TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GÜLNAZ ALTAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/6709)
Karar Tarihi: 7/2/2019
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
Halil İbrahim DURSUN
Başvurucular
1. Gülnaz ALTAN
2. Şevin ALTAN
3. Şervan YAŞAR
4. Jindar ALTAN
5. Ceyhan ALTAN
6. Sami ALTAN
7. Şahin ALTAN
8. Merdan ALTAN
9. Fehmi ALTAN
10. Zekiye BAYIK
11. Nizamettin BAYIK
12. Şengül BEŞKEN
13. Gülşen BİÇİM
14. Mukadder BOZAN
15. Nazan ADSAN
16. Mahsum BAYIK
17. Ramazan BAYIK
18. Abdurrazzak İLHAN
19. Emriye ARSLANŞEN
20. Erdi İLHAN
21. Güler GAYIRNAL
22. İlyas İLHAN
23. Muazzez İDİĞ
24. Yahya İLHAN
25. Fecriye KORKMAZ
Vekili
Av. Hüseyin AKÇARA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürme olayına ilişkin olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. İçinde A.A., İ.A., H.B., H.İ. ve V.Ç. adlı kişilerin bulunduğu 56 .. 134 plakalı araç 26/8/1993 tarihinde Batman'ın Kozluk ilçesine bağlı Karşıyaka köyünden ilçe merkezine doğru seyir hâlinde iken ellerinde uzun namlulu silah bulunan kişilerce taranmıştır. Bu saldırı sonucunda araçta bulunan A.A., İ.A., H.B. ve H.İ. hayatını kaybetmiş; V.Ç. ise yaralanmıştır. Başvurucular, saldırıda hayatını kaybeden kişilerin yakınlarıdır (eşleri ve çocukları).
8. Olay hakkında Kozluk Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen bir soruşturma başlatılmıştır. Başlatılan soruşturma kapsamında kolluk görevlileri tarafından yapılan incelemeler neticesinde Olay Yeri Tespit Tutanağı düzenlenmiş, olay yerinin krokisi çizilmiş ve bazı kişilerin tanık sıfatıyla ifadesi alınmıştır. 26/8/1993 tarihli Olay Yeri Tespit Tutanağı'na göre olay yerinde elli bir adet boş mermi kovanı bulunmuştur. Soruşturma kapsamında ayrıca Cumhuriyet savcısı eşliğinde ölü muayene işlemleri gerçekleştirilmiştir.
9. Olay günü kolluk görevlileri tarafından ifadesi alınan A.A.nın ağabeyi Ar.A. özetle saldırıya uğrayan aracın olay günü sabah saat 08.00 sıralarında Kozluk ilçesine gitmek üzere köyden hareket ettiğini, aracın hareket etmesinden yaklaşık on dakika sonra silah seslerinin duyulması üzerine seslerin geldiği yere gittiğini, olay yerine vardığında aracın tarandığını ve araçta bulunan V.Ç. hariç diğer kişilerin hayatını kaybettiğini gördüğünü belirtmiştir. Ar.A. ayrıca kimseyle bir düşmanlıklarının bulunmadığını belirtmiştir. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan diğer kişiler de Ar.A.nın ifadesine benzer şekilde beyanda bulunmuşlardır.
10. Kozluk Cumhuriyet Başsavcılığı, olayı soruşturma görev ve yetkisinin Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığında olduğunu belirterek 6/9/1993 tarihinde görevsizlik kararı vermiştir.
11. Soruşturma evrakının kendisine gönderilmesi üzerine Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı 22/9/1993 tarihinde "Olay Faillerinin Yakalanması" konulu bir müzekkere yazarak bu müzekkereyi Kozluk Cumhuriyet Başsavcılığına, Kozluk İlçe Jandarma Komutanlığına, Batman Emniyet Müdürlüğüne ve İl Jandarma Komutanlığına göndermiştir. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, bu müzekkereyle anılan makamlardan olayın faillerinin araştırılmasını ve her üç ayda bir kendisine bilgi verilmesini istemiştir.
12. Bunun üzerine kolluk görevlilerince düzenlenen, olayın fail ya da faillerinin tespit edilemediğine ilişkin tutanaklar, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
13. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olay yerinde bulunan elli bir adet boş mermi kovanı, bir adet deforme olmuş mermi çekirdeği gömleği ile iki adet deforme olmuş mermi çekirdeği nüvesini 15/2/2008 tarihinde Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğüne göndererek bunların incelenmesi ve bu inceleme sonucunda bir rapor tanzim edilerek kendisine gönderilmesi talebinde bulunmuştur.
14. Olay yerinde bulunan elli bir adet mermi kovanı ile bir adet deforme olmuş mermi çekirdeği gömleği ve iki adet deforme olmuş mermi çekirdeği nüvesi 18/4/2008 tarihinde Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda olay yerinde bulunan elli bir adet mermi kovanının uzun namlulu tek bir silahtan atılmış olduğu, gönderilen bir adet deforme olmuş mermi çekirdeği gömleğinin de uzun namlulu bir silahtan çıktığı, iki adet mermi çekirdeği nüvesinin ise atıldığı silahtan karakteristik bir iz almadığı için teşhis niteliklerinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
15. Başvuruculardan İlyas İlhan 3/6/2008 tarihli bir dilekçe ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturma dosyasının fotokopisinin kendisine gönderilmesi talebinde bulunmuştur. İlyas İlhan ayrıca 5/2/2013 tarihli dilekçe ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturmanın akıbeti hakkında bilgi istemiştir.
16. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi gereği kurulan mahkemeler ile Cumhuriyet başsavcılıklarının görevlerine 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun uyarınca son verildiği gerekçesiyle 12/3/2014 tarihinde yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma evrakını Kozluk Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
17. Kozluk Cumhuriyet Başsavcılığı, dava zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu ve bu sürenin 26/8/2013 tarihinde dolduğu gerekçesiyle 6/5/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
18. Başvurucular, soruşturmanın eksik bir şekilde yürütüldüğünü belirterek yetkili sulh ceza hâkimliğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılması talebinde bulunmuşlardır.
19. Batman 1. Sulh Ceza Hâkimliği 23/2/2015 tarihli karar ile başvurucuların itirazının reddine karar vermiştir. Kararda Batman 2. Sulh Ceza Hâkimliğine yedi gün içinde itiraz yolu açık olmak üzere karar verildiği belirtilmiştir.
20. Bu karar üzerine başvurucular, Batman 2. Sulh Ceza Hâkimliğine başvurmuşlardır.
21. Batman 2. Sulh Ceza Hâkimliği 26/3/2015 tarihinde karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
22. Başvurucular 15/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. İlgili hukuk için bkz. Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 7/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
25. Başvurucular; yakınlarının ölümü ile neticelenen olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediğini, olay sonrasında ifadelerinin alınmadığını, olaydan yaralı olarak kurtulan kişinin ifadesinin Cumhuriyet savcısı tarafından alınmamış ifadenin hastane polisi ve hastane bekçisi tarafından alındığını, bu durumun bile soruşturmanın ciddiyetle yürütülmediğini gösterdiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular olay yerinde bulunan mermi kovanları ile mermi çekirdeği nüvelerinin on dört yılı aşkın bir süre sonra kriminal incelemeye gönderildiğini, bu durumun olayın faillerinin bulunmasının önemsenmediğinin açık kanıtı olduğunu iddia etmişlerdir. Başvurucular, olay yerinde kapsamlı bir olay yeri incelemesi yapılmadığı gibi ölen kişilerin elbiselerinin dahi incelenmediğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular, olay yerinde keşif yapılmamasının ve sundukları bazı delillerin dikkate alınmamasının da önemli birer eksiklik olduğunu belirtmişlerdir. Başvurucular, soruşturma sonucunda yirmi yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, olayın fail ya da faillerinin bulunması için özel bir çaba sarf edilmediğini, masa başında hazırlanan matbu tutanaklarla soruşturmada ilerleme kaydedilmesinin mümkün olmadığını, tutanak içeriklerinden bu hususta ciddi bir çaba gösterilmediğinin de açıkça anlaşıldığını ifade etmişlerdir. Başvurucular ayrıca yirmi yılı aşkın bir süre devam eden soruşturma süresinin makul olarak kabul edilemeyeceğini iddia etmişlerdir. Başvurucular bu iddialarla yaşam, adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucular temel olarak yakınlarının ölüm olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğini ileri sürmüşlerdir. Bu itibarla başvurucuların tüm şikâyetlerinin yaşam hakkının usul yönü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
28. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
29. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucular, başvuruya konu olayda yaşamını yitiren kişilerin eşleri ve çocuklarıdır. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
30. Bununla birlikte başvurunun başvuru yollarının tüketilmesi ve bu kuralla iç içe girmiş olan otuz günlük başvuru süresi kuralı bakımından da ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.
31. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
33. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
34. Öncelikle belirtmek gerekir ki anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
35. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
36. Tüketilmesi gereken başvuru yolları, başvurucuların şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikteki kullanılabilir ve etkili başvuru yollarıdır. Ayrıca başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucuların kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediklerinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28).
37. İhlal iddiasını değerlendirmeye ve ihlal tespiti yapıldığında yeterli giderimi sağlamaya imkân tanıyan bir başvuru yolunun bulunmaması hâlinde başvuru yollarının tüketilmesi kuralını uygulamak mümkün olmayacaktır (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucuların ihlali öğrendikleri tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları gerekmektedir.
38. Şikâyetleri konusunda çözüm sağlayabilecek etkili bir başvuru yolunun mevcut olması hâlinde öncelikle bireysel başvuruda bulunmak, dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülüğü bulunan başvurucular, en kısa sürede yetkili makamlara başvurmalıdırlar. Zira zaman geçtikçe delillerin kaybolma veya bozulma ihtimali artmakta, gerçeklerin ortaya çıkması zorlaşmaktadır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 84).
39. Öte yandan şikâyeti yetkili makamlara iletmenin imkânsız veya önemli ölçüde güç olduğu durumlar -ki bu durumların neler olduğu her başvuruda olay ve olgular ile başvurucunun tutumu nazara alınarak ayrıca değerlendirilmelidir-mevcutsa başvurucuların özen yükümlülüğünün ancak bahse konu durumların sona ermesinden itibaren başlayacağı kabul edilmelidir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 85).
40. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
41. Diğer taraftan başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, § 121). Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 87).
42. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88).
43. Son olarak ifade etmek gerekir ki soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsızlaştıracaktır. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması, gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün büyüklüğü tartışılmazdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89).
44. Başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgelere göre, somut olayda yaşanan elim hadiseyle ilgili olarak resen bir ceza soruşturması başlatılmış, bu kapsamda olay yeri incelemesi ile ölü muayene işlemleri gerçekleştirilmiş ve olayla ilgili bilgi sahibi olabilecek bazı kişilerin ifadesi alınmıştır. Bununla birlikte, başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgelere göre, özellikle Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarının 18/4/2008 tarihli raporundan sonra, olayın aydınlatılmasına ve faillerin tespitine yönelik önemli herhangi bir soruşturma işlemi yapılmamış, yalnızca faillerin tespitine çalışıldığı yönünde kolluk görevlilerince belli aralıklarla tutulan ve zamanla sıradan hale gelen tutanaklar soruşturma evrakı arasına alınmıştır. Başvuru konusu olayda, ceza soruşturmasının Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden çok uzun zaman önce etkisiz bir hâl aldığı, başvurucular ile soruşturmayı yürüten yetkili makamlar arasında soruşturmanın etkililiği adına anlamlı bir temas kurulmadığı anlaşılmıştır.
45. Başlatılan ceza soruşturmasından sonra olayla ilgili şikâyetlerini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektikleri yönünde herhangi bir iddiaları bulunmayan başvurucular, yaşanan elim olayla ilgili şikâyetlerini yetkili makamlara iletmemiş ve soruşturmanın etkililiği yönünde beklentiye girmelerine neden olacak şekilde soruşturma makamları ile anlamlı bir temas kurmamışlardır. Soruşturmada, özellikle Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarının 18/4/2008 tarihli raporundan sonra ilerleme sağlanacağına dair umut verici bir gelişme yaşanmamış ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı bir tedbir de alınmamıştır. Buna rağmen başvurucular, bireysel başvuru yapmak için kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini ve bu karara yaptıkları itirazın sonuçlanmasını beklemişlerdir. Yürütülen soruşturmanın etkisiz bir hâl alması nedeniyle soruşturma sonucunu beklemesi gerekmeyen başvurucuların Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı olan 23/9/2012 tarihinden makul olmayan bir süre sonra 15/4/2015 tarihinde yaptıkları başvuru, süresinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemez.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 7/2/2019 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.