TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ZEYNEL GÜLOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/6129)
Karar Tarihi: 23/1/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Mehmet Sadık YAMLI
Başvurucu
Zeynel GÜLOĞLU
Vekili
Av. Meral HANBAYAT YEŞİL
Av. Ümit SİSLİGÜN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; terör olaylarından dolayı zarara uğranıldığından bahisle yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine açılmış olan davada benzer bir olayda verilen kararla çelişen karar verilmesi, idari ve yargısal sürecin makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu; Tunceli'nin Ovacık ilçesine bağlı Çakmaklı köyünde ikamet edip aynı ilçenin Tepsili köyünde hayvancılık ve arıcılık yaparak geçimini sağlamakta iken 1994 yılında Tepsili köyünün boşaltılması, devamında bu köye girişine izin verilmemesi nedeniyle hayvancılık ve arıcılık gelirinden mahrum kaldığını iddia etmiştir. Başvurucu bu zararlarının karşılanması istemiyle 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında zararlarının Tunceli Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
7. Komisyon; başvurucunun ikamet ettiği Çakmaklı köyünün boşaltılmadığı, Tepsili köyünde başvurucu adına menkul veya gayrimenkule rastlanmadığı, başvurucunun 20 adet küçükbaş, 8 adet büyükbaş hayvan, 5 ton saman, 100 bağ ot ve 70 adet arı kovanının terör olayları nedeniyle zarar gördüğüne dair yapılan araştırmada başvurucunun beyanı dışında bir bilgi ve belge edinilemediği gerekçeleriyle istemi reddetmiştir.
8. Başvurucu; belge sunamamakla birlikte beyanının esas alınabileceğini ve idarece bu konuda yapılacak araştırma ile haklılığının ortaya konulabileceğini ileri sürerek Komisyon kararının iptali istemiyle dava açmıştır. Elazığ 2. İdare Mahkemesi 19/12/2012 tarihli kararıyla reddetmiştir. İdare mahkemesi gerekçesinde özetle Çakmaklı köyünün boşaltılan köylerden olmadığı, 3/10/1994 tarihinde Tepsili köyü civarında operasyon icra eden güvenlik güçlerince 60 adet arılı kovan ve 400 çıta balın yakılması iddiası ile ilgili bilgi ve belge bulunmadığı, davacı tarafından da bahse konu zarar kalemleri ile ilgili somut belge sunulmadığı, kolluk kuvvetlerince veya yetkili adli makamlarca da bir tespitin yapılmadığı, dolayısıyla iddia edilen zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında tazminine olanak bulunmadığı hususlarına yer vermiştir.
9. Karar, Danıştay Onbeşinci Dairesi tarafından onanmış, karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 18/12/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar 6/3/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu 3/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Öte yandan başvurucunun kardeşi S. Güloğlu tarafından benzer şekilde 60 adet arılı kovan ve 400 çıta balın yakıldığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle yapılan başvurunun Komisyon tarafından iddianın beyana dayalı olduğu ve bilgi ve belge bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine açılan davada Malatya İdare Mahkemesi Komisyon kararının iptaline karar vermiştir. Mahkeme 24/3/2011 tarihli kararında özetle Ovacık ve Çevre Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanlığının 26/3/2010 tarihli ve 26 sayılı yazısında kooperatiflerinin üyesi olan davacının 1994 yılına kadar Tepsili köyünde arıcılık yaptığı ve 2001 yılında arıcılık yapması için kendisine kredili olarak 20 adet arılı kovan verildiği hususuna yer vererek davacının iddialarının yeniden araştırılarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Anılan karar Danıştay Onbeşinci Dairesi tarafından onanarak kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. İlgili hukuk için bkz. Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-21, 23.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 23/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, tazminat talebine ilişkin idari ve yargısal sürecin makul olmayan şekilde uzun sürdüğünü belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
15. Bireysel başvuru yapıldıktan sonra 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
16. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu (Tazminat Komisyonu) Başkanlığı tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
17. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 27-36) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
18. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan, ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
19. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
21. Başvurucu, kardeşi S. Güloğlu tarafından açılan davada verilen karara vurgu yaparak kendi davasında aksi yönde karar verilmesiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının yanı sıra Anayasa'nın 38., 40., ve 141. maddelerinde güvence altına alınan haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu mülkiyet hakkının ve Anayasa'nın 38., 40., ve 141. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş ise de esas iddiasını idare mahkemesi kararına dayandırdığı ve şikâyetinin tazminat alamaması olduğu gözetildiğinde başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
24. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve Kanun’un kapsamına ilişkin hükümlerin yorumu ile bu hususta içtihatla ilgili bir ölçütün belirlenmesi ve somut olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir, esasen derece mahkemelerine aittir. 5233 sayılı Kanun’un uygulanması bağlamında daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış olan taleplere ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde de anılan hususlara ilişkin iddiaların maddi olayın ve hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması bağlamında kanun yolu mahkemelerince değerlendirilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu belirtilerek açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 45-50). Bu konudaki takdir esasen derece mahkemelerine ait olmakla beraber derece mahkemesi kararlarının bariz bir takdir hatası içermesi durumunda anayasal bir temel hak veya özgürlüğün ihlal edilip edilmediğinin tespiti noktasında farklı bir değerlendirme yapılması gerekebilecektir (Mesude Yaşar, B. No: 2013/2738, 16/7/2014, § 93; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744, 16/7/2014, § 88).
25. Somut olayda başvurucu, kardeşinin açtığı davada Malatya İdare Mahkemesinin farklı bir değerlendirme yaptığını ileri sürmüştür. Anılan kararın incelenmesinden Malatya İdare Mahkemesinin özellikle Ovacık ve Çevre Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanlığının 26/3/2010 tarihli ve 26 sayılı yazısına dayanarak Tazminat Komisyonu tarafından yeniden inceleme ve araştırma yapılması gerektiği gerekçesiyle Komisyon kararını iptal ettiği, kararın mutlak anlamda başvurucunun kardeşine tazminat ödenmesi anlamına gelmediği, başvurucunun bu nitelikte bir belgeyi sunmadığı, kaldı ki başvurucunun kardeşine tazminat ödenmesinin başvurucuya da tazminat ödenmesini gerektirmediğinin açık olduğu anlaşıldığından başvurucunun bu iddiasına itibar edilmemiştir.
26. Diğer taraftan başvurucunun ileri sürdüğü diğer iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup derece mahkemesi kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 23/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.