logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Gaffar Bayram ve diğerleri [2.B.], B. No: 2015/3712, 16/1/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GAFFAR BAYRAM VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/3712)

 

Karar Tarihi: 16/1/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Denizhan HOROZGİL

Başvurucu

:

1. Gaffar BAYRAM

 

:

2. Gökan İMER

 

:

3. Kamber SÖYLEMEZ

 

:

4. Zeki KILIÇGEDİK

Vekili

:

Av. Hasan DOĞAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılama yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; başvurucular hakkında verilen iletişimin dinlenmesi ve teknik araçlarla izleme kararlarının hukuka aykırı olması nedeniyle haberleşme hürriyetinin; başvurucuların üyesi oldukları siyasi partinin bazı faaliyetlerine katılmalarının terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmiş olması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının; ceza infaz kurumu koşullarının sağlık bakımından uygun olmaması nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/2/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucular Gaffar Bayram, Kamber Söylemez, Zeki Kılıçgedik ve Gökan İmer sırasıyla 1974, 1950, 1950 ve 1979 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Malatya'da ikamet etmektedir.

7. Soruşturma evresinde Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK 250. madde ile yetkili) bazı başvurucular hakkında PKK/KCK terör örgütüne üye olma suçunun işlendiğine yönelik kuvvetli belirtiler olduğu gerekçesiyle ve delil elde edilebilmesi amacıyla iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme kararı verilmiştir.

8. Başvurucular, PKK/KCK terör örgütüne üye olma suçundan 19/6/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve 22/6/2012 tarihinde tutuklanmışlardır. Daha sonra Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının (TMK 10. madde ile görevli) 10/12/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucu Gaffar Bayram hakkında terör örgütü yöneticisi olma; Kamber Söylemez, Zeki Kılıçgedik ve Gökan İmer hakkında ise terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır.

9. Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 30/7/2013 tarihinde, terör örgütüne üye olma suçundan başvurucu Gaffar Bayram'ın 5 yıl 22 ay 15 gün; Kamber Söylemez, Zeki Kılıçgedik ve Gökan İmer'in ise 6'şar yıl 3'er ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar vermiştir.

10. Mahkeme, gerekçeli kararına iddianameyi ve sanık savunmalarını özetleyerek başlamış; PKK/KCK terör örgütünün yapısını ve işleyişini kısaca açıklamıştır. Daha sonradosyadaki her bir sanık hakkında ayrı başlıklar hâlinde iddia, savunma ve delilleri belirten Mahkeme bu delillerin değerlendirmesini yapmıştır.

11. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Gaffar Bayram hakkında yapılan değerlendirmelerde özetle;

i. Başvurucunun KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan "Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki" görevleri kapsamında, silahlı çatışmalarda öldürülen terör örgütü üyeleri ile herhangi bir irtibatı bulunmamasına rağmen farklı tarihlerde yirmiden fazla kez bahse konu terör örgütü üyelerinin aileleriyle ve cesetlerinin ailelerine teslimi ile yakından ilgilenerek cenazeleri sahiplendiği, onları şehit olarak nitelendirdiği belirtilmiştir.

ii. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün yayın organı olan Roj Tv'ye bağlanıp terör örgütü üyelerinin cenazeleri ile ilgili bilgi ve görüntü aktararak örgütle işbirliği yaptığı belirtilmiştir.

iii. Başvurucunun terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanışını protesto etmek için kendini yakarak öldüren E.D.nin ve ayrıca silahlı çatışmada öldürülen bir terör örgütü üyesinin ölüm yıl dönümünde mezarı başında anılması etkinliklerine katıldığı belirtilmiştir. Başvurucunun bu şekilde terör örgütü üyelerini ve örgüt lideri olan Abdullah Öcalan'ı sahiplendiğine vurgu yapılarak bu eylemler terör örgütü üyeliğinin bir delili olarak kabul edilmiştir.

iv. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütü tarafından verilen talimatlar üzerine Abdullah Öcalan'a ve PKK/KCK tutuklularına destek vermek amacıyla süresiz açlık grevine gittiği ve örgüt lideri ile PKK/KCK terör örgütünün diğer üyelerini uğrunda açlık grevi yapacak derecede sahiplendiği ifade edilmiştir.

v. İddianamede başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün talimatları doğrultusunda 18/3/2012 tarihinde Diyarbakır'daki izinsiz nevruz gösterilerine katılmış olmasının terör örgüt üyeliğine bir delil olarak ileri sürülmesiyle ilgili olarak, yasaklanmış olmasına rağmen bir etkinliğe katılmanın ancak örgüt talimatı ile hareket ettiğinin anlaşılması hâlinde terör örgütü üyeliğinin delili olabileceği belirtilmiştir. Somut olayda ise 17/3/2012 tarihli telefon görüşmelerine göre başvurucunun anılan etkinliğe Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Merkezinin talimatı ile katılmış olduğu anlaşıldığından bu eylem terör örgütü üyeliğine delil olarak değerlendirilmemiştir.

vi. Başvurucunun 17/5/1994 tarihinde silahlı çatışma neticesinde öldürülen yirmi sekiz terör örgütü üyesini anmak amacıyla KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan "Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki" görevleri kapsamında çatışma bölgesine giderek etkinlik düzenlediği ve anma etkinliği sırasında terör örgütünün marşının birlikte söylenmiş olması ve örgüt lideri Abdullah Öcalan lehine slogan atılması da dikkate alınarak, terör örgütü üyelerini sahiplendiği belirtilmiştir.

vii. Başvurucunun fiziki takibi neticesinde, PKK/KCK terör örgütütarafından kurulduğu ve örgütün amaçlarına hizmet eden bir Dernek olduğu tespit edilen KÜRDİ-DER (Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği) isimli Derneğe girip çıktığının tespit edildiği, bu eylemin de terör örgütü üyeliğinin bir delili olarak kabul edildiği belirtilmiştir.

viii. Başvurucunun Diyarbakır'dan PKK/KCK terör örgütü mensuplarının defin işlemlerini gerçekleştirmek üzere bir cenaze nakil aracı aldığına ilişkin iddia, bahsi geçen nakil aracının terör örgütüne ya da örgütün bir oluşumuna ait olup olmadığı konusunda dosyada bir delil bulunmadığı gerekçesiyle terör örgütü üyeliğine delil olarak dikkate alınmamıştır.

ix. Başvurucunun ikametinde, işyerinde ve aracında çok sayıda örgütsel doküman, PKK/KCK terör örgütü kurucusu Abdullah Öcalan ve örgüt mensuplarının fotoğraflarının bulunduğu belirtilmiştir.

x. Ayrıca başvurucunun faaliyetlerinde yer aldığı BDP'nin Malatya parti binasında duvarlara ve camlara asılı şekilde PKK/KCK terör örgütünün silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a ait fotoğrafların ve örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin "şehit" ya da "fedailer" olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren kitapların bulundurulması, içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş eylemlere ait görüntülerin yer aldığı videoların bulundurulması da değerlendirmeye alınarak, başvurucunun, siyasi parti faaliyetleri adı altında PKK/KCK terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.

xi. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012 yılları içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında organik bir bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık, başvurucu hakkında her ne kadar terör örgütü yöneticisi olma suçundan kamu davası açılmış ise de başvurucunun eylemlerinin örgütü sevk ve idare seviyesine varmadığı kanaatine varıldığından eylemlerin terör örgütü üyesi olma suçu aşamasında kaldığı kabul edilmiştir.

12. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Kamber Söylemez hakkında yapılan değerlendirmelerde özetle;

i. Başvurucunun KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan "Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki" görevleri kapsamında, silahlı çatışmalarda öldürülen terör örgütü üyeleri ile herhangi bir irtibatı bulunmamasına rağmen farklı tarihlerde altı kez bahse konu terör örgütü üyelerinin aileleriyle ve cesetlerinin ailelerine teslimi ile yakından ilgilenerek cenazeleri sahiplendiği, onları şehit olarak nitelendirdiği belirtilmiştir.

ii. İddianamede başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün talimatları doğrultusunda izinsiz nevruz gösterisine katılmasının terör örgüt üyeliğine bir delil olarak ileri sürülmesiyle ilgili olarak, yasaklanmış olmasına rağmen bir etkinliğe katılmanın ancak örgüt talimatı ile hareket ettiğinin anlaşılması hâlinde terör örgütü üyeliğinin delili olabileceği belirtilmiştir. Somut olayda ise 17/3/2012 tarihli telefon görüşmelerine göre başvurucunun anılan etkinliğe BDP Genel Merkezinin talimatı ile katılmış olduğu anlaşıldığından bu eylem terör örgütü üyeliğine delil olarak değerlendirilmemiştir.

iii. Başvurucunun örgüt talimatıyla Midyat ve Gemlik'e giderek çeşitli faaliyetlerde bulunduğu yönündeki iddianın dosyadaki mevcut delillere göre bunun ispatlanamadığı belirtilerek bu eylemler terör örgütü üyeliğine delil olarak değerlendirilmemiştir.

iv. Başvurucunun bazı telefon görüşmelerinde, ölen bir örgüt mensubunun Yüksekova dışında bir yere defninin sağlanması için öğretmenlerden para toplanmasını teklif etmesi de, başvurucunun bunu KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan "Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesi" kapsamındaki görevleri doğrultusunda yaptığı ve böylece örgüte maddi gelir sağlamaya çalıştığı vurgulanarak delil olarak değerlendirilmiştir.

v. Başvurucunun ikametinde yapılan aramada elde edilen dokümanlarda PKK/KCK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'a ait görüşlerin bulunduğu bazı belgeler ile PKK/KCK terör örgütü üyesi şahısların terör örgütüne katıldıktan sonra çektirmiş olduğu fotoğrafların bulunduğu ifade edilmiştir. Ayrıca bu aramada ele geçirilen dijital malzemelerin içinde, ölü olarak ele geçirilen bazı örgüt üyelerinin fotoğraflarının; müzik dosyaları arasında ise PKK/KCK terör örgütünün 2007 yılında Hakkari Dağlıca Karakoluna yaptığı ve 12 askerin şehit olduğu karakol baskınını övgüyle anlatan "Awaze Çiya-Oramar" isimli şarkının bulunduğu belirtilmiş, bunlar da başvurucunun terör örgütü üyeliğinin bir delili olarak kabul edilmiştir.

vi. Faaliyetlerinde başvurucunun da yer aldığı BDP'nin Malatya parti binasında PKK/KCK terör örgütünün silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a ait fotoğrafların duvarlara ve camlara asılması, örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin şehit ya da fedailer olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren kitapların ve içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş eylemlere ait görüntülerin yer aldığı videoların bulundurulması da değerlendirmeye alınarak, başvurucunun siyasi parti faaliyetleri adı altında PKK/KCK terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.

vii. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012 yılları içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında organik bir bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu sonucuna varılmıştır.

13. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Zeki Kılıçgedik hakkında yapılan değerlendirmelerde özetle;

i. Başvurucunun KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan "Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki" görevleri kapsamında, silahlı çatışmalarda öldürülen terör örgütü üyeleri ile herhangi bir irtibatı bulunmamasına rağmen farklı tarihlerde on dokuz kez bahse konu terör örgütü üyelerinin aileleriyle ve cesetlerinin ailelerine teslimi ile yakından ilgilenerek cenazeleri sahiplendiği, onları şehit olarak nitelendirdiği belirtilmiştir.

ii. Başvurucunun terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanışını protesto etmek için kendini yakarak öldüren E.D.nin ve ayrıca silahlı çatışmada öldürülen bir terör örgütü üyesinin ölüm yıl dönümünde mezarı başında anılması etkinliklerine katıldığı belirtilmiştir. Başvurucunun bu şekilde terör örgütü üyelerini ve örgüt lideri Abdullah Öcalan'ı sahiplendiğine vurgu yapılarak bu eylemler terör örgütü üyeliğinin bir delili olarak kabul edilmiştir.

iii. Başvurucunun 17/5/1994 tarihinde silahlı çatışma neticesinde öldürülen yirmi sekiz terör örgütü üyesini anmak amacıyla KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan "Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki" görevleri kapsamında çatışma bölgesine giderek anma etkinliğine katıldığı ve anma etkinliği sırasında, terör örgütünün marşının birlikte söylenmiş olması ve örgüt lideri Abdullah Öcalan lehine slogan atılması da dikkate alınarak, terör örgütü üyelerini sahiplendiği belirtilmiştir.

iv. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütü tarafından verilen talimatlar üzerine Abdullah Öcalan ve PKK/KCK tutuklularına destek vermek amacıyla süresiz açlık grevine gittiği ve örgüt lideri ile PKK/KCK terör örgütünün diğer üyelerini uğrunda açlık grevi yapacak derecede sahiplendiği belirtilmiştir.

v. Başvurucunun evinde yapılan aramada "Abdullah Öcalan" isimli kitabın bulunması diğer delillerle birlikte değerlendirilerek örgüt kurucusuna ve dolayısıyla örgüte bağlılığını ortaya koyduğu kanaatine varılmış ve buda başvurucunun terör örgütü üyeliğinin bir delili olarak kabul edilmiştir.

vi. Başvurucu Gökan İmer'in ikametinde yapılan aramada ele geçirilen fotoğraflarda PKK/KCK terör örgütünü simgeleyen bayrak altında yüzlerini kapatmış şahısların ellerinde ve yerde, atmaya hazır hâlde molotof patlayıcıların olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra aynı gün ve aynı makine ile çekildiği teknik olarak tespit edilen başka bir fotoğrafta ise başvurucunun Zeki Kılıçgedik ile birlikte diğer başvurucular Gökan İmer ve Gaffar Bayram'ın da birlikte olduğu görülmüştür. Gökan İmer'in alınan beyanına göre bahsi geçen fotoğraf, Silopi'deki bir eylem sırasında çekilmiştir. Böylelikle başvurucunun Silopi'de gerçekleşen ve PKK/KCK terör örgütünün propagandasına dönüştürülen bu eyleme katıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

vii. Ayrıca faaliyetlerinde başvurucunun da yer aldığı BDP'nin Malatya parti binasında PKK/KCK terör örgütünün silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a ait fotoğrafların duvarlara ve camlara asılı olması ve örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin şehit ya da fedailer olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren kitapların ve içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş eylemlere ait görüntülerin yer aldığı videoların bulundurulması değerlendirmeye alınarak, başvurucunun siyasi parti faaliyetleri adı altında PKK/KCK terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.

viii. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012 yılları içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında organik bir bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu sonucuna varılmıştır.

14. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Gökan İmer hakkında yapılan değerlendirmelerde özetle:

i. Başvurucunun KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan "Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki" görevleri kapsamında silahlı çatışmalarda öldürülen terör örgütü üyeleri ile herhangi bir irtibatı bulunmamasına rağmen farklı tarihlerde on kez bahse konu terör örgütü üyelerinin aileleriyle ve cesetlerinin ailelerine teslimi ile yakından ilgilenerek cenazeleri sahiplendiği, onları şehit olarak nitelendirdiği belirtilmiştir.

ii. Başvurucunun terör örgütü üyelerinin cenazelerinin ailelerine teslimi sırasında kamera ile görüntülerini çekerek örgütün yayın kuruluşlarına gönderdiği, ayrıca zaman zaman bu yayın kuruluşlarına canlı bağlanarak terör örgütü üyelerinin cenazelerine ilişkin bilgiler aktardığı belirtilmiştir.

iii. Başvurucunun fiziki takip tutanaklarına göre, PKK/KCK terör örgütütarafından kurulduğu ve örgütün amaçlarına hizmet eden bir dernek olduğu tespit edilen KÜRDİ-DER isimli Dernekte örgüt sempatizanlarına ders vererek örgüt bilincinin yerleşmesini sağladığı, bu eylemin de terör örgütü üyeliğinin bir delili olarak kabul edildiği belirtilmiştir.

iv. Başvurucunun terör örgütünün amaç ve ideolojileri doğrultusunda toplantı, yardım ve aidat adı altında para toplayarak örgüte maddi destek sağladığı, BDP Malatya parti binasında el konulan gelir gider defterine göre başvurucu ve diğer sanıkların örgüt yanlısı şahısların işyerlerine kendi yaptırdıkları kumbaraları koyarak buralara yapılan bağışları topladıkları ve bunları çatışmalarda ölen terör örgütü üyelerinin ailelerine teslim ettikleri ifade edilmiştir.

v. Başvurucunun ikametinde yapılan aramada ele geçirilen fotoğraflarda PKK/KCK terör örgütünü simgeleyen bayrak altında yüzlerini kapatmış şahısların ellerinde ve yerde, atmaya hazır hâlde molotof patlayıcıların olduğu tespit edilmiştir. Fotoğrafta başvurucunun da bulunduğu belirtilmiş, başvurucunun alınan beyanına göre bahsi geçen fotoğraf Silopi'deki bir eylem sırasında çekilmiştir. Böylelikle başvurucunun Silopi'de gerçekleşen ve PKK/KCK terör örgütünün propagandasına dönüştürülen bu eyleme katıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

vi. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünü simgeleyen sarı, kırmızı, yeşil renklerden oluşan bayrağı, PKK/KCK terör örgütü üyelerine ait "Ey şehit, senin yolun bizim yolumuzu aydınlatıyor" ibareli fotoğrafları ve örgüt lideri Abdullah Öcalan'ı övücü sloganların atıldığı video görüntülerini evinde bulundurduğu, tüm bunların başvurucunun örgüte ve örgüt liderine bağlılığını ortaya koyduğu ifade edilmiştir.

vii. Ayrıca faaliyetlerinde başvurucunun da yer aldığı BDP'nin Malatya parti binasında PKK/KCK terör örgütünün silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a ait fotoğrafların duvarlara ve camlara asılı olması ve örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin şehit ya da fedailer olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren kitapların ve içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş eylemlere ait görüntülerin yer aldığı videoların bulundurulması değerlendirmeye alınarak, başvurucunun siyasi parti faaliyetleri adı altında PKK/KCK terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.

viii. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012 yılları içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında organik bir bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu sonucuna varılmıştır.

15. Mahkemece başvurucular hakkında verilen mahkûmiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucu 5/12/2014 tarihinde onanarak kesinleşmiştir. Onama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Modern demokrasilerde özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan ve yüksek bir meşruiyete sahip bulunan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün, diğer başka özgürlükler gibi; terör örgütlerince kötüye kullanılmak istenebileceği açıktır. Nitekim bir siyasi faaliyetteki asıl hedef ve amaçların açıklanan hedef ve amaçlardan daha başka olabileceği, asıl hedef ve amaçların gizlenebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 'Yazar ve diğerleri' kararında da vurgulanmıştır.

Anayasamızın 68. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesi ile tanınan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün kötüye kullanımı, yine Anayasamızın 14/2 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddeleri uyarınca yasaklanmıştır.

Bir faaliyetin siyasi faaliyet-örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilmesi ve Anayasa ile Sözleşmenin korumasından yararlanabilmesi için gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile birlikte cebir ve şiddet ile ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı ve bir terör örgütü ile amaç veya yöntem bakımından ya da yapısal bir bağlantısının bulunup bulunmadığına bakılmalı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17 Temmuz 2001 tarihli 'Sadak ve diğerleri' kararında yaptığı ayrım da dikkate alınmalıdır...

Bir kısmı bir siyasi partiye üye de olan sanıkların, siyasi faaliyet görünümü altında gerçekleştirdikleri eylemleri bu ilkeler çerçevesinde ve olay yeri görüntüleri, olay, arama, el koyma, döküman inceleme, iletişimin tespiti, teknik ve fiziki takip tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirildiğinde salt siyasi faaliyet kapsamında görülemeyeceği anlaşıldığından eylemlerin bir bütün halinde silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olma suçunu oluşturacağına ilişkin kabulde bir isabetsizlik görülmemiş ve sanıklar müdafilerinin bir siyasi partinin yetkilileri olarak yürütülen siyasi faaliyetlerin suç sayılarak cezalandırılamayacağına ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir..."

16. Başvurucular Yargıtay ilamından 29/1/2015 tarihinde haberdar olduklarını belirtmişlerdir.

17. Başvurucular 27/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal (GK), B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 16/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

20. Başvurucular; bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmalı olan özel yetkili mahkemelerce yargılandıklarını, anılan mahkemelerin adil yargılama yapmadığını, bu sebeplerle Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçe ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

22. Somut olayda başvurucular, ihlal iddialarını temellendirmemiş; anılan mahkemelerin hangi somut özelliğinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği konusunda bir açıklamada bulunmamışlardır. Bu nedenle ihlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucuların iddialarını temellendiremedikleri sonucuna ulaşılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Haberleşme Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

24. Başvurucular; haklarında verilen iletişimin dinlenilmesi ve teknik araçlarla izleme kararlarının gizli, sınırsız, orantısız ve denetimsiz bir şekilde verildiğini, mahkûmiyet kararlarına esas alınan telefon görüşmelerinin günlük hayata ilişkin olduğunu belirterek haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçelerle deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).

26. Somut olayda başvurucular, bu başlık altındaki iddialarını soyut bir şekilde ileri sürmüşler; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmemişlerdir.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların iddialarını temellendirmemiş oldukları anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

28. Başvurucular; bazı toplantılara katılmış olmalarının mahkûmiyet kararında delil olarak kullanıldığını, bunları siyasi parti faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirdiklerini ifade ederek, Anayasa'da güvence altına alınan hakların kullanılması niteliğinde olan bu eylemlerin terör örgütüne üye olma suçunun delili olarak değerlendirilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

29. Katıldıkları veya organize ettikleri toplantılar ile bu toplantılarda açıklanan bazı düşüncelerinin mahkûmiyet kararlarında terör örgütüne üye olma suçunun delili olarak kullanılması başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucuların Anayasa'nın 34. maddesinde koruma altına alınan haklarına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).

30. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.

a. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

31. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).

b. Somut Olayın Değerlendirilmesi

32. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).

33. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk Ceza Hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).

34. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).

35. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).

36. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır(Metin Birdal, § 72).

37. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarına yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği sorusuna cevap bulacaktır.

38. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların PKK terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır.

39. Başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucuların mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeler yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelenmiş ve somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuları suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi diğer bazı deliller yanında PKK'nın, terör örgütü mensuplarının veya terör eylemlerinin sahiplenildiği, bunları yücelten sloganların atıldığı veya marşların söylendiği bazı faaliyetlerini başvurucuların terör örgütü üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).

40. Nitekim ilk derece mahkemesi mahkûmiyet kararında; şikâyete konu etkinlikler dışında başvurucuların ikametlerinde ve parti binalarındaki odalarında yapılan aramalarda ele geçirilen örgütsel dökümanlara, bazı telefon görüşmelerine, fiziki takip tutanaklarına, terör örgütü adına para toplanmasına, terör örgütünün yayın organı ile işbirliği yapılmasına, çatışmalarda öldürülen terör örgütü üyelerinin aileleri ve cenazeleri ile farklı tarihlerde birçok kez ve organize biçimde KCK Sözleşmesi gereği olarak ilgilenilmesine, bu yönde faaliyetlerde bulunulmasına da dayanmıştır. Mahkeme, başvurucuların şikâyetlerine konu eylemlerinin PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, bu eylemlerin delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.

41. Sonuç olarak başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.

42. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

43. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.

D. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

44. Başvurucu Gökan İmer; sağlık durumu nedeniyle askerlikten muaf tutulduğunu, cezasının infaz edildiği ceza infaz kurumunda tedavi imkânının kısıtlı olduğunu, bu nedenlerle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

45. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı ile üçüncü fıkrası şöyledir:

"Herkes, … maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.”

46. Anayasa Mahkemesi ölüm olayının veya yaşam hakkına yönelik ciddi bir riskin tespit edilmediği durumlarda ceza infaz kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarının sağlık durumuna uygun olmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri, istikrarlı bir şekilde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yer verilen hiç kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağına dair ilke bağlamında incelemektedir (Mete Dursun, B. No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B. No: 2013/7532, 4/2/2016; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016).

47. Bu nedenle yaşam hakkı yönünden ayrıca incelemeyi gerektiren özel bir sorun ihtiva etmeyen somut başvuruda, başvurucunun yaşam hakkına yönelik şikâyetlerinin özel durumu ile ceza infaz kurumu koşulları arasında var olduğunu ileri sürdüğü uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve ruhsal) sonuçların kötü muamele düzeyine ulaşıp ulaşmadığı yönünden değerlendirilmesi yeterli görülmüştür.

48. Anayasa'nın "(Anayasa Mahkemesinin) Görev ve yetkileri" kenar başlıklı 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

49. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

50. Anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur. Diğer bir ifadeyle temel hak ihlallerini öncelikle idari makamların ve derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılmaktadır (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).

51. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği başvurucunun ihlal iddialarını öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında sunması, dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermesi gerekmektedir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015, § 45; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 18, 19).

52. Bunun yanında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 16. maddesinde hükümlülerin sağlık nedenleriyle infazlarının geri bırakılması konusu düzenlenmiştir. Bu bağlamda hükümlülerin akıl hastalığı dışındaki hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunacağı ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazının iyileşinceye kadar geri bırakılacağı hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız başına idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazının da geri bırakılabileceği kabul edilmiştir. Bu kararları vermek için anılan maddenin üçüncü fıkrasında infazın yapıldığı yer Cumhuriyet başsavcılığı görevlendirilmiştir.

53. Somut olayda başvurucu, sağlık durumuna (bipolar affektif bozukluk) ilişkin bazı raporlar sunmuştur. Başvurucu, söz konusu raporlarda belirtilen hastalığına rağmen bireysel başvuru formunda infazın geri bırakılması konusunda Cumhuriyet başsavcılığından bir talepte bulunduğundan bahsetmemiş veya bu konuda verilmiş bir kararı başvuru konusu yapmamıştır. Bu durumda başvurucunun hastalık sebebiyle ceza infaz kurumundan çıkmasını sağlayabilecek hukuksal bir yolu kullanmak yerine sağlık durumuna rağmen ceza infaz kurumunda tutulmasının Anayasa'nın 17. maddesini ihlal ettiği iddiasıyla doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 16/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Gaffar Bayram ve diğerleri [2.B.], B. No: 2015/3712, 16/1/2020, § …)
   
Başvuru Adı GAFFAR BAYRAM VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2015/3712
Başvuru Tarihi 27/2/2015
Karar Tarihi 16/1/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılama yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; başvurucular hakkında verilen iletişimin dinlenmesi ve teknik araçlarla izleme kararlarının hukuka aykırı olması nedeniyle haberleşme hürriyetinin; başvurucuların üyesi oldukları siyasi partinin bazı faaliyetlerine katılmalarının terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmiş olması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının; ceza infaz kurumu koşullarının sağlık bakımından uygun olmaması nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Toplantı ve gösteri yürüyüşü Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-ceza infaz kurumu uygulamaları (sakıncalı mektup hariç) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kötü muamele yasağı Tutulanın sağlık durumunun tutulmayla uyumsuzluğu Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 3713 Terörle Mücadele Kanunu 7
5237 Türk Ceza Kanunu 314
220
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 217
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi