TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AÇAN DEMİR TİCARET VE SANAYİ LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/5766)
|
|
Karar Tarihi: 6/3/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Açan Demir
Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Nalan
DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru sahte fatura kullanıldığı gerekçesiyle resen cezalı
vergi tarh edilmesi üzerine açılan davada derece mahkemelerinin kararlarında
yeterli gerekçe bulunmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, yargılamanın
uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu İzmir ili Bornova ilçesinde demir ticareti ile
iştigal eden bir limited şirkettir.
7. Başvurucunun da ticari faaliyette bulunduğu U. Sanayi ve
Ticaret Ltd. Şti.nin hesapları bir vergi denetmeni
tarafından 2006 yılında incelenmiştir. Vergi denetmeni tarafından düzenlenen
4/9/2006 tarihli vergi tekniği raporunda bu şirketin 2002 yılında düzenlediği
bütün faturaların sahte olduğu tespit edilmiştir.
8. İzmir Vergi Denetmenleri Büro Başkanlığı 8/12/2006 tarihinde
başka bir vergi denetmenini başvurucu şirketin 2002 yılı hesaplarını
incelemekle görevlendirmiştir. Vergi denetmeni tarafından düzenlenen 8/2/2007
tarihli vergi inceleme raporunda şu tespitlere yer verilmiştir:
i. Başvurucu şirketin 2002 yılında Katma Değer Vergisi (KDV)
dâhil 86.843.799.200 TL (eski TL ile) emtia alışı karşılığında sahte fatura
aldığı vurgulanmıştır.
ii. Vergi denetmenine göre başvurucu şirket, 2002 yılında bir
kısım mal alışlarını sahte faturalarla belgelendirmiş olup bu faturaları ticari
defterlerine kaydederek ilgili dönem KDV beyannamesinde indirim konusu
yapmıştır.
iii. Bu çerçevede ilgili dönem matrahlarının resen takdir
edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Vergi denetmeni 2002 yılı Nisan ayı için
1.297,30 TL, Mayıs ayı için 3.600,98 TL, Eylül ayı
için 2.072,70 TL, Kasım ayı için 3.612,38 TL ve Aralık ayı için 2.513,60 TL
vergi tarhiyatı yapılması ve bu tutarların birer katı oranında vergi ziyaı cezası ile toplam 8.684,38 TL özel usulsüzlük cezası
kesilmesi gerektiği belirtilmiştir.
9. İzmir Defterdarlığı Bornova Vergi Dairesi tarafından
başvurucu şirket hakkında birtakım mal alışlarını muhteviyatı itibarıyla
yanıltıcı belge ile belgelendirerek KDV indirimi konusu yapmak suretiyle vergi
kaybına yol açtığı gerekçesiyle 2002 yılı Nisan, Mayıs, Eylül, Kasım ve Aralık aylarına ait KDV tarhiyatı yapılarak vergi ziyaı ve özel usulsüzlük cezaları kesilmiştir.
10. Başvurucu şirket bu işleme karşı 16/5/2007 tarihinde İzmir
2. Vergi Mahkemesinde iptal davası açmıştır. Dava dilekçesinde, yapılan söz
konusu ticari alış verişin mahiyeti itibarıyla
yanıltıcı nitelikte olmadığı ve gerçek bir ticari mal alımına ilişkin olduğu
öne sürülmüştür. Başvurucu delil olarak bütün ticari defter ve kayıtlara
dayanmış, ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep etmiştir.
11. Mahkeme 25/10/2007 tarihinde özel usulsüzlük cezasına
ilişkin olarak açılan davanın kabulüne, ancak vergi aslı ve veri ziyaı cezasına ilişkin açılan davanın ise reddine karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde özetle şöyledir:
i. U. Şirketinin muhtelif vergilere ilişkin bir kısım
beyannamelerinde farklı vergi numaralarının kullanıldığı, bu vergi
numaralarının geçersiz olduğu belirtilmiştir. Ayrıca mal alımında bulunduğu
anlaşılan iki farklı şirket ve bir şahıs hakkında karşıt inceleme yapılmak
amacıyla adreslerine gidildiğinde adreslerinde bulunmadıkları ifade edilmiştir.
ii. Bunun yanında bahse konu şahıs ve şirketler hakkında 2001,
2002 ve 2003 yıllarında sahte belge düzenleme faaliyetinde bulunulduğuna dair
vergi tekniği raporunun mevcut olduğuna işaret edilmiştir. Mahkeme ticaret
sicil memurluğunda kayıtlı adresinde yapılan yoklamada adreste tanınmadığı,
ilgili dönemde başka bir şahsın mukim olduğu ve telefon ile de ulaşılamadığı
tespitlerine yer vermiştir.
iii. Mahkeme sonuç olarak sahte ve muhteviyatı itibarıyla
yanıltıcı belge düzenleyicisi olup adına tahakkuk eden vergileri ödemediği ve
ilgili dönem cirosu yüksek olmasına rağmen işçi çalıştırdığını bildirmemesinin
ticari icaplara aykırı olduğu tespitlerinden hareketle söz konusu şirketin
düzenlediği faturaların sahte olduğu sonucuna varmıştır.
iv. Mahkeme bu sebeple başvurucu şirketin muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge kullanmak suretiyle yaptığı mal alışını KDV indiriminde
kullanmış olduğunu kabul etmiştir. Buna göre resen yapılan KDV tarhiyatında ve
vergi ziyaına yol açıldığı için bir kat tutarında
vergi ziya cezası kesilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
Mahkeme başvurucuya verilen özel usulsüzlük cezası yönünden ise vergi inceleme
raporuna göre başvurucunun kullandığı sahte olduğu tespit edilen faturaların
içeriği emtianın gerçekten alınmış olduğu yönündeki tespite işaret ederek
verilen cezanın hukuka uygun olmadığı kanaatine ulaşmıştır.
12. Taraflarca temyiz edilen karar Danıştay Dokuzuncu Dairesi
tarafından 26/3/2009 tarihinde bozulmuştur. Daire özel usulsüzlük cezasının
ilişkin hüküm yönünden davalı idarenin temyiz talebini reddetmiştir. Daire
cezalı tarhiyata ilişkin hükme yönelik temyiz itirazı bakımından ise öncelikle
KDV indiriminden yararlanabilmenin ön şartının, fatura ve benzeri vesikaların
gerçeği yansıtması gerekliliği olduğunu vurgulamıştır.Daireye
göre vergilendirme işlemi yapılırken kanuna uygun olarak yapılan muamelelerin
tarafları arasında oluşan maddi ve hukuki ilişkinin gerçek mahiyetinin
araştırılması gerekmektedir. Daire ticari yaşamda malı satan alan mükellefin,
malı satanın, vergi ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği
hususunda bilgi sahibi olmasının beklenemeyeceğini kabul etmiştir. Daire U.
Şirketinin sahte fatura düzenlediği yönünde kuşkular bulunmakta ise de bu
şirketin düzenlediği tüm faturaların sahte olduğu yönünde bir genelleme
yapılamayacağını belirtmiştir. Daireye göre bu şirketin başvurucu adına
düzenlediği faturaların sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olduğu
hususunun açık ve somut bir şekilde ortaya konulması gerekir. Daire sonuç
olarak U. Şirketinin beyannamelerinin verilmiş olması, faturalarının anlaşmalı
matbaaya bastırılması ve alınan mal ve hizmet bedellerinin çek ile ödendiğinin
inceleme elemanına bildirilmesine karşın başvurucu şirket adına düzenlenen
faturaların sahte olduğu sonucuna varılmasının mümkün olamayacağı
belirtilmiştir.
13. Daire davalı idarenin karar düzeltme talebini, kanunda
öngörülen karar düzeltme sebeplerinden birinin mevcut olmadığı gerekçesiyle
7/11/2012 tarihinde reddetmiştir.
14. Mahkeme 23/5/2013 tarihinde ilk hükmün bozulan kısmında
ısrar edilmesine karar vermiştir.
15. Başvurucu bu kararı da temyiz etmiş, Danıştay Vergi Dava
Daireleri Kurulu 26/3/2014 tarihinde temyiz edilen ısrar hükmünü usule ve
kanuna uygun bularak onamıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebini inceleyen
Kurul 22/10/2014 tarihinde karar düzeltme talebini reddetmiştir.
16. Nihai karar başvurucu vekiline 2/3/2015 tarihinde
reddedilmiştir.
17. Başvurucu 1/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun 1. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Türkiye'de yapılan aşağıdaki işlemler katma
değer vergisine tabidir:
1. Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest
meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler,
... ”
19. 3065 sayılı Kanun'un 29. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“1.
Mükellefler, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer
vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak
aşağıdaki vergileri indirebilirler:
a) Kendilerine yapılan teslim ve hizmetler
dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen
katma değer vergisi,
... ”
20. 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...
B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay
ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.
Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin
muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu
kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi
ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.
İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan
veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan
bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa
aittir."
21. 213 sayılı Kanun'un 30. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Resen vergi tarhı, vergi matrahının
tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak
tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir
komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili
olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah
kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre
belirlenen matrah veya matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır.
Aşağıdaki hallerden herhangi birinin bulunması
durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya
kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir.
...
4. Defter kayıtları ve bunlarla ilgili
vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tesbitine
imkan vermiyecek derecede
noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısiyle
ihtiyaca salih bulunmazsa.
...
6. (Ek: 30/12/1980-2365/4 md.)
Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu
yansıtmadığına dair delil bulunursa.
..."
22. 213 sayılı Kanun'un 359. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya
düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;
...
2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler
veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya
bu belgeleri kullananlar,
Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit
olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve
belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak
kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele
veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan
belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.
..."
23. 213 sayılı Kanun'un 341. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Vergi ziyaı,
mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine
getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk
ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder."
24. 213 sayılı Kanun'un 344. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"341 inci maddede yazılı hallerde vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu
hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında
vergi ziyaı cezası kesilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 6/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu; ilk derece mahkemesinin ısrar kararının makul
olmayıp kanuna da dayalı olmadığını, konunun bilirkişilere de
incelettirilmediğini, bu kararın onandığı Danıştay kararında da yeterli gerekçe
bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "ile adil yargılanma"
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı
güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
28. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
29. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre
değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No:
2013/2995, 20/2/2014, § 51).Kanun yolu incelemesi
yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı
sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına
yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 57).
30. Başvurucu hakkında uygulanan vergi tarhiyatı ve cezalarına
karşı dava açmış, ilk derece mahkemesi vergi inceleme raporundaki bulgulardan
hareketle ilgili hukuk kurallarını yorumlamak suretiyle davanın reddi gerektiği
sonucuna varmıştır. Hâkimin hukuk bilgisiyle çözümlenebilecek konularda
bilirkişi incelemesi yaptırılmaması doğaldır. Bunun yanında uyuşmazlığın konusu
ise başvurucunun vergi kaybına yol açacak şekilde KDV indiriminden yararlanıp yararlanmadığı
hususudur. Her ne kadar ilk derece mahkemesinin kararı Danıştay Dokuzuncu
Dairesince bozulmuş ise de ısrar kararı üzerine konu Vergi Dava Daireleri
Kuruluna taşınmış ve Kurul ilk derece mahkemesinin hükmünü usule ve kanuna
uygun bularak onamıştır.
31. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda tarafların,
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları tartışılarak
verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir.
Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve
gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına
yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
34. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
35. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
36. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve
ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
37. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
6/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.