sürmesi üzerine yapılan araştırmalarda C... ve R.H. isimli kişilerin kim oldukları tespit edilememiş olsa da B... kod adlı kişinin A.Y. olduğu Cumhuriyet Başsavcılığınca 6/8/2012 tarihinde öğrenilmiştir. Buna karşın zamanaşımının süresinin dolmasına on yedi gün kalıncaya kadar A.Y.nin ifadesinin alınmasına yönelik herhangi bir işlem tesis edilmemiştir. Nihayetinde zamanaşımı süresinin 14/7/2014 tarihinde dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

60. Eşinin öldürülmesi ile ilgili şikâyetini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektiği yönünde herhangi bir iddiası bulunmayan başvurucu, B... kod adlı kişinin A.Y. olduğunun tespit edilmesine ve bundan başka soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici bir gelişme yaşanmamasına rağmen zamanaşımı süresi doluncaya kadar A.Y.nin ifadesinin alınmasına yönelik olarak Cumhuriyet Başsavcılığından herhangi bir talepte bulunmamış; etkili ve yeterli bir biçimde yürütülmediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edereketkisizliğinin zaten farkında olduğunu ortaya koyduğu soruşturmanın sonuçlanmasını beklemiştir.

61. Soruşturmanın etkisizliğinin farkında olduğunu açıkça ortaya koyan başvurucunun bireysel başvuruda bulunmak için soruşturmanın sonuçlanmasını beklemesinin gerekmediği dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarih ile başvuru tarihi arasındaki sürenin makul kabul edilmeyecek ölçüde uzun olduğu ve 20/2/2015 tarihinde yapılan başvurunun süresinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

62. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

63. Başvurucu; eşinin kaçırılmasına tanık olduğundan, bu olaydan bir gün sonra eşinin cesedinin İdil ilçesinde bulunduğundan, eşinin neden kaçırılıp öldürüldüğünü bilmeden yaşadığından ve eşinin ölümünden sorumlu olan kişilerin yargı önünde hesap vermemeleri nedeniyle olayın faillerinden kendisine yönelebilecek ve yaşam boyu sürecek bir tehdit, belirsizlik ve endişeden söz ederek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

64. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir..."

65. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."

66.6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."

67. Anayasa Mahkemesi, kötü muamele yasağına ilişkin bu tür şikâyetleri incelediği başvurularda; hakları ihlal edilen kişinin aile üyelerinin olaydan dolayı ruhsal çöküntü ve üzüntü yaşamalarının kendileri için kaçınılmaz bir sonuç olduğunu, bu nedenle Anayasa'nın 17. maddesinin bu kişiler bakımından ihlal edilebilmesi için söz konusu durumun yeterli olmadığını, aile bireylerinden birinin mağdur olup olmamasının yaşadıkları üzüntüden farklı bir boyut kazandıracak özel faktörlerin başvuruda var olup olmadığına bağlı olduğunu ifade etmiştir (Engin Gök ve diğerleri, B. No: 2013/3955, 14/4/2016, §§ 49-54).

68. Diğer taraftan bir bireysel başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan veya dolaylı olarak etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24).

69. Buna göre aile bireylerinin kötü muamele yasağı bakımından mağdur statüsüne sahip olabilmesi için olayda yakınlarına yönelik şiddet eylemi nedeni ile kaçınılmaz olarak yaşanılan üzüntüye farklı bir boyut ve şekil kazandırılmış olmalıdır (Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017, § 121).

70. Somut olayın kendine özgü koşulları ve ileri sürülen şikâyetler dikkate alındığında eşinin hangi koşullarda öldüğüne herhangi bir şekilde tanıklık etmeyen başvurucunun -eşinin ölümünden dolayı duyduğunu ifade ettiği üzüntü haricinde- bu üzüntüye farklı bir boyut kazandırabilecek ve kendisiyle ilgili olarak kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasını savunabileceği bir durum tespit edilememiştir. Dolayısıyla başvurucunun kötü muamele yasağı bakımından mağduriyetinin söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır.

71. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 15/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Suphiye Durğut [2.B.], B. No: 2015/3326, 15/11/2018, § …)
   
Başvuru Adı SUPHİYE DURĞUT
Başvuru No 2015/3326
Başvuru Tarihi 20/2/2015
Karar Tarihi 15/11/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bir kişinin kamu görevlilerince kaçırılıp öldürülmesi ve bu olayla ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının; olayın faillerinin yargılanmaması nedeniyle bu kişilerden yönelebilecek ve yaşam boyu sürecek tehdit, belirsizlik ve endişe sebebiyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması Süre Aşımı
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Kişi Bakımından Yetkisizlik
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi