TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ EREN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/3882)
Karar Tarihi: 28/1/2020
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör
Denizhan HOROZGİL
Başvurucular
1. Ali EREN
2. Zöhre GÖÇEN
3. Hikmet TAPANCI
Vekili
Av. Kadir AKGÜNEŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucuların bazı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılmalarının terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmiş olması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının; başvurucular hakkında verilen iletişimin dinlenmesi ve teknik araçlarla izleme kararlarının hukuka aykırı olması nedeniyle ise haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular Ali Eren, Zöhre Göçen ve Hikmet Tapancı sırasıyla 1987, 1972 ve 1969 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Malatya'da ikamet etmektedir.
7. Başvurucular, PKK/KCK terör örgütüne üye olma suçundan 19/6/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve 22/6/2012 tarihinde tutuklanmışlardır. Daha sonra Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının (TMK 10. madde ile görevli) 10/12/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucu Ali Eren ve Zöhre Göçen hakkında terör örgütü yöneticisi olma, Hikmet Tapancı hakkında ise terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır.
8. Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 30/7/2013 tarihinde başvurucu Ali Eren ve Zöhre Göçen'in terör örgütüne üye olma suçundan 5'er yıl 22'şer ay 15'er gün, Hikmet Tapancı'nın ise 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar vermiştir.
9. Mahkeme, gerekçeli kararına iddianameyi ve sanık savunmalarını özetleyerek başlamış; PKK/KCK terör örgütünün yapısını ve işleyişini kısaca açıklamıştır. Daha sonra dosyadaki her bir sanık hakkında ayrı başlıklar hâlinde iddia, savunma ve delilleri belirten Mahkeme bu delillerin değerlendirmesini yapmıştır.
10. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Ali Eren hakkında yapılan değerlendirmelerde özetle;
i. Başvurucunun KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki görevleri kapsamında, silahlı çatışmalarda öldürülen terör örgütü üyeleri E.A., A.B. ve O.A. ile herhangi bir irtibatı bulunmamasına rağmen bahse konu terör örgütü üyelerinin aileleriyle ve cesetlerinin ailelerine teslimi ile yakından ilgilenerek cenazeleri sahiplendiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun silahlı çatışma neticesinde öldürülen Z.D. isimli terör örgütü üyesinin ölüm yıl dönümünde mezarı başında anılması etkinliğine katıldığı tespit edilmiştir. Bu etkinliğe terör örgütü üyesi olduğu kabul edilen diğer bazı sanıkların da katılmış olması dikkate alınmıştır.
iii. Başvurucunun 17/5/1994 tarihinde silahlı çatışma neticesinde öldürülen yirmi sekiz terör örgütü üyesini anmak amacıyla KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki görevleri kapsamında çatışma bölgesine giderek etkinlik düzenlediği ve anma etkinliği sırasında terör örgütünün marşının birlikte söylenmiş olması ve örgüt lideri Abdullah Öcalan lehine slogan atılması da dikkate alınarak, terör örgütü üyelerini sahiplendiği belirtilmiştir.
iv. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütü tarafından verilen talimatlar üzerine 25/2/2012 tarihinde Abdullah Öcalan ve PKK/KCK tutuklularına destek vermek amacıyla süresiz açlık grevine gittiği ve örgüt lideri ile PKK/KCK terör örgütünün diğer üyelerini uğrunda açlık grevi yapacak derecede sahiplendiği belirtilmiştir.
v. Başvurucunun ikameti ile Barış ve Demokrasi Partisinin (BDP) parti binasındaki odasında yapılan aramalar neticesinde;
- 16/2/2011 tarihinde, örgütün kurucusu olan Abdullah Öcalan’ın yakalanışını protesto etmek amacıyla Diyarbakır'da kendini ateşe veren M.M. isimli şahsın fotoğrafını bulundurarak onu ve örgüt liderini sahiplendiği,
- 13/12/2011 tarihinde terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüştürülmemesini protesto etmek amacıyla Mardin-Midyat'ta kendini ateşe veren F.İ. isimli şahsın fotoğrafını bulundurarak onu ve örgüt liderini sahiplendiği,
- PKK/KCK terör örgütü üyesi bazı kişileri övücü yazılarla birlikte onların fotoğraflarını bulundurduğu ve böylece örgüt üyelerini sahiplendiği,
-PKK/KCK terör örgütü üyelerinin görüntüleri eşliğinde terör örgütü mensubu bir kadın tarafından Kürtçe olarak söylenen, terör örgütü üyelerini övücü mahiyetteki şarkıyı bulundurduğu,
- Gerilla HPG isimli bilgisayar dosyasında, kimliği bilinmeyen bir erkek şahsın söylediği ve PKK/KCK terör örgütü üyelerini övücü mahiyetteki şarkıyı bulundurduğu,
- PKK/KCK terör örgütünün marşını bulundurduğu,
- PKK/KCK terör örgütünü ve üyelerini övücü ve yüceltici mahiyette, örgütün propagandasını yapan başkaca birçok şarkı bulundurduğu,
- İçeriğinde PKK/KCK terör örgütünün ve lideri Abdullah Öcalan’ın propagandasının yapıldığı kitap bulundurduğu,
- Şehirde yaşayan terör örgütü üyelerinin eylem planlarının, yaşamlarının, kullanacağı silahların, hazırlayacağı el yapımı boru tipi bombaların, eylem hedeflerinin, saldırı yapması gereken yerlerin, eylemlerin nasıl yapılması gerektiği yönünde yazıların bulunduğu ve Carlos Marighella tarafından yazılmış olan kitabın sadece bu kısımlarını bilgisayar çıktısı olarak bulundurduğu,
-İçeriğinden PKK/KCK terör örgütünün Diyarbakır'ı kendi ülkeleri olarak değerlendirdiği anlaşılan dokümanı bulundurduğu,
- Başlığı “Bayık: Direnişten başka seçenek yok 09:43/11 Haziran 2012 ANF” olan ve içeriğinde PKK/KCK terör örgütünün Yürütme Konseyi üyesi Cuma (kod) Cemil BAYIK’ın açıklamalarının bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine dair tehditlerin ve PKK/KCK terör örgütü üyelerine yönelik olarak da direnişlerin yükseltilmesi talimatlarının yer aldığı örgütsel doküman bulundurduğu,
- Başlığı “PKK II. KONGRESİ” olan dokümanın 1. sayfasında PKK’nın 20/8/1982-25/8/1982 tarihlerinde yapmış olduğu 2. Kongre haberinin, 2. sayfasında ise "SERXWEBÜN" isimli derginin kapağına ait fotokopinin bulunduğu, bahse konu kapakta ise terör örgütünün 2. Kongresi'nin yapıldığına ilişkin yazılar ile orak-çekiç fotoğrafının bulunduğu tespit edilmiştir.
vi. Ayrıca başvurucunun faaliyetlerinde yer aldığı BDP'nin Malatya parti binasında, duvarlara ve camlara asılı şekilde PKK/KCK terör örgütünün silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a ait fotoğraflar ile örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin şehit ya da fedailer olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren kitapların bulundurulması, içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş eylemlere ait görüntülerin bulunduğu videoların bulundurulması da değerlendirmeye alınarak, başvurucunun siyasi parti faaliyetleri adı altında PKK/KCK terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.
vii. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012 yılları içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında organik bir bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık, başvurucu hakkında her ne kadar terör örgütü yöneticisi olma suçundan kamu davası açılmış ise de başvurucunun eylemlerinin örgütü sevk ve idare seviyesine varmadığı kanaatine varıldığından eylemlerin terör örgütü üyesi olma suçu aşamasında kaldığı kabul edilmiştir.
11. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Zöhre Göçen hakkında yapılan değerlendirmelerde özetle;
i. Başvurucunun KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki görevleri kapsamında, farklı tarihlerde gerçekleşen silahlı çatışmalarda öldürülen birçok terör örgütü üyesi ile herhangi bir irtibatı bulunmamasına rağmen bahse konu terör örgütü üyelerinin aileleri ve cesetlerinin ailelerine teslimi ile yakından ilgilenerek cenazeleri sahiplendiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütü tarafından verilen talimatlar üzerine 25/2/2012 tarihinde Abdullah Öcalan ve PKK/KCK tutuklularına destek vermek amacıyla süresiz açlık grevine gittiği ve örgüt lideri ile PKK/KCK terör örgütünün diğer üyelerini uğurlarında açlık grevi yapacak derecede sahiplendiği belirtilmiştir.
iii. İddianamede başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün talimatları doğrultusunda 18/3/2012 tarihinde Diyarbakır'daki izinsiz nevruz gösterilerine katılmasının terör örgüt üyeliğine bir delil olarak ileri sürülmesiyle ilgili olarak, yasaklanmış olmasına rağmen bir etkinliğe katılmanın yalnız örgüt talimatı ile hareket ettiğinin anlaşılması hâlinde terör örgütü üyeliğinin delili olabileceği belirtilmiştir. Somut olayda ise 17/3/2012 tarihli telefon görüşmelerine göre başvurucunun anılan etkinliğe BDP Genel Merkezinin talimatı ile katılmış olduğu anlaşıldığından bu eylem terör örgütü üyeliğine delil olarak değerlendirilmemiştir.
iv. Başvurucunun silahlı çatışma neticesinde öldürülen Z.D. isimli terör örgütü üyesinin ölüm yıl dönümünde mezarı başında anılması etkinliğine katıldığı tespit edilmiştir. Bu etkinliğe, terör örgütü üyesi olduğu kabul edilen diğer bir kısım sanığın da katılmış olması dikkate alınmıştır.
v. Başvurucunun 17/5/1994 tarihinde silahlı çatışma neticesinde öldürülen yirmi sekiz terör örgütü üyesini anmak amacıyla KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki görevleri kapsamında çatışma bölgesine giderek etkinlik düzenlediği ve anma etkinliği sırasında terör örgütünün marşının birlikte söylenmiş olması ve örgüt lideri Abdullah Öcalan lehine slogan atılması da dikkate alınarak terör örgütü üyelerini sahiplendiği belirtilmiştir.
vi. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan'ın "4 (dört) ayaklı paradigmasının" üçüncü ayağında yer alan Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) Diyarbakır'da 28-29/1/2012 tarihlerinde düzenlenen toplantısına Malatya DTK delegesi olarak katıldığı ve örgüt adına kararlar aldığı belirtilmiştir. PKK/KCK terör örgütünün lideri olan Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı ve terör örgütünün yayın organlarına yansıyan farklı tarihlerdeki görüşme notlarına atıfta bulunularak DTK'nın terör örgütünün liderinin talimatıyla kurulduğu sonucuna ulaşılmış ve bu kapsamda başvurucunun örgüt lideri tarafından oluşturularak genel amaçları ve çalışma prensipleri belirlenmiş olan DTK'da görev almak suretiyle örgüte ve liderine olan bağlılığını ortaya koyduğu belirtilmiş ve bu eylem de terör örgütü üyeliğine delil olarak değerlendirilmiştir.
vii. Başvurucunun terör örgütü liderinin özgürlüğüne kavuşması için düzenlenen imza toplama çalışmalarına katılmasının örgüte ve örgüt liderine olan bağlılığını ortaya koyduğu sonucuna varılarak bu eylem de terör örgütü üyeliğine delil olarak değerlendirilmiştir.
viii. Başvurucunun fiziki takibi neticesinde, PKK/KCK terör örgütü tarafından kurulduğu ve örgütün amaçlarına hizmet eden bir dernek olduğu tespit edilen KÜRDİ-DER (Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği) isimli Derneğe girip çıktığının tespit edildiği,bu eylemin de terör örgütü üyeliğinin bir delili olarak kabul edildiği belirtilmiştir.
ix. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün talimatı ve KCK Sözleşmesi doğrultusunda aralarında anlaşmazlık olan kişiler arasındaki hukuki sorunları, KCK Sözleşmesi'nin 30. ve devamı maddeleri doğrultusunda kendi kurdukları mahkeme aracılığıyla M.T. ve A.İ. ile birlikte çözüp karşılığında gelir elde etmek suretiyle örgüte finansman sağladıkları iddiası ile ilgili olarak dosyada tanık H.Y.nin soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki çelişkili beyanları dışında bir delil bulunmaması nedeniyle, bu eylem başvurucunun terör örgüt üyeliğine bir delil olarak değerlendirilmemiştir.
x. Başvurucunun ölen terör örgütü üyelerinin ailelerine, KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesi kapsamındaki görevleri doğrultusunda yardım ederek kalacak yer temin ettiği belirtilmiştir.
xi. Başvurucunun terör örgütü üyelerinin cesetlerinin ailelerine teslimi sırasında kamera ile görüntülerini alarak terör örgütünün amacı doğrultusunda yayın yapan kuruluşlara gönderdiği ifade edilmiştir.
xii. Başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapmak amacıyla örgütü simgeleyen sarı, kırmızı, yeşil bayrak asılması talimatı verdiği ve terör örgütü tarafından düzenlenen tüm eylem ile etkinliklerin organize edilmesi faaliyetlerinde talimat alarak ve vererek bizzat yer aldığı belirtilmiştir.
xiii. Ayrıca başvurucunun faaliyetlerinde yer aldığı BDP'nin Malatya parti binasında, duvarlara ve camlara asılı şekilde PKK/KCK terör örgütünün silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a ait fotoğrafların ve örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin şehit ya da fedailer olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren kitapların bulundurulması, içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş eylemlere ait görüntülerin olduğu videoların bulundurulması da değerlendirmeye alınarak, başvurucunun siyasi parti faaliyetleri adı altında PKK/KCK terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.
xiv. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012 yılları içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında organik bir bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık başvurucu hakkında her ne kadar terör örgütü yöneticisi olmak suçundan kamu davası açılmış ise de başvurucunun eylemlerinin örgütü sevk ve idare seviyesine varmadığı kanaatine varıldığından eylemlerin terör örgütü üyesi olma suçu aşamasında kaldığı kabul edilmiştir.
12. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Hikmet Tapancı hakkında yapılan değerlendirmelerde ise özetle;
ii. Başvurucunun özellikle terör örgütünün yayın organı olan Roj Tv muhabiri ile yaptığı bir telefon görüşmesi kapsamında, çatışmalarda ölen terör örgütü üyelerinin teslim alınması ile ilgili faaliyetlerde bir plan çerçevesinde hareket ettiği tespit edilmiştir. Benzer şekilde başvurucu ile G.B. isimli şahıs arasında gerçekleşen telefon görüşmeleri de değerlendirilerek, başvurucunun terör örgütü üyelerinin cenazelerinin teslimini organize ederek terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
iii. Başvurucunun ölen terör örgütü üyelerini şehit, ailelerini ise şehit ailesi olarak gördüğü, ölen terör örgütü üyelerinin defin işlemlerine katıldığı, ailelerine taziye ziyaretlerine gittiği, ailelerini misafir ederek onlara maddi ve manevi destek sağladığı tespit edilmiştir.
iv. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün yayın organı olan Roj Tv'ye terör örgütü üyelerinin cenazeleri ile ilgili görüntü aktardığı ve bu yayın organı ile işbirliği yaptığı belirtilmiştir.
v. Aynı dosyada sanık olan G.İ.nin ikametinde yapılan aramada ele geçirilen fotoğraflarda PKK/KCK terör örgütünü simgeleyen bayrak altında yüzlerini kapatmış şahısların ellerinde ve yerde, atmaya hazır hâlde molotof patlayıcıların olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra aynı gün ve aynı makine ile çekildiği teknik olarak tespit edilen başka bir fotoğrafta ise başvurucu ile birlikte G.İ., G.B., M.T. ve A.P. isimli şahısların da olduğu görülmüştür. G.İ.nin alınan beyanına göre bahsi geçen fotoğraf, Silopi'deki bir eylem sırasında çekilmiştir. Böylelikle başvurucunun Silopi'de gerçekleşen ve PKK/KCK terör örgütünün propagandasına dönüştürülen bu eyleme katıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
vi. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütü adına bağış adı altında para topladığı, bu paralardan yürütülen örgütsel faaliyetler kapsamında harcanan tutarlara ilişkin kayıtlar tuttuğu belirtilmiştir. Bu kapsamda BDP Malatya parti binasında el konulan gelir gider defterinde yer alan kayıtlara değinilerek örgüt üyelerinin ailelerine şehit ailesi denilmek suretiyle yapılan masrafların kayıt altına alındığı ve bu kapsamda başvurucunun da terör örgütünün amaçları doğrultusunda para topladığı belirtilmiştir.
vii. Başvurucunun BDP Malatya İl Başkanlığı tarafından 2012 yılı için bastırılan ve içeriğinde PKK/KCK terör örgütü üyelerinin silahlı fotoğraflarının bulunduğu duvar takvimlerinin satışı ile ilgilendiği tespit edilmiştir. Başvurucunun bu takvimlerden kimlerin kaçar tane aldığına, bu takvimlerin satışından elde edilen gelirlere dair kayıtlar tuttuğu ve örgüte bu şekilde gelir sağladığı belirtilmiştir.
viii. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünü ve kurucusu Abdullah Öcalan’ı övücü mahiyette sloganların atıldığı ve şarkılarının söylendiği videoları bilgisayarında arşivlemek suretiyle örgütle olan manevi bağını ortaya koyduğu sonucuna varılmıştır.
ix. Başvurucunun faaliyetlerinde yer aldığı BDP'nin Malatya parti binasında, duvarlara ve camlara asılı şekilde PKK/KCK terör örgütünün silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a ait fotoğrafların ve örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin şehit ya da fedailer olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren kitapların bulundurulması, içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş eylemlere ait görüntülerin bulunduğu videoların bulundurulması da değerlendirmeye alınarak, başvurucunun siyasi parti faaliyetleri adı altında PKK/KCK terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.
x. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012 yılları içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında organik bir bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
13. Mahkemece başvurucular hakkında verilen mahkûmiyet kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucu 5/12/2014 tarihinde onanarak kesinleşmiştir. Onama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Modern demokrasilerde özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan ve yüksek bir meşruiyete sahip bulunan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün, diğer başka özgürlükler gibi; terör örgütlerince kötüye kullanılmak istenebileceği açıktır. Nitekim bir siyasi faaliyetteki asıl hedef ve amaçların açıklanan hedef ve amaçlardan daha başka olabileceği, asıl hedef ve amaçların gizlenebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 'Yazar ve diğerleri' kararında da vurgulanmıştır.
Anayasamızın 68. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesi ile tanınan siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün kötüye kullanımı, yine Anayasamızın 14/2 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddeleri uyarınca yasaklanmıştır.
Bir faaliyetin siyasi faaliyet-örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilmesi ve Anayasa ile Sözleşmenin korumasından yararlanabilmesi için gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile birlikte cebir ve şiddet ile ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı ve bir terör örgütü ile amaç veya yöntem bakımından ya da yapısal bir bağlantısının bulunup bulunmadığına bakılmalı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17 Temmuz 2001 tarihli 'Sadak ve diğerleri' kararında yaptığı ayrım da dikkate alınmalıdır...
Bir kısmı bir siyasi partiye üye de olan sanıkların, siyasi faaliyet görünümü altında gerçekleştirdikleri eylemleri bu ilkeler çerçevesinde ve olay yeri görüntüleri, olay, arama, el koyma, döküman inceleme, iletişimin tespiti, teknik ve fiziki takip tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirildiğinde salt siyasi faaliyet kapsamında görülemeyeceği anlaşıldığından eylemlerin bir bütün halinde silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olma suçunu oluşturacağına ilişkin kabulde bir isabetsizlik görülmemiş ve sanıklar müdafilerinin bir siyasi partinin yetkilileri olarak yürütülen siyasi faaliyetlerin suç sayılarak cezalandırılamayacağına ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir..."
14. Başvurucu Ali Eren ve Zöhre Göçen, Yargıtay ilamından 2/2/2015 tarihinde müddetnamenin tebliği ile; başvurucu Hikmet Tapancı ise 29/1/2015 tarihinde yakalama emri çıkarılması ile haberdar olduğunu belirtmiştir.
15. Başvurucular 2/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal (GK), B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 28/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
18. Başvurucular; haklarındaki iletişimin dinlenilmesi ve teknik araçlarla izleme kararlarının gizli, sınırsız, orantısız ve denetimsiz bir şekilde verildiğini, mahkûmiyet kararına esas alınan telefon görüşmelerinin günlük hayata ilişkin olduğunu belirterek haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçelerle deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
20. Somut olayda başvurucular, bu başlık altındaki iddialarını soyut bir şekilde ileri sürmüşler; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmemişlerdir.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların iddialarını temellendirmemiş oldukları anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucular; bazı toplantılara katılmış olmalarının mahkûmiyet kararında delil olarak kullanıldığını, bunları siyasi parti faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirdiklerini ifade ederek, Anayasa'da güvence altına alınan hakların kullanılması niteliğinde olan bu eylemlerin terör örgütüne üye olma suçunun delili olarak değerlendirilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
23. Katıldıkları veya organize ettikleri toplantılar ile bu toplantılarda açıklanan bazı düşüncelerinin mahkûmiyet kararlarında terör örgütüne üye olma suçunun delili olarak kullanılması başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucuların Anayasa'nın 34. maddesinde koruma altına alınan haklarına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
24. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
a. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
25. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
b. Somut Olayın Değerlendirilmesi
26. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
27. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
28. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olma, toplantılara katılma veya düşünce açıklamaları yapma gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
29. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütü üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
30. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütü üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır (Metin Birdal, § 72).
31. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun toplantı ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediği sorusuna cevap bulacaktır.
32. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların PKK terör örgütünün üyesi oldukları kanaatine ulaşmıştır.
33. Başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucuların mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeler yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelenmiş; somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuları suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi, diğer bazı deliller yanında PKK'yı, terör örgütü mensuplarını veya terör eylemlerini yücelten bazı etkinliklere katılmış olmalarını, başvurucuların örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin çeşitliliğini, sürekliliğini ve yoğunluğunu gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).
34. Nitekim ilk derece mahkemesi; mahkûmiyet kararında, şikâyete konu etkinlikler dışında başvurucuların ikametlerinde ve parti binalarındaki odalarında yapılan aramalarda ele geçirilen örgütsel dokümanlara, bazı telefon görüşmelerine, terör örgütü adına para toplanmasına, terör örgütünün yayın organı ile iş birliği yapılmasına, KCK Sözleşmesi gereği olarak çatışmalarda öldürülen terör örgütü üyelerinin aileleri ve cenazeleri ile organize biçimde ilgilenilmesine ve bu yönde faaliyetlerde bulunulmasına da dayanmıştır. Bu kapsamda Mahkeme, başvurucuların bazı toplantı ve gösterileri organize etme veya katılma biçimindeki eylemlerinin PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle göstermiştir. Bu şekilde Mahkeme, başvurucuların şikâyetine konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının acil bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını göstermiştir.
35. Sonuç olarak başvurucuların ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
37. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 28/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.