logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Ekber Çeçi ve diğerleri [2.B.], B. No: 2015/5463, 23/1/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ EKBER ÇEÇİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/5463)

 

Karar Tarihi: 23/1/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Mehmet Sadık YAMLI

Başvurucular

:

1. Ali Ekber ÇEÇİ

 

 

2. Aydın MENEFŞE

 

 

3. Celal YILDIZ

 

 

4. Gülsüm PERKTAŞ

 

 

5. Halil KARATAŞ

 

 

6. Haydar PERKTAŞ

 

 

7. Hüseyin AĞGÜL

 

 

8. Kenan BOZOOĞLU

 

 

9. Nazlı KEREM

 

 

10. Rıza ASAN

 

 

11. Sabri KIRMIZITAŞ

 

 

12. Saher ELMAS

 

 

13. Sait AKTAŞ

 

 

14. Saycan KESKİN

 

 

15. Serdar KARAKOÇ

 

 

16. Seyit Ali AKTAŞ

 

 

17. Şahin YOM

 

 

18. Yusuf ARTUT

Vekilleri

:

Av. Mehmet Ali KIRDÖK

 

 

Av. Meral HANBAYAT

 

 

Av. Ümit SİSLİGÜN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, terör olaylarından doğan maddi zararların eksik tazmin edilmesi, manevi zararların ise hiç tazmin edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının; buna ilişkin idari ve yargısal sürecin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular, muhtelif tarihlerde yapılmıştır. Başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Komisyonlarca muhtelif tarihlerde, başvuruların kabul edilebilirlik incelemelerinin Bölümler tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Sırasıyla yukarıdaki başvuruculara ait 2015/3432, 2015/3954, 2015/4586, 2015/4679, 2015/6126, 2015/5912, 2015/3353, 2015/5910, 2015/3373, 2015/6122, 2015/3431, 2015/6123, 2015/4678, 2015/6125, 2015/6127, 2015/5110, 2015/5911 numaralı dosyaların konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2015/5463 başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine; incelemenin 2015/5463 başvuru numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer bireysel başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucular, Tunceli'nin Ovacık ilçesine bağlı köylerde ikamet etmekte iken 1994 yılında meydana gelen terör olayları neticesinde köylerinin boşaltılmasıyla yerleşim yerlerinden göç etmek zorunda kaldıklarını iddia etmiş; 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında zararlarının karşılanması talebiyle Tunceli Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır.

7. Komisyon tarafından yapılan inceme ve değerlendirme sonucu bazı başvurucuların talepleri kısmen kabul edilmiştir. Başvurucular, Komisyon tarafından belirlenen zararlarının gerçek zararlarını karşılamaktan uzak olduğu ve manevi tazminata da karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle uyuşmazlık tutanağı imzalayarak Komisyon kararının iptali istemiyle dava açmışlardır.

8. İdare mahkemeleri muhtelif tarihli ve sayılı kararlarıyla, Komisyon kararlarını eksik incelemeye dayalı oldukları gerekçesiyle iptal etmiştir. Kararlarda 5233 sayılı Kanun'a göre manevi tazminata hükmedilemeyeceği de belirtilmiştir.

9. Başvurucular iptal kararlarını temyiz etmişlerdir. Temyiz dilekçelerinde özellikle mahkemelerin hayvan zararlarına ve birim fiyatlara ilişkin değerlendirmeleri ile manevi tazminata ilişkin değerlendirmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Kararlar Danıştay Onbeşinci Dairesi tarafından onanmış, karar düzeltme istemleri de aynı Daire tarafından reddedilmiştir.

10. Karar düzeltme isteminin reddi kararları başvuruculara tebliğ edilmiş ve başvurucular muhtelif tarihlerde süresinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

11. İptal kararları üzerine Komisyonca her bir başvurucu için yeniden hesaplama yapılmış ve belirlenen tutarlarda tazminatın başvuruculara ödenmesine karar verilmiştir.

12. Komisyonun yeni kararları akabinde 5233 sayılı Kanun’un 12. maddesi gereğince davet yazısı ile birlikte sulhname örneği başvurucular vekiline gönderilmiştir. “Yukarıda ayni/nakdi olarak belirtilen zararımın/zararlarımın karşılanması sonucunda Komisyonun tespitine esas olay ile ilgili olarak uğradığım zararımın tamamının karşılanmış olduğunu kabul ve taahhüt ederim.” beyanını içeren sulhnameler, muhtelif tarihlerde başvurucuların vekilleri tarafından imzalanmış ve söz konusu tutarlar başvuruculara/avukatlarına ödenmiştir.

13. Diğer taraftan başvuruculardan Halil Karataş, Kenan Bozooğlu, Sabri Kırmızıtaş, Saher Elmas ve Sait Aktaş 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun uyarınca kurulan Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına21/2/2014 ve 25/2/2014 tarihlerinde başvurarak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş ve tazminat ödenmesini istemişlerdir.

14. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu tarafından 15/12/2014 tarihli kararla, başvurucuların Tunceli Valiliğindeki Komisyona başvurdukları tarihlerde (5/4/2006, 11/4/2006, 5/5/2006) başlayan ve 15/12/2014 tarihi itibarıyla henüz devam ettiği anlaşılan 8 yılı aşan süre için Halil Karataş, Kenan Bozooğlu, Sabri Kırmızıtaş, Saher Elmas ve Sait Aktaş'a ayrı ayrı 4.100 TL tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

15. Bu beş başvurucu, tazminatı yetersiz bularak ve vekâlet ücreti ile başvuru masrafları hakkında karar verilmediği iddialarıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz etmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu tarafından anılan kararlar hukuka uygun bulunarak 6/3/2015, 9/3/2015, 26/3/2015, 3/4/2015 tarihlerinde itirazlar reddedilmiştir. Kararların kesinleşmesinin ardından 4.100 TL tazminatın 24/6/2015, 26/6/2015, 29/6/2015, 2/7/2015 tarihlerinde her bir başvurucunun vekilinin hesabına yatırılarak ödendiği anlaşılmıştır.

16. Adı geçen beş başvurucuya ait başvuru formlarında ve 8/1/2019 tarihine kadarki süreçte, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna makul süre şikayetiyle yapılan başvurudan, bu başvurunun sonucundan ve lehe takdir edilen tazminattan herhangi bir şekilde bahsedilmemiş, bilgi verilmemiştir. Daha sonra, başvurucular vekili tarafından Anayasa Mahkemesine verilen 8/1/2019 tarihli dilekçede, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu tarafından 15/12/2014 tarihli kararla tazminat ödenmesine karar verildiği ve bilahare kararın infaz edildiği belirtilerek makul süreye ilişkin şikayetten vazgeçildiği bildirilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

17. 5233 sayılı Kanun'un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 4. maddeleri (bkz. Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-21, 23).

18. 5233 sayılı Kanun’un "Zararın karşılanmasına ilişkin sulhname" kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:

 “Komisyon, doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile yaptığı tespitten sonra 8 inci maddeye göre belirlenen zararı, 9 uncu maddeye göre hesaplanan yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerindeki nakdî ödeme tutarını, 10 uncu maddeye göre ifa tarzını ve 11 inci maddeye göre mahsup edilecek miktarları dikkate alarak, uğranılan zararı sulh yoluyla karşılayacak safi miktarı belirler. Komisyonca, bu esaslara göre hazırlanan sulhname tasarısının örneği davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilir.

Davet yazısında hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere otuz gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiği, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağı ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu belirtilir.

Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisi sulhname tasarısını kabul ettiği takdirde, bu tasarı kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanır.

Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya ikinci fıkraya göre kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneği ilgiliye gönderilir.

Sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır.”

19. 5233 sayılı Kanun’un "Zararın karşılanması" kenar başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

Sulhnamede belirlenen zararlar, sulhnamenin imzalanmasından sonra valinin onayı üzerine ifa tarzına göre Bakanlık bütçesine bu amaçla konulan ödenekten üç ay içerisinde karşılanır.”

20. 20/10/2004 tarihli ve 25619 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik’in (Yönetmelik) "Zararın karşılanmasına ilişkin sulhname" kenar başlıklı 25. maddesi şöyledir:

"Komisyon, doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile yaptığı tespitten sonra 16 ncı maddeye göre belirlenen zararı, 21 inci maddeye göre hesaplanan yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerindeki nakdî ödeme tutarını, 20 nci maddeye göre ifa tarzı ile 23 üncü ve 24 üncü maddelere göre mahsup edilecek miktarları dikkate alarak, uğranılan zararı sulh yoluyla karşılayacak safi miktarı belirler. Komisyonca, bu esaslara göre hazırlanan sulhname tasarısının örneği (EK-E) davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilir.

Davet yazısında, hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere otuz gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiği, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağı ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu belirtilir.

Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisi sulhname tasarısını kabul ettiği takdirde, bu tasarı kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanır.

Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya ikinci fıkraya göre kabul edilmemiş sayılması hâllerinde, bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneği ilgiliye gönderilir.

Sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır. "

21. Aynı Yönetmeliğin "Zararın karşılanması" kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:

"Sulhnamede belirlenen zararlar, sulhnamenin imzalanmasından sonra valinin onayı üzerine ifa tarzına göre Bakanlık bütçesine bu amaçla konulan ödenekten üç ay içerisinde karşılanır.

Bakanlık, ellibin Yeni Türk Lirasının üzerindeki aynî ifa veya nakdî ödemelerin Bakan onayı ile yapılmasını kararlaştırabilir. Bu miktar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır.

(Değişik üçüncü fıkra: 4/6/2018-2018/11862 K.) Devlet, ödeme nedeniyle genel hükümlere göre sorumlulara rücu eder ve rücu istemine ilişkin zamanaşımı süreleri bir kat artırılarak uygulanır."

22. Aynı Yönetmeliğin "Nakdî ödemenin şekli ve tutarı" kenar başlıklı 27. maddesi şöyledir:

"Sulhname tasarıları hak sahibi veya yetkili temsilcisi ile komisyon başkanı tarafından imzalandıktan sonra Vali veya Bakan tarafından onaylanır.

Ödemeler sulhname tasarılarının onay tarih ve sıraları dikkate alınarak yapılır. Nakdi ödemeler hak sahibi veya sahiplerinin banka hesaplarına yapılır."

23. Anayasa Mahkemesinin 25/6/2009 tarihli ve E.2006/79, K.2009/97 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"5233 sayılı Yasa, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının özellikle yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması amacıyla hazırlanmış bir yasadır. Yasa bu yönüyle zarara uğrayan vatandaş ile devlet arasındaki uyuşmazlıkta yargı yoluna gidilmeden alternatif bir çözüm yöntemi getirmiştir. Yasakoyucu bu amaca uygun olarak yargılama hukuku kurallarından farklı hükümler öngörerek buna ilişkin esasları Yasa'da ayrıntılı olarak kurala bağlamıştır.

...

Terör ve terörle mücadeleden doğan ancak idari bir eylem veya işlemle nedensellik bağı bulunmayan maddi zararların karşılanmasına ilişkin 5233 sayılı Yasa'daki düzenlemeler, yasakoyucunun sosyal hukuk devletinin gereği olarak sorumluluk hukukunun genel ilkelerine yasayla getirdiği bir istisnadır. İdarenin kusurunun bulunmadığı ancak 'sosyal risk ilkesi' gereği sulh yoluyla karşılanması gereken zararların nelerden ibaret olduğunun tespiti, yasakoyucunun takdir yetkisi içindedir. İtiraz konusu kurallarda yer alan maddi zararların öncelikle sulh yoluyla karşılanmasına ilişkin hükümlerin bulunmasını bu kapsamda değerlendirmek gerekir.

5233 sayılı Yasa, idarenin eylem ve işleminin sonucu olmayan ve herhangibir idari işlem veya eylemle doğrudan nedensellik bağı da bulunmayan, ancak terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararların da tazmini yolunu açan, bu anlamda idarenin kusursuz sorumluluk alanını genişleten bir yasadır. Bu Yasa idarenin kusursuz sorumluluk alanını genişletmekle birlikte, aynı zamanda terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararlardan sadece 'maddi' olan kısmının sulh yoluyla tazminine ilişkin esas ve usulleri belirlemektedir. Yasa'da bu zararlardan 'manevi' olan kısmın idareden talep edilemeyeceğine ilişkin bir hükme yer verilmediği gibi, 12. maddede 'sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır' denilerek Anayasa'nın 125. maddesinin birinci fıkrasına paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu nedenle itiraz konusu ibare, idarenin sorumluluk alanını daraltan veya idari işlem veya eylemlere karşı yargı yolunu kapatan bir hüküm içermemektedir."

24. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26/3/2014 tarihli ve E.2013/1489, K.2014/1219 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

“5233 sayılı Yasa, idarenin terör olaylarına dayalı kusursuz sorumluluk alanını genişleten, oluşan zararların yargı yoluna başvurmadan sulh yoluyla ödenmesine öngören, bu yönüyle uyuşmazlığın sadece maddi zararlara ilişkin kısmının yargı dışı alternatif bir yöntemle giderilmesini sağlayan, ancak manevi zararların karşılanmasını da engellemeyen nitelikte bir yasadır.

Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 18888/02 nolu başvuruya konu 12/01/2006 günlü Aydın İçyer - Türkiye kararının 81. paragrafında, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Kaynaklanan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunla ilgili olarak 'Tazminat Kanun’unda yalnız maddi zararlar için tazminat talep etme olanağının bulunduğu doğru olsa da Kanun’un 12. maddesinin idari mahkemelerde manevi zarar için tazminat talep etme olanağı verdiği görülmektedir.' ifadesine yer verilmiştir.

Bu durumda, terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Yasa uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat taleplerine ilişkin uyuşmazlıklarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Yasanın öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemesinin yapılması gerekmektedir.”

25. 5233 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde Kanun'un amaçlarından birinin özetle terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan idarece en kısa sürede sulh yoluyla karşılanması olduğu ifade edilmiştir. Kanun'un 12. maddesinin gerekçesinde ise sulhun davayı sona erdirici işlem olduğu, sulhname imzalanmasının dava açılmasını engelleyici olduğu belirtilmiştir.

B. Uluslararası Hukuk

26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), söz konusu başvuruya benzer şekilde terör olaylarından dolayı köyü terke mecbur kalınması nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin olarak sulhname imzalanmasının ardından köyü terkten önce var olan hayvanlarına ilişkin zararla manevi zararının tazmin edilmediği iddialarıyla yapılan şikâyetleri kapsayan bir grup başvuruyu incelediği Akbayır ve diğerleri/Türkiye (B. No: 30415/08, 28/6/2011) kararında sulhname imzalanmasının -taleplerden feragat edilmesini gerektirdiği için- yerel boyuttaki bu uzlaşmanın tartışmasız olarak ihtilaflı tazminat hakkında öne sürülen itiraza son verdiği gerekçesiyle başvuruları kabul edilemez bulmuştur.

27. AİHM, başvuranlar tarafından imzalanan dostane çözüm beyanlarında (sulhnamelerin) manevi tazminattan söz edilmediğini gözlemlediğini belirterek dostane çözüme dair bu beyanların (sulhname) ilgili tarafların prosedürü sona erdirmeye ilişkin açık iradesinin tezahürü olduğunu ifade etmiştir. AİHM; tüm başvuru sahiplerinin iç hukukta ve AİHM huzurunda avukatlar tarafından temsil edildiğini, bu hâlde başvuranların ne 5233 sayılı Kanun ve kendi beyanlarının manevi zarara ilişkin hiçbir talep içermediği iddiasını ne de bu anlaşmaların sonuçlarından habersiz oldukları iddiasını ileri süremeyeceklerini belirtmiştir. AİHM'e göre söz konusu düzenleme, başvuranların prosedürle ilgili her türlü iddiadan feragat etmelerini gerektirmektedir ve uluslararası boyutta bu anlaşmanın söz konusu ödemeyle ilgili anlaşmazlığı tartışmasız bir şekilde sonlandırması nedeniyle başvuranların şikâyette bulunamayacakları sonucuna ulaşılmıştır (Akbayır ve diğerleri/Türkiye, § 77).

28. AİHM, sürü hayvanlarının farklı türlerine göre besicilikten elde edilen gelirlerin tazminatının komisyonlarca yanlış değerlendirilmesine ilişkin şikâyetle ilgili olarak da dostane çözümün kabul edilmesiyle ilgili yukarıda belirtilen sonuçların ayrıca bu şikâyete de uygulanabilir olduğu kanaatinde olup AİHM'e göre sulhnamelerin imzalandığı ve ödemeler gerçekleştiği andan itibaren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) bağlamında başvuranların mağdur sıfatı yok olmaktadır (Akbayır ve diğerleri / Türkiye, § 78).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 23/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvuruculardan Halil Karataş, Kenan Bozooğlu, Sabri Kırmızıtaş, Saher Elmas ve Sait Aktaş Yönünden

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 83. maddesi gereği başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve ilgilinin yargılama giderleri dışında 2.000 Türk lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.

31. Genel olarak bir hakkın öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının, yukarıda belirtilen düzenlemelerde bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Anayasa Mahkemesinin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28; Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31).

32. Bu kapsamda özellikle mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29; Mehmet Güven Ulusoy § 32; Osman Sandıkçı, B. No: 2013/6297, 10/3/2016; Selman Kapan ve diğerleri, B. No: 2013/7302, 20/4/2016, § 50).

33. Somut olayda başvuruculardan Halil Karataş, Kenan Bozooğlu, Sabri Kırmızıtaş, Saher Elmas ve Sait Aktaş'ın başvuruya konu aynı yargılama nedeniyle 6384 sayılı Kanun uyarınca oluşturulan Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına başvuruda bulunarak uzun yargılama nedeniyle tazminat talebinde bulundukları ve taleplerinin kısmen kabul edilerek uygun görülen tazminatın ödendiği belirlenmiştir (bkz. §§ 13-16).

34. Buna göre başvuru formu ve eklerinde aynı maddi vakıalar ve ihlal iddiasına dayalı olarak Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına yapılan müracaat ile bu müracaatın sonucuyla ilgili herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı, bu açıdan başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi nedeniyle başvurucular tarafından ileri sürülen iddianın yanıltıcı beyan niteliğinde olduğu anlaşılmış; başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

35. Diğer taraftan başvurucular 8/1/2019 tarihli dilekçeyle makul süreye ilişkin şikayetten vazgeçtiklerini belirtmiştir. Başvurucuların makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna başvurmalarının ve bu Komisyonca başvurucular lehine ayrı ayrı 4.100 TL tazminata hükmedilmesinin, bireysel başvurunun yapıldığı tarihten önce gerçekleşen olgular olduğu açıktır. Dolayısıyla başvurucuların bu olguları bildirme yükümlülüğü ilk bireysel başvurunun yapıldığı tarih itibarıyla mevcuttur. Başvurucuların makul süreye ilişkin şikayetlerinden feragat etmesi, sözü edilen olguları zamanında Anayasa Mahkemesine bildirme yükümlülüğünü yerine getirmedikleri gerçeğini değiştirmemektedir. Bu nedenle başvurucuların feragat dilekçelerinin varılan sonuç üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.

36. Bu nedenle, adı geçen beş başvurucu aleyhine, başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca ayrı ayrı takdiren 500 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekir.

B. Diğer Başvurucular Yönünden

1. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Maddi Zararların Eksik Tazmin Edildiğine İlişkin Şikâyet Yönünden

i. Başvurucuların İddiaları

37. Başvurucular; 5233 sayılı Kanun kapsamında yapmış oldukları başvurunun kısmen kabul edilip kısmen reddedildiğini, zararlarının kabul edilmeyen kısmı için iptal davası açtıklarını, bu kapsamda hayvancılık gelir kayıplarının karşılanmadığını, mülklerinden mahrum kaldıkları sürenin eksik hesaplandığını belirterek eksik tazmin nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

ii. Değerlendirme

38. Somut başvuruda başvurucular, terör ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle oluşan zararlarının karşılanması amacıyla 5233 sayılı Kanun kapsamında Komisyona başvurmuş, Komisyon tarafından tespit edilen zararları öngörülen birim fiyatlara tabi tutularak bir tazminat miktarı belirlenmiş ancak belirlenen tazminatı kabul etmeyen başvurucular konuyu yargıya taşımışlardır. Açılan davalar sonucunda idari yargı yeri maddi tazminat yönünden Komisyon kararlarını iptal etmiştir. Nihayetinde bu iptal kararlarına göre Komisyon tarafından yeniden hesaplama yapılarak belirlenen tazminat miktarını içerir sulhname örneği ile birlikte sulha davet yazısı başvuruculara/vekillerine gönderilmiştir. Sulh teklifi başvurucular tarafından kabul edilmiştir (bkz. §§ 11, 12).

39. Eksik hesaplandığı iddia edilen zararın miktarı üzerinde başvurucuların idareyle anlaşma sağlamış ve sulhnameyi imzalamış olmaları sebebiyle Komisyonun tespitine esas olan olay ile ilgili maddi mağduriyetlerinin açıkça orantısız olmayacak şekilde giderildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucular, Komisyonun tespitinde belirlenen ve zararlarının tamamını karşıladığını beyan ettikleri alacağı tümüyle davalı idareden tahsil ettiklerinden mülkiyet hakkına ilişkin mağduriyet giderilmiş ve bu hak yönünden mağdurluk statüsü de aynı tarihte sona ermiştir. Belirtmek gerekir ki başvurucular Komisyonun sulhname teklifini avukatları aracılığıyla kabul etmiş ve sulhnameler başvurucular adına avukatları tarafından imzalanmıştır. Dolayısıyla başvurucuların maddi tazminat iddialarını sona erdiren sulhnamenin bu hukuki sonucundan habersiz oldukları da düşünülemez.

40. Diğer taraftan manevi tazminat, 5233 sayılı Kanun'da öngörülmediğinden sulhname konusu olamayacağı açık olup bu kısımda varılan sonuç sadece maddi tazminata ilişkindir. Manevi tazminat yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılacaktır.

41. Açıklanan gerekçelerle eksik maddi tazminattan kaynaklanan mülkiyet hakkına yönelik şikâyet yönünden başvurucuların mağdurluk statüsünü kaybettiği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Manevi Zararların Tazmin Edilmediğine İlişkin Şikâyet Yönünden

i. Başvurucuların İddiaları

42. Başvurucular, manevi zararlarının tazmin edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

ii. Değerlendirme

43. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, manevi tazminat taleplerinin reddedilmesine ilişkin iddialar daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında başvurucuların terör eylemi kapsamında gerçekleşen zararlarının manevi tazminat ödenmesi ile giderilmesine ilişkin 5233 sayılı Kanun’da hüküm bulunmamakla birlikte idare hukukunun genel hükümleri kapsamında başvurucuların anılan talep hakkına sahip olduğu belirtilmiştir (Özden Sayar ve Deren Dilara Sayar, B. No: 2013/4022, 13/4/2016, §§ 51-76).

44. Bir başka ifadeyle Anayasa Mahkemesi, 5233 sayılı Kanun'un, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun verdiği kararlarda (§ 24) da belirtildiği üzere, maddi zararların özel bir giderim usulü olmakla birlikte manevi zararların genel hükümlere göre karşılanmasına da engel olmayan bir kanun olduğunu ve 2577 sayılı Kanun'un 12. ve 13. maddelerinde, idarenin işlem veya eyleminden kaynaklı olarak hakları ihlal edilenlere tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanındığını belirterek 5233 sayılı Kanun dışında idari yargıda genel hükümlere başvurularak uğranılan zararın tazmin edilebileceğini belirtmiştir (Abbas Emre, B. No: 2014/5005, 6/1/2016, § 81).

45. Anılan içtihatlarda ortaya konulduğu üzere 5233 sayılı Kanun manevi zararların karşılanmasını öngörmemekle birlikte genel hükümlere göre açılacak tam yargı davasında manevi tazminat istenmesini de engellememektedir. Bir başka ifadeyle kişiler manevi tazminat taleplerini 5233 sayılı Kanun kapsamında değil 5233 sayılı Kanun'dan bağımsız olarak tazminat hukukunun genel prensiplerine göre açacakları davalarda dile getirebilirler.

46. Bu durumda başvurucuların idare mahkemelerinde açtıkları davaların niteliği ve manevi tazminata ilişkin taleplerini dile getiriliş biçimleri özel önem taşır. Bir başka deyişle davanın yukarıda belirtilen içtihada uygun şekilde yani genel hükümler çerçevesinde 2577 sayılı Kanun'un ilgili maddelerinde belirtilen usullere göre mi açıldığının yoksa manevi tazminat talebinin 5233 sayılı Kanun'a mı dayandırıldığının ortaya konulması gerekir.

47. Somut olayda başvurucular Komisyon kararının sulhname dışı bırakılan zarar kalemlerine ilişkin kısmının iptali istemiyle açtıkları davalarda Komisyon tarafından manevi tazminat da ödenmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak 5233 sayılı Kanun uyarınca kurulan ve faaliyette bulunan Komisyonun manevi tazminata hükmetmesi beklenemez. Dolayısıyla başvurucuların Komisyona başvurunun ardından açtıkları davalarını 5233 sayılı Kanun'a dayandırdıkları ve genel hükümlere göre tam yargı davası açmadıkları anlaşıldığından manevi tazminat isteminin anılan gerekçeyle reddedilmesinde mülkiyet hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları

49. Başvurucular; mülkten uzak kalınan sürenin eksik hesaplanması, köyü terkten evvel var olan hayvan varlığına ilişkin iddiaların dikkate alınmaması, manevi tazminat istemlerinin reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca 5233 sayılı Kanun kapsamında başvurulan idari süreç ve yargılama prosedürlerinin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

b. Değerlendirme

50. Somut olayda sulhname imzalanarak maddi tazminata ilişkin uyuşmazlığın sona erdirildiğine ilişkin yukarıda mülkiyet hakkına dair gerekçede belirtilen değerlendirme ve varılan sonuç gözetildiğinde usul güvencesi olan adil yargılanma hakkı bakımından aynı şikâyetlerin tekrar incelenmesini gerektiren bir neden bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurucuların bu başlık altındaki mülkiyet hakkı yönünden ileri sürdükleri benzer mahiyetteki şikayetlerinin incelenmesine gerek görülmemiştir.

51. Diğer taraftan makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikâyet ise sulhname imzalanmasından bağımsız olduğundan ve başvurucuların temel şikâyetlerinden ayrıca ele alınabilecek nitelikte olduğundan makul sürede yargılanma hakkı yönünden inceleme yapılmıştır.

52. Bireysel başvuru yapıldıktan sonra 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.

53. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı tarafından incelenmesi öngörülmüştür.

54. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018,§§ 27-36) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.

55. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36)

56. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruculardan Halil Karataş, Kenan Boozoğlu, Sabri Kırmızıtaş, Saher Elmas ve Sait Aktaş tarafından yapılan başvuruların başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,

B. Diğer başvurucular yönünden;

1. Maddi zararların eksik tazmin edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA

2. Manevi zararların tazmin edilmediğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük'ün 83. maddesi uyarınca Halil Karataş, Kenan Bozooğlu, Sabri Kırmızıtaş, Saher Elmas ve Sait Aktaş'tan ayrı ayrı 500 TL disiplin para cezasının TAHSİLİNE,

D. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 23/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ali Ekber Çeçi ve diğerleri [2.B.], B. No: 2015/5463, 23/1/2019, § …)
   
Başvuru Adı ALİ EKBER ÇEÇİ VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2015/5463
Başvuru Tarihi 26/3/2015
Karar Tarihi 23/1/2019
Birleşen Başvurular 2015/3432, 2015/3954, 2015/4586, 2015/4679, 2015/6126, 2015/5912, 2015/3353, 2015/5910, 2015/3373, 2015/6122, 2015/3431, 2015/6123, 2015/4678, 2015/6125, 2015/6127, 2015/5110, 2015/5911

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, terör olaylarından doğan maddi zararların eksik tazmin edilmesi, manevi zararların ise hiç tazmin edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının; buna ilişkin idari ve yargısal sürecin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Tazminat (kamu kurumlarının tarafı olduğu uyuşmazlıklar) Kişi Bakımından Yetkisizlik
Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Başvurunun Reddi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5233 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun 1
2
4
6
7
8
12
13
geçici 1
geçici 3
geçici 4
6110 Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 1
2575 Danıştay Kanunu 13
Yönetmelik 20/10/2004 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik 25
26
27
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi