TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NEVZAT DERELİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4521)
|
|
Karar Tarihi: 7/2/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucu
|
:
|
Nevzat
DERELİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ölüm olayına ilişkin olarak etkili bir ceza soruşturması
yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu soruşturma dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun 24/1/1966 doğumlu ağabeyi S.D. 30/7/2014 günü
saat 22.30 sıralarında Edirne-Hasanağa köyü yolunda
yaralı vaziyette bulunmuştur. Olay yerinde S.D.nin
yanında bir motosiklet olduğu da görülmüştür. S.D., bilinci kapalı bir şekilde
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine götürülmüştür. Trakya
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde hastayı muayene eden Dr. E.A. çeşitli
tetkikler yaptıktan sonra aşağıdaki raporu tanzim etmiştir:
"...Subdural
kanama [beynin yüzeyinde kan toplanması] saptanan hastanın durumunun basit tıbbi müdahaleyle
giderilemeyeceği anlaşılmış olup, hayati tehlikesinin olduğunu, şahsın
koklamakla aşırı derecede alkollü olduğunu bildirir (...) kanaat
raporudur."
9. Dr. E.A. ayrıca hastanın harici muayenesinde darp izine
rastlanmadığını belirten bir rapor düzenlemiştir.
10. Olay Ölümlü/Yaralamalı Trafik Kazası Tespit Tutanağı'nda aşağıdaki şekilde özetlenmiştir:
"30. 07.2012 günü 22.30 sıralarında
Edirne-Hasanağa (eski Hamzabeyli yolu) yolunda tek
taraflı yaralamalı trafik kazası ihbarı üzerine olay yerine gidilerek yapılan
incelemede; Sürücü [S.S.] yönetimindeki [...] plakalı motosiklet ile Hasanağa Köyünden Edirne istikametine eski (D-535)
Hamzabeyli yolu istikametinden gelirken Edirne-Lalapaşa yolu ayrımına 20 metre
kala direksiyon hakimiyetini kaybederek devrilmesi sonucu tek taraflı
yaralamalı trafik kazası meydana gelmiş olup sürücü [S.S.nin]
hayati tehlikesi mevcut olduğundan alkol ölçümü yapılamamıştır."
11. 31/7/2014 günü saat 03.01'de kolluk görevlileri tarafından
başvurucunun ifadesi alınmıştır. Başvurucu ifadesinde özetle olayı jandarmadan
öğrenmesi üzerine hemen hastaneye gittiğini, hastaneye geldiğinde ağabeyinin
bilinci kapalı bir şekilde beyin ameliyatına alındığını öğrendiğini ifade
etmiştir. Başvurucu, ağabeyinin Edirne Devlet Hastanesinde çalışmakta olup Hasanağa köyünde ikamet ettiğini, ağabeyinin ikameti olan Hasanağa köyüne ... plakalı motosiklet ile gidip geldiğini,
kazanın muhtemelen işten dönerken meydana geldiğini belirtmiştir. Başvurucu,
kazanın meydana geldiği yolu ağabeyinin hiçbir zaman kullanmadığını, genellikle
eski yol diye tabir edilen Karabayır mevkiinden köye
gidip geldiğini ifade etmiştir. Başvurucu son olarak ağabeyinin olay günü saat
18.30 sıralarında sigara almak için kendisinden 20 TL aldığını, bu sırada
ağabeyinin yanında uzun zamandır arkadaşı olan T. isminde soyadını bilmediği
bir kişinin olduğunu belirtmiştir. Olay günü ifadesi alınan A.D. (ölen kişinin
diğer kardeşi) başvurucunun ifadesine benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi gören S.D.nin
ise sağlık durumunun kötü olması nedeniyle ifadesi alınamamıştır.
12. S.D., Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yapılan
tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak 2/8/2014 tarihinde yaşamını
yitirmiştir. S.D.nin 2/8/2014 tarihinde yaşamını
yitirmesi üzerine Cumhuriyet savcısı ile Edirne Adli Tıp şube müdürü olarak
görev yapan Dr. Y.S.nin de katılımıyla ölü muayene
işlemi gerçekleştirilmiştir. Ölü muayene işlemine kimlik tanığı sıfatıyla
katılan, ölen kişinin kardeşi A.D. olayın meydana gelmesinde başka bir kişinin
dahlinin bulunmadığını, kardeşinin kaza neticesinde yaşamını yitirdiğini belirtmiştir.
Dr. Y.S., ölü muayene işlemindeki bulguları ve Trakya Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi kayıtlarını dikkate alarak kişinin kesin ölüm sebebinin
trafik kazası ile oluşması mümkün, ağır künt kafa
travmasına bağlı olarak gelişen beyin kanaması olduğu kanaatinde olduğunu
bildirmiştir. Cumhuriyet savcısı, kişinin kesin ölüm sebebinin tespit edilmesi
nedeniyle başkaca yapılması gereken bir işlem kalmadığı sonucuna ulaşarak ölü
muayene işlemini sonlandırmıştır.
13. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı, S.D.nin
olay tarihinde alkollü olması nedeniyle Hasanağa köyü
yol ayrımında motosikletiyle tek taraflı trafik kazası yaptığı, şahsın tüm
müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdiği, gerçekleştirilen ölü
muayene işlemi sonucunda "ölümün trafik
kazası ile oluşması mümkün ağır künt kafa travmasına
bağlı gelişen beyin kanamasından" meydana geldiğinin
anlaşıldığı, olayda herhangi bir kimsenin kastı, kusuru veya tedbirsizliği
olmadığı gerekçesiyle olay hakkında 4/8/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına
karar vermiştir.
14. Başvurucu, tüm deliller toplanmadan kovuşturmaya yer
olmadığına karar verildiği iddiasıyla anılan karara itiraz etmiştir. Başvurucu;
itiraz dilekçesinde özetle kaza yapan motosikletin arka tarafından darbe almış
olduğunu, olay gecesi ağabeyi ile beraber olan T. adlı kişinin ifadesinin
alınmadığını, 112 Acil Servis ve 156 Jandarma hattını arayan şahısların ses
kayıtlarının alınmadığını belirterek olay hakkında etkili bir soruşturma
yürütülmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca Trafik Kazası Tespit Tutanağı'nda ağabeyinin Hasanağa
köyünden Edirne istikametine giderken kaza yaptığı belirtilmiş ise de yaptığı
araştırmalar neticesinde söz konusu olayın Edirne'den Hasanağa
Köyüne doğru giderken meydana geldiğini öğrendiğini, ağabeyinin kaza yerinde
nasıl bulunduğuna ilişkin herhangi bir tutanağın dahi olmadığını ifade
etmiştir. Başvurucu dilekçesinde son olarak bir aracın ağabeyinin kullandığı
motosiklete çarparak kazaya sebebiyet verdiğini düşündüğünü belirtmiştir.
15. Edirne Sulh Ceza Hâkimliği 8/8/2014 tarihinde başvurucunun
itirazının reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu 19/8/2014 tarihinde Bakanlığa bir dilekçe yazarak
anılan kararın kanun yararına bozulması talebinde bulunmuş ise de bu yoldan
olumlu bir netice alamamıştır.
17. Başvurucu 11/9/2014 tarihli bir dilekçe ile tekrar Edirne
Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuştur. Başvurucu dilekçesinde özetle
ağabeyinin kaza yapmadığını, abisinin ölümü ile neticelenen olaya kaza süsü
verildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; bu dilekçesinde kendisinin içkili bir
lokanta işletmekte olduğunu, 10/9/2014 tarihinde işyerine gelen O.T. adlı
kişinin bir miktar alkol aldıktan sonra kendisine ağabeyinin kaza yapmadığını
söylediğini, olaya kaza süsü verildiğini ifade ettiğini, ayrıca A.T. isimli
şahsın olay yerinde olduğunu söylediğini, kendisinin A.T. adlı kişinin orada ne
aradığını sorması üzerine O.T.nin "Karıştırma oraları." diye karşılık
verdiğini belirtmiştir. Başvurucu; ağabeyi ile A.T. adlı kişi arasında köyde
yaşanan olumsuzluklardan dolayı bir husumetin olduğunun köy halkınca
bilindiğini, A.T. adlı kişinin olay saatlerinde Hasanağa
köyüne gittiğini, bu durumun O.B. adlı kişinin bilgisine başvurulması hâlinde
de anlaşılacağını ifade etmiştir. Başvurucu dilekçesinde ayrıca olay yerine
giden 112 Acil Servis ambulansında görevli kadın personelin olay yerine
vardıklarında bir kişinin orada olduğunu söylediğini, bu personelin ayrıca
kafadaki künt travmanın düşmeden değil de sert bir
cisimle de yapılmış olabileceğini söylediğini belirtmiştir. Başvurucu
dilekçesinde son olarak olay gecesi ağabeyinin gizli numaralı bir telefonla
yedi görüşmesinin olduğunu ancak bu konuda bir araştırma yapılmadığını, bunun
yanı sıra 112 Acil Servis, 156 Jandarma ve 155 Polis İmdat hatlarını arayan kişilerin
kim olduklarının araştırılması hâlinde yeni bilgiler elde edilebileceğini ifade
etmiştir.
18. Başvurucunun bu dilekçesi üzerine olay hakkında Edirne
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2014/10196 sayılı yeni bir soruşturma
başlatılmıştır.
19. Başvurucu, olay hakkında yeniden soruşturma başlatılması
üzerine Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına muhtelif tarihlerde birçok dilekçe
sunarak olayın aydınlatılması talebinde bulunmuştur. Başvurucu bu
dilekçelerinde genel olarak 11/9/2014 tarihli dilekçesindeki iddialarını
yinelemiş ve olay hakkında bilgisi olabilecek kişilerin isimlerini Savcılığa
bildirerek bu kişilerin ifadelerinin alınması talebinde bulunmuştur. Başvurucu
bu dilekçelerinde ayrıca ağabeyi ile A.T. arasındaki husumetin A.T.nin kız kardeşi Ç.T. ile ağabeyinin gönül ilişkisinden
kaynaklandığını, bu sebeple Ç.T. adlı kişinin ifadesinin alınması gerektiğini,
ağabeyinin Ç.T. adlı kişiyle olay günü Edirne Devlet Hastanesi bahçesinde bir
görüşme yaptığını, Edirne Devlet Hastanesi kamera kayıtlarından bu hususun
tespit edilebileceğini, olayın bu görüşmeden sonra başlamış olduğunu
belirtmiştir.
20. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun 11/9/2014
tarihli ifadesinde adı geçen ve olayın kaza olmadığını iddia ettiği belirtilen
O.T. adlı kişinin ifadesini 24/9/2014 tarihinde almıştır. O.T.nin
ifadesi şöyledir:
"Maktul [S.D.] benim baba tarafından uzak şekilde akrabam-dayım
olur. 10 Eylül 2014 tarihinde Nevzat Dereli'nin
işletmiş olduğu meyhaneye giderek bir miktar alkol aldım. Yanımda arkadaşım
sanayide ustalık yapan N. isimli şahıs vardı. Nevzat Dereli isimli şahıs aynı
zamanda benim dayım olur. Kendisi bizim masaya gelerek bizim masaya oturdu.
Kendisi bana [S.D.nin] kafatası arkasında 2 tane derin darbe izi olduğunu,
ağabeyinin düştüğü yerde vücudunun komple su dökülmüş gibi ıslak olduğunu,
yüzünün sağ ve sol tarafında herhangi bir yaralanma izinin bulunmadığını,
motosikletin ayakları arasında olduğunu, motosikletin maktülün
ayaklarının arasında kayıp gitmediğini söyledi. Ben de bunun üzerine şahsa olay
şüpheli gibi duruyor, haklılık payın olabilir ancak bu işi Savcılık Makamı
çözer diye karşılık verdim. Sonrasında [A.D.] isimli diğer dayım gelerek masaya oturdu, ancak
kendisiyle bu konu hakkında konuşmadık. Nevzat Dereli isimli şahsın
dilekçesinde belirttiği gibi ben [S.D.nin]
kaza yapmadığını, ölümüne kaza süsü
verildiğini, [A.T.] isimli
amcamın oğlu olan şahsın olay yerinde olduğu gibi herhangi bir söylemde
bulunmadım. Şahsın dilekçesinde belirttiği bu hususlar gerçek dışıdır. Yine
olay gecesi ve saatinde [A.T.]
isimli şahsın Hasanağa köyüne gitmiş olduğunu Nevzat
Dayım beyan etmiş ise de; olay günü ve gecesinde [A.T.] benimle beraber K. birahanesinde saat 22:30'a kadar
alkol aldık. Sonrasında [A.T.] Hasanağa köyünde bulunan evini kontrol etmeye gitmek için
yanımdan ayrıldı. Söz konusu köy Edirne Merkeze yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta
bulunmaktadır. Olay sabahı ben olaydan haberdar olduğumda ilk önce Nevzat
dayımı aradım. Telefona cevap vermeyince bu sefer [A.] Dayımı aradım. Kendisine olayın doğru olup
olmadığını sordum. Kendisi bana doğru olduğunu söyledi. Ben de bunun üzerine
elimizden gelen bir şey varsa yapabileceğimi söyledim. Sonrasında ben kuzenim [A.T.yi] aradım. Akşam köyde kaza olduğunu, söz konusu kazayla ilgili bir
duyumu olup olmadığını sordum. Kendisi de bana "[S.] Dayım mı" dedi. Ben de kendisine bu durumu
nereden duyduğunu sordum. Kendisi de bana "akşam yanımdan köye gitmek için
ayrılıp köye doğru seyir halinde olduğu sırada polis ekiplerini ve polis ekiplerininyanında dayım [S.nin] kullanmış olduğu motosiklete benzer bir motosiklet
olduğunu gördüğünü söyledi. Sonrasında tam olarak emin olmadığı için yoluna
devam ettiğini söyledi. Dayım Nevzat'ın dilekçesinde belirtmiş olduğu üzere
diğer dayım [S.D.] ile kuzenim [A.T.] arasında benim bildiğim ve duyduğum kadarıyla
herhangi bir husumet bulunmamaktadır. Niye ifadesinde böyle bir söylemde
bulunduğunu tahmin edemiyorum. Olaydan sonra Nevzat Dayım'da
bir takım değişiklikler oldu. Herhalde kendisi söz
konusu ağabeyinin vefat etmesi olayını hazmedemediği için etrafında bulunan
kişilere başvurarakbir takım çıkarımlarda bulunmak
istiyor. Şahsın benimle yapmış olduğu konuşmaların dilekçesinde belirttiği
hususlar ile herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır (...)"
21. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı doğrultusunda
kolluk görevlileri tarafından A.T. adlı kişinin şüpheli sıfatıyla ifadesi
alınmıştır. A.T.nin 23/10/2014 tarihli ifadesinin
ilgili kısımları şöyledir:
"Benden şikayetçi olan Nevzat DERELİ isimli
şahsı aynı köyden olmamız ve akrabamız olması sebebiyle tanırım ve bilirim.
Nevzat DERELİ'nin kardeşi [S.D.nin] trafik kazası
geçirdiği akşam ben Edirne Kıyık Semtinde bulunan K. birahanesinde akrabam olan
[O.T.] ve [O.T.nin] ustası olan N.
isimli şahıs ile birlikte oturup alkol aldık. Daha sonra ben saat 22.30 - 23.00 arası yanlarından kalktım ve Hasan Köyündeki
evimizde bulunan köpeğime ekmek vermek için [...] plakalı aracım ile Edirne'den Hasanağa
Köyüne giderken, Hasanağa köyüne giden eski yolun ve
yeni yolun birleştiği yerde trafik polislerini ve bir motosikleti yolun
kenarında bulunan şarampol içinde yatık vaziyette gördüm. Ancak polislerin
yanında ya da motosikletin yanında herhangi bir kimse yoktu. Ben burada
durmadım ve yoluma devam ederek, Hasanağa köyüne
gittim. Köpeğime ekmek verdikten sonra 30 dakika ya da 45 dakika kadar sonra
geriye döndüğümde, bahse konu yerde motosiklet ya da trafik polisleri yoktu.
Ben bahse konu yerde [S.D.nin] kaza yaptığını görmedim, kaza yerinde durmadım ve
112 Acil Servisini aramadım. Olay yerinde ambu1ans görmedim, Benim
[S.D.] ile aramda husumet yoktur.
Olayın ertesi günü [O.T.] beni
telefon ile aradı ve bana [S.D.nin] kaza yaptığını söyledi, ben de kendisine akşam köye
giderken yolda polisleri gördüğümü söyledim.[O.T.] bu konuşmayı ambulans gördüğümü anlamış ve Nevzat DERELİ'ye benim köye olay akşamı gittiğimi ve ambulans
gördüğümü söylemiş,[O.T.] daha
sonra bu yanlış anlaşılmayı C. Savcılığında ifade vererek düzeltmiş. Nevzat
DERELİ isimli şahıs bu konular ile ilgili bana iftira atmaktadır. Ben bu konu
ile ilgili suçlamayı kabul etmiyorum (...)"
22. Kolluk görevlileri Edirne Cumhuriyet Başsavcılığının
talimatı doğrultusunda 27/11/2014 tarihinde A.T.nin
kız kardeşi Ç.T.nin ifadesini almıştır. Ç.T.
ifadesinde özetle S.D.yi
aynı köyde yaşamaları nedeniyle uzun zamandır tanıdığını, iddia edildiği gibi
S.D. ile herhangi bir gönül ilişkisinin olmadığını, sadece 15-16 yıl önce S.D.nin kendisini istediğini ancak kendisinin karşılık
vermemesi ve olayı duyan babasının böyle bir şeyin olmayacağını söylemesi
üzerine konunun kapandığını, bu olay nedeniyle aileler arasında herhangi bir
husumetin oluşmadığını belirtmiştir. Ç.T. ayrıca 30/7/2014 tarihinde Edirne
Devlet Hastanesine gitmediğini, son iki yıldır S.D.yi hiç görmediğini ifade etmiştir.
23. Başvurucu, Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu
dilekçelerde ağabeyini kaldırıldığı hastanede ilk muayene eden doktorun olayın
trafik kazası sonucu meydana gelmediğini beyan ettiğini iddia etmiştir. Bunun
üzerine Edirne Cumhuriyet Başsavcılığının talimatları doğrultusunda 3/11/2014
tarihinde Dr. E.A.nın
ifadesi alınmıştır. Dr. E.A. ifadesinde özetle ölü durumda hastaneye getirilen
şahsın tomografisinin çekildiğini ve yaşama döndürülmeye çalışıldığını, şahısta
darp ve vurma izi olmadığını, şahsın vücudunda kaza yapmış gibi bulguların da
olmadığını, şahsın beyin kanaması nedeniyle motosikletten düşüp düştüğü yerde
öldüğünü düşündüğünü belirtmiştir. Dr. E.A. ayrıca şahsın darbedildiğini
düşünmediğini ifade etmiştir.
24. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı doğrultusunda
başvurucunun ilk ifadesinde adı geçen (bkz. § 11) ve olay günü S.D. ile
birlikte belli bir süre vakit geçiren T.E.nin ifadesi
kolluk görevlileri tarafından alınmıştır. T.E. ifadesinde özetle ölen S.D.yi 2000 yılından beri
tanıdığını, olay günü saat 15.00'ten saat 20.30-21.00 sıralarına kadar iki
farklı lokantada alkol aldıklarını, S.D.nin "Yarın işe gideceğim,erkenden
eve gideyim." diyerek
saat 20.30-21.00 sıralarında yanından ayrıldığını belirtmiştir. T.E., S.D.nin her zaman kullandığı motosikletini Edirne Devlet
Hastanesinin bahçesinden alarak Hasanağa köyüne
gitmek üzere yanından ayrıldığını ifade etmiştir.
25. Soruşturma kapsamında olay günü 112 Acil Servis ambulansında
görev yapan kişilerin de ifadesi alınmıştır. Acil tıp teknisyeni olarak görev
yapan H.İ.A. adlı kişi ifadesinde özetle olay yerine vardıklarında hastanın
bilincinin kapalı olduğunu, bu sırada olay yerinde kendilerinden başka hiç
kimsenin olmadığını, mazot akıttığı için motosikleti geri aldığını, şahısta
herhangi bir darp izi olmadığını, şahsın kanamasının da bulunmadığını hatta
kendisinde sıyrık bile olmadığını, şahsın gözle görülecek hiçbir şeyinin
olmadığını ifade etmiştir. H.İ.A., şahsın hayati tehlikesinin olduğunu, bu
sebeple emniyet görevlilerini beklemeden şahsı hastaneye götürdüklerini
belirtmiştir. Olay günü 112 Acil Servis ambulansında görev yapan diğer kişiler
de H.İ.A.nın ifadesine
benzer şekilde beyanda bulunmuşlardır.
26. Olay hakkındaki soruşturma kapsamında ayrıca Edirne 112 Acil
İl Ambulans Servisine olayın kim tarafından bildirildiği hususu
araştırılmıştır. Bu araştırma kapsamındaEdirne 112
Acil İl Ambulans Servisini arayan kişinin M.E. olduğu tespit edilmiş ve bu
kişinin ifadesi alınmıştır. M.E. ifadesinde özetle olay günü saat 22.00
sıralarında Hasanağa köyünden Edirne merkezine
giderken Hasanağa köyü çıkışında yolun kenarında bir
ışık fark ettiğini, dikkatle baktığında bunun bir motosiklet ışığı olduğunu
anladığını, daha sonra duraklamadan yoluna devam ettiğini ve bu sırada
ambulansın numarası aklına gelmediği için ilk önce 155 Polis İmdat hattını
aradığını, 155 Polis İmdat hattının telefonu çalarken ambulansın numarası
aklına geldiği için polisle hiç konuşmadan 112 Acil Servis hattını arayarak Hasanağa köyü girişinde bir trafik kazası olduğunu
bildirdiğini, daha sonra hiç duraklamadan yoluna devam ettiğini belirtmiştir.
Başvurucu, ilerleyen vakitlerde kendisini hemşire olarak tanıtan bir kişinin
telefon açarak olay yerini bulamadıklarını söylediğini, bunun üzerine olay yerini
tekrar anlattığını, yine bulamazlar diye olay yerine kendisinin de döndüğünü,
olay yerine geldiğinde ambulansı orada gördüğünü, kaza yapan şahıs ambulansa
kaldırılmış olduğundan onu göremediğini, olaydan iki gün sonra kazaya karışan
şahsın kendi köylerinde ikamet eden S.D. adlı kişi olduğunu öğrendiğini ifade
etmiştir. M.E. son olarak ölen kişiyle aralarında herhangi bir husumet
bulunmadığını belirtmiştir.
27. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı, S.D.nin
olay günü Ç.T. adlı kişiyle Edirne Devlet Hastanesi bahçesinde bir görüşme
yapıp yapmadığını tespit edebilmek için Edirne Devlet Hastanesinin kamera
kayıtlarının bulunup bulunmadığını araştırmıştır. Edirne Cumhuriyet
Başsavcılığının 30/10/2014 tarihli müzekkeresi doğrultusunda kolluk
görevlilerince bu husus araştırılmış ancak olay gününe ait kamera kaydının
bulunmadığı, kayıtların otomatik olarak silindiği bilgisi edinilmiştir. Bununla
birlikte Edirne Devlet Hastanesi Güvenlik Şefi H.C. ile yapılan görüşmede, S.D.nin olay günü saat 21.57'de kendisine ait motosikletle
arkasında oturan kimliği tespit edilemeyen bir şahısla Edirne Devlet
Hastanesinden çıktığı tespit edilmiştir.
28. Başvurucu, ağabeyinin motosikletinin arkasında bulunan
şahsın E.S.S. adlı kişi olduğunu iddia etmiştir. Bunun üzerine ifadesi alınan
E.S.S. özetle olay günü S.D. ile hiçbir şekilde görüşmediğini ve S.D.nin motosikletinin arkasına yolcu olarak kesinlikle
binmediği belirtmiştir.
29. Soruşturma kapsamında S.D.nin
kullandığı telefonun 30/7/2014-31/7/2014 tarihleri arasına ilişkin HTS
kayıtları da incelenmiştir. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığından (TİB) getirtilen görüşme dökümlerini incelemiş ve S.D.nin saat 19.00'dan itibaren herhangi bir kimseyle
görüşme yapmadığını tespit etmiştir.
30. Başvurucu; Edirne Cumhuriyet Başsavcılığından şüpheli A.T.
ve A.T. ile birlikte hareket ettiklerini değerlendirdiği A.R.E., İ.C.E., O.T.
ve M.E. adlı kişilerin cep telefonu sinyal bilgilerinin tespit edilmesi
talebinde bulunmuştur. Başvurucu ayrıca ağabeyi S.D.nin
cep telefonu sinyal bilgilerinin de tespit edilerek bu kişilerin cep telefonu
sinyal bilgileriyle kesişip kesişmediğinin tespit edilmesini Edirne Cumhuriyet
Başsavcılığından talep etmiştir.
31. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma kapsamında elde
ettiği verileri değerlendirerek 17/12/2014 tarihli karar ile olay hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı, S.D.nin yaşamını yitirmesi ile neticelenen olayda kasten
öldürme iddialarını destekleyecek herhangi bir somut delilin bulunmadığını,
kasten öldürme iddialarının soyut nitelikte kaldığını, şüphelinin ölen kişiye
yönelik herhangi bir eylemde bulunduğunu gösteren somut bir delile
ulaşılamadığını, ölen kişinin yakınlarının iddialarının soyut suç isnadından
öteye gitmediğini belirtmiştir. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı, somut olayda
cep telefonu sinyal bilgilerinin araştırılmasını gerektirecek somut delillerin
bulunmadığını göz önünde bulundurarak bu konuda herhangi bir araştırma
yapılmasını gerekli görmemiştir.
32. Başvurucu; toplanmasını istediği bazı delillerin
toplandığını ancak delillerin önemli bir kısmının toplanmadığını, somut olayda
tüm delillerin toplanması gerektiğini belirterek anılan karara itiraz etmiştir.
33. Edirne Sulh Ceza Hâkimliği 13/1/2015 tarihinde başvurucunun
itirazının reddine karar vermiştir.
34. Başvurucu, anılan karardan 3/3/2015 tarihinde haberdar olmuş
ve 11/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Mahkemenin 7/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu; ağabeyinin ölümü ile neticelenen olayın kaza
olmadığını, olayın kasten öldürme olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, sürat
yapmayı sevmeyen ağabeyinin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarda
belirtildiği gibi tek taraflı trafik kazası sonucu yaşamını yitirmesinin mümkün
olmadığını iddia etmiştir. Başvurucu, ağabeyinin şüpheli A.T. ve 112 Acil
Servis hattını arayan M.E. adlı kişilerle husumetinin olduğunu, bu hususun
ikamet ettiği Hasanağa köyünde herkesçe bilindiğini
belirtmiştir. Başvurucu, ağabeyinin ikamet ettiği Hasanağa
köyüne giderken A.T. ve M.E. adlı kişilerce öldürüldüğünü düşündüğünü ifade
etmiştir. Başvurucu, ağabeyinin olay günü saat 21.45 sıralarında Edirne Devlet
Hastanesinin bahçesinde şüpheli A.T. ile karşılaştığını, aynı saatlerde A.T.nin kız kardeşi Ç.T. ile Ç.T.nin
birlikte yaşadığı G.T. adlı kişinin de anılan bölgede olduğunu, bu durumu
ortaya koyan kamera kayıtlarının hastaneden alınmadığını belirtmiştir.
Başvurucu, şüpheli A.T.nin olay günü aracıyla takip
ettiği güzergâhın tespiti için MOBESE kayıtlarının araştırılabileceğini ancak
bu husus ile ilgili olarak herhangi bir araştırma yapılmadığını ileri
sürmüştür. Başvurucu, A.T. ile M.E. adlı kişilerin olay saatinde irtibatlı
olduğunu değerlendirdiğini, bu hususun ortaya konulabilmesi için TİB'den bu kişilerin cep telefonları kayıtlarının
istenebileceğini ancak somut olayda bu hususun da araştırılmadığını iddia
etmiştir. Başvurucu, şüpheli A.T. ve A.T. ile birlikte hareket ettiğini
değerlendirdiği bazı kişilerin olay saatindeki cep telefonu görüşme
kayıtlarının ve sinyal bilgilerinin araştırılmadığını belirtmiştir. Başvurucu,
olaydan sonra ağabeyini muayene eden Dr. E.A.nın olayın kaza olmadığını kendisine söylediğini,
bu doktorun kolluk görevlileri tarafından ifadesi alınmış ise de Edirne
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bizzat yeminli bir ifadesinin alınmadığını
ileri sürmüştür. Başvurucu, olayda otopsi işleminin dahi yapılmadığını ifade
etmiştir. Başvurucu, delillerin önemli bir kısmının toplanmadığını, kaldı ki
toplanan delillere göre de suçun işlendiğine dair yeterli şüphe oluştuğunu
iddia etmiş; bu iddialarla yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucu, temel olarak
kardeşinin ölümünün cinayet sonucu gerçekleşmiş olabileceğini ancak bu husus
hakkında yeterli bir araştırma yapılmadığı için olayın aydınlatılamadığını
ileri sürmüştür. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerinin özü, yaşam hakkının usul
yönü ile ilgilidir. Bu itibarla başvurucunun tüm şikâyetlerinin yaşam hakkının
usul yönü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
38. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
39. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Genel İlkeler
40. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, B.No:
2012/752, 17/9/2013, § 50). Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki
alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,bunun yanı sıra pozitif
bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını
gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§§ 50, 51).
41. Pozitif yükümlülüklerin korumaya ilişkin maddi yönünün yanı
sıra usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her
ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın
temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve
varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 54).
42. Yaşam hakkına ilişkin bu usul yükümlülüğü olayın niteliğine
bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikteki soruşturmalarla yerine
getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve
cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat
davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali
gidermek ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
55).
43. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza
soruşturmalarının amacı yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir
şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve
sorumluluklarını tespit etmek üzere adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır.
Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Anayasa'nın 17. maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir
suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaların
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği
anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 56).
44. Soruşturmanın etkililiği ve yeterliliği bakımından
soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve ölüm olayını aydınlatabilecek
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerekmektedir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
57).
45. Ölüm olayına ilişkin yapılacak etkili bir soruşturma
kapsamında yetkililerin tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi
incelemeleri ve gerektiğinde yaralanmalar ile ilgili eksiksiz ve detaylı bir
rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması, ölüm sebebinin objektif
analizinin yapılması ve söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi
için mümkün olan tüm tedbirlerin alınması gibi işlemleri yapmaları gerekmektedir.
Ölüm sebebinin veya olası sorumlulukların tespit edilmesini olumsuz yönde
etkileyecek nitelikteki her türlü eksiklik, etkili bir soruşturma yürütülmesi
açısından risk teşkil edebilecektir (Meral Eşkili, B. No: 2013/7586, 4/11/2015, § 89).
2. İlkelerin
Olaya Uygulanması
46. Başvurucu, ağabeyi S.D.nin kaza
süsü verilmiş bir cinayete kurban gittiğini ancak olay hakkında etkili bir
soruşturma yürütülmediğini ileri sürmüştür.
47. Yukarıda da belirtildiği üzere ölüm olayının üçüncü kişi ya
da kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiği yönündeki şikâyetlerle ilgili
olarak soruşturma makamlarının sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını
sağlayabilecek nitelikte bir ceza soruşturması yürütme yükümlülüğü
bulunmaktadır. Kasıtlı bir eylem sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
mağdura/mağdurlara sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı ihlalini gidermek ve
mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir. Dolayısıyla cinayet
iddiasına ilişkin şikâyetler yönünden tüketilmesi gerek uygun başvuru yolunun
ceza soruşturması olduğu açıktır. Bu nedenle somut olayda soruşturma
makamlarının cinayet iddiası ile ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütüp
yürütmediğinin incelenmesi gerekir.
48. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde
soruşturma makamları tarafından başvurucunun ağabeyinin ölüm olayı ile ilgili
olarak iki farklı soruşturma yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
49. Olayın hemen sonrasında başlatılan ilk ceza soruşturması,
olayın tek taraflı trafik kazası sonucu meydana geldiği gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla neticelenmiştir. Başlatılan ilk
soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler incelendiğinde soruşturma makamları
tarafından olayla ilgili olarak çeşitli araştırmalar yapıldığı görülmektedir.
Bu kapsamda soruşturma makamları tarafından olay hakkında resen bir ceza
soruşturması başlatılmış, olay yeri incelemesi yapılarak olay yerinin
fotoğrafları çekilmiş, kişinin olaydan üç gün sonra yaşamını yitirmesi üzerine
ölü muayene işlemi gerçekleştirilmiştir. Soruşturma makamlarınca yapılan bu
araştırmalarda olayın cinayet olabileceği şüphesini uyandıran herhangi bir
delil elde edilememiştir. Ayrıca başvurucu ile ölen kişinin diğer kardeşi A.D.nin ifadesi soruşturma makamları tarafından alınmıştır.
Gerek başvurucu gerekse A.D. bu ifadelerinde olayın cinayet olabileceği yönünde
bir iddiayı dile getirmemiştir. Hatta ölen kişinin kardeşi A.D. kimlik tanığı
sıfatıyla katıldığı ölü muayene işlemi sırasında verdiği ifadede; olayın
meydana gelmesinde başka bir kişinin dahlinin bulunmadığını, kardeşinin kaza
neticesinde yaşamını yitirdiğini belirtmiştir. Olayın cinayet olabileceği
şüphesini uyandıran herhangi bir bilgi ve belgeye bu aşamada soruşturma
makamlarınca ulaşılamadığı ve ölen kişinin yakınları tarafından olayın cinayet
olabileceği yönünde bir iddianın bu aşamada ileri sürülmediği dikkate
alındığında Edirne Cumhuriyet Başsavcılığının tedavi kayıtlarından da
faydalanmak suretiyle Edirne Adli Tıp Şube Müdürü eşliğinde gerçekleştirilen
ölü muayene işlemindeki bilgilerle yetinerek klasik otopsi işlemi yapılmasını
gerekli görmemesinin ve başvurucu tarafından olayların başladığı yer olarak
ifade edilen Edirne Devlet Hastanesinin kamera kayıtları hakkında bu aşamada
bir araştırma yapmamış olmasının somut olayın koşulları bağlamında makul olduğu
kanaatine varılmıştır.
50. Somut olayda, başvurucunun 11/9/2014 tarihli dilekçe ile
tekrar Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak ağabeyinin kaza yapmadığını
ve onun ölümü ile neticelenen olaya kaza süsü verildiğini belirtmesi üzerine
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanan önceki soruşturmadan farklı
bir soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu 11/9/2014 tarihli dilekçesinde, olayın
cinayet olduğunu ispatlamak için özellikle O.T. adlı kişinin kendisine
anlattığını iddia ettiği bazı olaylara dayanmış ve cinayetin A.T. adlı kişi
tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğinden şüphelendiğini vurgulamıştır.
Başvurucu, bu dilekçesinde O.T. adlı kişinin olayın kaza olmadığını kendisine
söylediğini belirtmiştir (bkz. § 17). Bunun üzerine soruşturma makamlarınca
O.T. adlı kişinin ifadesi alınmış ancak O.T. adlı kişi, başvurucunun
dilekçesinde anlattığı hususların gerçek dışı olduğunu, başvurucuya olayın kaza
olmadığı şeklinde bir söz söylemediğini, olay günü saat 22.30'a kadar olayın
şüphelisi olduğu ileri sürülen A.T. adlı kişiyle beraber bir lokantada alkol
aldıklarını belirtmiştir. Bu durum, soruşturma makamlarının olayın varsa
cinayet yönünün aydınlatılabilmesi için hemen harekete geçtiğini ancak bu
aşamada olayın cinayet olabileceği iddiasını destekleyecek herhangi bir delil
elde edemediklerini göstermektedir.
51. A.T. adlı kişinin şüpheli sıfatıyla soruşturma makamlarınca
ifadesi alınmıştır. A.T.nin ifadesi incelendiğinde
olay günü saat 22.30 sıralarına kadar O.T. ve O.T.nin
bir arkadaşı ile beraber bir lokantada alkol aldıklarını -O.T.nin
ifadesi ile örtüşür bir şekilde-belirttiği görülmektedir.
52. Başvuruya konu soruşturma dosyası incelendiğinde soruşturma
makamları tarafından ayrıca olay günü ölen kişiyle belli bir süre vakit geçiren
T.E., Edirne 112 Acil İl Ambulans Servisini arayan M.E. ve S.D. ile gönül
ilişkisi yaşadığı iddia edilen Ç.T. adlı kişilerin ifadelerinin alındığı ancak
bu kişilerin ifadelerinde, olayın cinayet olabileceği iddiasını destekleyecek
herhangi bir açıklama bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yine başvuruya konu
soruşturma dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden olaya ilk
müdahale eden 112 Acil Servis ambulansı görevlilerinin ve kaldırıldığı
hastanede S.D.yi ilk muayene
eden doktorun ifadelerinin alındığı ancak bu kişilerin ifadelerinin de cinayet
iddiasını destekleyecek herhangi açıklama içermediği, tanık olarak dinlenen bu
kişilerin tamamının S.D.nin vücudunda darp ve cebir
izinin bulunmadığını beyan ettiği görülmektedir.
53. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında S.D.nin
kullandığı cep telefonuna ait HTS kayıtlarının dosyaya eklendiği ve S.D.nin olay günü saat 19.00'dan itibaren herhangi bir
kimseyle görüşme yapmadığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Soruşturma
kapsamında ayrıca başvurucunun 14/10/2014 havale tarihli dilekçeyle Edirne
Devlet Hastanesi kamera kayıtlarının alınmasını talep etmesi üzerine bununla
ilgili olarak da çeşitli araştırmalar yapıldığı ancak kamera kayıtlarının
otomatik olarak silinmesi nedeniyle bu kayıtlara ulaşılamadığı anlaşılmaktadır.
54. Başvurucu, A.T. ve A.T. ile birlikte hareket ettiğini
değerlendirdiği bazı kişilerin cep telefonu sinyal bilgilerinin
araştırılmamasının ve yol güzergâhındaki kamera kayıtlarının incelenmemiş
olmasının önemli bir eksiklik olduğunu ileri sürmüş ise de soruşturma
kapsamında elde edilen hiçbir delilin başvurucunun ağabeyinin üçüncü kişi ya da
kişilerce öldürülmüş olabileceği iddiasını desteklemediği, dolayısıyla
soruşturma makamlarının başvurucunun iddialarının soyut nitelikte kalması
nedeniyle bu konularda herhangi bir araştırma yapılmasını gerekli görmemesinin
somut olayın koşulları bağlamında makul olmadığının söylenemeyeceği
değerlendirilmiştir. Somut olayda, soruşturma makamlarının cinayet iddiasını
aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durum
bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
55. Bu durumda soruşturma makamları tarafından S.D.nin üçüncü kişi ya da kişilerin eylemi neticesinde
öldürülüp öldürülmediği hususunda etkili bir soruşturma yürütüldüğü, soruşturma
kapsamında elde edilen hiçbir delilin S.D.nin üçüncü
kişi ya da kişilerce öldürülmüş olabileceği iddiasını desteklemediği sonucuna
ulaşılmıştır.
56. Sonuç olarak yukarıdaki tespitler bir arada
değerlendirildiğinde başvuruya konu soruşturmada olayın aydınlatılabilmesi için
gerekli olan adımların zamanında atılmadığı ve delillerin toplanması konusunda
gerekli özenin gösterilmediği sonucuna ulaşılması mümkün gözükmemektedir.
Başvuru konusu olayda soruşturma makamlarının elde ettikleri tüm bulgulara
ilişkin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analiz yapmadıkları da söylenemez.
57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
7/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.