TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULHAMİT BABAT BAŞVURUSU (3)
|
(Başvuru Numarası: 2015/3370)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ceren Sedef EREN
|
Başvurucu
|
:
|
Abdulhamit BABAT
|
Vekili
|
:
|
Av. Hürmüz BİÇER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucunun kurum idaresine hitaben yazdığı dilekçedeki ifadeleri nedeniyle
disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru tarihinde terör suçundan hükümlü olarak
Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz
Kurumu) bulunmaktadır.
10. Başvurucu, aynı Kurumda bulunan hükümlü arkadaşı A.S.nin iyi
hâlli olmadığı değerlendirilerek koşullu salıverilmemesi üzerine Ceza İnfaz
Kurumu Müdürlüğüne hitaben 5/5/2014 tarihli iki dilekçe yazmıştır. Anılan
dilekçeler şu şekildedir:
"Cezaevi Müdürlüğüne
Ankara
28/4/2014 tarihinde cezasını bitirip tahliye
hakkı kazanan A.S. Arkadaşımızın tahliyesi idare gözlem kurulunca keyfi,
maksatlı bir şekilde engellenmiş, bu durum pişmanlığı dayatmak için gayri
ahlaki bir şekilde bir tehdit aracı gibi kullanılmıştır. Bu karar ve karara
gerekçe yapılan hususlar nezdinde hepimize kimliksizleşme, apolitikleşme,
nedamet getirme dayatılmakta ve arkadaşımız cezaevi idaresince yeniden
yargılanarak yeni bir cezaya tabi tutulmuş olmaktadır. Arkadaşımızın iyi halli
olmaması; yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmemesi, kurumda uygulanan
iyileştirme programlarına katılmaması gibi gerekçelere dayandırılmıştır. O
halde ben de idarece gerekçe gösterilen ölçülere göre iyi halli olmayı
reddediyor, bu temelde idarenin iyileştirme programı maksadıyla düzenlediği
başta futbol turnuvası olmak üzere tüm kurs etkinliklerini süresiz olarak
protesto edip çıkmayacağımı, politik kimliğimize, kişiliğimize dönük maksatlı,
art niyetli yaklaşımlarını terk etmediği sürece cezaevi idaresinin
düzenleyeceği hiçbir kurs ve etkinliğe bundan sonra da katılmayacağımı deklare
ediyorum. Gereğini bilginize sunarım.
Cezaevi Müdürlüğüne Ankara
A.S. arkadaşımın tahliyesini engelleyen karara
imza koymanızı eğitimci, öğretmen B.P., psikolog K.Y. ve sosyal çalışmacı K.İ.B.
nin eğitimci veya sosyolog kimliğinizle bağdaştırmıyor, karardaki payınızdan
dolayı sizi kınıyorum. Gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim."
11. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin
Kurulu) 23/5/2014 tarihinde, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
(e) bendi uyarınca anılan dilekçedeki ifadeleri nedeniyle başvurucunun "1 ay süreyle bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma"
disiplin cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Disiplin Kurulu
başvurucunun dilekçelerinde Kurum görevlilerine karşı uygun olmayan, rencide
edici ve suçlayıcı ifadeler kullanıldığının tespit edildiğini belirtmiştir. Söz
konusu kararla başvurucuyla birlikte aynı Kurumda bulunan otuz sekiz hükümlü
ve/veya tutuklu da aynı konuda Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne yazdıkları
dilekçelerindeki ifadeleri nedeniyle ve aynı gerekçeyle anılan disiplin
cezasıyla cezalandırılmışlardır.
12. Başvurucu söz konusu karara karşı Ankara Batı İnfaz
Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği,
başvurucuyla birlikte yirmi yedi hükümlü ve/veya tutuklunun şikâyetini
reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği; başvurucu ve diğer şikâyetçilerin şikâyet konusu
dilekçelerinde Kurum görevlilerini kınadıklarını, görevleri ile yaptıkları işin
bağdaşmadığından ve kendilerine pişmanlığın dayatıldığından bahsettiklerini
belirterek Kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf ettikleri sonucuna
ulaşmıştır.
13. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. Ankara
Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun
olduğundan bahisle itirazı reddetmiştir. Ret kararı başvurucuya 26/1/2015
tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 24/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir
yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun,
tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı
davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile
ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır."
16. 5275 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
(e) bendi şöyledir:
"(2) Bazı etkinliklere katılmaktan
alıkoyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
…
e) Kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf
etmek veya davranışta bulunmak.
…"
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 9/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. İfade Özgürlüğünün
İhlal Edildiği İddiası Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, kendisi gibi ceza infaz kurumunda hükümlü olarak
bulunan bir şahsa gerçekleştirilen uygulamayı eleştirme hakkı bulunduğunu ve
İnfaz Kurumu Müdürlüğüne hitaben yazdığı dilekçelerde eleştiri hakkını aşan
ifadeler kullanmadığını belirterek hakkında verilen disiplin cezası nedeniyle
ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat kapsamında ceza infaz
kurumunun düzeni, disiplini, güvenliği ve yönetimi hususlarındaki takdir
hakkının ceza infaz kurumu idaresi ve mahkemelere somut olayın özelliklerine
göre değerlendirilmek üzere bırakıldığı belirtilmiş ve başvurucu tarafından
verilen dilekçe içeriğinde Ceza İnfaz Kurumunda çalışan memurlara yönelik itham
edici, uygunsuz sözler beyan edilmiş olduğu değerlendirilerek verilen disiplin
cezasının Anayasa'nın 26. maddesi anlamında demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırı olmadığı ve ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğu ifade
edilmiştir.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
22. Ceza İnfaz
Kurumu Müdürlüğüne hitaben yazdığı dilekçesindeki ifadeler nedeniyle hakkında
disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede
bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
23. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum
düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
24. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma
ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
25. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 40. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının (e) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
26. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları
kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
(3) Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün
Önemi
27. İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının
fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı
kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla
serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına
aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil
olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye
paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda
başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu
demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal
çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe
ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin
işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan,
B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
(b) Hükümlü ve
Tutukluların İfade Özgürlüğü
28. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve
hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583,
10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de
Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
29. Öte yandan ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve
Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle
sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu
olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve
düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
(c) Hükümlü ve Tutuklular
Hakkında Disiplin Cezası Uygulanmasına İlişkin İlkeler
30. İnfaz hukukuna ilişkin disiplin suç ve cezaları 5275 sayılı
Kanun’un Sekizinci Bölüm'ünde düzenlenmiş; bu çerçevede uygulanacak disiplin
suç ve cezalarının amacı, mahiyeti, kapsamı, sınırları ve uygulanma koşulları
5275 sayılı Kanun’un 37. maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Kanun’daki
disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğindeki bu madde uyarınca
bu Kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının
uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel
hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların
da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza
infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin
sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını
emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal
ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında
Kanun’da belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6,
K.2013/111, 10/10/2013).
31. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi 5275 sayılı Kanun’un 37.
maddesi de dikkate alındığında ceza infaz kurumunda örneğin yalnızca slogan
atılmasının aynı Kanun'un 42. maddesinde öngörülen disiplin suçunu
oluşturabilmesi için yeterli olmayıp bu eylemin ceza infaz kurumundaki
güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek
şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6,
K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5),
§§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No:
2015/214, 9/5/2018, § 22). Bununla birlikte ceza infaz kurumlarında düzenin ve
güvenliğin sağlanması için özellikle terör örgütlerine bağlılığı canlı tutmaya
katkıda bulunabilecek toplu eylemlere karşı daha hassas olunması gerektiği
hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı da ifade edilmiştir (Murat Karayel (5), § 46; Cihat Özdemir,§ 22 ).
(d) Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
32. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun,
§§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81,
18/10/2007; Ferhat Üstündağ, B.
No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya
elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem
olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (Ferhat
Üstündağ, § 46; bazı farklılıklarla birlikte ayrıca bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51). Orantılılık ise
bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının
haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir
dengenin kurulmasına işaret etmektedir (Ferhat
Üstündağ, § 48; Bekir Coşkun, §
57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68; hükümlü ve tutuklulara
uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Murat
Karayel (5), §§ 38-41; Cihat
Özdemir, § 21; Eşref Arslan,
B. No: 2014/14655, 18/7/2018, §§ 39-43).
(e) İlkelerin Olaya
Uygulanması
33. Somut olayda başvurucu hakkında, başvuru konusu
dilekçelerinde Kurum görevlilerine karşı uygun olmayan, rencide edici ve
suçlayıcı ifadeler kullandığından bahisle disiplin cezası uygulanmıştır. İlgili
idare ve derece mahkemelerinin kararlarına bakıldığında başvurucunun söz konusu
dilekçelerde kullandığı ifadelerin Kurum düzeni ve güvenliği üzerindeki etkisi
yönünden ise hiçbir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
34. Başvuru konusu dilekçelerde, başvurucuyla aynı Kurumda
hükümlü olarak bulunan bir şahıs hakkında gerçekleştirilen uygulamanın
eleştirildiği ve Kurum görevlilerinin protesto edildiği, görevlilerin tehdit
edilmesi ya da ağır hakaretlerde bulunulması gibi Kurum düzeni ya da
güvenliğini tehlikeye düşüreceği söylenebilecek ifadeler kullanılmadığı
anlaşılmaktadır. İdare ya da derece mahkemeleri de somut olayın koşullarında
kurum düzeni ya da güvenliğini tehlikeye düşüreceği söylenebilecek ifadeler
kullanıldığını gösterebilmiş değillerdir.
35. Somut olayda aynı Kurumda bulunan birçok tutuklu ya da
hükümlünün aynı konuda toplu olarak dilekçe verdikleri anlaşılmaktaysa da
bunların terör suçlusu olup olmadıkları ve böylece söz konusu eylemin terör
örgütlerine bağlılığı canlı tutmaya katkı sunup sunmayacağı veya eylemin toplu
olarak gerçekleştirilmesiyle Kurum düzeni ya da güvenliğinin tehlikeye
düşebileceğine ilişkin de ilgili kararlarda hiçbir değerlendirme
bulunmamaktadır.
36. Sonuç olarak kendisi de hükümlü olan başvurucunun aynı
Kurumda bulunan başka bir hükümlü hakkında idare tarafından gerçekleştirilen
uygulamayı eleştirdiği ve doğrudan Kurum idaresine verdiği anlaşılan, ayrıca
Kurum düzeni ve güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ortaya konulamamış söz konusu
dilekçeleri nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanması zorunlu bir
toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediğinden demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
37. Açıklanan gerekçelerle Ceza İnfaz Kurumu idaresine hitaben
yazdığı dilekçeler nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun
ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
38. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar
verildiğinden diğer iddiaları hakkında bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
c. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden
yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
40. Başvurucu 500.000 TL tazminat ve yeniden yargılanma
taleplerinde bulunmuştur.
41. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir. Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül
Alkaya ve diğerleri, B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
42. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
43. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan
yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak
ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı
olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda
herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar
kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek
devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine
getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58,
59; Aligül Alkaya ve diğerleri,
§§ 57-59, 66, 67).
44. İncelenen başvuruda, başvurucu hakkında verilen disiplin
cezası nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla
birlikte derece mahkemeleri de ihlali giderememişlerdir. Bu açıdan ihlal aynı
zamanda mahkeme kararından da kaynaklanmıştır.
45. Bu durumda ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaya
devam ettiği de dikkate alındığında yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
46. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.500 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.000 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı İnfaz
Hâkimliğine (E.2014/3562, K.2014/5815) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 5.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.