logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Alaattin Torun [2.B.], B. No: 2015/5589, 26/12/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALAATTİN TORUN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/5589)

 

Karar Tarihi:26/12/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

Alaattin TORUN

Vekili

:

Av. Ozan YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuka aykırı olması ve tutukluluğun makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; haksız tutuklama sebebiyle açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/3/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ihaleye fesat karıştırma ve nitelikli dolandırıcılık suçlamalarıyla hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında 20/12/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 23/12/2009 tarihli kararıyla ihaleye fesat karıştırma suçundan tutuklanmıştır.

7. Soruşturma sonucunda başvurucunun da aralarında bulunduğu birçok sanık hakkında Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmış ve başvurucu 20/1/2011 tarihli duruşmada tahliye edilmiştir.

8. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava sonucu 2/4/2013 tarihli duruşmada, başvurucunun ihaleye fesat karıştırma suçundan beraatine, dolandırıcılık suçundan ise değişen vasfıyla güveni kötüye kullanma suçundan 1 yıl 8 ay hapis ile 16.640 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilerek verilen hapis cezası ertelenmiştir. Beraat kararı katılan Hazine vekili ve o yer Cumhuriyet savcısınca, mahkûmiyet kararı ise başvurucu tarafından temyiz edilmiştir.

9. Başvurucu, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince ihaleye fesat karıştırma suçundan verilen ve temyiz edilmesine karşın sehven kesinleştirmesi yapılan beraat kararı sonrasında, haksız gözaltı ve tutukluluk nedeniyle 50.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebiyle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinde Hazine aleyhine dava açmıştır.

10. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/10/2013 tarihli kararı ile başvurucunun haksız tutuklamaya yönelik tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... Dosyadaki belgelere göredavacı hakkında iki ayrı suç nedeni iledeğerlendirme yapıldığı, mahkemenin ihaleye fesat karıştırma suçundan beraat kararı verdiği kesinleştiği, dolandırıcılık suçundan dolayı eylemin güveni kötüye kullanma suçuna dönüştürülerek1 yıl8 ay erteli hapis cezası verildiği gözönüne alındığında henüz ilgili kararın kesinleşmemiş olduğu, TCK'nın 63. maddesine göre tutuklu kaldığı sürelerin cezadan mahsup edileceği ayrıca TCK'nın 51 madde kapsamında erteleme kararı verilmesi halinde hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya hakimin uyarısına uymamakta ısrar etmesi halinde ertelenencezanın kısmen veya tamamının infazı gerektiği belirtilmiş olduğundanerteli bulunan 1 yıl 8 ay hapis cezasının henüz kesinleşmemiş olması sebebi ile davacının tazminat hakkı bulunmadığından açılan davanın reddine karar verilmiştir."

11. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin anılan kararı, başvurucu tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 24/2/2015 tarihli kararı"Tazminat davasının dayanağı olan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, 2010/292 Esas-2013/14 Karar sayılı ceza dava dosyasının, davacının aleyhine yapılan temyiz itirazları nedeniyle temyiz incelemesi için Yargıtay’da bulunması nedeniyle derdest bulunduğunun anlaşılması karşısında, davacının maddi ve manevi tazminata ilişkin açılan davasının 5271 sayılı CMK'nın 223/7 maddesi gereğince reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği" gerekçesiyle onanarak kesinleşmiştir.

12. Başvurucu, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin kararını 10/3/2015 tarihinde öğrendiğini beyan ederek 25/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ceza davası sonucunda 2/4/2013 tarihinde verilen kararların temyiz incelemesi Yargıtay 5. Ceza Dairesince 22/6/2017 tarihinde yapılmıştır. Buna göre ihaleye fesat karıştırma suçu yönünden verilen beraat kararı onanarak kesinleşmiş, güveni kötüye kullanma suçu yönünden verilen mahkûmiyet kararı ise iddianamede anlatılmayan olay nedeniyle hüküm kurulduğu belirtilerek esastan ve usule ilişkin bazı sebepler de belirtilmek suretiyle bozulmuştur.

14. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 22/6/2017 tarihli bozma kararı sonrasında ceza davası Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/392 sayılı dosyası üzerinden devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Güveni kötüye kullanma" kenar başlıklı 155. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"...

 (2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur."

17. 5237 sayılı Kanun'un "Nitelikli dolandırıcılık" kenar başlıklı 158. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

...

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

...

İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz."

18. 5237 sayılı Kanun'un "İhaleye fesat karıştırma" kenar başlıklı 235. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) (Değişik: 11/4/2013-6459/12 md.) Kamu kurumu veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

B. Uluslararası Hukuk

1. Sözleşme Hükümleri

19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özgürlük ve güvenlik hakkı" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"1. Herkesözgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

...

c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;

...

5. Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İçtihadı

20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Sözleşme'nin 5. maddesinin (5) numaralı fıkrasında öngörülen tazminat hakkı, ulusal bir makam veya Sözleşme kurumları tarafından bu maddenin diğer fıkralarından birinin ihlal edildiğinin sabit bulunduğu varsayımına dayanır (N.C./İtalya [BD], B. No: 24952/94, 18/12/2002, § 49). Sözleşme'nin 5.maddesinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları kapsamında bir özgürlükten yoksun bırakılma için tazminat almak üzere başvuru imkânının bulunması hâlinde anılan maddenin (5) numaralı fıkrasına uygunluk sağlanmış olacaktır (Wassink/Hollanda, B. No: 12535/86, 27/9/1990, § 38).

21. AİHM'e göre bir müdahalenin telafi edilmesine yönelik hukuk yollarının başarısızlığı sonradan AİHM'in zaman bakımından yargı yetkisine dâhil edilmez (Blečić/Hırvatistan, B. No: 59532/00, 8/3/2006, §§ 77-79). AİHM, Korizno/Litvanya ((k.k.), B. No: 68163/01, 28/9/2006) kararında zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten önce başvurucunun gözaltına alınmasının sona erdiğini belirterek Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ihlal edildiği şikâyetinin yanı sıra (5) numaralı fıkrasının ihlal edildiği iddiasını da incelememiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Tutuklamanın Hukuka Aykırı Olduğuna ve Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alınarak tutuklandığını ve haksız olarak on üç ay boyunca hürriyetinden yoksun bırakıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

24. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile dokuzuncu fıkrası şöyledir:

"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

...

Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir."

25. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."

26. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

27. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hakkında hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).

28. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma kapsamından çıkmaktadır. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. AİHM ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma hâlini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).

29. Somut olayda başvurucu 23/12/2009 tarihinde tutuklanmıştır. Tutuklu olarak devam eden yargılamada Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/1/2011 tarihli kararı ile başvurucu tahliye edilmiştir.

30. Bu belirlemelere göre başvurucunun bir suç isnadına bağlı olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması, ilk derece mahkemesinin tahliye kararının verildiği 20/1/2011 tarihinde sona ermiştir. Bu itibarla başvurucunun tutuklanması suretiyle hürriyetinden yoksun bırakılması Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamında değildir.

31. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğa ilişkin sürecin Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önce sona erdiği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Hukuka Aykırı Olarak Hürriyetten Yoksun Bırakılmaya Rağmen Tazminat İsteminin Kabul Edilmemesine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu; tutuklanmasına neden olan ihaleye fesat karıştırma suçundan beraat etmesine ve bu kararın kesinleşmesine karşın güveni kötüye kullanma suçundan mahkûm edilerek aldığı cezanın ertelendiği ve bu kararın da henüz temyiz aşamasında bulunduğu gerekçesiyle haksız tutuklama nedeniyle açtığı tazminat davasının reddedildiğini, yasal mevzuat ve içtihat hükümlerinin derece mahkemelerince dikkate alınmayarak hakkında açılan ceza davasının kesinleşmemesi nedeniyle tazminat davasının reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

33. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının birinci cümlesi ile dokuzuncu fıkrası şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

...

Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir."

34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa'nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını düzenleyen 19. maddesi kapsamında incelenmesi gerekir.

35. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır (bkz. §§ 29, 30). Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (G.S., § 14).

36. Somut olayda başvurucu 23/12/2009 tarihinde tutuklanmış ve 20/1/2011 tarihinde de tahliye edilmiştir. Bu itibarla başvurucunun tutuklama suretiyle hürriyetinden yoksun bırakılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında hukuki olmadığına ilişkin iddiası, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında değildir.

37. Başvurucu ayrıca tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

38. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulan kişilere tanınan güvencelere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir (Safkan Aydoğdu, B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § 43).

39. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan "bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler" tabiri ile maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan Aydoğdu, § 44).

40. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını incelemesi gerekmektedir. Yapılacak bu inceleme sonucunda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (bkz. § 20; Safkan Aydoğdu, § 45).

41. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun hürriyetinden yoksun bırakılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında hukuka uygun olup olmadığını inceleyememektedir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin dışında olması nedeniyle hukukiliğini inceleyemediği bir hürriyetten yoksun bırakılma hâlini, dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemesi de mümkün değildir. Anılan şikâyet bakımından da zaman bakımından yetkisizlik söz konusudur (Aziz Yıldırım (4), B. No: 2014/4476, 16/4/2015, § 34; Safkan Aydoğdu, § 46).

42. Zira bireysel başvuruya konu müdahaleyi telafi etmeyi amaçlayan hukuk yollarının Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra olumsuz biçimde sonuçlanması, müdahaleyi her zaman Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi içine sokmaz. Bu bağlamda 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunun Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra tüketilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır (bkz. § 21; Safkan Aydoğdu, § 47).

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Alaattin Torun [2.B.], B. No: 2015/5589, 26/12/2018, § …)
   
Başvuru Adı ALAATTİN TORUN
Başvuru No 2015/5589
Başvuru Tarihi 25/3/2015
Karar Tarihi 26/12/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklamanın hukuka aykırı olması ve tutukluluğun makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; haksız tutuklama sebebiyle açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Tutukluluk (süre) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Tutma nedeniyle tazminat hakkı Zaman Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 141
155
158
235
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi