TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALAATTİN TORUN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/5589)
|
|
Karar Tarihi:26/12/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Alaattin
TORUN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ozan
YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuka aykırı olması ve tutukluluğun
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının; haksız tutuklama sebebiyle açılan tazminat davasının reddedilmesi
nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ihaleye fesat
karıştırma ve nitelikli dolandırıcılık suçlamalarıyla hakkında yürütülen bir
soruşturma kapsamında 20/12/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve Ankara 10. Sulh
Ceza Mahkemesinin 23/12/2009 tarihli kararıyla ihaleye fesat karıştırma
suçundan tutuklanmıştır.
7. Soruşturma sonucunda başvurucunun da aralarında bulunduğu
birçok sanık hakkında Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmış ve
başvurucu 20/1/2011 tarihli duruşmada tahliye edilmiştir.
8. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava sonucu
2/4/2013 tarihli duruşmada, başvurucunun ihaleye fesat karıştırma suçundan beraatine, dolandırıcılık suçundan ise değişen vasfıyla
güveni kötüye kullanma suçundan 1 yıl 8 ay hapis ile 16.640 TL adli para
cezasıyla cezalandırılmasına karar verilerek verilen hapis cezası
ertelenmiştir. Beraat kararı katılan Hazine vekili ve o yer Cumhuriyet
savcısınca, mahkûmiyet kararı ise başvurucu tarafından temyiz edilmiştir.
9. Başvurucu, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince ihaleye fesat
karıştırma suçundan verilen ve temyiz edilmesine karşın sehven kesinleştirmesi
yapılan beraat kararı sonrasında, haksız gözaltı ve tutukluluk nedeniyle 50.000
TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebiyle Ankara 6. Ağır
Ceza Mahkemesinde Hazine aleyhine dava açmıştır.
10. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/10/2013 tarihli kararı
ile başvurucunun haksız tutuklamaya yönelik tazminat taleplerinin reddine karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Dosyadaki belgelere göredavacı hakkında iki ayrı suç nedeni iledeğerlendirme
yapıldığı, mahkemenin ihaleye fesat karıştırma suçundan beraat kararı verdiği
kesinleştiği, dolandırıcılık suçundan dolayı eylemin güveni kötüye kullanma
suçuna dönüştürülerek1 yıl8 ay erteli hapis cezası
verildiği gözönüne alındığında henüz ilgili kararın
kesinleşmemiş olduğu, TCK'nın 63. maddesine göre tutuklu kaldığı sürelerin
cezadan mahsup edileceği ayrıca TCK'nın 51 madde kapsamında erteleme kararı
verilmesi halinde hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi
veya hakimin uyarısına uymamakta ısrar etmesi halinde ertelenencezanın
kısmen veya tamamının infazı gerektiği belirtilmiş olduğundanerteli
bulunan 1 yıl 8 ay hapis cezasının henüz kesinleşmemiş olması sebebi ile
davacının tazminat hakkı bulunmadığından açılan davanın reddine karar
verilmiştir."
11. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin anılan kararı, başvurucu
tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda Yargıtay 12. Ceza
Dairesinin 24/2/2015 tarihli kararı"Tazminat davasının dayanağı olan Ankara 12. Ağır Ceza
Mahkemesinin, 2010/292 Esas-2013/14 Karar sayılı ceza dava dosyasının,
davacının aleyhine yapılan temyiz itirazları nedeniyle temyiz incelemesi için
Yargıtay’da bulunması nedeniyle derdest bulunduğunun anlaşılması karşısında,
davacının maddi ve manevi tazminata ilişkin açılan davasının 5271 sayılı CMK'nın 223/7 maddesi gereğince reddine karar verilmesinde
isabetsizlik görülmediği" gerekçesiyle onanarak kesinleşmiştir.
12. Başvurucu, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin kararını 10/3/2015
tarihinde öğrendiğini beyan ederek 25/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
13. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ceza davası
sonucunda 2/4/2013 tarihinde verilen kararların temyiz incelemesi Yargıtay 5.
Ceza Dairesince 22/6/2017 tarihinde yapılmıştır. Buna göre ihaleye fesat
karıştırma suçu yönünden verilen beraat kararı onanarak kesinleşmiş, güveni
kötüye kullanma suçu yönünden verilen mahkûmiyet kararı ise iddianamede anlatılmayan olay nedeniyle
hüküm kurulduğu belirtilerek esastan ve usule ilişkin bazı sebepler de
belirtilmek suretiyle bozulmuştur.
14. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 22/6/2017 tarihli bozma kararı
sonrasında ceza davası Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/392 sayılı
dosyası üzerinden devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri
Kanunu'nun "Tazminat istemi"
kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya
tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Güveni kötüye kullanma" kenar
başlıklı 155. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"...
(2)
Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden
doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak
tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla
kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur."
17. 5237 sayılı Kanun'un "Nitelikli
dolandırıcılık" kenar başlıklı 158. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Dolandırıcılık suçunun;
a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi
suretiyle,
...
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek
kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç
olarak kullanılması suretiyle,
...
İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.;
Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j),
(k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan,
adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az
olamaz."
18. 5237 sayılı Kanun'un "İhaleye
fesat karıştırma" kenar başlıklı 235. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"(1) (Değişik: 11/4/2013-6459/12 md.) Kamu kurumu veya kuruluşları adına yapılan mal veya
hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım
ihalelerine fesat karıştıran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır."
B. Uluslararası Hukuk
1. Sözleşme Hükümleri
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özgürlük ve güvenlik hakkı"
kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Herkesözgürlük
ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın
öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
...
c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek
için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten
sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin
varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve
tutulması;
...
5. Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama
veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin İçtihadı
20.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Sözleşme'nin 5. maddesinin (5)
numaralı fıkrasında öngörülen tazminat hakkı, ulusal bir makam veya Sözleşme
kurumları tarafından bu maddenin diğer fıkralarından birinin ihlal edildiğinin
sabit bulunduğu varsayımına dayanır (N.C./İtalya
[BD], B. No: 24952/94, 18/12/2002, § 49). Sözleşme'nin 5.maddesinin
(1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları kapsamında bir özgürlükten yoksun
bırakılma için tazminat almak üzere başvuru imkânının bulunması hâlinde anılan
maddenin (5) numaralı fıkrasına uygunluk sağlanmış olacaktır (Wassink/Hollanda, B. No: 12535/86, 27/9/1990, §
38).
21. AİHM'e göre bir müdahalenin telafi
edilmesine yönelik hukuk yollarının başarısızlığı sonradan AİHM'in
zaman bakımından yargı yetkisine dâhil edilmez (Blečić/Hırvatistan, B. No: 59532/00, 8/3/2006, §§ 77-79).
AİHM, Korizno/Litvanya ((k.k.),
B. No: 68163/01, 28/9/2006) kararında zaman bakımından yetkisinin başladığı
tarihten önce başvurucunun gözaltına alınmasının sona erdiğini belirterek
Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ihlal edildiği şikâyetinin
yanı sıra (5) numaralı fıkrasının ihlal edildiği iddiasını da incelememiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuka
Aykırı Olduğuna ve Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alınarak
tutuklandığını ve haksız olarak on üç ay boyunca hürriyetinden yoksun
bırakıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile dokuzuncu
fıkrası şöyledir:
"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.
Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
...
Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan
kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre,
Devletçe ödenir."
25. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler."
26. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi
ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan
bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında
yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da
içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
27. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukta geçen sürenin
başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu
tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu
ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince
hakkında hüküm verildiği tarihtir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
28. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk
derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla
tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma
kapsamından çıkmaktadır. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması
ayrıca gerekmez. AİHM ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma hâlini
tutukluluk olarak nitelendirmemektedir (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 33).
29. Somut olayda başvurucu 23/12/2009 tarihinde tutuklanmıştır.
Tutuklu olarak devam eden yargılamada Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin
20/1/2011 tarihli kararı ile başvurucu tahliye edilmiştir.
30. Bu belirlemelere göre başvurucunun bir suç isnadına bağlı
olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması, ilk derece mahkemesinin tahliye
kararının verildiği 20/1/2011 tarihinde sona ermiştir. Bu itibarla başvurucunun
tutuklanması suretiyle hürriyetinden yoksun bırakılması Anayasa Mahkemesinin
zaman bakımından yetkisinin kapsamında değildir.
31. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğa ilişkin sürecin Anayasa
Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önce sona erdiği anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Hukuka Aykırı Olarak
Hürriyetten Yoksun Bırakılmaya Rağmen Tazminat İsteminin Kabul Edilmemesine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu; tutuklanmasına neden olan ihaleye fesat
karıştırma suçundan beraat etmesine ve bu kararın kesinleşmesine karşın güveni
kötüye kullanma suçundan mahkûm edilerek aldığı cezanın ertelendiği ve bu
kararın da henüz temyiz aşamasında bulunduğu gerekçesiyle haksız tutuklama
nedeniyle açtığı tazminat davasının reddedildiğini, yasal mevzuat ve içtihat
hükümlerinin derece mahkemelerince dikkate alınmayarak hakkında açılan ceza
davasının kesinleşmemesi nedeniyle tazminat davasının reddedildiğini belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
33. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrası, üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi ile dokuzuncu fıkrası şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
...
Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan
kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre,
Devletçe ödenir."
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin
Anayasa'nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını düzenleyen 19. maddesi
kapsamında incelenmesi gerekir.
35. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi 23/9/2012
tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvurularla sınırlıdır (bkz. §§ 29, 30). Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme
karşısında yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve
kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (G.S., § 14).
36. Somut olayda başvurucu 23/12/2009 tarihinde tutuklanmış ve
20/1/2011 tarihinde de tahliye edilmiştir. Bu itibarla başvurucunun tutuklama
suretiyle hürriyetinden yoksun bırakılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamında hukuki olmadığına ilişkin iddiası, Anayasa Mahkemesinin
zaman bakımından yetkisi kapsamında değildir.
37. Başvurucu ayrıca tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle
Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
38. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci
ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır. Maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci
fıkralarında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulan kişilere
tanınan güvencelere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir (Safkan Aydoğdu, B. No: 2014/7498,
5/4/2017, § 43).
39. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu
esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat
hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade
edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan "bu
esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler" tabiri ile
maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın
kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya
üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci
ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan
zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan
Aydoğdu, § 44).
40. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu
fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini
belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında
belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını incelemesi
gerekmektedir. Yapılacak bu inceleme sonucunda başvurucunun Anayasa'nın 19.
maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi
tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun
genel prensiplerine göre ödenmediği tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin
dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu
olabilecektir (bkz. § 20; Safkan Aydoğdu, §
45).
41. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun hürriyetinden yoksun
bırakılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında hukuka
uygun olup olmadığını inceleyememektedir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisinin dışında olması nedeniyle hukukiliğini inceleyemediği bir hürriyetten
yoksun bırakılma hâlini, dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin
dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edildiği
iddiasını incelemesi de mümkün değildir. Anılan şikâyet bakımından da zaman
bakımından yetkisizlik söz konusudur (Aziz
Yıldırım (4), B. No: 2014/4476, 16/4/2015, § 34; Safkan Aydoğdu, § 46).
42. Zira bireysel başvuruya konu müdahaleyi telafi etmeyi
amaçlayan hukuk yollarının Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başladığı tarihten sonra olumsuz biçimde sonuçlanması, müdahaleyi her zaman Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi içine sokmaz. Bu bağlamda 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunun Anayasa Mahkemesinin
bireysel başvurularda zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra
tüketilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır (bkz. § 21; Safkan Aydoğdu, § 47).
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddiaların zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.