TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FERUZA MUSULMANKULOVA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/9727)
|
|
Karar Tarihi: 26/9/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Feruza MUSULMANKULOVA
|
Vekili
|
:
|
Av. Arslan ERDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; açılan dava kesinleşmeden sınır dışı etme kararının
icra edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, insan haysiyetiyle
bağdaşmayan koşullarda hukuka aykırı olarak idari gözetim altında tutulma
nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra başvuru Komisyona sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili
kurumlardan temin edilen bilgilere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1987 doğumlu olup Özbekistan Cumhuriyeti
vatandaşıdır. Başvurucu 23/12/2014 tarihinde Türkiye'ye giriş yapmıştır.
7. 11/4/2015 tarihinde fuhuş suçu isnadıyla gözaltına alınan
başvurucunun hem şüpheli hem de mağdur olarak ifadesi alınmıştır. Başvurucu
adli işlemlerin tamamlanmasından sonra 13/4/2015 tarihinde Kumkapı Geri
Gönderme Merkezine götürülmüştür. İstanbul Valiliğinin 13/4/2015 tarihli
kararıyla, 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) ve (e) bentleri uyarınca
başvurucunun sınır dışı edilmesine ve bir ay süreyle idari gözetim altına
alınmasına karar verilmiştir.
8. Başvurucu sınır dışı etme ve idari gözetim altına alma
kararlarının iptali amacıyla 14/4/2015 tarihinde İstanbul 1. İdare Mahkemesinde
(İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde özetle verilen
kararların hukuka aykırı olduğunu, somut delillere dayanmadığını ve yeterli
gerekçe içermediğini belirterek iptal edilmesini talep etmiştir.
9. Başvurucu ayrıca idari gözetim kararının sonlandırılması
amacıyla farklı tarihlerde İstanbul 2. ve 7. Sulh Ceza Hâkimliklerine başvuru
yapmış fakat talepleri reddedilmiştir.
10. Başvurucunun İdare Mahkemesinde açtığı dava devam
etmekteyken 22/5/2015 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan çıkışı
sağlanarak sınır dışı edilmiştir.
11. Başvurucu 10/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
12. İdare Mahkemesi 15/9/2015 tarihinde -sınır dışı etme
kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle- başvurucunun açmış olduğu
davanın reddine karar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. İlgili hukuk için bkz. Y.T.
(GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, §§ 22-25); T.T. (B. No: 2013/8810, 18/2/2016, §§
22-25) ve B.T. ([GK], B. No:
2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38) kararları.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 26/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; yasal düzenlemenin aksine dava sonuçlanmadan
fiilen ülkesine sınır dışı edildiğini, gönderildiği ülkede siyasi ve dinî
sebeplerle hapse atılma ve kötü muamele görme riski altında bulunduğunu, usule
ilişkin güvencelerden faydalandırılmadan hukuka aykırı şekilde idari gözetim
altında tutulduğunu ve tutulma koşullarının insan haysiyetiyle bağdaşmayacak
ölçüde kötü olduğunu belirterek Anayasa'nın 13., 17., 19., 36., 37., 38.,
40.,138., 139., 140., 141., ve 142. maddelerinde güvence altına alınan hakların
ve ilkelerin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Adli Yardım Talebi
Yönünden
16. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun
olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
2. Esasa İlişkin İddialar
Yönünden
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder(Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı
etme kararı nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasını
daha önce İdare Mahkemesinde açtığı davada ileri sürmediği ve başvuru formunda
iddiasını somut olarak açıklamadığı görüldüğünden bu yasak yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmamıştır. Başvurucunun sınır dışı etme kararına ilişkin iddiaları
adil yargılanma hakkı, idari gözetim kararına ilişkin iddiaları ise kötü
muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
değerlendirilecektir.
a. Adil Yargılanma Hakkı
Yönünden
18. Başvurucu, hukuka aykırı şekilde alınan sınır dışı etme
kararının iptali amacıyla açtığı dava henüz kesinleşmeden fiilen sınır dışı
edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
19. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Herkes, Anayasada
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
21. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (Sözleşme) veya Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye
ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel
başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
22. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet
edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye
yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus,
devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin
yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin
bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan
temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu
edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A. [GK],
B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
23. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından
yabancıların ülkeye girişine, ülkede kalışına veya ülkeden çıkarılmasına
ilişkin işlemlerin Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamında kalmadığı kabul
edilmektedir. Bir başka ifadeyle söz konusu işlemlere ilişkin davalar medeni
hak ve yükümlülüklerle ilgili görülmemektedir (Aıgul Mavlıanova, B. No: 2016/6293,
9/11/2017, § 27). Dolayısıyla sınır dışı etme işlemini konu alan uyuşmazlıkları
içeren yargılamaların Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin 6. maddesinde güvence
atına alınan adil yargılama hakkının ortak koruma alanı kapsamında kalmadığının
kabulü gerekir (Aıgul Mavlıanova, §
28).
24. Başvuru konusu olayda yukarıda da belirtildiği üzere
başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin iddialarının konusunun Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
26. Adil yargılanma hakkı yönünden konu bakımından yetkisiz
olunmasına istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan hakla
bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının
ihlal edildiği iddiasının incelenmesine gerek görülmemiştir.
b. Geri Gönderme
Merkezinde Tutmaya İlişkin İddialar Yönünden
27. Başvurucu; hukuka aykırı olarak idari gözetim altında
tutulması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, insan haysiyetiyle
bağdaşmayan koşullarda geri gönderme merkezinde tutulması nedeniyle de kötü
muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve bu konularda şikâyetlerini
ileri sürebileceği etkili bir başvuru mekanizması bulunmadığını ifade etmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi, B.T. başvurusunda
idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri
Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 6/1/1982 tarihli ve
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesine göre idari işlem ve
eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan etkilenenlerin idari yargıda tam
yargı davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun
-sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu
biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde
etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
29. Anayasa Mahkemesi aynı başvuruda, idari gözetimi sona
erdirilen başvurucuların hukuka aykırı olarak idari bir kararla
özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları nedeniyle uğradıklarını öne sürdükleri
maddi ve manevi zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma,
yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan
başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (B.T., § 73; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37).
30. Başvurucunun geri gönderme merkezinde tutulması nedeniyle
kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddiaları bakımından yukarıda açıklanan ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir
husus bulunmamaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
32. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle mevcut
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
33. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden,
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakip açılacak davalarda
dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim
haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de
işaret edilmelidir (B.T., § 59).
34. Kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
yönünden başvuru yollarının tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı
verildiğinden anılan yasak ve hakla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40.
maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasının bu
aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile kötü muamele yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi
kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA 26/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.