TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSNÜ AŞKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4057)
|
|
Karar Tarihi:31/10/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Hüsnü AŞKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Gülabi SEVEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması ve formül
gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/2/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; Van (TMK mülga 10. madde ile görevli) Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye
olma, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma, kamu malına zarar verme
suçlarından 7/12/2012 tarihinde Van (TMK mülga 10. madde ile görevli) 2 No.lu
Hâkimlikçe tutuklanmıştır.
9. Van Cumhuriyet Başsavcılığı yürütülen soruşturma sonucunda
14/2/2014 tarihli iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma,devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma, kamu mala
zarar verme (üç kez), kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak
ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama (üç kez), tehlikeli maddeleri izinsiz
olarak bulundurma veya el değiştirme (beş kez), toplantı ve yürüyüşlere silah
veya benzeri aletlerle katılma (üç kez), görevi yaptırmamak için direnme (üç
kez) suçlarından cezalandırılması istemiyle Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (TMK
mülga 10. madde ile görevli) E.2014/52 sayılı dosyasına kaydedilen dava açmıştır.
10. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/52 sayılı dosyası
üzerinden görülen davada, başvurucu yönünden 24/2/2014 tarihinde tensiben tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
11. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesince, 6526 sayılı Kanun'un 06/03/2014
tarihli ve28933 sayılı mükerrersayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun mülga 250. maddesi ile
yetkili mahkemelerin kapatılması üzerine dava dosyasının Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesine
devredilmesine karar vermiştir.
12. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesince 21/3/2014 tarihli tensip
incelemesiyle birlikte ile başvurucunun "CMK’nın 100-108. maddeleri gereğince atılı suçun vasıf ve
mahiyeti, olay tutanakları arama el koyma tutanakları tape
kayıtları müşteki ifadeleri sanık savunmaları ve fotoğraf teşhis tutanaklarına
göre sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerine ilişkin somut delillerle desteklenen
kuvvetli suç şüphesini gösterir delillerin varlığı, sanıkların üzerine atılı
suçlar arasında CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan
suçların bulunması, suça öngörülen cezanın kanunda öngörülen cezasının miktarı
ile sanığın tutuklulukta geçirdiği süre gözetildiğinde sanık hakkında
tutukluluk halinin devamına karar verilmesinin yasal koşullarının somut olayda
mevcut olduğu ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu aynı gerekçelerle adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı" gerekçesiyle
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
13. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 13/5/2014, 8/7/2014,
16/9/2014, 23/10/2014, 20/11/2014, 16/12/2014, 15/1/2015 ve 12/2/2015 tarihli
duruşmalarda da aynı gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına
karar vermiştir.
14. Başvurucu, Mahkemece 12/2/2015 tarihli duruşmada yukarıdaki
gerekçelerle verilen tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara itiraz etmiş;
itirazı inceleyen Hakkâri 2. Ağır Ceza Mahkemesi yapılan itirazı 17/2/2015
tarihli kararı ile "suçun vasıf ve
mahiyeti, kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması, üzerine atılı
suçun niteliği nazara alınarak Hakkâri 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 12/2/2015
tarihli duruşmasında geçen tutukluluk halinin devamına ilişkin kararın usul ve
yasaya uygun olduğu, tutuklama kararından sonra tutuklama nedenlerini ortadan
kaldıran bir olgunun meydana gelmediği, kaçabileceği şüphesinin kuvvetle
muhtemel olması nedenleriyle ve şüphelihakkında adli
kontrol tedbirlerinden birisine başvurmanın da yasal ve yukarıda gösterilen
nedenlerle beklenen yararı sağlamayacağı" gerekçesiyle
reddetmiştir.
15. Anılan karar 23/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 24/2/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Mahkeme 11/2/2016 tarihinde başvurucunun silahlı suç
örgütüne üye olma suçundan 10 yıl hapis, 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet suçundan 10 ay hapis (iki
kez), kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina ve tesise yönelik mala zarar verme
suçundan 5 yıl 7 ay 15 gün hapis, izinsiz olarak tehlikeli maddeleri bulundurma
suçundan 6 yıl 11 ay 10 gün hapis ve 13.880 TL adli para cezası (iki kez), mala
zarar verme suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına ve
hükümle birlikte "tutuklu sanık hakkında
hükmolunan netice hapis cezasının miktarı, tutuklulukta geçirdiği süre veinfaz şartları nazara alınarak"
gerekçesiyle tutukluluğun devamına karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümleri şöyledir:
" .. a-İddianamede 12. Eylem olarak
adlandırılan Fatih Sultan Mehmet İlk Öğretim okulunun molotof
ile yakılmasına ilişkin yapılan yargılama neticesinde; PKK-KCK terör örgütünün kürtçe ana dilde eğitim yapılması amacıyla mensuplarına
okulların yakılması yönünde verdiği talimat sonrası Hakkari merkezde bulunan
Fatih Sultan Mehmet İlk Öğretim okulunun 01/10/2012 tarihinde molotof atılması suretiyle kısmen yakıldığı, sanık İ. D.'ın Cumhuriyet Savcısı huzurunda bu eylemi M.Ş.K., Hüsnü Aşkan ve H.A. ile birlikte yaptıkları yönünde beyanı, sanık
N.G.'nin Cumhuriyet Savcısı huzurunda bakkalda iken
H., H. ve İ.'ın yanından ayrıldıktan 40 dk sonra okulun yakıldığına ilişkin ifadesi, olayın olduğu
gece H. ve Hüsnü arasında yapılan telefon görüşmeleri hep birlikte
değerlendirildiğinde sanığın örgüt çağrısı üzerine molotof
ile Fatih Sultan Mehmet ilk öğretim okulunun yakılması eylemine iştirak ettiği
bu şekilde üzerine atılı terör örgütü faaliyeti çerçevesinde mala zarar verme
ve izinsiz tehlikeli madde bulundurmak suçlarını işlediği vicdani kanaatine
varılmıştır.
Sanık atılı suçlamayı kabul etmemiş ise de, açık ve gizli tanık beyanları, görüşme kayıtları vs deliller nazara alınarak sanığın kendisini cezadan
kurtarmaya yönelik savunmasına itibar edilmemiş, suçun işleniş biçimi, meydana
gelen zarar, toplumda oluşturduğu kaos ve korku iklimi nazara alınarak alt
hadden uzaklaşmak suretiyle sanığın cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
b-Girişim Ticaret isimli iş yerinin 12/10/2012
tarihinde molotof ile yakılması eylemine ilişkin yapılan yargılama neticesinde; PKK-KCK
terör örgütünün ideolojisi çerçevesinde Hakkari merkezde bulunan Girişim
Ticaret isimli iş yerinin el yapımı patlayıcı atılması suretiyle kısmen
yakıldığı, sanık İ.D.'ın Cumhuriyet Savcısı huzurunda
bu eylemde gözcülük yaptığı, M.Ş.K. ve H.A.'nın iş
yerini patlattığı yönündeki beyanı, sanık N.G.'ün
olay akşamı H., Hüsnü, İ. ve başkaca bir erkeği yanına geldiğini ve
ayrıldıklarını, 5-10 dk sonra patlama olayının
gerçekleştiği yere gittiğinde burada H.A., Hüsnü Aşkan
ve İ.D.'ı gördüğüne ilişkin ifadesi, olay akşamı
Hüsnü ve H. arasında geçen 8 ve 9 nolu telefon
görüşmeleri ve bu görüşmelerdeki panik hali hep birlikte değerlendirildiğinde
sanığın örgüt faaliyeti çerçevesinde el yapımı patlayıcı ile Girişim Ticaret
isimli iş yerinin yakılması eylemine iştirak ettiği bu şekilde üzerine atılı
terör örgütü faaliyeti çerçevesinde mala zarar verme ve izinsiz tehlikeli madde
bulundurmak suçlarını işlediği vicdani kanaatine varılmıştır.
Sanık atılı suçlamayı kabul etmemiş ise de, açık ve gizli tanık beyanları, görüşme kayıtları vs deliller nazara alınarak sanığın kendisini cezadan
kurtarmaya yönelik savunmasına itibar edilmemiş, suçun işleniş biçimi, meydana
gelen zarar, toplumda oluşturduğu kaos ve korku iklimi nazara alınarak alt
hadden uzaklaşmak suretiyle sanığın cezalandırılması yoluna gidilmiştir.
c-İddianamedeki 2. Eylem olarak adlandırılan
20/10/2012 tarihli eylemde işlenen suçlara ilişkin yapılan yargılama
neticesinde; PKK-KCK terör örgütünün yayın organı niteliğindeki Fıratnews'in internet sitesi üzerinden yapılan çağrı
üzerine, PKK terör örgütü mensuplarının ceza evinde bulunan mensupları ile
dayanışma için eylem yapılması talimatı verildiği, bu haber sonrası ölü olarak
ele geçirilen R.C. ve C.T. isimli terör örgütü mensuplarının defin edilmesi
öncesi ve sonrasında gün içerisinde sabahtan akşama kadar sayıları 50-100
arasında değişen grupların terör örgütü lehine slogan atma, lastik yakma,
barikat kurma, ateş yakma, kamuya ait binalara, güvenlik güçlerine taşlı, molotof kokteyli ve havai fişekli saldırılarda
bulundukları, sanığın güvenlik kuvvetlerine dağılın ihtarına rağmen söz konusu
izinsiz gösterilere katıldığı, dosya içerisindeki fotoğraf teşhis tutanağında
da bu hususun sabit olduğu, bu sebeple üzerine atılı 2911 sayılı yasaya
muhalefet suçunu işlediği, ancak sanığın güvenlik görevlilerine molotof ya da taş attığının sabit olmadığı, bu sebeple
direnme, izinsiz olarak tehlikeli madde bulundurmak ve silahla toplantı ya da
gösteri yürüyüşüne katılma suçunu işlediği sabit olmadığı vicdani kanaate
varılmıştır.
Sanık atılı suçlamayı kabul etmemiş ise de, fotoğraf teşhis tutanağı, olay tutanağı nazara alınarak
sanığın kendisini cezadan kurtarmaya yönelik savunmasına itibar edilmemiş,
suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar, toplumda oluşturduğu kaos ve korku
iklimi nazara alınarak alt hadden uzaklaşmak suretiyle sanığın cezalandırılması
yoluna gidilmiştir.
d- İddianamedeki 3. Eylem olarak adlandırılan
17/11/2012 tarihli eylemde işlenen suçlara ilişkin yapılan yargılama
neticesinde; PKK-KCK terör örgütünün yayın organı niteliğindeki Fıratnews'in internet sitesi üzerinden yapılan çağrı üzerine,
terör örgütü ele başısı Abdullah Öcalan'ın sözde
cezaevi koşulları ile tecrit iddialarını protesto etmek amacıyla başlatılan
açlık grevlerine destek amacıyla Hakkari il merkezinde sabah saatlerinden gece
vakitlerine kadar sayıları 10-90 arasında değişen grupların terör örgütü lehine
slogan atma, lastik yakma, barikat kurma, ateş yakma, kamuya ait binalara,
güvenlik güçlerine taşlı, molotof kokteyli ve havai
fişekli saldırılarda bulundukları, sanığın güvenlik kuvvetlerine dağılın
ihtarına rağmen söz konusu izinsiz gösterilere katıldığı, dosya içerisindeki
fotoğraf teşhis tutanağında da bu hususun sabit olduğu, bu sebeple üzerine
atılı 2911 sayılı yasaya muhalefet suçunu işlediği, ancak sanığın güvenlik
görevlilerine molotof ya da taş attığının sabit olmadığı,
bu sebeple direnme, izinsiz olarak tehlikeli madde bulundurmak ve silahla
toplantı ya da gösteri yürüyüşüne katılma suçunu işlediği sabit olmadığı
vicdani kanaate varılmıştır.
Sanık atılı suçlamayı kabul etmemiş ise de, fotoğraf teşhis tutanağı, olay tutanağı nazara alınarak
sanığın kendisini cezadan kurtarmaya yönelik savunmasına itibar edilmemiş,
suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar, toplumda oluşturduğu kaos ve korku
iklimi nazara alınarak alt hadden uzaklaşmak suretiyle sanığın cezalandırılması
yoluna gidilmiştir.
e- Sanığın silahlı terör örgütü PKK'ya üyelik
suçuna ilişkin sanık hakkında PKK terör örgütüne üye olmak suçundan dava
açıldığı, mahkememizce yapılan yargılama neticesinde sanığın süreklilik
gösteren örgüt talimatı ile okul ve iş yeri bombalama ve yakma, PKK terör
örgütünün propagandası haline dönüşen içinde 2911 sayılı yasaya muhalefet,
direnme gibi suçlarında işlendiği izinsiz toplantılara ve yürüyüşlere
katıldığı, sanığın eylemlerinin süreklilik vasfını taşıdığı, örgütün
çağrılarına cevap vererek istenen eylemleri gerçekleştirdiği, örgüt mensubu
olmayan birisinin yapamayacağı sonuçları ağır olacak suçlar işlediği, bu
suçların da hiyerarşik bir düzen altında gerçekleştirdiği nazara alınarak
sanığın silahlı terör örgütü üyesi olduğu kanaatine varılmıştır.
Sanık atılı suçlamayı kabul etmemiş ise de, açıktanık beyanları, olay tutanakları, telefon görüşmeleri,
fotoğraf teşhis tutanağı vs. dosya içerisindeki diğer deliller nazara alınarak
sanığın kendisini cezadan kurtarmaya yönelik savunmasına itibar edilmemiş,
suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar, toplumda oluşturduğu kaos ve korku
iklimi nazara alınarak alt hadden uzaklaşmak suretiyle sanığın cezalandırılması
yoluna gidilmiştir."
18. Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/2/2016 tarihli
mahkûmiyet kararı Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 10/10/2016 tarihli ilamıyla
silahlı suç örgütüne üye olma suçu, 2911 sayılı Kanun'a muhalefet suçları ve
kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina ve tesise yönelik mala zarar verme suçları
yönünden onanmış; izinsiz olarak tehlikeli maddeleri bulundurma suçları ile
mala zarar verme suçu yönünden bozulmuştur.
19. Bozma kararı sonrası Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesince
onanan suçlar yönünden hükümler kesinleştirilerek infaz için Hakkâri Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmiş, bozulan suçlar yönünden ise E.2017/4 sayılı dosya
üzerinden yargılamaya devam edilmiştir. Kesinleşen ilamlar nedeniyle hükümlü
hâline gelen başvurucu hakkında tutukluluk durumuyla ilgili olarak Mahkemece de
herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
20. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
bozulan suçlar yönünden ilk derece mahkemesince derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2)
Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3)
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
10. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde
302, 303, 304, 307, 308),
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
..."
22. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1), (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2)
Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin
reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.
23. 5271 sayılı Kanun'un
"Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
24. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
25.5237 sayılı Kanun'un "Silahlı
örgüt" kenar başlıklı 314. maddesi şöyledir:
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci
bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya
yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye
olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir."
26. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Mala zarar vermenin nitelikli halleri" kenar
başlıklı 152. maddesi şöyledir:
"(1) Mala zarar verme suçunun;
a) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu
hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis
veya diğer eşya hakkında,
..
İşlenmesi halinde, fail hakkında bir yıldan
dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(1)
(2)
Mala zarar verme suçunun;
a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde
kullanarak,
..
İşlenmesi halinde, verilecek ceza bir katına
kadar artırılır.."
27. 2911 sayılı Kanun'un "Direnme"
kenar başlıklı 32. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kanuna aykırı toplantı veya gösteri
yürüyüşlerine katılanlar, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar
ederlerse, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçu, toplantı
ve gösteri yürüyüşünü tertip edenlerin işlemesi halinde, bu fıkra hükmüne göre
verilecek ceza yarı oranında artırılarak hükmolunur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 31/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu; tutukluluğun devamına karar veren Mahkemenin her
seferinde aynı matbu gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini,
tutukluluğun makul süreyi aştığını, ret kararlarında somut gerekçelerin
gösterilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
30. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"...
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
31. Başvurucunun, tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelen
şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
32. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süre
veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda, bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya ilk
derece mahkemesi kararıyla başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş ise dava
sonuçlanmış olsun (Hamit Kaya, B.
No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 45-50) ya da olmasın (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500,
29/9/2016,§§ 33-45) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat
davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna
varmıştır.
33. Bununla birlikte tüketilmesi gereken başvuru yollarının her
şeyden önce ulaşılabilir olmaları gerekmektedir. Dolayısıyla mevzuatta bu
yollara yer verilmesi tek başına yeterli değildir. Anayasa Mahkemesi,
tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak bireysel başvurunun
karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunulması için Kanun'da
öngörülen sürenin geçtiği durumlarda bu tazminat yolunun ulaşılabilir
olmadığını ve tüketilmesinin gerekmediğini belirtmiştir (Abdullah Akyüz [GK], B. No: 2013/9352,
2/7/2015, §§ 45-50).
34. Somut olayda hakkındaki mahkûmiyet hükümleri 10/10/2016
tarihinde kesinleşen başvurucunun, bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih
itibarıyla tazminat talebinde bulunması için 5271 sayılı Kanun'un 142.
maddesinde öngörülen dava açma süresi geçmiş bulunmaktadır (bkz. § 24). Bu
nedenle söz konusu tazminat yolunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiası
bakımından ulaşılabilir olmadığı ve dolayısıyla başvurucunun mağduriyetini
giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı
açıktır.
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
36. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza
soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin makul sürede yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip
olduğu belirtilmiştir (Murat Narman,
B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 60; Halas
Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, § 66).
37. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan "serbest bırakılmayı isteme" hakkı
uyarınca, bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında tutuklu olan
kişiler ilgili yargı mercilerinden serbest bırakılmalarına karar verilmesini
talep edebilirler. Yargı organlarınca, tutukluluğun her aşamasında gerek
kişinin serbest bırakılma talebi üzerine gerekse resen yapılan incelemelerde
tutulmanın meşru nedenlerinin açıklanması Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci
fıkrasının bir gereğidir (Halas Aslan,
§ 67).
38. Anılan maddede ayrıca tutuklanan kişilerin makul sürede yargılanmayı isteme hakkına
sahip olduğu ifade edilmiştir. Hürriyeti kısıtlanarak yargılanan kişinin
yargılamanın makul sürede bitirilmesindeki menfaati, işin doğası gereği
diğerlerine göre daha fazladır. Buna göre başta savcılıklar ve mahkemeler olmak
üzere tüm kamu organları, tutuklu olarak sürdürülen soruşturma/kovuşturma
süreçlerinin -adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelere riayet edilmek
koşuluyla- süratli bir şekilde sonuçlandırılması için özenli davranmalıdırlar (Halas Aslan, §§ 68-71).
39. Öte yandan tutukluluk süresinin makul olup olmadığı
konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir
kişinin tutuklu kaldığı sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi
özelliklerine göre değerlendirilmelidir (Murat
Narman, § 61). Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı,
başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan
tutuklandığı durumlarda ise tutuklanma tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak
kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği
tarihtir (Murat Narman, § 66).
40. Bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında
sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığı öncelikle tutukluluğa ilişkin
kararların gerekçeleri üzerinden tespit edilebilir. Tutukluluğa ilişkin
kararların gerekçelerinde tutuklamanın ön şartı olan kişinin suçluluğu hakkında
kuvvetli belirti bulunduğunun, tutuklama nedenlerinin ve tutuklamanın neden
ölçülü olduğunun ortaya konulması gerekmektedir (Halas Aslan, §§ 74, 75).
41. Başlangıçtaki bir tutuklama için kuvvetli suç şüphesinin
bulunduğunun tüm delilleriyle birlikte ortaya konulması her zaman mümkün olmasa
da belirli bir süre geçtikten sonraki tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda,
kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunun somut olgularla birlikte açıklanması
gerekir (Halas Aslan, § 76).
Ayrıca belirli bir süreyi aşan tutukluluğa ilişkin devam kararlarında tutuklama
nedenlerinin soyut olarak belirtilmesi yeterli değildir (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014,
§ 70).
42. Son olarak tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda
tutuklamanın ölçülü olduğuna ilişkin olguların, özellikle tutuklamaya göre
temel hak ve özgürlüklere daha hafif etkide bulunan adli kontrol tedbirlerinin
neden yetersiz kaldığının ortaya konulması gerekir(Halas
Aslan, § 78).
43. Tutukluluğun uzun sürdüğü veya makul süreyi aştığı
şikâyetiyle yapılan bireysel başvurularda, tutukluluğa ilişkin gerekçelerin
ilgili ve yeterli olmadığı veya tutuklu olarak sürdürülen soruşturma/kovuşturma
süreçlerinin kamu organlarının özen yükümlülüğü ile bağdaşmayan tutumları
nedeniyle tamamlanmadığı kanaatine varılırsa tutukluğun makul süreyi aştığı
sonucuna ulaşılacaktır (Halas Aslan,
§§ 82, 83).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
44. Başvurucu; silahlı terör örgütüne üye olma,devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma, kamu
malına zarar verme (üç kez), kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız
katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama (üç kez), tehlikeli maddeleri
izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme (beş kez), toplantı ve yürüyüşlere
silah veya 23. mad. belirtilen aletlerle katılma (üç kez), görevi yaptırmamak
için direnme (üç kez) suçlarıyla suçlanmış ve 7/12/2012 tarihinde
tutuklanmıştır. Tutuklu olarak sürdürülen yargılama sonunda ilk derece
mahkemesinin 11/2/2016 tarihli kararı ile başvurucunun mahkûmiyetine ve hükümle
birlikte tutukluluğun devamına karar verilmiştir. Böylece başvurucunun bir suç
isnadına bağlı olarak tutulması, mahkûmiyet tarihinde sona ermiştir. Anılan
mahkûmiyet hükmünün Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği, böylece
başvurucunun tutulmasının yeniden suç isnadına bağlı hâle dönüşmediği
görülmektedir. Buna göre başvurucu 7/12/2012-11/2/2016 tarihleri arasında 3 yıl
2 ay 4 gün süreyle bir suç isnadına bağlı olarak hürriyetinden yoksun
bırakılmıştır.
45. Başvurucunun isnat edilen suçlar yönünden kuvvetli suç
şüphesi altında bulunduğu ilk tutuklama kararı da dâhil olmak üzere tutukluluğa
ilişkin tüm karalarda vurgulanmıştır. Başvurucu hakkında verilen 11/2/2016
tarihli tutukluluğun devamı kararında suç şüphesine ilişkin olay tutanakları, arama el koyma tutanakları, tape kayıtları, müşteki ifadeleri, sanık savunmaları ve
fotoğraf teşhis tutanakları gibi somut delillere atıfta
bulunulmuştur. Anılan delillerin içeriği dikkate alındığında tutukluluğun ön
şartı olan kuvvetli suç şüphesi yönünden Mahkeme kararlarının açıklayıcı ve
yeterli olduğu görülmektedir.
46. Bu belirlemeler karşısında başvuru konusu yargılama
kapsamında 7/12/2012 tarihinde tutuklanan ve 11/2/2016 tarihinde mahkûmiyet
hükmü verilen başvurucunun, 10/10/2016 tarihli Yargıtay ilâmıyla silahlı suç
örgütüne üye olma, 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa
muhalefet ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina ve tesise yönelik mala zarar
verme suçları yönünden hükümlerin onanmış olduğu anlaşılmaktadır. 10/10/2016
tarihi itibarıyla “suç isnadına bağlı olarak” verilen bir tutuklama kararı
olmamakta; hürriyetten yoksun bırakılmanın nedenini bu aşamada ilk derece
mahkemesince verilen mahkûmiyet hükmü oluşturmaktadır. Yargıtayca
bozulan suçlar yönünden Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/4 sayılı dosya
üzerinden devam eden yargılamada da bu durum dikkate alınarak başvurucunun
tutukluluk durumuyla ilgili bir değerlendirme yapılmamıştır. Başvuru konusu
yargılama kapsamındaki bir kısım suçlar yönünden bozma kararı sonrasında
yargılama bu aşamada varlığını devam ettirmekte ise de,
11/2/2016 tarihinde mahkûmiyet hükmüyle birlikte verilen tutukluluğun devamına ilişkin
karar, başvurucunun hürriyetinin kısıtlanmasına tek başına ve “suç isnadına bağlı olma” halinden
bağımsız olarak neden olmaktadır (Fikret
Eskin, B. No: 2012/348, 4/12/2013, §§ 48,49).
47. Derece mahkemelerinin gerekçelerinde yer alan tutuklama nedenlerine
ilişkin açıklamalar incelendiğinde, öncelikle suçun 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve Kanun gereği "tutuklama
nedeni varsayılabilen" suçlar arasında olmasına değinildiği, ayrıca suçun
niteliğine, suça ilişkin Kanun'da öngörülen cezanın süresine ve tutuklama
tedbirinin ölçülü olmasına dayanıldığı görülmektedir. Kişinin mahkûmiyeti
hâlinde alacağı hapis cezanın ağırlığı, kaçma şüphesinin varlığına işaret eden
durumlardan biridir. Başvurucunun suç işleme eğilimi ve suçların niteliği de
dikkate alındığında mahkemelerce verilen tutukluluğun devamı kararlarındaki
gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın
meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk
hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi dikkate alındığında
ilgili ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.
48. Öte yandan başvurucunun yargılandığı dava, 2012 yılı içinde
çeşitli tarihlerde gerçekleşen olaylar nedeniyle işlenen nitelikli çeşitli
suçlardan sekiz sanık hakkında devam etmiştir. Dava, temelde silahlı terör
örgütü üyeliği ve bu kapsamda gerçekleştirilen toplumsal eylemler nedeniyle
işlenen suçlara ilişkin olup yargılama sonucunda başvurucunun da aralarında
olduğu bir kısım sanık silahlı terör örgütü
üyeliği, kamu malına zarar verme ve 2911 sayılı Kanun'a muhalefet
suçlarını ve diğer suçları işlediği sonucuna varılmıştır. Van 5. Ağır Ceza
Mahkemesinin (TMK mülga 10. madde ile görevli) E.2014/52 ve Hakkâri 1. Ağır
Ceza Mahkemesinin E.2014/243 sayılı dosya üzerinden yürütülen yargılamada on
altı kez celse açmıştır. Mahkeme sanık savunmalarını almış, müştekileri ve
ulaşılabilen tanıkları dinlemiş, sair delillerin toplanması işlemlerini
tamamlamıştır. Bu itibarla genel olarak davanın yürütülmesinde derece
mahkemelerince bir özensizlik gösterildiği tespit edilmemiştir.
49. Başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin derece
mahkemelerince açıklanan gerekçelerin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru
nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması ve davanın
yürütülmesinde bir özensizliğin bulunmaması dikkate alındığında 3 yıl 2 ay 4
günlük tutukluluk süresinin somut olayın koşullarında makul olduğu sonucuna
varılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci
fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında güvence altına
alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
31/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.