TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ EREN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/3882)
|
|
Karar Tarihi: 28/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Denizhan HOROZGİL
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ali EREN
|
|
:
|
2. Zöhre GÖÇEN
|
|
:
|
3. Hikmet TAPANCI
|
Vekili
|
:
|
Av. Kadir AKGÜNEŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucuların bazı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine
katılmalarının terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararında
delil olarak değerlendirilmiş olması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının; başvurucular hakkında verilen iletişimin dinlenmesi ve
teknik araçlarla izleme kararlarının hukuka aykırı olması nedeniyle ise
haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular Ali Eren, Zöhre Göçen ve Hikmet Tapancı
sırasıyla 1987, 1972 ve 1969 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte
Malatya'da ikamet etmektedir.
7. Başvurucular, PKK/KCK terör örgütüne üye olma suçundan 19/6/2012 tarihinde gözaltına
alınmış ve 22/6/2012 tarihinde tutuklanmışlardır. Daha sonra Malatya Cumhuriyet
Başsavcılığının (TMK 10. madde ile görevli) 10/12/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucu Ali Eren ve Zöhre Göçen
hakkında terör örgütü yöneticisi olma, Hikmet
Tapancı hakkında ise terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır.
8. Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 30/7/2013 tarihinde
başvurucu Ali Eren ve Zöhre Göçen'in terör örgütüne üye olma suçundan 5'er yıl
22'şer ay 15'er gün, Hikmet Tapancı'nın ise 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla
mahkûmiyetine karar vermiştir.
9. Mahkeme, gerekçeli kararına iddianameyi ve sanık
savunmalarını özetleyerek başlamış; PKK/KCK terör örgütünün yapısını ve
işleyişini kısaca açıklamıştır. Daha sonra dosyadaki her bir sanık hakkında ayrı
başlıklar hâlinde iddia, savunma ve delilleri belirten Mahkeme bu delillerin
değerlendirmesini yapmıştır.
10. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Ali Eren hakkında yapılan
değerlendirmelerde özetle;
i. Başvurucunun KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının
(e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile
Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki görevleri kapsamında, silahlı
çatışmalarda öldürülen terör örgütü üyeleri E.A., A.B. ve O.A. ile herhangi bir
irtibatı bulunmamasına rağmen bahse konu terör örgütü üyelerinin aileleriyle ve
cesetlerinin ailelerine teslimi ile yakından ilgilenerek cenazeleri
sahiplendiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun silahlı çatışma neticesinde öldürülen Z.D.
isimli terör örgütü üyesinin ölüm yıl dönümünde mezarı başında anılması
etkinliğine katıldığı tespit edilmiştir. Bu etkinliğe terör örgütü üyesi olduğu
kabul edilen diğer bazı sanıkların da katılmış olması dikkate alınmıştır.
iii. Başvurucunun 17/5/1994 tarihinde silahlı çatışma
neticesinde öldürülen yirmi sekiz terör örgütü üyesini anmak amacıyla KCK
Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki
görevleri kapsamında çatışma bölgesine giderek etkinlik düzenlediği ve anma
etkinliği sırasında terör örgütünün marşının birlikte söylenmiş olması ve örgüt
lideri Abdullah Öcalan lehine slogan atılması da dikkate alınarak, terör örgütü
üyelerini sahiplendiği belirtilmiştir.
iv. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütü tarafından verilen
talimatlar üzerine 25/2/2012 tarihinde Abdullah Öcalan ve PKK/KCK tutuklularına
destek vermek amacıyla süresiz açlık grevine gittiği ve örgüt lideri ile PKK/KCK
terör örgütünün diğer üyelerini uğrunda açlık grevi yapacak derecede
sahiplendiği belirtilmiştir.
v. Başvurucunun ikameti ile Barış ve Demokrasi Partisinin (BDP)
parti binasındaki odasında yapılan aramalar neticesinde;
- 16/2/2011 tarihinde, örgütün kurucusu olan Abdullah Öcalan’ın
yakalanışını protesto etmek amacıyla Diyarbakır'da kendini ateşe veren M.M.
isimli şahsın fotoğrafını bulundurarak onu ve örgüt liderini sahiplendiği,
- 13/12/2011 tarihinde terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan’ın
avukatları ile görüştürülmemesini protesto etmek amacıyla Mardin-Midyat'ta
kendini ateşe veren F.İ. isimli şahsın fotoğrafını bulundurarak onu ve örgüt
liderini sahiplendiği,
- PKK/KCK terör örgütü üyesi bazı kişileri övücü yazılarla
birlikte onların fotoğraflarını bulundurduğu ve böylece örgüt üyelerini
sahiplendiği,
-PKK/KCK terör örgütü üyelerinin görüntüleri eşliğinde terör
örgütü mensubu bir kadın tarafından Kürtçe olarak söylenen, terör örgütü
üyelerini övücü mahiyetteki şarkıyı bulundurduğu,
- Gerilla HPG
isimli bilgisayar dosyasında, kimliği bilinmeyen bir erkek şahsın söylediği ve
PKK/KCK terör örgütü üyelerini övücü mahiyetteki şarkıyı bulundurduğu,
- PKK/KCK terör örgütünün marşını bulundurduğu,
- PKK/KCK terör örgütünü ve üyelerini övücü ve yüceltici
mahiyette, örgütün propagandasını yapan başkaca birçok şarkı bulundurduğu,
- İçeriğinde PKK/KCK terör örgütünün ve lideri Abdullah
Öcalan’ın propagandasının yapıldığı kitap bulundurduğu,
- Şehirde yaşayan terör örgütü üyelerinin eylem planlarının,
yaşamlarının, kullanacağı silahların, hazırlayacağı el yapımı boru tipi
bombaların, eylem hedeflerinin, saldırı yapması gereken yerlerin, eylemlerin
nasıl yapılması gerektiği yönünde yazıların bulunduğu ve Carlos Marighella
tarafından yazılmış olan kitabın sadece bu kısımlarını bilgisayar çıktısı
olarak bulundurduğu,
-İçeriğinden PKK/KCK terör örgütünün Diyarbakır'ı kendi ülkeleri
olarak değerlendirdiği anlaşılan dokümanı bulundurduğu,
- Başlığı “Bayık: Direnişten
başka seçenek yok 09:43/11 Haziran 2012 ANF” olan ve içeriğinde
PKK/KCK terör örgütünün Yürütme Konseyi üyesi Cuma (kod) Cemil BAYIK’ın
açıklamalarının bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine dair tehditlerin ve
PKK/KCK terör örgütü üyelerine yönelik olarak da direnişlerin yükseltilmesi talimatlarının
yer aldığı örgütsel doküman bulundurduğu,
- Başlığı “PKK II. KONGRESİ”
olan dokümanın 1. sayfasında PKK’nın 20/8/1982-25/8/1982 tarihlerinde yapmış
olduğu 2. Kongre haberinin, 2. sayfasında ise "SERXWEBÜN" isimli derginin kapağına ait fotokopinin
bulunduğu, bahse konu kapakta ise terör örgütünün 2. Kongresi'nin yapıldığına
ilişkin yazılar ile orak-çekiç fotoğrafının bulunduğu tespit edilmiştir.
vi. Ayrıca başvurucunun faaliyetlerinde yer aldığı BDP'nin
Malatya parti binasında, duvarlara ve camlara asılı şekilde PKK/KCK terör
örgütünün silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a
ait fotoğraflar ile örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin şehit ya da fedailer olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren
kitapların bulundurulması, içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş
eylemlere ait görüntülerin bulunduğu videoların bulundurulması da
değerlendirmeye alınarak, başvurucunun siyasi parti faaliyetleri adı altında
PKK/KCK terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.
vii. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012
yılları içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir
yoğunluğa ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında
organik bir bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık, başvurucu hakkında her ne kadar terör
örgütü yöneticisi olma suçundan kamu davası açılmış ise de başvurucunun
eylemlerinin örgütü sevk ve idare seviyesine varmadığı kanaatine varıldığından
eylemlerin terör örgütü üyesi olma suçu aşamasında kaldığı kabul edilmiştir.
11. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Zöhre Göçen hakkında yapılan
değerlendirmelerde özetle;
i. Başvurucunun KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının
(e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile
Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki görevleri kapsamında, farklı
tarihlerde gerçekleşen silahlı çatışmalarda öldürülen birçok terör örgütü üyesi
ile herhangi bir irtibatı bulunmamasına rağmen bahse konu terör örgütü
üyelerinin aileleri ve cesetlerinin ailelerine teslimi ile yakından ilgilenerek
cenazeleri sahiplendiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütü tarafından verilen
talimatlar üzerine 25/2/2012 tarihinde Abdullah Öcalan ve PKK/KCK tutuklularına
destek vermek amacıyla süresiz açlık grevine gittiği ve örgüt lideri ile
PKK/KCK terör örgütünün diğer üyelerini uğurlarında açlık grevi yapacak
derecede sahiplendiği belirtilmiştir.
iii. İddianamede başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün
talimatları doğrultusunda 18/3/2012 tarihinde Diyarbakır'daki izinsiz nevruz
gösterilerine katılmasının terör örgüt üyeliğine bir delil olarak ileri
sürülmesiyle ilgili olarak, yasaklanmış olmasına rağmen bir etkinliğe
katılmanın yalnız örgüt talimatı ile hareket ettiğinin anlaşılması hâlinde
terör örgütü üyeliğinin delili olabileceği belirtilmiştir. Somut olayda ise
17/3/2012 tarihli telefon görüşmelerine göre başvurucunun anılan etkinliğe BDP
Genel Merkezinin talimatı ile katılmış olduğu anlaşıldığından bu eylem terör
örgütü üyeliğine delil olarak değerlendirilmemiştir.
iv. Başvurucunun silahlı çatışma neticesinde öldürülen Z.D.
isimli terör örgütü üyesinin ölüm yıl dönümünde mezarı başında anılması etkinliğine
katıldığı tespit edilmiştir. Bu etkinliğe, terör örgütü üyesi olduğu kabul
edilen diğer bir kısım sanığın da katılmış olması dikkate alınmıştır.
v. Başvurucunun 17/5/1994 tarihinde silahlı çatışma neticesinde
öldürülen yirmi sekiz terör örgütü üyesini anmak amacıyla KCK Sözleşmesi'nin
14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki
görevleri kapsamında çatışma bölgesine giderek etkinlik düzenlediği ve anma
etkinliği sırasında terör örgütünün marşının birlikte söylenmiş olması ve örgüt
lideri Abdullah Öcalan lehine slogan atılması da dikkate alınarak terör örgütü
üyelerini sahiplendiği belirtilmiştir.
vi. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün lideri Abdullah
Öcalan'ın "4 (dört) ayaklı
paradigmasının" üçüncü ayağında yer alan Demokratik Toplum
Kongresi'nin (DTK) Diyarbakır'da 28-29/1/2012 tarihlerinde düzenlenen
toplantısına Malatya DTK delegesi olarak katıldığı ve örgüt adına kararlar
aldığı belirtilmiştir. PKK/KCK terör örgütünün lideri olan Abdullah Öcalan'ın
avukatlarıyla yaptığı ve terör örgütünün yayın organlarına yansıyan farklı
tarihlerdeki görüşme notlarına atıfta bulunularak DTK'nın terör örgütünün
liderinin talimatıyla kurulduğu sonucuna ulaşılmış ve bu kapsamda başvurucunun
örgüt lideri tarafından oluşturularak genel amaçları ve çalışma prensipleri
belirlenmiş olan DTK'da görev almak suretiyle örgüte ve liderine olan bağlılığını
ortaya koyduğu belirtilmiş ve bu eylem de terör örgütü üyeliğine delil olarak
değerlendirilmiştir.
vii. Başvurucunun terör örgütü liderinin özgürlüğüne kavuşması
için düzenlenen imza toplama çalışmalarına katılmasının örgüte ve örgüt
liderine olan bağlılığını ortaya koyduğu sonucuna varılarak bu eylem de terör
örgütü üyeliğine delil olarak değerlendirilmiştir.
viii. Başvurucunun fiziki takibi neticesinde, PKK/KCK terör
örgütü tarafından kurulduğu ve örgütün amaçlarına hizmet eden bir dernek olduğu
tespit edilen KÜRDİ-DER (Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği) isimli
Derneğe girip çıktığının tespit edildiği,bu eylemin de terör örgütü üyeliğinin
bir delili olarak kabul edildiği belirtilmiştir.
ix. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün talimatı ve KCK
Sözleşmesi doğrultusunda aralarında anlaşmazlık olan kişiler arasındaki hukuki
sorunları, KCK Sözleşmesi'nin 30. ve devamı maddeleri doğrultusunda kendi
kurdukları mahkeme aracılığıyla M.T. ve A.İ. ile birlikte çözüp karşılığında
gelir elde etmek suretiyle örgüte finansman sağladıkları iddiası ile ilgili
olarak dosyada tanık H.Y.nin soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki çelişkili
beyanları dışında bir delil bulunmaması nedeniyle, bu eylem başvurucunun terör
örgüt üyeliğine bir delil olarak değerlendirilmemiştir.
x. Başvurucunun ölen terör örgütü üyelerinin ailelerine, KCK
Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile Dayanışma ve Gaziler Komitesi
kapsamındaki görevleri doğrultusunda yardım ederek kalacak yer temin ettiği
belirtilmiştir.
xi. Başvurucunun terör örgütü üyelerinin cesetlerinin ailelerine
teslimi sırasında kamera ile görüntülerini alarak terör örgütünün amacı
doğrultusunda yayın yapan kuruluşlara gönderdiği ifade edilmiştir.
xii. Başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapmak amacıyla
örgütü simgeleyen sarı, kırmızı, yeşil bayrak asılması talimatı verdiği ve
terör örgütü tarafından düzenlenen tüm eylem ile etkinliklerin organize
edilmesi faaliyetlerinde talimat alarak ve vererek bizzat yer aldığı belirtilmiştir.
xiii. Ayrıca başvurucunun faaliyetlerinde yer aldığı BDP'nin
Malatya parti binasında, duvarlara ve camlara asılı şekilde PKK/KCK terör
örgütünün silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a
ait fotoğrafların ve örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin şehit ya da fedailer olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren
kitapların bulundurulması, içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş
eylemlere ait görüntülerin olduğu videoların bulundurulması da değerlendirmeye
alınarak, başvurucunun siyasi parti faaliyetleri adı altında PKK/KCK terör
örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.
xiv. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012
yılları içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir
yoğunluğa ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında
organik bir bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık başvurucu hakkında her ne kadar terör
örgütü yöneticisi olmak suçundan kamu davası açılmış ise de başvurucunun
eylemlerinin örgütü sevk ve idare seviyesine varmadığı kanaatine varıldığından
eylemlerin terör örgütü üyesi olma suçu aşamasında kaldığı kabul edilmiştir.
12. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu Hikmet
Tapancı hakkında yapılan değerlendirmelerde ise özetle;
i. Başvurucunun KCK Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 3. fıkrasının
(e) bendinde yer alan Şehit Aileleri ile
Dayanışma ve Gaziler Komitesindeki görevleri kapsamında, farklı
tarihlerde gerçekleşen silahlı çatışmalarda öldürülen birçok terör örgütü üyesi
ile herhangi bir irtibatı bulunmamasına rağmen bahse konu terör örgütü
üyelerinin aileleri ve cesetlerinin ailelerine teslimi ile yakından ilgilenerek
cenazeleri sahiplendiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun özellikle terör örgütünün yayın organı olan Roj
Tv muhabiri ile yaptığı bir telefon görüşmesi kapsamında, çatışmalarda ölen
terör örgütü üyelerinin teslim alınması ile ilgili faaliyetlerde bir plan
çerçevesinde hareket ettiği tespit edilmiştir. Benzer şekilde başvurucu ile
G.B. isimli şahıs arasında gerçekleşen telefon görüşmeleri de
değerlendirilerek, başvurucunun terör örgütü üyelerinin cenazelerinin teslimini
organize ederek terör örgütünün amaçlarına hizmet ettiği kanaatine
ulaşılmıştır.
iii. Başvurucunun ölen terör örgütü üyelerini şehit, ailelerini ise şehit ailesi olarak gördüğü, ölen terör
örgütü üyelerinin defin işlemlerine katıldığı, ailelerine taziye ziyaretlerine
gittiği, ailelerini misafir ederek onlara maddi ve manevi destek sağladığı
tespit edilmiştir.
iv. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün yayın organı olan Roj
Tv'ye terör örgütü üyelerinin cenazeleri ile ilgili görüntü aktardığı ve bu
yayın organı ile işbirliği yaptığı belirtilmiştir.
v. Aynı dosyada sanık olan G.İ.nin ikametinde yapılan aramada
ele geçirilen fotoğraflarda PKK/KCK terör örgütünü simgeleyen bayrak altında
yüzlerini kapatmış şahısların ellerinde ve yerde, atmaya hazır hâlde molotof
patlayıcıların olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra aynı gün ve aynı makine
ile çekildiği teknik olarak tespit edilen başka bir fotoğrafta ise başvurucu
ile birlikte G.İ., G.B., M.T. ve A.P. isimli şahısların da olduğu görülmüştür.
G.İ.nin alınan beyanına göre bahsi geçen fotoğraf, Silopi'deki bir eylem
sırasında çekilmiştir. Böylelikle başvurucunun Silopi'de gerçekleşen ve PKK/KCK
terör örgütünün propagandasına dönüştürülen bu eyleme katıldığı sonucuna
ulaşılmıştır.
vi. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütü adına bağış adı altında
para topladığı, bu paralardan yürütülen örgütsel faaliyetler kapsamında
harcanan tutarlara ilişkin kayıtlar tuttuğu belirtilmiştir. Bu kapsamda BDP
Malatya parti binasında el konulan gelir gider defterinde yer alan kayıtlara
değinilerek örgüt üyelerinin ailelerine şehit
ailesi denilmek suretiyle yapılan masrafların kayıt altına alındığı
ve bu kapsamda başvurucunun da terör örgütünün amaçları doğrultusunda para
topladığı belirtilmiştir.
vii. Başvurucunun BDP Malatya İl Başkanlığı tarafından 2012 yılı
için bastırılan ve içeriğinde PKK/KCK terör örgütü üyelerinin silahlı
fotoğraflarının bulunduğu duvar takvimlerinin satışı ile ilgilendiği tespit
edilmiştir. Başvurucunun bu takvimlerden kimlerin kaçar tane aldığına, bu
takvimlerin satışından elde edilen gelirlere dair kayıtlar tuttuğu ve örgüte bu
şekilde gelir sağladığı belirtilmiştir.
viii. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünü ve kurucusu Abdullah
Öcalan’ı övücü mahiyette sloganların atıldığı ve şarkılarının söylendiği
videoları bilgisayarında arşivlemek suretiyle örgütle olan manevi bağını ortaya
koyduğu sonucuna varılmıştır.
ix. Başvurucunun faaliyetlerinde yer aldığı BDP'nin Malatya
parti binasında, duvarlara ve camlara asılı şekilde PKK/KCK terör örgütünün
silahlı üyeleri ile örgütün kurucusu ve lideri olan Abdullah Öcalan'a ait
fotoğrafların ve örgüt bayrağının bulunması, bu kişilerin şehit ya da fedailer olarak yüceltilmesi, örgütün propagandasını içeren
kitapların bulundurulması, içeriğinde örgütün propagandasına dönüştürülmüş
eylemlere ait görüntülerin bulunduğu videoların bulundurulması da değerlendirmeye
alınarak, başvurucunun siyasi parti faaliyetleri adı altında PKK/KCK terör
örgütünün amaçlarına hizmet ettiği belirtilmiştir.
x. Sonuç olarak, başvurucunun eylemlerinin 2011 ve 2012 yılları
içinde çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa
ulaştığı, böylelikle terör örgütü PKK/KCK ile başvurucu arasında organik bir
bağ oluştuğu ve başvurucunun terör örgütünün bir üyesi olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
13. Mahkemece başvurucular hakkında verilen mahkûmiyet kararı,
Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucu 5/12/2014
tarihinde onanarak kesinleşmiştir. Onama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Modern demokrasilerde
özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan ve yüksek bir meşruiyete sahip bulunan
siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün, diğer
başka özgürlükler gibi; terör örgütlerince kötüye kullanılmak istenebileceği
açıktır. Nitekim bir siyasi faaliyetteki asıl hedef ve amaçların açıklanan
hedef ve amaçlardan daha başka olabileceği, asıl hedef ve amaçların
gizlenebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 'Yazar ve diğerleri'
kararında da vurgulanmıştır.
Anayasamızın 68. maddesi ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 11. maddesi ile tanınan siyasi partilere üye olma ve
siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün kötüye kullanımı, yine Anayasamızın 14/2
ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddeleri uyarınca yasaklanmıştır.
Bir faaliyetin siyasi faaliyet-örgütlenme
özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilmesi ve Anayasa ile Sözleşmenin
korumasından yararlanabilmesi için gerçekleştirilmekte olduğu bağlam ile
birlikte cebir ve şiddet ile ilişkisi, kullanılan yöntem ve takip edilen amacın
hukuk ve demokrasi kurallarına uygun olup olmadığı ve bir terör örgütü ile amaç
veya yöntem bakımından ya da yapısal bir bağlantısının bulunup bulunmadığına
bakılmalı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17 Temmuz 2001 tarihli 'Sadak ve
diğerleri' kararında yaptığı ayrım da dikkate alınmalıdır...
Bir kısmı bir siyasi partiye üye de olan
sanıkların, siyasi faaliyet görünümü altında gerçekleştirdikleri eylemleri bu
ilkeler çerçevesinde ve olay yeri görüntüleri, olay, arama, el koyma, döküman
inceleme, iletişimin tespiti, teknik ve fiziki takip tutanakları ve tüm dosya
kapsamına göre değerlendirildiğinde salt siyasi faaliyet kapsamında
görülemeyeceği anlaşıldığından eylemlerin bir bütün halinde silahlı terör
örgütünün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olma suçunu oluşturacağına ilişkin
kabulde bir isabetsizlik görülmemiş ve sanıklar müdafilerinin bir siyasi
partinin yetkilileri olarak yürütülen siyasi faaliyetlerin suç sayılarak
cezalandırılamayacağına ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir..."
14. Başvurucu Ali Eren ve Zöhre Göçen, Yargıtay ilamından
2/2/2015 tarihinde müddetnamenin tebliği ile; başvurucu Hikmet Tapancı ise
29/1/2015 tarihinde yakalama emri çıkarılması ile haberdar olduğunu
belirtmiştir.
15. Başvurucular 2/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal (GK), B. No: 2014/15440,
22/5/2019, §§ 28-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 28/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Haberleşme
Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
18. Başvurucular; haklarındaki iletişimin dinlenilmesi ve teknik
araçlarla izleme kararlarının gizli, sınırsız, orantısız ve denetimsiz bir
şekilde verildiğini, mahkûmiyet kararına esas alınan telefon görüşmelerinin
günlük hayata ilişkin olduğunu belirterek haberleşme hürriyetlerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru
konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak
başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde
belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçelerle deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim
Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727,
25/5/2017, § 19).
20. Somut olayda başvurucular, bu başlık altındaki iddialarını
soyut bir şekilde ileri sürmüşler; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri
sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün
kendilerine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma
yükümlülüğünü yerine getirmemişlerdir.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların iddialarını
temellendirmemiş oldukları anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
22. Başvurucular; bazı toplantılara katılmış olmalarının
mahkûmiyet kararında delil olarak kullanıldığını, bunları siyasi parti
faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirdiklerini ifade ederek, Anayasa'da güvence
altına alınan hakların kullanılması niteliğinde olan bu eylemlerin terör
örgütüne üye olma suçunun delili olarak değerlendirilmesinin toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
23. Katıldıkları veya organize ettikleri toplantılar ile bu
toplantılarda açıklanan bazı düşüncelerinin mahkûmiyet kararlarında terör
örgütüne üye olma suçunun delili olarak kullanılması başvurucuların toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir.
Dolayısıyla başvurucuların Anayasa'nın 34. maddesinde koruma altına alınan
haklarına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
24. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde
öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 34. maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru
amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin
Birdal, §§ 52, 53). Bu
nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
a. Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
25. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir
eylemin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak
kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir
müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu
toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın
[GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
b. Somut Olayın
Değerlendirilmesi
26. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir
suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve
bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini
engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin
Birdal, §§ 60, 61).
27. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir.
Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun
sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup
olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz
Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir
ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas
itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku
uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
28. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör
örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının
o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza
kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek
kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin,
bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının
anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini
gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olma, toplantılara
katılma veya düşünce açıklamaları yapma gibi kişilerin anayasal haklar
kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta
ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı
oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63,
64).
29. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerinin terör örgütü üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet
kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı
caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine
karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların
terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak
etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
30. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için
derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan
faaliyetlerini terör örgütü üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında
delil olarak kullanmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri
gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel
haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır
(Metin Birdal, § 72).
31. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun
toplantı ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelip
gelmediği sorusuna cevap bulacaktır.
32. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi süreklilik,
çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti
ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların PKK terör örgütünün
üyesi oldukları kanaatine ulaşmıştır.
33. Başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece
mahkemelerince başvurucuların mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeler
yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelenmiş;
somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuları suç
oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen
eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi,
diğer bazı deliller yanında PKK'yı, terör örgütü mensuplarını veya terör
eylemlerini yücelten bazı etkinliklere katılmış olmalarını, başvurucuların
örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin çeşitliliğini, sürekliliğini ve
yoğunluğunu gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).
34. Nitekim ilk derece mahkemesi; mahkûmiyet kararında, şikâyete
konu etkinlikler dışında başvurucuların ikametlerinde ve parti binalarındaki
odalarında yapılan aramalarda ele geçirilen örgütsel dokümanlara, bazı telefon
görüşmelerine, terör örgütü adına para toplanmasına, terör örgütünün yayın
organı ile iş birliği yapılmasına, KCK Sözleşmesi gereği olarak çatışmalarda
öldürülen terör örgütü üyelerinin aileleri ve cenazeleri ile organize biçimde
ilgilenilmesine ve bu yönde faaliyetlerde bulunulmasına da dayanmıştır. Bu
kapsamda Mahkeme, başvurucuların bazı toplantı ve gösterileri organize etme
veya katılma biçimindeki eylemlerinin PKK terör örgütünün hiyerarşik
yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri
doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle göstermiştir.
Bu şekilde Mahkeme, başvurucuların şikâyetine konu eylemlerinin mahkûmiyet
hükmünde delil olarak kullanılmasının acil bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını
göstermiştir.
35. Sonuç olarak başvurucuların ifade özgürlüğü ile toplantı ve
gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin
meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334,
17/9/2013, § 24).
37. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal
bulunmadığı açık olduğundan açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
28/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.