TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.T. BAŞVURUSU (5)
|
(Başvuru Numarası: 2015/3500)
|
|
Karar Tarihi: 20/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
A.T.
|
Vekili
|
:
|
Av. Tülin UYAR BALCIOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, internet haber sitelerinde yayımlanan
haberler nedeniyle başvurucunun şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 25/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2015/3500 ile
2015/15328 numaralı bireysel başvuru dosyalarının birleştirilmelerine,
incelemenin 2015/3500 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; olayların meydana geldiği tarihte bir
devlet üniversitesinde tıp profesörü olarak görev yapmaktadır.
9. Başvurucu hakkında, ulusal ölçekte yayın yapan
Habertürk gazetesinin internet sitesinde 20/4/2011 tarihinde "Hastasıyla
yemeğe giden prof'a yasak aşk suçlaması" başlıklı bir haber
yayımlanmıştır. Söz konusu haber şöyledir:
"... Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. [A.T.],
tedavisini yaptığı lösemi hastası [Ö.Y.] ile yemeğe gittiği restoranda [Ö.Y.nin]
anne babasının ve eşinin saldırısına uğradı.[Ö.Y.nin] karısı,
profesörün, kocasıyla aşk yaşadığını ileri sürdü.
... Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. [A.T.] (49), yaklaşık 8 aydır tedavisini sürdürdüğü
lösemi hastası [Ö.Y.nin] (32) daveti üzerine, kendisiyle buluşup
Konyaaltı Serbest Bölgesindeki bir restoranda yemeğe gitti. [Ö. Y.nin] eşi
[D.Y.] (27), kayınpederi [M.Y.] ve kayınvalidesi [A.Y.] de
ikiliyi takip ederek restorana geldi. İddiaya göre [D.Y.], eşiyle aşk
yaşadığını ileri sürdüğü kadın profesöre tepki gösterince aralarında tartışma
çıktı. Restoran dışında kavgaya dönüşen olaya polis müdahale etti ve taraflar
birbirinden şikayetçi oldu.
İki çocuk annesi [D.Y.], emniyetteki ifadesinde Prof.
Dr. [A.T.yi] suçlayarak şunları söyledi:
'YUVAMI YIKACAK'
'6 yıllık eşim lösemi olduğunu öğrenince
tedavi için Prof. Dr. [A.T.ye]
gitti. Bir süre sonra doktorun eşime gösterdiği özel ilgiden şüphelendim.
Yaklaşık 1 ay önce eşim 'boşanmamız lazım.' diyerek evi terk etti. Nedenini
sorduğumda anlatmak istemedi. Olay günü eşim, bir telefon gelince evden
ayrıldı. Kayınvalidem ve kayınpederim ile birlikte eşimi takip ettik. Amacımız
doktordan, eşimin yakasını bırakmasını istemekti. Restoranda konuşurken eşim ve
o kadın bize saldırdı. Kayınvalidem, 'Ne olur oğlumu bize ve çocuklarına
bağışla, peşini bırak' diye yalvardı. Fakat o yaşlı kayınvalideme bile tekme
tokat vurdu.'
YERDE SÜRÜKLEDİLER
Suçlamanın asılsız olduğunu ileri süren
bir çocuk annesi Prof. Dr. [A.T.]
de ilk ifadesinde şunları söyledi:
'Hastam [Ö.Y.], olay günü telefonla arayıp,
eşiyle kavga ettiğini ve psikolojisinin bozuk olduğunu söyledi. Bir alışveriş
merkezindeydim, [Ö.Y.yi] Konyaaltı'nda aracıma aldım. Sakin bir yerde
konuşmak amacıyla yakında bulunan bir restorana gittik, yemek söyledik. Bu
arada [Ö.Y.], 'Eyvah eşim ve ailem geldi' dedi. Onları da kısmen
tanıyordum. Beni konuşmak için dışarı çağırdılar. Sonra beni hastamla ilişki
yaşamakla suçlayıp saldırdılar. Saçlarımdan tutup yerlerde sürüklediler. [Ö.
Y.] beni kurtarmak isterken ona da saldırdılar. Polisler gelip bizi
kurtardı. Hastamla aramda doktor-hasta ilişkisi dışında bir ilişki yoktur.'
Kadın profesörün ifadelerini doğrulayan [Ö.Y.] de 'Ben istediğim için
buluştuk. Eşimin suçlamaları asılsızdır' diye ifade verdi."
10. Benzer bir haber, www.sacitaslan.com isimli
internet haber sitesinde 25/4/2011 tarihinde "Kadın profesörle
hastasına aşk baskını" başlığı ile yayımlanmıştır. Anılan haber
sitesinde yukarıdaki haberde yer verilen iddialara ek olarak şu ifadeler
bulunmaktadır:
"...
Antalya Konyaaltı'ndaki bir balık
Iokantasında 12 Nisan akşamı yaşanan olayda, doktoru olan ... Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hematoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. [A.T.] (50) ile yemek yiyen lösemi
hastası [Ö.Y.] (32), eşi, annesi ve babasının restorana geldiğini
görünce hemen dışarı çıktı. [A.T.] de peşinden gitti. İddiaya göre anne [A.Y.]
ile gelini [D. Y.] Profesöre saldırdı. Bu sırada dizlerinden yaralanan [A.T.nin]
gözlüğü kırıldı. Restoran çalışanları duruma müdahale ederek, polise haber
verdi. İki çocuk annesi [D. Y.], 5 yıldır evli olduğu eşinin 7 Mart
2010'da Iösemi tedavisi görmeye başladığını ve [A.T.nin] eşine karşı
özel ilgisi olduğunu gözlemlediğini belirterek şunları söyledi: "Kontrol
için profesörle birlikte Ankara'ya gittikten sonra eşim evi terk edip benden
boşanmak istediğini söyledi. Kabul ettim. Ancak ailesi karşı çıktı. Aile
toplantısı yaptık. Eşim bir hata yaptığını, ancak doktorun kendisini 'Senin
tedavini benden başka yapabilecek kimse yok. Boşanmıyorsan dosyayı sekreterime
bırakıyorum' dediğini söyledi. Tedavide sıkıntı yaşayacağından korktuğumuz için
bunlara katlandım.
[D.Y.], kadın profesörün lösemi
hastası eşini, sigara ve alkole alıştırdığını da iddia etii. Baba [M.Y.]
profesör [A.T.nin] oğlunu tehdit ederek kendine bağladığını öne sürdü.
Baba ve anne, oğulları ile profesör hakkında suç duyurusunda bulundu.''
11. Başvurucu, söz konusu haberler ile kişilik haklarına
saldırıda bulunulduğu iddiasıyla tazminat davaları açmıştır. Başvurucunun www.sacitaslan.com
isimli internet haber sitesindeki habere yönelik açtığı dava Antalya 5. Asliye
Hukuk Mahkemesinin 31/5/2012 tarihli kararıyla, Habertürk gazetesinde yer alan
habere yönelik açtığı dava ise Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/4/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir. Her iki Mahkeme de gerekçeli kararında
yayımlanan haberin ceza soruşturmasına konu olan maddi bir olaya dayandığını,
haberde tarafların savcılıkta alınan ifadelerine yer verildiğini ve haberin
görünür gerçekliğe uygun olduğunu belirtmiştir.
12. Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı Yargıtay
4. Hukuk Dairesinin (Daire) 7/10/2013 tarihli ilamı ile onanmıştır. Antalya 3.
Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı da Dairenin 26/2/2015 tarihli ilamı ile
onanmıştır.
13. Başvurucunun karar düzeltme talepleri sırasıyla
Dairenin 17/12/2014 ve 30/6/2015 tarihli ilamları ile reddedilmiştir.
14. Ret kararları başvurucuya sırasıyla 5/2/2015 ve
24/8/2015 tarihlerinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 25/2/2015 ve 4/9/2015
tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk kuralları için İlhan
Cihaner (2) (B. No: 2013/5574, 30/6/2014), Bekir Coşkun ([GK], B.
No: 2014/12151, 4/6/2015) ve Kemal Kılıçdaroğlu (B. No: 2014/1577,
25/10/2017) kararlarına bakılabilir.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu; internet haber sitelerinde hakkında
yayımlanan haberlerin gerçeği yansıtmadığını, bu haberler ile mesleki kimlik ve
onuruna saldırıda bulunulduğunu iddia etmiştir. Başvurucu; haberlerin internet
ortamında yayımlanmaya devam ettiğini, haberler nedeniyle öğrencilerinin,
hastalarının ve tüm toplumun önünde şeref ve haysiyetinin zedelendiğini
belirterek Anayasa’nın 17., 20. ve 36. maddelerinde yer alan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun
şeref ve itibar hakkı ile davalıların ifade ve basın özgürlükleri arasında adil
bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran,
B. No: 2012/1184, 16/7/2004, § 27; İlhan Cihaner (2), § 49).
Bu nedenle başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesi
bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
1. Genel
İlkeler
a. Bireyin
Şeref ve İtibarının Korunmasında Devletin Pozitif Yükümlülüğü
19. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17.
maddesinde bulunan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devletin
bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara üçüncü
kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan
Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik
olarak basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması
hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir
Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), §
42).
b. Demokratik
Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü
20. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın 26.
maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli
olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir
toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin
gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok
kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §
69; Bekir Coşkun, §§ 34-36). Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın
özgürlüğü herkes için geçerlidir ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal
önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli
fikir ve tutumların iletilmesi, bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en
iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), § 63).
c. Çatışan
Haklar Arasında Dengeleme
21. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel
itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan kişilerin
Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu
özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini
değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, §§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2)
[GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 49; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal
Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.
2. İlkelerin
Olaya Uygulanması
22. Başvuru konusu haberler yayımlandıkları tarihte devam
etmekte olan, başvurucunun da taraf olduğu ceza soruşturmasında yer alan
olgulara ilişkindir.
23. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, yayının
genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, toplumsal
ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı, hedef alınan kişinin kimliği,
ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları çatışan haklar arasında
dengeleme yapılabilmesi için mevcut olaya uygulanabilir (Hasan Yeşildağ,
B. No: 2015/2653, 12/12/2018, § 24). Somut olayda anılan haberlerin yapıldığı
tarihte başvurucu, bir devlet üniversitesinde tıp profesörü olarak görev
yapmaktadır. Başvurucunun toplumsal konumu dikkate alındığında onun hakkında
yapılan ve evli bir hastasıyla kurduğu iddia edilen duygusal ilişkiye yönelik
haberlere toplumun ilgi göstereceği açıktır.
24. Basın özgürlüğü ilgililerin meslek ahlakına saygı
göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak
hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu
olarak ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları
gereken sınırlar içermektedir (Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017,
§ 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No:
2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir Sağdıç, §§ 53, 54; İlhan
Cihaner (2), §§ 60, 61).
25. Başvurucunun temel iddiası başvuruya konu olan
haberlerin gerçeği yansıtmadığıdır. Şikâyet konusu haberler başvurucunun da
karıştığı darp eylemleri nedeniyle açılan ceza soruşturması üzerine
yapılmıştır. Haberlerde başvurucunun adının karıştığı bir adli vaka, soruşturma
işlemleri kaynak gösterilerek anlatılmıştır. Haberlerin içeriğini ağırlıklı
olarak başvurucu ile hastasının ve hasta yakınlarının soruşturma sürecinde
alınan ifadeleri oluşturmaktadır. Başvurucunun açmış olduğu tazminat davalarına
bakan her iki ilk derece mahkemesi de davaya konu haberin adli makamlara
intikal etmiş olaylara dayandığını, haberin toplumsal ilgi, güncellik ve
gerçeklik sınırları içinde kaldığını kabul etmişlerdir.
26. İlk derece mahkemelerinin söz konusu kanaatlerini
paylaşmamak için bir neden görülmemiş ve sonuç olarak ilgili haberlerin
verilmesinde basın kuruluşlarının gerçeği çarpıtmadığı, doğru ve güvenilir
bilgi vermeye çalıştığı, dolayısıyla basın özgürlüğünü kullanırken uyması
gereken sınırlar içinde kaldığı kanaatine varılmıştır (benzer bir karar için
bkz. N.Ö., B. No: 2016/1152, 4/7/2019, § 32).
27. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı
mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da
dikkate alındığında somut olayda devletin başvurucunun şeref ve itibar hakkı
bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı değerlendirilmiştir.
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal
bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet
Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
29. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve
itibar hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına 20/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.