TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HARUN YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4644)
|
|
Karar Tarihi: 26/9/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Harun YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Serdar Şaban KELAHMET
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör nedeniyle uğranılan zarara yönelik maddi
tazminatın eksik ve geç ödenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun
sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1970 doğumlu olup polis memuru olarak görev
yapmaktadır.
9. Başvurucu Şırnak'ın Cizre ilçesinde 10/12/1993 tarihinde saat
19.00 civarı panzerle Cudi Mahallesi'nde seyir hâlindeyken panzerin PKK terör
örgütü militanlarınca yola döşenen mayına çarpması sonucu yaralanmıştır.
10. Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu Başkanlığı
12/12/1994 tarihinde başvurucuya 56,10 TL maddi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
Bu karar 16/12/1994 tarihinde Şırnak Emniyet Müdürlüğüne gönderilmiştir.
Emniyet Müdürlüğü 26/1/1995 tarihinde, bu yazıyı başvurucunun daha önce tayin
olduğu Hatay Emniyet Müdürlüğüne göndermiştir. Yazı 7/2/1995 tarihinde
başvurucunun görev yaptığı İskenderun İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderilmiş
ancak herhangi bir ödeme yapılmamıştır.
11. Başvurucu bunun üzerine 18/5/2006 tarihinde, ödenmeyen nakdi
tazminatın kanuni faizi ile birlikte kendisine ödenmesi talebinde bulunmuş, bu talep
reddedilince 2/10/2006 tarihinde Hatay İdare Mahkemesinde İçişleri Bakanlığı
aleyhine dava açmıştır. Dava dilekçesinde, söz konusu tazminatın bürokratik
nedenlerle ödenmediği için mağduriyet yaşandığı vurgulanmıştır. Başvurucu
ödenmesi gereken tazminatın ise kanun gereği dilekçe tarihindeki en yüksek
devlet memuru aylığının otuz maaş tutarının, iş ve güce engel olunan her gün
için %1 oranında ve şehide ödenenin %20'sini geçmemek üzere hesaplandığında
32.500 TL olduğunu belirtmiştir. Başvurucu aksi hâlde, yani ilk bağlanan
tazminatın verilmesi durumunda çok büyük bir maddi kayba uğrayacağını öne
sürmüştür.
12. Mahkeme konu hakkında üç ayrı bilirkişi raporu aldırmış, son
alınan bilirkişi raporunda; başvurucunun 10/12/1993 tarihinde yaralanmasından
dolayı 12/12/1994 tarihinde ödenmesi kararlaştırılan 56,10 TL'nin başvurucunun
talepte bulunduğu 18/5/2006 tarihine kadar olan satın alma gücü ve paranın
zaman değeri dikkate alınarak 4.081,15 TL olduğu görüşü bildirilmiştir.
13. Mahkeme 12/11/2009 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar
vermiştir. Mahkeme buna göre 4.081,15 TL maddi tazminatın davalı idareye
başvuru tarihi olan 18/5/2006 tarihinden itibaren hesaplanacak kanuni faiziyle
birlikte başvurucuya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde, terör olayı sonucu başvurucunun uğradığı maddi
zararın idarece sosyal risk ilkesine göre tazmin edilmesi gerektiği
belirtilmiştir. Mahkeme maddi zararın belirlenmesi bakımından ise son alınan
üçüncü bilirkişi raporuna itibar etmiş ve bu rapora başvurucu tarafından
yapılan itirazları ise yerinde görmemiştir.
14. Nakdi Tazminat Komisyonu 11/3/2010 tarihinde Mahkeme kararı
doğrultusunda başvurucuya 4.081,15 TL ödenmesine karar vermiştir. Başvurucuya
bu tazminat tutarı kanuni faiziyle birlikte toplam 5.483,33 TL olarak 26/3/2010
tarihinde ödenmiştir.
15. Taraflarca temyiz edilen karar Danıştay Onbeşinci
Dairesi tarafından 30/1/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme
talebi ise aynı Dairece 12/12/2014 tarihinde reddedilmiştir.
16. Nihai karar başvurucu vekiline 12/2/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 10/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun'un "Nakdi tazminat"
kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Bu kanun kapsamına girenlerden;
...
b) (Değişik: 1/4/1998 - 4356/1 md.) Yaşamak için gerekli hareketleri yapmaktan aciz ve
hayatını başkasının yardım ve desteği ile sürdürebilecek şekilde malül olanlara 200 katı, diğer engelli hâle gelenlere (a)
bendinde belirtilen tutarın % 25'inden % 75'ine kadar, yaralananlara ise %
20'sini geçmemek üzere engellilik ve yaralanma derecesine göre, (1)
Nakdi tazminat ödenir.
Bu nakdi tazminatın tespitine esas tutulacak
aylık; tazminat verilmesine dair karar tarihindeki en yüksek Devlet memuru
aylığının (Ek gösterge dahil) brüt tutarıdır."
19. 18/1/1993 tarihli ve 21649 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik'in
(Yönetmelik) "Nakdi tazminatın tesbitinde esas alınacak aylık" kenar
başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Nakdi tazminatın tesbitinde
esas alınacak aylık, tazminat verilmesine dair karar tarihindeki en yüksek
devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarıdır."
20. Yönetmelik'in
"Yaralanma hali" kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:
"Yaralanma halinde, kurumlarınca sevk
edildikleri Devlet hastaneleri, askeri hastaneler, üniversite hastaneleri veya Adli
Tıp Kurumu tarafından verilen adli muayene raporlarında belirtilen
yaralanmaların en ağır olanı üzerinden (farklı teşhisler olması halinde) 5 inci
maddedeki tutarın yaralanmanın;
a) Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek
ölçüde hafif nitelikte olması halinde %3'ü, basit tıbbi müdahale ile
giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmaması halinde %5'i oranında,
b) Vücutta kemik kırılmasına neden olması ve
kırığın kişinin hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif derecede olması halinde
%7'si, orta derecede olması halinde %10'u, ağır derecede olması halinde % 15'i
oranında,
c) Kişinin yaşamını tehlikeye sokacak derecede
olması halinde %20'si oranında,
d) Araz bırakması halinde %20'sini aşmamak
şartıyla yaralanma derecelerinde belirtilen oranların iki katı tutarında,
ödeme yapılır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 26/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
23. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
24. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların
uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra
edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel
başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
25. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat
Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla
ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu
değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
26. Mevcut başvuruda, söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu terör olayları sonucu uğradığı maddi zararların
karşılığı olan tazminatın geç ve eksik ödendiğinden yakınmıştır. Başvurucuya göre
2330 sayılı Kanun uyarınca dava tarihindeki en yüksek devlet memuru brüt
aylığının otuz maaş tutarının, iş ve gücüne engel bulunan her gün için %1
oranında hesaplanarak şehide ödenenin %20'sini geçmemek üzere tazminatın
belirlenmesi gerekir. Başvurucu buna karşın kendisine yalnızca 56,10 TL
tazminat ödenmesine karar verildiğini ve bu tazminatın da idari ve yargısal
başvurulara rağmen uzunca bir süre boyunca ödenmediğini belirtmiştir. Başvurucu
bu gerekçelerle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa’nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tazminat tutarının düşük
belirlendiği yönündeki yukarıda belirtilen şikâyetinin ilgili olduğu mülkiyet
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
31. Başvurucunun terör olayları sonucu uğradığı maddi zararların
parasal olarak tazmin edilmesi gerektiği idare ve yargısal makamlarca açık bir
biçimde tespit edilmiştir. Dolayısıyla söz konusu tazminat alacağının başvurucu
yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk
teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır.
32. Başvurucu mülkiyet hakkı bağlamında söz konusu tazminat
tutarının yanlış ve eksik hesaplandığından yakınmaktadır. Başvurucu iddiasını
esas itibarıyla bu tazminatın dava tarihindeki en yüksek devlet memuru aylığına
göre belirlenmesi gerektiğine dayandırmaktadır (bkz. §§ 11, 28).
33. Öncelikle belirtmek gerekir ki 2330 sayılı Kanun ve bu Kanun
uyarınca yürürlüğe konulan Yönetmelik hükümleri çerçevesinde tazminatın
hesaplanması görevi idareye ve yargısal makamlara aittir. Anayasa Mahkemesi
açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece gerekli
usul güvencelerinin de sağlandığının tespiti hâlinde tazminatın belirlenmesi
yönünde kamu makamlarının belirli bir takdir yetkisi olduğunu kabul etmektedir.
34. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi; kanun koyucunun bir hak
olarak öngördüğü veya kamu borcu hâline gelmiş ödemelerin geç yapılması
nedeniyle mağdur olunduğu iddiasıyla yapılan başvurularda, alacakta veya hakka
konu bedelde meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde orantısız
bir yük oluşturması hâlinde mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013; Akel Gıda San. ve Tic.
A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; Ferda
Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, §§ 63-76). Bu bağlamda Anayasa
Mahkemesi, mahkemelerce hükmedilen alacak veya tazminatların enflasyon
karşısında aşırı ölçüde değer kaybettiği başvurularda ölçülülük yönünden
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Abdulhalim Bozboğa, B. No:
2013/6880, 23/3/2016, §§ 48-66; ANO İnşaat
ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, §§ 69-82).
35. Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen
alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılarak ödenmesi şeklindeki
müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya
ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Ferda Yeşiltepe, §§
48-51).
36. Başvurucunun idareden alacağı olan tazminat tutarı yargı
kararı doğrultusunda idareye başvuru tarihi olan 18/5/2006 tarihinden itibaren
işletilen kanuni faizi ile birlikte başvurucuya 26/3/2010 tarihinde ödenmiştir.
Her ne kadar başvurucu söz konusu tazminat tutarının dava tarihindeki en yüksek
devlet memuru brüt aylığı katsayısına göre belirlenmesi gerektiğini öne sürmüş
ise de bu talebin somut bir kanuni temele, yerleşik bir idari uygulamaya veya
yargısal içtihada dayalı olduğu gösterilememiştir. Nitekim başvurucunun
iddiasının aksine, anılan Yönetmelik'in 4. maddesinde nakdi tazminatın tesbitinde esas alınacak aylığın, tazminat verilmesine dair
karar tarihindeki en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) brüt
tutarı olduğu belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi de buna benzer başvurularda
olduğu gibi müdahalenin ölçülülüğünü alacağın enflasyon karşısında değer
kaybına uğratılıp uğratılmadığını inceleyerek sonuca varacaktır.
37. Başvurucu Nakdi Tazminat Komisyonunca 12/12/1994 tarihinde
verilen karar uyarınca 56,10 TL tutarında tazminat alacağına hak kazanmış olup başvurucuya
bu alacağı 26/3/2010 tarihinde ödenmiştir. Somut olayda Türkiye İstatistik
Kurumu verilerine göre alacağa hak kazanıldığı 1994 yılı Aralık ayı itibarıyla
başvurucuya ödenmesi gereken 56,10 TL tutarındaki tazminat alacağının ödeme
tarihi olan 2010 yılı Mart ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybının
giderilmiş karşılığı 6.315,04 TL’dir. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkı
kapsamında değerlendirilen 56,10 TL tutarındaki alacağınındeğer
kaybını telafi edecek fark 6.258,94 TL'dir. Buna karşılık, derece
mahkemelerince başvurucunun alacağı 18/5/2006 tarihi itibarıyla 4.081,15 TL
olarak güncellenmiş ve bu tarihten itibaren de kanuni faiz işletilmesine karar
verilmiş olup bu doğrultuda başvurucuya 5.427,23 TL tutarında daha ödeme
yapıldığı görülmektedir. Bu durumda başvurucunun alacağında meydana gelen değer
kaybı %13,17'dir.
38. Bu durumda yukarıdaki unsurlara göre başvurucunun mülkiyet
hakkı kapsamındaki tazminat alacağı, yaklaşık onbeş
yılı aşkın bir süre geçtikten sonra ve yapılan yargılama sırasında Mahkemece
verilen karardan yaklaşık 4 yıl sonra -güncellenmesine ve ödenen faize rağmen-
enflasyon karşısında %13,17 gibi makul görülemeyecek bir oranda değer kaybına
uğratılarak başvurucuya ödenmiştir. Başvurucunun tazminat alacağının geç ödenmesi
sebebiyle yol açılan söz konusu değer kaybı başvurucuya şahsi olarak aşırı bir
külfet yüklemekte olup bu sebeple somut olayda müdahalenin mülkiyet hakkının
korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozduğu ve
ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
41. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
42. Buna göre bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve
hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca
eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır.
Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın
veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa
ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda
uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, § 55).
43. Bununla birlikte 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1)
numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilirken idari eylem ve işlem niteliğinde karar
verilemez. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine
hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının yerine geçerek
işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı ilgili
mercilere gönderir (Mehmet Doğan, §
56).
44. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
45. Başvurucu mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının
giderilmesi bağlamında 32.500 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
46. Başvuruda, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar
verilmiştir. Somut olayda mülkiyet hakkının ihlaline yol açan tazminat
alacağının değer kaybının idare tarafından geç ödenmesi ve yargılamanın uzun
sürmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun bu sebeple uğradığı
maddi zararın ise 831,71 TL olduğu tespit edilmiş olup bu zararın ödenmesiyle
ihlalin sonuçları giderilmiş olacaktır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet
hakkının ihlalinin sonuçlarının giderilmesi bakımından geç ödenen tazminat
alacağı yönünden uğradığı maddi değer kaybının telafi edilebilmesi için başvurucuya
831,71 TL tutarında net maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi
gerekmektedir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 831,71 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE, fazlaya
ilişkin talebinin REDDİNE,
D. 226,90 TL harç ve 2,475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Hatay İdare Mahkemesine
(E.2006/19, K.2009/1549) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.