TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ SUAT ERTOSUN BAŞVURUSU (11)
(Başvuru Numarası: 2015/6141)
Karar Tarihi: 7/2/2019
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Ali Suat ERTOSUN
Vekili
Av. Rabia BALKANLI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, cevap ve düzeltme (tekzip) metnini yayımlamama nedeniyle açılan ceza davasında kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesinin şeref ve itibar hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu; adli yargıda hâkimlik, adalet müfettişliği ve başmüfettişliği, Ceza ve Tevkifevleri genel müdürlüğü görevi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeliği yapmıştır. Başvurucu bireysel başvuruda bulunduğu tarihte de Yargıtay üyesi olarak görev yapmaktadır.
8. Bireysel başvurunun yapıldığı tarihte ulusal ölçekte yayın yapan Bugün gazetesinde (gazete) "Kendini Aklayan Müfettişe Kıyak" başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Gazetede yer alan haber şöyledir:
"HSYK üyesi Ali Suat Ertosun'un, Sabancı suikastı davasında kendisini aklayan başmüfettişe nasıl 'teşekkür ettiği' ortaya çıktı. Ertosun, istifa eden müfettişi 5 yıl sonra yeniden göreve başlattı.
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Ali Suat Ertosun'un, Sabancı suikastı hükümlüsü [M.D.nin] öldürülmesiyle ilgili soruşturmada kendisini aklayan başmüfettişe diyet borucunu nasıl ödediği ortaya çıktı. Ertosun, 2003'te HSYK kararıyla Cumhuriyet Savcılığı'na atanan Adalet Başmüfettişi [İ.T.nin] meslekten istifa etmesine rağmen 5 yıl sonra HSYK üyesi 3 arkadaşının desteğiyle tekrar göreve dönmesini sağladı. Üstelik, aradan geçen 5 yılın özlük haklarını iade etmek koşuluyla. Olayın gelişimi ise bir dizi organizasyonla gerçekleşti.
Bir garip yargı hikayesi
[İ.T.], Adalet Bakanlığı'nın önerisi ve HSYK'nın 2003'teki kararnamesi Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na atandı. Kararı tenzili rütbe sayarak istifasını isteyen[İ.T.nin] talebi kabul edilerek yürürlüğe konuldu. Emeklilik ikramiyesini almaya başlayan[İ.T.], atanma kararının iptali için yargıya başvurdu. HSYK kararları, yargıya kapalı olmasına rağmen, yargıya giden [İ.T.] Ankara 12. İdare Mahkemesi'nden istediği sonucu aldı ve bakanlık önerisinin iptali kararı çıktı. Karar Danıştay 5. Dairesi tarafından da onaylanarak kesinleşti. İdare Mahkemesi kararının ardından Adalet Bakanlığı'na başvurarak, eski görevine iade edilmesini talep etti ancak bakanlık konuyu HSYK'ya havale etti. HSYK heyeti de 2007 yılında, 'talep, kurula yönelik olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına' oy birliği ile karar verdi.
İmdadına Ertosun yetişti
[İ.T.], yakın dostu Ertosun'un Mayıs 2008'de HSYK üyeliğine atanmasıyla yeniden harekete geçti. Başvurusunu yenileyen [İ.T.] için karar HSYK'dan 24.02.2009'da çıktı ve kendi isteğiyle emekliye ayrılmış olan 63 yaşındaki[İ.T.nin] hakimlik ve savcılık mesleğine tekrar dönmesine 3'e karşı 4 oyla karar verildi. Ertosun ek gerekçe yazarak;[İ.T.nin] doğrudan Adalet Başmüfettişliğine başlatılması ve kendisine özlük haklarının verilmesi gerektiğini belirtti.
Ergenekon savcılarını görevden alacaktı
2009 adli yargı yaz kararnamesinde hazırladığı korsan kararname ile gündeme gelen Ali Suat Ertosun, Ergenekon soruşturmasına bakan hakim ve savcılar ile KCK operasyonlannı yürüten savcıların görevden alınmasını istemişti.
Duyar cinayetine soruşturma
HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun'un Adalet Müfettişi[İ.T.] için gösterdiği çabanın nedenini ise ilginç bir bağlantı ortaya çıkardı. Sabancı suikastı hükümlüsü [M.D.nin] öldürülmesinde devletin kusurunun olup olmadığının ortaya çıkarılması gerekçesiyle soruşturma açıldı.
Dönemin başmüfettişi [İ.T.] tarafından yürütülen soruşturmanın odağında dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Müdürü Ertosun da yer aldı. [İ.T.], soruşturma raporunda övgüler düzdüğü Ertosun'un kusurlu olmadığı yönünde görüş belirtti. [İ.T.ye] geri dönüş yolunu açan idare mahkemesinin başkanı [G.M.] de süreç içinde Danıştay üyeliğine seçildi.
Sabancı suikastı sanığı M. D. Afyon Kapalı Cezaevi'ne nakledildi. [M.D.], Karagümrük çetesi mensupları tarafından cezaevinde öldürülmüştü."
9. Başvurucu anılan habere karşı tekzip talebinde bulunmuş, Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi 18/12/2009 tarihinde başvurucunun talebini kabul ederek cevap ve düzeltme metninin yayımlanmasına karar vermiştir. Gazetenin sorumlu müdürü tarafından anılan karara yapılan itiraz Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesince 5/1/2010 tarihinde reddedilmiştir.
10. Cevap ve düzeltme metninin gazetede yayımlanmaması üzerine başvurucu suç duyurusunda bulunmuştur. Şişli Cumhuriyet Başsavcılığınca, suçun ön ödemeye bağlı olduğu belirtilerek ön ödeme tebligatı yapılmış olmasına rağmen para cezasının süresi içinde yatırılmaması nedeniyle 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu'na muhalefet suçundan gazetenin sorumlu müdürü ve tüzel kişi temsilcisi hakkında 7/4/2010 tarihinde kamu davası açılmıştır.
11. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada 2/10/2012 tarihinde, 5/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre gazete yetkilileri hakkında kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmiştir.
12. Başvurucunun anılan karara itirazı İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince 3/2/2015 tarihinde reddedilmiştir.
13. Ret kararı başvurucuya 2/3/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 1/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Diğer taraftan başvurucu, bahsi geçen haber nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini ileri sürerek 6/10/2010 tarihinde gazete yetkilileri aleyhine manevi tazminat davası açmıştır. Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi 27/10/2011 tarihinde davanın kısmen kabulü ile başvurucuya 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
15. Karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesince (Daire) 16/4/2012 tarihinde oybirliğiyle bozulmuştur. Bozma gerekçesinde yayının görünür gerçekliğe uygun olduğu, düşünsel bağlılığın korunduğu ve çatışan yararlar dengesinin başvurucu aleyhine bozulmadığı belirtilmiştir.
16. Karar düzeltme talebi üzerine Dairece 20/12/2012 tarihinde ilk derece mahkemesinin kararı, dava konusu haber nedeniyle basın yoluyla hakaret suçundan açılmış bulunan kamu davasının kesinleşmesi beklenerek tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre bir karar verilmek üzere değişik gerekçe ile oybirliğiyle bozulmuştur.
17. Bozmaya uyularak yapılan yargılamada ceza yargılamasında 6352 sayılı Kanun hükümlerine göre kamu davasının ertelenmesine karar verileceğinin, esastan hüküm kurulmayacağının anlaşıldığı Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesince ifade edilmiştir. Mahkeme bu nedenle ceza davasının sonucunun beklenmesine gerek kalmadığını belirterek maddi olayı incelemiş ve 13/5/2014 tarihinde yeniden davanın kısmen kabulü ile başvurucuya 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
18. Karar Dairenin tarihli ilamı ile 10/9/2015 tarihinde oyçokluğuyla ve 16/4/2012 tarihli bozma kararındaki aynı gerekçeyle tekrar bozulmuştur.
19. Başvurucunun karar düzeltme talebi 4/10/2016 tarihinde oyçokluğuyla reddedilmiştir.
20. Bozma üzerine dosya Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş olup yargılama devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. 5187 sayılı Kanun'un 18. maddesi şöyledir:
“Düzeltme ve cevabın yayımlanmasına ilişkin kesinleşmiş hakim kararlarına uymayan sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili onmilyar liradan yüzellimilyar liraya kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Adli para cezası, bölgesel süreli yayınlarda yirmimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda ellimilyar liradan az olamaz.
Sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili hakkında verilen adli para cezasının ödenmesinden yayın sahibi, sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili ile birlikte müteselsilen sorumludur.
Düzeltme ve cevap yazısının yayımlanmaması veya 14 üncü maddenin birinci fıkrasında belirtilen şartlara uyulmaksızın yayımlanması hallerinde hakim ayrıca, masraflar yayın sahibi tarafından karşılanmak üzere, bu yazının tirajı yüzbinin üzerinde olan iki gazetede ilan şeklinde yayımlanmasına da karar verir.”
22. 6352 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; ...
b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,...
karar verilir.
(2) Hakkında ... kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi hâlinde, ... düşme kararı verilir. Bu süre zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen ... kovuşturmaya devam olunur."
B. Uluslararası Hukuk
23. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik [GK] (B. No: 2013/6237, 2/7/2015) ile Adnan Oktar (3) (B. No: 2013/1123, 2/10/2013) kararlarına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 7/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, hakkında yapılan asılsız ve yalan haberlerin kişilik haklarına ağır ve haksız bir saldırı teşkil ettiğini belirterek tekzip metnini yayımlamayan sorumlular hakkında 5187 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan açılan kamu davasında kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi nedeniyle uğramış olduğu zararların telafi edilmediğini ileri sürmüştür.
26. Başvurucu, tekzip talebinin mahkeme kararıyla kabul edilmesine rağmen yayımlanmadığını belirterek özellikle kovuşturmanın ertelenmesi nedeniyle gazete yetkililerinin hiçbir hukuki yaptırıma maruz kalmadıklarından şikâyet etmektedir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi tarafından başvuru konusu olaya uygulanabilecek ilkeler, tekzip talebinin mahkemece reddedildiği Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik (aynı kararda bkz. §§ 35-57) ve kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilen Adnan Oktar (3) (aynı kararda bkz. §§ 31-44) başvurularında ortaya konmuştur.
28. Hukuk sistemimizde cevap ve düzeltme hakkının somut başvurudaki gibi 5187 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki usule uyarak sulh ceza hâkimliklerine başvurmak suretiyle veya hukuk mahkemelerinde açılacak nizalı dava yolu ile kullanılabilmesi mümkündür. Sulh ceza hâkimlikleri tarafından verilen kararlar, basın yolu ile kişilik hakkının ihlali nedeniyle açılan diğer ceza veya hukuk davalarında kesin bir hüküm teşkil etmemektedir. Tekzip metninin yayımlanması bir müeyyide niteliği taşımasına rağmen bu hakkın kullanılması ya da kullanılmaması, hak sahibinin bu nedenle diğer dava haklarını kullanmasını etkilememektedir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 51).
29. Sulh ceza hâkimliklerinde çekişmesiz yargı yolu, karardan etkilenecek olan sorumlu kişilerin yargılanma hukukuna yönelik olarak usule ilişkin güvencelerinin kullandırılamadığı, dolayısıyla çatışan haklar arasında dengelemenin yapılmasının zorlaştığı bir yoldur. Dolayısıyla bireyin şeref ve itibarının korunması için hukuk düzenindeki diğer yollara göre oldukça dar bir alanda etkili bir yol olduğu kabul edilmelidir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 61).
30. Basın ve yayın organlarınca yapılan bir haber nedeniyle şeref ve itibar hakkına hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun asıl gayesi, zararının telafi edilmesidir. Dolayısıyla özellikle başvuruya konu tekzip metni yayımlanmaması nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiasına benzer uyuşmazlıklar açısından -somut olayların koşullarına göre- diğer ceza veya hukuk yollarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu; açacağı çekişmeli bir hukuk davasında müdahalenin önlenmesini, durdurulmasını veya devam eden müdahaleye son verilmesini, müdahalenin hukuka aykırılığının saptanmasını, maddi veya manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Bunun yanı sıra tekzip metnini yayımlatma talebini ileri sürme dolayısıyla cevap ve düzeltme hakkını kullanma imkânına da sahiptir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 63).
31. Son olarak 5187 sayılı Kanun'a muhalefet suçunun unsurlarının oluşması için tekzip metninin usulüne uygun yayımlanıp yayımlanmadığının tespiti yeterli olup yapılan haberlerin ve tekzip metninin içeriği ceza yargılamasının konusu değildir. Dolayısıyla derece mahkemelerince dava konusu yayın nedeniyle kişilik haklarının ihlal edilip edilmediğine yönelik bir değerlendirme yapılmamaktadır.
32. Yukarıda yer verilen tespitler, somut başvuru ele alındığında mahkeme kararıyla kabul edilen tekzip metninin gazetede yayımlanmaması üzerine açılan ceza davasında gazetenin sorumluları hakkında verilen kovuşturmanın ertelenmesi kararı tek başına, şeref ve itibarının zedelendiği iddiasına yönelik yargı makamları tarafından gerekli korumanın sağlanamadığı anlamına gelmemektedir.
33. Başvurucu ayrıca tekzip metnini yayınlamayanların cezalandırılmamış olmasını şikâyet etmiştir. Anayasa Mahkemesi, kişilik haklarına saldırı yapıldığına ilişkin şikâyetler yönünden devletin pozitif yükümlülüğünün mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmadığı sonucuna daha önce pek çok kez varmıştır (Adnan Oktar (3), § 51).
34. Anayasa Mahkemesi şeref ve itibarın zedelendiğine yönelik iddialar bakımından hukuk davalarının daha geniş ve etkili bir koruma sağladığını kabul etmektedir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 63). Nitekim başvurucu da ceza yargılamasının sonuçlanmasını beklemeksizin hakkında yayımlanan haber nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini ileri sürerek gazetenin yetkilileri aleyhine manevi tazminat davası açmıştır. Anılan davada yargılama devam etmekte olup işin esasına yönelik çelişmeli yargılama sonucu verilmiş nihai bir karar bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu aşamada yargı makamları tarafından başvurucunun şeref ve itibarına yapılan bir saldırı bulunup bulunmadığına, bulunuyorsa bu saldırıya yönelik gerekli korumanın sağlanıp sağlanamadığına ilişkin Anayasa Mahkemesi tarafından bir inceleme yapılması mümkün değildir.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 7/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.