TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4304)
|
|
Karar Tarihi: 14/11/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan KOÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, vazife malulü olarak kabul edilmeme işlemine karşı
açılan davada usule ilişkin imkânlar bakımından zayıf duruma düşürülme
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, sınav ve eğitim sürecini tamamlamasının ardından
2008 yılının Mart ayında komando uzman erbaş olarak Şırnak Çakırsöğüt
Jandarma Komando Tugay Komutanlığı emrine atanmıştır. Başvurucu, bu atamadan önce
sağlık kontrolünden geçirilmiş ve komando
uzman erbaş olur yönünde sağlık raporu almıştır.
9. Başvurucu, beyanına göre 7/8/2010 tarihinde başlayan pusu
dinleme görevinin ardından 9/8/2010 günü geri dönüş esnasında baygınlık geçirmiştir.
Araçla Güçlükonak Sağlık Ocağına sevk edilen başvurucu, burada bir gün müşahede
altında tutulmuş ve kendisine dört gün istirahat verilmiştir.
10. Rahatsızlığın devam etmesi üzerine başvurucu 23/8/2010
tarihinde Şırnak Asker Hastanesine sevk edilmiştir. Anılan Hastane tarafından organik mental bozukluk
tanısıyla 1/9/2010 tarihinde Diyarbakır Asker Hastanesine sevk edilen
başvurucu, bu Hastaneden de ambulans uçakla Gülhane Askerî Tıp Akademisine
(GATA) nakledilmiştir.
11. GATA bünyesinde 2010-2013 yılları arasında devam eden tedavi
süreci boyunca anksiyete bozukluğu, ensefalopati,
organik ruhsal bozukluk teşhisleriyle muhtelif tarihlerde hava
değişimi izinleri verilen başvurucunun nihai olarak 20/3/2013 tarihli raporla Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) görev yapamayacağına
karar verilmiştir. Bu raporda başvurucuya organik
veya semptomatik mental
bozukluk, epilepsi, ensofolapati tanısı
konulmuştur.
12. Başvurucunun söz konusu rapora itiraz etmesi üzerine sevk
edildiği Etimesgut Asker Hastanesi tarafından düzenlenen 26/6/2013 tarihli
raporda da GATA'nın raporunda yer alan tanıya ulaşılmıştır.
13. Sağlık durumunun kesinlik kazanmasının ardından 24/9/2013
tarihinde terhis edilen başvurucu, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından adi malul olarak kabul edilmiştir.
14. Başvurucu, maluliyetin görevi nedeniyle oluştuğunu ileri
sürerek adi malul olarak kabul edilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde dava açmıştır.
15. AYİM Üçüncü Dairesi 23/10/2014 tarihli kararıyla davayı
reddetmiştir.
16. Ret gerekçesinde öncelikle vazife malullüğü için maluliyetin
görev nedeniyle oluşması gerektiği hatırlatılmıştır. Başvurucunun intikal
esnasında birden düşerek bayıldığı ve bu durumun bir tutanak ile tespit edildiği
ancak başvurucunun birliğiyle yapılan yazışmada 2010 yılının Ağustos
ayında intikal faaliyeti yapılmadığının belirtildiği ifade edilmiştir. Bununla
birlikte askerî hizmet sırasında birden bayılan kişilerin rahatsızlığının
askerî görevin etkisiyle oluştuğunu kabul etmenin mümkün olmadığı
vurgulanmıştır. Başvurucunun rahatsızlığının askerî görevin etkisiyle
oluştuğuna dair kanıt bulunmadığı belirtilerek işlemin hukuka uygun olduğu
yönündeki ret gerekçesi oluşturulmuştur.
17. Karar oyçokluğuyla alınmıştır. Azınlıkta kalan üyenin karşıoy gerekçesinde ise başvurucunun rahatsızlığının
askerî görev koşullarından ileri gelip gelmediği hususunda bilirkişi incelemesi
yaptırılarak uyuşmazlığın sonuca bağlanması gerektiği ifade edilmiştir.
18. Ret hükmüne yönelik karar düzeltme istemi AYİM Üçüncü
Dairesinin 5/2/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
19. Başvurucu, nihai kararı 27/2/2015 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 9/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu'nun 52. maddesi şöyledir:
"Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta
oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri
gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya
mahsus olmak üzere uzatılabilir.''
21. 1602 sayılı mülga Kanun'un 56. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
''Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde;
İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
...bilirkişi, keşif, delillerin tespitine... ilişkin hükümleri uygulanır.''
22. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Danıştay
ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit
incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum
gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini
taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların,
ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 14/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; askerî göreve sağlık kontrolünden geçerek ve
sağlıklı olduğu kabul edilerek başlatıldığını, askerî görevi yerine getirirken
çatışmalara, operasyonlara katıldığını, rahatsızlığının asayiş ve güvenliğin
sağlanması için yerine getirdiği bu görevler nedeniyle oluştuğunu, bu hususlara
ilişkin iddialarının dikkate alınmadığını ve bu hususlar irdelenmeden karar
verdiğini belirterek adil yargılanma hakkı ile hukuk devleti ilkesinin ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa’nın“Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, ispata ilişkin imkânlar
bakımından dezavantajlı konuma düşürüldüğünü iddia ettiğinden başvuru
hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinden
incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
28. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma
ve adil yargılanma hakkına
sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma
hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını
mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da
içermektedir (Mehmet Fidan, B.
No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
29. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de
güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkelerine Anayasa’nın
36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil
yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması
olanaklı değildir (Mehmet Fidan,
§ 38).
30. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelir (Yaşasın Aslan, B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki
tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını
kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B.
No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
31. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme,
başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının
değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer,
§ 19).
32. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara tanık delili
de dâhil olmak üzere delillerini sunma, inceletme noktasında uygun imkânların
tanınması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması gerekir. Bu anlamda
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsiz olma iddiaları da yargılamanın
bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Ceza davaları ile medeni hak ve
yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere
yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına
alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir
(Mustafa Kupal, B.
No: 2013/7727, 4/2/2016, §§ 50-52).
33. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada
bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek
değildir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, tarafların öne sürdüğü ve esasa
etkili olan iddiaların işin mahiyetinin gerektirdiği ölçüde incelenip
incelenmediğini ve özellikle ispat külfeti konusunda taraflardan birinin
diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülüp düşürülmediğini denetleme
görevi bulunmaktadır (Ahmet Korkmaz,
B. No: 2014/16232, 25/1/2018, § 29).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
34. Somut olayda başvurucunun sağlık kontrolünden geçirilerek
askerî göreveelverişli olduğunun kabulüyle uzman
erbaş olarak atandığı, askerî görevi devam ederken bayıldığı ve ardından
gerçekleşen tedavi süreci sonucunda mental
rahatsızlık nedeniyle TSK bünyesinde görev yapamaz hâle geldiği hususunda
ihtilaf bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinde görülen davaların tarafları
arasındaki ihtilaf, başvurucunun TSK bünyesinde görev yapamaz hâle gelmesine
neden olan mental rahatsızlığın askerî görevin
etkisiyle ortaya çıkıp çıkmadığı noktasındadır. Başvurucu, komando olarak
Şırnak'ta görev yaptığı dönemde katıldığı operasyonların etkisiyle mental rahatsızlığının oluştuğunu ileri sürmüş; AYİM ise
başvurucunun mental rahatsızlığının görevin ifası
sırasında ve bu görevin etkisi ile meydana geldiğini kabule yeterli somut
dayanak bulunmadığı sonucuna ulaşarak davayı reddetmiştir.
35. Başvurucunun askerî göreve sağlıklı olarak kabul edildiği,
komando olarak Şırnak'ta görev yaptığı ve görevini yerine getirirken
operasyonlara katıldığı hususuna yönelik olarak idarenin herhangi bir itirazı
söz konusu olmamıştır. Mahkemenin bayılmanın gerçekleştiği dönemde intikal
faaliyetinin bulunmadığı yönünde tespiti olmakla birlikte başvurucunun askerlik
hizmeti boyunca operasyonlara katılmadığı gibi bir değerlendirmesi
bulunmamaktadır. Bu hâle göre başvurucunun Şırnak'ta komando olarak görev
yapması ve operasyonlara katılmış olması dikkate alındığında mental rahatsızlığının askerî görevden kaynaklandığı
yolunda öne sürdüğü iddianın temelsiz olduğu söylenemez.
36. Başvurucunun mental
rahatsızlığının askerî görevden kaynaklandığı iddiasının temelsiz olmaması bu
savın ispatlandığı anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla bu iddiaya dair daha
güçlü ve ikna edici kanıtların varlığının aranması anlaşılabilir bir durumdur.
Bununla birlikte başvurucunun mental rahatsızlığın
askerî görevden kaynaklandığını kendi imkânlarıyla ispatlamasının güçlüğü de gözönünde bulundurulmalıdır.
37. Mental rahatsızlığın sebebinin
ortaya konulmasının tıbbi incelemeyi gerektirdiği açıktır. Başvurucunun
rahatsızlığının askerî görevden ileri geldiğini tıbbi bir inceleme olmaksızın
ispatlaması mümkün değildir. Başvurucunun bu iddiası, Mahkemeye 1602 ve 2577
sayılı Kanunlarla tanınan imkân kullanılarak gerekirse bilirkişi incelemesi de
yaptırılması suretiyle açıklığa kavuşturulması gereken bir olgudur.
38. Genel ilkeler kısmında da belirtildiği üzere mahkemelerin
bilirkişi görüşüne başvurması takdirî bir husus olup
bu değerlendirme kural olarak Anayasa Mahkemesinin yetki alanı dışındadır.
Bununla birlikte davanın esasına müteallik savların uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulması adına yeterli ölçüde irdelenip irdelenmediği ve bu kapsamda
taraflardan birinin diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma getirilip
getirilmediği denetime açık hususlardır. Somut davada başvurucunun uyuşmazlığı
üzerine inşa ettiği temel iddia askerî göreve sağlıklı olarak kabul edilmesine
karşın görev esnasında katıldığı operasyonlar nedeniyle mental
rahatsızlığın oluştuğudur. Sağlık durumuna ilişkin olarak yapılacak tespitin
tıbbi inceleme gerektirdiği açıktır. Başvurucunun rahatsızlığının askerî
görevden ileri geldiğini tıbbi bir inceleme olmaksızın ispatlaması mümkün
değildir. Bu bağlamda uyuşmazlığa konu olan rahatsızlığa askerlik görevi
koşullarının neden olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulmadan sonuca
varılması davalı idareye nazaran başvurucunun zayıf bir konuma düşürülmesi
sonucunu doğurmuştur.
39. Bu hâle göre 1602 ve 2577 sayılı Kanunların tanıdığı
imkânlar dâhilinde sağlık kurumlarından tıbbi görüş alma imkânına sahip olan AYİM'in başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaya yönelik
yeterli araştırma yapmadan uyuşmazlığı sonuçlandırmasının başvurucuyu davalı
idareye nazaran zayıf bir konuma düşürdüğü ve bu durumun silahların eşitliği
ilkesiyle çeliştiği sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle yargılamaya bir bütün olarak
bakıldığında Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
42. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
43. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
44. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
45. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek
ihlalin giderilmesi ve uğradığı zararın tazminine karar verilmesi talebinde
bulunmuştur.
46. Anayasa Mahkemesi, AYİM'in usule
ilişkin imkânlar bakımından başvurucuyu davalı idareye nazaran zayıf bir konuma
düşürdüğü ve bu durumun silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiği sonucuna
varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
47.
Bu durumda silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
48. Silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği
ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil
yargılanma hakkı kapasımda silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
-Anayasa'nın geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt
bendi gereğince- yetkili idari yargı merciine GÖNDERİLMESİNE (Karar AYİM Üçüncü
Dairesinin 23/10/2014 tarihli ve E.2014/1420, K.2014/1328 sayılı kararına ait
dava dosyası ile ilgilidir.),
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
14/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.