TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
D.Ö. BAŞVURUSU (5)
|
(Başvuru Numarası: 2015/4003)
|
|
Karar Tarihi: 18/4/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
D.Ö.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; çöp ev olduğu ileri sürülen konuta kamu
görevlilerince izinsiz şekilde girilmesi nedeniyle konut dokunulmazlığı hakkının,
açılan tam yargı davasının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ve davanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucuya ait meskenin çöp ev niteliği taşıdığı ve kamu
sağlığını tehdit ettiği yönünde şikâyette bulunulması üzerine Konak
Kaymakamlığı (Kaymakamlık) tarafından söz konusu evin boşaltılması talebiyle
8/5/2003 tarihinde (kapatılan) İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesine başvurulmuştur.
8. Sulh Ceza Mahkemesinin 16/5/2003 tarihli kararıyla anılan
talep konusu hakkında idarenin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı
verilmiştir. Bunun üzerine Kaymakamlığın 21/5/2003 tarihli kararıyla
başvurucunun konutundaki çöplerin boşaltılması ve konutun temizlenmesi amacıyla
gereğinin yapılmasına karar verilmiştir.
9. Söz konusu karar üzerine, görevli polis memurları ile zabıta
memurları tarafından 22/5/2003 tarihinde başvurucunun konutuna girilmiş ve
konuttaki çöpler dışarı çıkarılmıştır.
10. Başvurucu; görevliler dışında basın mensupları tarafından da
evine girildiğini, konut dokunulmazlığının hukuka aykırı şekilde ihlal
edildiğini ve konutunda bulunan bazı eşyalarının ve altınlarının kaybolduğunu
belirterek zararlarının tazmin edilmesi talebiyle 3/5/2004 tarihinde İzmir
Valiliğine (Valilik) başvurmuştur. Söz konusu talep Valilik tarafından
13/5/2004 tarihli kararla reddedilmiştir.
11. Başvurucu; gecikmesinde sakınca bulunan hâller dışında hâkim
kararı olmaksızın konuta girilmeyeceğini, söz konusu eylemleri nedeniyle
idarenin ağır hizmet kusurunun bulunduğunu, maddi ve manevi olarak zarara
uğradığını belirterek 8/7/2014 tarihinde İzmir 2. İdare Mahkemesinde (İdare
Mahkemesi) tam yargı davası açmıştır.
12. İdare Mahkemesi, yapılan tebligatlara rağmen başvurucu
tarafından eksikliklerin giderilmediği gerekçesiyle 25/11/2004 tarihinde
davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir. Temyiz üzerine inceleme yapan
Danıştay Onuncu Dairesi ise 19/3/2007 tarihli kararıyla hukuki isabet bulunmadığı
gerekçesiyle İdare Mahkemesince verilen kararın bozulmasına hükmetmiştir.
13. Bozma kararı üzerine İdare Mahkemesince yapılan yargılama
sonucunda manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne ve başvurucu lehine
1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. 19/3/2008 tarihli
kararın gerekçesinde; başvurucunun konutuna hukuka aykırı şekilde girildiği ve
bu durumun basın yayın organlarında yer aldığı, dolayısıyla başvurucunun
duyduğu elem ve üzüntünün manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu
belirtilmiştir.
14. Danıştay Onuncu Dairesinin 11/7/2011 tarihli kararıyla
davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle İdare Mahkemesince verilen söz konusu
kararın bozulmasına hükmedilmiştir. Kararda; uyuşmazlığın, çöplerin
boşaltılması amacıyla başvurucunun konutuna girilmesine izin verilmesine
ilişkin Kaymakamlıkça tesis edilen 21/5/2003 tarihli işlemin icrasından
kaynaklandığı, işlemin icra tarihi olan 22/5/2003 tarihinden itibaren altmış
günlük dava açma süresi içinde doğrudan ya da 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi gereğince idareye yapılan başvuru
üzerine verilen cevaptan sonra dava açılması gerektiği, somut olayda ise bu
süreler geçirildikten sonra 8/7/2004 tarihinde davanın açıldığı belirtilmiştir.
15. Bozma kararı üzerine yapılan yargılamada İdare Mahkemesinin
23/10/2012 tarihli kararıyla Danıştayın anılan kararı
doğrultusunda davanın süre aşımından reddine hükmedilmiştir.
16. Karara karşı yapılan temyiz talebi 17/4/2014 tarihinde,
karar düzeltme talebi ise 13/11/2014 tarihinde Danıştay Onuncu Dairesi
tarafından reddedilmiştir.
17. Nihai karar 2/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 4/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Öte yandan başvurucu, somut olaydan kaynaklanan birtakım
iddiaları Anayasa Mahkemesine yaptığı başka başvurularda da ileri sürmüştür. Bu
kapsamdaki başvurular hakkında Anayasa Mahkemesince kararlar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi; bazı basın mensupları tarafından 22/5/2003 tarihinde başvurucunun
konutuna izinsiz şekilde girilerek fotoğraflar çekildiği ve böylece kişilik
haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla gerçekleştirilen 2013/3645 numaralı
başvuruda süre aşımı nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir. Yine rıza
olmaksızın konutuna girilerek elde edilen görüntülerin doğru olmayan bilgiler
eşliğinde yayın organları tarafından kullanıldığı iddiasıyla gerçekleştirilen
2014/1291 numaralı başvuruda kişinin maddi ve manevi varlığın korunması ve
geliştirilmesi hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir. Anayasa
Mahkemesi, kolluk güçleri ve özel güvenlik görevlileri tarafından mahkeme
kararı olmaksızın konuta girildiği ve başvurucunun darp edildiği iddiasıyla
gerçekleştirilen 2014/14951 numaralı başvuruda zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemezlik kararı vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 2577 sayılı Kanun’un
"Üst makamlara başvurma" kenar başlıklı 11. maddesi
şöyledir:
"1. İlgililer tarafından idari dava
açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya
yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan
makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye
başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse
istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine
kadar geçmiş süre de hesaba katılır."
21. 2577 sayılı Kanun’un
"İptal ve tam yargı davaları" kenar başlıklı 12. maddesi
şöyledir:
"İlgililer haklarını
ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve
idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve
tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak
bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına
başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden
itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde
de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma
hakları saklıdır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 18/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Konut Dokunulmazlığı Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; usulüne uygun olarak alınmış bir mahkeme kararı
olmaksızın yetkisiz kamu görevlilerince konutuna izinsiz şekilde girildiğini,
basın mensuplarına haber verilerek evinin görüntülerinin çekildiğini ve daha
sonra bu görüntülerin yayımlandığını, konutundan zorla çıkartılarak çevre
sakinlerinin gözü önünde darp edildiğini, bu kargaşa içerisinde evinde ekonomik
değeri olan birçok eşyasının kimliği belirsiz kişilerce götürüldüğünü ileri
sürmüştür. Başvurucu; uğradığı zararın idarenin eylemlerinden kaynaklandığını,
zararlarının tazmin edilmesi talebiyle süresinde açtığı tam yargı davasının
hukuka aykırı şekilde reddedildiğini belirterek işkence ve kötü muamele
yasağının, konut dokunulmazlığı, özgürlük ve güvenlik, mülkiyet ve özel hayatın
gizliliği haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca kamuya
açık belgelerde kimliğinin gizli tutulmasını talep etmiştir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından dile getirilen söz
konusu iddiaların birçoğu hakkında daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından
değerlendirmeler yapılmış ve kararlar verilmiştir (bkz. § 19). Somut başvurunun
bu kısmında, Anayasa Mahkemesince verilen ve yukarıda belirtilen kararlarda
incelenen iddiaların dışında kalan konut dokunulmazlığına ilişkin şikâyetler
ele alınacaktır. Dolayısıyla başvurunun bu tür şikâyetlere ilişkin kısmının
mahiyeti gereği Anayasa'nın 21. maddesinde güvence altına alınan konut
dokunulmazlığı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmektedir (D.Ö. (2) [GK], B. No: 2014/1291,
13/10/2016, § 35).
25. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
27. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
28. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia
edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde
başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun
ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu makamlara sunması ve aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Ayşe Zıraman
ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
29. Somut olayda ileri sürülen konut dokunulmazlığı hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetler açısından etkili kabul edilebilecek bir
başvuru yolu olan tam yargı davasının başvurucu tarafından yasal süresi içinde
açılmadığı ve bu nedenle davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda başvurucunun, şikâyetlerini yetkili idari ve yargısal mercilere
süresinde iletip iddialarının öncelikle bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve çözüme kavuşturulması bakımından üzerine düşen gerekli
özeni göstermediği sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucu; zararlarının giderilmesi talebiyle açtığı tam
yargı davasının süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
nitekim söz konusu idari işlemin kendisine bildirilmesi amacıyla herhangi bir
tebligat gönderilmediğini ve idari işlemden haberinin olmadığını belirterek
davanın süre aşımı gerekçe gösterilerek reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
32. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye
erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili
bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye
başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka
ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye
erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
33. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili
bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada
açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki
ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve
Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle
mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar
getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla
öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı
esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil
Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
34. Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin
kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin
hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına
başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 38).
35. Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı anda
mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahale ölçülülük bağlamında büyük önem
taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK],
B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Vurgulamak gerekir ki dava açma süresinin
hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi
esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi
gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında
Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu
hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren
başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye
erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135,
20/9/2017, § 46).
36. Somut olayda İdare Mahkemesi, uyuşmazlığın başvurucunun
konutunda bulunduğu ileri sürülen çöplerin boşaltılması amacıyla kamu gücü
marifetiyle konuta girilmesine izin verilmesi yönünde Kaymakamlıkça tesis
edilen 21/5/2003 tarihli işlemin icrasından kaynaklandığını tespit etmiştir.
İdare Mahkemesi; 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi gereğince, söz konusu işlemin
icra edildiği, yani çöplerin boşatılması amacıyla başvurucunun konutuna
girildiği tarih olan 22/5/2003 tarihinden itibaren altmış günlük dava açma
süresinin başladığını belirtmektedir. Mahkeme, bu süre içinde doğrudan ya da
2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi gereğince idareye yapılan başvuru üzerine
verilen cevaptan sonra dava açılması gerektiğini, somut olayda ise bu süreler geçirildikten
sonra 8/7/2004 tarihinde davanın açıldığı ifade ederek davanın süre aşımı
yönünden reddine hükmetmiştir. Söz konusu karar Danıştay incelemesinden geçerek
kesinleşmiştir.
37. Başvuruya dayanak olan gerekçeli kararda yer verilen hukuki
tespitler ile olayın koşulları birlikte irdelendiğinde; başvurucunun,
uyuşmazlığın dayanağını teşkil eden olaydan haberdar olmadığı söylenemez. Zira
Kaymakamlıkça tesis edilen işlemin icra edildiği tarihte başvurucunun olay
yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla somut olayda derece mahkemelerinin
gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava açma süresinin
hesaplanma usulünü ve sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili
yorumunun öngörülemez nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla derece
mahkemelerinin 2577 sayılı Kanun'da yer alan dava açma süresine ilişkin
kuralları hukuka uygun şekilde uyguladığı ve dava açma süresinin başlangıcına
esas alınan tarihin belirlenmesine ilişkin yorumun başvurucunun dava açmasını
aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım
içermediği sonucuna varılmıştır. Neticede başvurucunun mahkemeye erişim hakkına
yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu değerlendirilmektedir.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu; yargılamanın, davanın açıldığı 8/7/2004
tarihinden nihai kararın verildiği 13/11/2014 tarihine kadar sürmesi nedeniyle
adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
40. 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013
tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı
Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde
eklenmiştir.
41. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
42. Ferat Yüksel(B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §
26) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da
hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen
bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının
getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli
giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek
etkililiğini tartışmıştır.
43. Ferat Yüksel kararında özetle; anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
44. Mevcut başvurunun bu kısmı yönünden söz konusu karardan
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Konut dokunulmazlığı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.