TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
H.M. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/9830)
|
|
Karar Tarihi: 20/9/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
H.M.
|
Vekili
|
:
|
Av. Şenol GÖKBAYRAK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 12/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık cevabında, başvuru ile ilgili görüş
bildirilmesine gerek olmadığı belirtilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Jandarma Genel Komutanlığı emrinde uzman jandarma
statüsünde görev yapan başvurucu hakkında bir internet sitesinde yayımlanan
cinsel içerikli ses kayıtları esas alınarak idari tahkikat başlatılmıştır.
Tahkikat nedeniyle başvurucunun ataması yapılarak görev yeri değiştirilmiştir.
9. Tahkikat neticesinde, Jandarma Genel Komutanlığı
Yüksek Disiplin Kurulu 4/11/2013 tarihinde 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu'nun 13. ve 20. maddelerindeki
düzenlemeye dayanarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ayırma cezası
uygulanmasına karar vermiştir. Anılan karar, Jandarma Genel Komutanlığı
tarafından 7/11/2013 tarihinde onaylanarak başvurucunun ilişiği kesilmiştir.
10. Başvurucu 13/11/2013 tarihinde ayırma işleminin
iptali talebiyle İçişleri Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
(AYİM) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; hukuka aykırı yöntemlerle
elde edildiği açık olan ses kayıtlarının özel hayatın gizliliği kapsamında
olduğunu ve idari işleme esas alınamayacağını, dava konusu işlemin ölçüsüz
olduğunu ileri sürmüştür.
11. AYİM Başsavcılığı, dava konusu işlemin iptali yönünde
görüş sunmuştur. Başsavcılığın 10/6/2014 tarihli düşünce yazısında;
başvurucunun disiplin, sicil ve ceza durumu dikkate alındığında ayırma
cezasının haklı bir nedeni olmadığını belirtmiştir. Ayrıca idari tahkikat
sonrası yapılan atama işlemi marifetiyle hizmet gereklerinin tesis edildiği
gözetildiğinde atanmasından sonra disiplinsizliği bulunmayan başvurucuya ayırma
cezası uygulanmasının kamu yararı ile bağdaşmadığı vurgulanmıştır.
12. AYİM Birinci Dairesinin (Daire) 19/11/2014 tarihli
kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Kararda, başvurucunun evli iken
aynı odada görev yaptığı bir sivil memurla ilişki yaşadığına ait -dış aleme
yansıyan- ses kayıtlarının bulunduğu vurgulanmıştır. Kararda, başvurucunun
TSK'nın itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunduğu ve söz
konusu eylemlerinin özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilemeyeceği
belirtilmiştir.
13. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 5/5/2015 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
14. Nihai karar21/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 12/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
16. 6413 sayılı Kanun'un "Silahlı kuvvetlerden
ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlilikler" kenar başlıklı 20.
maddesinin ilgili fıkra ve bendi şöyledir:
"(1) Silahlı Kuvvetlerden ayırma
cezasını gerektiren disiplinsizlikler şunlardır:
b) Ahlaki zayıflık: Görevine, sosyal ve
aile yaşantısına zarar verecek derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olmak
veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde yüz kızartıcı, utanç
verici veya toplumun genel ahlak yapısına aykırı fiillerde bulunmaktır."
17. 6413 sayılı Kanun'un "Silahlı kuvvetlerden
ayırma cezası"kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
"(1) Silahlı Kuvvetlerden ayırma
cezası, personelin tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi veya durumuna göre sözleşmesinin
feshedilmesi sonucunu doğurur...
(2) Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası;
kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik
Komutanlığında oluşturulacak yüksek disiplin kurulları tarafından verilir ve
ilgili kuvvet komutanı, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanının
onayı ile yerine getirilir..."
18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun"Kişiler
arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması" kenar başlıklı
133. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Kişiler arasındaki aleni olmayan
konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen
veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
...
Kişiler arasındaki aleni olmayan
konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak
ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla
yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur."
19. 5237 sayılı Kanun'un "Özel hayatın
gizliliğini ihlal" kenar başlıklı 134. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Kişilerin özel hayatının gizliliğini
ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi
halinde, verilecek ceza bir kat artırılır."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 20/9/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu, hukuka aykırı şekilde elde edilen ve özel
hayatının gizli alanına müdahale oluşturan söz konusu ses kayıtlarının gerçek
dışı olduğunu ve ayırma işlemine dayanak oluşturamayacağını belirtmiştir.
Başvurucu; disiplin soruşturması aşamasında hukuki yardım almasına izin
verilmediğini ve burada alınan ifadesinin aleyhine kullanıldığını, ses
kayıtlarının kendisine ait olduğunun kanıtlanamadığını ifade etmiştir.
Başvurucu ayrıca aynı nedenle önce yer değiştirme cezası sonra ayırma cezası
verilerek iki kez cezalandırıldığını, özel hayatına ilişkin unsurların hiçbir
şekilde görevine yansımadığını ve ayırma işleminin ölçüsüz olduğunu
vurgulamıştır. Başvurucu, bu nedenlerle özel hayatın gizliliği hakkının ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu; ihlalin tespit
edilmesini, yargılamanın yenilenmesi ile uğradığı zararların tazminine karar
verilmesini ve kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
22. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak
Anayasa’nın 20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ...saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde; başvurucunun temel
iddiasını, özel hayat alanına ilişkin olan ve hukuka aykırı yöntemler
kullanılarak elde edilen birtakım bilgilere dayanılarak TSK'dan ayırma işlemi
tesis edilmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle başvurunun özel hayatın gizliliği
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
25. Özel hayatına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek disiplinsizlik
ve ahlaki durum sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan ayırma işlemi tesis
edilmesinin özel hayatının gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (Ata
Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., § 43).
26. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için
Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar
tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere
dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama ölçütlerine uygun olması gerekir.
27. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu, askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin
sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı
anlaşılmaktadır (Ata Türkeri, §§ 40-41; G.G., §§ 51-53; Yaşar
Türkmen, §§ 50-58).
28. Tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin
hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel
hayatlarına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki
etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi
üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması ve bu hususlardaki
değerlendirmelerin yeterli ve ikna edici gerekçelerle desteklenmesi, ayrıca
tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş mesleki sicilleri ve başarı durumları
dikkate alınarak ölçülülük yönünden irdelenmesi gerekir (G.G., § 60).
29. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla da
bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi tutulabilecekleri
açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma işlemi tesis
edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim
kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir
etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle geldiği
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması,
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması
gerekir (G.G., § 66).
30. Somut olayda başvurucu hakkında tesis edilen TSK'dan
ayırma işleminin gerekçesinin temelinde internette yayımlanan ve cinsel
içerikli konuşmaların yer aldığı ses kaydı bulunmaktadır. Kişilerin her türlü
teknik araçlarla gözetlenmesi, izlenmesi, ses ve görüntülerinin kayıt altına
alınması özel hayatın gizliliğine yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Ayrıca
5237 sayılı Kanun'un 133. ve 134. maddeleri uyarınca kişiler arasındaki aleni
olmayan konuşmaların taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle
dinlenmesi ve/veya kaydedilmesi suç olarak düzenlenmiştir (O.G., B. No:
2015/3236, 20/9/2017, § 32).
31. Başvurucu, söz konusu ses kaydının hukuka aykırı
şekilde elde edilerek internet üzerinden yayımlandığını ve hakkındaki idari
işleme esas alınamayacağını yargılama sürecinde sürekli olarak vurgulamıştır.
AYİM kararlarına göre ise başvurucunun mahremiyetine ilişkin hususlar, anılan
ses kaydının yayımlanması suretiyle tespit edilmiştir. Dolayısıyla özel hayata
ilişkin söz konusu eylem ve davranışların başvurucu tarafından
alenileştirilmediği ve başvurucunun mesleğine bir yansımasının olmadığı,
ihtilaf konusu tahkikatın kapsamının mesleki hayatın sınırlarını aştığı
değerlendirilmektedir.
32. AYİM kararlarının gerekçesinde; başvurucunun
mahremiyetini ilgilendiren hususların, başvurucuya isnat edilen ve tümüyle
başvurucunun özel hayatına ilişkin olduğu anlaşılan eylemlerin, mesleki hayatı
üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği, TSK’nın
işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığı görülmektedir.
Mesleki sicili olumlu olan başvurucuya en ağır şekilde idari yaptırım
uygulanmasının ve başvurucunun kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini
kaybettiği sonucuna ulaşılmasının gerekçelerinin de ortaya konulamadığı
görülmektedir. Bu nedenlerle AYİM tarafından verilen kararların özel hayatın
gizliliği hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli
gerekçe içermediği sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
35. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
36. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına
alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
38. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve
1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayatın gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci
Dairesinin E.2013/1279, K.2014/1055 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
E. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı
merciine gönderilmesine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun TAZMİNAT
TALEBİNİN REDDİNE,
F. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 20/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.