TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSNÜ BAŞARAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/381)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
YusufŞevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Hüsnü
BAŞARAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Zeki KÖSE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek esaslı iddiaların
kararda tartışılmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının; yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutulması nedeniyle
Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelmiş ve Ankara'ya yerleştirilmiştir.
9. Zorunlu göçe tabi olan soydaşların iskân edilmelerine destek
olmak amacıyla Yüksek Planlama Kurulunun 27/11/1990 tarihli kararı ile 20.000
adet konut yapımı kararlaştırılmıştır.
10. Başvurucu, bu kapsamda konut sahibi olmak amacıyla T.C.
Emlak Bankası Dışkapı Şubesindeki hesaba 1991 yılında
2,5 TL (2.500.000 eski Türk Lirası) yatırdığını ileri sürmüştür.
11. Başvurucu 26/4/2011 tarihli dilekçeyle peşinat olarak
yatırmış olduğu paranın borçlanma sözleşmesinin imzalandığı tarihte kredi
borcundan mahsup edilmesi gerekirken bu işlemin yapılmadığını ve borcun tamamen
ödenmesi sonucunda üzerindeki ipotek kaldırılıp taşınmazın adına tescil
edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu, borcun tamamen ödenmesinden sonra mahsup
edilmeyen peşinatın güncel değerinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak
kaydıyla 1.500 TL'nin ilgili idareden tahsilini karar verilmesini istemiş,
bilirkişi tarafından yapılan hesaplama sonucunda düzenlenen raporu esas alarak
23/11/2011 tarihinde talebini 4.220 TL olarak ıslah etmiştir.
12. Ankara 5. Tüketici Mahkemesi (Mahkeme) 16/5/2013 tarihli
kararla davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun ödemiş olduğu
bir miktar paranın mahsup edilmediği iddiasıyla alacak isteği bulunuyorsa da
aynı yerdeki farklı bir bağımsız bölüme ilişkin olarak üçüncü kişi tarafından
açılan davada ilk derece mahkemesince verilen kabul kararının Yargıtay
tarafından bozulduğunu belirtip bu bozma kararındaki gerekçeleri esas alarak
davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin esas aldığı Yargıtay 13. Hukuk
Dairesinin (Daire) 28/3/2013 tarihli kararında, Devlet Bakanlığının kredi temin
işini üstlenen bankaya yazmış olduğu 23/9/1993 tarihli yazıda soydaşların konut
için yatırdığı peşinatların borç miktarından düşülerek bakiye üzerinden
borçlandırılmaları talimatını verdiği, 17/12/1997 tarihli yazıda yatırılan
peşinatın yatırılıp yatırılmadığını sorduğu, bankanın 31/12/1997 tarihli cevap
yazısında hak sahibi 6629 kişinin peşinatlarının kesin borçlandırma işlemleri
aşamasında mahsup edileceği ve kalan hak sahiplerinin tamamının mahsup
işlemlerinin yapıldığının bildirildiği, bankanın 24/5/2002 sayılı başka bir
cevap yazısında Pursaklar'daki hak sahiplerine
konutların teslim edildiği ve yatırılan peşinatlar dikkate alınarak İtfa Planı ve Anüze
Tablolarının düzenlendiği belirtilmiştir. Aynı kararda dosyada
mevcut Hak Sahiplerine Ait Liste
isimli belgeden daha az peşinat yatıran hak sahiplerinin daha yüksek miktarda
ve daha çok peşinat yatıran hak sahiplerinin daha az miktarda borçlandırıldığı
ve Dairenin denetiminden geçen başka bir dosyada da peşinatın mahsup edildiği
saptaması yapılmış, anılan bu saptamalar ve kurumlar arasındaki yazışmalar
ışığında hak sahipleri tarafından yatırılan peşinatların mahsup edildiği
sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi
kararının bozulduğu anlaşılmıştır.
13. Hüküm başvurucu tarafından temyiz edilmiştir.Daire 22/4/2014 tarihinde ilk derece
mahkemesinin kararındaki gerekçeye atıf yaparak hükmü onamıştır. Karar düzeltme
isteği Dairenin4/11/2014 tarihli kararıylareddedilmiştir.
14. Nihai karar başvurucu vekiline 9/12/2014 tarihinde tebliğ
edilmiş, başvurucu 8/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 77.
maddesişöyledir:
"Haklı bir sebep olmaksızın, bir
başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri
vermekle yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin
geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması
durumunda doğmuş olur."
16. 6098 sayılı Kanun'un100. maddesininilgili
kısmışöyledir:
"Borçlu, faiz veya giderleri ödemede
gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutulan kişilerin
konut ihtiyaçlarını karşılamak üzere başlatılan proje kapsamında Başbakanlık
Toplu Konut İdaresi tarafındanAnkara ili Pursaklar ilçesinde yaptırılan konutlardan edinmek üzere
yatırmış olduğu ve borcun ödenmesinde mahsup edilmeyen peşinatın iadesi
talebiyle açmış olduğu davada, dosyadaki mevcut deliller irdelenmeden başka bir
dosyadaki kurumlar arası yazışmalardan hareketle varsayımlara dayalı olarak
davanın reddine karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkı, mülkiyet
hakkı ve kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, Anayasa'nın 10. ve 35.
maddelerinde güvence altına alınan hakların da ihlal edildiğini ileri sürmüşse
de bu iddialarının bir bütün olarak adil yargılanma hakkı kapsamındaki
gerekçeli karar hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
22. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma
hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz
edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin düzenlemenin gerekçesinde Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerce güvence altına alındığı hususuna atıfta bulunularak
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) birçok kararında, gerekçeli karar hakkınınSözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında yer aldığı belirtilmiştir.Dolayısıyla
gerekçeli karar hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868,
19/4/2017, § 75).
23. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
24. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
25. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
26. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
27. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili
olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili
ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren
usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden
olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 39).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
28. Başvurucu davalı kurum ile yapmış olduğu sözleşmeden
kaynaklanan borcunu tamamen ödeyerek taşınmazı adına tescil ettirdiğini, hal
böyleyken ödeme planında peşinat olarak yatırmış olduğu miktarın dikkate
alınmaması nedeniyle fazla ödeme yaptığını iddia etmiş ve peşinat olarak
yatırdığı miktarın güncellenmiş değeri ile iadesini talep etmiştir.
29. Başvurucu yapmış olduğu ödemelerin toplam borçtan mahsup
edilmediği iddiasının ispatı amacıyla taraflar arasında düzenlenen borçlanma
sözleşmesi ve ekleri ile bankaca düzenlenen itfa planı, ödeme makbuzları ve
banka dekontlarına dayanmış Mahkeme, gerekçeli kararında başvurucunun davanın
sonucuna etki edebilecek bu iddialarına ilişkin herhangi bir değerlendirme
yapmamış, Dairenin 28/3/2013 tarihli bozma kararındaki göçmen konutlarından daire satın alan kişilerin
yatırdığı peşinatın borçlarından mahsup edilip edilmediği yönündeki
başka dava dosyalarında verdiği şablon bozma kararındaki gerekçeyi esas alarak
davanın reddine karar vermiştir. Hükmün başvurucu tarafından temyizi üzerineDaire de başkaca bir değerlendirme yapmadan ilk
derece mahkemesin gerekçesine atıf yapmak suretiyle hükmün onanmasına karar
vermiş, karar düzeltme isteğini ise dava değeri parasal sınırın altında
kaldığından reddetmiştir.
30. Buna göre başvurucunun yargısal süreçte dile getirdiği,
davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddiaları ile bu iddialarını
dayandırdığı delillerin hangi nedenle kabul edilemez olduğuna dair bir açıklama
yapılmadığı, başka bir dava dosyasındaki delillerden yapılan çıkarımların
başvurucunun itirazlarını karşılamada makul, ilgili ve yeterli bir yanıt
niteliğinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınanadil yargılanma hakkı
kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir.
33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
35. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 3 yıl 6 ay 8 günlük yargılama
süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal
edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
38. Başvurucu 5.091 TL maddi ve 2.000 TL manevitazminata
karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
40. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 5. Tüketici
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
41. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,19 TL harç 1.980 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206.90 TL yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
5. Tüketici Mahkemesine (E.2011/546, K.2013/1133 )
GÖNDERİLMESİNE,
D. 226,19 TL harç 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206.90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.