TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
D.Ö. BAŞVURUSU (5)
(Başvuru Numarası: 2015/4003)
Karar Tarihi: 18/4/2019
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Raportör Yrd.
Fatih ALKAN
Başvurucu
D.Ö.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; çöp ev olduğu ileri sürülen konuta kamu görevlilerince izinsiz şekilde girilmesi nedeniyle konut dokunulmazlığı hakkının, açılan tam yargı davasının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ve davanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucuya ait meskenin çöp ev niteliği taşıdığı ve kamu sağlığını tehdit ettiği yönünde şikâyette bulunulması üzerine Konak Kaymakamlığı (Kaymakamlık) tarafından söz konusu evin boşaltılması talebiyle 8/5/2003 tarihinde (kapatılan) İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesine başvurulmuştur.
8. Sulh Ceza Mahkemesinin 16/5/2003 tarihli kararıyla anılan talep konusu hakkında idarenin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Bunun üzerine Kaymakamlığın 21/5/2003 tarihli kararıyla başvurucunun konutundaki çöplerin boşaltılması ve konutun temizlenmesi amacıyla gereğinin yapılmasına karar verilmiştir.
9. Söz konusu karar üzerine, görevli polis memurları ile zabıta memurları tarafından 22/5/2003 tarihinde başvurucunun konutuna girilmiş ve konuttaki çöpler dışarı çıkarılmıştır.
10. Başvurucu; görevliler dışında basın mensupları tarafından da evine girildiğini, konut dokunulmazlığının hukuka aykırı şekilde ihlal edildiğini ve konutunda bulunan bazı eşyalarının ve altınlarının kaybolduğunu belirterek zararlarının tazmin edilmesi talebiyle 3/5/2004 tarihinde İzmir Valiliğine (Valilik) başvurmuştur. Söz konusu talep Valilik tarafından 13/5/2004 tarihli kararla reddedilmiştir.
11. Başvurucu; gecikmesinde sakınca bulunan hâller dışında hâkim kararı olmaksızın konuta girilmeyeceğini, söz konusu eylemleri nedeniyle idarenin ağır hizmet kusurunun bulunduğunu, maddi ve manevi olarak zarara uğradığını belirterek 8/7/2014 tarihinde İzmir 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) tam yargı davası açmıştır.
12. İdare Mahkemesi, yapılan tebligatlara rağmen başvurucu tarafından eksikliklerin giderilmediği gerekçesiyle 25/11/2004 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir. Temyiz üzerine inceleme yapan Danıştay Onuncu Dairesi ise 19/3/2007 tarihli kararıyla hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle İdare Mahkemesince verilen kararın bozulmasına hükmetmiştir.
13. Bozma kararı üzerine İdare Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne ve başvurucu lehine 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. 19/3/2008 tarihli kararın gerekçesinde; başvurucunun konutuna hukuka aykırı şekilde girildiği ve bu durumun basın yayın organlarında yer aldığı, dolayısıyla başvurucunun duyduğu elem ve üzüntünün manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu belirtilmiştir.
14. Danıştay Onuncu Dairesinin 11/7/2011 tarihli kararıyla davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle İdare Mahkemesince verilen söz konusu kararın bozulmasına hükmedilmiştir. Kararda; uyuşmazlığın, çöplerin boşaltılması amacıyla başvurucunun konutuna girilmesine izin verilmesine ilişkin Kaymakamlıkça tesis edilen 21/5/2003 tarihli işlemin icrasından kaynaklandığı, işlemin icra tarihi olan 22/5/2003 tarihinden itibaren altmış günlük dava açma süresi içinde doğrudan ya da 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi gereğince idareye yapılan başvuru üzerine verilen cevaptan sonra dava açılması gerektiği, somut olayda ise bu süreler geçirildikten sonra 8/7/2004 tarihinde davanın açıldığı belirtilmiştir.
15. Bozma kararı üzerine yapılan yargılamada İdare Mahkemesinin 23/10/2012 tarihli kararıyla Danıştayın anılan kararı doğrultusunda davanın süre aşımından reddine hükmedilmiştir.
16. Karara karşı yapılan temyiz talebi 17/4/2014 tarihinde, karar düzeltme talebi ise 13/11/2014 tarihinde Danıştay Onuncu Dairesi tarafından reddedilmiştir.
17. Nihai karar 2/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 4/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Öte yandan başvurucu, somut olaydan kaynaklanan birtakım iddiaları Anayasa Mahkemesine yaptığı başka başvurularda da ileri sürmüştür. Bu kapsamdaki başvurular hakkında Anayasa Mahkemesince kararlar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi; bazı basın mensupları tarafından 22/5/2003 tarihinde başvurucunun konutuna izinsiz şekilde girilerek fotoğraflar çekildiği ve böylece kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla gerçekleştirilen 2013/3645 numaralı başvuruda süre aşımı nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir. Yine rıza olmaksızın konutuna girilerek elde edilen görüntülerin doğru olmayan bilgiler eşliğinde yayın organları tarafından kullanıldığı iddiasıyla gerçekleştirilen 2014/1291 numaralı başvuruda kişinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi, kolluk güçleri ve özel güvenlik görevlileri tarafından mahkeme kararı olmaksızın konuta girildiği ve başvurucunun darp edildiği iddiasıyla gerçekleştirilen 2014/14951 numaralı başvuruda zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 2577 sayılı Kanun’un "Üst makamlara başvurma" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır."
21. 2577 sayılı Kanun’un "İptal ve tam yargı davaları" kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 18/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Konut Dokunulmazlığı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; usulüne uygun olarak alınmış bir mahkeme kararı olmaksızın yetkisiz kamu görevlilerince konutuna izinsiz şekilde girildiğini, basın mensuplarına haber verilerek evinin görüntülerinin çekildiğini ve daha sonra bu görüntülerin yayımlandığını, konutundan zorla çıkartılarak çevre sakinlerinin gözü önünde darp edildiğini, bu kargaşa içerisinde evinde ekonomik değeri olan birçok eşyasının kimliği belirsiz kişilerce götürüldüğünü ileri sürmüştür. Başvurucu; uğradığı zararın idarenin eylemlerinden kaynaklandığını, zararlarının tazmin edilmesi talebiyle süresinde açtığı tam yargı davasının hukuka aykırı şekilde reddedildiğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağının, konut dokunulmazlığı, özgürlük ve güvenlik, mülkiyet ve özel hayatın gizliliği haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulmasını talep etmiştir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından dile getirilen söz konusu iddiaların birçoğu hakkında daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirmeler yapılmış ve kararlar verilmiştir (bkz. § 19). Somut başvurunun bu kısmında, Anayasa Mahkemesince verilen ve yukarıda belirtilen kararlarda incelenen iddiaların dışında kalan konut dokunulmazlığına ilişkin şikâyetler ele alınacaktır. Dolayısıyla başvurunun bu tür şikâyetlere ilişkin kısmının mahiyeti gereği Anayasa'nın 21. maddesinde güvence altına alınan konut dokunulmazlığı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmektedir (D.Ö. (2) [GK], B. No: 2014/1291, 13/10/2016, § 35).
25. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
27. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
28. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
29. Somut olayda ileri sürülen konut dokunulmazlığı hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetler açısından etkili kabul edilebilecek bir başvuru yolu olan tam yargı davasının başvurucu tarafından yasal süresi içinde açılmadığı ve bu nedenle davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun, şikâyetlerini yetkili idari ve yargısal mercilere süresinde iletip iddialarının öncelikle bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve çözüme kavuşturulması bakımından üzerine düşen gerekli özeni göstermediği sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu; zararlarının giderilmesi talebiyle açtığı tam yargı davasının süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, nitekim söz konusu idari işlemin kendisine bildirilmesi amacıyla herhangi bir tebligat gönderilmediğini ve idari işlemden haberinin olmadığını belirterek davanın süre aşımı gerekçe gösterilerek reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
33. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
34. Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 38).
35. Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı anda mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahale ölçülülük bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Vurgulamak gerekir ki dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46).
36. Somut olayda İdare Mahkemesi, uyuşmazlığın başvurucunun konutunda bulunduğu ileri sürülen çöplerin boşaltılması amacıyla kamu gücü marifetiyle konuta girilmesine izin verilmesi yönünde Kaymakamlıkça tesis edilen 21/5/2003 tarihli işlemin icrasından kaynaklandığını tespit etmiştir. İdare Mahkemesi; 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi gereğince, söz konusu işlemin icra edildiği, yani çöplerin boşatılması amacıyla başvurucunun konutuna girildiği tarih olan 22/5/2003 tarihinden itibaren altmış günlük dava açma süresinin başladığını belirtmektedir. Mahkeme, bu süre içinde doğrudan ya da 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi gereğince idareye yapılan başvuru üzerine verilen cevaptan sonra dava açılması gerektiğini, somut olayda ise bu süreler geçirildikten sonra 8/7/2004 tarihinde davanın açıldığı ifade ederek davanın süre aşımı yönünden reddine hükmetmiştir. Söz konusu karar Danıştay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
37. Başvuruya dayanak olan gerekçeli kararda yer verilen hukuki tespitler ile olayın koşulları birlikte irdelendiğinde; başvurucunun, uyuşmazlığın dayanağını teşkil eden olaydan haberdar olmadığı söylenemez. Zira Kaymakamlıkça tesis edilen işlemin icra edildiği tarihte başvurucunun olay yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla somut olayda derece mahkemelerinin gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava açma süresinin hesaplanma usulünü ve sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili yorumunun öngörülemez nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla derece mahkemelerinin 2577 sayılı Kanun'da yer alan dava açma süresine ilişkin kuralları hukuka uygun şekilde uyguladığı ve dava açma süresinin başlangıcına esas alınan tarihin belirlenmesine ilişkin yorumun başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır. Neticede başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu değerlendirilmektedir.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
39. Başvurucu; yargılamanın, davanın açıldığı 8/7/2004 tarihinden nihai kararın verildiği 13/11/2014 tarihine kadar sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
41. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
42. Ferat Yüksel(B. No: 2014/13828, 12/9/2018, § 26) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır.
43. Ferat Yüksel kararında özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
44. Mevcut başvurunun bu kısmı yönünden söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Konut dokunulmazlığı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.