TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NİHAT SEFER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/4443)
Karar Tarihi: 25/9/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Hüseyin MECEK
Başvurucu
Nihat SEFER
Vekili
Av. Hasan Hüseyin EVİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kolluk görevlilerinin bir gösteriye müdahalesi sırasında gerçekleşen yaralama olayıyla ilgili olarak soruşturma izni verilmemesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. 1957 doğumlu ve emekli öğretmen olan başvurucu, Gezi Parkı olayları sırasında yaralandıktan sonra vefat eden B.E.nin cenazesinin İstanbul’da defnedileceği 12/3/2014 tarihinde İzmir Konak Meydanı’nda yapılan gösteriye katılmıştır.
10. Başvurucu, toplumsal olaylara müdahale aracıyla (TOMA) yaklaşık bir metre mesafeden sıkılan gaz ve basınçlı suyla yapılan müdahalede kolunun kırıldığı ve gözlerinde yanma oluştuğu iddiasıyla araçta görevli polisler hakkında Kemeraltı Polis Merkezi Amirliği’ne müracaat etmiştir.
11. İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 12/4/2014 tarihli raporunda, vücut fonksiyonlarına etkisi ağır olan ve sağ üst kolda humerus (kolun omuzdan dirseğe kadar uzanan kısmı) parça kırığına neden olan yaranın basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyeceği kaydedilmiştir.
12. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) 4/7/2014 tarihli ve 2014/28474 Sor. sayılı yazısıyla, şikâyete konu eylemin 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında olduğu kanaatine vararak İzmir Valiliğinden soruşturma izni istemiştir.
13. İzmir Valiliği İl İdare Kurulu 5/9/2014 tarihinde, iddialara ilişkin olarak hazırlanan ön inceleme raporunda yer verilen tespitlere dayanarak soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“12. 03.2014 tarihinde saat 12.00 sıralarında Konak Meydanı saat kulesi önünde İstanbul'da ölen [B.E.] için KESK İzmir Şubeler Platformu, DİSK Ege Bölge Temsilciliği, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu ile İzmir Emek ve Demokrasi güçleri tarafından basın açıklaması yapılmak istenilmesi ve Valilik binasına yürümek istemesiyle olay yerinde bulunan rütbeli personel tarafından gruba hitaben yapılan yürüyüşün kanunlara aykırı olduğunu bildirmelerine, Valilik önüne yürümelerine izin verilmeyeceğini megafonlarla uyarmalarına rağmen olay yerinde bulunan TOMA araçlarına ve görevli polislere yerden söktükleri kilit taşları, sopa, soda şişesi ve çevreden söktükleri çöp kovaları, trafik dubalarını sürekli olarak atmaya başlamaları, atılan taşlar neticesi bazı görevli polis memurlarının yaralanması, çevrede bulunan işyerlerinin zarar görmesi, grubun 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanununa aykırı davranıp ihlal etmesiyle grubun görevli personele ve çevreye daha fazla zarar vermesini engellemek amacıyla gruba Kanunların verdiği yetki çerçevesinde müdahale edildiği, şikayetçilerin almış oldukları darp-cebir raporlarına rağmen olayla ilgili tanık göstermedikleri, müdahale yerinde görev yazısına göre sadece TOMA-2 aracının olduğunun yazıldığı ancak toplumsal olayın büyümesi sebebiyle çeşitli noktalardaki TOMA araçlarının da Konak Meydanına sevk edildikleri, o tarihte Çevik Kuvvet Şubesi bünyesinde 7 (yedi) toma ve 2 (iki) panzer aracının olduğu, bu haliyle şikayetçilerin iddiaları doğru kabul edilse bile suyun hangi araçtan sıkıldığının tespitinin teknik olarak mümkün olmadığı anlaşılmıştır.”
14. Bu karara başvurucunun yaptığı itiraz, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunca 30/10/2014 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde ön inceleme raporu ve ekindeki belgelerin Savcılıkça soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlilikte olmadığına işaret edilmiştir.
15. İzmir Bölge İdare Mahkemesinin kararı 10/2/2015 tarihinde İzmir Valiliğince başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 10/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Öte yandan Savcılık tarafından 20/11/2014 tarihinde, Bölge İdare Mahkemesinin itirazın reddine ilişkin kararının kesinleştiği, yetkili merci tarafından usulüne uygun olarak verilmiş soruşturma izni bulunmadığı, buna göre soruşturma şartının gerçekleşmediği gerekçeleriyle hakkında ön inceleme talebi bulunanlarla ilgili olarak inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmiştir. Kararda ayrıca Danıştay 1. Dairesinin 3/3/2005 tarihli ve E.2004/794, K.2005/301 sayılı kararı ile Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 16/5/2003 tarihli görüş yazılarına atfen kararın tebliğ edilmesine gerek bulunmadığı ve itiraza tabi olmadığı belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Selçuk Yıldız, B. No: 2014/10382, 15/2/2017, §§ 21-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 25/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; idari soruşturmada İzmir Emniyet Müdürlüğünün personelini nerede, hangi araçta görevlendirdiğinin tespit edilememesinin mümkün olmadığını, delillerin toplanması vazifesinin idari soruşturmayı yapan muhakkike ait olmasına karşın kendisinden tanık ismi gösterilmesinin beklendiğini, olay mahallinde yedi TOMA ve iki panzer aracı bulunduğunu, yaralamanın hangi araçtaki polis ya da polisler tarafından gerçekleştirildiğinin tespitinin mümkün olmadığı gerekçesiyle soruşturma izni verilmemesinin suç işleyen polislere yargısal bağışıklık sağladığını belirterek kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini öne sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kararlarına atıf yapılarak bu kararların dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
22. Anayasa’nın 17. maddesinin ilgili kısmı ile 5. maddesi şöyledir:
“Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı
Madde 17- Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
…''
''Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
23. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu başlık altındaki iddialarının tümü kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
25. Güç kullanılması sırasında kötü muamele yasağının usul yükümlülüğüne ilişkin ilkeler Özge Özgürengin kararında açıklanmıştır (B. No: 2014/5218, 19/4/2018, §§70-74).
26. Başvurunun özü, toplantı ve gösteri sırasında yapılan müdahale üzerine başvurucuyu yaraladığı öne sürülen kolluk görevlileri hakkında 4483 sayılı Kanun uyarınca Savcılığın soruşturma izni istemesine rağmen soruşturma izni verilmemesinin kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddiasıdır.
27. Anayasa Mahkemesi Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş (B. No: 2013/7907, 21/4/2016) ve Selçuk Yıldız başvurularında, gösteri yürüyüşünde yaralanan kişiler hakkında soruşturma izni verilmemesini etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlali olarak değerlendirilmiştir. Bu sonuç özetle şu gerekçelerle temellendirilmiştir: Kamu görevlilerinin görevlerini devlet adına ifa etmesi sırasında ortaya çıkan bazı durumlarda sık şikâyet edilme ve soruşturma tehdidi altında bulunmaları, adli soruşturmaların belli makamların iznine bağlanmasını gerektirebilir. Bununla birlikte soruşturma izni şartına bağlı olmayan suçlarda izin mekanizmasının işletilmesi soruşturmanın etkililiği bakımından sorun oluşturmaktadır.
28. Nitekim somut olayda Savcılığın, atılı suçların 4483 sayılı Kanun'un izin şartına bağlı olmaksızın resen kovuşturulması gereken suçların düzenlendiği 2. maddesinin beşinci fıkrası kapsamında olup olmadığını tartışmadan İzmir Valiliğinden soruşturma izni istediği görülmektedir. Öte yandan başvuru konusu edilmemekle beraber -başvuru konusu Bölge İdare Mahkemesi kararına dayanarak verilen- kovuşturmaya yer olmadığı kararında da 4483 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde kolluk görevlileri hakkında yürütülen ve soruşturma izni verilmemesi ile sonuçlanan ön inceleme aşamasına atıf yapılırken bu yönde bir tartışma yapılmamıştır. Bu nedenle yukarıdaki paragrafta zikredilen kararlardaki sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30 Başvurucu, katıldığı toplantı ve gösteri yürüyüşüne polisin biber gazı ve basınçlı suyla yaptığı müdahalede kolunun kırılarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına atıf yapılmış; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bakımından olay tarihi olan 12/3/2014 tarihinden yaklaşık bir yıl sonra 10/3/2015’te yapılan bireysel başvurunun süresinde olmadığı bildirilmiştir. Başvurucu hakkında yapılmış bir ceza soruşturmasının bulunmaması bu görüşe dayanak oluşturmuştur.
32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
33. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın 34. maddesi şöyledir:
"Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
Madde 34- Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
34. Başvuruda öncelikle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden başvurucu hakkında açılmış bir ceza davasının bulunmaması nedeniyle gösterinin yapıldığı andan itibaren otuz günlük süre içinde bireysel başvuruda bulunmamasına dayanılarak kabul edilemezlik kararı verilmesi doğrultusundaki Bakanlık görüşünün ele alınması gerekmektedir.
35. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yönelik iddialar açısından toplantıya yapılan müdahaleler ve müdahale sonucundaki yaralanmalara ilişin olarak adli makamlara yapılacak şikâyetler, bir bütün hâlinde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile kötü muamele yasağına ilişkin başvuru olarak kabul edilmelidir (benzer yöndeki karar için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 62). Nitekim bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne polisin müdahalesi ile meydana gelen sonuçlar açısından kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının aynı anda ihlal edilmesi mümkündür. Mevcut başvuru gibi şikâyetlerde kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını birbirinden ayırmanın zorluğu, bireysel başvuruda bulunabilmek için her iki hak bakımından ayrı ayrı başvuru yolu gösterilmesini anlamsız kılmaktadır. Nitekim başvurucunun kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik müdahalelere dair şikâyetinde iki iddia birlikte ileri sürüldüğünden Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturmayı aynı temelde incelemiştir. Bu nedenle her iki hak için ayrı yargılama mercilerine başvurulmasını beklemek hak ihlali iddiasına konu olayların aydınlatılmasında ve hakların özünün korunmasında yetersiz ve gereksiz bir sonuca yol açabilecektir (Onur Cingil, B. No: 2013/7836, 16/4/2015, § 61).
36. Bu nedenle incelenen başvuru gibi toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile kötü muamele yasağının aynı müdahale kapsamında ihlal edildiğine ilişkin başvurularda kötü muamele yasağına neden olduğu iddia edilen müdahaleyi gerçekleştirenlere karşı savcılığa yapılan şikâyet, tüketilmesi gereken başvuru yolu olarak yeterli kabul edilmektedir (Onur Cingil, § 62).
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
38. Kolluğun kuvvet kullanması neticesinde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarında uygulanacak ilkeler Özge Özgürengin (§§ 88-95) başvurusunda açıklanmıştır.
39. Kabul edilebilirlik incelemesinde yapılan değerlendirmelerden anlaşılacağı üzere kötü muamele soruşturmasının dayanağı olan fiziksel saldırı, aynı zamanda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını etkileyen bir unsurdur.
40. Toplantı ve gösteriye kolluğun güç kullanarak yaptığı müdahalelerden kaynaklanan iddialarda kullanılan gücün orantılı olduğunu kanıtlamak kamu makamlarına aittir (Ali Ulvi Altunelli, B. No: 2014/11172, 12/6/2018, § 63). Kötü muamele yasağının incelendiği bölümde belirtilen nedenlerle devletin bu yükümlülüğünü yerine getirdiği söylenemeyeceğinden Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
42. Başvurucu 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
43. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
44. Mehmet Doğan kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
45. Başvuruda, Anayasa'nın 17. ve 34. maddelerinde düzenlenen kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının, olaydaki suçun izin şartına bağlı olup olmadığının tartışılmamasından ve buna dair ilgili ve yeterli gerekçe ortaya konulmamasından dolayı ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
46. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. Kuruluna (E.2014/304, K.2015/10) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
47. Diğer taraftan somut olay bağlamında yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi, ihlale yol açan yargılama sürecine muhatap olan başvurucunun bu sürede uğradığı bütün zararları gidermemektedir. Üstelik ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar verilmekle birlikte başvurucunun muhatap olduğu yargısal süreç devam etmektedir. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yalnız ihlal tespitiyle ve yeniden yargılama suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen toplam 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı vegösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. Kuruluna (E.2014/304, K.2015/10) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için İçişleri Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.