TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ÖZCAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/3752)
|
|
Karar Tarihi: 28/11/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter
DEVECİ
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet ÖZCAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Suzan
ŞEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir kişinin kaybolması hakkında başlatılan ceza
soruşturmasının etkisiz yürütülmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun annesi H.Ö. ile başvurucunun kardeşi A.Ö.
31/1/1995 tarihinde, Nevşehir Merkez İlçe Jandarma Komutanlığına (Komutanlık)
müracaat ederek H.Ö.nün eşi,
başvurucu ve A.Ö.nün ise babası olan İ.Ö.nün 24/1/1995 tarihinden itibaren kayıp olduğunu
bildirmişlerdir.
9. Başvuruları üzerine aynı gün ifadeleri alınan H.Ö. ve A.Ö., İ.Ö.nün ev satın almak amacıyla
V.T. isimli kişi ile birlikte Ankara'ya gittiğini, o günden sonra İ.Ö.den haber alamadıklarını ve V.T.nin
İ.Ö.yü Kayseri'de bir yerde araçtan indirdiğini
söylediğini ifade etmişlerdir. H.Ö. ifadesinde ayrıca, İ.Ö.nün yanına 1.500.000.000 TL (bugünkü değeri 1.500
TL) değerinde Alman markı aldığını, gitmeden önce Ankara'da yaşayan kızlarına
da uğrayacağını söylediğini, kızıyla birkaç kez yaptığı telefon görüşmelerinden
eşinin kızına uğramadığını öğrendiğini ve V.T.nin
söylediğine göre İ.Ö.nün V.T.ye şaka yollu Uçhisar'a bir kadın getireceğini söylediğini beyan
etmiştir.
10. H.Ö. ve A.Ö.nün
başvuruları üzerine Komutanlıkça herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı tespit
edilememiştir.
11. Başvurucu, Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet
Başsavcılığı) verdiği 2/2/1995 tarihli bir dilekçe ile İ.Ö.nün kayıp olduğunu bildirmiş ve annesi H.Ö.den öğrendiği hususları aktarmıştır. H.Ö.nün ifadesinde geçen
hususlardan farklı olarak başvurucu, V.T.nin
annesinden bir süre bekleyip kimseye haber vermemesini istediğini iddia
etmiştir. Ayrıca dilekçesinde başvurucu, V.T.nin İ.Ö.
hakkındaki sorulara kaçamak cevaplar verdiğini öne sürerek V.T.nin
aracının aranmasını ve telefonlarının dinlenmesini talep etmiştir.
12. Cumhuriyet Başsavcılığı, olay hakkında derhâl soruşturma
başlatmış ve aynı gün Komutanlığa bir müzekkere yazarak olayın araştırılmasını
istemiştir.
13. Başvurucu ve A.Ö. 4/2/1995 tarihinde, toprak bir yolda
buldukları, üzerindeki izin kan lekesi olarak değerlendirildiği bir eşarbı
Komutanlık görevlilerine teslim etmişlerdir.
14. Başvurucunun annesi H.Ö., söz konusu eşarbın kendilerine ait
olmadığını beyan etmiştir. Bununla birlikte bahse konu eşarp daha sonra adli
emanete alınmıştır.
15. V.T. isimli kişinin aracı 7/2/1995 tarihinde aranmış, ancak
kayıp olayının açıklığa kavuşmasını sağlayacak herhangi bir delil veya emare
bulunamamıştır.
16. Kollukça 6/2/1995 tarihinde ifadesine başvurulan S.T., V.T.nin 24/1/1995 tarihinde Kayseri'ye gideceğinden söz
ettiğini ancak V.T.nin kiminle Kayseri'ye gittiğini
bilmediğini söylemiştir.
17. V.T. kollukça alınan 7/2/1995 tarihli ifadesinde, daha önce
kendisinden borç para aldığı ve 24/1/1995 tarihinde birlikte Kayseri'ye gittiği
İ.Ö.nün Kayseri'de bir yerde
arabadan indiğini söylemiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığı 7/2/1995 tarihinde şüpheli sıfatıyla
V.T.nin ifadesini almıştır. V.T. ifadesinde, Kayseri
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunan kardeşi M.T.yi
ziyaret etmek için 24/1/1995 tarihinde yola çıktığını, yolda İ.Ö. ile
karşılaştığını, bir alacağını istemesi için İ.Ö.yü
Kavak beldesine götürüp oradan Uçhisar'a getirdiğini,
evinden bir çanta ile gelen İ.Ö.nün Kayseri'ye
gideceğini söylediğini, yaptığı sohbet sırasında İ.Ö.nün
Kayseri'deki bir kadınla evleneceğini beyan ettiğini, İ.Ö.nün
Kayseri şehir merkezinde bir yerde arabadan indiğini, Kayseri'yi bilmediği için
İ.Ö.nün nerede indiğini bilemediğini, aynı gün saat
14.00 sıralarında kardeşi M.T.yi ziyaret ettiğini,
daha sonra Uçhisar'a döndüğünü ve İ.Ö.nün
üzerinde para taşıyıp taşımadığını bilmediğini beyan ederek İ.Ö.nün
kaybolmasıyla bir ilgisi olduğu yönündeki iddiaları kabul etmemiştir.
19. Kollukça ifadesine başvurulan başvurucunun annesi H.Ö.,
kaybolmadan üç dört gün önce V.T. ile telefonda konuşan eşinin Ankara'dan ev
almaktan söz ettiğini, buna komşusu E.A.nın şahit
olduğunu, Ankara'da yaşayan kızına götürülmesi için hazırladığı bazı gıda
malzemelerini bir çantaya yerleştirdiğini, 23/1/1995 tarihinde gece V.T. ile
telefonda görüşen eşinin Ankara'ya ev almaya gideceklerini ancak önce V.T.nin ceza infaz kurumundaki kardeşini ziyaret etmesi
için Kayseri'ye uğrayacaklarını söylediğini, 24/1/1995 tarihinde eşinin hasta
bir komşularını ziyarete gittiği sırada telefon eden V.T.nin
eşini sorduğunu, saat 12.00 sıralarında eve gelen eşinin evde sakladığı parayı
bir tülbent yardımıyla beline sardığını, bir gün öncesinde hazırladığı çantayı
eşine verdiğini, eşinin V.T. ile birlikteyola
çıktığını, akşam saatlerinde telefonla aradığı Ankara'da yaşayan kızının İ.Ö.nün gelmediğini söylediğini ve ertesi sabah konuştuğu V.T.nin İ.Ö.yü Kayseri'ye
bıraktığından söz ettiğinibeyan etmiştir.
20. Cumhuriyet Başsavcılığı 7/2/1995 tarihinde Komutanlığa bir
müzekkere yazarak V.T. dışındaki bir kişinin de olaya karışmış olabileceği
değerlendirilerek tahkikatın genişletilerek sürdürülmesini istemiştir.
21. İ.Ö. tarafından 24/1/1995 tarihinde ziyaret edildiği tespit
edilen N.B. kollukça alınan 9/2/1995 tarihli ifadesinde İ.Ö.nün kendisini ziyaret ettiğini beyan etmiştir.
22. İ.Ö.nün
komşusu E.A. 9/2/1995 tarihinde kollukça alınan ifadesinde, 24/1/1995
tarihinden beş gün önce İ.Ö.nün evine gittiğini,
sohbet esnasında çalan telefon üzerine İ.Ö.nün
telefonda biriyle konuştuğunu, eşinin sorması üzerine İ.Ö.nün
V.T. ile konuştuğundan ve V.T.nin gezme teklifinde
bulunduğundan bahsettiğini ifade etmiştir.
23. Başvurucunun kardeşi S.Ö. 10/2/1995 tarihinde Cumhuriyet
Başsavcılığına bir dilekçe verip annesinden duyduklarını aktarmış ve bazı
hususlara dikkat çekmiştir. Buna göre S.Ö.nün
annesi 25/1/1995 tarihinde V.T.nin evine gitmiş ve
V.T ile eşini geceyi uykusuz geçirmiş bir vaziyette görmüştür. Dilekçede V.T.nin kardeşinin, babasının kaybolmasından sonra evlerini
dinlerken yakalandığı, kanlı eşarp üzerinde herhangi bir inceleme yapılmadığı, V.T.nin kardeşlerince S.Ö.nün ailesinin Uçhisar ve
Nevşehir'deki her hareketinin izlendiği, V.T.nin
kardeşinin İ.Ö.nün kaybolmasından üç gün sonra
tahliye olduğu ve son olarak V.T.nin S.Ö.nün annesine İ.Ö.nün indiği yeri
göstermeyi teklif ettiği, ancak bu esnada annesinin yalnız olmasını istediği
ileri sürülmüştür.
24. Cumhuriyet Başsavcılığı 10/2/1995 tarihinde S.Ö.nün, 13/2/1995 tarihinde ise
başvurucunun ifadesini almıştır. Gerek başvurucu gerekse S.Ö. verdikleri
dilekçelerin kendilerine ait olduğunu belirtmişlerdir.
25. Cumhuriyet Başsavcılığı 13/2/1995 tarihinde, ekinde SÖ.nün dilekçesi bulunan bir
müzekkereyi Nevşehir İl Emniyet Müdürlüğüne (Emniyet Müdürlüğü) gönderip
Komutanlık ile irtibata geçilerek V.T. ve kardeşlerinin gizlice takip
edilmesini ve önemli bir delil ele geçtiğinde haber verilmesini istemiştir.
26. Komutanlık 14/2/1995 tarihinde, üzerinde fazla miktarda para
ile kaybolması ve hâlen ortaya çıkmaması nedeniyle İ.Ö.nün öldürülmüş olma ihtimalinin arttığını, V.T.nin olayla doğrudan ilişkili olduğunu, V.T.nin eşi Se.T. ile V.T.nin kardeşleri C.T. ve F.T.nin
olayla ilgilerinin olabileceğini belirterek 15/2/1995 tarihinden itibaren V.T.,
Se.T., F.T. ve C.T.nin üç
gün süreyle gözaltına alınmasını talep etmiştir. Bu talep Cumhuriyet
Başsavcılığınca kabul edilmiştir.
27. Kendisine İ.Ö.nün
fotoğrafı gösterilen bir kişinin resimdeki kişinin Kayseri'deki bir turizm
şirketinden Ürgüp'e gitmek için otobüs bileti aldığını V.T.ye söylediğini
öğrenen kolluk görevlileri 16/2/1995 tarihinde, Kayseri'de bulunan turizm
şirketine gidip burada bulunan A.O. ile görüşmüşlerdir. A.O., İ.Ö.ye ait küçük
bir fotoğrafın daha önce kendisine iki kişi tarafından gösterildiğini, bu
kişilere fotoğraftaki kişiyi uzun zamandır görmediğini söylediğini ve bu
kişilerden birinin İ.Ö.den babası olarak söz ettiğini
beyan etmiştir.
28. V.T.nin eşi Se.T.
17/2/1995 tarihinde Komutanlık görevlilerince alınan ifadesinde, eşinin
24/1/1995 tarihinde S.T. ile Kayseri'ye gideceğini söylediğini ancak sonradan
öğrendiğine göre eşinin İ.Ö. ile birlikte Kayseri'ye gittiğini, İ.Ö.nün bir kadından söz ederek Kayseri'de
kaldığını ve eşinin 25/1/1995 tarihinde evlerine gelen İ.Ö.nün
eşine de olan biteni anlattığını söylemiştir.
29. Komutanlık 17/2/1995 tarihinde V.T.nin
kardeşleri F.T. ile C.T.nin de ifadelerini almıştır.
i. C.T. ifadesinde; V.T.nin 30/1/1995
tarihinde tahliye olan kardeşleri M.T.yi
ceza infaz kurumunda ziyaret etmek için Kayseri'ye gittiğini, aynı gün saat
20.00 sıralarında V.T. ile ev telefonundan konuştuğunu, olayla bir ilgisinin
bulunmadığını beyan etmiştir.
ii. F.T. ise V.T.nin zaman zaman İ.Ö.den borç para aldığından, İ.Ö. ile V.T.yi aynı araç içinde gördüğünden, V.T.nin işçisinden duyduğuna göre V.T.nin
İ.Ö. ile Kayseri'ye gittiğinden söz etmiştir.
30. Komutanlık, Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 17/2/1995
tarihli yazıda başka hususlar yanında başvurucu ve kardeşi tarafından teslim
edilen eşarbın olayla herhangi bir ilgisinin tespit edilemediğini de
bildirmiştir.
31. İ.Ö.yü
tanıyan S.E. 15/2/1995 tarihinde Komutanlık görevlilerince alınan ifadesinde,
1994 yılında aldığı borcu İ.Ö.ye 1/1/1995 tarihinde ödediğini, İ.Ö.nün kızı ve damadının Ankara'dan bir ev aldıklarını ve
yardım etmek amacıyla parayı onlara vereceğini söylediğini ifade etmiştir.
32. Komutanlıkça 27/3/1995 tarihinde ifadesine başvurulan M.D., V.T.nin kardeşi C.T.nin deli
olduğundan, kızının evliliğinin bozulmasına neden olan C.T. ile aralarındaki
sorunlar ve davadan söz ederek iki ay kadar önce telefon eden V.T.nin yanlış adamı ortadan kaldırdığından söz ederek
kendisini tehdit ettiğini beyan etmiştir. M.D., bu iddiasını Cumhuriyet
Başsavcılığında tanık sıfatıyla verdiği 25/4/1995 tarihli ifadesinde de
sürdürmüş ve telefon konuşması sırasında yanında üç kişi bulunduğunu iddia etmiştir.Cumhuriyet Başsavcılığı, M.D.nin yanında olduğunu iddia ettiği üç kişiyi dinlemiş
ancak bu kişiler telefon görüşmesine şahit olmadıklarını ifade etmişlerdir.
33. Komutanlık tarafından 7/4/1995 tarihinde yeniden dinlenen
V.T., M.D.nin ev telefonunu bilmediğini beyan ederek M.D.yi tehdit ettiğine ilişkin
iddiayı kabul etmemiştir.
34. İ.Ö.nün
en son Kayseri'nin Melikgazi ilçesi Belsin, Tınaztepe ve 30 Ağustos
Mahallelerinde görüldüğüne dair duyum alan Komutanlık görevlileri Kayseri'ye
gidip konuyu araştırmışlardır. Yapılan araştırmalar kapsamında çevrede bulunan
camilerin imam ve cemaatine, Belsin Parkı'ndaki vatandaşlar ile çevredeki
esnaflara İ.Ö.nün
fotoğrafları gösterilmiştir. Tınaztepe Mahallesi Muhtarı H.B. ile T.K. isimli
bir kişinin İ.Ö.yü gördüğü
tespit edilse de İ.Ö.yü tanıyan ve bilen başka şahıs
saptanamamıştır.
i. H.B., bir buçuk ay kadar önce muhtarlık binasının bulunduğu
otobüs durağındaki görevlilerin yanına bir kişi getirdiklerini, bu kişinin
ayağında sadece mest bulunduğunu, bu şahsa çay ve sigara ikram ettiğini,
sorduğunda Bünyan Garajı'na gideceğini söylediğini,
yanlış yere geldiği için Bünyan Garajı'na gidecek bir
otobüse bu kişiyi bindirdiğini ve otobüsün şoförüne bahse konu kişinin ineceği
yeri söylediğini, söz ettiği kişinin 15-20 dakika kadar muhtarlıkta oturduğunu,
konuşmalarının ve tavırlarının garip olması nedeniyle sözünü ettiği kişinin
şuurunun yerinde olmadığını düşündüğü ve bahsettiği kişinin kendisine fotoğrafı
gösterilen İ.Ö. olduğunu söylemiştir.
ii. İ.Ö.yü
gördüğünü beyan eden T.K., bir sitedeki fırında beş yıldır çalıştığını, çevreyi
iyi bildiğini ve sitedeki yabancıları çabuk fark ettiğini belirterek fotoğrafı
gösterilen İ.Ö.yü iki üç ay kadar önce iki üç gün
arayla fırının önünden geçerken bir iki kere gördüğünüifade
etmiştir.
35. Cumhuriyet Başsavcılığı, İ.Ö.nün emekli maaşını aldığı banka şubesindeki
hesabına ilişkin mevduat kartının bir örneğini soruşturma evrakı arasına
almıştır. Söz konusu belgeye göre İ.Ö. en son 1994 yılı Aralık
ayında hesabından para çekmiştir.
36. Cumhurbaşkanlığı makamına yazdığı bir dilekçeye istinaden
Manisa Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanınca ifadesi alınan S.Ö. 13/10/1995
tarihli ifadesinde, önceki iddialarını tekrar edip İ.Ö.nün bulunması için kardeşi tarafından bulunan
medyum Ö.A. ile V.T.nin uzun görüşmeler yaptığını, V.T.nin Ö.A.ya İ.Ö.yü bulacağını söylediğini, kendilerinden takip
edilmeyeceği yönünde söz aldığını, buna rağmen İ.Ö.nün
bulunamadığını belirtmiştir.
37. S.Ö. 18/10/1995 tarihinde Nevşehir Adli Yargı Adalet
Komisyonu Başkanlığına bir dilekçe vermiştir. Bu dilekçesinde S.Ö., babasının
sigara kullanmadığını, H.B.nin ifadesinin mantıkla
bağdaşmadığını, annesinin hayatta olduğunu ve babasının 1991 yılında prostat
nedeniyle ameliyat olduğunu, bu nedenle babasının evlenmesinin mümkün
olmadığını beyan ederek medyum Ö.A.nın
yardımıyla babasını bulma çabalarından ve bu bağlamda V.T.nin
şüpheli bulduğu davranışlarından söz etmiştir.
38. Cumhuriyet Başsavcılığı 30/10/1995 tarihinde, Emniyet
Müdürlüğüne bir müzekkere yazarak İ.Ö.nün
öldürülme ihtimaliyle ilgili araştırmalara devam edilmesini ve araştırma
sonuçlarının üç ayda bir bildirilmesini istemiştir.
39. Cumhuriyet Başsavcılığının istinabe yazısı üzerine Çorlu
İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlileri 13/12/1995 tarihinde, medyum olduğu ileri
sürülen Ö.A.nın ifadesini almıştır.Ö.A. ifadesinde, V.T.nin
İ.Ö.nün Kayseri'de indiği yeri gösterdiğini, İ.Ö.nün resimlerini otogardaki bazı kişilere
gösterdiklerini ve V.T.nin daha önce Kayseri'de döviz
bozdurup ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan ağabeyinin kefaletini
ödediğinden söz ettiğini beyan etmiştir.
40. Başvurucunun kardeşi A.Ö. istinabe suretiyle verdiği
15/1/1996 tarihli ifadesinde, başvurucunun 2/2/1995 tarihli dilekçesinde yazılı
hususları ifade edip V.T.nin babasına olan borcundan
ve İ.Ö.nün kayboluşu ile
ilgili sorulara çelişkili cevaplar veren V.T.nin bir
kadın için İ.Ö.nün Kayseri'ye gittiğini söylediğinden
bahsetmiştir.
41. S.Ö., Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 13/3/1996 tarihli
dilekçede, V.T.nin 2015 yılı Ağustos veya Eylül
ayında bir ev satın aldığını ve V.T.nin hediyelik
eşya satarak o kadar para kazanmasının mümkün olmadığını ileri sürerek İ.Ö.nün üzerinde taşıdığı para ile
V.T.nin ev için ödediği para arasında bağlantı kurmuş
ve V.T.nin son iki yıllık vergi kayıtlarının
incelenmesini talep etmiştir.
42. Cumhuriyet Başsavcılığınca 14/3/1996 tarihinde ifadesine
başvurulan C.S., İ.Ö.nün
çocukları ile arkadaş olduğunu, İ.Ö.nün V.T.
tarafından öldürüldüğü yönünde herhangi bir bilgiye sahip olmadığını
söylemiştir.
43. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine Nevşehir Tapu
Müdürlüğünce yapılan araştırmada V.T.nin 1995 yılında
herhangi bir taşınmaz alım satımı yapmadığı tespit edilmiştir.
44. Nevşehir Vergi Dairesi de 1995 yılı için V.T. adına tahakkuk
eden vergi miktarı ile vergi matrahını Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir.
45. Cumhuriyet Başsavcılığı 3/10/1996 tarihinde, Mu.T.nin tanık sıfatıyla ifadesini almıştır. Bu kişi
ifadesinde; 1995 yılının Ağustos ayında V.T.ye
sözleşmeyle bir ev sattığını, 1995 yılı Eylül ayında V.T.den
800.000.000 TL aldığını, daha sonra farklı tarihlerde toplam 900.000.000 TL
aldığını, hâlen 100.000.000 TL alacağı olduğunu ve kalan alacağını tahsil
ettiği zaman tapuda devir işlemi yapacaklarını ifade etmiştir. Soruşturma
evrakı arasında yer alan satış sözleşmesinden V.T.nin
eşi Se.T.nin 25/8/1995 tarihinde A.T.den
haricî satış sözleşmesi ile bir taşınmaz satın aldığı, satış bedelinin bir
kısmının nakit olarak ödendiği, geriye kalan miktarın ise bonoya bağlandığı
anlaşılmıştır.
46. 11/10/1996 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığınca yeniden
ifadesine başvurulan V.T., Mu.T.den bir ev satın
aldığını, halen bir miktar borcu kaldığını, hediyelik eşya sattığını,aylık gelirinin zaman zaman yüksek
meblağlara ulaşabildiğini, yaptığı iş ve kazancı dikkate alındığında bir ev
satın alabilmesinin olağan olduğunu ve İ.Ö. hakkında bilgisinin olmadığını
beyan etmiştir.
47. Cumhuriyet Başsavcılığı 16/10/1996 tarihinde, hem Emniyet
Müdürlüğüne hem de yirmi iki Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazarak İ.Ö.nün herhangi bir adli olaya
karışıp karışmadığı, ceza infaz kurumuna girip girmediği, hakkında dava açılıp
açılmadığı, dava açıp açmadığı, noterde ve bankalarda işlem yapıp yapmadığı,
döviz bozdurup bozdurmadığı, sağlık kuruluşlarına müracaat edip etmediği
hususlarının araştırılarak bilgi verilmesini talep etmiştir. Bu müzekkerelere
cevap olarak İ.Ö.nün
bulunmasına imkân sağlayacak herhangi bir bilgi verilmemiştir.
48. Cumhuriyet Başsavcılığı, İ.Ö.nün fotoğraflarını ekleyerek Adana, Ankara,
Diyarbakır, İstanbul ve Konya Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet
Başsavcılıklarına yazdığı 31/1/2000 tarihli müzekkereler ile son dönemlerde
terör örgütlerine yönelik operasyonlarda bulunan ancak kimliği tespit
edilemeyen cesetler arasında İ.Ö.nün cesedinin
bulunup bulunmadığını ve yakalanan sanıkların İ.Ö. hakkında bilgi sahibi olup
olmadığını sormuştur.
49. Cumhuriyet Başsavcılığının isteği üzerine İ.Ö.nün kaçırılıp kaçırılmadığını
ve bu kişinin terör örgütleri ile bağlantısının olup olmadığını araştıran
Emniyet Müdürlüğü, 10/4/2000 tarihli yazıyla İ.Ö.nün
herhangi bir terör örgütü ile bağlantısının olmadığını, adı geçenin kaçırılıp
kaçırılmadığının veya yaşayıp yaşamadığının tespit edilemediğini, konu ile
ilgili araştırmanın devam ettiğini bildirmiştir.
50. İstanbul ve Adana DGM Cumhuriyet Başsavcılıkları, bulunan
cesetlerle İ.Ö.nün
fotoğrafları arasında benzerlik bulunmadığını bildirmiştir.
51. Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı; Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderdiği cevap yazısında, gömülü vaziyette bulunan cesetlerin
fotoğrafla teşhisinin mümkün olmadığını, bu nedenle cesetlerin DNA testi için
Adli Tıp Kurumuna (ATK) gönderildiğini, bu cesetlerden herhangi birinin İ.Ö.ye
ait olup olmadığının tespiti için İ.Ö.nün
üst veya alt soyundan birinin DNA'sı ile cesetlerin DNA'sının karşılaştırılması
gerektiğini ifade etmiştir.
52. Cumhuriyet Başsavcılığı, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne
31/1/2000 tarihinde bir müzekkere yazarak İ.Ö.nün emekli maaşı alıp almadığının ve maaş almakta
ise hangi banka şubesinden aldığının bildirilmesini istemiştir. Bu müzekkereye
verilen cevaptan İ.Ö.nün
emekli aylığının 1/12/1995 tarihinden itibaren kesildiği öğrenilmiştir.
53. İ.Ö.nün
daha önce emekli aylığını aldığı banka şubesinin 10/4/2000 tarihli yazısından
İ.Ö.ye en son 1/12/1994 tarihinde aylık ödendiği ve 1995 yılının Mart, Haziran,
Eylül ve Aralık ayı maaşlarının Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün banka
hesabına aktarıldığı anlaşılmıştır.
54. Cumhuriyet Başsavcılığı 21/4/2000 tarihinde, Komutanlığa
müzekkere yazarak İ.Ö.nün
çocuklarından, anne ya da babasından birinin DNA testi için ATK'ya
sevk edilmek üzere hazır edilmesini istemiştir. Komutanlık, İ.Ö.nün Uçhisar beldesinde
herhangi bir akrabasının bulunmadığını, oğlu A.Ö.nün
Ürgüp ilçesi Aksalur beldesinde ikamet ettiğini
Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir.
55. Cumhuriyet Başsavcılığı 31/5/2000 tarihinde Ürgüp Cumhuriyet
Başsavcılığından A.Ö.nün DNA
testi için ATK'ya gönderilmesini istemiştir. Bu
istinabe talebinin yerine getirilip getirilmediği tespit edilememiştir.
56. V.T.nin kardeşi C.T.nin eşi olup Adana Ruh Ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde(Hastane) tedavi gören Z.T.nin
ifadesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/3/2003 tarihinde istinabe suretiyle
alınmıştır. Z.T. ifadesinde, kendisini kötü yola düşürüp büyük sıkıntılara
düşmesine neden olduğu için C.T.den ayrılmak üzere
olduğunu, C.T.nin konuşmalarından anladığına göre
Kayseri'ye giderken V.T. ile C.T.nin İ.Ö.nün ellerini bağlayıp ambar
olarak kullanılan bir mağaraya bıraktıklarını, burada aç ve susuz tuttukları
için İ.Ö.nün öldüğünü, İ.Ö.nün
cesedini görmediğini ve V.T.nin İ.Ö.nün
paraları ile işlerini geliştirip ev satın aldığını söylemiştir.
57. S.Ö. 25/6/2004 tarihli bir dilekçe ile Cumhuriyet
Başsavcılığına müracaat edip başvurucu ile diğer kardeşleri A.Ö. ve E.Ö.ye İ.Ö.nün akıbeti ile ilgili ihbar
mektupları gönderildiğini ifade etmiştir. Bahse konu ihbar mektuplarında İ.Ö.nün Ankara'ya gitme
bahanesiyle evinden V.T. tarafından alındığı, Nevşehirli bir galerici ile
Kayseri'deki bir arkadaşının tehditle İ.Ö.den para
veya senet alma konularında anlaştıkları, anılan kişilerin başka kişilerin de
katılmasıyla Kayseri'nin Melikgazi ilçesi Ağırnas
Mahallesi'ndeki bir tarlada İ.Ö.yü dövdükleri ve
öldüğünü fark edince cesedini Uçhisar'daki bir dere
yatağının yakınına gömdükleri iddia edilmiştir.
58. İhbar mektubunun altında yer alan "Olaya Karışanlar" başlığı altında galerici S. yerine
galerici İ.ye yer verildiği, İ.G.nin ön isminin de
farklı bir isim olarak yazıldığı anlaşılmıştır.
59. Cumhuriyet Başsavcılığı S.Ö. tarafından verilen dilekçeyi,
ekindeki iki ihbar mektubu ile birlikte aynı gün Komutanlığa havale etmiştir.
Ayrıca Cumhuriyet Başsavcılığı, 24/9/2004 tarihinde bir müzekkere yazarak ihbar
mektubunda söz edilen hususların Emniyet Müdürlüğü ile iş birliği içinde
araştırılmasını istemiştir.
60. Komutanlık görevlilerince düzenlenen 13/10/2004 tarihli
tutanakta; Uçhisar beldesi yakınlarında çok sayıdaki
dere yatağında o güne kadar herhangi bir cesede rastlanmadığı, İ.Ö.nün kaybolmasında sonra V.T.nin
mal varlığında gözle görülür bir artış meydana geldiği, daha önce seyyar
tezgâhta hediyelik eşya satıp kirada oturan V.T.nin
daha sonra iki katlı müstakil bir ev ile bir araba satın aldığı, ayrıca
belediyeden kiraladığı bir kampı işlettiği, oğlunu bir süre özel okulda
okuttuğu, daha sonra işlerinin kötüye gittiği, İ.Ö.nün
kadınlara zaafının olduğu, bir başkasının yanında İ.Ö.nün
V.T.nin eşi için hayranlık içeren sözler sarf ettiği,
bundan yararlanarak V.T.nin İ.Ö.nün
dostluğunu kazanıp parası için İ.Ö.yü öldürdüğüne
dair halk arasında yaygın bir inanış bulunduğu ancak bu iddiaları doğrulayıcı maddi
bir delil bulunmadığı belirtilmiştir.
61. Cumhuriyet Başsavcılığı, 25/5/2005 tarihinde Komutanlığına
bir müzekkere yazarak ihbar mektubunda zikredilen kişilerin gerçekte var olup
olmadıklarının tespit edilmesini, olaya karıştıklarına dair ipucu bulunmakta
ise bu kişilerin ifadelerinin alınmasını istemiştir.
62. Komutanlık görevlilerince yapılan araştırma sonunda
düzenlenen tutanakta Uçhisar beldesindeki kişilerce
ihbar mektubunda ismi geçen V.T. dışındaki kişilerin bilinmediği,Nevşehir'de galericilik yaptığı iddia
edilen İ.G. ve S.nin tespit edilemediği ve A.G.
olduğu saptanan Mardinli A.nın Ürgüp'te ikamet ettiği
bildirilmiştir.
63. Komutanlıkça 8/6/2005 tarihinde V.T.nin
babası Me.T.nin, İ.Ö. ile aynı mahallede oturan S.B.nin ve mahalle muhtarı B.Ş.nin
ifadeleri alınmıştır.
i. Me.T. ifadesinde, V.T.nin tahliye olan kardeşini almak için Kayseri'ye
gittiğini, eskiden V.T.nin maddi durumunun iyi
olduğunu, bir yıl kadar önce hastaneden çıkanC.T.nin
eşi Z.T.nin sağlık durumunun iyi olduğunu beyan
etmiştir.
ii. S.B., İ.Ö.nün
kaybolması hakkında bilgi sahibi olmadığını ifade etmiştir.
iii. B.Ş., ev almak amacıyla V.T. ile Kayseri'ye giden İ.Ö.nün Kayseri'den dönmediğini
söylemiştir.
64. 16/9/2012 tarihinde Ürgüp Cumhuriyet Başsavcılığına İ.Ö.nün kaybolması ile ilgili bir
ihbar mektubu gönderilmiştir. Söz konusu mektupta; İ.Ö.nün oğlu S.Ö.nün daha
önce M.Y.yi vurduğu, bu nedenle M.Y.nin
Avustralya'da yaşayan akrabaları A.Y. ile Mu.Y.nin İ.Ö.nün ölümünü ayarladığı, kararın Me.Y.nin
evinde alındığı, Kayseri'ye getirilen İ.Ö.nün yükün
arasında Me.Y.nin kamyonuyla Irak'a kaçırıldığı ve
A.Y. ile Mu.Y.nin Me.Y.ye posta yoluyla para
gönderdikleri iddia edilmiştir.
65. Ürgüp Cumhuriyet Başsavcılığı ihbar mektubu nedeniyle
başlattığı soruşturmada 27/9/2012 tarihinde yetkisizlik kararı verip soruşturma
evrakını Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Cumhuriyet
Başsavcılığı da yetkisizlik kararı ile gelen soruşturma evrakını, İ.Ö.nün kaybolması nedeniyle 1995
yılından beri yürütülmekte olan soruşturmanın evrakıyla birleştirmiştir.
66. Cumhuriyet Başsavcılığının 19/11/2012 tarihli yazısı üzerine
Komutanlık; S.Ö., H.A., A.Y., Me.Y., Mi.Y., Mi.Y.nin kızı S.Y., Z.D.
(Z.T.), M.D., C.T. ve S.A. (Se.T.) adına kayıtlı
telefon bulunup bulunmadığını araştırarak sonucunu bildirmiştir. Ayrıca
Komutanlık, Mu.Y.nin 29/5/2006 tarihinde, M.Y.nin ise 16/3/1970 tarihinde öldüğünü belirtmiştir.
67. Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Nevşehir 2. Sulh
Ceza Mahkemesi 26/2/2013 tarihinde, iki telefon hattı yönünden V.T.nin, bir telefon hatı
yönünden ise Me.Y.nin iletişiminin üç ay süreyle
tespitine, dinlenmesine ve kayda alınasına karar vermiştir. Bu karar uyarınca
V.T.ye ilişkin dinlemelerde olayı aydınlatabilecek herhangi bir hususa
rastlanmamıştır. Me.Y.nin telefon yoluyla kurduğu
iletişimin dinlenip dinlenmediği, bu hususta bir tutanağa rastlanmadığından
anlaşılamamıştır.
68. 16/9/2012 tarihli ihbar mektubu nedeniyle Komutanlık
9/4/2013 tarihinde Me.Y. Meh.Y.
ve M.Y.nin iadelerini almıştır.
i. Me.Y. ifadesinde, dayısının oğlu M.Y.nin 1970 yılında İ.Ö.nün oğlu tarafından öldürüldüğünü, bu nedenle
eniştesinin babası ile aralarının bozulduğunu, dayısının oğlu Mu.Y.nin 2006 yılında vefat ettiğini, Mu.Y.
ve A.Y.nin kız kardeşleri H.A.nın
Kayseri'de ikamet ettiğini ve İ.Ö.nün kaybolması
hakkında bilgisinin olmadığını beyan etmiştir.
ii. Mi.Y. ve Meh.Y.
de olay hakkında bilgi sahibi olmadıklarını söylemişlerdir.
69. Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Komutanlık; V.T.nin, V.T.nin oğlu E.T.nin, V.T.nin babası Me.T.nin, V.T.nin annesi A.T.nin, V.T.nin kardeşleri M.T.,
Ş.T., Y.T., F.T. ve C.T.nin mal varlığını araştırıp
16/4/2013 tarihinde tutanağa bağlamıştır. Söz konusu tutanakta; V.T.nin 1987 yılında başladığı toptan hediyelik eşya işini
31/12/2000 tarihinde bıraktığı, 1997-2003 yılları arasında belediyeye ait bir
yeri piknik alanı ve lokanta içeren bir kamp olarak işlettiği, tutanak
tarihinde Uçhisar beldesinde bir otel işlettiği,
resmî kayıtlara göre bahse konu otelin bir şirkete ait olduğu, bu şirketin
ortaklarının E.T. ile Azerbaycan vatandaşı A.A. olduğu, E.T.nin
27/11/2007 tarihinde ortak olduğu bir şirketin 31/12/2010 tarihinde faaliyetine
son verdiği, E.T.nin ayrıca İstanbul'da faaliyet
gösteren bir şirketin ortağı olduğu, E.T. adına İstanbul'un Şişli ilçesinde bir
taşınmaz bulunduğu ve E.T.nin Se.Ö.
adına kayıtlı P... marka bir arazi taşıtını kullandığı belirtilmiştir.
70. Başvurucu 6/6/2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına
verdiği dilekçede; kendileriyle yıllardır konuşmadıkları Me.Y.
ve ailesinin birden kendilerine yakın davranmaya başladıklarını, Me.Y.nin kardeşi F.Y. ile onun çocuklarının ve özellikle H.T.nin konu hakkında bilgi sahibi olduklarını düşündüğünü,kardeşi E.Ö.ye söylediğine göre H.T.nin baskı altında tutulduğunu, dövüldüğünü, iğne ile
uyuşturulduğunu, ahıra bağlandığını ve tehdit edildiğini, ayrıca daha önce
evlerine gelip giden iki kadının H.A. ve Mi.Y.
olduğunu tahmin ettiğini ileri sürmüştür.
71. Cumhuriyet Başsavcılığı, İ.Ö. adına kayıtlı telefon hattının
15/1/1995 ile 25/1/1995 tarihleri arasında hangi telefon hatlarından arandığına
dair kayıtların gönderilmesi için 5/9/2013 tarihinde Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu, Nevşehir İl Telekom Müdürlüğü ve Ankara İl Telekom Müdürlüğüne
müzekkereler yazmıştır. Söz konusu müzekkerelere verilen cevaptan, arama
kayıtları tutulsa da aranma kayıtlarının tutulmadığı ve tutulan detay
kayıtlarının bir yıl muhafaza edildiği öğrenilmiştir.
72. Cumhuriyet Başsavcılığınca 9/9/2013 tarihinde ifadesi alınan
Me.Y.; İ.Ö.nün
amcasının oğlu olduğunu, M.Y.nin ise dayısının oğlu
olduğunu, 1986 yılında yurt dışı taşımacılığını bıraktığını, 1996 yılında da
kamyonunu sattığını, M.Y.nin öldürülmesi nedeniyle
İ.Ö.ye husumet beslemediğini ve V.T.yi tanımadığını beyan
etmiştir.
73. Cumhuriyet Başsavcılığı, Me.Y.nin eşiH.Y.yi 9/9/2013 tarihinde tanık
sıfatıyla dinlemiştir. H.Y. ifadesinde, M.Y.nin
öldürülmesi nedeniyle kan davası meydana gelmediğini, M.Y.nin
ölümünden sonra onun ailesinden intikam almak istediğini, buna eşinin engel
olduğunu, evlerinde İ.Ö. hakkında herhangi bir karar alınmadığını ve V.T.yi tanımadığını söylemiştir.
74. Cumhuriyet Başsavcılığınca 10/9/2013 tarihinde yeniden
dinlenen A.Ö.,olaydan sonra yaptığı araştırmalardan, V.T.nin babasıyla sık sık görüştüğünü, V.T.nin
babasından birkaç kez borç aldığını, V.T.nin babasına
kadın ayarladığını, babasının başka kişilere de faizle borç para verdiğini ve
olay günü babasının tüm parasını toplayıp ev almak amacıyla V.T. ile birlikte
gittiğini öğrendiğini, 2004 ve 2012 yıllarında ihbar mektubu gönderen kişilerin
kim olduğunu bilmediğini, ilk ihbar mektubunun doğru olduğunu düşündüğünü,
sonraki ihbar mektubunun ise olayı saptırmak amacıyla gönderildiğini
değerlendirdiğini ve olaydan sonra buldukları eşarbın hâlen incelenmediğini
söylemiştir.
75. Cumhuriyet Başsavcılığınca 10/9/2013 tarihinde ifadesi
alınan E.Ö., babasının kaybolduğu tarihte 71 yaşında olduğunu, 1991 yılında
prostat ameliyatı geçirdiğini, bu nedenle babasının başka kadınlarla ilişkisi
olduğuna dair iddiaların doğru olmadığını, babasının başkalarına faizle ödünç
para da vermediğini, 2004 yılında gönderilen ihbar mektubunda bahsi geçen
kişilerden sadece V.T.yi tanıdığını, babasının
öldürülmesi olayında H.A., Me.Y. ve H.A.nın kardeşlerinin rolü olduğunu düşündüğünü, H.A.
olduğunu tahmin ettiği bir kadının İ.Ö.nün dua
okuması için 1992 yılında evlerine geldiğini, bu kadının yanında bir de çocuk
olduğunu, babası dua okurken kadının çocuğuna bakarak eliyle boğma işareti
yaptığını, evlerinden çıkarken yaptığı işaretin sebebini sorduğu kadının
kendisini dövmekle itham ettiğini, babasına kadının kim olduğunu sorduğunu
ancak babasının kadını tanımadığını söylediğini, babası kaybolduktan dört beş
gün sonra babasına ait evin telefonunu arayan bir kadının "Ekmek göndereyim mi, un göndereyim mi, aç mısın?"
gibi sorular sorduğunu, o esnada telefon eden kişinin bulunduğu yerden müzik
sesi geldiğini ve bu olayın babasının öldürülmesi ile bir ilgisinin
olabileceğini beyan etmiştir.
76. Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Nevşehir 2. Sulh
Ceza Mahkemesi 10/9/2013 tarihinde, A.Ö.den alınan
kan örneği ile adli emanete kayıtlı eşarp üzerindeki leke üzerinde ATK Ankara
Grup Başkanlığınca moleküler genetik inceleme yapılmasına karar vermiştir.
77. Cumhuriyet Başsavcılığı, V.T.nin
24/1/1995 tarihinde M.T.yi
ziyaret edip etmediği, M.T.nin hangi tarihte tahliye
edildiği, M.T.nin kefaletle tahliye olup olmadığı ve
kefalet söz konusu ise bunun miktarının ne olduğu hususlarında Kayseri
Cumhuriyet Başsavcılığına bir müzekkere yazmıştır. Bu müzekkereye verilen
23/9/2013 tarihli cevaptan, M.T.nin 30/1/1995
tarihinde tahliye olduğu ancak 1995 yılına ait tutuklu kayıt defteri ile
ziyaret defterinin bulunamaması nedeniyle sorulan diğer hususların bilinmediği
anlaşılmıştır.
78. ATK Ankara Grup Başkanlığı 8/10/2013 tarihli raporunda,
eşarp üzerindeki lekeden kadın cinsiyetli DNA profili elde edildiği ve bu
profilin A.Ö.nün DNA profili
ile uyumlu olmadığı belirtilmiştir.
79. Cumhuriyet Başsavcılığı, istinabe suretiyle H.A.nın ifadesini aldırmış ve 1992
yılında İ.Ö.nün evine gelen kadının H.A. olup
olmadığı hususunda E.Ö.ye teşhis işlemi yaptırmıştır.
i. H.A. ifadesinde; V.T.yi
tanımadığını, ihbar mektuplarını kimin yazdığını bilmediğini, ağabeyi M.Y.nin 1970 yılında İ.Ö.nün oğlu
S.Ö. tarafından öldürüldüğünü ve bu nedenle İ.Ö.yü
kesinlikle ziyaret etmediğini söylemiştir.
ii. E.Ö., 1992 yılında evlerine gelen kadının H.A. olduğunu
teşhis edememiştir.
80. Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 27/12/2013 havale
tarihli dilekçesinde S.Ö., soruşturmayla ilgili başka hususlar yanında A.Ö.nün torunu Ah.Ö.nün
kendisini telefonla aradığını ve Ah.Ö.den duyduğuna
göre A.Ö.nün Ah.Ö.ye İ.Ö.nün
mezarının Yozgat'ın Sarıkaya ilçesine bağlı bir köyde bulunduğunu söylediğini
iddia etmiştir.
81. E.Ö. 13/1/2014 tarihli bir dilekçeyle İ.Ö.nün 1994 yılı Aralık-1995 yılı Mart ayları arasına
ait ayrıntılı telefon çağrı bilgileri dökümünü Cumhuriyet Başsavcılığına
vermiştir. Yalnızca İ.Ö.nün
aramalarına ilişkin kayıtların yer aldığı anlaşılan söz konusu dökümlerde
20/1/1995 ile 29/1/1995 tarihleri arasına ait herhangi bir kayıt yer
almamaktadır.
82. Cumhuriyet Başsavcılığı 5/3/2014 tarihinde, V.T.nin ifadesini almıştır. V.T., İ.Ö. ile Ankara'ya gitme
konusunda yüz yüze veya telefonla konuşmadığını, İ.Ö.nün
ne zaman Kayseri'den döneceğini söylemediğini, "Kimseye haber vermeyin, birkaç güne gelir" şeklinde bir
söz söylemediğini, İ.Ö.nün üzerinde, dilekçelerde
belirtilen kadar para olduğunu bilmediğini, yerde kar olması ve arabanın
bulunduğu yerden çıkarılamaması nedeniyle kardeşinin İ.Ö.nün
evinin önünden geçtiğini yoksa kardeşinin İ.Ö.nün
penceresini dinlerken yakalandığı iddiasının doğru olmadığını, M.T.nin beraat etmesi nedeniyle tahliye olduğunu, kefalet
ödemediklerini, İ.Ö.ye veya İ.Ö.nün eşine Ankara'ya
gideceğini söylemediğini, Kayseri'ye Avanos ilçesi Kalaba beldesi üzerinden
gittiğini, İ.Ö.yle telefon görüşmesi yapıp
yapmadığını hatırlamadığını, İ.Ö.nün ev alacağını bilse
de nereden ev alacağını bilmediğini, M.D.yi tehdit
etmediğini ve yanlış adamı ortadan kaldırdığına dair bir söz söylemediğini, Z.T.nin iddialarını kabul etmediğini, 1995 yılında
hediyelik eşya dükkânı ile bir kafesinin olduğunu, ayrıca arabasının olduğunu,
2004 yılında gönderilen ihbar mektubundaki bahsi geçen kişileri tanımadığını ve
İ.Ö.nün öldürülmesiyle bir ilgisinin olmadığını
söylemiştir.
83. Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Komutanlık
görevlilerince yapılan araştırma sonunda düzenlenen 14/7/2014 tarihli
tutanakta, 2004 yılında gönderilen ihbar mektubunda isimleri geçen kişiler
hakkında veya bu kişiler ile V.T. arasında herhangi bir irtibat bulunup
bulunmadığı konularında bilgi edinilemediği belirtilmiştir.
84. Cumhuriyet Başsavcılığı ihbar mektuplarında yer alan
iddialar hakkında somut bilgi ve belgeye rastlanmadığı, V.T.nin
iletişimi dinlenip kayda alınsa da herhangi bir delil elde edilemediği, olay
tarihine ilişkin telefon kayıtlarının teknik nedenlerle getirtilemediği,
emanete alınan eşarptaki kan lekesinin ait olduğu kişiyle İ.Ö. arasında soy
bağı ilişkisi kurulamadığı, V.T.nin M.T.yi ziyaret edip etmediği konusunda bilgi edinilemediği
ve müştekilerin şüphelilerin şüpheli davranışlarına ilişkin soyut iddiaları ile
kim tarafından gönderildiği belli olmayan imzasız ihbar mektupları haricinde
kasten öldürme suçu nedeniyle kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşturacak
delil edilemediği gerekçesiyle 30/10/2014 tarihinde şüpheliler Me.Y., V.T., F.T., S.A. (S.T.), C.T. ve Mi.Y.
hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
85. Başvurucu; V.T.nin babası
kaybolmadan önceki ve sonraki mal varlığına, M.T.nin
yüklü bir kefalet ödenerek tahliye olduğuna, M.D., Ö.A., Me.Y.,
Mi.Y. ve Z.T.nin
beyanlarına, annesinin ifadelerine ve V.T.nin
ifadeleri arasındaki çelişkilere dikkat çekipzamanaşımı
süresinin dolmasına az bir süre kala kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmesinin düşündürücü olduğunu ileri sürerek ek kovuşturmaya yer olmadığına
dair karara itiraz etmiştir.
86. Başvurucunun itirazı, Nevşehir Sulh Ceza Hâkimliğinin
(Hâkimlik) 26/12/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
87. Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara E.Ö ve S.Ö.
tarafından yapılan itirazlar da Hâkimliğin 3/12/2014 ve 26/12/2014 tarihli
kararlarıyla reddedilmiştir.
88. Başvurucunun itirazının reddine dair Hâkimlik kararı
30/1/2015 tarihinde başvurucunun vekiline tebliğ edilmiş ve2/3/2015 tarihinde
bireysel başvuru yapılmıştır.
89. Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmaya konu fiilin kasten öldürme suçunu oluşturduğu kanaatine varıp suç
tarihinde yürürlükte olan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda
kasten öldürme suçu için
öngörülen dava zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu ve bu sürenin dolduğu
gerekçesiyle 3/12/2015 tarihinde, kimlik bilgileri tespit edilemeyen
şüpheli/şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
90. Bahsedilen karar başvurucu vekiline 25/12/2015 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
91. Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine, Komutanlık ve
Emniyet Müdürlüğü, soruşturmanın başından sonuna kadar geçen süre zarfında
belli aralıklarla tuttukları İ.Ö.nün
aramalara rağmen bulunamadığına ve/veya faillerin tespit edilemeyip
araştırmaların devam ettiğine dair tutanakları Cumhuriyet Başsavcılığına göndermişlerdir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
92. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 1/6/1926 tarihli ve 765
sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun kasten öldürme suçunu düzenleyen 448. maddesi şöyledir:
"Her kim bir kimseyi kasden öldürürse on sekiz seneden yirmi bir seneye kadar
ağır hapis cezasına mahkum olur."
93. 765 sayılı mülga Kanun'un
kasten öldürme suçunun
nitelikli hâllerini düzenleyen 449. maddesi şöyledir:
"Öldürmek fiili:
1 - Karı, koca, kardeş, babalık, analık ve evladlık,
kayınbaba ve kaynana ve damad ve gelinler haklarında
eşlenirse,
2- Vazifesini yaptığı sırada veya vazifesini
yapmasından dolayı Devlet memurlarından biri aleyhine icra olunursa,
3 - Zehirlemek suretile yapılırsa,
Fail yirmi iki seneden yirmi dört seneye kadar
ağır hapis cezasına mahkum olur."
94. 765 sayılı mülga Kanun'un kasten öldürme suçunun nitelikli
hâllerini düzenleyen 450. maddesi şöyledir:
"Öldürmek fiili,
1 - Usul veya füruudan biri aleyhine işlenirse,
2 - Büyük Millet Meclisi azasından biri aleyhine ika edilirse,
3 - Canavarca bir his sevkiyle veya işkence ve tazip ile ika edilirse,
4 - Taammüden icra olunursa,
5 - Birden ziyade kimseler aleyhine işlenirse,
6 - Yangın, su baskını ve gark gibi yedinci babın birinci faslından beyan
olunan vasıtalarla yapılırsa,
7 - Velevki husule gelmiş olmasın diğer bir
cürmü hazırlamak veya kolaylaştırmak veya işlemek için ika olunursa,
8 - Başka bir cürmün işlenmesi akabinde o cürümden hasıl olacak faideyi elde etmek veya bu gayeye vusul maksadiyle
yapılan ihzaratı sağlamak için işlenmiş olursa,
9 - Bir cürmü gizlemek veya delil ve emarelerini ortadan kaldırmak veya
kendisinin veyahut başkasının cezadan kurtulmasını temin etmek maksadiyle vukua getirilirse, fail ölüm cezasına mahküm edilir. "
95. 765 sayılı mülga Kanun'un taksirle öldürme suçunu düzenleyen 455. maddesi şöyledir:
"Tedbirsizlik veya
dikkatsizlik veya meslek ve sanatta acemilik veya nizamat
ve evamir ve talimata riayetsizlik ile bir kimsenin
ölümüne sebebiyet veren şahıs bir seneden dört seneye kadar hapse ve otuz
liradan iki yüz elli liraya kadar ağır cezayı nakdiye mahküm
olur.
Eğer fiil bir kaç
kişinin ölümünü mucib olmuş veya bir kişinin ölümiyle beraber bir veya bir kaç kişininde
mecruhyetine sebebiyet vermiş ve bu yaralanma 456 ncı maddenin ikinci fıkrasında beyan olunan derecede
bulunmuş ise iki seneden sekiz seneye kadar hapis ve iki yüz liradan aşağı
olmamak üzere ağır cezayı nakdiye mahküm olur."
96. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten öldürme" kenar başlıklı 81.
maddesi şöyledir:
"(1) Bir insanı kasten
öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
97. 5237 sayılı Kanun'un "Nitelikli
haller" kenar başlıklı 82. maddesi şöyledir:
"(1) Kasten öldürme
suçunun;
a) Tasarlayarak,
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya
bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya
kardeşe karşı,
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından
kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi
nedeniyle,
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan
kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
i) (Ek:29/6/2005 -
5377/9 md.)Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu
infialle,
j) Kan gütme saikiyle,
k) Töre saikiyle,
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
98. 5237 sayılı Kanun'un "Taksirle
öldürme" kenar başlıklı 85.
maddesi şöyledir:
"(1) Taksirle bir
insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da
bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin
yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
99. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
"Bir suçun işlendiğini öğrenen
Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir
suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu
davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini
araştırmaya başlar."
B. Uluslararası Hukuk
100. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İnsan haklarına saygı yükümlülüğü"
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki
alanları içinde bulunan herkesin, bu Sözleşme'nin birinci bölümünde açıklanan
hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarlar."
101. Sözleşme'nin "Yaşam
hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" Herkesin yaşam hakkı yasayla
korunur..."
102. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), yakınlarının
kaybolduğunu ileri süren pek çok kişinin Sözleşme'nin 2. maddesinin ihlal
edildiğine ilişkin başvurularını incelemiştir. Bu başvuruların tamamına
yakınında kaybolmanın gözaltı sırasında gerçekleştiği ve/veya devletin koruma
yükümlülüğünü yerine getirmediği iddia edilmiştir.
103. Gözaltı sırasında kaybolmaya ilişkin iddiaları incelerken
AİHM, öncelikle delillerin değerlendirmesini ve olayların tespitini yapmakta ve
bunu yaparken her türlü makul şüphenin
ötesindeki kanıt kriterini uygulamaktadır. AİHM'e
göre bu tür bir delil yeteri kadar ciddi, açık ve birbiriyle uyumlu bir dizi
emareden ya da çürütülemeyecek karinelerden oluşabilir; ayrıca delillerin
toplanması sırasında tarafların tutumu da dikkate alınabilir (Cülaz ve diğerleri/Türkiye, B. No: 7524/06,
39046/10, 15/4/2014, §§ 167-171; Tekçi ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 13660/05, 10/12/2013, §§ 89-93).
104. Başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair makul
şüphenin ötesinde kanıt unsuru bulunmuyorsa AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesinin
maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar vermektedir (Şeker/Türkiye, B. No: 52390/99, 21/2/2006,
§§ 63-66; Aydın Eren ve diğerleri/Türkiye,
B. No: 57778/00, 21/2/2006, §§ 35-46).
105. AİHM, başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair
makul şüphenin ötesinde delil bulunması hâlinde ise devletlerden
-görevlilerinin ölümcül güce başvurmalarını haklı gösterecek nitelikte
gerekçeler dâhil- yeterli ve ikna edici açıklamalar sunmasını beklemekte ve bu
tür bir açıklama yapılmaması hâlinde davalı devlet aleyhine olumsuz sonuçlar
çıkarma hakkına sahip olduğunu vurgulamaktadır (Cülaz ve diğerleri/Türkiye, §§ 170, 173; Tekçi ve diğerleri/Türkiye, §§ 92, 95).
106. AİHM, başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair
makul şüphenin ötesinde delil bulunsa bile, kayıp kişinin ölmüş olduğu
kanaatine ancak davanın kendi koşulları içinde yapılacak bir değerlendirmeden
sonra varılabileceğini ve bu bağlamda kişinin son kez görüldüğü tarihin önemli
bir unsur olduğunu hatırlatmaktadır (Varnava ve diğerleri/Türkiye [BD], B. No: 16064/90... § 143;Vagapova ve Zoubirayev/Rusya,
B. No: 21080/05, 26/2/2009, §§ 85-86). Diğer taraftan AİHM'e
göre kayıp kişiden en son haber alındığı tarihten itibaren geçen süre, kayıp
kişinin ölü kabul edilmesine karar verilebilmesi için tek başına yeterli
değildir. Ölümün kabul edilebilmesi için kaybolma olayının hangi şartlarda
gerçekleştiğinin ve mağdurun silahlı çatışmanın hangi tarafında yer aldığının
da dikkate alınması gerekir (Timurtaş/Türkiye,
B. No: 23531/94, 13/6/2000, §§ 82, 83; Osmanoğlu/Türkiye,
B. No: 48804/99, 24/1/2008, §§ 55-58).
107. AİHM; Vagapova ve Zoubirayev/Rusya başvurusunda,
hayatını tehlikeye atan koşullarda dört yılı aşkın bir süreden beri kayıp olan
genç bir kişinin öldüğünü varsaymıştır. AİHM, Tanış
ve diğerleri/Türkiye (B. No: 65899/01, 2/8/2005, § 210) başvurusunda
da hayatlarını tehlikeye atan koşullarda jandarma karakolunda gözaltına
alınmalarının ardından dört yıldan fazla bir süreden beri kayıp olan iki
kişinin ölmüş olabileceği yönündeki varsayımı kabul etmiştir.
108. AİHM, başvurucuların, yakınlarının korunmadığına yönelik
şikâyetlerini incelerken öncelikle Sözleşme'nin 2. maddesinin 1. fıkrasının
devlete kendi yargı yetkisi altında bulunan kişilerin yaşamını korumaya yönelik
gerekli tedbirleri alma yükümlülüğüyüklediğine işaret
etmektedir. AİHM, kolluğun görevini yerine getirirken karşılaştığı zorluklar,
insan davranışlarının öngörülmezliği ve öncelikler
ile kaynaklar açısından yapılması gereken fiili seçenekler gözönüne
alındığında yaşamı korumaya yönelik bu pozitif yükümlülüğün kapsamının ilgili
makamlara katlanılamaz ve aşırı bir yük getirmeyecek şekilde yorumlanması
gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM, alınan tehditler nedeniyle duyulan kaçırılma
endişesi yetkili makamlar önünde dile getirilmemişse -böyle bir durumun varlığı
hâlinde- başvurucuların yakınlarının yaşamı için doğrudan ve gerçek bir tehlike
bulunmadığına da ilave olarak değinip yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal
edildiğine ilişkin iddiayı açıkça dayanaktan yoksun bulmaktadır (Kadriye Ceylan/Türkiye (k.k.), B. No: 22261/10, 6/1/2015, §§ 153-157; Nebahat Tüzer ve Muhammed
Sait Tüzer/Türkiye (k.k.),
B. No: 22519/06, 17/12/2013, §§ 55-59).
109. AİHM, başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair
makul şüphenin ötesinde kanıt bulunan başvurular yanında bu nitelikte
delillerin bulunmadığı başvurularda da başvurucuların yaşam hakkının etkili
soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine yönelik
şikâyetlerini incelemiştir. Hatta başvurucuların yakınlarının gözaltına
alındığına dair bir iddialarının bulunmadığı ve başvurucuların yakınlarının
yaşamı için doğrudan ve gerçek bir tehlikenin mevcut olmadığı bir başvuruda,
yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin şikâyeti incelemiştir
(başvurucuların yakınlarının gözaltına alındığına dair makul şüphenin ötesinde
kanıt bulunmayan durumlarda yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine
yönelik iddiaların incelendiği başvurular için bkz. Bozkır ve diğerleri/Türkiye, B. No: 24589/04, 26/2/2013; Toğcu/Türkiye, B. No: 27601/95, 31/5/2005, §
109; gözaltı iddiasının bulunmadığı ve başvurucuların yakınlarının yaşamı için
doğrudan ve gerçek bir tehlike bulunmayan bir durumda yaşam hakkının usul
boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelendiği başvuru için bkz. Nebahat Tüzer ve Muhammed
Sait Tüzer/Türkiye başvurusu).
110 AİHM, sözü edilen incelemeleri yaparken, ilk önce
Sözleşme'nin 2. maddesini, Sözleşme'nin 1. maddesiyle birlikte yorumlayarak
devletin yaşama hakkı kapsamındaki bir olayı etkili soruşturma yükümlülüğünün
bulunduğunu hatırlatmakta ve bu yükümlülüğün öldürme eyleminin bir devlet
görevlisi tarafından gerçekleştirildiğinin açık olduğu davalarla sınırlı
olmadığına dikkat çekmektedir (Bozkır ve
diğerleri/Türkiye, § 56; Şeker/Türkiye,
§ 67; Toğcu/Türkiye, § 109).
111. AİHM, soruşturmanın sorumlu kişilerin tespiti ve
cezalandırılmasını sağlama bakımından da etkili olması gerektiğini ancak bu
yükümlülüğün bir sonuç yükümlülüğü olmadığını, yetkili makamların olaya ilişkin
tüm kanıtları toplamak için mümkün olan makul önlemlerin tamamını almaları
gerektiğini ve soruşturmadaki ölüm nedenini ya da sorumlu kişinin tespitini
engelleyen herhangi bir kusurun bu standarda uymama tehlikesi yaratacağını
belirtmektedir (Bozkır ve diğerleri/Türkiye,
§ 57; Toğcu/Türkiye, § 110). Ayrıca soruşturmanın
makul bir süratle yürütülmesi gerektiğine işaret eden (Şeker ve diğeleri/Türkiye,
§ 68; Toğcu/Türkiye, § 111); yaşamı tehdit eden
koşullarda ortadan kaybolan kişiden haber alınmadan geçen süre uzadıkça söz
konusu kişinin ölmüş olma ihtimalinin yükseldiğini kabul etmektedir (Tahsin Acar/Türkiye [BD], B No: 26307/95,
8/4/2004, § 226).
112. Son olarak AİHM, anılan ilkelerin hayati tehlike arz eden
koşullar altında kaybolan kişilere yönelik başvurular için de geçerli olduğunu
belirterek başvuruya konu edilen ve etkisiz olduğu ileri sürülen soruşturmayı
incelemektedir (Bozkır ve diğerleri/Türkiye,
§ 58; Şeker/Türkiye, § 69; Toğcu/Türkiye, § 112).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
113. Mahkemenin 28/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
114. Başvurucu; babasının kaybolması ile ilgili soruşturmanın etkisiz
yürütüldüğünü, soruşturmadaki özensizlik nedeniyle delillerin kaybolduğunu,
yeterli derecede şüphe oluşturacak delil bulunmasına rağmen kamu davası
açılmadığını ve soruşturmanın zamanaşımına uğratıldığını belirterek yaşam ve
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu kapsamda
başvurucu; babasının üzerinde yüklü miktarda döviz taşırken V.T. isimli kişiyle
birlikte Kayseri'ye gittiğini, olay günü akşamı V.T. geri dönse de babasının
geri dönmediğini, olay günü V.T.nin Kayseri'de fazla
miktarda döviz bozdurduğunu ve olay tarihinden sonra V.T.nin
mal varlığında önemli ölçüde kaynağı belirsiz artış olduğunu iddia etmiştir.
Başvurucu V.T.nin ifadesinin olaydan ancak on yedi
gün sonra alınmasından, şüpheli V.T.nin bir
akrabasının babasının üzerindeki paralar alındıktan sonra öldürüldüğüne ilişkin beyanlarının
değerlendirilmemesinden, adli emanette bulunan eşarptaki kanın yıllar sonra
incelettirilmesinden, zamanında istenmediği için telefon kayıtlarının
incelenememesinden, haklı taleplerinin dikkate alınmamasından ve soruşturma
süresinin uzunluğundan yakınmıştır.
B. Değerlendirme
1. Uygulanabilirlik Yönünden
115.Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Herkes, yaşama...
hakkına sahiptir."
116. Anayasa'nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
117. Bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi
için gerekli şartlardan biri de doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesidir.
Bununla birlikte başvurucuya karşı gerçekleştirilen eylemin niteliği ve failin
amacı gibi somut olayın koşulları dikkate alınarak ölüm olayının
gerçekleşmediği bazı durumların da yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi
mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No:
2013/2030, 26/6/2014, § 20).
118. Nitekim Anayasa Mahkemesi elektrik akımına kapılma sonucu
meydana gelen yaralanmaların konu edildiği iki başvuruyu (Hüseyin Münüklü,
B. No: 2014/5973, 13/9/2017, § 47; Gürkan
Kaçar ve diğerleri, B. No: 2014/11855, 13/9/2017, § 50),
başvurucunun hayati tehlike geçirmesiyle sonuçlanan ve üçüncü kişi tarafından
gerçekleştirilen silahlı saldırı olayının konu edildiği başvuruyu (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017,
§§ 111), kolluk görevlileri tarafından silahlı güç kullanılması sonucunda
başvurucuların yaralanmalarına ilişkin bir başvuruyu (Mustafa Çelik ve Siyahmet
Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 71) ve kamuoyunda bilinen
görüşleri nedeniyle marjinal bir grubun tepkisini çeken başvurucunun yaşamına
yönelik tehditlerin konu edildiği başvuruyu (Baskın
Oran, B. No: 2014/4645, 18/4/2018, § 62) başvurulara konu olayın koşullarını dikkate alarak yaşam
hakkı kapsamında incelemiştir.
119. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, bir kişinin gözaltında iken
kaybolduğu iddiası hakkında yürütülen soruşturmanın etkisizliğine ilişkin bir
başvuruyu (Birsen Gülünay,
B. No: 2013/2640, 21/4/2016) yaşam hakkı kapsamında incelemiştir.
120. Somut olayda başvuru, ne ölen bir kişinin yakınları
tarafından ne de yaşamsal bir tehlikeye maruz kalan bir kişinin kendisi
tarafından yapılmıştır. Mamafih başvurucu ve ailesi 24/1/1994 tarihinden beri İ.Ö.den haber alamamıştır. Ayrıca kimin tarafından
gönderildiği tespit edilemeyen iki farklı ihbar mektubunda İ.Ö.nün öldürüldüğüne dair iddialar yer almıştır. Bütün
bu hususlar ile başvurucunun iddialarını dikkate alan Anayasa Mahkemesi, somut
olayın koşullarında İ.Ö.nün
kaybolması ile ilgili somut başvurunun Anayasa'nın 17. maddesinde güvence
altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varmıştır.
2. İncelemenin Kapsamı
Yönünden
121. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, uzun süreden
beri kendisinden haber alamadığı yakınının kaybolması hakkında yürütülen
soruşturmanın etkisizliğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun bütün
iddiaları, yalnızca yaşam hakkı kapsamında incelenmiş olup adil yargılanma
hakkı kapsamında ayrıca bir inceleme yapılmamıştır.
122. Başvurucunun, babasının devlet görevlileri ve/veya bu
görevlilerle iş birliği hâlindeki kişiler tarafından kaçırıldığına ve bu
kişilerce yaşamı tehdit eden tehlikelere maruz bırakıldığına, kaybolmadan önce
kamu görevlileri veya üçüncü kişilerce tehdit edildiğine, bu durumdan kamu
makamlarının haberdar olduğuna dair herhangi bir iddiası bulunmamaktadır. Bu
nedenle inceleme, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul
boyutu kapsamında yapılmıştır.
3. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
123. Anayasa Mahkemesi, bugüne değin üçüncü kişilerce
gerçekleştirilen eylemler sonucu meydana gelen ölümler veya yine mağdurları
hayati tehlikeye maruz bırakan üçüncü kişilerin eylemleri hakkında yürütülen
soruşturmaların etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal
edildiğine yönelik birçok şikâyeti incelemiştir: Nefise Erdoğan ve Abdurrahman Erdoğan, B. No: 2014/4616,
7/2/2018; Yasin Ağca kararı; Asım Yönemli ve diğerleri,
B. No: 2014/8591, 6/4/2017; Doğan Demirhan,
B. No: 2013/3908, 6/1/2016. Bu başvuruların tamamında yaşam hakkının usul
boyutunu incelemiş olup son başvuruda yaşam hakkının usul boyutunun ihlal
edildiğine karar vermiştir.
124. Somut olayda, başvurucunun babasının kaybolduğunu öğrenen
Cumhuriyet Başsavcılığı, olay hakkında derhâl soruşturma başlatmıştır (bkz. §
12). Başvurucunun katılım konusunda herhangi bir engelle karşılaşmadığı bahse
konu soruşturmada olay hakkında bilgi sahibi olabilecek kişilerin ifadeleri
alınmıştır (bkz. §§ 16, 21, 22, 31, 34). Başvurucunun babasını Kayseri'ye
götürdüğü iddia edilen kişinin şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmış ve arabası
aranmıştır (bkz. §§ 15, 18 ve 82). Başvurucunun babasının akıbeti ile ilgili
araştırmalar yapılmıştır (bkz. §§ 14, 27, 30, 34, 35, 47, 48, 52, 78).
Başvurucunun babasının V.T. tarafından öldürüldüğüne veya en azından V.T.nin kayıp olayıyla bağlantılı olduğuna dair iddianın ve
başvurucunun babasının öldürüldüğüne dair farklı tarihlerde gönderilen iki
ihbar mektubunda yazılı hususların doğru olup olmadığı da araştırılmıştır (bkz.
§§ 32, 33, 43, 45, 46, 60, 61, 62, 63, 67, 68, 69, 71, 72, 73, 77, 79).Ne var
ki kasten öldürme suçu için kanunda öngörülen zamanaşımı süresinin sonuna kadar
yürütülen soruşturmada başvurucunun babasının akıbetinin ne olduğuyla ilgili
somut bir delil tespit edilemediği gibi İ.Ö.nün
öldürüldüğü sonucuna varmaya imkân veren herhangi bir iz de bulunamamıştır.
125. Yaşam hakkının usul boyutuyla ilgili yükümlülüğün bir amaç
yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olduğunu dikkate
alan Anayasa Mahkemesi, başvurucunun yakınının ortadan kaybolması hakkında
yürütülen soruşturmanın derinliğinden şüphe duyulmasını gerektirir bir neden bulunmadığı
ve yapılan tespitler ışığında İ.Ö.nün
bulunamaması hâlinde dahi söz konusu soruşturmanın kendi bütününde tatmin edici
olduğu kanaatindedir.
126. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 28/11/2018
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.