TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÜLNAZ ALTAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6709)
|
|
Karar Tarihi: 7/2/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Gülnaz ALTAN
|
|
|
2. Şevin
ALTAN
|
|
|
3. Şervan YAŞAR
|
|
|
4. Jindar ALTAN
|
|
|
5. Ceyhan
ALTAN
|
|
|
6. Sami
ALTAN
|
|
|
7. Şahin
ALTAN
|
|
|
8. Merdan ALTAN
|
|
|
9. Fehmi
ALTAN
|
|
|
10. Zekiye
BAYIK
|
|
|
11.
Nizamettin BAYIK
|
|
|
12. Şengül
BEŞKEN
|
|
|
13. Gülşen
BİÇİM
|
|
|
14. Mukadder
BOZAN
|
|
|
15. Nazan
ADSAN
|
|
|
16. Mahsum BAYIK
|
|
|
17. Ramazan
BAYIK
|
|
|
18. Abdurrazzak İLHAN
|
|
|
19. Emriye ARSLANŞEN
|
|
|
20. Erdi
İLHAN
|
|
|
21. Güler
GAYIRNAL
|
|
|
22. İlyas
İLHAN
|
|
|
23. Muazzez
İDİĞ
|
|
|
24. Yahya
İLHAN
|
|
|
25. Fecriye KORKMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin
AKÇARA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürme olayına ilişkin olarak etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. İçinde A.A., İ.A., H.B., H.İ. ve V.Ç. adlı kişilerin
bulunduğu 56 .. 134 plakalı araç 26/8/1993 tarihinde
Batman'ın Kozluk ilçesine bağlı Karşıyaka köyünden ilçe merkezine doğru seyir
hâlinde iken ellerinde uzun namlulu silah bulunan kişilerce taranmıştır. Bu
saldırı sonucunda araçta bulunan A.A., İ.A., H.B. ve H.İ. hayatını kaybetmiş;
V.Ç. ise yaralanmıştır. Başvurucular, saldırıda hayatını kaybeden kişilerin
yakınlarıdır (eşleri ve çocukları).
8. Olay hakkında Kozluk Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen
bir soruşturma başlatılmıştır. Başlatılan soruşturma kapsamında kolluk
görevlileri tarafından yapılan incelemeler neticesinde Olay Yeri Tespit
Tutanağı düzenlenmiş, olay yerinin krokisi çizilmiş ve bazı kişilerin tanık
sıfatıyla ifadesi alınmıştır. 26/8/1993 tarihli Olay Yeri Tespit Tutanağı'na göre olay yerinde elli bir adet boş mermi
kovanı bulunmuştur. Soruşturma kapsamında ayrıca Cumhuriyet savcısı eşliğinde
ölü muayene işlemleri gerçekleştirilmiştir.
9. Olay günü kolluk görevlileri tarafından ifadesi alınan A.A.nın ağabeyi Ar.A. özetle saldırıya uğrayan aracın olay günü sabah saat
08.00 sıralarında Kozluk ilçesine gitmek üzere köyden hareket ettiğini, aracın
hareket etmesinden yaklaşık on dakika sonra silah seslerinin duyulması üzerine
seslerin geldiği yere gittiğini, olay yerine vardığında aracın tarandığını ve
araçta bulunan V.Ç. hariç diğer kişilerin hayatını kaybettiğini gördüğünü
belirtmiştir. Ar.A. ayrıca kimseyle bir
düşmanlıklarının bulunmadığını belirtmiştir. Soruşturma kapsamında ifadesi
alınan diğer kişiler de Ar.A.nın
ifadesine benzer şekilde beyanda bulunmuşlardır.
10. Kozluk Cumhuriyet Başsavcılığı, olayı soruşturma görev ve
yetkisinin Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığında
olduğunu belirterek 6/9/1993 tarihinde görevsizlik kararı vermiştir.
11. Soruşturma evrakının kendisine gönderilmesi üzerine
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı 22/9/1993
tarihinde "Olay Faillerinin
Yakalanması" konulu bir müzekkere yazarak bu müzekkereyi Kozluk
Cumhuriyet Başsavcılığına, Kozluk İlçe Jandarma Komutanlığına, Batman Emniyet
Müdürlüğüne ve İl Jandarma Komutanlığına göndermiştir. Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, bu müzekkereyle anılan makamlardan
olayın faillerinin araştırılmasını ve her üç ayda bir kendisine bilgi
verilmesini istemiştir.
12. Bunun üzerine kolluk görevlilerince düzenlenen, olayın fail
ya da faillerinin tespit edilemediğine ilişkin tutanaklar, Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
13. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olay yerinde bulunan
elli bir adet boş mermi kovanı, bir adet deforme olmuş mermi çekirdeği gömleği
ile iki adet deforme olmuş mermi çekirdeği nüvesini 15/2/2008 tarihinde
Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğüne
göndererek bunların incelenmesi ve bu inceleme sonucunda bir rapor tanzim
edilerek kendisine gönderilmesi talebinde bulunmuştur.
14. Olay yerinde bulunan elli bir adet mermi kovanı ile bir adet
deforme olmuş mermi çekirdeği gömleği ve iki adet deforme olmuş mermi çekirdeği
nüvesi 18/4/2008 tarihinde Diyarbakır Kriminal Polis
Laboratuvarı tarafından incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda olay yerinde
bulunan elli bir adet mermi kovanının uzun namlulu tek bir silahtan atılmış
olduğu, gönderilen bir adet deforme olmuş mermi çekirdeği gömleğinin de uzun
namlulu bir silahtan çıktığı, iki adet mermi çekirdeği nüvesinin ise atıldığı
silahtan karakteristik bir iz almadığı için teşhis niteliklerinin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
15. Başvuruculardan İlyas İlhan 3/6/2008 tarihli bir dilekçe ile
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturma dosyasının fotokopisinin
kendisine gönderilmesi talebinde bulunmuştur. İlyas İlhan ayrıca 5/2/2013
tarihli dilekçe ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturmanın
akıbeti hakkında bilgi istemiştir.
16. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi gereği kurulan mahkemeler ile
Cumhuriyet başsavcılıklarının görevlerine 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı
Kanun uyarınca son verildiği gerekçesiyle 12/3/2014 tarihinde yetkisizlik
kararı vermiş ve soruşturma evrakını Kozluk Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir.
17. Kozluk Cumhuriyet Başsavcılığı, dava zamanaşımı süresinin
yirmi yıl olduğu ve bu sürenin 26/8/2013 tarihinde dolduğu gerekçesiyle
6/5/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
18. Başvurucular, soruşturmanın eksik bir şekilde yürütüldüğünü
belirterek yetkili sulh ceza hâkimliğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair
kararın kaldırılması talebinde bulunmuşlardır.
19. Batman 1. Sulh Ceza Hâkimliği 23/2/2015 tarihli karar ile
başvurucuların itirazının reddine karar vermiştir. Kararda Batman 2. Sulh Ceza
Hâkimliğine yedi gün içinde itiraz yolu açık olmak üzere karar verildiği
belirtilmiştir.
20. Bu karar üzerine başvurucular, Batman 2. Sulh Ceza
Hâkimliğine başvurmuşlardır.
21. Batman 2. Sulh Ceza Hâkimliği 26/3/2015 tarihinde karar
verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
22. Başvurucular 15/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. İlgili hukuk için bkz. Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 7/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
25. Başvurucular; yakınlarının ölümü ile neticelenen olay
hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediğini, olay sonrasında ifadelerinin
alınmadığını, olaydan yaralı olarak kurtulan kişinin ifadesinin Cumhuriyet
savcısı tarafından alınmamış ifadenin hastane polisi ve hastane bekçisi
tarafından alındığını, bu durumun bile soruşturmanın ciddiyetle yürütülmediğini
gösterdiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular olay yerinde bulunan mermi
kovanları ile mermi çekirdeği nüvelerinin on dört yılı aşkın bir süre sonra kriminal incelemeye gönderildiğini, bu durumun olayın
faillerinin bulunmasının önemsenmediğinin açık kanıtı olduğunu iddia
etmişlerdir. Başvurucular, olay yerinde kapsamlı bir olay yeri incelemesi
yapılmadığı gibi ölen kişilerin elbiselerinin dahi incelenmediğini ileri
sürmüşlerdir. Başvurucular, olay yerinde keşif yapılmamasının ve sundukları
bazı delillerin dikkate alınmamasının da önemli birer eksiklik olduğunu
belirtmişlerdir. Başvurucular, soruşturma sonucunda yirmi yıllık zamanaşımı
süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini,
olayın fail ya da faillerinin bulunması için özel bir çaba sarf edilmediğini,
masa başında hazırlanan matbu tutanaklarla soruşturmada ilerleme
kaydedilmesinin mümkün olmadığını, tutanak içeriklerinden bu hususta ciddi bir
çaba gösterilmediğinin de açıkça anlaşıldığını ifade etmişlerdir. Başvurucular
ayrıca yirmi yılı aşkın bir süre devam eden soruşturma süresinin makul olarak
kabul edilemeyeceğini iddia etmişlerdir. Başvurucular bu iddialarla yaşam, adil
yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucular temel olarak
yakınlarının ölüm olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğini
ileri sürmüşlerdir. Bu itibarla başvurucuların tüm şikâyetlerinin yaşam
hakkının usul yönü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı"
kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
28. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
29. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları
tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu
ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucular,
başvuruya konu olayda yaşamını yitiren kişilerin eşleri ve çocuklarıdır. Bu
nedenle başvuruda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
30. Bununla birlikte başvurunun başvuru yollarının tüketilmesi
ve bu kuralla iç içe girmiş olan otuz günlük başvuru süresi kuralı bakımından
da ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.
31. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
33. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
34. Öncelikle belirtmek gerekir ki anılan Anayasa ve Kanun
maddelerinde yer verilen kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel
başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare
olmasının doğal sonucudur (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
35. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak
ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
36. Tüketilmesi gereken başvuru yolları, başvurucuların
şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm
sağlayabilecek nitelikteki kullanılabilir ve etkili başvuru yollarıdır. Ayrıca
başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir
kural olup bu kurala uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının
dikkate alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru
yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile
başvurucuların kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması
gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların kendisinden başvuru yollarının
tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediklerinin
başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §
28).
37. İhlal iddiasını değerlendirmeye ve ihlal tespiti
yapıldığında yeterli giderimi sağlamaya imkân tanıyan bir başvuru yolunun
bulunmaması hâlinde başvuru yollarının tüketilmesi kuralını uygulamak mümkün
olmayacaktır (Yasin Ağca, B. No:
2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucuların ihlali
öğrendikleri tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları
gerekmektedir.
38. Şikâyetleri konusunda çözüm sağlayabilecek etkili bir
başvuru yolunun mevcut olması hâlinde öncelikle bireysel başvuruda bulunmak,
dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülüğü
bulunan başvurucular, en kısa sürede yetkili makamlara başvurmalıdırlar. Zira
zaman geçtikçe delillerin kaybolma veya bozulma ihtimali artmakta, gerçeklerin
ortaya çıkması zorlaşmaktadır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 84).
39. Öte yandan şikâyeti yetkili makamlara iletmenin imkânsız
veya önemli ölçüde güç olduğu durumlar -ki bu durumların neler olduğu her
başvuruda olay ve olgular ile başvurucunun tutumu nazara alınarak ayrıca
değerlendirilmelidir-mevcutsa başvurucuların özen yükümlülüğünün ancak bahse
konu durumların sona ermesinden itibaren başlayacağı kabul edilmelidir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 85).
40. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup
olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa
da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu
makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile
getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
41. Diğer taraftan başvurucuların yetkili makamlara müracaat
etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa
başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl
almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul
olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve
şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira
soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde
anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir
(Yasin Ağca, § 121). Böyle bir
durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları
veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda
bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma
yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın şartlarına
bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, §
87).
42. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici
gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını
tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde
dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun
farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde
bireysel başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, §
88).
43. Son olarak ifade etmek gerekir ki soruşturmanın
etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi
içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya
konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını
zorlaştıracak ve neredeyse imkânsızlaştıracaktır. Böylesi bir durumda Anayasa
Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup
uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı
değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları
gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa
ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren
etkinlikte bir soruşturma yapılması, gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı
bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin
benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün büyüklüğü
tartışılmazdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 89).
44. Başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgelere göre, somut
olayda yaşanan elim hadiseyle ilgili olarak resen bir ceza soruşturması
başlatılmış, bu kapsamda olay yeri incelemesi ile ölü muayene işlemleri
gerçekleştirilmiş ve olayla ilgili bilgi sahibi olabilecek bazı kişilerin
ifadesi alınmıştır. Bununla birlikte, başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve
belgelere göre, özellikle Diyarbakır Kriminal Polis
Laboratuvarının 18/4/2008 tarihli raporundan sonra, olayın aydınlatılmasına ve
faillerin tespitine yönelik önemli herhangi bir soruşturma işlemi yapılmamış,
yalnızca faillerin tespitine çalışıldığı yönünde kolluk görevlilerince belli
aralıklarla tutulan ve zamanla sıradan hale gelen tutanaklar soruşturma evrakı
arasına alınmıştır. Başvuru konusu olayda, ceza soruşturmasının Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden
çok uzun zaman önce etkisiz bir hâl aldığı, başvurucular ile soruşturmayı
yürüten yetkili makamlar arasında soruşturmanın etkililiği adına anlamlı bir
temas kurulmadığı anlaşılmıştır.
45. Başlatılan ceza soruşturmasından sonra olayla ilgili
şikâyetlerini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle
ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektikleri yönünde herhangi bir
iddiaları bulunmayan başvurucular, yaşanan elim olayla ilgili şikâyetlerini
yetkili makamlara iletmemiş ve soruşturmanın etkililiği yönünde beklentiye
girmelerine neden olacak şekilde soruşturma makamları ile anlamlı bir temas
kurmamışlardır. Soruşturmada, özellikle Diyarbakır Kriminal
Polis Laboratuvarının 18/4/2008 tarihli raporundan sonra ilerleme sağlanacağına
dair umut verici bir gelişme yaşanmamış ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı
bir tedbir de alınmamıştır. Buna rağmen başvurucular, bireysel başvuru yapmak
için kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini ve bu karara yaptıkları
itirazın sonuçlanmasını beklemişlerdir. Yürütülen soruşturmanın etkisiz bir hâl
alması nedeniyle soruşturma sonucunu beklemesi gerekmeyen başvurucuların
Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı olan 23/9/2012
tarihinden makul olmayan bir süre sonra 15/4/2015 tarihinde yaptıkları başvuru,
süresinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemez.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin süre
aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
süre aşımı nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
7/2/2019 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.