TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VEYSEL KAPLAN BAŞVURUSU (8)
|
(Başvuru Numarası: 2015/4804)
|
|
Karar Tarihi: 29/11/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Veysel
KAPLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucu tarafından gönderilmek istenen mektubun sakıncalı bulunarak
muhatabına gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, (kapatılan) Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin
8/11/2005 tarihli kararı gereğince hükümlü olarak Kocaeli 2 No.lu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
7. Başvurucu, içerisinde numaralandırılmış sayfalar bulunan
mektubu başka bir ceza infaz kurumunda bulunan bir hükümlüye 18/12/2014
tarihinde göndermek istemiştir.
8. Söz konusu mektupta; terör örgütünün söylemleriyle
"3K" olarak adlandırılan gruba ilişkin eleştiriler getirilmiş, örgüt
içinde alınan kararlara ilişkin bilgilere yer verilmiş ve "DHG, HG,
17'ler, 2. Kng" gibi terör örgütünün kendi
jargonunda kullandığı birtakım ifadelerle örgüt mensuplarına yönelik beyanlarda
ve tavsiyelerde bulunulmuştur.
9. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin
Kurulu) tarafından 19/12/2014 tarihinde verilen sakıncalı mektup değerlendirme
kararıyla söz konusu mektubun muhatabına gönderilmemesine karar verilmiştir.
Karar gerekçesinde, mektup vasıtasıyla örgütsel amaçlı haberleşme yapılmaya çalışıldığı
belirtilmiştir.
10. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Kocaeli
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 27/1/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Kararda; mektup içeriğinde bir suç örgütünün yasa dışı
faaliyetlerinin sürdürülmesine ilişkin ifadelere yer verildiği, örgütsel
tavırlar konusunda başka bir hükümlüye eleştiri ve tavsiyelerde bulunulduğu
belirtilmiştir.
11. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı
Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 12/2/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği tarafından verilen kararda
yer alan gerekçenin uygun görüldüğü ifade edilmiştir.
12. Nihai karar 19/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu 16/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine
dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 29/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
16. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek
durumda olduğu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; Disiplin Kurulunca verilen söz konusu kararın
keyfî olduğunu, iletişim olanaklarının ölçüsüz şekilde elinden alındığını ve
itirazlarının hukuka aykırı şekilde reddedildiğini belirterek haberleşme ve
ifade hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca bireysel
başvuru harcını ödeyebilecek ölçüde maddi olanağının bulunmadığını belirterek
adli yardımdan faydalandırılma talebinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının özü, göndermek
istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek muhatabına gönderilmemesine
karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir.
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti
kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, §
23; Özkan Kart (2), B. No:
2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek,
B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
20. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden
ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
22. Disiplin Kurulunca başvurucu tarafından gönderilmek istenen mektubun
sakıncalı olduğu değerlendirilerek söz konusu mektubun muhatabına
gönderilmemesine karar verilmiştir. Dolayısıyla anılan karar ile kamu makamları
tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu
açıktır.
23. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını
oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin
gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz
konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
24. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
25. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin
ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan,
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
26. Mektubun sakıncalı bulunmasına sebep olarak başvurucunun
mektup vasıtasıyla terör örgütüyle haberleşmesi olarak gösterilmiştir. Bu
kapsamda başvurucu tarafından gönderilmek istenen mektubun Disiplin Kurulunca
denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, kamu
düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarını taşıdığı, bunun da
Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası
kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, § 51).
27. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak
kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).
28. Somut olaya konu olan mektupta, bir terör örgütünün yapısı
ve işleyişiyle ilgili olarak eleştiri ve tavsiyeler içeren anlatımlarda
bulunulduğu görülmektedir. Terör örgütünün yönetimine ve yapılanmasına yönelik
değerlendirmelerin yer aldığı mektupta örgüt terminolojisiyle aktarılan
ifadelerin örgütsel haberleşme kapsamında değerlendirilebileceği sonucuna
ulaşılmıştır.
29. Yasa dışı haberleşme yöntemleri içerdiği değerlendirilen
mektubun sakıncalı olduğuna karar verilmesi şeklindeki müdahalenin Anayasa'nın
22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi
için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve
müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu kanaatine varılmıştır. Bu
kapsamda İnfaz Hâkimliği tarafından verilen kararın da ilgili ve yeterli gerekçeler
içerdiği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda haberleşme hürriyetine
yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 29/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.