logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Özcan [2.B.], B. No: 2015/3752, 28/11/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ÖZCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/3752)

 

Karar Tarihi: 28/11/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucu

:

Mehmet ÖZCAN

Vekili

:

Av. Suzan ŞEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir kişinin kaybolması hakkında başlatılan ceza soruşturmasının etkisiz yürütülmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/3/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucunun annesi H.Ö. ile başvurucunun kardeşi A.Ö. 31/1/1995 tarihinde, Nevşehir Merkez İlçe Jandarma Komutanlığına (Komutanlık) müracaat ederek H.Ö.nün eşi, başvurucu ve A.Ö.nün ise babası olan İ.Ö.nün 24/1/1995 tarihinden itibaren kayıp olduğunu bildirmişlerdir.

9. Başvuruları üzerine aynı gün ifadeleri alınan H.Ö. ve A.Ö., İ.Ö.nün ev satın almak amacıyla V.T. isimli kişi ile birlikte Ankara'ya gittiğini, o günden sonra İ.Ö.den haber alamadıklarını ve V.T.nin İ.Ö.yü Kayseri'de bir yerde araçtan indirdiğini söylediğini ifade etmişlerdir. H.Ö. ifadesinde ayrıca, İ.Ö.nün yanına 1.500.000.000 TL (bugünkü değeri 1.500 TL) değerinde Alman markı aldığını, gitmeden önce Ankara'da yaşayan kızlarına da uğrayacağını söylediğini, kızıyla birkaç kez yaptığı telefon görüşmelerinden eşinin kızına uğramadığını öğrendiğini ve V.T.nin söylediğine göre İ.Ö.nün V.T.ye şaka yollu Uçhisar'a bir kadın getireceğini söylediğini beyan etmiştir.

10. H.Ö. ve A.Ö.nün başvuruları üzerine Komutanlıkça herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı tespit edilememiştir.

11. Başvurucu, Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) verdiği 2/2/1995 tarihli bir dilekçe ile İ.Ö.nün kayıp olduğunu bildirmiş ve annesi H.Ö.den öğrendiği hususları aktarmıştır. H.Ö.nün ifadesinde geçen hususlardan farklı olarak başvurucu, V.T.nin annesinden bir süre bekleyip kimseye haber vermemesini istediğini iddia etmiştir. Ayrıca dilekçesinde başvurucu, V.T.nin İ.Ö. hakkındaki sorulara kaçamak cevaplar verdiğini öne sürerek V.T.nin aracının aranmasını ve telefonlarının dinlenmesini talep etmiştir.

12. Cumhuriyet Başsavcılığı, olay hakkında derhâl soruşturma başlatmış ve aynı gün Komutanlığa bir müzekkere yazarak olayın araştırılmasını istemiştir.

13. Başvurucu ve A.Ö. 4/2/1995 tarihinde, toprak bir yolda buldukları, üzerindeki izin kan lekesi olarak değerlendirildiği bir eşarbı Komutanlık görevlilerine teslim etmişlerdir.

14. Başvurucunun annesi H.Ö., söz konusu eşarbın kendilerine ait olmadığını beyan etmiştir. Bununla birlikte bahse konu eşarp daha sonra adli emanete alınmıştır.

15. V.T. isimli kişinin aracı 7/2/1995 tarihinde aranmış, ancak kayıp olayının açıklığa kavuşmasını sağlayacak herhangi bir delil veya emare bulunamamıştır.

16. Kollukça 6/2/1995 tarihinde ifadesine başvurulan S.T., V.T.nin 24/1/1995 tarihinde Kayseri'ye gideceğinden söz ettiğini ancak V.T.nin kiminle Kayseri'ye gittiğini bilmediğini söylemiştir.

17. V.T. kollukça alınan 7/2/1995 tarihli ifadesinde, daha önce kendisinden borç para aldığı ve 24/1/1995 tarihinde birlikte Kayseri'ye gittiği İ.Ö.nün Kayseri'de bir yerde arabadan indiğini söylemiştir.

18. Cumhuriyet Başsavcılığı 7/2/1995 tarihinde şüpheli sıfatıyla V.T.nin ifadesini almıştır. V.T. ifadesinde, Kayseri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunan kardeşi M.T.yi ziyaret etmek için 24/1/1995 tarihinde yola çıktığını, yolda İ.Ö. ile karşılaştığını, bir alacağını istemesi için İ.Ö.yü Kavak beldesine götürüp oradan Uçhisar'a getirdiğini, evinden bir çanta ile gelen İ.Ö.nün Kayseri'ye gideceğini söylediğini, yaptığı sohbet sırasında İ.Ö.nün Kayseri'deki bir kadınla evleneceğini beyan ettiğini, İ.Ö.nün Kayseri şehir merkezinde bir yerde arabadan indiğini, Kayseri'yi bilmediği için İ.Ö.nün nerede indiğini bilemediğini, aynı gün saat 14.00 sıralarında kardeşi M.T.yi ziyaret ettiğini, daha sonra Uçhisar'a döndüğünü ve İ.Ö.nün üzerinde para taşıyıp taşımadığını bilmediğini beyan ederek İ.Ö.nün kaybolmasıyla bir ilgisi olduğu yönündeki iddiaları kabul etmemiştir.

19. Kollukça ifadesine başvurulan başvurucunun annesi H.Ö., kaybolmadan üç dört gün önce V.T. ile telefonda konuşan eşinin Ankara'dan ev almaktan söz ettiğini, buna komşusu E.A.nın şahit olduğunu, Ankara'da yaşayan kızına götürülmesi için hazırladığı bazı gıda malzemelerini bir çantaya yerleştirdiğini, 23/1/1995 tarihinde gece V.T. ile telefonda görüşen eşinin Ankara'ya ev almaya gideceklerini ancak önce V.T.nin ceza infaz kurumundaki kardeşini ziyaret etmesi için Kayseri'ye uğrayacaklarını söylediğini, 24/1/1995 tarihinde eşinin hasta bir komşularını ziyarete gittiği sırada telefon eden V.T.nin eşini sorduğunu, saat 12.00 sıralarında eve gelen eşinin evde sakladığı parayı bir tülbent yardımıyla beline sardığını, bir gün öncesinde hazırladığı çantayı eşine verdiğini, eşinin V.T. ile birlikteyola çıktığını, akşam saatlerinde telefonla aradığı Ankara'da yaşayan kızının İ.Ö.nün gelmediğini söylediğini ve ertesi sabah konuştuğu V.T.nin İ.Ö.yü Kayseri'ye bıraktığından söz ettiğinibeyan etmiştir.

20. Cumhuriyet Başsavcılığı 7/2/1995 tarihinde Komutanlığa bir müzekkere yazarak V.T. dışındaki bir kişinin de olaya karışmış olabileceği değerlendirilerek tahkikatın genişletilerek sürdürülmesini istemiştir.

21. İ.Ö. tarafından 24/1/1995 tarihinde ziyaret edildiği tespit edilen N.B. kollukça alınan 9/2/1995 tarihli ifadesinde İ.Ö.nün kendisini ziyaret ettiğini beyan etmiştir.

22. İ.Ö.nün komşusu E.A. 9/2/1995 tarihinde kollukça alınan ifadesinde, 24/1/1995 tarihinden beş gün önce İ.Ö.nün evine gittiğini, sohbet esnasında çalan telefon üzerine İ.Ö.nün telefonda biriyle konuştuğunu, eşinin sorması üzerine İ.Ö.nün V.T. ile konuştuğundan ve V.T.nin gezme teklifinde bulunduğundan bahsettiğini ifade etmiştir.

23. Başvurucunun kardeşi S.Ö. 10/2/1995 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe verip annesinden duyduklarını aktarmış ve bazı hususlara dikkat çekmiştir. Buna göre S.Ö.nün annesi 25/1/1995 tarihinde V.T.nin evine gitmiş ve V.T ile eşini geceyi uykusuz geçirmiş bir vaziyette görmüştür. Dilekçede V.T.nin kardeşinin, babasının kaybolmasından sonra evlerini dinlerken yakalandığı, kanlı eşarp üzerinde herhangi bir inceleme yapılmadığı, V.T.nin kardeşlerince S.Ö.nün ailesinin Uçhisar ve Nevşehir'deki her hareketinin izlendiği, V.T.nin kardeşinin İ.Ö.nün kaybolmasından üç gün sonra tahliye olduğu ve son olarak V.T.nin S.Ö.nün annesine İ.Ö.nün indiği yeri göstermeyi teklif ettiği, ancak bu esnada annesinin yalnız olmasını istediği ileri sürülmüştür.

24. Cumhuriyet Başsavcılığı 10/2/1995 tarihinde S.Ö.nün, 13/2/1995 tarihinde ise başvurucunun ifadesini almıştır. Gerek başvurucu gerekse S.Ö. verdikleri dilekçelerin kendilerine ait olduğunu belirtmişlerdir.

25. Cumhuriyet Başsavcılığı 13/2/1995 tarihinde, ekinde SÖ.nün dilekçesi bulunan bir müzekkereyi Nevşehir İl Emniyet Müdürlüğüne (Emniyet Müdürlüğü) gönderip Komutanlık ile irtibata geçilerek V.T. ve kardeşlerinin gizlice takip edilmesini ve önemli bir delil ele geçtiğinde haber verilmesini istemiştir.

26. Komutanlık 14/2/1995 tarihinde, üzerinde fazla miktarda para ile kaybolması ve hâlen ortaya çıkmaması nedeniyle İ.Ö.nün öldürülmüş olma ihtimalinin arttığını, V.T.nin olayla doğrudan ilişkili olduğunu, V.T.nin eşi Se.T. ile V.T.nin kardeşleri C.T. ve F.T.nin olayla ilgilerinin olabileceğini belirterek 15/2/1995 tarihinden itibaren V.T., Se.T., F.T. ve C.T.nin üç gün süreyle gözaltına alınmasını talep etmiştir. Bu talep Cumhuriyet Başsavcılığınca kabul edilmiştir.

27. Kendisine İ.Ö.nün fotoğrafı gösterilen bir kişinin resimdeki kişinin Kayseri'deki bir turizm şirketinden Ürgüp'e gitmek için otobüs bileti aldığını V.T.ye söylediğini öğrenen kolluk görevlileri 16/2/1995 tarihinde, Kayseri'de bulunan turizm şirketine gidip burada bulunan A.O. ile görüşmüşlerdir. A.O., İ.Ö.ye ait küçük bir fotoğrafın daha önce kendisine iki kişi tarafından gösterildiğini, bu kişilere fotoğraftaki kişiyi uzun zamandır görmediğini söylediğini ve bu kişilerden birinin İ.Ö.den babası olarak söz ettiğini beyan etmiştir.

28. V.T.nin eşi Se.T. 17/2/1995 tarihinde Komutanlık görevlilerince alınan ifadesinde, eşinin 24/1/1995 tarihinde S.T. ile Kayseri'ye gideceğini söylediğini ancak sonradan öğrendiğine göre eşinin İ.Ö. ile birlikte Kayseri'ye gittiğini, İ.Ö.nün bir kadından söz ederek Kayseri'de kaldığını ve eşinin 25/1/1995 tarihinde evlerine gelen İ.Ö.nün eşine de olan biteni anlattığını söylemiştir.

29. Komutanlık 17/2/1995 tarihinde V.T.nin kardeşleri F.T. ile C.T.nin de ifadelerini almıştır.

i. C.T. ifadesinde; V.T.nin 30/1/1995 tarihinde tahliye olan kardeşleri M.T.yi ceza infaz kurumunda ziyaret etmek için Kayseri'ye gittiğini, aynı gün saat 20.00 sıralarında V.T. ile ev telefonundan konuştuğunu, olayla bir ilgisinin bulunmadığını beyan etmiştir.

ii. F.T. ise V.T.nin zaman zaman İ.Ö.den borç para aldığından, İ.Ö. ile V.T.yi aynı araç içinde gördüğünden, V.T.nin işçisinden duyduğuna göre V.T.nin İ.Ö. ile Kayseri'ye gittiğinden söz etmiştir.

30. Komutanlık, Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 17/2/1995 tarihli yazıda başka hususlar yanında başvurucu ve kardeşi tarafından teslim edilen eşarbın olayla herhangi bir ilgisinin tespit edilemediğini de bildirmiştir.

31. İ.Ö.yü tanıyan S.E. 15/2/1995 tarihinde Komutanlık görevlilerince alınan ifadesinde, 1994 yılında aldığı borcu İ.Ö.ye 1/1/1995 tarihinde ödediğini, İ.Ö.nün kızı ve damadının Ankara'dan bir ev aldıklarını ve yardım etmek amacıyla parayı onlara vereceğini söylediğini ifade etmiştir.

32. Komutanlıkça 27/3/1995 tarihinde ifadesine başvurulan M.D., V.T.nin kardeşi C.T.nin deli olduğundan, kızının evliliğinin bozulmasına neden olan C.T. ile aralarındaki sorunlar ve davadan söz ederek iki ay kadar önce telefon eden V.T.nin yanlış adamı ortadan kaldırdığından söz ederek kendisini tehdit ettiğini beyan etmiştir. M.D., bu iddiasını Cumhuriyet Başsavcılığında tanık sıfatıyla verdiği 25/4/1995 tarihli ifadesinde de sürdürmüş ve telefon konuşması sırasında yanında üç kişi bulunduğunu iddia etmiştir.Cumhuriyet Başsavcılığı, M.D.nin yanında olduğunu iddia ettiği üç kişiyi dinlemiş ancak bu kişiler telefon görüşmesine şahit olmadıklarını ifade etmişlerdir.

33. Komutanlık tarafından 7/4/1995 tarihinde yeniden dinlenen V.T., M.D.nin ev telefonunu bilmediğini beyan ederek M.D.yi tehdit ettiğine ilişkin iddiayı kabul etmemiştir.

34. İ.Ö.nün en son Kayseri'nin Melikgazi ilçesi Belsin, Tınaztepe ve 30 Ağustos Mahallelerinde görüldüğüne dair duyum alan Komutanlık görevlileri Kayseri'ye gidip konuyu araştırmışlardır. Yapılan araştırmalar kapsamında çevrede bulunan camilerin imam ve cemaatine, Belsin Parkı'ndaki vatandaşlar ile çevredeki esnaflara İ.Ö.nün fotoğrafları gösterilmiştir. Tınaztepe Mahallesi Muhtarı H.B. ile T.K. isimli bir kişinin İ.Ö.yü gördüğü tespit edilse de İ.Ö.yü tanıyan ve bilen başka şahıs saptanamamıştır.

i. H.B., bir buçuk ay kadar önce muhtarlık binasının bulunduğu otobüs durağındaki görevlilerin yanına bir kişi getirdiklerini, bu kişinin ayağında sadece mest bulunduğunu, bu şahsa çay ve sigara ikram ettiğini, sorduğunda Bünyan Garajı'na gideceğini söylediğini, yanlış yere geldiği için Bünyan Garajı'na gidecek bir otobüse bu kişiyi bindirdiğini ve otobüsün şoförüne bahse konu kişinin ineceği yeri söylediğini, söz ettiği kişinin 15-20 dakika kadar muhtarlıkta oturduğunu, konuşmalarının ve tavırlarının garip olması nedeniyle sözünü ettiği kişinin şuurunun yerinde olmadığını düşündüğü ve bahsettiği kişinin kendisine fotoğrafı gösterilen İ.Ö. olduğunu söylemiştir.

ii. İ.Ö.yü gördüğünü beyan eden T.K., bir sitedeki fırında beş yıldır çalıştığını, çevreyi iyi bildiğini ve sitedeki yabancıları çabuk fark ettiğini belirterek fotoğrafı gösterilen İ.Ö.yü iki üç ay kadar önce iki üç gün arayla fırının önünden geçerken bir iki kere gördüğünüifade etmiştir.

35. Cumhuriyet Başsavcılığı, İ.Ö.nün emekli maaşını aldığı banka şubesindeki hesabına ilişkin mevduat kartının bir örneğini soruşturma evrakı arasına almıştır. Söz konusu belgeye göre İ.Ö. en son 1994 yılı Aralık ayında hesabından para çekmiştir.

36. Cumhurbaşkanlığı makamına yazdığı bir dilekçeye istinaden Manisa Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanınca ifadesi alınan S.Ö. 13/10/1995 tarihli ifadesinde, önceki iddialarını tekrar edip İ.Ö.nün bulunması için kardeşi tarafından bulunan medyum Ö.A. ile V.T.nin uzun görüşmeler yaptığını, V.T.nin Ö.A.ya İ.Ö.yü bulacağını söylediğini, kendilerinden takip edilmeyeceği yönünde söz aldığını, buna rağmen İ.Ö.nün bulunamadığını belirtmiştir.

37. S.Ö. 18/10/1995 tarihinde Nevşehir Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığına bir dilekçe vermiştir. Bu dilekçesinde S.Ö., babasının sigara kullanmadığını, H.B.nin ifadesinin mantıkla bağdaşmadığını, annesinin hayatta olduğunu ve babasının 1991 yılında prostat nedeniyle ameliyat olduğunu, bu nedenle babasının evlenmesinin mümkün olmadığını beyan ederek medyum Ö.A.nın yardımıyla babasını bulma çabalarından ve bu bağlamda V.T.nin şüpheli bulduğu davranışlarından söz etmiştir.

38. Cumhuriyet Başsavcılığı 30/10/1995 tarihinde, Emniyet Müdürlüğüne bir müzekkere yazarak İ.Ö.nün öldürülme ihtimaliyle ilgili araştırmalara devam edilmesini ve araştırma sonuçlarının üç ayda bir bildirilmesini istemiştir.

39. Cumhuriyet Başsavcılığının istinabe yazısı üzerine Çorlu İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlileri 13/12/1995 tarihinde, medyum olduğu ileri sürülen Ö.A.nın ifadesini almıştır.Ö.A. ifadesinde, V.T.nin İ.Ö.nün Kayseri'de indiği yeri gösterdiğini, İ.Ö.nün resimlerini otogardaki bazı kişilere gösterdiklerini ve V.T.nin daha önce Kayseri'de döviz bozdurup ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan ağabeyinin kefaletini ödediğinden söz ettiğini beyan etmiştir.

40. Başvurucunun kardeşi A.Ö. istinabe suretiyle verdiği 15/1/1996 tarihli ifadesinde, başvurucunun 2/2/1995 tarihli dilekçesinde yazılı hususları ifade edip V.T.nin babasına olan borcundan ve İ.Ö.nün kayboluşu ile ilgili sorulara çelişkili cevaplar veren V.T.nin bir kadın için İ.Ö.nün Kayseri'ye gittiğini söylediğinden bahsetmiştir.

41. S.Ö., Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 13/3/1996 tarihli dilekçede, V.T.nin 2015 yılı Ağustos veya Eylül ayında bir ev satın aldığını ve V.T.nin hediyelik eşya satarak o kadar para kazanmasının mümkün olmadığını ileri sürerek İ.Ö.nün üzerinde taşıdığı para ile V.T.nin ev için ödediği para arasında bağlantı kurmuş ve V.T.nin son iki yıllık vergi kayıtlarının incelenmesini talep etmiştir.

42. Cumhuriyet Başsavcılığınca 14/3/1996 tarihinde ifadesine başvurulan C.S., İ.Ö.nün çocukları ile arkadaş olduğunu, İ.Ö.nün V.T. tarafından öldürüldüğü yönünde herhangi bir bilgiye sahip olmadığını söylemiştir.

43. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine Nevşehir Tapu Müdürlüğünce yapılan araştırmada V.T.nin 1995 yılında herhangi bir taşınmaz alım satımı yapmadığı tespit edilmiştir.

44. Nevşehir Vergi Dairesi de 1995 yılı için V.T. adına tahakkuk eden vergi miktarı ile vergi matrahını Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir.

45. Cumhuriyet Başsavcılığı 3/10/1996 tarihinde, Mu.T.nin tanık sıfatıyla ifadesini almıştır. Bu kişi ifadesinde; 1995 yılının Ağustos ayında V.T.ye sözleşmeyle bir ev sattığını, 1995 yılı Eylül ayında V.T.den 800.000.000 TL aldığını, daha sonra farklı tarihlerde toplam 900.000.000 TL aldığını, hâlen 100.000.000 TL alacağı olduğunu ve kalan alacağını tahsil ettiği zaman tapuda devir işlemi yapacaklarını ifade etmiştir. Soruşturma evrakı arasında yer alan satış sözleşmesinden V.T.nin eşi Se.T.nin 25/8/1995 tarihinde A.T.den haricî satış sözleşmesi ile bir taşınmaz satın aldığı, satış bedelinin bir kısmının nakit olarak ödendiği, geriye kalan miktarın ise bonoya bağlandığı anlaşılmıştır.

46. 11/10/1996 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığınca yeniden ifadesine başvurulan V.T., Mu.T.den bir ev satın aldığını, halen bir miktar borcu kaldığını, hediyelik eşya sattığını,aylık gelirinin zaman zaman yüksek meblağlara ulaşabildiğini, yaptığı iş ve kazancı dikkate alındığında bir ev satın alabilmesinin olağan olduğunu ve İ.Ö. hakkında bilgisinin olmadığını beyan etmiştir.

47. Cumhuriyet Başsavcılığı 16/10/1996 tarihinde, hem Emniyet Müdürlüğüne hem de yirmi iki Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazarak İ.Ö.nün herhangi bir adli olaya karışıp karışmadığı, ceza infaz kurumuna girip girmediği, hakkında dava açılıp açılmadığı, dava açıp açmadığı, noterde ve bankalarda işlem yapıp yapmadığı, döviz bozdurup bozdurmadığı, sağlık kuruluşlarına müracaat edip etmediği hususlarının araştırılarak bilgi verilmesini talep etmiştir. Bu müzekkerelere cevap olarak İ.Ö.nün bulunmasına imkân sağlayacak herhangi bir bilgi verilmemiştir.

48. Cumhuriyet Başsavcılığı, İ.Ö.nün fotoğraflarını ekleyerek Adana, Ankara, Diyarbakır, İstanbul ve Konya Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcılıklarına yazdığı 31/1/2000 tarihli müzekkereler ile son dönemlerde terör örgütlerine yönelik operasyonlarda bulunan ancak kimliği tespit edilemeyen cesetler arasında İ.Ö.nün cesedinin bulunup bulunmadığını ve yakalanan sanıkların İ.Ö. hakkında bilgi sahibi olup olmadığını sormuştur.

49. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine İ.Ö.nün kaçırılıp kaçırılmadığını ve bu kişinin terör örgütleri ile bağlantısının olup olmadığını araştıran Emniyet Müdürlüğü, 10/4/2000 tarihli yazıyla İ.Ö.nün herhangi bir terör örgütü ile bağlantısının olmadığını, adı geçenin kaçırılıp kaçırılmadığının veya yaşayıp yaşamadığının tespit edilemediğini, konu ile ilgili araştırmanın devam ettiğini bildirmiştir.

50. İstanbul ve Adana DGM Cumhuriyet Başsavcılıkları, bulunan cesetlerle İ.Ö.nün fotoğrafları arasında benzerlik bulunmadığını bildirmiştir.

51. Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı; Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği cevap yazısında, gömülü vaziyette bulunan cesetlerin fotoğrafla teşhisinin mümkün olmadığını, bu nedenle cesetlerin DNA testi için Adli Tıp Kurumuna (ATK) gönderildiğini, bu cesetlerden herhangi birinin İ.Ö.ye ait olup olmadığının tespiti için İ.Ö.nün üst veya alt soyundan birinin DNA'sı ile cesetlerin DNA'sının karşılaştırılması gerektiğini ifade etmiştir.

52. Cumhuriyet Başsavcılığı, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne 31/1/2000 tarihinde bir müzekkere yazarak İ.Ö.nün emekli maaşı alıp almadığının ve maaş almakta ise hangi banka şubesinden aldığının bildirilmesini istemiştir. Bu müzekkereye verilen cevaptan İ.Ö.nün emekli aylığının 1/12/1995 tarihinden itibaren kesildiği öğrenilmiştir.

53. İ.Ö.nün daha önce emekli aylığını aldığı banka şubesinin 10/4/2000 tarihli yazısından İ.Ö.ye en son 1/12/1994 tarihinde aylık ödendiği ve 1995 yılının Mart, Haziran, Eylül ve Aralık ayı maaşlarının Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün banka hesabına aktarıldığı anlaşılmıştır.

54. Cumhuriyet Başsavcılığı 21/4/2000 tarihinde, Komutanlığa müzekkere yazarak İ.Ö.nün çocuklarından, anne ya da babasından birinin DNA testi için ATK'ya sevk edilmek üzere hazır edilmesini istemiştir. Komutanlık, İ.Ö.nün Uçhisar beldesinde herhangi bir akrabasının bulunmadığını, oğlu A.Ö.nün Ürgüp ilçesi Aksalur beldesinde ikamet ettiğini Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir.

55. Cumhuriyet Başsavcılığı 31/5/2000 tarihinde Ürgüp Cumhuriyet Başsavcılığından A.Ö.nün DNA testi için ATK'ya gönderilmesini istemiştir. Bu istinabe talebinin yerine getirilip getirilmediği tespit edilememiştir.

56. V.T.nin kardeşi C.T.nin eşi olup Adana Ruh Ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde(Hastane) tedavi gören Z.T.nin ifadesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/3/2003 tarihinde istinabe suretiyle alınmıştır. Z.T. ifadesinde, kendisini kötü yola düşürüp büyük sıkıntılara düşmesine neden olduğu için C.T.den ayrılmak üzere olduğunu, C.T.nin konuşmalarından anladığına göre Kayseri'ye giderken V.T. ile C.T.nin İ.Ö.nün ellerini bağlayıp ambar olarak kullanılan bir mağaraya bıraktıklarını, burada aç ve susuz tuttukları için İ.Ö.nün öldüğünü, İ.Ö.nün cesedini görmediğini ve V.T.nin İ.Ö.nün paraları ile işlerini geliştirip ev satın aldığını söylemiştir.

57. S.Ö. 25/6/2004 tarihli bir dilekçe ile Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat edip başvurucu ile diğer kardeşleri A.Ö. ve E.Ö.ye İ.Ö.nün akıbeti ile ilgili ihbar mektupları gönderildiğini ifade etmiştir. Bahse konu ihbar mektuplarında İ.Ö.nün Ankara'ya gitme bahanesiyle evinden V.T. tarafından alındığı, Nevşehirli bir galerici ile Kayseri'deki bir arkadaşının tehditle İ.Ö.den para veya senet alma konularında anlaştıkları, anılan kişilerin başka kişilerin de katılmasıyla Kayseri'nin Melikgazi ilçesi Ağırnas Mahallesi'ndeki bir tarlada İ.Ö.yü dövdükleri ve öldüğünü fark edince cesedini Uçhisar'daki bir dere yatağının yakınına gömdükleri iddia edilmiştir.

58. İhbar mektubunun altında yer alan "Olaya Karışanlar" başlığı altında galerici S. yerine galerici İ.ye yer verildiği, İ.G.nin ön isminin de farklı bir isim olarak yazıldığı anlaşılmıştır.

59. Cumhuriyet Başsavcılığı S.Ö. tarafından verilen dilekçeyi, ekindeki iki ihbar mektubu ile birlikte aynı gün Komutanlığa havale etmiştir. Ayrıca Cumhuriyet Başsavcılığı, 24/9/2004 tarihinde bir müzekkere yazarak ihbar mektubunda söz edilen hususların Emniyet Müdürlüğü ile iş birliği içinde araştırılmasını istemiştir.

60. Komutanlık görevlilerince düzenlenen 13/10/2004 tarihli tutanakta; Uçhisar beldesi yakınlarında çok sayıdaki dere yatağında o güne kadar herhangi bir cesede rastlanmadığı, İ.Ö.nün kaybolmasında sonra V.T.nin mal varlığında gözle görülür bir artış meydana geldiği, daha önce seyyar tezgâhta hediyelik eşya satıp kirada oturan V.T.nin daha sonra iki katlı müstakil bir ev ile bir araba satın aldığı, ayrıca belediyeden kiraladığı bir kampı işlettiği, oğlunu bir süre özel okulda okuttuğu, daha sonra işlerinin kötüye gittiği, İ.Ö.nün kadınlara zaafının olduğu, bir başkasının yanında İ.Ö.nün V.T.nin eşi için hayranlık içeren sözler sarf ettiği, bundan yararlanarak V.T.nin İ.Ö.nün dostluğunu kazanıp parası için İ.Ö.yü öldürdüğüne dair halk arasında yaygın bir inanış bulunduğu ancak bu iddiaları doğrulayıcı maddi bir delil bulunmadığı belirtilmiştir.

61. Cumhuriyet Başsavcılığı, 25/5/2005 tarihinde Komutanlığına bir müzekkere yazarak ihbar mektubunda zikredilen kişilerin gerçekte var olup olmadıklarının tespit edilmesini, olaya karıştıklarına dair ipucu bulunmakta ise bu kişilerin ifadelerinin alınmasını istemiştir.

62. Komutanlık görevlilerince yapılan araştırma sonunda düzenlenen tutanakta Uçhisar beldesindeki kişilerce ihbar mektubunda ismi geçen V.T. dışındaki kişilerin bilinmediği,Nevşehir'de galericilik yaptığı iddia edilen İ.G. ve S.nin tespit edilemediği ve A.G. olduğu saptanan Mardinli A.nın Ürgüp'te ikamet ettiği bildirilmiştir.

63. Komutanlıkça 8/6/2005 tarihinde V.T.nin babası Me.T.nin, İ.Ö. ile aynı mahallede oturan S.B.nin ve mahalle muhtarı B.Ş.nin ifadeleri alınmıştır.

i. Me.T. ifadesinde, V.T.nin tahliye olan kardeşini almak için Kayseri'ye gittiğini, eskiden V.T.nin maddi durumunun iyi olduğunu, bir yıl kadar önce hastaneden çıkanC.T.nin eşi Z.T.nin sağlık durumunun iyi olduğunu beyan etmiştir.

ii. S.B., İ.Ö.nün kaybolması hakkında bilgi sahibi olmadığını ifade etmiştir.

iii. B.Ş., ev almak amacıyla V.T. ile Kayseri'ye giden İ.Ö.nün Kayseri'den dönmediğini söylemiştir.

64. 16/9/2012 tarihinde Ürgüp Cumhuriyet Başsavcılığına İ.Ö.nün kaybolması ile ilgili bir ihbar mektubu gönderilmiştir. Söz konusu mektupta; İ.Ö.nün oğlu S.Ö.nün daha önce M.Y.yi vurduğu, bu nedenle M.Y.nin Avustralya'da yaşayan akrabaları A.Y. ile Mu.Y.nin İ.Ö.nün ölümünü ayarladığı, kararın Me.Y.nin evinde alındığı, Kayseri'ye getirilen İ.Ö.nün yükün arasında Me.Y.nin kamyonuyla Irak'a kaçırıldığı ve A.Y. ile Mu.Y.nin Me.Y.ye posta yoluyla para gönderdikleri iddia edilmiştir.

65. Ürgüp Cumhuriyet Başsavcılığı ihbar mektubu nedeniyle başlattığı soruşturmada 27/9/2012 tarihinde yetkisizlik kararı verip soruşturma evrakını Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı da yetkisizlik kararı ile gelen soruşturma evrakını, İ.Ö.nün kaybolması nedeniyle 1995 yılından beri yürütülmekte olan soruşturmanın evrakıyla birleştirmiştir.

66. Cumhuriyet Başsavcılığının 19/11/2012 tarihli yazısı üzerine Komutanlık; S.Ö., H.A., A.Y., Me.Y., Mi.Y., Mi.Y.nin kızı S.Y., Z.D. (Z.T.), M.D., C.T. ve S.A. (Se.T.) adına kayıtlı telefon bulunup bulunmadığını araştırarak sonucunu bildirmiştir. Ayrıca Komutanlık, Mu.Y.nin 29/5/2006 tarihinde, M.Y.nin ise 16/3/1970 tarihinde öldüğünü belirtmiştir.

67. Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesi 26/2/2013 tarihinde, iki telefon hattı yönünden V.T.nin, bir telefon hatı yönünden ise Me.Y.nin iletişiminin üç ay süreyle tespitine, dinlenmesine ve kayda alınasına karar vermiştir. Bu karar uyarınca V.T.ye ilişkin dinlemelerde olayı aydınlatabilecek herhangi bir hususa rastlanmamıştır. Me.Y.nin telefon yoluyla kurduğu iletişimin dinlenip dinlenmediği, bu hususta bir tutanağa rastlanmadığından anlaşılamamıştır.

68. 16/9/2012 tarihli ihbar mektubu nedeniyle Komutanlık 9/4/2013 tarihinde Me.Y. Meh.Y. ve M.Y.nin iadelerini almıştır.

i. Me.Y. ifadesinde, dayısının oğlu M.Y.nin 1970 yılında İ.Ö.nün oğlu tarafından öldürüldüğünü, bu nedenle eniştesinin babası ile aralarının bozulduğunu, dayısının oğlu Mu.Y.nin 2006 yılında vefat ettiğini, Mu.Y. ve A.Y.nin kız kardeşleri H.A.nın Kayseri'de ikamet ettiğini ve İ.Ö.nün kaybolması hakkında bilgisinin olmadığını beyan etmiştir.

ii. Mi.Y. ve Meh.Y. de olay hakkında bilgi sahibi olmadıklarını söylemişlerdir.

69. Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Komutanlık; V.T.nin, V.T.nin oğlu E.T.nin, V.T.nin babası Me.T.nin, V.T.nin annesi A.T.nin, V.T.nin kardeşleri M.T., Ş.T., Y.T., F.T. ve C.T.nin mal varlığını araştırıp 16/4/2013 tarihinde tutanağa bağlamıştır. Söz konusu tutanakta; V.T.nin 1987 yılında başladığı toptan hediyelik eşya işini 31/12/2000 tarihinde bıraktığı, 1997-2003 yılları arasında belediyeye ait bir yeri piknik alanı ve lokanta içeren bir kamp olarak işlettiği, tutanak tarihinde Uçhisar beldesinde bir otel işlettiği, resmî kayıtlara göre bahse konu otelin bir şirkete ait olduğu, bu şirketin ortaklarının E.T. ile Azerbaycan vatandaşı A.A. olduğu, E.T.nin 27/11/2007 tarihinde ortak olduğu bir şirketin 31/12/2010 tarihinde faaliyetine son verdiği, E.T.nin ayrıca İstanbul'da faaliyet gösteren bir şirketin ortağı olduğu, E.T. adına İstanbul'un Şişli ilçesinde bir taşınmaz bulunduğu ve E.T.nin Se.Ö. adına kayıtlı P... marka bir arazi taşıtını kullandığı belirtilmiştir.

70. Başvurucu 6/6/2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçede; kendileriyle yıllardır konuşmadıkları Me.Y. ve ailesinin birden kendilerine yakın davranmaya başladıklarını, Me.Y.nin kardeşi F.Y. ile onun çocuklarının ve özellikle H.T.nin konu hakkında bilgi sahibi olduklarını düşündüğünü,kardeşi E.Ö.ye söylediğine göre H.T.nin baskı altında tutulduğunu, dövüldüğünü, iğne ile uyuşturulduğunu, ahıra bağlandığını ve tehdit edildiğini, ayrıca daha önce evlerine gelip giden iki kadının H.A. ve Mi.Y. olduğunu tahmin ettiğini ileri sürmüştür.

71. Cumhuriyet Başsavcılığı, İ.Ö. adına kayıtlı telefon hattının 15/1/1995 ile 25/1/1995 tarihleri arasında hangi telefon hatlarından arandığına dair kayıtların gönderilmesi için 5/9/2013 tarihinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Nevşehir İl Telekom Müdürlüğü ve Ankara İl Telekom Müdürlüğüne müzekkereler yazmıştır. Söz konusu müzekkerelere verilen cevaptan, arama kayıtları tutulsa da aranma kayıtlarının tutulmadığı ve tutulan detay kayıtlarının bir yıl muhafaza edildiği öğrenilmiştir.

72. Cumhuriyet Başsavcılığınca 9/9/2013 tarihinde ifadesi alınan Me.Y.; İ.Ö.nün amcasının oğlu olduğunu, M.Y.nin ise dayısının oğlu olduğunu, 1986 yılında yurt dışı taşımacılığını bıraktığını, 1996 yılında da kamyonunu sattığını, M.Y.nin öldürülmesi nedeniyle İ.Ö.ye husumet beslemediğini ve V.T.yi tanımadığını beyan etmiştir.

73. Cumhuriyet Başsavcılığı, Me.Y.nin eşiH.Y.yi 9/9/2013 tarihinde tanık sıfatıyla dinlemiştir. H.Y. ifadesinde, M.Y.nin öldürülmesi nedeniyle kan davası meydana gelmediğini, M.Y.nin ölümünden sonra onun ailesinden intikam almak istediğini, buna eşinin engel olduğunu, evlerinde İ.Ö. hakkında herhangi bir karar alınmadığını ve V.T.yi tanımadığını söylemiştir.

74. Cumhuriyet Başsavcılığınca 10/9/2013 tarihinde yeniden dinlenen A.Ö.,olaydan sonra yaptığı araştırmalardan, V.T.nin babasıyla sık sık görüştüğünü, V.T.nin babasından birkaç kez borç aldığını, V.T.nin babasına kadın ayarladığını, babasının başka kişilere de faizle borç para verdiğini ve olay günü babasının tüm parasını toplayıp ev almak amacıyla V.T. ile birlikte gittiğini öğrendiğini, 2004 ve 2012 yıllarında ihbar mektubu gönderen kişilerin kim olduğunu bilmediğini, ilk ihbar mektubunun doğru olduğunu düşündüğünü, sonraki ihbar mektubunun ise olayı saptırmak amacıyla gönderildiğini değerlendirdiğini ve olaydan sonra buldukları eşarbın hâlen incelenmediğini söylemiştir.

75. Cumhuriyet Başsavcılığınca 10/9/2013 tarihinde ifadesi alınan E.Ö., babasının kaybolduğu tarihte 71 yaşında olduğunu, 1991 yılında prostat ameliyatı geçirdiğini, bu nedenle babasının başka kadınlarla ilişkisi olduğuna dair iddiaların doğru olmadığını, babasının başkalarına faizle ödünç para da vermediğini, 2004 yılında gönderilen ihbar mektubunda bahsi geçen kişilerden sadece V.T.yi tanıdığını, babasının öldürülmesi olayında H.A., Me.Y. ve H.A.nın kardeşlerinin rolü olduğunu düşündüğünü, H.A. olduğunu tahmin ettiği bir kadının İ.Ö.nün dua okuması için 1992 yılında evlerine geldiğini, bu kadının yanında bir de çocuk olduğunu, babası dua okurken kadının çocuğuna bakarak eliyle boğma işareti yaptığını, evlerinden çıkarken yaptığı işaretin sebebini sorduğu kadının kendisini dövmekle itham ettiğini, babasına kadının kim olduğunu sorduğunu ancak babasının kadını tanımadığını söylediğini, babası kaybolduktan dört beş gün sonra babasına ait evin telefonunu arayan bir kadının "Ekmek göndereyim mi, un göndereyim mi, aç mısın?" gibi sorular sorduğunu, o esnada telefon eden kişinin bulunduğu yerden müzik sesi geldiğini ve bu olayın babasının öldürülmesi ile bir ilgisinin olabileceğini beyan etmiştir.

76. Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesi 10/9/2013 tarihinde, A.Ö.den alınan kan örneği ile adli emanete kayıtlı eşarp üzerindeki leke üzerinde ATK Ankara Grup Başkanlığınca moleküler genetik inceleme yapılmasına karar vermiştir.

77. Cumhuriyet Başsavcılığı, V.T.nin 24/1/1995 tarihinde M.T.yi ziyaret edip etmediği, M.T.nin hangi tarihte tahliye edildiği, M.T.nin kefaletle tahliye olup olmadığı ve kefalet söz konusu ise bunun miktarının ne olduğu hususlarında Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına bir müzekkere yazmıştır. Bu müzekkereye verilen 23/9/2013 tarihli cevaptan, M.T.nin 30/1/1995 tarihinde tahliye olduğu ancak 1995 yılına ait tutuklu kayıt defteri ile ziyaret defterinin bulunamaması nedeniyle sorulan diğer hususların bilinmediği anlaşılmıştır.

78. ATK Ankara Grup Başkanlığı 8/10/2013 tarihli raporunda, eşarp üzerindeki lekeden kadın cinsiyetli DNA profili elde edildiği ve bu profilin A.Ö.nün DNA profili ile uyumlu olmadığı belirtilmiştir.

79. Cumhuriyet Başsavcılığı, istinabe suretiyle H.A.nın ifadesini aldırmış ve 1992 yılında İ.Ö.nün evine gelen kadının H.A. olup olmadığı hususunda E.Ö.ye teşhis işlemi yaptırmıştır.

i. H.A. ifadesinde; V.T.yi tanımadığını, ihbar mektuplarını kimin yazdığını bilmediğini, ağabeyi M.Y.nin 1970 yılında İ.Ö.nün oğlu S.Ö. tarafından öldürüldüğünü ve bu nedenle İ.Ö.yü kesinlikle ziyaret etmediğini söylemiştir.

ii. E.Ö., 1992 yılında evlerine gelen kadının H.A. olduğunu teşhis edememiştir.

80. Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 27/12/2013 havale tarihli dilekçesinde S.Ö., soruşturmayla ilgili başka hususlar yanında A.Ö.nün torunu Ah.Ö.nün kendisini telefonla aradığını ve Ah.Ö.den duyduğuna göre A.Ö.nün Ah.Ö.ye İ.Ö.nün mezarının Yozgat'ın Sarıkaya ilçesine bağlı bir köyde bulunduğunu söylediğini iddia etmiştir.

81. E.Ö. 13/1/2014 tarihli bir dilekçeyle İ.Ö.nün 1994 yılı Aralık-1995 yılı Mart ayları arasına ait ayrıntılı telefon çağrı bilgileri dökümünü Cumhuriyet Başsavcılığına vermiştir. Yalnızca İ.Ö.nün aramalarına ilişkin kayıtların yer aldığı anlaşılan söz konusu dökümlerde 20/1/1995 ile 29/1/1995 tarihleri arasına ait herhangi bir kayıt yer almamaktadır.

82. Cumhuriyet Başsavcılığı 5/3/2014 tarihinde, V.T.nin ifadesini almıştır. V.T., İ.Ö. ile Ankara'ya gitme konusunda yüz yüze veya telefonla konuşmadığını, İ.Ö.nün ne zaman Kayseri'den döneceğini söylemediğini, "Kimseye haber vermeyin, birkaç güne gelir" şeklinde bir söz söylemediğini, İ.Ö.nün üzerinde, dilekçelerde belirtilen kadar para olduğunu bilmediğini, yerde kar olması ve arabanın bulunduğu yerden çıkarılamaması nedeniyle kardeşinin İ.Ö.nün evinin önünden geçtiğini yoksa kardeşinin İ.Ö.nün penceresini dinlerken yakalandığı iddiasının doğru olmadığını, M.T.nin beraat etmesi nedeniyle tahliye olduğunu, kefalet ödemediklerini, İ.Ö.ye veya İ.Ö.nün eşine Ankara'ya gideceğini söylemediğini, Kayseri'ye Avanos ilçesi Kalaba beldesi üzerinden gittiğini, İ.Ö.yle telefon görüşmesi yapıp yapmadığını hatırlamadığını, İ.Ö.nün ev alacağını bilse de nereden ev alacağını bilmediğini, M.D.yi tehdit etmediğini ve yanlış adamı ortadan kaldırdığına dair bir söz söylemediğini, Z.T.nin iddialarını kabul etmediğini, 1995 yılında hediyelik eşya dükkânı ile bir kafesinin olduğunu, ayrıca arabasının olduğunu, 2004 yılında gönderilen ihbar mektubundaki bahsi geçen kişileri tanımadığını ve İ.Ö.nün öldürülmesiyle bir ilgisinin olmadığını söylemiştir.

83. Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Komutanlık görevlilerince yapılan araştırma sonunda düzenlenen 14/7/2014 tarihli tutanakta, 2004 yılında gönderilen ihbar mektubunda isimleri geçen kişiler hakkında veya bu kişiler ile V.T. arasında herhangi bir irtibat bulunup bulunmadığı konularında bilgi edinilemediği belirtilmiştir.

84. Cumhuriyet Başsavcılığı ihbar mektuplarında yer alan iddialar hakkında somut bilgi ve belgeye rastlanmadığı, V.T.nin iletişimi dinlenip kayda alınsa da herhangi bir delil elde edilemediği, olay tarihine ilişkin telefon kayıtlarının teknik nedenlerle getirtilemediği, emanete alınan eşarptaki kan lekesinin ait olduğu kişiyle İ.Ö. arasında soy bağı ilişkisi kurulamadığı, V.T.nin M.T.yi ziyaret edip etmediği konusunda bilgi edinilemediği ve müştekilerin şüphelilerin şüpheli davranışlarına ilişkin soyut iddiaları ile kim tarafından gönderildiği belli olmayan imzasız ihbar mektupları haricinde kasten öldürme suçu nedeniyle kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşturacak delil edilemediği gerekçesiyle 30/10/2014 tarihinde şüpheliler Me.Y., V.T., F.T., S.A. (S.T.), C.T. ve Mi.Y. hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.

85. Başvurucu; V.T.nin babası kaybolmadan önceki ve sonraki mal varlığına, M.T.nin yüklü bir kefalet ödenerek tahliye olduğuna, M.D., Ö.A., Me.Y., Mi.Y. ve Z.T.nin beyanlarına, annesinin ifadelerine ve V.T.nin ifadeleri arasındaki çelişkilere dikkat çekipzamanaşımı süresinin dolmasına az bir süre kala kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin düşündürücü olduğunu ileri sürerek ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir.

86. Başvurucunun itirazı, Nevşehir Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 26/12/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

87. Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara E.Ö ve S.Ö. tarafından yapılan itirazlar da Hâkimliğin 3/12/2014 ve 26/12/2014 tarihli kararlarıyla reddedilmiştir.

88. Başvurucunun itirazının reddine dair Hâkimlik kararı 30/1/2015 tarihinde başvurucunun vekiline tebliğ edilmiş ve2/3/2015 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.

89. Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmaya konu fiilin kasten öldürme suçunu oluşturduğu kanaatine varıp suç tarihinde yürürlükte olan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda kasten öldürme suçu için öngörülen dava zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu ve bu sürenin dolduğu gerekçesiyle 3/12/2015 tarihinde, kimlik bilgileri tespit edilemeyen şüpheli/şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

90. Bahsedilen karar başvurucu vekiline 25/12/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

91. Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine, Komutanlık ve Emniyet Müdürlüğü, soruşturmanın başından sonuna kadar geçen süre zarfında belli aralıklarla tuttukları İ.Ö.nün aramalara rağmen bulunamadığına ve/veya faillerin tespit edilemeyip araştırmaların devam ettiğine dair tutanakları Cumhuriyet Başsavcılığına göndermişlerdir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

92. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 1/6/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun kasten öldürme suçunu düzenleyen 448. maddesi şöyledir:

"Her kim bir kimseyi kasden öldürürse on sekiz seneden yirmi bir seneye kadar ağır hapis cezasına mahkum olur."

93. 765 sayılı mülga Kanun'un kasten öldürme suçunun nitelikli hâllerini düzenleyen 449. maddesi şöyledir:

"Öldürmek fiili:

1 - Karı, koca, kardeş, babalık, analık ve evladlık, kayınbaba ve kaynana ve damad ve gelinler haklarında eşlenirse,

2- Vazifesini yaptığı sırada veya vazifesini yapmasından dolayı Devlet memurlarından biri aleyhine icra olunursa,

3 - Zehirlemek suretile yapılırsa,

Fail yirmi iki seneden yirmi dört seneye kadar ağır hapis cezasına mahkum olur."

94. 765 sayılı mülga Kanun'un kasten öldürme suçunun nitelikli hâllerini düzenleyen 450. maddesi şöyledir:

"Öldürmek fiili,

1 - Usul veya füruudan biri aleyhine işlenirse,

2 - Büyük Millet Meclisi azasından biri aleyhine ika edilirse,

3 - Canavarca bir his sevkiyle veya işkence ve tazip ile ika edilirse,

4 - Taammüden icra olunursa,

5 - Birden ziyade kimseler aleyhine işlenirse,

6 - Yangın, su baskını ve gark gibi yedinci babın birinci faslından beyan olunan vasıtalarla yapılırsa,

7 - Velevki husule gelmiş olmasın diğer bir cürmü hazırlamak veya kolaylaştırmak veya işlemek için ika olunursa,

8 - Başka bir cürmün işlenmesi akabinde o cürümden hasıl olacak faideyi elde etmek veya bu gayeye vusul maksadiyle yapılan ihzaratı sağlamak için işlenmiş olursa,

9 - Bir cürmü gizlemek veya delil ve emarelerini ortadan kaldırmak veya kendisinin veyahut başkasının cezadan kurtulmasını temin etmek maksadiyle vukua getirilirse, fail ölüm cezasına mahküm edilir. "

95. 765 sayılı mülga Kanun'un taksirle öldürme suçunu düzenleyen 455. maddesi şöyledir:

"Tedbirsizlik veya dikkatsizlik veya meslek ve sanatta acemilik veya nizamat ve evamir ve talimata riayetsizlik ile bir kimsenin ölümüne sebebiyet veren şahıs bir seneden dört seneye kadar hapse ve otuz liradan iki yüz elli liraya kadar ağır cezayı nakdiye mahküm olur.

Eğer fiil bir kaç kişinin ölümünü mucib olmuş veya bir kişinin ölümiyle beraber bir veya bir kaç kişininde mecruhyetine sebebiyet vermiş ve bu yaralanma 456 ncı maddenin ikinci fıkrasında beyan olunan derecede bulunmuş ise iki seneden sekiz seneye kadar hapis ve iki yüz liradan aşağı olmamak üzere ağır cezayı nakdiye mahküm olur."

96. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten öldürme" kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:

"(1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."

97. 5237 sayılı Kanun'un "Nitelikli haller" kenar başlıklı 82. maddesi şöyledir:

"(1) Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak,

b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,

c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,

d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,

e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,

g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,

i) (Ek:29/6/2005 - 5377/9 md.)Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,

j) Kan gütme saikiyle,

k) Töre saikiyle,

İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."

98. 5237 sayılı Kanun'un "Taksirle öldürme" kenar başlıklı 85. maddesi şöyledir:

"(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

99. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar."

B. Uluslararası Hukuk

100. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İnsan haklarına saygı yükümlülüğü" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkesin, bu Sözleşme'nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarlar."

101. Sözleşme'nin "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur..."

102. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), yakınlarının kaybolduğunu ileri süren pek çok kişinin Sözleşme'nin 2. maddesinin ihlal edildiğine ilişkin başvurularını incelemiştir. Bu başvuruların tamamına yakınında kaybolmanın gözaltı sırasında gerçekleştiği ve/veya devletin koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği iddia edilmiştir.

103. Gözaltı sırasında kaybolmaya ilişkin iddiaları incelerken AİHM, öncelikle delillerin değerlendirmesini ve olayların tespitini yapmakta ve bunu yaparken her türlü makul şüphenin ötesindeki kanıt kriterini uygulamaktadır. AİHM'e göre bu tür bir delil yeteri kadar ciddi, açık ve birbiriyle uyumlu bir dizi emareden ya da çürütülemeyecek karinelerden oluşabilir; ayrıca delillerin toplanması sırasında tarafların tutumu da dikkate alınabilir (Cülaz ve diğerleri/Türkiye, B. No: 7524/06, 39046/10, 15/4/2014, §§ 167-171; Tekçi ve diğerleri/Türkiye, B. No: 13660/05, 10/12/2013, §§ 89-93).

104. Başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair makul şüphenin ötesinde kanıt unsuru bulunmuyorsa AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesinin maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar vermektedir (Şeker/Türkiye, B. No: 52390/99, 21/2/2006, §§ 63-66; Aydın Eren ve diğerleri/Türkiye, B. No: 57778/00, 21/2/2006, §§ 35-46).

105. AİHM, başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair makul şüphenin ötesinde delil bulunması hâlinde ise devletlerden -görevlilerinin ölümcül güce başvurmalarını haklı gösterecek nitelikte gerekçeler dâhil- yeterli ve ikna edici açıklamalar sunmasını beklemekte ve bu tür bir açıklama yapılmaması hâlinde davalı devlet aleyhine olumsuz sonuçlar çıkarma hakkına sahip olduğunu vurgulamaktadır (Cülaz ve diğerleri/Türkiye, §§ 170, 173; Tekçi ve diğerleri/Türkiye, §§ 92, 95).

106. AİHM, başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair makul şüphenin ötesinde delil bulunsa bile, kayıp kişinin ölmüş olduğu kanaatine ancak davanın kendi koşulları içinde yapılacak bir değerlendirmeden sonra varılabileceğini ve bu bağlamda kişinin son kez görüldüğü tarihin önemli bir unsur olduğunu hatırlatmaktadır (Varnava ve diğerleri/Türkiye [BD], B. No: 16064/90... § 143;Vagapova ve Zoubirayev/Rusya, B. No: 21080/05, 26/2/2009, §§ 85-86). Diğer taraftan AİHM'e göre kayıp kişiden en son haber alındığı tarihten itibaren geçen süre, kayıp kişinin ölü kabul edilmesine karar verilebilmesi için tek başına yeterli değildir. Ölümün kabul edilebilmesi için kaybolma olayının hangi şartlarda gerçekleştiğinin ve mağdurun silahlı çatışmanın hangi tarafında yer aldığının da dikkate alınması gerekir (Timurtaş/Türkiye, B. No: 23531/94, 13/6/2000, §§ 82, 83; Osmanoğlu/Türkiye, B. No: 48804/99, 24/1/2008, §§ 55-58).

107. AİHM; Vagapova ve Zoubirayev/Rusya başvurusunda, hayatını tehlikeye atan koşullarda dört yılı aşkın bir süreden beri kayıp olan genç bir kişinin öldüğünü varsaymıştır. AİHM, Tanış ve diğerleri/Türkiye (B. No: 65899/01, 2/8/2005, § 210) başvurusunda da hayatlarını tehlikeye atan koşullarda jandarma karakolunda gözaltına alınmalarının ardından dört yıldan fazla bir süreden beri kayıp olan iki kişinin ölmüş olabileceği yönündeki varsayımı kabul etmiştir.

108. AİHM, başvurucuların, yakınlarının korunmadığına yönelik şikâyetlerini incelerken öncelikle Sözleşme'nin 2. maddesinin 1. fıkrasının devlete kendi yargı yetkisi altında bulunan kişilerin yaşamını korumaya yönelik gerekli tedbirleri alma yükümlülüğüyüklediğine işaret etmektedir. AİHM, kolluğun görevini yerine getirirken karşılaştığı zorluklar, insan davranışlarının öngörülmezliği ve öncelikler ile kaynaklar açısından yapılması gereken fiili seçenekler gözönüne alındığında yaşamı korumaya yönelik bu pozitif yükümlülüğün kapsamının ilgili makamlara katlanılamaz ve aşırı bir yük getirmeyecek şekilde yorumlanması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM, alınan tehditler nedeniyle duyulan kaçırılma endişesi yetkili makamlar önünde dile getirilmemişse -böyle bir durumun varlığı hâlinde- başvurucuların yakınlarının yaşamı için doğrudan ve gerçek bir tehlike bulunmadığına da ilave olarak değinip yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiayı açıkça dayanaktan yoksun bulmaktadır (Kadriye Ceylan/Türkiye (k.k.), B. No: 22261/10, 6/1/2015, §§ 153-157; Nebahat Tüzer ve Muhammed Sait Tüzer/Türkiye (k.k.), B. No: 22519/06, 17/12/2013, §§ 55-59).

109. AİHM, başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair makul şüphenin ötesinde kanıt bulunan başvurular yanında bu nitelikte delillerin bulunmadığı başvurularda da başvurucuların yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine yönelik şikâyetlerini incelemiştir. Hatta başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair bir iddialarının bulunmadığı ve başvurucuların yakınlarının yaşamı için doğrudan ve gerçek bir tehlikenin mevcut olmadığı bir başvuruda, yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin şikâyeti incelemiştir (başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair makul şüphenin ötesinde kanıt bulunmayan durumlarda yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine yönelik iddiaların incelendiği başvurular için bkz. Bozkır ve diğerleri/Türkiye, B. No: 24589/04, 26/2/2013; Toğcu/Türkiye, B. No: 27601/95, 31/5/2005, § 109; gözaltı iddiasının bulunmadığı ve başvurucuların yakınlarının yaşamı için doğrudan ve gerçek bir tehlike bulunmayan bir durumda yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelendiği başvuru için bkz. Nebahat Tüzer ve Muhammed Sait Tüzer/Türkiye başvurusu).

110 AİHM, sözü edilen incelemeleri yaparken, ilk önce Sözleşme'nin 2. maddesini, Sözleşme'nin 1. maddesiyle birlikte yorumlayarak devletin yaşama hakkı kapsamındaki bir olayı etkili soruşturma yükümlülüğünün bulunduğunu hatırlatmakta ve bu yükümlülüğün öldürme eyleminin bir devlet görevlisi tarafından gerçekleştirildiğinin açık olduğu davalarla sınırlı olmadığına dikkat çekmektedir (Bozkır ve diğerleri/Türkiye, § 56; Şeker/Türkiye, § 67; Toğcu/Türkiye, § 109).

111. AİHM, soruşturmanın sorumlu kişilerin tespiti ve cezalandırılmasını sağlama bakımından da etkili olması gerektiğini ancak bu yükümlülüğün bir sonuç yükümlülüğü olmadığını, yetkili makamların olaya ilişkin tüm kanıtları toplamak için mümkün olan makul önlemlerin tamamını almaları gerektiğini ve soruşturmadaki ölüm nedenini ya da sorumlu kişinin tespitini engelleyen herhangi bir kusurun bu standarda uymama tehlikesi yaratacağını belirtmektedir (Bozkır ve diğerleri/Türkiye, § 57; Toğcu/Türkiye, § 110). Ayrıca soruşturmanın makul bir süratle yürütülmesi gerektiğine işaret eden (Şeker ve diğeleri/Türkiye, § 68; Toğcu/Türkiye, § 111); yaşamı tehdit eden koşullarda ortadan kaybolan kişiden haber alınmadan geçen süre uzadıkça söz konusu kişinin ölmüş olma ihtimalinin yükseldiğini kabul etmektedir (Tahsin Acar/Türkiye [BD], B No: 26307/95, 8/4/2004, § 226).

112. Son olarak AİHM, anılan ilkelerin hayati tehlike arz eden koşullar altında kaybolan kişilere yönelik başvurular için de geçerli olduğunu belirterek başvuruya konu edilen ve etkisiz olduğu ileri sürülen soruşturmayı incelemektedir (Bozkır ve diğerleri/Türkiye, § 58; Şeker/Türkiye, § 69; Toğcu/Türkiye, § 112).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

113. Mahkemenin 28/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

114. Başvurucu; babasının kaybolması ile ilgili soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünü, soruşturmadaki özensizlik nedeniyle delillerin kaybolduğunu, yeterli derecede şüphe oluşturacak delil bulunmasına rağmen kamu davası açılmadığını ve soruşturmanın zamanaşımına uğratıldığını belirterek yaşam ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu kapsamda başvurucu; babasının üzerinde yüklü miktarda döviz taşırken V.T. isimli kişiyle birlikte Kayseri'ye gittiğini, olay günü akşamı V.T. geri dönse de babasının geri dönmediğini, olay günü V.T.nin Kayseri'de fazla miktarda döviz bozdurduğunu ve olay tarihinden sonra V.T.nin mal varlığında önemli ölçüde kaynağı belirsiz artış olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu V.T.nin ifadesinin olaydan ancak on yedi gün sonra alınmasından, şüpheli V.T.nin bir akrabasının babasının üzerindeki paralar alındıktan sonra öldürüldüğüne ilişkin beyanlarının değerlendirilmemesinden, adli emanette bulunan eşarptaki kanın yıllar sonra incelettirilmesinden, zamanında istenmediği için telefon kayıtlarının incelenememesinden, haklı taleplerinin dikkate alınmamasından ve soruşturma süresinin uzunluğundan yakınmıştır.

B. Değerlendirme

1. Uygulanabilirlik Yönünden

115.Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, yaşama... hakkına sahiptir."

116. Anayasa'nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

117. Bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi için gerekli şartlardan biri de doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesidir. Bununla birlikte başvurucuya karşı gerçekleştirilen eylemin niteliği ve failin amacı gibi somut olayın koşulları dikkate alınarak ölüm olayının gerçekleşmediği bazı durumların da yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20).

118. Nitekim Anayasa Mahkemesi elektrik akımına kapılma sonucu meydana gelen yaralanmaların konu edildiği iki başvuruyu (Hüseyin Münüklü, B. No: 2014/5973, 13/9/2017, § 47; Gürkan Kaçar ve diğerleri, B. No: 2014/11855, 13/9/2017, § 50), başvurucunun hayati tehlike geçirmesiyle sonuçlanan ve üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırı olayının konu edildiği başvuruyu (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, §§ 111), kolluk görevlileri tarafından silahlı güç kullanılması sonucunda başvurucuların yaralanmalarına ilişkin bir başvuruyu (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 71) ve kamuoyunda bilinen görüşleri nedeniyle marjinal bir grubun tepkisini çeken başvurucunun yaşamına yönelik tehditlerin konu edildiği başvuruyu (Baskın Oran, B. No: 2014/4645, 18/4/2018, § 62) başvurulara konu olayın koşullarını dikkate alarak yaşam hakkı kapsamında incelemiştir.

119. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, bir kişinin gözaltında iken kaybolduğu iddiası hakkında yürütülen soruşturmanın etkisizliğine ilişkin bir başvuruyu (Birsen Gülünay, B. No: 2013/2640, 21/4/2016) yaşam hakkı kapsamında incelemiştir.

120. Somut olayda başvuru, ne ölen bir kişinin yakınları tarafından ne de yaşamsal bir tehlikeye maruz kalan bir kişinin kendisi tarafından yapılmıştır. Mamafih başvurucu ve ailesi 24/1/1994 tarihinden beri İ.Ö.den haber alamamıştır. Ayrıca kimin tarafından gönderildiği tespit edilemeyen iki farklı ihbar mektubunda İ.Ö.nün öldürüldüğüne dair iddialar yer almıştır. Bütün bu hususlar ile başvurucunun iddialarını dikkate alan Anayasa Mahkemesi, somut olayın koşullarında İ.Ö.nün kaybolması ile ilgili somut başvurunun Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varmıştır.

2. İncelemenin Kapsamı Yönünden

121. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, uzun süreden beri kendisinden haber alamadığı yakınının kaybolması hakkında yürütülen soruşturmanın etkisizliğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun bütün iddiaları, yalnızca yaşam hakkı kapsamında incelenmiş olup adil yargılanma hakkı kapsamında ayrıca bir inceleme yapılmamıştır.

122. Başvurucunun, babasının devlet görevlileri ve/veya bu görevlilerle iş birliği hâlindeki kişiler tarafından kaçırıldığına ve bu kişilerce yaşamı tehdit eden tehlikelere maruz bırakıldığına, kaybolmadan önce kamu görevlileri veya üçüncü kişilerce tehdit edildiğine, bu durumdan kamu makamlarının haberdar olduğuna dair herhangi bir iddiası bulunmamaktadır. Bu nedenle inceleme, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında yapılmıştır.

3. Kabul Edilebilirlik Yönünden

123. Anayasa Mahkemesi, bugüne değin üçüncü kişilerce gerçekleştirilen eylemler sonucu meydana gelen ölümler veya yine mağdurları hayati tehlikeye maruz bırakan üçüncü kişilerin eylemleri hakkında yürütülen soruşturmaların etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine yönelik birçok şikâyeti incelemiştir: Nefise Erdoğan ve Abdurrahman Erdoğan, B. No: 2014/4616, 7/2/2018; Yasin Ağca kararı; Asım Yönemli ve diğerleri, B. No: 2014/8591, 6/4/2017; Doğan Demirhan, B. No: 2013/3908, 6/1/2016. Bu başvuruların tamamında yaşam hakkının usul boyutunu incelemiş olup son başvuruda yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

124. Somut olayda, başvurucunun babasının kaybolduğunu öğrenen Cumhuriyet Başsavcılığı, olay hakkında derhâl soruşturma başlatmıştır (bkz. § 12). Başvurucunun katılım konusunda herhangi bir engelle karşılaşmadığı bahse konu soruşturmada olay hakkında bilgi sahibi olabilecek kişilerin ifadeleri alınmıştır (bkz. §§ 16, 21, 22, 31, 34). Başvurucunun babasını Kayseri'ye götürdüğü iddia edilen kişinin şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmış ve arabası aranmıştır (bkz. §§ 15, 18 ve 82). Başvurucunun babasının akıbeti ile ilgili araştırmalar yapılmıştır (bkz. §§ 14, 27, 30, 34, 35, 47, 48, 52, 78). Başvurucunun babasının V.T. tarafından öldürüldüğüne veya en azından V.T.nin kayıp olayıyla bağlantılı olduğuna dair iddianın ve başvurucunun babasının öldürüldüğüne dair farklı tarihlerde gönderilen iki ihbar mektubunda yazılı hususların doğru olup olmadığı da araştırılmıştır (bkz. §§ 32, 33, 43, 45, 46, 60, 61, 62, 63, 67, 68, 69, 71, 72, 73, 77, 79).Ne var ki kasten öldürme suçu için kanunda öngörülen zamanaşımı süresinin sonuna kadar yürütülen soruşturmada başvurucunun babasının akıbetinin ne olduğuyla ilgili somut bir delil tespit edilemediği gibi İ.Ö.nün öldürüldüğü sonucuna varmaya imkân veren herhangi bir iz de bulunamamıştır.

125. Yaşam hakkının usul boyutuyla ilgili yükümlülüğün bir amaç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olduğunu dikkate alan Anayasa Mahkemesi, başvurucunun yakınının ortadan kaybolması hakkında yürütülen soruşturmanın derinliğinden şüphe duyulmasını gerektirir bir neden bulunmadığı ve yapılan tespitler ışığında İ.Ö.nün bulunamaması hâlinde dahi söz konusu soruşturmanın kendi bütününde tatmin edici olduğu kanaatindedir.

126. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 28/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Özcan [2.B.], B. No: 2015/3752, 28/11/2018, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ÖZCAN
Başvuru No 2015/3752
Başvuru Tarihi 2/3/2015
Karar Tarihi 28/11/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bir kişinin kaybolması hakkında başlatılan ceza soruşturmasının etkisiz yürütülmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Kayıp vakaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 448
449
450
455
5237 Türk Ceza Kanunu 81
82
85
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 160
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi