TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.Ç. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4770)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
A.Ç.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; psikolojik taciz nedeniyle kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkının, şüpheliler hakkında hukuka aykırı
şekilde meni muhakeme kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Akdeniz Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek
Yüksekokulunda (Yüksekokul) öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.
7. Başvurucu, Yüksekokul bünyesinde görev yapan M.Ö., A.Y., S.K.
ve A.T. ile Yüksekokulda öğrenci olan M.B.nin iş ve
çalışma hürriyetini ihlal, özel hayatın gizliliğini ihlal, suç işlemek amacıyla
örgüt kurma, resmî belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçlarını
işledikleri iddiasıyla Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç
duyurusunda bulunmuştur.
8. Başvurucu, Başsavcılığa sunduğu dilekçesinde; kendisi
hakkında keyfî şekilde disiplin soruşturmaları açıldığını, hukuka aykırı
disiplin cezası işlemleri tesis edildiğini, bu suretle şüphelilerin görevlerini
kötüye kullandıklarını ileri sürmüştür. Başvurucu, hakkında yürütülen idari
soruşturmalarda görevlendirilen bazı şüpheliler tarafından sahte evrak
düzenlendiğini, gizli şekilde fotoğraflarının çekildiğini ve kayıt altına
alındığını, şüphelilerin kendisine karşı takındıkları olumsuz tutum nedeniyle
iftira niteliğindeki isnatlarla karşı karşıya kaldığını ve şüphelilerin
bilinçli şekilde çalışma hürriyetini engellediklerini belirterek cezalandırılmalarını
talep etmiştir.
9. Başsavcılığın 27/12/2012 tarihli kararıyla görevsizlik kararı
verilerek dosya Akdeniz Üniversitesine (Üniversite) gönderilmiştir. Üniversite
tarafından şüpheliler hakkında 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunu'nun 53. maddesi gereğince ceza soruşturması başlatılmıştır. Üniversite
Ceza Kurulunun 23/1/2015 tarihli kararıyla soruşturma konusu suçların işlendiği
iddiasını destekleyen somut bilgi ve belgeler bulunmaması nedeniyle şüpheliler
hakkında meni muhakeme kararı verilmiştir.
10. Başvurucu tarafından anılan karara karşı yapılan itiraz
Danıştay Birinci Dairesi tarafından incelenmiştir. Dairenin 29/4/2015 tarihli
kararıyla, dosyadaki delil durumunun şüphelilerden M.Ö., A.Y., S.K. ve A.T.
hakkında kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı gerekçesiyle bu
kişiler yönünden itirazın reddine ve meni muhakeme kararının onanmasına karar
verilmiştir. Şüpheli M.B. yönünden yapılan incelemede ise Üniversite personeli
olmayan bu kişi hakkında 2547 sayılı Kanun kapsamında ceza soruşturması
yapılamayacağı belirterek genel hükümlere göre işlem yapılması için dosyanın
Başsavcılığa gönderilmesine karar verilmiştir.
11. Başvurucu 12/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. 2547 sayılı Kanun’un
"Genel esaslar" kenar başlıklı 53. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
".. c. (Değişik: 14/4/1982 - 2653/3 md.) Ceza soruşturması usulü:
Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim
kurumları yöneticilerinin, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu
kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
tabi memurlarının görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada
işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:
...
(2) Son soruşturmanın açılıp açılmamasına;
...
c) Üniversite, fakülte, enstitü ve yüksekokul yönetim kurulu üyeleri,
fakülte dekanları ve dekan yardımcıları, enstitü ve yüksekokul müdürleri ve
yardımcıları ile üniversite genel sekreterleri hakkında, rektörün başkanlığında
rektörce görevlendirilen rektör yardımcılarından oluşacak üç kişilik kurul,
d) Öğretim elemanları, fakülte, enstitü ve yüksekokul sekreterleri
hakkında üniversite yönetim kurulu üyeleri arasından oluşturulacak üç kişilik
kurul,
e) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi
memurlar hakkında, mahal itibariyle yetkili il idare kurulu,
Karar verir.
... (3) Son soruşturmanın açılıp açılmamasına karar verecek kurullar
üye tamsayısı ile toplanır. Kurullara ilk soruşturmayı yapmış olan üyeler ile
haklarında karar verilecek üyeler katılamazlar. ...
(4) Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve
üyeleri hakkında Danıştayın 2 nci Dairesinde verilen lüzum-u muhakeme kararına
itiraz ile men-i muhakeme kararlarının kendiliğinden incelenmesi Danıştayın İdari İşler Kuruluna aittir. Diğer kurullarca
verilen lüzum-u muhakeme kararına ilgililerce yapılacak itiraz ile men-i
muhakeme kararları kendiliğinden Danıştay 2 nci Dairesince incelenerek karara bağlanır. Lüzum-u
muhakemesi kesinleşen Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu
Başkan ve üyelerinin yargılanması Yargıtay ilgili ceza dairesine, temyiz
incelemesi Ceza Genel Kuruluna, diğer görevlilerin yargılanmaları suçun
işlendiği yer adliye mahkemelerine aittir..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 12/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişinin Maddi ve
Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu;
i. Hakkında keyfî şekilde idari soruşturmalar yürütüldüğünü ve
disiplin cezası işlemleri tesis edildiğini, açtığı davalar sonucunda söz konusu
cezaların iptal edildiğini,
ii. Görev yaptığı Yüksekokuldaki bazı yöneticilerin kendisine
husumet beslediklerini, bu kapsamda hakkında usulsüz soruşturmalar açmaya devam
ettiklerini, soruşturmalar sürecinde muhakkikler tarafından sahte evrak
düzenlendiğini, gizli olarak fotoğraflarının çekildiğini ve kamera kaydına
alındığını,
iii. Görevlerini kötüye kullanan yöneticiler ile bazı öğretim
görevlileri tarafından dışlandığını, sözleşme süresinin haksız yere
kısaltıldığını,
iv. Maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik olarak gerçekleşen tüm
bu olayların sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunmasına rağmen haklarında
meni muhakeme kararı verildiğini,
belirterek özel hayata saygı hakkı ile
kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli
tutulmasını talep etmiştir.
2. Değerlendirme
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 1879/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetleri, birtakım eylem ve
işlemlerle dışlanmasına, hakkındaki soruşturmalar sırasında gerçek dışı
belgeler düzenlenmesine ve özel hayatına saygı gösterilmemesine ilişkindir.
Dolayısıyla anılan şikâyetler başvurucunun maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik
iddialar içerdiğinden ve psikolojik taciz kapsamında kaldığından -Anayasa
Mahkemesinin önceki kararları da dikkate alınarak- incelemenin Anayasa'nın 17.
maddesi kapsamında yapılması gerektiği değerlendirilmiştir (Hüdayi Ercoşkun, B. No. 2013/6235,
10/3/2016, §§ 59-60; Sümeyye Örnek,
B. No. 2014/11091, 7/6/2017, § 16).
16. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi
varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle
bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
17. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında, Anayasa'nın 17.
maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının koruduğu temel haklara, bir
eylemin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için
asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerektiğine ve söz konusu ağırlık
düzeyi belirlenirken gözönüne alınması gereken
durumlara ilişkin olarak ilkeler tespit edilmiştir (Şehnaz Ayhan, B. No: 2013/6229, 15/4/2014, §§ 21-26; Işıl Yaykır, B.
No: 2013/2284, 15/4/2014, §§ 31-36; Emel Leloğlu, B. No: 2013/3512, 17/7/2014, §§ 26-31; Hüdayi Ercoşkun, §§
84-88; Hacer Kahraman, B. No:
2013/7935, 20/4/2016, §§ 51-56). Belirtilen tespitler ışığında somut olaya konu
olan muamelelerin uygulanış şekli ve yöntemi ile özellikle meydana getirdiği
fiziksel ve ruhsal etkiler açısından başvurunun Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari eşiği
aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 17.
maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
18. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle
ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi,
bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra
İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
19. Somut başvuruya konu ihlal iddiasına benzer uyuşmazlıklar
açısından, hukuki tazmin yolunun daha yüksek başarı şansı sunabilecek,
kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olduğu hususu Anayasa Mahkemesinin
önceki kararlarında belirtilmiştir (Işıl Yaykır, § 44; Aslı
Kırmızı Demirseren, B. No: 2013/5680,
15/4/2014, § 41; Gülşin Oral, B. No. 2013/6129, 16/9/2015, § 47; Sümeyye Örnek, § 26).
20. Başvuruya konu olayda Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına suç
duyurusunda bulunan başvurucu, kendisi hakkında haksız yere disiplin
soruşturmaları açıldığını ve suç oluşturan birtakım eylem ve işlemler
gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür. Söz konusu şikâyet hakkında 2547 sayılı
Kanun gereğince Üniversite tarafından yapılan soruşturma sonucunda şüpheliler
hakkında meni muhakeme kararı verilmiş ve bu karar 2547 sayılı Kanun kapsamında
olan şüpheliler yönünden Danıştay Birinci Dairesinin 29/4/2015 tarihli
kararıyla onanarak kesinleşmiştir. Ancak başvurucu tarafından somut başvuru
açısından daha etkili bir giderim yolu olan tazminat davası açma yoluna
gidilmediği anlaşılmaktadır.
21. Yukarıda yer verilen tespitler çerçevesinde, fiziksel ve
ruhsal bütünlüğe yapılan müdahaleler ile ilgili olarak başvurucu tarafından
yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulmuş olduğu dikkate alındığında, Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan başvuru yollarının
tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, kendisine yönelik açılan keyfî disiplin
soruşturmaları sırasında iş ve çalışma hürriyetini ihlal, özel hayatın
gizliliğini ihlal, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, resmî belgede sahtecilik
ve görevi kötüye kullanma suçlarını işledikleri açık olan şüpheliler hakkında
meni muhakeme kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, eksik
araştırma ve inceleme neticesinde gerekçesiz olarak verilen karar nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından
ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının
yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf
olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da
girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalanhak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel
başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
25. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve
ilkelerin "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların" ve
bir "suç isnadının" esasının karara bağlanması esnasında geçerli
olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bahsedilen
hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan
başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya
konu olamaz. Dolayısıyla bir ceza davasında, haklarında suç isnadı bulunmayan
mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler
Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, §§ 23, 24).
26. Somut olayda suç isnadına ilişkin olmayan ve üçüncü
kişilerin cezalandırılmasına yönelik ihlal iddialarının adil yargılanma
hakkının kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.